0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Sahtelik İncelemesi

HMK Madde 211

(1) Bir belgenin sahteliğinin iddia edilmesi durumunda, bu hususta karşı tarafın açıklamaları da dikkate alınarak, aşağıdaki sıra ile inceleme yapılarak öncelikle karar verilir:

a) Hâkim, yazı veya imzayı inkâr eden tarafı isticvap ettikten sonra bir kanaat edinememişse, huzurda bu kişiye yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belge ve diğer delilleri değerlendirir. Hâkim, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymadan karar verebilecek durumda ise gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir. İsticvap için mahkemeye davet edilen taraf, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde, inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı veya imzayı ikrar etmiş sayılır; bu husus kendisine çıkartılacak davetiyede ayrıca ihtar edilir.

b) (a) bendi hükmüne göre yaptığı incelemeye rağmen, hâkimde sahtelik konusunda kesin bir kanaat oluşmamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.



## HMK Madde 211 Gerekçesi

1086 sayılı Kanunun 308, 309 ve 316 ncı maddelerinde yer alan sahtelik incelemesi, tek maddede sistematik olarak yeniden düzenlenmiştir. Bu düzenlemenin yapılmasında, yerleşik yargı kararları ile doktrindeki görüşler de dikkate alınmıştır.

Bir belge hakkında sahtelik iddiası söz konusu olduğunda, öncelikle karşı tarafın bu konudaki açıklamaları da dikkate alınacaktır. Zira sahtelik iddiası konusunda sadece bir tarafın açıklamaları dikkate alınarak değerlendirme yapılması, tarafların eşitliği ilkesine ve hukukî dinlenilme hakkına aykırı olacaktır.

Sahtelik iddiası üzerine, hâkim önce, inkâr eden tarafı isticvap edecektir. İsticvap için çıkartılan davetiyede, çağrılan tarafa, belirtilen günde hazır bulunmadığı takdirde inkâr etmiş olduğu belgedeki yazı ya da imzayı ikrar etmiş sayılacağı belirtilir. İsticvaba rağmen bir kanaate ulaşılamazsa, imza inkârında bulunan kişiye, yazı yazdırılıp imza attırılarak yazı ve imza örneği alınacaktır. Alınan yazı ve imza örneği ile bu konudaki diğer delilleri hâkim birlikte değerlendirecektir. Bu değerlendirme sonucu, bir kanaate varılabilecek durumdaysa, hâkim senedin sahteliği hakkında bir karar verecek ve bunun da gerekçesini belirtecektir.

Yukarıdaki usule rağmen hâkimde sahtelik konusunda yine kesin bir kanaat uyanmazsa, bilirkişi incelemesine karar verecektir. Ancak bu incelemeden önce, zaman kaybetmemek için, mevcutsa, inkârda bulunan tarafa ait karşılaştırmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilmelidir. Bilirkişi incelemesinde, bu yazı ve imzalarla mahkemece elde edilen yazı ve imzalar esas alınır.

Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.

Sahtelik incelemesi ile ilgili 1086 sayılı Kanunda yer alan tanık dinlenmesi, yeni düzenlemede kabul edilmemiştir.


HMK 211 (Sahtelik İncelemesi) Emsal Yargıtay Kararları


Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2016/27559 E. , 2018/858 K.

  • HMK 211
  • HMK m.211/b’de gösterilen usule uyulmadan doğrudan borçludan imza örneği alınarak imza incelemesi yaptırılamaz.

İİK’nun 68/a-4 maddesinde, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 309/1. (6100 sayılı HMK’nun 211/1-a) maddesine atıfta bulunulmadığından, icra mahkemesince, öncelikle borçlunun isticvabına ve duruşmada imzalarının alınması yoluna gidilemeyeceğinin kabulü gerekir.

İİK’nun 68/a-4. maddesi göndermesiyle ve HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 211/b maddesinde; imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre, hakim, bilirkişi incelemesine karar verir ise; ‘‘….önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir.’’ hükmü gereğince işlem yapar.

Somut olayda, borçlu şirket vekili itiraz dilekçesinde, senet üzerindeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürmüş, yargılama aşamasında ibraz edilen 22/01/2016 havale tarihli dilekçe ile imza incelemesine esas olacak imza örneklerinin bulunduğu resmi ve özel mercileri beyan etmiş, bunun üzerine, mahkemece, borçluların bildirdiği ilgili yerlerden karşılaştırma yapmaya elverişli imzalarının getirtilmesine yönelik işlem tesis edilmiştir.

O halde, mahkemece, yukarıda değinilen yasal düzenleme ve ilkeler gözetilerek, öncelikle borçlunun belirttiği karşılaştırma yapmaya elverişli imzaların ilgili yerlerden getirtilerek, usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılması, bilirkişi tarafından borçlunun bildirmiş olduğu imza örneklerinin rapor tanzimine yeterli görülmediğinin belirtilmesi durumunda ise borçluya İİK’nun 68/a-5. maddesi uyarınca meşruhatlı davetiye tebliğ edilerek, yetkilisi geldiğinde imza ve yazı örnekleri alınıp bilirkişi incelemesi yaptırılmak sureti ile sonuca gidilmesi gerekirken, mahkemece yasanın öngördüğü bu usule uyulmadan doğrudan borçluya meşruhatlı davetiye gönderilerek şirket yetkilisinin gelmediğinden bahisle istemin reddi yönünde hüküm tesisi isabetsizdir.


YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas : 2017/708 Karar : 2018/1152 Tarih : 30.05.2018

  • HMK 211. Madde

  • Sahtelik İncelemesi

alep imza inkârına dayalı takibin iptaline ilişkindir.

Borçlular vekili müvekkilleri hakkında başlatılan Malatya 6. İcra Dairesinin 2012/1693 sayılı takip dosyasına dayanak yapılan senetteki imzanın müvekkillerine ait olmadığını ileri sürerek takibin iptaline karar verilmesini istemiştir.

Alacaklı vekili davaya cevap vermemiştir.

İcra Mahkemesince, Adli Tıp Kurumu raporunun senetteki imzaların davacı borçluların elinden çıkmadıkları yönünde kesin bir kanaat verecek nitelikte olmadığı, 15.05.2013 tarihli oturumda davacı tarafa yeniden bilirkişi incelemesi yapılması ve bunun için gerekli olan bilirkişi ücretinin ikmali için 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 120/2. maddesi gereğince kesin süre verildiği, kesin sürenin sonuçlarının açıkça ihtar edilerek masraf yatırılmadığı takdirde dosyadaki mevcut bulgulara göre karar verileceğinin bildirildiği fakat bu ara karara ve verilen kesin süreye rağmen davacı tarafça bilirkişi ücretinin yatırılmadığı, bu durum karşısında dosyada mevcut bilgi ve bulgular ile Adli Tıp Kurumu raporuna göre takibe dayanak yapılan bonodaki keşideci ve ciranta imzalarının davacı …`ın veya davacı şirketin temsile yetkili diğer ortakları eli ürünü olmadığı yönündeki iddianın kesin surette kanıtlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Borçlular vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Mahkemece Adli Tıp Kurumu raporunun hüküm kurmaya elverişli olmadığı gibi kendi içerisinde çelişkili olduğu, raporda bir üyenin senetteki imzanın kesin dille davacı eli ürünü olduğunu belirttiği, Adli Tıp Kurumu raporunun hükme esas alınacak nitelikte olmaması nedeniyle yeniden bilirkişi raporu alınması gerektiği gerekçesiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı borçlular vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: somut olay bakımından imzanın borçluya ait olduğunu ispat yükünün taraflardan hangisinde olduğu noktasında toplanmaktadır.

Kambiyo senetlerine dayalı olarak başlatılan takiplerde imzaya itiraz, 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun (İİK) 170. maddesinde düzenlenmiş, bu maddenin üçüncü fıkrasında aynen; “ İcra mahkemesi, 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapacağı inceleme sonunda, inkar edilen imzanın borçluya ait olmadığına kanaat getirirse itirazın kabulüne karar verir. İtirazın kabulü kararı ile takip durur. Alacaklının genel hükümlere göre dava açma hakkı saklıdır. İnkar edilen imzanın borçluya ait olduğu anlaşılırsa ve itiraz ile birlikte takip ikinci fıkraya göre durdurulmuşsa, borçlu sözü edilen senede dayanan takip konusu alacağın yüzde kırkından aşağı olmamak üzere inkar tazminatına ve takip konusu alacağın yüzde onu oranında para cezasına mahkûm edilir ve itiraz reddedilir. Borçlu menfi tespit veya istirdat davası açarsa, hükmolunan tazminatın ve para cezasının tahsili dava sonuna kadar tehir olunur ve davanın borçlu lehine sonuçlanması halinde daha önce hükmedilmiş olan tazminat ve para cezası kalkar. ” düzenlemesine yer verilmiştir.

Bu hükümle, icra mahkemesince incelemenin aynı Kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılacağı açıklanmıştır.

İcra ve İflas Kanunu’nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında ise, imza tatbikında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun bilirkişiye ait hükümleri ile 309’uncu maddesinin 2’nci, 3’üncü ve 4’üncü fıkraları ve 310, 311 ve 312`nci maddeleri (6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu m.211/b, 208/2, 217) hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiştir.

Anılan hükümde atıf yapılan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 308 ve devamı maddelerinde (HMK m.208 vd.) imza inkârı hâlinde mahkemece yapılacak usuli işlemler düzenlenmiştir.

Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ışığı altında somut olay incelendiğinde, senette yer alan imzanın borçluya ait olduğunu ispat külfeti, senedi elinde bulundurup takibe girişen ve imzanın borçluya ait olduğunu iddia eden alacaklıda olmasına rağmen, yerel mahkemenin bu ispat külfetini gözden kaçırarak yeniden bilirkişi incelemesi yapılması için borçluya kesin süre vermesi ve süreye riayet edilmediğinden bahisle itirazı reddetmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Hâl böyle olunca yerel mahkemece, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulması gerekirken önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.

SONUÇ: Borçlular vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının Özel Daire bozma kararında açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatıranlara geri verilmesine, İİK’nın 366. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 30.05.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/37822 Karar : 2017/6556 Tarih : 29.05.2017

  • HMK 211. Madde

  • Sahtelik İncelemesi

Davacı, … T. A.Ş. Dikmen Şubesi ile davalı arasında bireysel kredi sözleşmesi imzalandığını, kredinin geri ödenmemesi üzerine hesabın kat edilerek borcun ödenmesi için ihtarname keşide edildiğini, ihtara rağmen borcun ödenmemesi üzrine icra takibine geçildiğini, davalının vekili aracılığıyla sözleşme altındaki imzanın kendisine ait olmadığı gerekçesiyle borca itiraz ettiğini ve takibin durduğunu, açılan itirazın iptali davasının önce müraccata bırakıldığını sonrasında ise açılmamış sayılmasına karar verildiğini ve bu arada 1 yıllık sürenin dolduğunu, bu sebeple alacak davası açmanın zorunlu hale geldiğini, konuya kredi alacağın … T.A.Ş. tarafından … … Yönetim A.Ş.’ye temlik edilmesi sebebiyle davayı kendilerinin açtıklarını beyan ederel davalıdan tüm yasal hakları saklık kalmak ve tehsilde tekerrür olmamak kaydıyla 8.477,40 TL anapara alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yıllık % 25,08 temerrüt faiziyle birlikte tahsilini talep etmiştir.

Davalı, davacı tarafın dava dilekçesinde bildirdiği ve icra takibine konu sözleşme altındaki imzanın kendisine ait olmadığını, söz konusu kredinin kendisine teslim edilmediğini, bilirkişilerce paranın teslimine ilişkin makbuz üzerinde yer alan imza ile ilgili olarak inceleme yapılması gerektiğini savunarak davanın reddini dilemiştir.

Mahkemece davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, … T. A.Ş. Dikmen şubesi ile davalı arasında imzalanan kredi sözleşmesi nedeniyle geri ödenmeyen krediye dayalı olarak geçmiş dönem faiz ve sair tüm alacak hakları saklı kalmak kaydıyla 8.577,40 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yıllık %25,08 temerrüt faiziyle davalıdan tahsilini talep etmiş, davalı ise savunmasında davaya konu kredi sözleşmesi altındaki imzanın kendisine ait olmadığınu, paranın kendisine teslim edilmediğini savunmuştur. Davalının kredi sözleşmesi altındaki imzanın kendisine ait olmadığını ileri sürmesi üzerine mahkemece alınan bilirkişi raporunda imzanın davalıya ait olmadığı tespit edilmiş olup, mahkemece bu bilirkişi raporundaki tespitlere itibar edilerek davanın reddine karar verilmiştir. Dava konusu kredi sözleşmesindeki imzaların davalıya ait olup olmadığına ilişkin olarak mukayeseye esas olmak üzere mahkeme huzurunda atılan imzalar ile … ve … Bankası A.Ş.’ye ait 19/12/2013 tarihli dekont, 13/09/2012 tarihli vekaletname ve 15/02/2022 tarihli davalıya ait sürücü belgesi dosyasında imzalarının bulunduğu müraccat formundaki imzalar değerlendirilerek, söz konusu bu belgelerle sınırlı bir bilirkişi incelemesi yapıldığı anlaşılmaktadır. Yapılan imza incelemesi araştırması taraflar arasındaki ihtilafı çözmeye yeterli değildir.6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 211. maddesi gereğince, incelemenin 31.10.2006 tarihli kredi sözleşmesi tarihinden öncesine ilişkin mümkün olduğu kadar yakın tarihlerdeki davalının uygulamaya elverişli, eli ürünü olan imzalarını taşıyan belgelerin ilgili yerlerden temin edilmek ve kredi sözleşmesi tarihine en yakın tarihli olanından başlayarak mukayeseye esas alınmak suretiyle yapılması gerektiği halde sözleşmeden çok daha önceki ve sonraki tarihte düzenlenen belgeler esas alınmak suretiyle yapılması nedeniyle imzaya itiraz hususu sağlıklı ve taraf denetimine uygun şekilde gerçekleşmemiştir.

Bu açıklamalar ışığında taraflardan kredi sözleşmesi tarihi olan 31.10.2006 tarihine yakın tarihlere ilişkin resmi dairelerde davalının imzasını taşıyan belgelerle ilgili bilgi alınması ve gerek bu bilgiler ışığında ve gerektiğinde re’sen temin edilecek imzalı belgeler üzerinden usulünce bilirkişi incelemesi yapılarak sonucuna uygun karar verilmesi gerekirken, mukayeseye esas yeterli belge temin edilmeden eksik incelemeye dayalı olarak hüküm tesisi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-1 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 29/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/21365 Karar : 2017/10371 Tarih : 10.04.2017

  • HMK 211. Madde

  • Sahtelik İncelemesi

Dava, kamulaştırmasız el atılan taşınmaz bedelinin tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı idare vekilince temyiz edilmiş ise de; temyiz süresi geçtikten sonra temyiz edildiğinden bahisle 30.06.2016 tarihli ek karar ile temyiz isteminin reddine karar verilmiş; bu karar yine davalı vekilince temyiz edilmiştir.

Gerekçeli kararın tebliğine dair tebligat evrakında; davalı vekili …‘ın kaşesi basılarak üzerinin imzalandığı ancak vekilin bizzat kendisine tebliğ edildiğine dair bir ibarenin bulunmadığı ve davalı vekilince tebligattaki imzanın kendisine ve büroda çalışanlara ait olmadığı iddia edilmiştir.

Tebligat Kanunu ve Tebligat Tüzüğünde tebliğ belgelerindeki işlemin aksini iddia edilmesi halinde bunun tahkik şeklinin ve yönteminin gösterilmediği gözetilerek, davalı vekiline yapılan tebligattaki imzanın sahte olduğu ileri sürüldüğüne göre, HMK’nun 211. maddesine göre araştırma ve inceleme yapılarak davalı vekilince ve büroda çalışanlara ait imza örnekleri tespit edilip, yöntemince incelenip sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Doğru görülmemiştir.

Davalı idare vekilinin temyiz itirazları yerinde olduğundan ek kararın açıklanan nedenlerle H.U.M.K.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istenildiğinde iadesine ve temyize başvurma harcının Hazineye irad kaydedilmesine, 10/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/30795 Karar : 2017/3473 Tarih : 9.03.2017

  • HMK 211. Madde

  • Sahtelik İncelemesi

Alacaklı tarafından çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan icra takibine karşı, borçlu şirket vekilinin icra mahkemesine yaptığı başvuruda, takip konusu çekteki imzaya itiraz ettiği, mahkemece; İİK’nun 68/a-5. maddesinde yazılı meşruhatı taşıyan davetiyenin borçlu şirket yetkilsine tebliğine rağmen duruşmaya katılmadığı gerekçesiyle itirazın reddine karar verildiği görülmektedir.

Kambiyo senetlerine dayalı olarak haciz yolu ile başlatılan takiplerde imzaya itiraz, İİK’nun 170. maddesinde düzenlenmiş olup, bu maddenin üçüncü fıkrasında, icra mahkemesince imza incelemesinin aynı kanunun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasına göre yapılması gerektiğine işaret edilmiştir. İİK’nun 68/a maddesinin dördüncü fıkrasında “İmza tatbikında Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun bilirkişiye ait hükümleri ile 309 uncu maddesinin 2 nci, 3 üncü ve 4 üncü fıkraları ve 310, 311 ve 312. maddeleri (şimdi ise HMK madde 211/b, 208/2, 217) hükümleri uygulanır” düzenlemesi öngörülmüştür.

6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447/2. maddesi ise; “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır” şeklinde düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere, İİK’nun 68/a-4 maddesinde, 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 309/1. (6100 sayılı HMK’nun 211/1-a) maddesine atıfta bulunulmadığından, icra mahkemesince, öncelikle borçlunun isticvabına ve duruşmada imzalarının alınması yoluna gidilemeyeceğinin kabulü gerekir.

İİK’nun 68a/4. maddesi göndermesiyle ve HMK’nun 447/2. maddesi uyarınca uygulanması gereken 6100 sayılı HMK’nun 211/b maddesinde; imza incelemesinin yöntemi gösterilmiş olup, buna göre, hakim, bilirkişi incelemesine karar verir ise; ‘‘….önce, mevcutsa, o tarafa ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar, ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi, bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi, inceleme için gerekli görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir’’ hükmü gereğince işlem yapar.

Somut olayda, borçlu şirket vekili 04.09.2015 tarihli dilekçesinde, senet üzerindeki imzanın şirket yetkilisine ait olmadığını ileri sürmüş, 15.10.2015 tarihli dilekçesinde de imza incelemesine esas olacak imza örneklerinin bulundukları resmi mercileri bildirmiştir.

O halde mahkemece, öncelikle borçlunun belirttiği karşılaştırma yapmaya elverişli imzaların ilgili yerlerden getirtilerek, usulünce bilirkişi incelemesi yaptırılması, bilirkişi tarafından borçlunun bildirmiş olduğu imza örneklerinin rapor tanzimine yeterli görülmediğinin belirtilmesi durumunda ise borçluya İİK’nun 68a/5. maddesi uyarınca meşruhatlı davetiye tebliğ edilerek, geldiğinde, imza ve yazı örnekleri alınıp bilirkişi incelemesi yaptırılmak sureti ile sonuca gidilmesi gerekirken, mahkemece yasanın öngördüğü bu usule uyulmadan doğrudan borçlu şirket yetkilisine meşruhatlı davetiye gönderilerek gelmediğinden bahisle istemin reddi isabetsizdir. Kaldı ki, mahkemece düzenlenen 02.12.2015 tarihli ön inceleme hazırlık tutanağının “4” nolu bendinde ilgili yerlerden müzekkere cevapları geldiğinde dosyanın bilirkişiye tevdi edilmesine karar verildiği halde, söz konusu ara karara uyulmadan sonuca gidildiği anlaşılmaktadır.

Öte yandan, takip şekli kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile takip olup, İİK’nun 170/3. maddesi uyarınca imza itirazı kabul edildiği takdirde, takibin durdurulmasına; imzanın borçluya ait olduğunun anlaşılması halinde ise itirazın reddine karar verilmesi gerekir. Genel haciz yolu ile ilamsız takipte olduğu gibi imzaya ilişkin itirazın icra müdürlüğüne yapılması hali söz konusu olmadığından “itirazın geçici kaldırılması” şeklinde hüküm tesisi de yerinde değildir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz itirazlarının kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366 ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca (BOZULMASINA), peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 09.03.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas : 2014/19-366 Karar : 2016/198 Tarih : 26.02.2016

  • HMK 211. Madde

  • Sahtelik İncelemesi

Dava, menfi tespit istemine ilişkindir.

Yerel Mahkemece, davanın kısmen kabulüne dair verilen karar, davalı vekilinin temyizi üzerine, Özel Dairece; yukarıda başlık bölümünde yer alan gerekçe ile bozulmuştur.

Yerel Mahkemece, imza incelemeleri hususunda Bursa Kriminal Polis Laboratuarının yetkili mercii olduğu, raporun mahiyet ve kapsamı itibarıyla hüküm kurmaya elverişli ve yeterli bulunduğu gerekçesiyle önceki kararda direnilmiş, direnme kararı davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; dava konusu senetlerdeki imza hususunda Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 2010/48380 numaralı soruşturma dosyasında Bursa Kriminal Polis Laboratuarı tarafından hazırlanan raporun hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olup olmadığı noktasında toplanmaktadır.

Uyuşmazlığın çözümü için kesin delillerden olan “senet” kavramı üzerinde durulmasında yarar vardır.

Genel anlamıyla senet, iradenin (iradeye ilişkin beyanın) dış aleme bir yazılı belge olarak yansımasıdır. Hukuki anlamda ise bir kimsenin hazırladığı ve kendi aleyhine sonuç doğuran bir belgedir. Medeni usul hukukunda senet bir kesin delil, yani ispat vasıtasıdır.

Senet düzenleme biçimi ve ispat gücüne göre adi ve resmi olmak üzere ikiye ayrılır. Resmi bir makam veya memurun katılımı ile düzenlenmiş olan senetler resmi senetlerdir. Resmi bir makam ya da memurun katkısı olmaksızın hazırlanmış olan senetler ise adi senetlerdir.

Adi bir senedin kesin delil teşkil etmesi, senedin sahte olmamasına bağlıdır. Mahkeme huzurunda ikrar olunan veya mahkemece inkar edenden sadır olduğu kabul edilen adi senetler, aksi ispat edilmedikçe kesin delil sayılırlar (HMUK m.295/A; HMK m. 205/1). İmza sahibi bu imzasına hiç itiraz etmezse, mahkeme bu senedi kesin delil olarak değerlendirir.

Adi senetteki imza veya yazı, sahibi tarafından inkâr edilirse, mahkemece bir karar verilene kadar, o senet herhangi bir işleme esas alınamaz (HMUK m.317; HMK m. 209/1); delil olarak da kullanılamaz. Ancak, senede dayanılarak verilmiş olan ihtiyati tedbir, o senet hakkındaki sahtelik iddiasından etkilenmez ve gerektiğinde senet sahibi haklarının korunması için yeni tedbirler talep edebilir (HMUK m.317; HMK m. 209/3).

Bir adi senedin kendisi tarafından vücuda getirildiği iddia edilen kişi, kendisine karşı adi senede dayanarak dava açılmasını bekleyebilir ve bu davada, senet altındaki imzayı inkar etmekle yetinebilir. Bununla birlikte bir adi senedin kendisi tarafından vücuda getirildiği iddia edilen kişi (borçlu), bu adi senede dayanarak dava açılmasını beklemeden imzanın kendisine ait olmadığının ya da senedin sahte olduğunun tespiti için ayrı bir sahtelik davası da açabilir (HMUK m.314; HMK 208/3). Bu sahtelik davası, hukuki niteliği bakımından bir menfi tespit davasıdır.

Adi senetteki imzanın inkar edilmesi halinde mahkemenin imzanın sahte olup olmadığı konusunda kendiliğinden araştırma yapması gerekir. Bu inceleme HMK. 211.(HMUK 309) maddeye göre yapılır. Hâkim imza ve yazı incelemesi yaparken kanundaki sırayı izlemek zorundadır. Buna göre;

Hâkim, öncelikle yazı veya imzayı inkar eden tarafı isticvap eder (HMUK m.230/1-2; HMK m. 169). İmzayı inkâr eden taraf, usûlüne uygun olarak çağrıldığı isticvap duruşmasına gelmezse, senetteki imzayı ikrar etmiş sayılır (HMUK m.234; HMK m. 171). İmzayı veya yazıyı inkar eden taraf, çağırıldıkları duruşmaya gelirse, inkâr edilen imza veya yazı hakkında açıklama yapması istenir. Bu isticvap işlemi sonunda hâkim, bir kanaat edinebilirse kararını verebilir. Ancak bu aşamada karar verilmesi ihtimalinin uygulamada ortaya çıkması çok zordur.

Eğer hâkim isticvap sonunda bir kanaat edinememişse, isticvap daveti üzerine mahkemeye gelen imza veya yazıyı inkâr eden kişiye, mahkeme huzurunda yazı yazdırıp imza attırmak suretiyle elde ettiği belgeleri ve diğer delilleri değerlendirir. Eğer hâkim, ilk bakışta imzanın o kişiye ait olduğunu tespit edebiliyorsa, sahtelik konusunda başka bir incelemeye gerek duymuyorsa, gerekçesini açıkça belirtmek suretiyle, senedin sahteliği hakkında bir karar verir (HMUK m.309; HMK m. 211/1-a).

Hâkim, yine bir kanaate varamazsa, özellikle inkâr edilen imza kolaylıkla taklit edilebilen bir imza ise ve yaptığı karşılaştırmadan bir sonuca varamamışsa, bilirkişi incelemesine karar verir. Bilirkişi incelemesinden önce, mevcutsa, inkârda bulunan kişiye ait olan karşılaştırma yapmaya elverişli yazı ve imzalar ilgili yerlerden getirtilir. Bilirkişi inkâr edene ait olduğu tartışmasız olan bu yazı ve imzalarla, o mahkemede elde edilen yazı ve imzaları esas alarak inceleme yapar. Bilirkişi inceleme için gerek görürse, kendi huzurunda tarafın yeniden yazı yazması veya imza atmasını mahkemeden talep edebilir (HMUK m.309; HMK m. 211/1-b).

Bir senedin sahte olduğuna dair karar kesinleştikten sonra, senedin altına sahte olduğu yazılarak senet iptal olunur. Resmî senetlerde, senedin ilgili dairedeki aslı da bu yolla iptal edilir (HMUK m.318; HMK m. 212).

Somut olayda; Davacı vekilince, 31.10.2008 vadeli 7.900.00 TL bedelli, 24.10.2008 vadeli 7.700.00 TL bedelli bonoların müvekkili tarafından düzenlenmediği, imzaların müvekkiline ait olmadığı belirtilerek, eldeki menfi tespit davası açılmış olup, Yerel mahkemece Bursa Kriminal Polis Laboratuarları Dairesi Başkanlığından alınan 21.01.2011 tarihli rapor ile takibe konu senetlerdeki imzaların davacının eli mahsulü olmadığı gerekçesiyle davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Dosya içerisindeki 21.01.2011 tarihli rapor incelendiğinde raporun düzenlendiği hazırlık dosyasında davalı banka taraf olmadığı gibi; imza incelemesi yapılırken inkâr edene ait olduğu tartışmasız olan yazı ve imza örnekleri, ilgili kurumlardan getirtilmeden sadece huzurda alınan imza ve yazı örnekleri ile senetteki yazı ve imzaların mukayesesinin yapıldığı anlaşılmaktadır. Bu haliyle hükme esas alınan raporun hüküm kurmaya elverişli ve yeterli olduğunu söylemek mümkün değildir.

Hal böyle olunca, Yerel Mahkemece; davacı vekiline emsal imzaların bulunduğu yerlerin bildirilmesi için süre verilerek senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin borçlunun uygulamaya elverişli imzalarını taşıyan belgeler; senedin keşide tarihinden öncesine ilişkin belgelerin bulunamaması halinde daha sonraki tarihli belgeler ile borçlunun duruşmada medarı tatbik imza ve yazı örnekleri alınarak dava konusu senetlerdeki imzalar ile karşılaştırılmak suretiyle bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken bu hususlar gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmesi hatalı olmuştur.

Açıklanan nedenlerle, yerel mahkemece bozma ilamına uyulması gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olup; kararın bozulması gerekir.

S O N U Ç : Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS