Sahtelik İncelemesi
HMK Madde 211
(1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir:
a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.
b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.
## HMK Madde 211 Gerekçesi
1086 sayılı Kanunun 308, 309 ve 316 ncı maddelerinde yer alan sahtelik incelemesi, tek maddede sistematik olarak yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin yapılmasında, yerleşik yargı kararları ile doktrindeki görüşler de dikkate alınmıştır.
Bir belge hakkında sahtelik iddiası söz konusu olduğunda, öncelikle karşı tarafın bu konudaki açıklamaları da dikkate alınacaktır. Zira sahtelik iddiası konusunda sadece bir tarafın açıklamaları dikkate alınarak değerlendirme yapılması, tarafların eşitliği ilkesine ve hukukî dinlenilme hakkına aykırı olacaktır.
Sahtelik iddiası üzerine, hâkim önce, inkâr eden tarafı isticvap edecektir. İsticvap için çıkartılan davetiyede, çağrılan tarafa, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı ya da imzayı ikrar etmiş sayılacağı belirtilir. İsticvaba rağmen bir kanaate ulaşılamazsa, imza inkârında bulunan kişiye, yazı yazdırılıp imza attırılarak yazı ve imza örneği alınacaktır. Alınan yazı ve imza örneği ile bu konudaki diğer delilleri hâkim birlikte değerlendirecektir. Bu değerlendirme sonucu, bir kanaate varılabilecek durumdaysa, hâkim senedin sahteliği hakkında bir karar verecek ve bunun da gerekçesini belirtecektir.
Yukarıdaki usule rağmen hâkimde sahtelik konusunda yine kesin bir kanaat uyanmazsa, bilirkişi incelemesine karar verecektir. Ancak bu incelemeden önce, zaman kaybetmemek için, mevcutsa, inkârda bulunan tarafa ait karşılaştırmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilmelidir. Bilirkişi incelemesinde, bu yazı ve imzalarla mahkemece elde edilen yazı ve imzalar esas alınır.
Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.
Sahtelik incelemesi ile ilgili 1086 sayılı Kanunda yer alan tanık dinlenmesi, yeni düzenlemede kabul edilmemiştir.
HMK 211 (Sahtelik İncelemesi) Emsal Yargıtay Kararları
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/27559 E. , 2018/858 K.
- HMK 211
- HMK m.211/b’de gösterilen usule uyulmadan doğrudan borçludan imza örneği alınarak imza incelemesi yaptırılamaz.
İİK’nun 68/a-4 maddesinde, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 309/1. (6100 sayılı HMK’nun 211/1-a) maddesine atıfta bulunulmadığından, icra mahkemesince, öncelikle borçlunun isticvabına ve duruşmada imzalarının alınması yoluna gidilemeyeceğinin kabulü gerekir.
İİK’nun 68/a-4. maddesi göndermesiyle ve HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 211/b maddesinde; imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre, hakim, bilirkişi incelemesine karar verir ise; ‘‘….önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.’’ hükmü gereğince işlem yapar.
Somut olayda, borçlu şirket vekili itiraz dilekçesinde, senet üzerindeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürmüş, yargılama aşamasında ibraz edilen 22/01/2016 havale tarihli dilekçe ile imza incelemesine esas olacak imza örneklerinin bulunduğu resmi ve özel mercileri beyan etmiş, bunun üzerine, mahkemece, borçluların bildirdiği ilgili yerlerden karşılaştırma yapmaya elverişli imzalarının getirtilmesine yönelik işlem tesis edilmiştir.
O halde, mahkemece, yukarıda değinilen yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek, öncelikle borçlunun belirttiği karşılaştırma yapmaya elverişli imzaların ilgili yerlerden getirtilerek, usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılması, bilirkişi tarafından borçlunun bildirmiş olduğu imza örneklerinin rapor tanzimine yeterli görülmediğinin belirtilmesi durumunda ise borçluya İİK’nun 68/a-5. maddesi uyarınca meşruhatlı davetiye tebliğ edilerek, yetkilisi geldiğinde imza ve yazı örnekleri alınıp bilirkişi incelemesi yaptırılmak sureti ile sonuca gidilmesi gerekirken, mahkemece yasanın öngördüğü bu usule uyulmadan doğrudan borçluya meşruhatlı davetiye gönderilerek şirket yetkilisinin gelmediğinden bahisle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.
Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2024/4806 E. , 2024/9838 K.
- HMK 211
- İnkar edilen imzanın borçluya ait olup olmadığı konusunda bir kanaat içermeyen ve imza incelemesine ilişkin prosedür tam olarak uygulanmadan hazırlanan bilirkişi raporu hükme esas alınamaz.
Kambiyo senetlerine mahsus haciz yoluyla icra takibine karşı borçlunun icra mahkemesine başvurusunda, takibe konu bonodaki imzaya itiraz ettiği, İlk Derece Mahkemesince alınan bilirkişi raporu doğrultusunda imzaya itirazın kabulüne takibin davacı yönünden durdurulmasına, asıl alacağın %20’si oranında tazminatın alacaklıdan tahsiline karar verildiği, davalı alacaklı tarafından istinaf yoluna başvurulması üzerine Bölge Adliye Mahkemesince, ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak takibin davacı yönünden durdurulmasına, asıl alacağın %20’si oranında tazminata ve %10’u oranında para cezasına hükmedilmesine karar verildiği, kararın alacaklı tarafından temyiz edildiği anlaşılmıştır.
Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, İİK’nın 170. maddesinde düzenlenmiş olup bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir.
İİK’nın 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise; “İmza tatbikinde Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309. maddesinin 2., 3. ve 4. fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri hükümleri uygulanır.” hükmü yer almaktadır. 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447/2. maddesinde yer alan “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18/6/1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır.” düzenlemesi nedeniyle uygulanması gereken aynı Kanun’un 211. maddesinde ise imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre hakim bilirkişi incelemesine karar verir ise bilirkişi HMK’nun 211. maddesi uyarınca inceleme yapar.
Vurgulamakta yarar vardır ki, anılan belgelerin tamamlanması konusunda Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 26.04.2006 gün ve 2006/12-259 E. 2006/231 K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, eldeki davanın niteliği itibariyle “imzanın borçluya ait olduğunu” kanıtlama külfetinin alacaklıya ait olduğu göz ardı edilmemeli ve ispat yükünü ters çevirecek bir uygulamaya da gidilmemelidir. ( Hukuk Genel Kurulu’nun 06.02.2008 gün ve 2008/12-77 E. 2008/90 K. sayılı kararı) HMK’nun 211. maddesinde yazılı usul izlenerek inkar edilen imzanın atıldığı tarihten öncesinde veya mümkün olduğu kadar yakın tarihlerde düzenlenen karşılaştırma yapmaya elverişli belgelerde bulunan borçluya ait imzaların celbedilip ondan sonra bilirkişi incelemesi yapılması gerekir. Bilirkişi borçlunun noter senedinde evlendirme defterinde veya icra tutanağındaki imzalar gibi karşılaştırma yapmaya elverişli imzalarla borçluya mahkemede yazı yazdırma (istiktab) sonucunda elde edilen imzaları, takip dayanağı senet altındaki imzalarla karşılaştırır. Bu karşılaştırma sonucunda senet üzerinde borçluya atfen atılı bulunan imzanın borçluya ait olup olmadığına karar verir.
Öte yandan, Yargıtay Hukuk Genel Kurulu’nun 30.05.2001 gün 2001/12-436 E., 2001/467 K. ve 06.06.2001 tarih ve 2001/12-466 E., 2001/483 K. sayılı kararlarında da aynen benimsendiği gibi herhangi bir belgedeki imza veya yazının atfedildiği kişiye ait olup olmadığı hususunda yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır.
Somut olayda mahkemece hükme esas alınan 28/11/2022 tarihli bilirkişi raporunda; borçlu …’nın mukayese belgelerindeki örnek imzaların birbirleri arasında yapılan incelemede senetteki imzaların mukayese imzalarla uyuşmadığı değerlendirilmişse de inkar edilen imzanın borçluya ait olup olmadığı konusunda bir kanaat içermeyen ve yukarıda belirtilen yöntem ve usule uygun olarak yapılmayan bu rapor bu haliyle denetime ve hüküm kurmaya elverişli değildir.
O halde; mahkemece borçlu tarafından rapora itiraz edilmiş olması da dikkate alınarak, mukayese belgeler ve huzurda borçludan alınan imza örneklerinin tamamı üzerinde, üç kişilik bir bilirkişi heyetince yukarıda belirtilen niteliklere uygun şekilde yaptırılacak detaylı inceleme neticesinde alınacak raporun sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik incelemeye dayalı ve hüküm kurmaya elverişli olmayan bilirkişi raporuna göre yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
Hukuk Genel Kurulu 2017/2079 E. , 2021/1399 K.
- HMK 211
- İmza incelemesi nasıl yapılır?
- İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır.
HMK’nın 211/a maddesine göre yapılan incelemeye rağmen hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamış ise HMK’nın 266. ve devamı maddelerine göre çözümü özel veya teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine karar verilir. Aynı Kanun’un 211/b maddesine göre bilirkişi incelemesinden önce mevcutsa o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirilir. Bilirkişi o mahkemede elde edilen yazı ve imzalarla inceleme yapar. Bu husus maddenin gerekçesinde “…Bilirkişi incelemesinde, bu yazı ve imzalarla mahkemece elde edilen yazı ve imzalar esas alınır. Bilirkişi inceleme için gerekli görürse kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir…” şeklinde açıklanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı üzere takibe dayanak senedin sahteliğinin bilirkişi raporu ile ispatlanması gerekir. Bilirkişi incelemesinde kullanılacak belgeler mahkeme veya bilirkişi huzurunda alınan imza örnekleri ve mukayeseye esas belgelerdir.
İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtayın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Nitekim bu ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 10.06.2021 tarihli ve 2017/(19)11-925 E., 2021/734 K.; 30.09.2020 tarihli ve 2017/(19)11-931 E., 2020/700 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 211. maddesinde yer alan ve imza incelemesi konusunda getirilen bu sıraya uyulması zorunludur. Buna göre hâkim imzayı inkâr eden tarafın isticvap edilmesine karar verdiği hâlde, bu davete icabet edilmemesi imzanın ikrar edilmiş sayılması sonucunu doğuracak ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ihtiyaç kalmayacaktır. Aynı şekilde inkâr edilen imza ile karşılaştırılan imzanın birbirine benzemediğinin ilk bakışta tespit edilebildiği hâllerde bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek yoktur (Pekcanıtez, Hakan/ Özekes, Muhammet/ Akkan, Mine/ Taş Korkmaz, Hülya: Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, C.II, İstanbul 2017, s. 1795 ).
Diğer taraftan adli bilimler disiplininin bir dalı olan kriminalistiğin özel bir sahası olan adli grafoloji ve belge sahteciliği dalı, el yazısı ve imzaların grafolojik açıdan kişinin samimi yazı ve imzalarının karakteristik yazım özelliklerinin tespitini ve belirlenen karakteristiklerin, araştırılan (incelemeye konu olan) yazı ve imzalarda da var olup olmadığının incelenmesini içerir. Bilirkişi inceleme sonucunda senette borçluya atfen atılı bulunan imzanın borçluya ait olup olmadığına ilişkin bir kanaate ulaşır. Mahkemece bilirkişi raporu yeterli görülür ise bu rapora göre, yeterli görülmez ise ek rapor alarak veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırarak sonucuna göre karar verilir.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davada mahkemece davalı vekilinin Adli Tıp Kurumundan rapor alınması istemi yerinde görülmemiş, alınan bilirkişi raporları itibariyle davacının icra takibine konu edilen 19.12.2005 tarihli ve 20.000TL bedelli genel kredi sözleşmesinde davacının müşterek borçlu ve müteselsil kefil olarak gösterildiği ismi altındaki imzanın davacıya ait olmadığının anlaşıldığı, ayrıca davacının kendi kimliği kullanılarak başka kişiler tarafından işlem yapıldığı yönündeki iddiasının ibraz ettiği karar suretlerine göre yerinde olduğu, davacının aleyhine açılan ceza davaları beraatle sonuçlandığı gibi hukuk mahkemelerinde açılan davaların da lehine sonuçlandığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Ancak, hükme esas alınan raporlar mukayese belgeler açısından yeterli incelemeyi içermediği gibi, hangi belgelerin mukayese belge olarak kabul edildiği de rapor içeriğinden tam olarak anlaşılamamaktadır. Bu nedenle mahkemece, davacının gerek sözleşme tarihinden önce (yakın tarihli), gerekse sözleşme tarihinden sonra (yakın tarihli) attığı samimi imza asıllarının toplanarak, takip dayanağı sözleşmedeki ve diğer belgelerdeki imzanın davacıya ait olup olmadığı konusunda yeterli inceleme ve değerlendirmeyi içeren bir bilirkişi raporu alınarak, varılacak uygun sonuç çerçevesinde bir karar vermek gerekirken eksik hüküm kurulması doğru olmamıştır.
Hukuk Genel Kurulu 2017/911 E. , 2020/736 K.
- HMK 211
- İmza incelemesi nedir? İmza incelemesi ne zaman ve nasıl yapılır?
6100 sayılı HMK’nın 211/a maddesine göre yapılan incelemeye rağmen hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamış ise 6100 sayılı HMK’nın 266. ve devamı maddelerine göre çözümü özel veya teknik bilgi gerektirdiğinden bilirkişi incelemesine karar verilir. Aynı Kanun’un 211/b maddesine göre bilirkişi incelemesinden önce mevcutsa o tarafa ait karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirilir. Bilirkişi o mahkemede elde edilen yazı ve imzalarla inceleme yapar. Bu husus maddenin gerekçesinde “…Bilirkişi incelemesinde, bu yazı ve imzalarla mahkemece elde edilen yazı ve imzalar esas alınır. Bilirkişi inceleme için gerekli görürse kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir…” şeklinde açıklanmıştır. Bu hükümden anlaşılacağı üzere takibe dayanak senedin sahteliğinin bilirkişi raporu ile ispatlanması gerekir. Bilirkişi incelemesinde kullanılacak belgeler mahkeme veya bilirkişi huzurunda alınan imza örnekleri ve mukayeseye esas belgelerdir.
İmza incelemesinde öncelikle senedin düzenleme tarihinden öncesine ilişkin borçluya ait olduğu muhakkak olan karşılaştırmaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler, keşide tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak bilirkişi tarafından mukayeseye esas alınmalıdır. Yapılacak bilirkişi incelemesinin, konunun uzmanınca ve yeterli teknik donanıma sahip bir laboratuvar ortamında, optik aletler ve o incelemenin gerektirdiği diğer cihazlar kullanılarak, grafolojik ve grafometrik yöntemlerle yapılması, bu alet ve yöntemlerle gerek incelemeye konu ve gerekse karşılaştırmaya esas belgelerdeki imza veya yazının tersim, seyir, baskı derecesi, eğim, doğrultu gibi yönlerden taşıdığı özelliklerin tam ve kuşkuya yer vermeyecek şekilde belirlenip karşılaştırılması; sonuçta, imza veya yazının atfedilen kişiye ait olup olmadığının, dayanakları gösterilmiş, tarafların, mahkemenin ve Yargıtay’ın denetimine elverişli bir raporla ortaya konulması, gerektiğinde karşılaştırılan imza veya yazının hangi nedenle farklı veya aynı kişinin eli ürünü olduklarının fotoğraf ya da diğer uygun görüntü teknikleriyle de desteklenmesi şarttır. Nitekim bu ilkeler, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 08.10.2019 tarihli ve 2017/12-2692 E., 2019/1003 K. sayılı kararında da benimsenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 211. maddesinde yer alan ve imza incelemesi konusunda getirilen bu sıraya uyulması zorunludur. Buna göre hâkim imzayı inkâr eden tarafın isticvap edilmesine karar verdiği hâlde, bu davete icabet edilmemesi imzanın ikrar edilmiş sayılması sonucunu doğuracak ve bilirkişi incelemesi yapılmasına ihtiyaç kalmayacaktır. Aynı şekilde inkâr edilen imza ile karşılaştırılan imzanın birbirine benzemediğinin ilk bakışta tespit edilebildiği hâllerde bilirkişi incelemesi yapılmasına gerek yoktur ( Pekcanıtez, H./ Özekes, M./ Akkan, M./ Korkmaz, H.T.:Pekcanıtez Usul Medeni Usul Hukuku, Cilt II, İstanbul 2017, s. 1795).
Diğer taraftan adli bilimler disiplininin bir dalı olan kriminalistiğin özel bir sahası olan adli grafoloji ve belge sahteciliği dalı, el yazısı ve imzaların grafolojik açıdan kişinin samimi yazı ve imzalarının karakteristik yazım özelliklerinin tespitini ve belirlenen karakteristiklerin, araştırılan (incelemeye konu olan) yazı ve imzalarda da var olup olmadığının incelenmesini içerir. Bilirkişi inceleme sonucunda senette borçluya atfen atılı bulunan imzanın borçluya ait olup olmadığına ilişkin bir kanaate ulaşır. Mahkemece bilirkişi raporu yeterli görülür ise bu rapora göre, yeterli görülmez ise ek rapor alarak veya yeniden bilirkişi incelemesi yaptırarak sonucuna göre karar verilir.
Tüm açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davalı alacaklının davacı borçlu hakkında kambiyo senetlerine özgü haciz yoluyla Hatay 1. İcra Müdürlüğünün 2009/2115 E. sayılı dosyasında başlattığı takibin 30.120TL asıl alacak, 6.114,91TL işlemiş faiz ile ihtiyati haciz harcı, vekalet ücreti ve masrafı ile birlikte toplamda 36.439,21 TL alacağa ilişkin olduğu, 19.720TL, 5.200TL ve 5.200TL bedelli olmak üzere üç adet bononun takibin dayanağını oluşturduğu anlaşılmaktadır. Davacı icra takibine konu edilen borcu ödediğini karşılığında ise ibraname aldığını savunmuş iken davalı kendisinin 3.700TL bedelli bir belge imzaladığını, 37.600TL miktarında bir ibraname imzalamadığını dolayısıyla davaya konu ibraname altındaki imzanın kendisine ait olmaması gerektiğini, imzanın kendisine ait olduğunun kabulü durumunda ise miktar hanesine “0” rakamının sonradan eklendiğini ileri sürerek sahtecilik iddiasında bulunmuştur.
Hatay İcra Hukuk Mahkemesinin 2009/753 E. sayılı dosyasında davacı borçlu …, davalı alacaklı … tarafından başlatılan takibin itfa nedeniyle iptalini istemiştir. Mahkemece davalı tarafın tahrifat ve imza inkarı üzerine, dava konusu edilen ve dosyaya sunulan “Hatay 1. İcra Bulunan 2009/2115 Esas sayılı dosyasından dolayı 37.600TL teslim aldım, avukat ücreti dahil hiçbir alacağım kalmamıştır” yazılı ve A.halim Gelin imzası bulunan ibranamedeki 37.600,00TL meblağ bölümündeki son sıfır (0) rakamının sonradan eklenip eklenmediği, ibranamedeki yazıların ve imzanın Abdülhalim Gelin’in eli ürünü olup olmadığı, yazı ve rakamların aynı zaman diliminde yazılıp yazılmadığı, tahrifat yapılıp yapılmadığı hususlarının incelenmesi için dosyanın Adli Tıp Kurumu Başkanlığına gönderilmesi üzerine, Kurumun Fizik İhtisas Dairesince 04.07.2011, 06.06.2012, 11.12.2012 tarihli raporlar tanzim edilmiştir. 04.07.2011 tarihli raporda inceleme konusu belgedeki A. Halim Gelin adına atfen atılı bulunan imzanın …’in elinin ürünü olduğu, 06.06.2012 tarihli raporda, inceleme konusu belgede iddialar doğrultusunda tahrifat yapıldığını gösterir nitelikte bulgu saptanamadığı, “A. halim Gelin” isim yazısının …’in eli ürünü olduğu, 11.12.2012 tarihli raporda ise belgedeki “A.halim Gelin” yazısı dışında kalan tüm yazı ve rakamların …’in elinin ürünü olmadığı, mürekkeplerde yazı yaşı tayinine yarayan ve hâlen kullanılagelen bilimsel herhangi bir yöntem bulunmadığından, söz konusu belgedeki yazı ve rakamların aynı zamanda mı yoksa farklı zamanlarda mı yazıldıkları hususunda zaman birimleri açısından bir tespite gidilemediği bildirilmiştir.
Belirtilmelidir ki Özel Daire bozma kararının aksine, icra hukuk mahkemesi tarafından 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) kapsamındaki düzenlemeler uyarınca aldırılan bilirkişi raporlarında, dava konusu belge üzerinde imza incelemesi yapıldığı gibi, ibranamenin miktar bölümünde tahrifat yapılıp yapılmadığı hususu da ayrıntılı olarak incelenmiştir. Miktar hanesine “0” rakamının sonradan eklenip eklenmediği hususuna ilişkin olarak Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi, belgede tahrifat yapıldığını gösterir nitelikte bulgu saptanamadığı, yazı ve rakamların aynı zamanda mı yoksa farklı zamanlarda mı yazıldıkları hususunda ise mürekkeplerde yazı yaşı tayinine yarayan bilimsel herhangi bir yöntem bulunmadığından tespite gidilemediği bildirilmiştir. Nitekim mürekkeplerde yazı yaşı tespitinin mümkün olmadığı Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18.10.2018 tarihli ve 2017/13-665 E., 2018/1465 K. sayılı kararında da vurgulanmıştır. Bu bağlamda Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesinden alınan raporlarla uyuşmazlık konusunun irdelenerek sahtecilik iddiasının çözüme kavuşturulmuş olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas : 2017/708 Karar : 2018/1152 Tarih : 30.05.2018
-
HMK 211. Madde
-
Sahtelik İncelemesi
alep imza inkârına dayalı takibin iptaline ilişkindir.
Borçlular vekili müvekkilleri hakkında başlatılan Malatya 6. İcra Dairesinin 2012/1693 sayılı takip dosyasına dayanak yapılan senetteki imzanın müvekkillerine ait olmadığını ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini istemiştir.
Alacaklı vekili davaya cevap vermemiştir.
İcra Mahkemesince, Adli Tıp Kurumu raporunun senetteki imzaların davacı borçluların elinden çıkmadıkları yönünde kesin bir kanaat verecek nitelikte olmadığı, 15.05.2013 tarihli oturumda davacı tarafa yeniden bilirkişi incelemesi yapılması ve bunun için gerekli olan bilirkişi ücretinin ikmali için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120/2. maddesi gereğince kesin süre verildiği, kesin sürenin sonuçlarının açıkça ihtar edilerek masraf yatırılmadığı takdirde dosyadaki mevcut bulgulara göre karar verileceğinin bildirildiği fakat bu ara karara ve verilen kesin süreye rağmen davacı tarafça bilirkişi ücretinin yatırılmadığı, bu durum karşısında dosyada mevcut bilgi ve bulgular ile Adli Tıp Kurumu raporuna göre takibe dayanak yapılan bonodaki keşideci ve ciranta imzalarının davacı …`ın veya davacı şirketin temsile yetkili diğer ortakları eli ürünü olmadığı yönündeki iddianın kesin surette kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Borçlular vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.
Mahkemece Adli Tıp Kurumu raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı gibi kendi içerisinde çelişkili olduğu, raporda bir üyenin senetteki imzanın kesin dille davacı eli ürünü olduğunu belirttiği, Adli Tıp Kurumu raporunun hükme esas alınacak nitelikte olmaması nedeniyle yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı borçlular vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olay bakımından imzanın borçluya ait olduğunu ispat yükünün taraflardan hangisinde olduğu noktasında toplanmaktadır.
Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 170. maddesinde düzenlenmiş, bu maddenin üçüncü fıkrasında aynen; “ İcra mahkemesi, 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapacağı inceleme sonunda, inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne karar verir. İtirazın kabulü kararı ile takip durur. Alacaklının genel hükümlere göre dava açma hakkı saklıdır. İnkar edilen imzanın borçluya ait olduğu anlaşılırsa ve itiraz ile birlikte takip ikinci fıkraya göre durdurulmuşsa, borçlu sözü edilen senede dayanan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere inkar tazminatına ve takip konusu alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahkûm edilir ve itiraz reddedilir. Borçlu menfi tespit veya istirdat davası açarsa, hükmolunan tazminatın ve para cezasının tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve davanın borçlu lehine sonuçlanması halinde daha önce hükmedilmiş olan tazminat ve para cezası kalkar. ” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bu hükümle, icra mahkemesince incelemenin aynı Kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılacağı açıklanmıştır.
İcra ve İflas Kanunu’nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise, imza tatbikında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun bilirkişiye ait hükümleri ile 309’uncu maddesinin 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü fıkraları ve 310, 311 ve 312`nci maddeleri (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.211/b, 208/2, 217) hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.
Anılan hükümde atıf yapılan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 308 ve devamı maddelerinde (HMK m.208 vd.) imza inkârı hâlinde mahkemece yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir.
Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığı altında somut olay incelendiğinde, senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senedi elinde bulundurup takibe girişen ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıda olmasına rağmen, yerel mahkemenin bu ispat külfetini gözden kaçırarak yeniden bilirkişi incelemesi yapılması için borçluya kesin süre vermesi ve süreye riayet edilmediğinden bahisle itirazı reddetmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hâl böyle olunca yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, İİK’nın 366. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 30.05.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/37822 Karar : 2017/6556 Tarih : 29.05.2017
-
HMK 211. Madde
-
Sahtelik İncelemesi
Davacı, … T. A.Ş. Dikmen Şubesi ile davalı arasında bireysel kredi sözleşmesi imzalandığını, kredinin geri ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek borcun ödenmesi için ihtarname keşide edildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzrine icra takibine geçildiğini, davalının vekili aracılığıyla sözleşme altındaki imzanın kendisine ait olmadığı gerekçesiyle borca itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, açılan itirazın iptali davasının önce müraccata bırakıldığını sonrasında ise açılmamış sayılmasına karar verildiğini ve bu arada 1 yıllık sürenin dolduğunu, bu sebeple alacak davası açmanın zorunlu hale geldiğini, konuya kredi alacağın … T.A.Ş. tarafından … … Yönetim A.Ş.’ye temlik edilmesi sebebiyle davayı kendilerinin açtıklarını beyan ederel davalıdan tüm yasal hakları saklık kalmak ve tehsilde tekerrür olmamak kaydıyla 8.477,40 TL anapara alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yıllık % 25,08 temerrüt faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.
Davalı, davacı tarafın dava dilekçesinde bildirdiği ve icra takibine konu sözleşme altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, söz konusu kredinin kendisine teslim edilmediğini, bilirkişilerce paranın teslimine ilişkin makbuz üzerinde yer alan imza ile ilgili olarak inceleme yapılması gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, … T. A.Ş. Dikmen şubesi ile davalı arasında imzalanan kredi sözleşmesi nedeniyle geri ödenmeyen krediye dayalı olarak geçmiş dönem faiz ve sair tüm alacak hakları saklı kalmak kaydıyla 8.577,40 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yıllık %25,08 temerrüt faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş, davalı ise savunmasında davaya konu kredi sözleşmesi altındaki imzanın kendisine ait olmadığınu, paranın kendisine teslim edilmediğini savunmuştur. Davalının kredi sözleşmesi altındaki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürmesi üzerine mahkemece alınan bilirkişi raporunda imzanın davalıya ait olmadığı tespit edilmiş olup, mahkemece bu bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu kredi sözleşmesindeki imzaların davalıya ait olup olmadığına ilişkin olarak mukayeseye esas olmak üzere mahkeme huzurunda atılan imzalar ile … ve … Bankası A.Ş.’ye ait 19/12/2013 tarihli dekont, 13/09/2012 tarihli vekaletname ve 15/02/2022 tarihli davalıya ait sürücü belgesi dosyasında imzalarının bulunduğu müraccat formundaki imzalar değerlendirilerek, söz konusu bu belgelerle sınırlı bir bilirkişi incelemesi yapıldığı anlaşılmaktadır. Yapılan imza incelemesi araştırması taraflar arasındaki ihtilafı çözmeye yeterli değildir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 211. maddesi gereğince, incelemenin 31.10.2006 tarihli kredi sözleşmesi tarihinden öncesine ilişkin mümkün olduğu kadar yakın tarihlerdeki davalının uygulamaya elverişli, eli ürünü olan imzalarını taşıyan belgelerin ilgili yerlerden temin edilmek ve kredi sözleşmesi tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak mukayeseye esas alınmak suretiyle yapılması gerektiği halde sözleşmeden çok daha önceki ve sonraki tarihte düzenlenen belgeler esas alınmak suretiyle yapılması nedeniyle imzaya itiraz hususu sağlıklı ve taraf denetimine uygun şekilde gerçekleşmemiştir.
Bu açıklamalar ışığında taraflardan kredi sözleşmesi tarihi olan 31.10.2006 tarihine yakın tarihlere ilişkin resmi dairelerde davalının imzasını taşıyan belgelerle ilgili bilgi alınması ve gerek bu bilgiler ışığında ve gerektiğinde re’sen temin edilecek imzalı belgeler üzerinden usulünce bilirkişi incelemesi yapılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, mukayeseye esas yeterli belge temin edilmeden eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/21365 Karar : 2017/10371 Tarih : 10.04.2017
-
HMK 211. Madde
-
Sahtelik İncelemesi
Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiş ise de; temyiz süresi geçtikten sonra temyiz edildiğinden bahisle 30.06.2016 tarihli ek karar ile temyiz isteminin reddine karar verilmiş; bu karar yine davalı vekilince temyiz edilmiştir.
Gerekçeli kararın tebliğine dair tebligat evrakında; davalı vekili …‘ın kaşesi basılarak üzerinin imzalandığı ancak vekilin bizzat kendisine tebliğ edildiğine dair bir ibarenin bulunmadığı ve davalı vekilince tebligattaki imzanın kendisine ve büroda çalışanlara ait olmadığı iddia edilmiştir.
Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğünde tebliğ belgelerindeki işlemin aksini iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklinin ve yönteminin gösterilmediği gözetilerek, davalı vekiline yapılan tebligattaki imzanın sahte olduğu ileri sürüldüğüne göre, HMK’nun 211. maddesine göre araştırma ve inceleme yapılarak davalı vekilince ve büroda çalışanlara ait imza örnekleri tespit edilip, yöntemince incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
Doğru görülmemiştir.
Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan ek kararın açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 10/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/30795 Karar : 2017/3473 Tarih : 9.03.2017
-
HMK 211. Madde
-
Sahtelik İncelemesi
Alacaklı tarafından çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibine karşı, borçlu şirket vekilinin icra mahkemesine yaptığı başvuruda, takip konusu çekteki imzaya itiraz ettiği, mahkemece; İİK’nun 68/a-5. maddesinde yazılı meşruhatı taşıyan davetiyenin borçlu şirket yetkilsine tebliğine rağmen duruşmaya katılmadığı gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiği görülmektedir.
Kambiyo senetlerine dayalı olarak haciz yolu ile başlatılan takiplerde imzaya itiraz, İİK’nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir. İİK’nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında “İmza tatbikında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309 uncu maddesinin 2 nci, 3 üncü ve 4 üncü fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri (şimdi ise HMK madde 211/b, 208/2, 217) hükümleri uygulanır” düzenlemesi öngörülmüştür.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447/2. maddesi ise; “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır” şeklinde düzenlenmiştir.
Görüldüğü üzere, İİK’nun 68/a-4 maddesinde, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 309/1. (6100 sayılı HMK’nun 211/1-a) maddesine atıfta bulunulmadığından, icra mahkemesince, öncelikle borçlunun isticvabına ve duruşmada imzalarının alınması yoluna gidilemeyeceğinin kabulü gerekir.
İİK’nun 68a/4. maddesi göndermesiyle ve HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 211/b maddesinde; imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre, hakim, bilirkişi incelemesine karar verir ise; ‘‘….önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir’’ hükmü gereğince işlem yapar.
Somut olayda, borçlu şirket vekili 04.09.2015 tarihli dilekçesinde, senet üzerindeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürmüş, 15.10.2015 tarihli dilekçesinde de imza incelemesine esas olacak imza örneklerinin bulundukları resmi mercileri bildirmiştir.
O halde mahkemece, öncelikle borçlunun belirttiği karşılaştırma yapmaya elverişli imzaların ilgili yerlerden getirtilerek, usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılması, bilirkişi tarafından borçlunun bildirmiş olduğu imza örneklerinin rapor tanzimine yeterli görülmediğinin belirtilmesi durumunda ise borçluya İİK’nun 68a/5. maddesi uyarınca meşruhatlı davetiye tebliğ edilerek, geldiğinde, imza ve yazı örnekleri alınıp bilirkişi incelemesi yaptırılmak sureti ile sonuca gidilmesi gerekirken, mahkemece yasanın öngördüğü bu usule uyulmadan doğrudan borçlu şirket yetkilisine meşruhatlı davetiye gönderilerek gelmediğinden bahisle istemin reddi isabetsizdir. Kaldı ki, mahkemece düzenlenen 02.12.2015 tarihli ön inceleme hazırlık tutanağının “4” nolu bendinde ilgili yerlerden müzekkere cevapları geldiğinde dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesine karar verildiği halde, söz konusu ara karara uyulmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.
Öte yandan, takip şekli kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip olup, İİK’nun 170/3. maddesi uyarınca imza itirazı kabul edildiği takdirde, takibin durdurulmasına; imzanın borçluya ait olduğunun anlaşılması halinde ise itirazın reddine karar verilmesi gerekir. Genel haciz yolu ile ilamsız takipte olduğu gibi imzaya ilişkin itirazın icra müdürlüğüne yapılması hali söz konusu olmadığından “itirazın geçici kaldırılması” şeklinde hüküm tesisi de yerinde değildir.
SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas : 2014/19-366 Karar : 2016/198 Tarih : 26.02.2016
-
HMK 211. Madde
-
Sahtelik İncelemesi
Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.
Yerel Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile bozulmuştur.
Yerel Mahkemece, imza incelemeleri hususunda Bursa Kriminal Polis Laboratuarının yetkili mercii olduğu, raporun mahiyet ve kapsamı itibarıyla hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bulunduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu senetlerdeki imza hususunda Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/48380 numaralı soruşturma dosyasında Bursa Kriminal Polis Laboratuarı tarafından hazırlanan raporun hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.
Uyuşmazlığın çözümü için kesin delillerden olan “senet” kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.
Genel anlamıyla senet, iradenin (iradeye ilişkin beyanın) dış aleme bir yazılı belge olarak yansımasıdır. Hukuki anlamda ise bir kimsenin hazırladığı ve kendi aleyhine sonuç doğuran bir belgedir. Medeni usul hukukunda senet bir kesin delil, yani ispat vasıtasıdır.
Senet düzenleme biçimi ve ispat gücüne göre adi ve resmi olmak üzere ikiye ayrılır. Resmi bir makam veya memurun katılımı ile düzenlenmiş olan senetler resmi senetlerdir. Resmi bir makam ya da memurun katkısı olmaksızın hazırlanmış olan senetler ise adi senetlerdir.
Adi bir senedin kesin delil teşkil etmesi, senedin sahte olmamasına bağlıdır. Mahkeme huzurunda ikrar olunan veya mahkemece inkar edenden sadır olduğu kabul edilen adi senetler, aksi ispat edilmedikçe kesin delil sayılırlar (HMUK m.295/A; HMK m. 205/1). İmza sahibi bu imzasına hiç itiraz etmezse, mahkeme bu senedi kesin delil olarak değerlendirir.
Adi senetteki imza veya yazı, sahibi tarafından inkâr edilirse, mahkemece bir karar verilene kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz (HMUK m.317; HMK m. 209/1); delil olarak da kullanılamaz. Ancak, senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir (HMUK m.317; HMK m. 209/3).
Bir adi senedin kendisi tarafından vücuda getirildiği iddia edilen kişi, kendisine karşı adi senede dayanarak dava açılmasını bekleyebilir ve bu davada, senet altındaki imzayı inkar etmekle yetinebilir. Bununla birlikte bir adi senedin kendisi tarafından vücuda getirildiği iddia edilen kişi (borçlu), bu adi senede dayanarak dava açılmasını beklemeden imzanın kendisine ait olmadığının ya da senedin sahte olduğunun tespiti için ayrı bir sahtelik davası da açabilir (HMUK m.314; HMK 208/3). Bu sahtelik davası, hukuki niteliği bakımından bir menfi tespit davasıdır.
Adi senetteki imzanın inkar edilmesi halinde mahkemenin imzanın sahte olup olmadığı konusunda kendiliğinden araştırma yapması gerekir. Bu inceleme HMK. 211.(HMUK 309) maddeye göre yapılır. Hâkim imza ve yazı incelemesi yaparken kanundaki sırayı izlemek zorundadır. Buna göre;
Hâkim, öncelikle yazı veya imzayı inkar eden tarafı isticvap eder (HMUK m.230/1-2; HMK m. 169). İmzayı inkâr eden taraf, usûlüne uygun olarak çağrıldığı isticvap duruşmasına gelmezse, senetteki imzayı ikrar etmiş sayılır (HMUK m.234; HMK m. 171). İmzayı veya yazıyı inkar eden taraf, çağırıldıkları duruşmaya gelirse, inkâr edilen imza veya yazı hakkında açıklama yapması istenir. Bu isticvap işlemi sonunda hâkim, bir kanaat edinebilirse kararını verebilir. Ancak bu aşamada karar verilmesi ihtimalinin uygulamada ortaya çıkması çok zordur.
Eğer hâkim isticvap sonunda bir kanaat edinememişse, isticvap daveti üzerine mahkemeye gelen imza veya yazıyı inkâr eden kişiye, mahkeme huzurunda yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belgeleri ve diğer delilleri değerlendirir. Eğer hâkim, ilk bakışta imzanın o kişiye ait olduğunu tespit edebiliyorsa, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymuyorsa, gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir (HMUK m.309; HMK m. 211/1-a).
Hâkim, yine bir kanaate varamazsa, özellikle inkâr edilen imza kolaylıkla taklit edilebilen bir imza ise ve yaptığı karşılaştırmadan bir sonuca varamamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, inkârda bulunan kişiye ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi inkâr edene ait olduğu tartışmasız olan bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi inceleme için gerek görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir (HMUK m.309; HMK m. 211/1-b).
Bir senedin sahte olduğuna dair karar kesinleştikten sonra, senedin altına sahte olduğu yazılarak senet iptal olunur. Resmî senetlerde, senedin ilgili dairedeki aslı da bu yolla iptal edilir (HMUK m.318; HMK m. 212).
Somut olayda; Davacı vekilince, 31.10.2008 vadeli 7.900.00 TL bedelli, 24.10.2008 vadeli 7.700.00 TL bedelli bonoların müvekkili tarafından düzenlenmediği, imzaların müvekkiline ait olmadığı belirtilerek, eldeki menfi tespit davası açılmış olup, Yerel mahkemece Bursa Kriminal Polis Laboratuarları Dairesi Başkanlığından alınan 21.01.2011 tarihli rapor ile takibe konu senetlerdeki imzaların davacının eli mahsulü olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.
Dosya içerisindeki 21.01.2011 tarihli rapor incelendiğinde raporun düzenlendiği hazırlık dosyasında davalı banka taraf olmadığı gibi; imza incelemesi yapılırken inkâr edene ait olduğu tartışmasız olan yazı ve imza örnekleri, ilgili kurumlardan getirtilmeden sadece huzurda alınan imza ve yazı örnekleri ile senetteki yazı ve imzaların mukayesesinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle hükme esas alınan raporun hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.
Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece; davacı vekiline emsal imzaların bulunduğu yerlerin bildirilmesi için süre verilerek senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler; senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belgelerin bulunamaması halinde daha sonraki tarihli belgeler ile borçlunun duruşmada medarı tatbik imza ve yazı örnekleri alınarak dava konusu senetlerdeki imzalar ile karşılaştırılmak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.
Açıklanan nedenlerle, yerel mahkemece bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın bozulması gerekir.
S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.