0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Bilirkişinin Haber Verme Yükümlülüğü

HMK Madde 275

(1) Bilgisine başvurulan bilirkişi, kendisine tevdi olunan görevin, uzmanlık alanına girmediğini, inceleme konusu maddi vakıaların açıklığa kavuşturulması ve tespiti için, uzman kimliği bulunan başka bir bilirkişi ile işbirliğine ihtiyaç duyduğunu veya görevi kabulden kaçınmasını haklı kılacak mazeretini bir hafta içinde görevlendirmeyi yapan mahkemeye bildirir.

(2) Bilirkişi, incelemesini gerçekleştirebilmek için, bazı hususların önceden soruşturulması ve tespiti ile bazı kayıt ve belgelerin getirtilmesine ihtiyaç duyuyorsa, bunun sağlanması için, bir hafta içinde kendisini görevlendiren mahkemeye bilgi verir ve talepte bulunur.



HMK Madde 275 Gerekçesi

Maddenin birinci fıkrasında, bilirkişilik görevinin geciktirilmeden ifa edilebilmesi amacıyla bilgisine başvurulan bilirkişinin, kendisine tevdi olunan görevin uzmanlık alanına girip girmediğini; inceleme konusu maddî vakıaların açıklığa kavuşturulması yahut tespiti için uzman kimliği bulunan başka bir kişinin işbirliğine ihtiyaç duyup duymadığını ve bilirkişilik görevini ifadan kaçınmasına imkân verecek nitelikte bir mazeretinin bulunup bulunmadığı hususunu, derhâl kendisini görevlendiren mahkemeye haber vermesi yükümlülüğü öngörülmüştür.

İkinci fıkrada da, bilirkişiye, incelemesini gerçekleştirebilmesi için, bazı hususların önceden soruşturulması ve tespiti ile bazı kayıt ve belgelerin getirtilmesine ihtiyaç duyması hâlinde, görevini süresinde ve gereklerine uygun şekilde yerine getirmesi amacıyla, hemen kendisini görevlendiren mahkemeye bilgi vermesi ve bu yönde talepte bulunması zorunluluğu getirilmiştir.

Bu düzenlemenin amacı, yargılamanın sürüncemede kalmasının önlenmesidir.


HMK 275 (Bilirkişinin Haber Verme Yükümlülüğü) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/21255 Karar: 2015/1822 Tarih: 09.02.2015

  • HMK 275. Madde

  • Bilirkişinin Haber Verme Yükümlülüğü

Davacı vekili, dava dilekçesinde; orman yangını sebebiyle kurum zararının oluştuğunu, fazlaya dair hakların saklı olduğunu belirterek, 4.279.04 TL’nin olay tarihinden itibaren yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalılar M. A. Ö., M. M. ve Ö. A. vekili, sunduğu cevap dilekçesinde; davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, Ö… Müh. Taah ve Ticaret sorumluları ve yetkilisi M. M.- Ö. A. ve M. A. Ö.’le Menderes Edaş yetkilisi M. O. yönünden açılan davanın reddine, Davalı Menderes Edaş Elk. Dağıtım A. Ş. yönünden davanın kısmen kabulüyle 2.398.50 TL ağaçlandırma gideri, 1.879.13 TL yangın söndürme gideri olmak üzere toplam 4.277.63 TL maddi tazminat alacağının olay tarihi olan 01.10 2007 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalıdan alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş, hüküm davacı vekili ve Menderes Edaş Elk. Dağıtım A. Ş. vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, sair temyiz itirazları yerinde değildir.

Ancak: elektrik enerjisi dağıtım hattından kaynaklanan yangın nedeniyle, orman idaresinin uğradığı maddi zararın tazminine dair inceleme ve değerlendirmenin yapılması, bunun için de tarafların hukuki sorumluluklarının belirlenmesi gerekecektir.

Davalı şirket, bölgede elektrik enerjisinin dağıtımını yerine getirmektedir. Bu faaliyet, varlığı ve niteliği itibariyle bir tehlike ve dolayısıyla zarar ihtimali taşıdığından, davalı şirketin sorumluluğu, bir sebep sorumluluğu olan kusursuz ( objektif ) sorumluluktur. Bu sorumluluk türü tehlike sorumluluğu olarak da isimlendirilmekte olup, sorumluluk türlerinin en ağırını oluşturur. Burada tehlikeli nesne veya işletmeyle gerçekleşen zarar arasında uygun illiyet bağının bulunması sorumluluk için gerekli olup hareket unsurunu haksız fiilin sonuç unsuruyla birlikte değerlendirmek gerekir ( Doç. Dr. A. Akartepe T.B.K. Haksız fiilden doğan borç ilişkileri - Prof Dr. Pierre Tercier sorumluluk hukuku S. Özdemir çevirisi. 1983 Sh. 12-14 ).

Sorumlu kişi veya işletmenin, kusurlu olup olmaması, özen ödevini yerine getirip getirmemesi, işletme veya nesnede ( şeyde ) bir bozukluk veya noksanın bulunup bulunmaması, meydana gelen zararın tazmin borcu yönünden bir etkiye sahip değildir. Zira. bunların sebep oldukları zararlarda, kusurun bulunup bulunmadığı ya da rolünün olup olmadığı çoğu zaman bilinemediği veya ispat edilemediği gibi, sorumlu kişi veya işletme, her türlü özeni gösterse, gözetim ve denetim ödevini yerine getirse, gerekli bütün tedbirleri alsa bile, gene çoğu zararın meydana gelmesini önlemek mümkün değildir.

Bu sebeple, sorumluluğunun bağlandığı olguyla zarar arasında uygun illiyet bağı kurulduğu zaman, sorumluluk da gerçekleşmiş olacağından, bu işletme veya nesnelerin sahip veya işletenleri, bunların sebep oldukları zararı gidermek zorundadır ( Prof. Dr. Fikret Eren. Borçlar Hukuku Genel Hükümler 1991 Baskı Cilt 2 sf: 14-15 ).

Ne var ki. zararın kapsamını tayinde davacı idarenin kusurunun olup olmadığının da araştırılıp. tartışılması gerekmektedir. Davacının durumu kusursuz sorumlulukta zararın artmasına sebebiyet verirse kusur ve indirim oranını belirlemek gerekir Bu bağlamda, davacının sorumluluğunun tayini gerekecektir. 6831 Sayılı Orman Kanununun 75. maddesinde:

“… Orman idaresi yangınları önlemek maksadiyle en çok beş yılda tahakkuk ettirilecek bir plan ve program dahilinde yangın emniyet yolları ve yangın kule ve kulübeleri yapmak ve bunları idare merkezlerine telli ve telsiz telefonla bağlamakla mükellef olduğu gibi yangın tehlikesinin fazla olduğu mıntakalarda yangın mevsimine münhasır olmak üzere lüzum gördüğü yerlerde ve yeter miktarda yangın söndürme alet ve malzemesini havi motorlu vasıtalarla teçhiz ve takviye edilmiş yangın ekipleri bulundurur. ( Ek: 24.5.2000 - 4569/1 md. ) Orman yangınlarını önleme ve orman yangınlarıyla mücadele harcamaları için Orman Genel Müdürlüğü Katma Bütçesine yeterli miktarda ödenek konulur.” hükmüne yer verilmiştir.

Bu bağlamda, durum değerlendirildiğinde: ormanları, yangınlara karşı korumak, davacı idarenin bizatihi asli görevidir. Bu nedenle, çıkan yangını en kısa sürede söndürmek, zararın büyümesini önlemek için her türlü tedbiri almak ve gereğini yapmak da idarenin görevidir.

Somut olayda, mahkemece: elektrik mühendisi bilirkişi görüşü alınmaksızın, orman yüksek mühendisi ve hukukçu olan bilirkişilerin hazırladığı bilirkişi raporlarına dayanılarak hüküm oluşturulduğu, anılan sebeple dosyaya sunulan raporların hüküm kurmaya elverişli olmadığı anlaşılmaktadır.

266 vd. maddeleri gereğince, çözümü özel veya teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınması gerekir. Ancak, bilirkişi seçimi yapılırken düşüncesine başvurulacak kişi veya kişilerin özel ve teknik bilgilerinin yeterli olup olmadığı üzerinde durulması gerekir.

Aynı ilkeler, 275. vd. maddelerinde de düzenlenmiştir.

Mahkemece, yapılacak iş: elektrik mühendisi ve orman mühendislerinden oluşacak bir bilirkişi kuruluna, anıldığı gibi, davacının varsa bölüşük kusurunu da aydınlatacak şekilde, bilimsel verilere uygun, denetlenebilir nitelikte bilirkişi raporu hazırlatmak ve bu rapor ışığında sonucuna uygun bir karar vermektir. Diğer bir deyişle, elektrik mühendisi bulunmaksızın hazırlanan bilirkişi raporuna itibar edilerek, davacının olası bölüşük kusuru da değerlendirilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması doğru görülmemiş. bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün 428. maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, 09.02.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ Esas: 2013/9974 Karar: 2014/9227 Tarih: 09.06.2014

  • HMK 275. Madde

  • Bilirkişinin Haber Verme Yükümlülüğü

Davacı vekili, müvekkili şirkete zorunlu mali mesuliyet sigortası ile sigortalı olan davalının maliki olduğu aracın 05.06.2010 tarihinde karıştığı kazada karşı araçta yolcu olarak bulunan Ş. E.’nin vefat etmesi nedeniyle mirasçılarına destekten yoksun kalma tazminatı ödendiğini, sigortalı araç sürücünün 5 kişilik araçta 8 kişi taşıyarak istihap haddini aştığını, bu nedenle rücu hakları bulunduğunu ileri sürerek asıl ve birleştirilen dava ile icra takibine vaki haksız itirazın iptalini talep etmiştir.

Davalı vekili, kazanın istihap haddinin aşılmasından kaynaklanmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davaya konu kazanın, sürücünün kast ya da kasta yaklaşan bir eylemi olmadan teknik arıza nedeni ile gerçekleştiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, zorunlu trafik sigortası sözleşmesine dayalı alacağın rücuen tahsili istemine ilişkindir.

“Sigortacının İşletene Rücu Hakkı” başlıklı Poliçe Genel Şartları’nın B.4.e maddesinde; “tazminatı gerektiren olay, yetkili makamlarca tespit edilmiş olan istiap haddinden fazla yolcu veya yük taşınması yüzünden meydana gelmişse” ibaresi yazılı olup, rücu hakkının doğabilmesi için araca istiap haddinden fazla yolcu alınmasının kazanın oluşumuna etken olması gereklidir.

275.ve takip eden maddeleri uyarınca, çözümü özel ve teknik bilgiye dayanan konularda ihtisas sahibi kişilerin vereceği rapor esas alınarak hüküm kurulması gerekir. Sonucu açık ve belli durumlar ayrı olmak üzere, trafik kazalarında kusur oranı da uzman bilirkişi aracılığıyla belirlenmelidir.

Mahkemece yapılacak iş, aynı olaya ilişkin Kurtalan Cumhuriyet Başsavcılığının olaya ilişkin yürüttüğü 2010/623 Esas sayılı dosyası da getirtilerek taraf delilleri toplanıp tanıklar dinlendikten sonra, İTÜ Trafik Kürsüsü veya Karayolları Genel Müdürlüğü Trafik Fen Heyeti gibi kurumlardan seçilecek uzman bilirkişi kurulundan istiap haddinden fazla yolcu alınması ile kazanın meydana gelmesi arasında uygun nedensellik bağının bulunup bulunmadığı konusunda ayrıntılı ve gerekçeli rapor alınarak sonucuna göre bir karar vermekten ibarettir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) nolu bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının reddine; ( 2 ) bentte açıklanan nedenlerle, hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, 09.06.2014 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2013/18528 Karar : 2014/2412 Tarih : 18.02.2014

  • HMK 275. Madde

  • Bilirkişinin Haber Verme Yükümlülüğü

Davacı vekili dilekçesinde; davalının İkitelli Organize Sanayi Bölgesindeki Ticarethanesi için abone olduğunu, burada faaliyet gösterirken 1.4.2004 tarihinde kaçak elektrik kullandığının idare elemanlarınca tespiti üzerine gerekli tahakkuk işlemleri yapılarak davalı hakkında 2.119.376,20 TL tutarında fatura tanzim edildiğini, fatura bedelinin davalı tarafından ödenmediğini, tutanağa göre “gizli hattan kaçak elektrik kullanıldığı” tespitinin mevcut olduğunu, tespitten sonra yapılan teknik kontrollerde de durumun doğrulandığını belirterek. 2.119.376,20 TL alacağın gecikme zammı ve yasal faiziyle birlikte tahsilini istemiştir.

Davalı vekili cevabında: abone olan davalının tüketim bedellerini düzenli olarak ödediğini, idare elemanlarınca davalının kaçak elektrik kullandığından bahisle fatura tanzim edilerek elektriğinin kesildiğini, açtıkları menfi tespit davasında (hukuki yarar yokluğundan reddedilen) alınan tüm raporlarda müvekkilinin lehine görüş bildirildiğini, tutanağın varsayıma dayalı ve yönetmeliğe aykırı olduğunu, kaçak hesabının yanlış yapıldığını, ceza davasının beraatle sonuçlandığını, iddiaların tümüyle yersiz olduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, hükme esas alınan 9.5.2012 tarihli bilirkişi raporunda `Tüm dosya kapsamı itibariyle davalının yer altından gizli hat çekmek suretiyle kaçak elektrik kullanmadığı sonucuna varıldığı”nın bildirildiği, kaçak elektrik kullanıldığının ispat edilemediği gerekçe gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü davacı vekili temyiz etmektedir.

Dava, kaçak elektrik tüketimden doğan alacağın tahsiline ilişkindir.

H.U.M.K.nun 275 vd. maddelerinde “bilirkişilik” müessesesi düzenlenmiş olup, anılan maddede mahkemenin çözümü özel ve teknik bir bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşünün alınmasına karar vereceği düzenlenmiş olup, bilirkişinin kendisinden sorulan husus hakkında özel ve teknik bilgiye sahip olması gerekir.

Bilirkişinin oy ve görüşü hakimi bağlamaz ise de (H.U.M.K. 286. maddesi) itiraz edilmeyen hususlar nazara alınarak buna göre karar verilir. Adli tahkikat için gerek görülürse tahkikat için, gerek görülürse tahkikat hakimi seçeceği bilirkişi vasıtasıyla yeniden inceleme yapabilecektir. H.U.M.K.nun 283. maddesine dayalı olarak bilirkişiden açıklama ya da ek rapor isteyebileceği gibi, 284. maddesi hükmüne dayalı olarak yeni bir bilirkişi heyeti oluşturarak yeni bir rapor alabilir.

Aynı ilkeler, 6100 Sayılı H.M.K.nun 266-287. maddeleri arasında düzenlenmiştir.

Somut olayda, davacı vekili hükme esas alınan bilirkişi raporuna 5.6.2012 havale tarihli dilekçesiyle gerekçelerini de göstermek suretiyle ayrıntılı şekilde itiraz etmiştir. Bu durumda mahkemece, önceki bilirkişiler dışında elektrik konusunda uzman (üniversiteden seçilecek) üç kişilik bilirkişi kurulu marifetiyle davacının önceki rapora itirazlarına ilişkin, kanun ve yönetmelikler çerçevesinde rapor alınarak deliller hep birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik incelemeyle yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

Bu itibarla yukarda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu sebeplerle yerinde olduğundan kabulüyle hükmün ( BOZULMASINA ), Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davalı taraf için duruşma tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre takdir edilen 1.100 TL vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalı tarafa verilmesine ve peşin alınan temyiz harcının istenmesi halinde temyiz edene iadesine, oybirliği ile, karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS