0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Yemin Konusunun Açıklattırılması

HMK Madde 237

(1) Hâkim, eksik olan noktaları tamamlamak veya açık olmayan hususları aydınlatmak için yeminin konusu ile bağlantılı gördüğü soruları yemin eden kimseye sorabilir.



HMK Madde 237 Gerekçesi

Madde, 1086 sayılı Kanunun 341 inci maddesinde yer alan hususları içermektedir.

Kendisine yemin teklif olunan kimse, sorulan sorulara yemini tahtında cevap verdikten sonra, hâkimin, ancak o konu ile bağlantılı olan açıklamalar isteyebileceği, başka konular hakkında soru soramayacağı hüküm altına alınmıştır.


HMK 237 (Yemin Konusunun Açıklattırılması) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/5355 Karar : 2016/20276 Tarih : 17.11.2016

  • HMK 237. Madde

  • Yemin Konusunun Açıklattırılması

A) Davacı İsteminin Özeti:

Davacı vekili, davacının davalılardan …‘nin nakliye işlerini yürüten diğer davalı …`nde 28/11/2010 tarihinde mikser operatörü olarak işe başladığını, 28/11/2010 tarihinden iş akdinin feshedildiği 09/07/2012 tarihine kadar aralıksız çalışmasını sürdürdüğünü, davalıların asıl-alt işveren ilişkisi nedeniyle davacının işçilik alacaklarından müştereken ve müteselsilen sorumlu olduklarını ileri sürerek, kıdem tazminatı ile ücret, fazla mesai ücreti, genel tatil ücreti, hafta tatili ücreti ve yıllık izin ücreti alacaklarının davalılardan tahsilini istemiştir.

B) Davalı Cevabının Özeti:

Davalı … vekili, öncelikle husumet itirazında bulunduklarını, davacının davalının işçisi olmadığını, diğer davalı şirketin elemanı olarak çalıştığını, davacının çalıştığını iddia ettiği tesis işletmesine ilişkin sözleşmeyi dosyaya sunduklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Davalı … şirketi vekili, davacı ile vekil eden firma arasında iş akdinin davacı tarafın 06/07/2012 tarihinde babası ile birlikte çalışmak için işi bırakması sebebiyle sona erdiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:

Mahkemece, toplanan delillere ve bilirkişi raporuna dayanılarak, davacının iş sözleşmesini fesihte haklı olduğu, davalılar arasında asıl-alt işveren ilişkisi bulunduğu gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

D) Temyiz:

Kararı davalılar temyiz etmiştir.

E) Gerekçe:

1-Dosyadaki yazılara, toplanan delillerle kararın dayandığı kanuni gerektirici sebeplere göre, davalıların aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yerinde değildir.

2-Hukuk yargılamasında ispat araçlarından olan “Yemin” 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 225 ve devamı maddelerinde düzenlenmiştir.

Yasanın 225 nci maddesine göre, yeminin konusunu, davanın çözümü bakımından önem taşıyan, çekişmeli olan ve kişinin kendisinden kaynaklanan vakıalar teşkil eder. Bir kimsenin bir hususu bilmesi onun kendisinden kaynaklanan vakıa sayılır.

Tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edemeyeceği vakıalar, bir işlemin geçerliliği için, kanunen iki tarafın irade açıklamalarının yeterli görülmediği hâller ve yemin edecek kimsenin namus ve onurunu etkileyecek veya onu ceza soruşturması ya da kovuşturması ile karşı karşıya bırakacak konular yemin konusu olamaz (6100 sayılı Yasa Md. 226).

Uyuşmazlık konusu vakıanın ispatı için yeminden başka delili olduğunu beyan etmiş olan taraf da yemin teklif edebilir. Yemin teklif olunan kimse, yemini edaya hazır olduğunu bildirdikten sonra, diğer taraf teklifinden vazgeçerek başka bir delile dayanamaz ve yeni bir delil de gösteremez. Yemin teklif edilen kimse, duruşmada bizzat hazır bulunmadığı takdirde, kendisine yemin için bir davetiye çıkarılır. Yemin davetiyesine, yemine konu hususlar hakkında sorulacak sorular ile geçerli bir özrü olmaksızın yemin için tayin olunan gün ve saatte mahkemeye bizzat gelmediği veya gelip de yemini iade etmediği yahut yemini eda etmekten kaçındığı takdirde, yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılacağı yazılır (6100 sayılı Yasa Md. 227-228).

Yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır. Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır.

Yeminin konusunu oluşturan vakıa, her iki tarafın değil, yalnızca kendisine yemin teklif edilen tarafın şahsından kaynaklanıyorsa yemin iade edilemez

Yemin edecek taraf gerçek kişi olup, yeminden evvel ölür veya fiil ehliyetini kaybederse yemin teklif edilmemiş sayılır. Yemin, bizzat tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur. Taraflardan biri tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse ise onlar adına yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da iade olunabilir (6100 sayılı Yasa Md. 229 ilâ 232).

Yasanın 233 üncü maddesi uyarınca, yemin mahkeme huzurunda eda olunur. Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker. Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir. Değinilen madde gereğince yemin, “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” şeklinde yöneltilir ve yemin teklif edilen kimse tarafından “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” denilmek suretiyle eda edilmiş sayılır.

Yasanın 234 ve devamı maddeleri gereğince, okuma ve yazma bilen sağır veya dilsizler, yemin hakkındaki beyanlarını yazıp imzalayarak yemin ederler. Okuma ve yazma bilmeyen sağır veya dilsizler, işaretlerinden anlayan bir bilirkişi aracılığıyla yemin ederler.

Yemin edecek kimse, mahkemeye gelemeyecek kadar hasta veya özürlü ise hâkim, bulunduğu yerde o kimseye yemin ettirir. Bu sırada isterlerse taraf vekilleri ve karşı taraf da hazır bulunabilir. Mahkemenin yargı çevresi dışında oturan kimse, yemin için davaya bakan mahkemeye gelmek zorundadır. Ancak, yemin edecek kişi, mahkemenin bulunduğu il dışında oturuyor ve bulunduğu yerde aynı anda ses ve görüntü nakledilmesi yolu ile yemin icrası mümkün değil ise istinabe yolu ile yemin ettirilir.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 237 ve müteakip maddeleri uyarınca, hâkim, eksik olan noktaları tamamlamak veya açık olmayan hususları aydınlatmak için yeminin konusu ile bağlantılı gördüğü soruları yemin eden kimseye sorabilir. Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa kaydeder. Yemin eda edildikten sonra, yalan yere yemin nedeniyle açılan ceza davası, esas dava bakımından bekletici sorun yapılamaz.

Somut uyuşmazlıkta, davalı Mem-Bal Turizm şirketi vekilinin süresi içinde bildirdiği anlaşılan delilleri arasında yemin delili de bulunmaktadır.

Davalı vekili, 06.11.2014 tarihli dilekçesinde son ay ücretinin ödendiğini savunarak davacı tarafa yemin teklif etmiş, yemin metni davacı asıla tebliğ edilmemiştir.

Ücret alacağı açısından yemin metninin usulüne uygun şekilde davacı asıla tebliğ edilerek sonuca gidilmesi gerektiğinin düşünülmemesi hatalıdır.

Ayrıca, banka kayıtlarındaki 13.07.2012 tarihinde davalı tarafından yapılan 158,65 TL’lik maaş ödemesinin davacıya sorularak bir değerlendirme yapılması da gerekmektedir.

F) Sonuç:

Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine 17.11.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/18917 Karar: 2015/3209 Tarih: 02.03.2015

  • HMK 237. Madde

  • Yemin Konusunun Açıklattırılması

1- Tarafların boşanma davası ve ferilerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Anayasanın 141/3. maddesiAnayasanın 141/3. maddesi “bütün mahkemelerin her türlü kararları gerekçeli olarak yazılır” buyurucu hükmünü içermekledir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun 297. maddesinde de kararın kapsayacağı hususlar ayrıntılı biçimde belirtilmiş olup, bu maddenin 3. bendine göre, mahkeme kararlarında iki tarafın sav ve savunmalarının özeti, anlaştıkları ve anlaşmadıkları hususlar, çekişmeli konular hakkında toplanan deliller, delillerin tartışılması, ret ve üstün tutulma nedenleri, sabit görülen vakıalarda bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebebin açıkça gösterilmesi zorunludur. Yerel mahkeme kararında, boşanma davasının kabulüne ve davacı (kadın)’ın tazminat taleplerinin kabulüne, nafaka talebinin reddine ilişkin gerekçeler karar yerinde gösterilmemiştir. Bu nedenle gerekçesiz şekilde hüküm kurulması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

2- Ziynet alacağı davasına yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Davacı kadının ziynet eşyası alacağı, gösterdiği diğer delillerle kanıtlanamamıştır. Ne var ki, davacı açıkça “yemin” deliline de dayandığına göre, mahkemece ziynet eşyası alacağı istemiyle ilgili olarak davacıya yemin teklif etme hakkı bulunduğu hatırlatılarak, teklif edildiği takdirde usulünce yemine ilişkin yargılama işlemlerinin yerine getirilmesi (HMK.md. 227-238), gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken; eksik incelemeyle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olmuş, bozmayı gerektirmiştir.

3- Eşya alacağına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Davacı kadın, dava dilekçesinde Kumluca Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012/180 Değişik İş sayılı dosyasında tespit edilen eşyaların kadına ait olduğuna hükmedilmesini talep etmiştir. Bu talep aidiyetin tespitine ilişkindir. Davacı kadının bu konuda dava açmakta hukuki yararı olup, yazılı gerekçe ile ret kararı verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.

Sonuç: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1,, 2 ve 3. bentlerde gösterilen sebeplerle boşanma ve eşya alacağı davaları yönünden BOZULMASINA, bozma sebebine göre, sair temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatıranlara geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere 1. ve 2. bentlerde oybirliğiyle, 3. bentte ise oyçokluğuyla karar verildi.02.03.2015

KARŞI OY YAZISI

Davacı (kadın) daha önce müşterek evde bulunan ve Kumluca Asliye Hukuk Mahkemesinin 2012-180 değişik iş sayılı dosyası üzerinden tespiti yapılan eşyaların kendisine ait olduğuna hükmedilmesini talep etmiştir.

Mahkemece davacının bu talebi hukuki yararı bulunmadığından reddedilmiş hüküm davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununda tespit davalarına ilişkin açık bir düzenleme yoktu. Ancak doktrinde ve Yargıtay uygulamalarında kabul edilmekteydi. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunun 106. maddesinde tesipit davaları ile ilgili düzenleme yapılmıştır. Tespit davası, davacının bir hakkın veya hukuksal ilişkinin varlığının veya yokluğunun yahut bir belgenin sahte olup olmadığının tespitini istediği davadır. Eda davasına oranla istisnai bir davadır. Bu husus özellikle, tespit davası açmada davacının hukuki menfaatinin bulunup bulunmaması ile ilgilidir. Hukuki menfaat bir dava şartı olup (HMK.md.114/1/h) mahkemece kendiliğinden göz önüne alınır. Açılan tespit davası kanunda açıkça belirtilen bir tespit davası değilse mahkemenin, davacının bu davayı açmasında hukuken korunmaya değer güncel bir yararının bulunup bulunmadığını araştırması ve karara bağlaması gerekir. Tespit davası açılabilmesi için davacının bir hakkı veya hukuki durumu güncel bir tehlike ile tehdit altında bulunmalı, bu tehdit sebebiyle hukuki durumu tehlike altında olmalı ve bu durum davacıya zarar verebilecek nitelikte bulunmalı ve cebri icraya yetki vermeyen tespit hükmü, bu tehlikeyi ortadan kaldırabilecek nitelikte bulunmalıdır. Somut olayı incelediğimizde davacı mahkemece varlığı tespit edilen ve fiilen kendisine teslim edilen bir kısım eşyaların kendisine ait olduğuna hükmedilmesini talep etmiştir. Davacı bu eşyalarının tarafına teslimi için her zaman eda davası açabilecek durumdadır. Bu hakkının veya hukuki durumunun güncel bir tehdit altında bulunduğuna ilişkin bir iddia da ileri sürülüp ispat edilebilmiş değildir. Bu sebeple davacının eda davası açma imkanı varken tespit davası açmakta hukuki yararı bulunmamaktadır. Hükmün bu bölümüne ilişkin kısmının onanması gerektiğini düşündüğüm için, sayın çoğunluğun hükmün bu yönden de bozulması yönündeki görüşüne katılmıyorum.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS