Yargı Yeri Belirlenmesini Gerektiren Sebepler
HMK Madde 21
(1) Aşağıdaki hâllerde, davaya bakacak mahkemenin tayini için yargı yeri belirlenmesi yoluna başvurulur:
a) Davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin davaya bakmasına herhangi bir engel çıkarsa.
b) İki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesi konusunda bir tereddüt ortaya çıkarsa.
c) İki mahkeme de görevsizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse.
ç) Kesin yetki hâllerinde, iki mahkeme de yetkisizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse.
HMK Madde 21 Gerekçesi
1086 sayılı Kanunun 25 inci maddesinde düzenlenen, merci tayinine ilişkin hüküm, yeniden düzenlenmiştir. Bu kapsamda, daha önce hükümde merci tayini nedeni olarak belirtilip de fiilen işlerlik kazanamayan nedenler, hükümden çıkarılmış, ifade sadeleştirilmiş ve daha anlaşılır hâle getirilmiştir.
Birinci fıkranın (a) bendinde, davaya bakmakla görevli veya yetkili mahkemenin, davaya bakmasına herhangi bir engel çıkması hâli düzenlenmiştir. Burada, engelin fiilî veya hukukî olması ayırımına gidilmemiş, genel olarak “herhangi bir engel” ifadesi yeterli görülmüştür.
(b) bendinde, iki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesi konusunda bir tereddüt ortaya çıkarsa, yine yargı yeri belirlenmesi yoluna başvurulacaktır. Bu başvuru için, dava açılmasını beklemeye gerek yoktur. Dava açılmadan yargı yeri belirlenirse, davanın gereksiz yere uzaması engellenmiş olur.
(c) ve (ç) bentlerine göre, iki mahkemenin karşılıklı olarak görevsizlik kararı vermesi ve bu kararların kanun yoluna başvurmaksızın kesinleşmesi hâlinde; yine kesin yetki varsa, her iki mahkemenin yetkisizlik kararı vermesi ve bu kararların da kanun yoluna başvurmaksızın kesinleşmesi hâlinde, yargı yeri belirlenmesi yoluna başvurulacaktır.
HMK 21 (Yargı Yeri Belirlenmesini Gerektiren Sebepler) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/7891 Karar : 2017/6317 Tarih : 6.07.2017
-
HMK 21. Madde
-
Yargı Yeri Belirlenmesini Gerektiren Sebepler
Dava, 4721 sayılı TMK`nın 405. maddesi uyarınca vasi atanmasına ilişkindir.
… Sulh Hukuk Mahkemesince 5718 sayılı Kanunun 41. maddesine göre … mahkemelerinin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
… 11. Sulh Hukuk Mahkemesince kısıtlı adayının nüfusa kayıtlı olduğu yer mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
… 1. Sulh Hukuk Mahkemesince …, … veya … mahkemelerinden birinin yetkili olduğundan bahisle yetkisizlik kararı verilmiştir.
Türk Medeni Kanununun 411. maddesine göre, “Vesayet işlerinde yetki, küçüğün veya kısıtlının yerleşim yerindeki vesayet dairelerine aittir.” Aynı Kanunun 19/1. maddesi uyarınca “Yerleşim yeri bir kimsenin sürekli kalma niyetiyle oturduğu yerdir.” Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 41. maddesine göre “Türk vatandaşlarının kişi hallerine ilişkin davaları, yabancı ülke mahkemelerinde açılmadığı veya açılamadığı takdirde Türkiye’de yer itibariyle yetkili mahkemede, bulunmaması halinde ilgilinin sakin olduğu yer, Türkiye’de sakin değilse Türkiye’deki son yerleşim yeri mahkemesinde, o da bulunmadığı takdirde …, … veya … mahkemelerinden birinde görülür.”
Dosya kapsamından kısıtlı adayının … yaşadığı anlaşılmakla Milletlerarası Özel Hukuk ve Usul Hukuku Hakkında Kanunun 41. maddesine göre uyuşmazlığın … 11. Sulh Hukuk Mahkemesi`nde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nun 21 ve 22. maddeleri ile 5235 sayılı Kanunun 36/3. maddesi gereğince … 11. Sulh Hukuk Mahkemesi`nin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 06.07.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/6737 Karar : 2017/5270 Tarih : 12.06.2017
-
HMK 21. Madde
-
Yargı Yeri Belirlenmesini Gerektiren Sebepler
Dava, haksız fiilden kaynaklı maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.
… Asliye Hukuk Mahkemesince, uyuşmazlığın Kat Mülkiyet Kanunundan kaynaklandığı, sulh hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş ve bu karar kesinleşmiştir.
… Sulh Hukuk Mahkemesi ise, uyuşmazlığın kat mülkiyetinden kaynaklanmadığı, asliye hukuk mahkemesinin görevli olduğu gerekçesiyle karşı görevsizlik vermiş ve bu karar kesinleşmiştir.
634 sayılı Kanunun 35/b maddesinde “Ana gayrimenkulün gayesine uygun olarak kullanılması, korunması, bakımı ve onarımı için gereken tedbirlerin alınması” hükmüne, 16. maddesinde “Kat malikleri ana gayrimenkulün bütün ortak yerlerine, arsa payları oranında, ortak mülkiyet hükümlerine göre malik olurlar.” hükmüne yer verilmiş, diğer yandan aynı Kanunun Ek 1. maddesi ile de “Bu Kanunun uygulanmasından doğacak her türlü anlaşmazlık sulh mahkemelerinde çözümlenir.” düzenlemesine yer verilmiştir.
Somut olayda dava; davacı vekili, müvekkilinin …17 parselde kayıtlı bulunan dubleks taşınmazın maliki olduğunu, taşınmazın…Sitesi içinde yer aldığını, müvekkilinin ailesi ile birlikte yaz tatilini bu sitede geçirdiğini, müvekkilinin sahibi olduğu tekneyi diğer site sakinlerinin yaptığı gibi siteye ait bulunan kıyıya bağladığını, ve son derece güvenlikli bir şekilde tekneyi sabitlediğini, 2008 yılı yazından sonra müvekkiline ait teknenin ateşli silah çekirdeği marifeti ile delik deşik edildiğini, akabinde göle batmaya terk edildiğini, komşularının haber vermesiyle durumu öğrendiğini, o zamanın site yöneticisi … ile konuştuklarını, bunun üzerine ekte sundukları 07/12/2008 tarihli anlaşmayı yaptıklarını, bu anlaşmanın asıl nüshasını yönetici olarak site yönetim defterine işleyeceğini ve gereğini yaparak aidat bedellerinden düşeceklerini belirtmesine rağmen bir müddet müvekkilinden aidat talebinde bulunulmadığını, daha sonra iki kez bu taleple icra takibine girişildiğini, … İcra Hukuk Mahkemesinde açtıkları davalarla itirazlarının lehlerine sonuçlandığını, ancak daha sonra aleyhlerine sonuçlandığını, müvekkilinin 2008 yılından bu yana teknesini kullanamadığını, hayal ettiği tatili geçiremediğini, bu nedenle 5.500,00 TL manevi tazminatlarının ve tekne bedeli olan 18.500,00 TL tazminatın talep edildiğini, yine müvekkilinin site içerisinde bulunan evi satın aldığında diktiği ve yurt dışından getirdiği İskandinav Mavi Ladin denen, dikildiğinde 1,5 metre olan çam ağacının site yönetimi tarafından budama adı altında kesildiğini, müvekkilinin defalarca bu ağaca dokunmayın diyerek tembihlediği halde kötü niyetle hareket edilerek ağacın kesildiğini, kesilen ağacın bedelinin 6.000,00 TL civarında olduğunu belirterek toplam 30.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyen ticari faiziyle birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanmayan davanın Borçlar Kanununda düzenlenen haksız fiil hükümlerine göre çözümlenmesi ve uyuşmazlığın asliye hukuk mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince … Asliye Hukuk Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 12/06/2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/833 Karar : 2017/799 Tarih : 14.03.2017
-
HMK 21. Madde
-
Yargı Yeri Belirlenmesini Gerektiren Sebepler
Davacı vekili, davalının taraflar arasında akdedilen kat karşılığı inşaat sözleşmesine aykırı olarak eksik imalat yaptığını ileri sürerek şimdilik 1.000,00 TL’nin tahsilini istemiştir.
Mahkemece, uyuşmazlığın arsa sahibi ile yüklenici arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesinden kaynaklandığı, tarafların 6502 sayılı Yasa hükümleri gereğince tüketici olduğundan söz edilemeyeceği, bu nedenle Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğu gerekçesi ile mahkemenin görevsizliğine ancak daha önce Gölbaşı (Ankara) 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin de görevsizlik kararı verilmiş olması üzerine merci tayini için Yargıtay ilgili hukuk dairesine gönderilmesine karar verilmiştir.
6100 sayılı HMK’nın 22/2. maddesinde “İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir.”
6100 sayılı HMK’nın 23/2. maddesinde, “Yargıtayca verilen merci tayini kararları ile temyiz incelemesi sonucu kesinleşen göreve ve yetkiye ilişkin kararlar davaya ondan sonra bakacak mahkemeyi bağlar” hükümlerine yer verilmiştir.
Her ne kadar dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6502 sayılı Yasa’nın 3/l bendi ile tüketici işlemi kapsamına eser sözleşmeleri alınmışsa da, somut olayda olduğu gibi arsasına karşılık bağımsız bölüm alacak olan arsa sahibinin ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket ettiğinden sözedilemeyeceği, amacının salt kişisel ihtiyaçları için kullanma, tüketme amacını aştığı, Yasa’nın 3/k maddesindeki “tüketici” tanımına uymadığı anlaşılmaktadır. Bünyesinde taşınmaz satış vaadi ve inşaat sözleşmesi olan arsa payı karşılığı
inşaat sözleşmesinde, arsa sahibi açısından güdülen amaç kullanmak için konut edinmek değildir. Güdülen amaç, arsasının değerlenmesini sağlayacak yapının arsa üzerine yapılmasıdır. Bu nedenle, arsa sahibinin arsa payı karşılığı inşaat sözleşmesi imzalarken güttüğü işbu saikinin, 6502 sayılı Yasa’da tanımlanan tüketicinin saikinden farklı olduğu gözden kaçırılmamalıdır. Yasa’nın amacı, kapsamı, 3. maddesindeki tanımlar bütün olarak okunup değerlendirildiğinde ve taraflar arasındaki sözleşmeye konu işin, üst düzey teknoloji ile gerçekleştirilmesi, kapsamı ve karmaşıklığı da dikkate alındığında Yasa koyucunun, salt kullanma ve tüketme amacıyla yapılan, basit nitelikteki (kullanacağı evi için dolap yaptırmak, badana-boya yaptırmak, şahsi aracını tamir ettirmek…vb.gibi) dar kapsamlı olağan tüketim işlemini konu alan eser sözleşmelerini, 6502 sayılı Yasa’nın 3/l. maddesi kapsamına aldığı ve Tüketici Mahkemeleri’nce bakılmasını öngördüğünün kabulü icap eder. Arsa payı karşılığı inşaat sözleşmelerinin kapsamı, karmaşalığı ve üst düzey teknolojisi gerektirmesi karşısında, bu davaların; dilekçelerin verilmesi, tahkikat ve hüküm aşamaları yönünden daha kısa ve basit şekilde sonuçlandırılmasında yarar görülen basit yargılama usulüne tabi tutulmasının sakıncaları da gözardı edilmemelidir.
O halde uyuşmazlığın Gölbaşı 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince Gölbaşı 2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin yargı yeri olarak belirlenmesine ve dosyanın anılan mahkemeye TEVDİNE, 14.03.2017 günü oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/6589 Karar : 2014/9129 Tarih : 5.06.2014
-
HMK 21. Madde
-
Yargı Yeri Belirlenmesini Gerektiren Sebepler
Dava, trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatı istemine ilişkindir.
Asliye Ticaret Mahkemesince, talebin haksız fiilden kaynaklandığı gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.Asliye Hukuk Mahkemesi ise, sigorta sözleşmesinden kaynaklanan davanın ticari dava olduğu, talebin Ticaret Mahkemelerinin görev alanında kaldığı gerekçesiyle görevsizlik kararı verilmiştir.
Türk Ticaret Kanunun 4.maddesinde, bu kanundan doğan hukuk “davalarının” ticari dava sayıldığı, aynı kanunun 5. maddesinin 2. fıkrasında, bir yerde ticaret mahkemesi varsa asliye hukuk mahkemesinin vazifesi içinde bulunan ve bu kanunun 4.maddesi hükmünce ticari sayılan “davalara”, ticaret mahkemesinde bakılacağı hususları düzenlenmiştir.
Türk Ticaret Kanunun 1483 ve devamı maddelerinde “zorunlu sorumluluk sigortalar” düzenlenmiştir.
Bir hukuki işlemin veya fiilin TTK`nın kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen bu kanunda düzenlenen hususlarla bir ticari işletmeyi ilgilendiren bir hukuki işlemin veya fiilin olması gerekir.Somut olayda, talebin trafik kazası nedeniyle destekten yoksun kalma tazminatının davalı sigorta şirketinden tahsili istemine ilişkin olduğu, davanın,Türk Ticaret Kanunun 1483 vd. maddelerinde sayılan hususlardan olduğu anlaşılmaktadır.
Bu durumda uyuşmazlığın Ticaret Mahkemesinde görülüp, sonuçlandırılması gerekmektedir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 Sayılı HMK.’nın 21. ve 22. maddeleri gereğince Gaziantep Asliye Ticaret Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/9067 Karar: 2016/7962 Tarih: 20.09.2016
-
HMK 21. Madde
-
Yargı Yeri Belirlenmesini Gerektiren Sebepler
Davacı şirket 04.02.2009 tarihli dilekçe ile; kefil sıfatıyla borçlu olan … hakkında icra takibi başlattıklarını, takibe itiraz edilmesi üzerine, itirazın iptali davası açıldığını, yargılama sırasında …‘ın öldüğünü, mirasçılarının da mirası reddettiklerini belirterek, TMK’nın 612. maddesine göre …‘ın terekesinin iflas hükümlerine göre tasfiye edilmesine karar verilmesi istemiyle dava açmıştır.
İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesi; muris …‘ın ölmeden önceki son ikamet adresinin “…/…” olduğundan İstanbul Anadolu Sulh Hukuk Mahkemesi’nin yetkili olduğu, ancak, 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/22 tereke sayılı dosyası ile mahkemeleri arasında olumlu yetki uyuşmazlığı oluştuğundan yetkili mahkemenin belirlenmesi için dava dosyasının re’sen Yargıtay ilgili hukuk dairesine gönderilmesine, gölge dosya oluşturulmasına karar vermiştir.
Dosya kapsamından; …‘ın 06.11.2012 tarihli dilekçeyle borçlu …‘ın terekesinin iflas hükümlerine göre tasfiyesine karar verilmesi istemiyle dava açtığı, 1. Sulh Hukuk Mahkemesince “Yetkili mahkemenin … Sulh Hukuk Mahkemesi olduğu” gerekeçesiyle yetkisizlik kararı verildiği; 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/22-2014/19 Sayılı kararıyla “TMK’nın 612. maddesi uyarınca …‘ın terekesinin iflas hükümlerine göre tasfiyesine, İcra Müdürlüğünün tasfiye memuru olarak atanmasına” karar verildiği, kararın kesinleşmesi üzerine tasfiye işlemlerinin devam ettiği, tasfiye memuru olarak atanan icra müdürü …‘ın 13.05.2016 tarihli yazı ile “Tasfiye işlemlerinde …‘in yetkili olduğu, mevcut tereke tasfiyesi sebebiyle İstanbul Anadolu Sulh Hukuk Mahkemesince yetkisizlik kararı verilmesi, derdestlik hususununda değerlendirilerek karar verilmesine yer olmadığına yönünde karar verilip, alacak miktarlarının ve belgelerinin gönderilmesi halinde tasfiye işlemlerinde dikkate alınacağının” İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesine bildirildiği, yine Vergi Dairesi Başkanlığı tarafından 21.10.2015 tarihli dilekçe ile; borçlu …‘ın terekesinin iflas hükümlerine göre tasfiyesine karar verilmesi istemiyle dava açıldığı, 2. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2015/44-2016/1 Sayılı kararıyla TMK’nın 612. maddesi uyarınca …‘ın terekesinin iflas hükümlerine göre tasfiyesine İzale-i Şuyuu satış memurunun tasfiye memuru olarak atanmasına karar verildiği anlaşılmaktadır.
6100 Sayılı HMK’nın;
-
- maddesinde “Aşağıdaki hâllerde, davaya bakacak mahkemenin tayini için yargı yeri belirlenmesi yoluna başvurulur:
a- ) Davaya bakmakla görevli ve yetkili mahkemenin davaya bakmasına herhangi bir engel çıkarsa.
b- ) İki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesi konusunda bir tereddüt ortaya çıkarsa.c ) İki mahkeme de görevsizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse,
ç ) Kesin yetki hâllerinde, iki mahkeme de yetkisizlik kararı verir ve bu kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşirse.”
-22. maddesinde “Yetkili mahkemenin bir davaya bakmasına herhangi bir engel bulunduğu yahut iki mahkeme arasında yargı çevrelerinin sınırlarının belirlenmesinde tereddüt ortaya çıktığı takdirde, yetkili mahkemenin tayininde, ilk derece mahkemeleri için bölge adliye mahkemelerine, bölge adliye mahkemeleri için Yargıtaya başvurulur.
İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye dair olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir..” hükümlerine yer verilmiştir.
Somut olayda İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin kararı ara karar niteliğinde olduğu gibi 3. Sulh Hukuk Mahkemesi’nin 2012/22 - 2014/19 Sayılı kesinleşmiş kararı da esasa ilişkindir. Bu durumda, HMK’nın 21, 22. maddeleri uyarınca mahkemeler arasında merci tayinine konu bir uyuşmazlık bulunmadığından, dava dosyasının İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesine iadesine karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ : Yargı yeri belirleme koşulları bulunmayan dosyanın İstanbul Anadolu 11. Sulh Hukuk Mahkemesine İADESİNE, 20.09.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.