Yeminin Şekli
HMK Madde 233
(1) Yemin, mahkeme huzurunda eda olunur.
(2) Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker.
(3) Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir.
(4) Sonra “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” diye sorar. O kimse de “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” demekle yemin eda edilmiş sayılır.
(5) Yemin eda edilirken, hâkim de dâhil olmak üzere hazır bulunan herkes ayağa kalkar.
HMK Madde 233 Gerekçesi
Madde, yeminin nasıl eda edileceğini etraflı bir biçimde açıklamaktadır. 1086 sayılı Kanundaki hüküm büyük ölçüde korunmuştur.
Yeminin ancak mahkeme huzurunda herkesin duyabileceği şekilde eda olunacağı birinci fıkrada hükme bağlanmış, istisnaen gizli oturumların da yapılabileceği düşünülerek, 1086 sayılı Kanunda yer alan “alenen” sözcüğü bu düzenlemeye alınmamıştır. Yeminin, alenen yapılan oturumlarda alenen, gizli yapılan oturumlarda da gizli olarak iade veya eda edileceğinden şüphe etmemek gerekir.
Yemin davetiyesi ile bildirilen yemin konusu hakkında, doğacak tereddütlerin de derhâl giderilmesi ikinci fıkrada belirtilmiştir. Tabiîdir ki hâkim sorulan soruları bu kararını da dikkate alıp yemin edecek kimseye tevcih edecek, sonra kanunda yazılı şekilde yemin fıkrasını okuyacak ve kanunda yazılı biçimde yemin eden kimsenin cevabını alacaktır.
Türk Dil Kurumu sözlüğünde “yemin” kavramı; “ant, Tanrı’yı veya kutsal bilinen bir kişiyi, bir şeyi tanık göstererek bir olayı doğrulamak” şeklinde tarif edilmiştir. Başka bir ifade ile yemin, beyan edilen vakıanın (konunun) söylenen şekilde gerçekleştiğine, kutsal şeyleri tanık göstermektir. Yemin teklif eden, iddiasını ispatta aciz kalınca, karşısındakinin iç dinamiklerini kullanma yolunu seçer. Şu hâlde yemini ifade eden sözler, o dinamikleri son kertesine kadar harekete geçirecek nitelikte olmalıdır. O bakımdan iki tarafın da inançları yemin konusunda önem taşır ve her kişi için değişir.
Yemin teklif olunan, inandığı kutsal şeyleri şahit gösterdiğine göre; yemin, yemin edenin inançlarına uygun olarak yerine getirilmeli ve yemin teklif eden de onun bu etki altında doğruyu söyleyeceği inancına ulaşmalıdır. Kavrama, her kesim tarafından yüklenen anlama uygun müşterek bir anlam yüklemek ve o çerçevede düzenleme yapmak, ilmî faaliyetlerin bir gereğidir. Onun içindir ki yemin fıkrasının, her kesim tarafından doğru bir şekilde ve kendi inancına uygun algılanmasını temin babında, gereken açıklık ve elastikiyeti taşımasına gayret edilmiştir. Bu kurumun sosyal gerçeklere uygun olduğu, hem davacıyı, hem de davalıyı vicdanen tatmin eden bir yönünün bulunduğu da söylenebilir. Yeminin biçimi, bütün inanç ve değerler yelpazesini kapsar biçimde “kutsal saydığınız bütün inanç ve değerleriniz” sözleri eklenerek açık bir anlatım biçimi yeğlenmiştir.
Son fıkra yeminin manevi etkisini artırmak amacıyla Ceza Muhakemesi Kanununa paralel bir biçimde kabul edilmiştir.
HMK 233 (Yeminin Şekli) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/6014 Karar : 2016/9255 Tarih : 8.06.2016
-
HMK 233. Madde
-
Yeminin Şekli
Davacı vekili dava dilekçesinde; müvekkilinin 2010 yılında davalı … ile evlendiğini, düğünde takılan bilezik dışındaki ziynetlerin, düğün sonrası müvekkiline verilmediğini, davalı …‘nin annesi olan diğer davalı …‘ün, …‘ye ev alınacağı gerekçesiyle düğünden 15 gün sonra müvekkilinden bileziklerini zorla aldığını, evin … adına değil Şengül adına alındığını, …‘nin, müvekkilinin anne babasına, “kızınızı alın götürün” demesi üzerine müvekkilinin sadece kıyafetlerini almak suretiyle müşterek haneden ayrıldığını belirterek; fazlaya ilişkin hakları saklı tutup, ziynet bedeli olarak 1.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsili ile çeyiz eşyası bedeli olarak 1.000,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalı …‘den tahsiline karar verilmesini talep etmiş; 29.04.2013 tarihli ıslah dilekçesiyle talebini 23.048,70 TL artırarak 25.048,70 TL`ye çıkarmıştır.
Davalı …‘nin vasisi duruşmadaki beyanında; tarafların evliliklerinin ilk döneminde …`nin annesiyle birlikte oturduklarını, sonra ayrı eve çıktıklarını, davacının iddialarının asılsız olduğunu savunmuştur.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde; dava dilekçesinde ileri sürülen iddiaların doğru olmadığını savunarak, davanın reddine karar verilmesini dilemiştir.
Mahkemece; çeyiz eşyalarının müşterek hanede kaldığı hususunun mahkeme içi ikrarla kabul edildiği gerekçesiyle çeyiz eşyalarına yönelik istemin kabulüne, ziynet eşyalarının davalılarda kaldığına yönelik iddianın ispatlanamadığı gerekçesiyle ziynet eşyalarına yönelik istemin reddine karar verilmiş,
hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine
Dairemizin 11.12.2014 tarih ve …Karar sayılı ilamı ile “……somut olayda ispat yükü davacı kadındadır.
Davacı kadın iddialarını ispat için tanık dinletmiş, mahkemece, dava dilekçesinde açıkca yemin deliline dayanmış olduğu hususu hatırlatılarak, davacı vekiline yemin teklif edecekse, yemin metnini dosyaya sunması için süre verilmiştir.
Kural olarak hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar. Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir.
Kendisine yemin teklif edilen taraf, ya yemin teklifini kabul ederek yemin eder, ya yeminden kaçınır ya da bu yemini teklif eden tarafa reddedebilir.
Yemin için davet edilen kimse, yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır. Kendisine yemin iade olunan kimse, yemin etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıa ispat edilememiş sayılır. (HMK m. 229)
Tüm bu bilgiler ışığında somut olay irdelendiğinde, davacı vekilinin mahkemece verilen süre içinde yemin metnini hazırlayarak mahkemeye sunduğu, davalı … vekilinin, davacı vekilinin teklif ettiği yemin metninin usulüne uygun olmadığını iddia ederek, kendi hazırladıkları yemin metnini dosyaya ibraz ettiği, mahkemece, yemin eda etmek için hazır olan davalı …‘e, hem davacı vekilinin sunmuş olduğu yemin metninin, hem de kendi vekilinin sunmuş olduğu yemin metninin okunduğu, davalı …`ün, “Avukatımın sunmuş olduğu yemin metnindeki beyanları birebir kabul ediyorum. Oradaki beyanlar doğrudur. Bende talep edilen eşya, altın ve paraların hiç birisi kalmamıştır. Bu hususta avukatımın sunduğu yemin metninde olduğu gibi yemin ediyorum.” şeklinde yemin ettiği anlaşılmaktadır.
Buna göre, davalı …, yemin teklif eden davacı tarafın, metnine göre değil, kendi vekilinin hazırladığı metne göre yemin etmiş olduğundan, eda edilen yeminin, kanunun aradığı şekle uygun olmadığı, bu bağlamda davalı …`ün yeminden kaçındığı açıktır.
Hal böyle olunca mahkemece; Yasanın öngördüğü şekle aykırı olarak eda edilen yeminin, yeminden kaçınma olarak değerlendirilmesi gerekirken, yanılgı değerlendirme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu husus bozmayı gerektirmiştir.” gerekçesi ile bozulmuş,
bozma ilamına karşı davalı … vekili tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
Yemin teklif eden taraf, karşı tarafa hangi vakıalar hakkında yemin önerdiğini mahkemeye bildirir. Yemin sorusunu ve formülünü hakim hazırlar. Yemin sorusunun hazırlanmasında, hakim yemin teklif edenin belirttiği husulardan yararlanır. Yemin sorusunun isabetli ve doğru hazırlanması gerekir.
Yemin delilinin kesin bir delil olması yani, hakimi bağlaması ve bunun ötesinde uyuşmazlığı kesin bir şekilde çözmesi nedeniyle, yemin sorusunun yeteri kadar açık olarak tespit edilmesi gerekir.
Hakim, yemin metnini hazırlarken, yemin metninin olaya uygun olmasına dikkat eder. Aksi takdirde hazırlanan yemin metnine göre yapılan yemin amacına ulaşmayabilir. Hakim yemin metnini hazırlarken, yemin teklif edenin iradesi çerçevesinde hareket etmeli; karşı taraf da yemini, kendisine teklif edilen yemin çerçevesinde eda etmelidir.
Hakim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlamını önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi halinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker.
Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hakim karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhal bu konuda kararını verir.
Hakim, HMK 233 madde gereğince yemin ettirir. Kanunda yer alan yemin formülü dışında başka bir formül kullanılması kural olarak mümkün değildir. Hakim, tamam ve açık olmayan noktaları tamamlatmak, açıklatmak ve aydınlatmak için gerekli gördüğü soruları, yemin eden tarafa sorabilir. (HMK m.237)
Yemin için çağrılan taraf, yemin edilecek duruşmaya gelmez ise ve gelmemesi geçerli bir mazerete dayanmazsa veya duruşmaya gelmesine yahut yemin teklif edilen duruşmada hazır olmasına rağmen yemin etmezse ve yemini diğer tarafa iade etmez ise yeminden kaçınmış sayılır. Yeminden kaçınan kişinin bu davranışı, yemin konusunun ikrarı olarak değerlendirilir.
Tüm bu anlatılanlar ışığında somut olay değerlendirildiğinde, Davacı vekilinin mahkemece verilen süre içinde yemin metnini hazırlayarak mahkemeye sunduğu, davalı … vekilinin, davacı vekilinin teklif ettiği yemin metninin usulüne uygun olmadığını iddia ederek, kendi hazırladıkları yemin metnini dosyaya ibraz ettiği, mahkemece, yemin eda etmek için hazır olan davalı …‘e, hem davacı vekilinin sunmuş olduğu yemin metninin, hem de kendi vekilinin sunmuş olduğu yemin metninin okunduğu, davalı …`ün, “Avukatımın sunmuş olduğu yemin metnindeki beyanları birebir kabul ediyorum. Oradaki beyanlar doğrudur. Bende talep edilen eşya, altın ve paraların hiç birisi kalmamıştır. Bu hususta avukatımın sunduğu yemin metninde olduğu gibi yemin ediyorum.” şeklinde yemin ettiği anlaşılmaktadır.
Her nekadar bu durum zuhulen Dairemizce yeminden kaçınma olarak değerlendirilmiş ise de burada yeminden kaçınma söz konusu değildir.
Yemin soru ve formülünü hakim hazırlayacağından, yemin metninin isabetli ve doğru hazırlanması gerekeceğinden mahkemece, davacı tarafın sunduğu yemin metni incelenerek yemin sorusunun bizzat davalıya hakimin sorması gerekirken, her iki tarafın yemin metninin davalıya okunup, davalının kendi vekilinin sunduğu yemin metni doğrultusunda yemin etmesi sonucu davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Ayrıca, mahkemece,yeminin eda edilmesi hususunda, yeminin şekli başlıklı HMK 233/4 .maddede belirtilen usule uyulmamış, yemin gereği gibi eda ettirilmemiştir.
Hal böyle olunca mahkemece, davacı vekilinin yemin metni değerlendirilip, olaya uygun yemin sorusunun bizzat hakimce davalıya sorulup usulune uygun yemin yaptırıldıktan sonra sonucu dairesinde hüküm tesisi gerekirken yanılgılı gerekçe ile hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
Ne var ki; mahkeme kararının açıklanan bu gerekçeler ile bozulması gerekirken zuhulen başka bir gerekçe ile bozulduğu anlaşılmakla; davalı … vekilinin bu yöne ilişkin karar düzeltme isteminin kabulü ile Dairemizin 11.12.2014 tarih ve … Karar sayılı bozma ilamının kararının kaldırılarak, …..Aile Mahkemesi`nin 31.12.2013 gün …Karar sayılı kararının yukarıda açıklanan sebeplere binaen BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/13925 Karar : 2016/9082 Tarih : 6.06.2016
-
HMK 233. Madde
-
Yeminin Şekli
Davacı vekili dilekçesinde; kardeş olan tarafların …kain 2664 ada 4 parsel sayılı taşınmazı birlikte ve eşit haklarla 1999 yılında satın aldıklarını ve tapunun müvekkillerinin ağabeyi olan davalı … üzerine yapıldığını,
davalının taşınmazı 08/07/2010 tarihinde 6.200.000,00 TL’ye sattığını söyleyerek davacıların paylarına düşen 2.083.000 TL’yi verdiğini, davacıların ağabeylerine itimat ettikleri ve banka hesabına yatan parayı gösterdiği için satış rakamını araştırmadıklarını, ancak daha sonra yaptıkları araştırmalar neticesinde taşınmazın 7.000.000,00 TL’ye satıldığını öğrendiklerini, davalının bu şekilde 750.000,00 TL’yi kötü niyetli olarak kardeşlerinden gizleyip uhdesinde tuttuğunu belirterek, söz konusu 750.000,00 TL’lik bedelden davacıların payına düşen 500.000,00 TL`sinin satış tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle birlikte davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde; tarafların taleplerini hangi hukuki sebebe dayandırdıklarının anlaşılamadığını, tapu kaydının aleniyeti uyarınca satış bedelini tapudan öğrendikleri tarih ile dava tarihi arasında zaman aşımı süresinin geçtiğini, dava konusu taşınmazın satışı ve satış değeri konusunda ortak karar almak suretiyle taşınmazda kiracı sıfatı olan dava dışı şirkete taşınmazı sattıklarını, taşınmazı satın alan şirket banka kredisi kullandığı için satış bedelinin 7.000.000,00 TL olarak gösterildiğini, davacıların alacaklarına karşılık, ….lunan 6 parsel sayılı taşınmazın 19 numaralı bağımsız bölümünün davacılar adına tescili suretiyle davacılar ile mahsuplaştıklarını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece; davanın kısmen kabulü ile, davacı … için 211.455,00 TL, davacı … için 211.455,00 TL`nin dava tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalı taraftan alınarak davacı tarafa ödenmesine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş, hüküm süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değildir.
Davada; Davacılar tarafından davaya konu edilen taşınmazın davalı tarafından 7.000.000,00 TL’ye tapuda dava dışı kiracı şirkete satılmasına rağmen satış bedelinin taraflarına 6.200.000,00 olarak bildirildiği ve bu miktara göre de taraflarına 2.083.000,00’er TL’nin davalı tarafça verildiği, bu haliyle davalının 750.000,00 TL’yi uhdesinde tuttuğu belirtilerek paylarına isabet eden toplam 500.000,00 TL`nin davalıdan tahsili talep edilmiş;
Davalı ise davaya konu taşınmazın 7.000.000,00 TL’ye dava dışı kiracı şirkete satıldığını kabul etmiş ancak davacıların alacaklarına karşılık olarak ….`de bulunan 6 parsel sayılı taşınmazın 19 numaralı bağımsız bölümünün davacılar adına tescili suretiyle davacılar ile mahsuplaştıklarını savunmuştur.
Böylece davalı, davaya konu satım ilişkisini (maddi vakıayı) ikrar etmiş, ancak, bu ilişkiden doğan borcunun başka bir nedenle (takas ve mahsup yolu ile) son bulduğunu savunmak suretiyle, varlığını ileri sürdüğü başka bir hukuki ilişkiye dayanmıştır.
Davalının, ikrarına eklediği vakıanın diğer tarafın iddia ettiği vakıa ile bir ilgisinin bulunmaması, bağlantısız bileşik ikrar niteliğindedir ve bu ikrar bölünebilir. Bu nedenle bağlantısız bileşik ikrarda kanıtlama yükümlülüğü, borcu ikrar eden ve fakat borcun başka bir hukuki ilişki nedeniyle son bulduğunu ileri süren davalıya aittir.
Bu durumda,davalı taraf,davaya konu borcun başka bir nedenle (takas ve mahsup nedeniyle) sona erdiğini kanıtlamakla yükümlüdür;buna bağlı olarak da, davacıların borç ilişkisini kanıtlama yükümlülüğü bulunmamaktadır.
Bundan ayrı olarak,
Mahkemece de ispat yükünün davalıda olduğu kabul edilerek,davalının davacılara teklif ettiği yeminin davacılar tarafından eda edilmesi sebebiyle dava kabul edilmiş ise de;yemin müessesesi 6100 sayılı HMK`nun 233 vd. maddesi hükümlerine uygun olarak eda ettirilmemiştir.
Nitekim yeminin nasıl yerine getirileceği HMKnun 233. maddesinde yemin şekli
` başlığı altında düzenlenmiştir.
Somut olaya gelince; mahkemece her ne kadar ispat yükünün doğru değerlendirme ile davalı tarafta olduğu kabul edilerek davalının davacılara yemin teklif etme hakkı kullandırılmış ise de; mahkemece yukarıda ifade edilen yasa hükmüne uygun olarak davacılara yeminin eda ettirilmediği, nitekim davacılara yeminin eda ettirildiği 16.06.2015 tarihli celsede HMK`nun 233. maddesi uyarınca gerekli ihtaratların usulüne uygun şekilde yapılmadığı,yine davacılara ayrı ayrı yemin eda ettirilmesi gerekirken hatalı şekilde birlikte yemin ettirildiği, bu şekli ile davacılar tarafından eda edilen yeminin usulüne uygun olmadığı anlaşılmaktadır.
Hal böyle olunca mahkemece; yukarıda ifade edilen ilkeler ve yasal düzenlemeler dikkate alınmak suretiyle davacılara 6100 sayılı HMK`nun 233. vd. maddelerine uygun şekilde yemin eda ettirilmek suretiyle sonucuna göre inceleme ve değerlendirme yapılması gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/14653 Karar : 2018/2812 Tarih : 21.03.2018
-
HMK 233. Madde
-
Yeminin Şekli
Davacı; taraflar arasında yazılı kira ilişkisi bulunduğunu, ödenmeyen kira alacaklarının tahsili için davalı hakkında takip başlattıklarını ancak itiraz üzerine takibin durduğunu, davalı kiracının itirazının haksız ve kötü niyetli olduğunu beyan ederek itirazın iptaline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı; kira bedellerinin bir kısmını elden, bir kısmını ise banka aracılığıyla zamanında ödediğini, davacı ödemeleri almadığına dair yemin ederse tekrar ödeme yapmaya hazır olduğunu belirterek davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne yönelik olarak verilen karar Yargıtay 6.H.D.nin 18/06/2015 tarih ve 2015/5915-6176 E/K sayılı ilamı ile, “ …davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanılmış olup davalının ödeme savunmasını yemin delili ile kanıtlamasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Ayrıca davalı tarafından sunulan İş Bankası ödeme dekontu ile 20.08.2013 tarihinde kira bedeli açıklamasıyla 1500 TL ödeme yapıldığı görülmektedir. Dava dilekçesinde bu ödemenin kira alacağı ile ilgili olmadığı ileri sürülmüş ise de ödeme belgesinde açıkça kira bedeli ibaresi bulunmasına göre davacıdan bu hususta açıklama istenerek ve davalının elden ödeme savunması konusunda davacıya yemin teklif edip etmeyeceği sorularak sonucuna göre karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir. Tahliyeye ilişkin hükme gelince; dava itirazın iptali ve tahliye istemine ilişkin olup nispi harca tabidir. Dava açılırken takibe konu alacak miktarı üzerinden peşin harç yatırılmış ancak sözleşmede yazılı yıllık 18.000 TL kira bedeline göre tahliye davası yönünden harç yatırılmadığı gibi harç eksikliği yargılama sırasında da ikmal edilmemiştir. Eksik harçla yargılamaya devam edilerek işin esasının incelenmesi usul ve yasaya aykırıdır. ’’ gerekçesiyle bozma kararı verilmiştir.
Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde; Davanın kısmen kabulü ile; itirazın 6.000-TL asıl alacak ve bu asıl alacağın yasal faizi ile tahsili için icra takibinin devamına karar verilmiş; söz konusu karar davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1- 6100 sayılı HMK’nın yeminin şeklini düzenleyen 233. maddesinin ilk dört fıkrasında “Yemin, mahkeme huzurunda eda olunur.
Hakim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi halinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker.
Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hakim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhal bu konuda kararını verir.
Sonra “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” diye sorar. O kimse de “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” demekle yemin eda edilmiş sayılır.” hükmüne; yine aynı Yasa’nın yemin tutanağının düzenlenmesine ilişkin 238. maddesinde “Hakim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa kaydeder.” hükmüne yer verilmiştir.
Mahkemece, 18.10.2016 tarihli oturumda yemin eda etmeyi kabul eden davacı asile HMK’nın 233/4. maddesinin 4. Bendi doğrultusunda “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” diye sorulup, “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine yemin ediyorum.” şeklinde yemin ettirilmesinden sonra yemin konusu hususlara ilişkin alınan beyanının tutanağa geçirilmesi gerekirken, davacının; ‘’namusum ve şerefim üzerine yemin ediyorum ki bu 7.500-TL borcuna ilişkin elden para almadım’’ şeklindeki beyanı yüksek sesle huzurunda okunmadan, beyanında ısrar edip etmediğinin sorulmasına geçilmesiyle anılan maddenin 4. bendindeki hükümlere uygun olarak yemin merasimi tamamlanmadan bu yeminin hükme dayanak yapılması doğru görülmemiş, bozmayı gerektirmiştir.
2- ) Bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davalı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davalının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, peşin alının temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 21.03.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/2620 Karar : 2015/2845 Tarih : 23.03.2015
-
HMK 233. Madde
-
Yeminin Şekli
Dava, kira alacağı ile elektrik ve su bedellerinin tahsili için başlatılan icra takibine vaki vaki itirazın iptali ve tahliye istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, dava dilekçesinde, davalı ile arasında sözlü kira sözleşmesi olduğunu, davalının 2.024 TL alacağının tahsili için başlatılan icra takibine haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek itirazın iptali ve kiralananın tahliyesini istemiştir. Davalı, davacının talebi ile kiralananda yaptırdığı imalatların bedelinin, kiradan mahsup edilmesinin kararlaştırıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece 13.11.2013 tarihli karar ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacının temyizi üzerine Dairemizin 17.03.2014 tarihli ilamı ile ‘’ Davacının, bilirkişi raporuna karşı beyanında, davalının imalatları eksik yaptığını, eksik imalatların kendisi tarafından yaptırıldığını beyan ettiği, davacının bu iddiasını kanıtlayamadığı ancak dava dilekçesinde “her türlü delil” ibaresiyle yemin deliline de dayandığı, davacıya kendisinin yaptığını ileri sürdüğü imalatların bedeli yönünden yemin teklif hakkının hatırlatılması ve sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği, ayrıca davacının, bilirkişi raporuna itirazları ile birlikte, elektrik ve su bedellerine ilişkin belgeleri de sunduğu, bilirkişiden bu konuda ek rapor alınmasını talep ettiği, bu durumda mahkemece davacının takibe konu edilen ve bilirkişi tarafından değerlendirilmesi yapılmayan su ve elektrik borcu nedeniyle ibraz ettiği belgeler değerlendirilmeden elektrik ve su borcuna yönelik istemin reddine karar verilmesinin de doğru olmadığın gerekçesiyle bozulmuş, mahkemece bozma ilamına uyulmuş ise de; ilamın gerekleri yerine getirilmemiştir. HMK 233. maddesinde ‘’ Yemin, mahkeme huzurunda eda olunur. Hâkim, yeminin icrasından önce yemin edecek kimseye, hangi konuda yemin edeceğini açıklar, yeminin anlam ve önemini anlatır ve yalan yere yemin etmesi hâlinde cezalandırılacağı hususunda dikkatini çeker. Yemin edecek kimse, yemin konusunun yeterli açıklıkta olmadığını ileri sürerse; hâkim, karşı tarafın görüşünü aldıktan sonra derhâl bu konuda kararını verir. Sonra “Size sorulan sorular hakkında, gerçeğe uygun cevap vereceğinize ve hiçbir şey saklamayacağınıza namusunuz, şerefiniz ve kutsal saydığınız bütün inanç ve değerler üzerine yemin eder misiniz?” diye sorar. O kimse de “Bana sorulan sorular hakkında gerçeğe uygun cevap vereceğime ve hiçbir şey saklamayacağıma namusum, şerefim ve kutsal saydığım bütün inanç ve değerlerim üzerine
yemin ediyorum.” demekle yemin eda edilmiş sayılır. Yemin eda edilirken, hâkim de dâhil olmak üzere hazır bulunan herkes ayağa kalkar düzenlemesi bulunmakta olup, yine aynı yasanın 238. maddesinde ‘’ Hâkim, yemin eden kimsenin beyanını dinleyip tutanağa geçirir ve yazılanları yüksek sesle huzurunda okur; beyanında ısrar edip etmediğini sorar ve verilen cevabı tutanağa kaydeder ‘’ düzenlemesi bulunmaktadır. Mahkemece davacının sorduğu sorular davalıya tebliğ edilmiş, yeminle ilgili 14.01.2015 tarihli celsede davalıya usulüne uygun yemini yaptırıldı, yemininde sebat ettiğini beyan etti demekle yetinilmiştir. Bu durumda yukarıda belirtilen yasa hükmünde açıkça ve sırasıyla düzenlediği üzere yeminin taraf üzerinde etkili olabilmesi için öncelikle yemin edecek tarafın bu konuda dikkatinin çekilmesi, daha sonra maddenin 4. fıkrasında geçen yemin formülünün aynen mahkemece hakimince okunup, davalıya tekrar ettirilmesi, bundan sonra yemin teklif eden tarafın sorduğu sorulara ilişkin yemin eden tarafın hakim tarafından ayrıntılı sorgusunun yapılması, varsa mahkeme hakimi tarafından başka sorular da sorulup, yemin eden tarafa beyanının okunup, imzalatılması, ondan sonra yeminin de sebat edip etmeyeceğinin sorulması gerekir. Bu sıra ve düzen ile ettirilmeyen yemin HMK’da açıklanan ilkelere uygun bir yemin sayılmaz. Bu durumda mahkemece davalıya yukarı da belirtilen şekilde yeminin eda ettirilmesi, bundan ayrı bozma ilamında belirtildiği üzere davacının bozmadan önce sunduğu elektrikle ilgili 2012 yılına ait 5 ve 9. ay faturaları ile atık su bedeli ile ilgili 15.05.2012 ve 26.09.2012 tarihli faturalarla ilgili bozma ilamının gereklerinin yerine getirilmesi iken davalıya usulü aykırı şekilde yemin ettirilip, elektrik ve su bedeliyle ilgili dosyaya yeni bir belge sunulmadığı gerekçesiyle bozma ilamına yanlış anlam verilerek yazılı şekilde karar verilmesi doğru değildir.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 23.03.2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.