0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

İmza Atamayanların Durumu

HMK Madde 206

(1) Okuma ve yazma bilmediği için imza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlıdır.

(2) (Ek:22/7/2020-7251/21 md.) Okuma ve yazma bildiği hâlde imza atamayanların mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle yapacakları hukuki işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından onaylanmasına veya düzenlenmesine bağlıdır.

(3) İmza atamayan kimselerin, cüzdanla iş yapmayı usul edinmiş kuruluşlarla olan işlemlerde kullanacakları mühür, kazınmış imza, işaret veya parmak izinin, işlemin başlangıcında hesap defterine veya cüzdanına basılmış olması veya önceden noterde bir örneği saklanmak üzere onanmış bulunması yeterli olup, her işlemde ayrıca onamaya bağlı değildir.

(4) Yukarıda belirtilen hükümler dairesinde noterlerce onaylanacak veya düzenlenecek olan senetler için ilgilisinden harç, vergi ve değerli kâğıt bedeli alınmaz.



HMK Madde 206 Gerekçesi

Madde 1086 sayılı Kanundaki muadil hükümden hem sistematik hem de içerik olarak farklı düzenlenmiştir.

Öncelikle, imza atamayanların senet düzenlerken durumunu belirleyen genel bir hüküm hâline getirilmiştir.

Birinci fıkrada, imza atamayan veya imza atmaya muktedir olmayan kimselerin, mühür veya bir alet ya da parmak izi kullanmak suretiyle işlem yapabilecekleri kabul edilmiştir. Ancak, bu şekilde mühür, alet ya da parmak izi kullanarak yapacakları hukukî işlemleri içeren belgelerin senet niteliğini taşıyabilmesi, noterler tarafından düzenleme biçiminde oluşturulmasına bağlı kılınmıştır. 1086 sayılı Kanundaki ihtiyar heyeti ve iki tanık huzurunda işlemin yapılması usulü kaldırılmıştır. İmza atamayanların, hukukî işlemlerinin sonuçları konusunda aydınlatılmalarını ve bu şekilde işlemlerini daha güvenli bir şekilde yapmalarını sağlamak amacıyla, belgenin, noterde düzenleme biçiminde oluşturulması kabul edilmiştir. Özellikle, noterlerin hukukçu olmaları sebebiyle, hukukî işlem yapma konusundaki bilgi ve tecrübeleri ile imza atamayan kimseleri de gereği gibi bilgilendirmeleri sonucu hukukî işlemler daha güvenli bir şekilde yapılmış olacaktır. Noterlerin, hemen hemen ülkenin her yerinde bulunduğu ve onlara ulaşmanın bugün çok kolaylaştığı düşünüldüğünde, işlem yapacak kimseler bakımından, bu yeni düzenleme, ayrıca bir zorluk yaratmayacaktır.

İkinci fıkrada, imza atamayan kimselerin cüzdanla iş yapmayı usul edinmiş kuruluşlarla (Örneğin: Bankalar) olan işlemleri düzenlenmiştir. Bu işlemlerde kolaylık sağlamak amacıyla birinci fıkradaki işlemin her seferinde tekrarlanmaması için bu fıkra kabul edilmiştir. Bu tür kuruluşlarla olan işlemlerde, kullanacakları mühür, imza, işaret veya parmak izinin, işlemin başlangıcında hesap defterine veya cüzdanına basılmış olması veya önceden noterde bir örneği saklanmak üzere onanmış bulunması yeterli kabul edilmiştir.

Maddenin üçüncü fıkrasında yer alan düzenlemeyle, noter tarafından düzenlenecek belgeler dolayısıyla, ilgilinin sıkıntıya düşmemesini temin ve onu zora koşmamak için, noterin, harç, vergi ve değerli kağıt bedeli adı altında herhangi bir ödeme yapılmasını talep edemeyeceği hususu hüküm altına alınmıştır.


HMK 206 İmza Atamayanların Durumu Yargıtay Kararları


Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2020/11531 E. , 2021/11884 K.

  • HMK 206
  • Avukatlık sözleşmesine basılan parmak izinin ihtiyar heyeti ve o yerde tanınmış iki şahıs tarafından onaylanmasına yönelik düzenleme karşısında; sözleşmenin usulüne uygun şekilde onaylandığından söz edilemez.

Bilindiği üzere usul hukukunda senet bir ispat vasıtasıdır. Ancak hemen belirtmek gerekir ki, senedin kesin delil sayılabilmesi için borç altına giren kimse tarafından imza edilmiş olması gerekir. Kural bu olmakla beraber imza atmaya muktedir olmayan veya okuma yazma bilmeyen bir kimse HUMK 297. (6100 sayılı HMK 206) maddesi gereğince imza yerine parmak izi kullanabilir. Ancak bu durumda, senetteki parmak izinin borçluya aidiyeti ve bizzat borçlu tarafından basıldığının ihtiyar kurulunca ve o yerde tanınmış iki tanık tarafından onaylanması gerekir. Bu madde hükmünün parmak izli belgenin düzenlenme şekli ve şartları konusunda öngördüğü kural, geçerlilik şekli olmayıp ispat koşuludur. Bu nedenle anılan madde hükmüne uygun biçimde onaylanmamış olan bir senetteki parmak izinin borçlu tarafından kabul (ikrar) edilmesi halinde, senet yine geçerli sayılır ve kesin delil teşkil eder.( HGK 18.01.1978 gün 7/228 E. 12 K.S.K.) Çünkü böyle bir halde senet içeriği (muhtevası) borçlu tarafından kabul edilmiş ve benimsenmiş demektir. Buna karşılık senetteki parmak izinin inkarı halinde, onama işleminin yasanın gösterdiği şekilde yapılmış olması gerekir. Aksi halde bu senedin hiçbir ispat değeri olmaz ve usulce geçerli kabul edilemez, yani yok sayılır. (HGK 11.12.1971 gün 4/937 E.740 K.; HGK 20.11.1974 gün 7-830 E. 1226 K.) Hal böyle olunca, inkar edilen senetteki parmak izinin borçluya ait olup olmadığı konusunda parmak izi incelemesi yapılması da mümkün değildir. Aksi görüşün kabulü Yasanın amacına da aykırı düşer. Çünkü, HUMK 297. maddesinde öngörülen şeklin amacı senet içeriğinin borçlu tarafından bilinmesini sağlamaktır. Yasa koyucu bu yolla okuma yazma bilmeyen bir kimsenin içeriğini bilmediği bir belge ile borç altına sokulması tehlikesinden korunmasını sağlamak istemiştir.

Diğer taraftan HUMK 297. maddesine uygun biçimde onaylanmamış ve borçlu tarafından da inkar edilen parmak izli senet yazılı delil başlangıcı da sayılamaz. Bu halde davacı, iddiasını tanık ile de ispat edemez. (Baki Kuru- Hukuk Muhakemeleri Usulü 4. baskı cilt II- 1980 Ankara- Sayfa 1486) (HGK. 30.3.1938, 4/106-27 s.k.) (HGK. 22.12.1982 gün 793-1702 E. 82/965 K.)

Somut olayda; alacaklı ve davalının oğlu tarafından imzalanan davaya konu avukatlık ücret sözleşmesine davalı tarafından parmak basıldığı görülmektedir. Sözleşme tarihinde yürülükte olan HUMK’nın 297. maddesindeki parmak izinin ihtiyar heyeti ve o yerde tanınmış iki şahıs tarafından onaylanmasına yönelik düzenleme karşısında; sözleşmenin usulüne uygun şekilde onaylandığından söz edilemeyeceği gibi, davalı tarafça parmak izi açıkça inkar edildiğinden, yukarıda yapılan açıklamalar doğrultusunda söz konusu sözleşmenin geçerli bir sözleşme olarak kabulü de mümkün görülmemektedir. O halde sözleşme geçersiz olduğundan ortaklığın giderilmesi davası yönünden avukata ödenecek ücretin tespiti, Avukatlık Kanunu hükümlerine göre

yapılmalıdır. Avukatlık Kanununun 164/4. maddesinde, taraflar arasında bir ücret sözleşmesinin bulunmaması durumunda, değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin uygulanacağı öngörülmüştür. Ortaklığın giderilmesi davası ve satış işlemleri, değeri para ile ölçülebilen dava ve iş türlerinden değildir. Bu durumda, davacının isteyebileceği akdi vekalet ücreti, hizmetin verildiği tarihteki (ortaklığın giderilmesi davasının açıldığı tarihteki) Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinde düzenlenen maktu vekalet ücreti kadardır. Esasen ilk derece mahkemesinin de kararı da bu yönde olup isabetlidir. Hal böyle olunca; Bölge Adliye Mahkemesince davacının istinaf başvurusunun reddine karar verilmesi gerekirken, yanılgılı bir şekilde, sözleşmenin ilk derece mahkemesince incelenerek HUMK’nın 297. maddesi gereğince geçersiz kabul edildiği olgusu karşısında, HMK’nın 353/1-a-6 maddesinde belirtildiği şekilde delillerin hiç toplanmamış olduğu durumu olmadığı halde araştırmaya yönelik olarak ilk derece mahkemesi kararının kaldırılması yönünde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.


YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/4272 Karar : 2016/6722 Tarih : 18.04.2016

  • HMK 206. Madde

  • İmza Atamayanların Durumu

Davacı vekili, okuma yazma bilmeyen müvekkilinin tedavi gördüğü hastahane odasında davalı bankanın çalışanı olan diğer davalı tarafından parmak izi ile virman talimat alınarak davalı banka nezdindeki hesabından 24.01.2012 tarihinde dava dışı takip borçlusunun hesabına 41.128,83 TL aktarıldığını, bankada ya da noter huzurunda yapılması mümkün iken mutad olmayan bir işlem yapılmasının davalı bankayı sorumlu kıldığını,dava dışı kişinin hesabına aktarılan bedelin tahsili için yapılan takibin davalı banka ve çalışanı olan diğer davalının itirazı üzerine durduğunu belirterek,davalıların itirazının iptali ile davalılar aleyhine alacağın %20’si oranında icra inkar tazminatının davalılardan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalılar vekili ,davacının davaya konu virman işlemi için talimatı alındığında şuurunun tam olduğunu,nitekim davacının , vekili avukatı vekil tayin ettiği vekaletnamesini de parmak basmak sureti ile verdiğini,bu vekalete ilişkin alınan hastahaneden alınan rapora göre akli melekelerinin yerinde olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, toplanan deliller ve benimsenen bilirkişi raporları doğrultusunda,okuma yazma bilmeyen davacının parmak izi alınması sureti ile yapılan işlemin imza atamayanların yapacağı hukuki işlemlerin noterler tarafından düzenlenmesi halinde senet niteliğine taşımasına dair 6100 sayılı HMK’nun 206/1.maddesine aykırı olduğundan usulsüz işlem olarak nitelendirilmesi gerektiği ve davalı banka bakımından ağır kusur oluşturduğu,usulsüz işlemi yapan davalı banka çalışanı davalı … ve adam çalıştıran sıfatı ile davalı bankanın dava konusu işlemden sorumlu olduğu,davalı bankanın kurutuluş kanıtı ileri sürmüş olmadığı, davacının hesabından aktarılan 41.128,83 TL’nin ve 24.01.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faiz miktarı taleple bağlı kalınarak 4.482,48 TL işlemiş faizi davalılardan tahsili gerektiği,alacağın likit olmadığından icra inkar talebinin reddi gerektiği gerekçesi ile davanın kabulü ile davalıların itirazının iptaline ve icra inkar tazminatı talebinin reddine karar verilmiş , hüküm taraf vekilleri tarafından temyiz edilmiştir.

HMK 206/2.madde “imza atamayan kimselerin cüzdanla iş yapmayı usul edinmiş kuruluşlarla olan işlemlerde kullanacakları mühür kazınmış imza,işaret veya parmak izinin işlemin başlangıcında hesap defterine veya cüzdanına basılmış olması veya önceden noterde bir örneği saklanmak üzere onanmış bulunması yeterli olup,her işlemde ayrıca onamaya bağlı değildir” hükmünü içermektedir. Davalı tarafta açıklanan işlemlerin vekalete dayalı olarak yapıldığını beyan etmiş olup, açıklanan yasa hükümleri gereğince konusunda uzman bir bilirkişi aracılığı ile banka kayıtları aracılığı ile davacı adına yapılan işlemleri incelenip alınacak rapor doğrultusunda bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davalılar lehine BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istek halinde iadesine, 18.04.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS