0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Çağrıya Uyma Zorunluluğu

HMK Madde 245

(1) Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere ve beşyüz Türk Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve disiplin para cezası kaldırılır.



HMK Madde 245 Gerekçesi

Bu hüküm 1086 sayılı Kanunun 253 üncü maddesinin karşılığıdır.

Maddeyle, Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak kaydıyla tanık olarak mahkemeye çağrılan herkesin gelmek zorunda olduğu, aksi takdirde zorla getirtilmesi ve buna bağlanan müeyyidelere yer verilmiştir.

Maddede yer alan son cümle, yeni bir hüküm olup, zorla getirtilen tanığa davet üzerine gelmemesi sebebinin sorulacağına ve bunun haklı bir sebebe dayanmaması hâlinde giderlere ve disiplin para cezasına hükmolunacağına ilişkindir. Bu sebeplerin sonradan bildirilmesi ve haklı görülmesi hâlinde ise giderlerin ödenmesine ve para cezasına ilişkin kararın kaldırılacağı düzenlenmiştir.


HMK 245 (Çağrıya Uyma Zorunluluğu) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/18450 Karar : 2018/6541 Tarih : 22.05.2018

  • HMK 245. Madde

  • Çağrıya Uyma Zorunluluğu

Davalı erkek süresinde sunduğu 28.12.2015 havale tarihli cevap dilekçesinde tanık deliline dayanmıştır. Mahkemece taraf vekilleri ve davacı asılın hazır bulunduğu 18/02/2016 tarihli ön inceleme duruşmasında taraflara delillerini ve tanıklarını bildirmek üzere iki haftalık kesin süre verilmiş, davalı tarafça 29.02.2016 tarihinde süresinde delil listesi sunulmuş olmasına rağmen mahkemece davalı tarafça süresinde gösterilen tanıklar dinlenmeden hüküm kurulmuştur.

Tanıkların dinlenilmesi usulü Hukuk Muhakemeleri Kanununun 240. ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir. Tanık davetiye ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca hazır bulundurulan tanık da dinlenir (HMK m. 243). Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır, Usulüne uygun olarak çağrıldığı halde, mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir (HMK m. 245). Mahkemece 14.04.2016 tarihli celsede davalı vekiline tanıklarını hazır etmesi için bir sonraki celseye kadar süre verildiği ve hazır edilmediği takdirde bu delile başvurmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtar edildiği, sonraki celse davalı vekilinin tanıklara ilişkin herhangi bir beyanda bulunmadan mazeret dilekçesi verdiği belirtilerek davalı tanıklarının dinlenilmediği anlaşılmaktadır.Davalının tanıklarının dinlenmesinden açıkça vazgeçtiğine dair bir beyanı olmadığı gibi, tarafların tanıklarını duruşmada hazır bulundurma yükümlülükleri de bulunmamaktadır. Yasal sebep bulunmadıkça gösterilen tanığın dinlenmemiş olması savunma hakkını kısıtlayan önemli bir usul hatasıdır. Bu nedenle davalı erkeğin bildirdiği ve dinlenmesinden açıkça vazgeçmediği tanıklar, mahkemece hesaplanacak delil avansı tamamlattırılmak suretiyle 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 243. ve devamı maddeleri uyarınca dinlenmesi ve tüm delillerin birlikte değerlendirilerek, sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile davalının hukuki dinlenilme hakkına (HMK m.27) aykırı olarak yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 22.05.2018(Salı)


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/8386 Karar : 2018/7833 Tarih : 19.03.2018

  • HMK 245. Madde

  • Çağrıya Uyma Zorunluluğu

Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı … payı oranında … iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, … bırakan eşi … ’ın, 135 ada 13 … sayılı taşınmazını davalı oğulları … ve … ’a satış suretiyle devrettiğini, yapılan temliklerin … tan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalılar adına olan … kaydının iptali ile … payı oranında adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı … , annesinin babasından bir çok taşınmaz kaldığını,… bırakanları … ’ın bu taşınmazları satarak dava konusu taşınmazı adlarına satın aldığını, … bırakanın davacıya da maddi yardımda bulunarak davacı adına taşınmaz satın aldığını, düğününde takılan tüm altınları ve birikimini … bırakana verdiğini ve bu birikimler ile taşınmaz üzerine ev yapıldığını bildirip davanın reddini savunmuştur.

Davalı … davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, muvazaa iddiasının ispatlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir. Dosya içeriği ve toplanan delillerden, … bırakan … ’ın paydaşı olduğu 135 ada 13 … sayılı taşınmazdaki paylarının yarısını … davalı … ’a, kalan yarısını da davalı diğer … ’a 19.4.1985 tarihinde satış suretiyle devrettiği, 1938 doğumlu murisin 25.02.2003 tarihinde … , geride … çıları olarak ikinci eşi davacı … ile, dava dışı ilk eşinden olan çocukları … ve … ile , davacıdan olan … ve … ’in kaldıkları anlaşılmaktadır.

Davacı ve davalı, iddia ve savunmalarının ispatı için … kayıtları, … , bilirkişi incelemesi ve … delillerine dayanmış, Mahkemece, bir kısım taraf tanıkları dinlenmek suretiyle sonuca gidilmiştir.

Hemen belirtilmelidir ki, tanıklık, taraflar dışındaki kişilerin dava ile ilgili bir vakıa hakkında, dava dışında bizzat edinmiş oldukları bilgiyi mahkemeye bildirmeleridir.

Tanık delili, 6100 Sayılı … Kanunu’nun (HMK) 240 ile 266. maddeleri arasında düzenlenmiştir. Tanıkların davet edilmesini düzenleyen 243. maddesinde açıkça; ‘‘(1) Tanık davetiye ile çağrılır. Ancak, davetiye gönderilmeden taraflarca hazır bulundurulan tanık da dinlenir. Şu kadar ki, tanık listesi için kesin süre verildiği ve dinlenme gününün belirlendiği hâllerde, liste verilmemiş olsa dahi taraf, o duruşmada hazır bulundurursa tanıklar dinlenir. (2) Davetiyenin duruşma gününden en az bir hafta önce tebliğ edilmiş olması gerekir. Acele hâllerde tanığın daha önce gelmesine karar verilebilir. (3)Tanığı davet, gerektiğinde telefon, faks, elektronik posta gibi araçlardan yararlanılmak suretiyle de yapılabilir. Ancak, davete rağmen gelmemeye bağlanan sonuçlar, bu durumda uygulanmaz hükmüne yer verilmiştir. Aynı Kanunun 245. maddesinde ise; ‘‘(1) Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir, gelmemesinin sebep olduğu giderlere ve beşyüz … Lirasına kadar disiplin para cezasına hükmolunur. Zorla getirtilen tanık, evvelce gelmemesini haklı gösterecek sebepleri sonradan bildirirse, aleyhine hükmedilen giderler ve disiplin para cezası kaldırılır.

Tanıkların taraflarca hazır edilmesini zorunlu kılan bir kural yoktur. Bunun aksinin kabulü, adil yargılanma hakkı (TC. Anayasası 36. madde) kapsamında olan iddia ve savunma hakkının (6100 s. HMK’nın 27., 1086 sayılı HUMK’un 78. maddeleri) kısıtlanması ve eksik inceleme sonucunu doğurur.

Somut olayda, davalı 25.11.2013 havale tarihli dilekçesi ile … ,… ,… ,… isimli tanıkların isim ve adreslerini bildirdiği, tanıklar adına keşif gününü bildirir tebligat çıkartılmasına karar verildiği, tüm tanıklara tebligat çıkarıldığı ,05.12.2014 tarihinde yapılan keşifte davalı tanıkları … , … , … ’ın dinlenildiği, adı geçen diğer tanık … ’ın ise beyanının alınmadığı görülmektedir.

O halde; yukarıda belirtilen ilkeler ve olgular birlikte değerlendirildiğinde; davalı tanıklarından … dinlenmeden, olaya ilişkin bilgi ve görgülerine başvurulmadan sonuca gidilmiş, diğer bir söyleyişle davalının tanık delili toplanmayarak savunma hakkı kısıtlanmıştır.

Hâl böyle olunca, davalının bildirmiş olduğu tanıkların dinlenmesi, toplanan deliller toplanacak delillerle birlikte değerlendirilerek varılacak sonuç çerçevesinde bir hüküm kurulması gerekirken eksik inceleme ile yetinilerek yazılı olduğu şekilde karar verilmiş olması doğru değildir.

Davalılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün belirtilen nedenlerle (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde yatırana iadesine, 19.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/11687 Karar : 2017/11168 Tarih : 17.10.2017

  • HMK 245. Madde

  • Çağrıya Uyma Zorunluluğu

Mahkemece, davalı kadın tarafından usulünce bildirilen tanıklardan …`nın dinlenilebilmesi için, 29.01.2015 tarihli celsenin ara kararında dinlenmeyen tanığa davetiye çıkarılarak aynı zamanda davalı tanığının davalının kardeşi olması nedeniyle gelecek celse hazır edilmesi yönünde kesin süre verilmiş, bir sonra ki 12.03.2015 tarihli celse de ise, tanığa çıkarılan davetiye tebligatının iade dönmesi ve davalı tarafın dinlenmeyen tanığını duruşmada hazır etme zorunluluğu olmadığından bahisle önceki celse verilen ara karardan dönülerek, tekrardan tanığa davetiye çıkarılmış, takip eden duruşma gününde ise davetiye tanığa tebliğ edilmiş olmasına rağmen, tanığın mazeret bildirmesi üzerine tanığın mazeretinin kabulüne karar verilmiş, ihtaratlı olarak gelecek celse de gelmez ise cezalandırılacağı ve dinlenmekten vazgeçileceği belirtilmiş, ancak 09.09.2015 tarihli duruşma gününün de tanığa tebliğ edilmesine rağmen işbu celseye de katılmadığı dikkate alınarak zorla getirilmesi için kolluğa müzekkere yazılmış, ancak kolluk birimince müzekkereye verilen cevapta zorla getirme kararının tanığın hazır edilmesi istenilen 20.11.2015 tarihli celseden sonra ellerine geçtiği belirtilerek, zorla getirme kararının yerine getirilemediği belirtilmiş, ne var ki mahkeme zorla hazır edilmesine karar verilen 20,11.2015 tarihli duruşmada, HMK 240/3. maddesi gereğince ısrarla duruşmalara katılmayan tanığın, yargılamayı uzatması nedeniyle dinlenmesinden vazgeçilmesine karar vermiştir.

Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır. Usulüne uygun olarak çağrıldığı hâlde mazeret bildirmeksizin gelmeyen tanık zorla getirtilir (HMK m.245).

Somut olayda, mahkemece, çağrıya uymayan tanığın zorla getirilmesine karar verilmiş ise de, zorla getirme müzekkeresinin, tanığın hazır edilmesi istenilen duruşma gününden sonra kolluk birimine ulaştığı ve fiili imkansızlık nedeniyle gereğinin yerine getirilemediği anlaşılmaktadır.

Öyleyse, mahkemece, davalının açıkça dinlenmesinden vazgeçmediği tanık … için Hukuk Muhakemeler Kanunun 243 devamı ve aynı kanunun 245. maddeleri uyarınca çıkarılan zorla getirme kararının akıbeti araştırılmadan ve zorla getirme kararının davalı taraftan kaynaklanmayan nedenle yerine getirilmediği de dikkate alınmaksızın, davalı tanığı …`nın usulünce duruşmada hazır edilmesi için gerekli usuli işlemler tamamlanmadan eksik incelemeyle hüküm kurulması bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/10807 Karar : 2017/9720 Tarih : 5.06.2017

  • HMK 245. Madde

  • Çağrıya Uyma Zorunluluğu

A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili; müvekkilinin davalıya ait işyerinde Haziran 2008 tarihinden 08.03.2013 tarihine kadar kasa görevlisi olarak çalıştığını, son maaşının 850 TL olduğunu, 3 ayda bir 300 TL prim aldığını, maaş ödemelerinin düzensiz olması nedeniyle iş akdini haklı nedenle feshettiğini, işçilik alacaklarının ödenmediğini ileri sürerek, kıdem tazminatı, yıllık izin, fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil ücretlerinin davalıdan tahsilini talep etmiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı vekili; davacının kendi isteğiyle işten ayrılmasına rağmen iyiniyetli olarak davacıya kıdem tazminatı ödemesi yapıldığını, bakiye kıdem tazminatı alacağının 5.939,64 TL olduğunu ve en kısa sürede ödeneceğini, davacının ücretinin asgari geçim indirimi ile birlikte 950 TL olduğunu, yıllık izin, fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil ücreti hakkı bulunmadığını savunarak, davanın reddini talep etmiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece davanın kısmen kabulü ile kıdem tazminatı, fazla mesai ve ulusal bayram genel tatil ücretlerinin davalıdan tahsiline hükmedilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı davalı temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

1-Usul açısından;

a) Davalı tanıklarından …‘ya davetiye tebliğ edilememesi, diğer davalı tanığı …‘nın ise usulüne uygun davetiye tebliğine rağmen duruşmaya gelmemesi üzerine 30/04/2014 tarihli celsede davalı vekilinin “ gelecek celse tanıklarımı hazır edeceğim” şeklindeki talebi üzerine mahkemece “Davalı vekiline gelecek celse tanıklarını hazır etmesi için kesin süre verilmesine, hazır etmediğinde bu delile dayanmaktan vazgeçmiş sayılacağının ihtarına(ihtarat yapıldı) “ şeklinde ara kararı oluşturulduğu, takip eden 11/06/2014 tarihli celseye davalı vekilinin mazeret bildirerek katılmaması sonrasında ise mahkemece davalı tanıkları dinlenmeksizin dosyanın bilirkişiye gönderildiği ve bilirkişiden dönmesini müteakip de karara bağlandığı anlaşılmaktadır.

Usul yasasında taraflarca tanıkların hazır edilmesi gibi bir düzenleme yer almamakta olup, mahkemece adına çıkarılan davetiye tebliğ edilemeyen tanık bakımından HMK.’nın 240. maddesi uyarınca davalı vekiline tanığın yeni adresini bildirmesi için kesin süre verilmesi, kendisine davetiye tebliğ edildiği halde mazeret bildirmeksizin çağrıya uymayan tanık bakımından ise HMK.’nın 245/1. maddesi uyarınca zorla getirilmesi yoluna gidilmesi gerekirken usuli işlemler tamamlanmadan karar verilmesi hukuki dinlenilme hakkının ihlalidir.

2-Esas açısından;

a) Somut uyuşmazlıkta, taraflar arasında davacı işçinin fazla çalışmasının olup olmadığı hususu ihtilaflıdır.

Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda tanık beyanlarına dayalı olarak davacının haftanın 6 günü 09.00-19.00 saatleri arası 10 saat çalıştığı, kasiyer olması nedeniyle yarım saat daha fazla çalışma yaparak çalışmanın günde 10,5 saat olduğu, günde 1,5 saat ara dinlenmesinin tenzili ile haftalık çalışmasının (10 saat x6 gün) 60 saat olduğu ve buna göre 45 saati aşan 15 saat fazla çalışma yaptığının kabulü ile sonuca gidilmesi isabetsiz olup, yapılan hesap matematiksel hata içermektedir.

Davacının günlük 10,5 saat olarak belirlenen çalışması üzerinden 1,5 saat ara dinlenmesinin tenzili ile günlük çalışmanın 9 yerine hataen 10 saat olarak saptanması haftalık fazla çalışmanın hatalı hesaplanmasına neden olmuştur. Hatalı hesaba dayalı karar verilmesi isabetsizdir.

b) Hüküm altına alınan alacakların net mi, yoksa brüt mü olduğunun hükümde belirtilmemesi HMK. nun 297/2. maddesine aykırı olup, bu durumun infazda tereddüde yol açacağının düşünülmemesi de isabetsizdir.

F) Sonuç:

Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgilisine iadesine, 05/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/18225 Karar : 2017/4257 Tarih : 29.03.2017

  • HMK 245. Madde

  • Çağrıya Uyma Zorunluluğu

Davacı, tarafların ortak murisin hesabına taşınmazın kamulaştırılması nedeniyle 756.497,00 TL yatırıldığını, bu paranın davalıya borç olarak verildiğini, davalı tarafından bir kısmına ev alındığını, diğer kısmını banka hesabına aktardığını, davalının parayı murise iade etmediğini, murisin vefatında hesabında para bulunmadığını, miras payı oranında iade etmesi gerektiğini belirterek fazlaya ilişkin hakların saklı kalması kaydıyla 96.405,00 TL miras alacağının 20/6/2013 tarihinden yasal faiziyle tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı, davacıya borcu olmadığını, muris annelerine kendisinin baktığını, davacının bakım masraflarına katılmadığını, murisin kendisine yaptığı iyiliklere karşılık vermek istediğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece; davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm süresi içerisinde davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

1- Hukuk Muhakemeleri Kanununun “hukuki dinlenilme başlıklı 27.maddesi, T.C. Anayasasının hak arama hürriyetini düzenleyen 36.maddesi ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin adil yargılanma hakkına ilişkin 6.maddesi nazara alındığında; davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler. Yargılama ile ilgili bilgi sahibi olunmasını, açıklama ve ispat hakkını mahkemenin açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini içeren bu hakkın ve yargılamanın aleniliği ilkelerinin gerçekleşmesinin en önemli aracı duruşma yapılmasıdır.

Duruşma günü celseye katılma imkanı olmayan taraf buna ilişkin mazeretini bildirip, belgeleyerek, bildirim giderlerini de yatırarak duruşmanın ertelenmesini isteme olanağına sahiptir.

Dosyanın incelenmesinde; hüküm verilen 17/09/2015 tarihli 4. celse için davalı vekili tarafından aynı tarihte, davacı vekili tarafından 16/09/2015 tarihinde mazeret dilekçesi sunulduğu, dilekçelerde yeni duruşma gününün öğrenilmesine karar verilmesini talep ettikleri, mahkemece aynı celsede verilen ara karar ile mazeretlerin kabul edildiği, sonrasında ise araştırılması gereken başka bir husus kalmadığı belirtilip duruşmaya son verilerek davanın reddine karar verildiği görülmektedir.

O halde mahkemece; davacı vekilinin mazeretinin kabulüne karar verilmekle yeni duruşma günü belirlenmesi ve taraflara bildirilerek yargılamaya devam edilmesi gerekirken, mazeretin kabulüne karar verildikten sonra yeni duruşma günü verilmeden doğrudan hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

2- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 240 ve devamı maddelerinde tanıkların dinlenilme usulü belirlenmiştir.

Aynı Kanun’un, “tanığın davet edilmesi” başlıklı 243. maddesinde, tanığın davetiye ile çağrılacağı, “çağrıya uyma zorunluluğu” başlıklı 245. maddesinin 1. fıkrasının 2. cümlesinde, usulüne uygun olduğu halde çağrıya uymayan tanığın zorla getirileceği hüküm altına alınmıştır. Dava tarihinde yürürlükte bulunan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 253 ve 258. maddelerinde aynı düzenleme yer almaktadır.

Dosyanın incelenmesinde, davacı tanıklarının 17/09/2015 tarihli celsede beyanlarının alınması için usulüne uygun davetiye ile duruşmaya davet edildikleri, duruşmaya mazeret bildirmeksizin gelmedikleri, mahkemece HMK.’nın 245. maddesinde yer alan çağrıya uymayan tanıkların zorla getirilmesine ilişkin hükmün uygulanmadan nihai karar verildiği anlaşılmaktadır.

O halde; mahkemece, usulüne uygun davetiyeye rağmen gelmeyen tanıklar hakkında tanıklar hakkında zorla getirme kararı verilmesi gerekirken, usul kuralları tüketilmeksizin, yazılı şekilde karar verilmesi hatalıdır.

3- Bozma nedenine göre, şimdilik davacı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda birinci ve ikinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK’nun 428. maddesi gereğince davacılar yararına BOZULMASINA, üçüncü bentte açıklanan nedenle davacı tarafın diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440.maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 29.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/17608 Karar : 2016/16941 Tarih : 14.12.2016

  • HMK 245. Madde

  • Çağrıya Uyma Zorunluluğu

Davacı vekili, vekil edeninin eklemeli zilyetliğinde bulunan … parsel sayılı taşınmazın 1965 yılında yapılan toprak tevzii çalışmaları sonucunda davalı … adına tescil edildiğini açıklayarak, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin tapu kaydının iptaliyle, müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı … vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu … parsel 4753 sayılı Yasa uyarınca 06.07.1964`te düzenlenen Toprak Tevzii Çalışmaları sonunda ve 03.09.1965 tarihinde … adına tapuya tescil edilmiştir. Dosya içinde bulunan … parsele ait belirtmelik tutanağı örneği tam olarak okunmamakla birlikte parselin mütegayyip eşhastan kaldığı belirtilerek … adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, komşu parsellere ait tutanak ve dayanak belgelerden yararlanılarak taşınmazların mütegayyip eşhastan kalan yerlerden olup olmadığı üzerinde yeteri kadar durulmamıştır.

Şu halde mahkemece yapılacak iş; taşınmazlara ait okunaklı belirtmelik tutanakları ile komşu parsellere ait kayıt ve dayanak belgelerin getirtilmesi, yeniden yapılacak keşifte yaşları itibariyle toprak tevzii çalışmalarının yapıldığı 1964 yılından geriye doğru 20 yıl öncesini bilebilecek yaşta olan yerel bilirkişi ve tanıkların 6100 sayılı HMK’nun 243., 244. ve 245. maddeleri uyarınca keşif yerine davetiye ile çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların HMK`nun 259 ve 290/2. maddeleri gereğince taşınmazın başında dinlenmelerinin sağlanması, açıklanan kayıt ve belgelerin uzman, yerel ve teknik bilirkişiler aracılığı ile taşınmazların başında uygulanması, mütegayyip eşhastan kalan taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı ve

zilyetlik yolu ile edinilmesinin mümkün bulunmadığı, kaçak ve yitik kişilerden …`ye kalan yerlerin satış, dağıtım veya benzeri bir yolla nitelikleri değiştirilmedikçe kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile edinilemeyeceği hususları gözönünde bulundurularak, komşu parsellere ait tutanak ve dayanak belgelerden yararlanılarak taşınmazların mütegayyip eşhastan kalan yerlerden olup olmadığı, böyle bir yer ise nitelik değişikliği görüp görmediğinin, dağıtıma tabi tutulup tutulmadığının araştırılıp belirlenmesi, davacının taşınmazı tasarruf şekli, zilyetliğin başlangıcı, sürdürülüş biçimi ve davacıya intikal şekli üzerinde durulması ve ondan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK`nun 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 14/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.

Davacı vekili, vekil edeninin eklemeli zilyetliğinde bulunan … parsel sayılı taşınmazın 1965 yılında yapılan toprak tevzii çalışmaları sonucunda davalı … adına tescil edildiğini açıklayarak, … parsel sayılı taşınmaza ilişkin tapu kaydının iptaliyle, müvekkili adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir.

Davalı … vekili davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava konusu … parsel 4753 sayılı Yasa uyarınca 06.07.1964`te düzenlenen Toprak Tevzii Çalışmaları sonunda ve 03.09.1965 tarihinde … adına tapuya tescil edilmiştir. Dosya içinde bulunan … parsele ait belirtmelik tutanağı örneği tam olarak okunmamakla birlikte parselin mütegayyip eşhastan kaldığı belirtilerek … adına tescil edildiği anlaşılmaktadır. Ne var ki, komşu parsellere ait tutanak ve dayanak belgelerden yararlanılarak taşınmazların mütegayyip eşhastan kalan yerlerden olup olmadığı üzerinde yeteri kadar durulmamıştır.

Şu halde mahkemece yapılacak iş; taşınmazlara ait okunaklı belirtmelik tutanakları ile komşu parsellere ait kayıt ve dayanak belgelerin getirtilmesi, yeniden yapılacak keşifte yaşları itibariyle toprak tevzii çalışmalarının yapıldığı 1964 yılından geriye doğru 20 yıl öncesini bilebilecek yaşta olan yerel bilirkişi ve tanıkların 6100 sayılı HMK’nun 243., 244. ve 245. maddeleri uyarınca keşif yerine davetiye ile çağrılmaları, uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle yerel bilirkişi ve tanıkların HMK`nun 259 ve 290/2. maddeleri gereğince taşınmazın başında dinlenmelerinin sağlanması, açıklanan kayıt ve belgelerin uzman, yerel ve teknik bilirkişiler aracılığı ile taşınmazların başında uygulanması, mütegayyip eşhastan kalan taşınmazların kazandırıcı zamanaşımı ve

zilyetlik yolu ile edinilmesinin mümkün bulunmadığı, kaçak ve yitik kişilerden …`ye kalan yerlerin satış, dağıtım veya benzeri bir yolla nitelikleri değiştirilmedikçe kazandırıcı zamanaşımı ve zilyetlik yolu ile edinilemeyeceği hususları gözönünde bulundurularak, komşu parsellere ait tutanak ve dayanak belgelerden yararlanılarak taşınmazların mütegayyip eşhastan kalan yerlerden olup olmadığı, böyle bir yer ise nitelik değişikliği görüp görmediğinin, dağıtıma tabi tutulup tutulmadığının araştırılıp belirlenmesi, davacının taşınmazı tasarruf şekli, zilyetliğin başlangıcı, sürdürülüş biçimi ve davacıya intikal şekli üzerinde durulması ve ondan sonra elde edilecek sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucunda yazılı şekilde hüküm kurulması doğru olmadığından bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan kabulü ile Yerel Mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, HUMK`nun 440/1 maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 14/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/16948 Karar: 2014/13292 Tarih: 14.10.2014

  • HMK 245. Madde

  • Çağrıya Uyma Zorunluluğu

Davacı vekili; davalının sevk ve idaresinde bulunan 37 … 608 plakalı aracın 19.11.2013 tarihinde müvekkilinin ikametindeki otomatik demir bahçe kapısına çarpması sonucu bahçe kapısının ve motorlarının hasar gördüğünü, bu sebeple 10 TL zararının olduğunu, belirterek zararının davalıdan tahsilini istemiştir.

Davalı, davacının kapısına çarpmadığını belirterek açılan davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, iddia, savunma ve toplanan kanıtlara göre; davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir. Dava, trafik kazasından kaynaklanan tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece kolluk araştırması neticesinde aracın kazaya karışmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir. Dosya içerisinde 2.12.2013 tarihli tanık C. İ. kollukta alınan ifadesinde davalı M. G.’ün kaza yaptığını beyan etmiştir. Davacı vekili bildirmiş olduğu tanık listesinde C. İ. yer almaktadır. Tanık C. İ. Kastamonu Ceza İnfaz Kurumu Müdürlüğü aracılığıyla mahkemeye sunduğu dilekçesiyle ceza infaz kurumunda olması sebebiyle mahkemeye katılmak istemediğini bildirmiştir.

6100 Sayılı H.M.K.nın 245. maddesine göre “Kanunda gösterilen hükümler saklı kalmak üzere, tanıklık için çağrılan herkes gelmek zorundadır”. Mahkemece kazaya dair bilgisi bulunan C. İ. halen ceza infaz kurumunda ise ilgili yer Cumhuriyet Başsavcılığına müzekkere yazılarak, tanık getirtilerek olaya dair ifadesine başvurulmalıdır. Tanık listesinde bildirilmesine rağmen tanık C. İ.’ın dinlenilmemiş olması ve eksik incelemeye göre hüküm verilmiş olması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istenmesi halinde temyiz eden davacıya iadesine, 14.10.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS