0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Yemini Yerine Getirecek Kimseler

HMK Madde 232

(1) Yemin, tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur.

(2) Taraflardan biri tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse ise onlar adına yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da iade olunabilir.

(3) Ergin olmayan veya kısıtlı kimselere bizzat dava hakkı tanınan hâllerde, ikinci fıkra hükmü uygulanmaz.



HMK Madde 232 Gerekçesi

1086 sayılı Kanunun 353 üncü maddesinde olduğu gibi yeminin teklif olunacağı kimselerle, iade veya eda edecek kimseler gösterilmiştir.

Birinci fıkra, yeminin tarafa teklif olunabileceğini ve ancak onun tarafından iade veya reddolunabileceğini ortaya koymaktadır. Daha başka bir ifade ile, dava ve taraf ehliyeti olan veya bunların kanunî temsilcisi bulunan gerçek kişiler yemine muhatap olacaktır. Akdî temsilci olan vekil (avukat) yemini ret veya eda edemez.

Tüzel kişiler ise temsile yetkili organları tarafından davada temsil olunabilecek, yemin, tüzel kişi adına temsile yetkili organ durumunda olan gerçek kişi tarafından iade veya eda edilecektir.

“Kanunî mümessil” kavramını, tüzel kişiler bakımından, istisnaları dışında organ olarak anlamak gerekir. Organların ne olduğu ve bunların yetkisi ve usul işlemlerini ne suretle yerine getirecekleri ise zaten ilgili kanunlarda düzenlenmiştir. Bu kanunî bir durumdur. Hem dernekler bakımından, hem ticaret şirketleri bakımından ve özellikle bu konuda en çok problem çıkan, ayrı kanunları olan bankalar bakımından, temsil ve idareye kimin yetkili olduğu kanun tarafından düzenlenmiştir. Öte yandan, özellikle teklif edilen yemini kabul ve eda etmek, aynı zamanda tüzel kişilik bakımından bir usulî işlemin yapılmasıdır. Bu usulî işlemin yapılabilmesi, tüzel kişiliği de etkileyecek ve hatta bağlayacak bir beyanda bulunması için bunun kanundan ve (eğer bu şirketse) esas mukaveleden yetki alması gerekir.

Birden çok kişinin tüzel kişiyi temsile yetkili olması ve yetkili kimselerin biri diğerinden başka beyanda bulunması hâlinde, yeminin iade edilmiş veya yerine getirilmiş sayılıp sayılmayacağı maddî hukuk meselesi olarak çözümlenecektir.

Yetkisi olmayan bir kimsenin, her ne nam altında olursa olsun, şirketi, tüzel kişiyi bağlayacak şekilde bir beyanda bulunması tüzel kişi teorisine ve organ kavramına uygun değildir. Bir gün önce değişmiş olsa bile organ kavramından anlaşılan, yemine ait işlemin yapıldığı anda görevdeki organdır.

Görevdeki organın temsil ettiği zamanın dışında yapılmış bir işlem bakımında dahi bunda tereddüt edilmemek gerekir. Zira yemin teklif ve eda edildiği anda, temsil yetkisi olanlar da, temsil yetkisinin doğal gereği olarak, vakıa hakkında bilgi sahibi olmuş bulunacaklarından, böylece “Yeminin konusu” kenar başlıklı 228 inci (yasada 225 inci) maddenin ikinci cümlesi şartları oluşmuş bulunacaktır.

Sınırlı ehliyetliler ise bizzat dava ehliyetine sahip oldukları hâllerde, tam ehliyetliler gibi işlem yapacaklarından, bu konularda işlem ehliyetleri de tamdır. Bu gibi kişiler bakımından ikinci fıkranın uygulanamayacağına üçüncü fıkrada açıklık getirilmiştir.


HMK 232 (Yemini Yerine Getirecek Kimseler) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/3136 Karar : 2016/335 Tarih : 25.01.2016

  • HMK 232. Madde

  • Yemini Yerine Getirecek Kimseler

Dava, kira alacağından dolayı başlatılan icra takibine vaki itirazın iptali istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı vekili ile vekalet ücretine yönelik olarak davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili, sözlü kira sözleşmesine dayanarak 11.10.2011 tarihinde başlattığı icra takibi ile aylık 320 Euro’dan 2009 yılı Kasım ayı ile 2011 yılı Ekim ayları arası toplam 7.680 Euro kira bedeli için takip başlatmış, davalı kiracı süresinde yaptığı itirazında ve yargılama sırasındaki savunmasında davacının daha önce Lüleburgaz 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2010/167 esas, 2011/89 karar sayılı dosyası ile açtığı itirazın iptali davasının lehlerine sonuçlandığını, o dosyada bu davaya konu takip dönemi içinde ödeme yapıldığını belirterek davanın reddini savunmuştur. .. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin .. sayılı dosyasının incelenmesinde davacının 2008 yılı Kasım ayı ile 2009 yılı Ekim ayları arası kira bedeli için aylık 650 Euro’dan takip başlattığı, davalı kiracının aylık kira bedelinin 320 Euro olduğuna ilişkin yemin ettiği, mahkemece alınan bilirkişi raporunda davalının 13.099 TL ödeme yaptığı, takip konusu döneme ilişkin 320 Euro`dan istenebilecek kira bedeli toplamının 8.112 TL olduğu, davalının 4.986,43 TL fazla ödemesi olduğundan belirtilen davanın reddedildiği ve Dairemizce kararın onandığı görülmüştür. Eldeki davada ise mahkemece eksik ödemeler için davalıya yemin hakkı hatırlatılmış, davalı 28.10.2014 tarihli celsede davacıya takip konusu edilen kira bedellerinin hepsini ödediğine ilişkin yemin etmiş, mahkemece bu yemine dayanılarak davanın reddine karar verilmiştir.

HMK`nın 232/1 maddesine göre yemin, tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade edilir. Başka deyişle yemin teklifini ispat yükü kendisine düşen taraf yapar ve yemin teklifi karşı tarafa (ispat yükü kendisine düşmeyen tarafa) yapılır. Mahkemece ispat yükü kendisine düşen davalı kiracıya ödeme konusunda yemin hakkı hatırlatılmış ise de davalı yemini karşı tarafa yani davacı alacaklıya yöneltmemiş, davalı borcu olmadığına ilişkin olarak kendisi yemin etmiştir. Bu yemine dayanılarak dava reddedilemez. O halde davalı kiracıya yöntemine uygun olarak davacı alacaklıya yemini yöneltip yöneltmeyeceği sorulmalı, davalı kiracı, davacı alacaklının ödemeler konusunda yemin etmesi isteminde bulunursa, davacı alacaklıya ihtarlı yemin davetiyesi gönderilip oluşacak sonuca göre karar vermek gerekirken usule aykırı olarak yaptırılan yeminle sonuca gidilmesi doğru değildir.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 25.01.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/12126 Karar : 2015/8594 Tarih : 15.10.2015

  • HMK 232. Madde

  • Yemini Yerine Getirecek Kimseler

Dava, kira bedelinin tahsili için başlatılan icra takibine yapılan itirazın iptali ve temerrüt nedeniyle kiralananın tahliyesine ilişkindir. Mahkemece davanın kısmen kabulü ile takibin 3.750 tl olarak devamına ve kiralananın tahliyesine karar verilmiş, hüküm davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Davalının tahliye ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesinden; Davacı alacaklı tarafından davalı borçlu hakkında başlatılan 23.01.2013 tarihli haciz ve tahliye istekli icra takibi üzerine düzenlenen ihtarlı ödeme emri davalı borçluya 25.01.2013 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı borçlu yasal yedi günlük itiraz süresi içerisinde 31.01.2013 tarihinde borca itirazda bulunmuştur. Davacı alacaklı 21.02.2013 tarihinde açtığı dava ile davalının itirazının iptali ve kiralananın tahliyesini istemiştir. Türk Borçlar Kanunu’nun 315. maddesi gereğince 30 günlük ödeme süresinin dolması beklenmeden tahliye isteminde bulunulamayacağından, 21.02.2013 tarihinde açılan davada verilen tahliye kararı doğru değildir.

2-Davalının itirazın iptaline (alacağa) ilişkin temyizine gelince: Takibe dayanak yapılan ve hükme esas alınan 13.10.2008 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli sözleşme konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmeyi kiraya veren R.M’ ye vekaleten A.. M.. imzalamıştır. İcra takibi ve dava da A.. M.. tarafından R. M. adına vekaleten açılmıştır. Davacı kira sözleşmesine dayanarak başlattığı icra takibi ile 2012 yılı Temmuz ayı ila 2013 yılı Ocak ayları arası, aylık 750 tl olmak üzere yedi aylık kira bedeli 5250 TL nin tahsilini istemiştir. Ödeme emrinin davalıya 25.01.2013 tarihinde tebliğ edilmesi üzerine davalı süresinde yaptığı itirazında böyle bir borcu olmadığını, kira bedellerini elden ödediğini beyan etmiştir. Davacı vekili 21.02.2013 tarihli dava dilekçesi ile davalının itirazının iptalini ve kiralananın tahliyesine karar verilmesini istemiştir. Davalı arada güven ilişkisi olduğunu, kira bedellerinin A.. M.. ‘ ye elden ödendiğini savunmuştur. Davalı delillerinde yemin deliline dayanmış, mahkemece sözleşmeyi kiraya verene vekaleten imzalayan A.. M..` ye 15.04.2014 tarihli celsede yemin eda ettirilerek davanın kısmen kabulü ile takibin 3.750 tl olarak devamına ve kiralananın tahliyesine karar verilmiştir.

Davalı kiracı, kira parasının elden ödendiği savunmasını HMK 200. Maddesi gereğince usulüne uygun bir şekilde kanıtlamak durumundadır. Yıllık kira miktarına göre ödeme savunmasının tanıkla ispatı mümkün değildir. Ancak davalı tarafından sunulan cevap dilekçesinde açıkça yemin deliline de dayanılmış olup davalının ödeme savunmasını yemin delili ile kanıtlamasında bir usulsüzlük bulunmamaktadır.

01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 Sayılı Yasada yeminin şekline ilişkin düzenleme yapılmış olup, 232. maddede “Yemin, tarafa teklif olunur ve tarafça eda yahut iade olunur” hükmü bulunduğu halde mahkemece kiraya veren Recep Meşe yerine onun adına sözleşmeyi vekaleten imzalayan ve davayı açan A.. M..’ye yemin eda ettirilmesi doğru olmadığından hükmün bozulması gerekmiştir.

Yukarıda 1 ve 2 nolu bentte yazılı nedenle davalının temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün ( BOZULMASINA ), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/5164 Karar : 2014/4666 Tarih : 18.06.2014

  • HMK 232. Madde

  • Yemini Yerine Getirecek Kimseler

23.03.2010 tarihinde açılan asıl davada davacı vekili, müvekkilinin, davalıdan emtia bedelinden kaynaklanan 689.020,80 İsviçre Kronu (SEK) tutarında alacağı bulunduğunu, bu alacağın iflas masasına kayıt ve kabulü için yaptıkları başvurunun iflas idaresi tarafından reddedildiğini ileri sürerek, 138.196,90 TL`nin iflas tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte iflas masasına kayıt ve kabulünü talep ve dava etmiştir.

08.12.2005 tarihinde açılan birleşen davada davacı vekili, müvekkilinin davalı Gümüşsuyu Halı San. ve Tic. A.Ş.`den emtia bedelinden kaynaklanan 689.020,80 İsviçre Kronu (SEK) alacağı bulunduğunu ileri sürerek, bu meblağın davalı şirketten tahsilini talep ve dava etmiştir.

Asıl ve birleşen davada, müflis davalı şirket iflas idare memuru C… T…, her iki davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, benimsenen bilirkişi raporu ve dosya kapsamına göre, davacı taraf alacağının dayanağı olarak 8 adet futuraya dayanmış ise de, iflas idaresinde bulunan davalıya ait 2007, 2008 ve 2009 yıllarına ait ticari defterlerde davacı adına bir alacak kaydı bulunmadığı, iddia edilen alacağın 1999 yılından kaynaklandığı, müflis şirketin 1999 ve 2000 yıllarına ait ticaret defterleri iflas idaresinde bulunmadığından incelenemediği, alacağın kaynağı olarak belirtilen emtianın müflis şirkete teslim edildiğine ilişkin herhangi bir belgenin bulunmadığı, davalı tarafça kabul edilmeyen faturaların tek başına alacağın varlığını ispata yeterli olmadığı, davacı taraf her ne kadar yemin teklifinde bulunmuş ise de, yeminin konusu olan vakıalar kendilerinden kaynaklanmadığından, iflas idaresi memurlarının yeminden kaçındıkları gerekçesiyle, asıl davanın derdestlik nedeniyle, birleşen davanın ise ispat edilemediğinden reddine karar verilmiştir.

Kararı, birleşen davada davacı vekili temyiz etmiştir.

Birleşen dava, alacak davası olarak açılmış olup, dava sırasında davalının iflası üzerine iflas sıra cetveline kayıt kabul istemine dönüşmüştür.

Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı başka delillerle ispat edemediği takdirde diğer tarafa yemin teklif edebilir. Ancak ispat yükü kendisine düşen taraf bütün delillerle iddiasını veya savunmasını ispatlamaya çalışıp bunu başaramadığı takdirde son çare olarak yemin deliline başvurur (Prof. Dr. B… K…, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, İstanbul, 6.baskı, cilt III, sh.2493). Öte yandan, HMK’nın 232/2. maddesi uyarınca tüzel kişiye teklif edilen yemin, tüzel kişinin yetkili organı tarafından eda edilir. Bu temsilci, yemin konusu işlemin yapıldığı tarihteki değil, yemin teklif edildiği zamandaki temsilcidir. Ayrıca, birlikte temsil söz konusu olduğu takdirde yeminin bağlayıcı olabilmesi için birlikte temsile yetkili kişilerin tamamının da yemin etmesi zorunludur. İflas masasının taraf olduğu davalarda ise yemin, müflis tarafından değil, iflas idaresi tarafından eda edilir. (Prof. Dr. B… K…, Hukuk Muhakemeleri Usulü, 2001, İstanbul, 6. baskı, cilt III, sh.2546; İcra İflas Hukuku El Kitabı, 2013, Ankara 2. baskı, sh 1304) HMK`nın 229. maddesi uyarınca, yemin için davet edilen kimse, tayin edilen gün ve saatte mahkemede geçerli bir özrü olmaksızın bizzat hazır bulunmaz yahut hazır bulunup da yemini iade etmez ya da yemini eda etmekten kaçınırsa yemin konusu vakıaları ikrar etmiş sayılır.

Somut olayda, davacı tarafça hazırlanan yemin metni, iflas dairesince müştereken temsile yetkili oldukları bildirilen iflas idare memurlarına ayrı ayrı tebliğe çıkarılmış olup, iflas idare memurlarından Av. T… D…‘a yapılan tebligatın bila tebliğ iade edildiği, Av. B… G…‘in usulüne uygun tebligata rağmen duruşmada hazır bulunmadığı, Av. C… T…‘nin ise 28.12.2012 tarihli oturumda yemin metninde yazılı hususlar kendilerinden sadır olmadığından yemin teklifini kabul etmediğini beyan ettiği anlaşılmıştır. Bu durumda mahkemece, iflas idare memurlarının müştereken temsile yetkili oldukları ve HMK’nın 229. maddesi hükmü gözönünde bulundurularak, davacının dava konusu faturaların içeriği emtiayı teslim ettiği ve fatura bedellerinin ödenmediği yolundaki iddiasını kanıtladığının kabulü ile İİK’nın 195. maddesi uyarınca iflas tarihi itibariyle hesaplanacak alacak ve fer`ilerinin, talep miktarı da dikkate alınarak hüküm altına alınması gerekirken, yazılı şekilde yanılgılı gerekçeyle hüküm kurulması doğru olmamıştır.

Yukarıda açıklanan nedenlerle, birleşen davada davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün, davacı yararına (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 10 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas: 2013/9024 Karar: 2014/2827 Tarih: 10.04.2014

  • HMK 232. Madde

  • Yemini Yerine Getirecek Kimseler

Davacı vekili, müvekkilince davalı aleyhine cari hesap alacağının tahsili için takip başlatıldığını, davalının takibin 3.762,52 asıl alacak 00 TL ihtar gideri ile 1.705,07 TL işlemiş faiz olmak üzere toplam 5.667,59 TL’lik kısmına itiraz ettiğini, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %40 icra inkar tazminatının tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkiline ait tüm ticari defter ve belgelerin 09.10.2011 tarihinde Antalya’da gerçekleşen sel felaketi sonucunda zayi olduğunu, zayi belgesi alınmasına ilişkin davanın sonucunun beklenilmesi gerektiğini savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma, bilirkişi raporu ve tüm dosya kapsamına göre; davacının defterlerinin kapanış tasdiklerinin bulunmadığından usulüne uygun olmadığı, usulsüz tutulan davacı defterlerine göre davalıdan 12.447,30 TL alacağın kayıtlı olduğu, davalı tarafça defterlerinin zayi olduğundan bahisle defter sunulmadığı, davacı vekilince yemin deliline dayanılmadığı, davacı taraf icra takip dosyasında itirazsız kesinleşen 8.625,00 TL üzerindeki miktar yönünden davalıdan alacaklı olduğunu, usulüne uygun delillerle ispatlayamadığı gerekçesiyle, davanın reddine, davalının kısmi itirazının kabulü ile takibin itirazsız kesinleşen 8.625,00 TL asıl alacak ve asıl alacağa takip tarihinden itibaren yıllık %16 ve değişen oranlarda avans faizi uygulanmak suretiyle devamına karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1- )Dava, taraflar arasındaki konaklama hizmetinden kaynaklanan cari hesap alacağının tahsili için başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkindir.

Bir vakıayı ispat yükü kendisine düşen taraf o vakıayı başka delillerle ispat edemediği takdirde diğer tarafa yemin teklif edebilir. Ancak ispat yükü kendisine düşen taraf bütün delillerle iddiasını veya savunmasını ispatlamaya çalışıp bunu başaramadığı takdirde son çare olarak yemin deliline başvurur ( Baki Kuru, Hukuk Muhakemeleri Usulü 6.baskı, cilt III, sh.2493 ). HMK’nın 232/2. maddesi uyarınca tüzel kişiye teklif edilen yemin, tüzel kişinin yetkili organı tarafından eda edilir. Bu temsilci yemin konusu işlemin yapıldığı tarihteki değil, yemin teklif edildiği zamanki temsilcisidir. Ayrıca, birlikte temsil söz konusu olduğu taktirde yeminin bağlayıcı olabilmesi için birlikte temsile yetkili kişilerin tamamının da yemin etmesi zorunludur.

Bilirkişi tarafından, davacının ticari defterlerinin kapanış tasdikleri olmadığından usulüne uygun tutulmamış oldukları tespit edilmiş ise de, davacı tarafça ticari defterler dışında cari hesabı oluşturan faturalar, karşı tarafa tebliğe ilişkin belgeler ile davalı tarafın yapmış olduğu rezervasyonlar için davacı tarafça düzenlenen ve konaklama hizmetin verildiğine ilişkin “voucher” tabir edilen belgelere dayanılmıştır. Bilirkişi tarafından, bu belgelere dayalı olarak davacı tarafın, davalı müşterilerine konaklama hizmeti verdiği görüşü bildirilmiştir.

YİBBGK’nın 27.06.2003 tarih ve 2001/1 E., 2003/1 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; Bir faturayı alan kişi aldığı tarihten itibaren sekiz gün içinde faturanın içerdiği bilgilere itiraz etme hakkına sahiptir. Aksi taktirde faturanın içeriğini kabul etmiş sayılır. ( Dava tarihinde yürürlükte olan 6762 sayılı md. 23/2 ). Bu hüküm, fatura içeriğinden kabul edilen hususlara ilişkin olarak, faturayı düzenleyenin lehine; adına fatura düzenlenenin aleyhine bir karine getirmektedir. Bu karine, faturanın ispat gücüne yönelik bir düzenlemeyi ortaya koymaktadır. Diğer anlatımla, fatura, düzenleyen aleyhine delil olduğu gibi, kendisi faturayı düzenlemediği halde tebliğinden itibaren sekiz gün içinde itiraz etmeyen aleyhine de delil olabilecektir. Faturanın adına tanzim edilen aleyhine ispat vasıtası olması, yani, faturayı alan kişinin fatura kendinden sadır olmamakla birlikte aleyhine delil teşkil etmesi TTK’nın 23. maddesinin 2. fıkras 2. fıkrasında düzenlenen ve yukarıda ayrıntısı açıklanan bu karineden kaynaklanmaktadır. Buna göre; fatura düzenleyen tacirin anılan karineden yararlanabilmesi için fatura tanzim edenle, adına fatura tanzim edilen arasında akdi ilişki bulunması, faturanın akdin ifasıyla ilgili olarak düzenlenmesi gerekir. Fatura sözleşmenin kurulması safhasıyla ilgili olmayıp ifasına ilişkin olduğundan öncelikle temel bir borç ilişkisinin bulunması gerekir. TTK’nın 23. maddesinin 2, 3. fıkras 2 ve 3. fıkrasındaki karine aksi ispat edilebilen adi bir karinedir. İkinci fıkra gereği sekiz gün içinde faturaya itiraz edilmesi durumunda fatura münderecatının doğru olduğunu faturayı düzenleyen tacirin ispat etmesi gerekir. Taraflar arasında bu tür bir sözleşme ilişkisi yoksa, düzenlenen belge fatura değildir. Bu belge, belki icap olarak kabul edilebilir ki, buna itiraz edilmemesi, anılan 23/2. madde hükmü anlamında sonuç doğurmaz. Öte yandan, sadece faturanın tebliğ edilmiş olması akdi ilişkinin varlığını ispatlamaz. Karşı tarafın akdi ilişkiyi inkâr etmesi halinde tacir, öncelikle akdi ilişkiyi başkaca delillerle ispatlamalıdır. Akdi ilişkinin ispatlanamaması halinde faturanın anılan fonksiyonundan yararlanma imkanı yoktur. Faturanın ispat aracı olması, ancak niteliği gereği faturaya geçirilmesi gereken bilgiler ( olağan içerik ) hakkında geçerlidir. Sözleşmenin ifa safhasıyla ilgili olarak düzenlenen faturanın şekli ve kapsamının ne olması gerektiği konusunda, Türk Ticaret Kanunu’nda özel bir hüküm bulunmamakta, anılan yasanın 23. maddesinde neyi ifade ettiği açıklanmaksızın faturanın münderecatından söz edilmektedir. Faturanın zorunlu içeriği ve şekil şartlarına ilişkin ayrıntılı düzenleme Vergi Usul Kanunu’nda yer almaktadır. Faturanın olağan içeriği, akdin ifası ile ilgili hususlarla sınırlıdır ( VUK. 230 ). Dolayısıyla, faturanın içeriği, faturanın bu temel niteliğine uygun olmadığı taktirde, sekiz günlük itiraz süresinin geçirilmesi bu hususları yazılı delil haline getirmez. Faturaya itiraz, faturanın teslim alındığı tarihten itibaren sekiz gün içinde yapılmalıdır. İtirazın sekiz gün içinde karşı tarafa varması şart değildir. Sekiz günlük süre, hak düşürücü süre veya zamanaşımı süresi değildir. Sadece ispat yükünün yer değiştirmesi açısından önem taşır. Sekiz günlük süre içinde itiraz edildiği taktirde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunu ispat külfeti faturayı veren tarafa ait iken, sekiz günlük sürenin geçmesinden sonra itiraz edilmesi halinde, fatura içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığını ispat külfeti faturayı alan tarafa ait olur. Faturayı alan her türlü delille bu külfeti yerine getirebilir. ( Geniş bilgi için Bkz: Prof. Dr. Sami Karahan, Ticari İşletme Hukuku, 23. Baskı, Eylül 2012, Konya; Sh 111 vd. ) Faturanın davalı tarafa usulüne uygun tebliğ edildiğini kanıtlama yükümlülüğü davacı tarafta olup, davacının bu hususu kanıtlaması halinde, bu kez, TTK’nın 23/2. maddesinde yazılı 8 günlük yasal süre içerisinde faturaya itiraz ve iade ettiğini kanıtlama yükümlülüğü ise, davalı tarafa aittir.

Bu durumda mahkemece, fatura tebliğine ilişkin belgeler incelenerek yukarıda açıklanan ilkeler çerçevesinde cari hesabı oluşturan faturaların davalıya tebliğ edilip edilmediği, itiraza uğrayıp uğramadığı belirlenmeli, faturaların tebliğ edilmiş ve 8 günlük itiraz süresi içerisinde itiraz edilmemiş olduğunun tespiti halinde faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olduğunun davacı tarafça kanıtlanmış olduğu, bunun aksinin yani faturaların içeriğinin sözleşmeye uygun olmadığının kanıt yükünün bu kez davalıya geçtiği kabul edilmelidir. Faturaların tebliğ edildiğinin kanıtlanamaması ya da davalı tarafça iade edildiğinin kanıtlanması halinde ise, faturalara konu hizmetin verilip verilmediği üzerinde durulması, davacının yemin dışında kalan diğer delillerle iddiasını kanıtlayamaması halinde yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak ve HUMK’nın 229., 232. madde hükümleri de gözetilerek oluşacak uygun sonuca göre bir hüküm kurulması gerekirken, henüz incelenmesine sıra gelmemiş olan yemin teklif etme hakkı hatırlatılarak, sonucuna göre karar verilmesi doğru olmamıştır.

2- )Kabule göre de, itirazın iptali davası, müddeabihi takip konusu yapılmış ve borçlunun itiraz etmiş olduğu alacak olan, bir eda davasıdır.Yasal dayanağını İİK’nın 67. maddesinden alan itirazın iptali davası, alacaklının icra takibine karşı borçlunun yaptığı itirazın iptali ile İİK’nın 66. maddesine göre itiraz üzerine duran takibin devamını sağlamayı amaçlamaktadır. Takip hukukundan doğan bu davada tespit edilecek husus, borçlunun icra takibine yapmış olduğu itirazında haklı olup olmadığının belirlenmesidir.

Somut olayda, davalı tarafça takip konusu alacağın bir kısmı kabul edilmiş olup, dava itiraz edilen kısım yönünden açılmıştır.İtiraza uğramayan bölüm yönünden takip kesinleşmiş olup, bu kısım ile ilgili icra takibi devam edecektir. Mahkemece itiraza uğramayan bu kısım ile ilgili açılmış bir dava bulunmadığı halde itirazsız kesinleşen kısım ile ilgili de hüküm kurulması doğru olmamıştır.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 10.04.2014 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Esas: 2013/7260 Karar: 2014/3 Tarih: 13.01.2014

  • HMK 232. Madde

  • Yemini Yerine Getirecek Kimseler

Dava, kira alacağı istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı vekili dava dilekçesinde; davalının 01/08/2006 tarihli sözleşme ile 177 ada 1 parsel ve 178 ada 33 parsel sayılı taşınmazları her yılın Ağustos, Eylül ve Ekim aylarında sezonluk olarak kurutmalık domates sergi yeri olarak kiraladığını, kira bedelinin peşin ödenmek üzere her sezon için 4.950 TL olduğunu, davalının 2009 yıllarına ait kira bedellerinin ödenmediğini belirterek 6100 TL kira alacağının 01/08/2008 tarihinden itibaren işleyecek faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde, 2007 yılında yeni bir sözleşme imzalanarak 2006 tarihli sözleşmenin kira bedeli dahil esaslı unsurlarını değiştirdiklerini, 2006 tarihli sözleşmenin bütünüyle ortadan kaldırıldığını, müvekkilinin 2007 dönemlerinde dava konusu yerleri kullandığını, 2009 yıllarında ise dava konusu yeri kiralamadığını ve kullanmadığını belirterek davanın reddini savunmuştur. Mahkemece; kiranın adi kira hükümlerine tabi olduğu, adi kirada kira sözleşmesinin süre bitiminde kendiliğinden son bulmayacağı, tahliyeyi ispatlama külfetinin davalı tarafta olduğu, davalının tahliyeyi yazılı belge ile ispatlayamadığını, davalının yemin teklif etme hakkını kullanması üzerine kira sözleşmesinde imzası olan ve talep edilen kira alacağının doğduğu iddia edilen 2008-2009 yıllarında belediye başkanı olarak görev yapan Ayazkent Belediye Başkanının yeminli beyanına göre yerin 2007 yılı Ekim ayında davalı tarafça tahliye edildiği, davacının kira alacağını talep ettiği 2008-2009 yıllarında yerin davalı tarafça kullanılmadığının ispatlandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

HMK’nın 232/2 maddesinde “Taraflardan biri tüzel kişi yahut ergin olmayan veya kısıtlı bir kimse ise onlar adına yapılmış bir işleme ilişkin vakıanın ispatı için yemin, tüzel kişiyi temsile yetkili kişi veya organ yahut kanuni mümessil tarafından eda ya da iade olunabilir.” hükmü yer almaktadır. 5393 sayılı Belediye Kanunun 37 maddesine göre Belediye tüzel kişiliğinin temsilcisi belediye başkanıdır. Tüzel kişilerin taraf olduğu davalarda tüzel kişiye teklif edilen yemin, tüzel kişinin yetkili organı tarafından eda edilir. Bu temsilci, yemin konusu işlemin yapıldığı tarihteki değil, yemin teklif edildiği zamandaki temsilcidir. Bu nedenle mahkemece, davacı kurumun temsilcisi olarak yemin teklif edildiği tarihteki belediye başkanına yemin teklif edilmesi gerekirken davacı kurumu temsil sıfatı kalmayan belediye eski başkanına yemin teklif edilerek sonucuna göre karar verilmesi doğru değildir.

Hüküm bu nedenle bozulmalıdır

Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, 13.01.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS