0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Kişisel Nedenlerle Tanıklıktan Çekinme

HMK Madde 248

(1) Aşağıdaki kimseler tanıklıktan çekinebilirler:

a) İki taraftan birinin nişanlısı.

b) Evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi iki taraftan birinin eşi.

c) Kendisi veya eşinin altsoy veya üstsoyu.

ç) Taraflardan biri ile arasında evlatlık bağı bulunanlar.

d) Üçüncü derece de dâhil olmak üzere kan veya kendisini oluşturan evlilik bağı ortadan kalkmış olsa dahi kayın hısımları.

e) Koruyucu aile ve onların çocukları ile koruma altına alınan çocuk.



HMK Madde 248 Gerekçesi

Bu maddede “kişisel nedenlerle tanıklıktan çekinme” hâlleri altı bent hâlinde düzenlenmiştir. Esas itibarıyla 1086 sayılı Kanunun 245 inci maddesinin günümüz Türkçesiyle ifadesini yansıtmaktadır.

Maddenin (d) bendinde kayın hısımları arasındaki sıkı bağ dikkate alınarak tanıklıktan çekinme hakkı, 1086 sayılı Kanunda ikinci dereceye kadar tanınmışken bu maddede üçüncü dereceye kadar çekinmenin uygun olacağı düşünülmüş ve bent buna göre düzenlenmiştir.

Maddenin (e) bendi yeni bir hüküm olup, 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununda tanımlanan koruyucu aile ve onların çocukları ile koruma altına alınan çocuk arasında, evlatlık bağına benzer, sıkı kişisel ilişkilerin varlığı kabul edilerek tanıklıktan çekinme hakkı öngörülmüştür.


HMK 248 (Kişisel Nedenlerle Tanıklıktan Çekinme) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/22058 Karar : 2015/10874 Tarih : 17.09.2015

  • HMK 248. Madde

  • Kişisel Nedenlerle Tanıklıktan Çekinme

Dava, paydaşlar arasında ecrimisil isteğine ilişkindir.

Davacı, mirasbırakan babaları Ahmet’ten intikal eden kat mülkiyeti kurulu 8494 parseldeki 14 nolu meskende paydaş olan anneleri Nadire’nin de 19.03.2007 tarihinde öldüğünü, anne ve babalarının ölümünden beri anılan taşınmazı davalı kardeşinin kiraya vermek suretiyle tasarruf ettiğini, kullanımına da izin vermediğini, elde ettiği gelirden ödeme de yapmadığını, noter kanalı ile ihtar gönderdiği halde sonuç alamadığını ileri sürerek, geriye doğru 3 yıl 10 aylık ecrimisile karar verilmesini istemiş, yargılama sırasında ecrimisil miktarını ıslah etmiştir.

Davalı, iddiaların doğru olmadığını, intifadan men şartının oluşmadığını, tereke için masrafların tarafından karşılandığını belirterek davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, Dairece; ‘‘… Davalının savunmasında, elde ettiği kira gelirleri ile terekenin borçlarını ödediğini, tereke için yapılan masrafları karşıladığını beyan ettiği, ancak mahkemece davalının bu savunması üzerinde durulmadığı gibi, davacı tarafından bildirilen ve mahkemece dinlenen tanıkların da taşınmazın yaklaşık 3 yıl kiraya verildiğini beyan etmelerine karşın, bu husus üzerinde de yeterince durulduğu ve araştırma yapıldığını da söyleyebilme olanağının bulunmadığı, hal böyle olunca, taşınmazın hali hazır durumunun keşif yapılarak açıklığa kavuşturulması, davalının taşınmazı devrettiği tarihe kadar taşınmazda paydaş olduğu da gözetilmek suretiyle, 2007 tarihi itibarı ile davalı tarafından ne kadar süre ile kiraya verildiğinin belirlenmesi, davalının savunması üzerinde durulması, 2010/706 Esas sayılı dava dosyasının getirtilip değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmesinin doğru olmadığı, ‘’ gerekçesi ile bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonunda davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Hemen belirtmek gerekir ki; Yargıtay bozma ilamına uyulmakla, taraflar yararına usuli kazanılmış hak oluşur ve bozmada belirtildiği şekilde işlem yapılması bu kuralın zorunlu bir sonucudur.

Ne var ki, mahkemece, bozma ilamına uyulduğu halde, bozma gerekleri tam olarak yerine getirilmiş değildir.

Şöyle ki; bozma ilamında açıkça davalının savunması üzerinde durulması istendiği halde, dava konusu taşınmazın ilk tescilinden itibaren tedavüllü tapu kaydının getirtilip, taşınmazın tarafların mirasbırakan babalarından intikal edip etmediği, taşınmazın kira gelirlerinin davalının savunmasında bildirdiği … İnşaat Limited Şirket borçlarına ve mirasbırakanların tereke borçlarına aktarılıp aktarılmadığı araştırılmadığı gibi, getirtilip değerlendirilmesi istenen Konya 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2010/706 Esas sayılı dava dosyası arasına sunulmuş olan; kiraya verenin davalı, kiracıların A.. I.., N.. K.. ve M.. G.. olan 5 Ekim 2010 başlangıç tarihli yazılı kira sözleşmesinin de değerlendirilmediği görülmektedir.

Öte yandan; beyanı, hükme esas alınan davacı tanıklarından Ş.. S.., UYAP ortamında temin edilen nüfus kayıtlarına göre davacının eşi olduğu ve 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 248. maddesinde sayılan tanıklıktan çekinme hakkına sahip kişilerden olduğu halde, aynı Kanunun 247/2. maddesi hükmü gereğince tanıklıktan çekinme hakkının bulunduğu hatırlatılmadan beyanın alınmıştır.

Hâl böyle olunca, tanık Ş.. S..’ın yeniden duruşmaya davet edilerek 6100 Sayılı HMK’nın 247/2. maddesi hükmü gereğince tanıklıktan çekinme hakkının bulunduğu hatırlatılmak suretiyle, çekinme hakkını kullanmayacağını bildirmesi halinde olaya ilişkin etraflıca beyanının alınması, öte yandan çekişme konusu taşınmazın tedavüllü tapu kaydı getirtilerek, taşınmazın tarafların mirasbırakan babaları A.. S..’dan intikal edip etmediğinin belirlenmesi, babalarından intikal ettiği belirlenir ise taşınmazın kira bedellerinin, muris babanın da ortak olduğu … İnşaat Müh. Limited Şirketine ve tereke borçlarına aktarılmasına ilişkin davalı tarafa tüm delillerini bildirmesi ve buna ilişkin kayıt ve belgelerini sunması için kesin süre verilerek, bu konuda bildirilen delillerin toplanması, geriktiğinde sunulan belgeler ve şirket kayıtları üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılarak davalının savunmasının denetlenmesi, diğer taraftan Konya 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2010/706 Esas sayılı dava dosyası arasına ibraz edilen 5 Ekim 2010 başlangıç tarihli yazılı kira sözleşmesinin de ecrimisil hesabında irdelenerek, toplanacak deliller toplanan delillerle birlikte değerlendirilmek suretiyle varılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken noksan soruşturma ile yetinilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.

Taraf vekillerinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 17.09.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS