0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

HMK Madde 20

(1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise tebliğ tarihinden, (…) süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde dava açılmamış sayılır ve görevsizlik veya yetkisizlik kararı veren mahkemece bu konuda resen karar verilir.

(2) Dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara davetiye gönderir.



HMK Madde 20 Gerekçesi

Bilindiği gibi, görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine yapılacak işlemler, 1086 sayılı Kanunun 193 üncü maddesinde düzenlenmiştir. Bu düzenlemede, sözü geçen Kanunun sisteminden kısmen ayrılınmıştır.

Maddenin birinci fıkrasına göre, davanın açıldığı mahkeme, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verirse, bu karar (kanun yoluna tâbi olmadığı için) kesinse bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmişse, sürenin dolmasından itibaren, kanun yoluna başvurulup, başvuru reddedilmişse, ret kararının tebliğinden itibaren, onbeş gün içinde, taraflardan birinin kararı veren mahkemeye başvurarak, dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesini istemesi gereklidir. Bu süre içinde başvurulmayacak olursa, yine aynı mahkeme, davanın açılmamış sayılmasına karar verecektir.

Görüldüğü gibi, bu başvuru, görevsizlik veya yetkisizlik kararı veren mahkemeye yapılmaktadır. Burada, görevsizlik veya yetkisizlik kararında görevli veya yetkili olduğu belirtilen mahkemeye başvuru kabul edilmeyerek, daha pratik bir yol oluşturulmak istenmiştir. Gerçekten, kendisinde dava açılmamış veya dosya diğer mahkeme tarafından kendisine henüz gönderilmemiş bir mahkemeden davaya devamın istenmesi, pratik değildir. Mahkemenin, içinde bulunulan bu aşamada, yapabileceği tek şey, dosyayı görevsizlik veya yetkisizlik kararı veren mahkemeden istemekten ibarettir. Oysa, görevsizlik veya yetkisizlik kararı veren mahkemenin tarafların başvurusu üzerine, dosyayı görevli veya yetkili mahkemeye göndermesi daha pratik bir yoldur.

Gönderme işlemi sırasında, gönderme masraflarının ve gönderilen mahkemenin tebliğ giderlerinin varsa avanstan karşılanacağı, artan kısmın da dosya ile birlikte gönderileceği, avans bu masrafı karşılamıyorsa gönderme isteğinde bulunandan alınacağı tabiidir.

İkinci fıkraya göre ise görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine, görevli veya yetkili olduğu belirtilerek dosya kendisine gönderilen mahkeme, kendiliğinden taraflara bir davetiye göndererek davaya devam edilmesini sağlayacaktır.


HMK 20 (Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas : 2017/22 Karar : 2018/1102 Tarih : 16.05.2018

  • HMK 20. Madde

  • Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

Dava; davacı ile davalı banka arasında imzalanan Opsiyonlu Döviz Mevduatı ve Opsiyon İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi hükümlerine aykırı davranan bankanın işlemleri nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkindir.

Davacı vekili müvekkilinin Akbank A.Ş İzmir Alsancak Şubesi ile Özel Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi ile Opsiyonlu Döviz Mevduatı ve Opsiyon İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi imzaladığını, sözleşme hükümlerine aykırı davranan bankanın müvekkilinin zararına sebep olacak işlemler yaptığını, bu kapsamda döviz opsiyonu ve forward işlemlerinin müvekkil açısından geçerli ve bağlayıcı olmadığını, bu sözleşmeler kapsamında yapılan işlemler nedeni ile zarara uğradığını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakkı saklı olmak üzere 1.300,000 TL’ye haksız olarak el konulduğunu ileri sürerek 24.01.2014 tarihinden itibaren mevduata uygulanacak en yüksek faizi ile birlikte iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı Akbank A.Ş vekili yapılan işlemlerin usule uygun olduğunu ancak sözleşmenin ticari nitelikte olması nedeni ile Tüketici Mahkemesinin görevli olmadığını, bu nedenle görevsizlik kararı verilmesini talep etmiştir.

Yerel mahkemece taraflar arasında Özel Bankacılık Hizmetleri Sözleşmesi ile Opsiyonlu Döviz Mevduatı ve Opsiyon İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi imzalandığı, işbu sözleşme de davacının tüketici konumunun bulunmadığı gerekçesiyle 6502 sayılı Yasa’nın 3. ve HMK’nın 1. maddesi dikkate alınarak, aynı Yasa’nın 2. maddesi gereğince uyuşmazlık konusu mahkemenin görevine girmediğinden, davanın görev yönünden reddine, kararın kesinleşmesi ve HMK`nın 20. maddesi gereğince iki haftalık sürede başvurulması hâlinde dava dosyasının görevli İzmir Asliye Ticaret Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

Davacı vekilinin temyizi üzerine karar, Özel Dairece yukarıda başlık bölümünde açıklanan gerekçelerle bozulmuştur.

Mahkemece önceki gerekçeler tekrar edilmek suretiyle direnme kararı verilmiştir.

Direnme kararı davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık: Opsiyonlu Döviz Mevduatı ve Opsiyon İşlemleri Çerçeve Sözleşmesi hükümlerine aykırı davranan bankanın işlemleri nedeniyle uğranıldığı iddia edilen zararın tazmini istemine ilişkin eldeki davada, Asliye Ticaret Mahkemesinin mi yoksa Tüketici Mahkemesinin mi görevli olduğu noktasında toplanmaktadır.

Opsiyon Sözleşmesi belirli bir fiyat üzerinden sınırlı bir zaman dilimi içinde veya belli bir tarihte belirli bir varlığın (örneğin sermaye piyasası aracı veya döviz) satılması veya alınması konusunda diğer tarafa (opsiyon alıcısı) bir seçim hakkı tanıdığı, bunun karşılığı olarak da belirli bir bedele hak kazandığı sözleşmedir (Değnekli, A.; Opsiyon Sözleşmelerinde Bankanın Bilgi Verme ve Aydınlatma Yükümlülüğü İle İlgili Bir Yargıtay Kararının Değerlendirilmesi, Prof. Dr. Seza Reisoğlu’na Armağan, Ankara 2016, s.624).

Eldeki davaya konu opsiyonun türü alım opsiyonudur. Alım opsiyonu sahibine sözleşmenin vadesinde opsiyona konu teşkil eden araçları (döviz, hisse senedi, endeks vs.) sözleşmede belirtilen fiyattan ve belirtilen miktarda satın alma hakkı veren opsiyon türüdür. Alım opsiyonu satıcısı, alıcı hakkını kullandığı takdirde sözleşmeye konu teşkil eden araçları (somut olayda döviz) satmakla yükümlüdür.

Taraflar arasında 03.01.2013 ve 06.08.2013 tarihli opsiyonlu döviz mevduatı ve opsiyon işlemleri çerçeve sözleşmesi imzalanmıştır. Münferit döviz opsiyon işlemlerinin davacı ile davalı bankanın imzalarını içeren 10.04.2013, 16.04.2013 ve 16.05.2013 tarihli Egzotik Opsiyon İşlem Formu başlıklı belgelere göre yapıldığı, opsiyonu kullanma (alım ya da satım) hakkının davalı bankada olduğu, başka bir anlatımla işlem formunda belirtilen tarihte, belirtilen fiyatlar üzerinde davacıdan satın alınması hakkının bankaya ait olduğu anlaşılmaktadır.

Bu genel açıklamadan sonra uyuşmazlığın hangi mahkemede görülmesi gerektiği hususunun yasal düzenlemelere göre değerlendirilmesi gerekmektedir.

6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun`un 3. maddesinde tüketici; “ ticari veya mesleki olmayan amaçlarla hareket eden gerçek veya tüzel kişi”yi, sağlayıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye hizmet sunan ya da hizmet sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi”, satıcı; “Kamu tüzel kişileri de dâhil olmak üzere ticari veya mesleki amaçlarla tüketiciye mal sunan ya da mal sunanın adına ya da hesabına hareket eden gerçek veya tüzel kişiyi” ifade eder şeklinde tanımlanmıştır.

Anılan Kanunun 73/1. maddesinde; “ Tüketici işlemleri ile tüketiciye yönelik uygulamalardan doğabilecek uyuşmazlıklara ilişkin davalarda tüketici mahkemeleri görevlidir.” düzenlemesine yer verilmiştir.

Tüketici sözleşmesinde iki taraf mevcut olup, zıt amaçların güdülmesi gerekmektedir. Başka bir anlatımla satıcı ve sağlayıcı tanımında da yer verildiği gibi satıcı ve sağlayıcının işlem yaparken ticari veya mesleki amaçlarla hareket etmesi, karşısında yer alan kişinin ise bunun tersine bir amaçla yani ticari veya mesleki olmayan amaçla (kâr elde etme amacı olmaksızın) hareket etmesi gerekir (Aydoğdu, M.; Tüketici Hukuku Dersleri, Ankara 2015, s. 59,60) .

Tüketici mahkemesinin görevli olması için öncelikle uyuşmazlığın bir tüketici uyuşmazlığı olması gerekir. Hangi tür uyuşmazlıkların tüketici uyuşmazlığı olduğu ise dava konusu işlem veya uygulamanın taraflarından birinin tüketici, diğerinin ise girişimci/satıcı/sağlayıcı olmasına göre belirlenmektedir (Topuz, G.; Tüketici Mahkemeleri, Ankara 2018, s.37).

Hâl böyle olunca davacının hizmeti davalı bankadan finansal işlemler için aldığı, hizmetin alınma amacının öncelikle göz önünde bulundurulması gerektiği anlaşılmakla, davacının bu ticari amacı karşısında tüketici sayılması mümkün değildir.

Tüm bu nedenlerle yerel mahkemenin yazılı şekilde karar vermesinde bir isabetsizlik görülmediğinden usul ve yasaya uygun direnme kararının onanması gerekmiştir.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile yukarıda açıklanan nedenlerle direnme kararının ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 16.05.2018 gününde oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/18429 Karar : 2018/9428 Tarih : 24.04.2018

  • HMK 20. Madde

  • Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

Dava, tapu kaydına yanlış yazılan kimlik bilgilerinin düzeltilmesi isteğine ilişkindir.

Mahkemece, Sulh Hukuk Mahkemesi’nin görevli olduğundan bahisle verilen görevsizlik kararı, Dairece onanarak 12.07.2016 tarihinde kesinleşmiş, aynı mahkemece davacının görevsizlik kararının kesinleşmesinden itibaren 2 haftalık süre içerisinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesini talep etmediği gerekçesiyle 6100 sayılı HMK’nın 20/1. maddesi uyarınca 27.07.2016 tarihi itibariyle davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

Ne var ki, davacı taraf görevsizlik kararının kesinleşmesinden önce UYAP üzerinden gönderdiği e-imzalı 09.03.2016 tarihli dilekçesi ile dosyanın görevli … Sulh Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesini istemiştir.

Hal böyle olunca, davacının süresi içerisinde gerekli müracaatı yaptığı gözetilerek dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi doğru değildir.

Davacının yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 24.04.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/13982 Karar : 2017/17410 Tarih : 21.12.2017

  • HMK 20. Madde

  • Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

Davacı üçüncü kişi vekili, mahcuzun 25/09/2014 tarihinde noterde düzenlenen satış sözleşmesi ile borçludan satın alındığını, bedelinin peşin olarak ödendiğini, haciz işleminin ise satışın yapıldığı gün daha sonraki bir saatte yapıldığını belirterek davanın kabulüne karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı alacaklı vekili; davacının 01/10/2014 tarihinde hacizden haberdar olduğunu, davanın süresinde açılmadığını, davacı ile borçlu arasında yapılan ürün satış işleminin tamamen muvazaalı olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece; ürünlerin borçlunun elinde, borçluya ait bahçede haczedildiği, borçlunun da bu haciz işleminden kurtulmak için davacı 3. kişi ile aynı gün bir satış sözleşmesi yaptığı, davacı 3. kişinin, borçlunun eski arkadaşı olduğu gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş, karar davacı 3.kişi vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, üçüncü kişinin İİK`nun 96. vd. maddelerine dayalı istihkak iddiasına ilişkindir.

Dosya içerisinde yer alan … İcra Hukuk Mahkemesi’nin 02.10.2014 tarih 2014/ 114 Esas, 2014/110 Karar sayılı dosyası ile; davacı 3.kişi …’ın temyize konu dosyanın alacaklısına yönelttiği istihkak davasında mahkemenin yetkisizliğine, karar kesinleştiğinde talep halinde dosyanın görevli ve yetkili mahkeme olan … İcra Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiştir.

6100 sayılı HMK. 20. maddesi “ Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir ” hükmünü içermektedir.

Anılan dosyada bu aşamada yetkisizlik kararının kesinleşmediği, mahkemece davanın açılmamış sayılmasına da karar verilmediği görülmüştür.

Bunun yanında, davacı vekili, 14.11.2014 tarihli dilekçesi ile, … İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/ 114 Esas sayılı dosyasında davacı 3.kişi her ne kadar … İcra Dairesinin 2006/ 1651 Esas sayılı dosyası üzerinden dava açmış ise de, bu durumun maddi hatadan kaynaklandığını, dava içeriği incelendiğinde de olayın temyize konu dosyanın olayı ile aynı olduğunu beyan etmiştir. Kaldı ki, temyize konu dosyanın dava dilekçesinde de ‘’… İcra Müdürlüğü’nün 2006/ 1651 Esas sayılı dosyası ile yapılan icra takibinde’’ kısmının üzeri çizilerek 2008/ 1283 Esas sayılı dosya olarak düzeltme yapılmıştır.

Hal böyle olunca,

Mahkemece, … İcra Hukuk Mahkemesi’nin 2014/ 114 Esas- 2014/110 Karar sayılı dava dosyasının tarafları ve konusu temyize konu dava ile aynı olduğu ve yetkisizlik kararı verilen dosyanın halen derdest olduğu gerekçesiyle, derdestlik sebebi ile davanın usulden reddine karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmesi doğru olmamıştır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, İİK`nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, istek halinde peşin harcın temyiz edene iadesine, 21.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/5240 Karar : 2017/11253 Tarih : 6.07.2017

  • HMK 20. Madde

  • Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

Davacı, davalı şirketle aralarında, diğer davalı Sultan Barış T.`nun müteahhitliğini üstlendiği İstanbul İli, Ümraniye İlçesi, Ç. Mah. 3. Pafta, 2.3 Ada, 12/13/14 Parseller üzerinde ortak bir inşaat yapmak için 07.04.2007 tarihli inşaat yapım ve ortaklık sözleşmesi imzalandığını, imzadan sonra tüm sözleşme gereği yüklenmiş olduğu tüm edimlerinitam ve eksiksiz şekilde ve gereği gibi ifa etmesine rağmen, davalı ve davalı şirketin mezkur ödemeleri vadeye yayarak kendisinin zor duruma düşmesine sebep olduğunu, davalılar ile bu konuda müzayaka haline düştüklerini, kendisinin tahahhüt altına girdiği tüm edimleri ifa ettiğini ve sözleşme konusu işin tamamlanmasını sağladığını, taraflar arasındaki sözleşme sonrasında tanzim edilen 31.10.2008 tarihli protokol ile de bahse konu edimlerin yerine getirildiği, davalıların edimlerini eksik yaptığının açıkça ortaya çıktığını, davalıların bu protokol ile hüküm altına alınan 325.000 TL bedeli ödemediklerini ileri sürerek, bu bedelin protokol tarihinden itibaren reeskont faizi ile birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.

Davalılar, bu davada husumetin sadece Sultan Barış T.`na yöneltilebileceğini, T. İnşaatın şahıs şirketi olup hükmi şahsiyetinin olmadığını belirterek husumet itirazında bulunmuş, davacının davadan önce aynı alacak için açtığı İstanbul 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/1..3 E. sayılı dosyası ile davalı tarafından davacı aleyhine açılan İstanbul Anadolu 4. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/1..3 E. sayılı dosyası ile adi ortaklığın fesih ve tasfiyesi ile tasfiye bakiyesinin ödenmesine ilişkin dava dosyasının derdest olduğunu belirterek derdestlik itirazında bulunarak davanın usulden reddini, olmadığı takdirde davanın hukuki dayanağının bulunmadığını, protokolde hesap hatalarının bulunduğunu, alacağın muaccel olmadığını beyan ederek davanın esastan reddini talep etmiştir.

Mahkemece, ``…davacı vekili mahkememizde işbu alacak davasını açmışsa da, aynı taraflar arasında aynı mahiyetteki davanın İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nde görülerek davanın açılmamış sayılmasına karar verildiğini bu kararın da temyiz edilmekle halen Yargıtay`da bulunduğunu beyan ederek, derdestlik ilk itirazında bulunmuştur.

Adı geçen dosya celbedilerek incelendiğinde İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2012/1..3 esas, 2012/1..1 karar nolu dosyası ile 24/12/2012 tarihinde davanın açılmamış sayılmasına karar verildiği, bu kararın da temyiz edilmekle halen Yargıtay’da bulunduğu ve kesinleşmediği, adı geçen karar kesinleşmeden de mahkememizde tarafları ve konusu aynı olan aynı mahiyetteki işbu davanın açıldığı anlaşılmıştır.`` gerekçesiyle davalının derdestlik ilk itirazının kabulü ile aynı mahiyetteki dava halen İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesi`nin 2012/1..3 esas nolu dosyasında halen derdest olduğundan, karar kesinleşmeden aynı mahiyetteki işbu dava açılmış olduğundan derdestlik nedeni ile davanın usulden reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dosyadaki bilgi ve belgelerden, davacı tarafından davaya konu aynı alacağın tahsili için davalılar aleyhine yapılan icra takibine vaki itirazın iptali için İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/1..3 E. sayılı dosyasında, Beykoz 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin TTK.’nun 4 ve 5. maddesi hükmünce verilen 2010/3.9 E. 2011/3.3 K. sayılı işbölümünden kaynaklanan gönderme kararı sonrasında davacı vekili tarafından HMK.’nun 20. maddesinde öngörülen hak düşürücü süre içerisinde ilgili mahkemeye başvurulmadığı gerekçesiyle davanın HMK.`nun 20,137,138. maddeleri gereğince açılmamış sayılmasına karar verildiği, söz konusu kararın davacı vekili tarafından temyizi üzerine, Dairemizin 23.12.2014 günlü ve 2014/6793 -17074 E.K. sayılı ilamı ile hükmün onanmasına karar verildiği, temyize konu eldeki davanın ise 28.10.2013 tarihinde açıldığı anlaşılmıştır. 6100 sayılı HMK derdestlik konusunu dava şartı olarak düzenlemiştir.

HMK`nun 114/ı maddesinde aynı davanın, daha önceden açılmış ve halen görülmekte olması gerektiği dava şartı olarak belirtilmiştir.

Dava şartları, mahkmenin davanın esası hakkında yargılamada bulunulabilmesi için gerekli olan şartlardır. Diğer bir anlatımla; dava şartları, dava açılabilmesi için değil mahkemenin davanın esasına girebilmesi için aranan kamu düzeni ile ilgili zorunlu koşullardır.

Mahkeme, hem davanın açıldığı günde, hem de yargılamanın her aşamasında dava şartlarının tamam olup olmadığını kendiliğinden araştırıp, inceler ve bu konuda tarafların istem ve beyanları ile bağlı değildir.

Dava şartları dava açılmasından, hüküm verilmesine kadar varolmalıdır. Dava şartlarının davanın açıldığı günde bulunmaması ya da bu şartlardan birinin yargılama aşamasında ortadan kalktığının öğrenilmesi durumunda mahkemenin HMK 115 maddesi gereği dava şartı noksanlığı nedeniyle davayı usulden reddetmesi gerekir.

Bir davada derdestliğin kabul edilebilmesi için varlığı gerekli üç koşul birlikte aranır.

Bunlar:

1- Bu davanın daha önce aynı veya başka bir mahkemede açılmış olması;

2- Davanın görülmekte ( derdest ) olması;

3- Daha önce açılmış ve görülmekte olan o dava ile ikinci davanın yani bu davanın aynı olması koşullarıdır.

Somut olayda, mahkemenin gerekçesine konu olan İstanbul Anadolu 1. Asliye Ticaret Mahkemesinin 2012/1..3 E. sayılı dosyası ile yapılan yargılama sonucunda, davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davanın açılmamış sayılması kararı temyizi kabil niteliktedir. Ancak, derdestlik yönünden kararın temyiz edilmeyerek veya temyiz aşamasından geçerek kesinleşmesini aramaya gerek yoktur. Burada davaların takipsiz bırakılmasını önlemek amacı güdülmüştür. Davanın açılmamış sayılmasına ilişkin kararların kesin hüküm oluşturmayacağı da yasa gereğidir. Bu itibarla, yukarıda anılan maddi ve hukuki olgular dikkate alındığında, mahkemece; yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı gerekçe ile hüküm tesisi usul ve yasaya uygun görülmemiş, hükmün bozulmasını gerektirmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün HUMK.nun 428. maddesi gereğince davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 6100 sayılı HMK`nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK.nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.07.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/1872 Karar : 2017/5949 Tarih : 29.06.2017

  • HMK 20. Madde

  • Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

Davacılar vekili dava dilekçesinde; müvekkillerinin … ili, … ilçesi, … mahallesinde kain 2186 ada 3 parselde kayıtlı arsa üzerinde kurulu apartmanın 16 ve 17 nolu bağımsız bölüm dükkanlarının maliki oldukları, davalıların ise aynı taşınmazda diğer bağımsız bölüm maliki bulundukları, kat irtifakı kurulu taşınmazda müvekkillerinin arsa payının 1/62 olduğu, 10.08.1990 tarihli tasdikli projeye göre söz konusu bağımsız bölümlerin oluşturulduğu, ancak daha sonra 17 Nisan 1992 ve 18 Mayıs 1992 tarihli tadilat projelerinin yapıldığı, bu projelerde müvekkillerine ait 16 ve 17 nolu dükkanların hissesine düşen alanlarının küçültüldüğü, söz konusu projenin tapuya tescil edilmediği, tescil işlemi yapılmadığından geçerliliğinin de bulunmadığını belirterek öncelikli olarak 17 Nisan 1992 ve 18 Mayıs 1992 tarihli tadilat projelerinin tapuda uygulanmaması açısından ihtiyati tedbir kararı verilerek bu tadilat projelerinin iptali istenilmiş, bir kısım davalılar vekilleri cevap dilekçesinde; dava konusunun Kat Mülkiyeti Kanunundan kaynaklanması nedeniyle sulh hukuk mahkemesinin görev alanına girdiği, 1992 tarihli projenin iptaline ilişkin olduğundan talebin zamanaşımına uğradığı, ayrıca davacının kendisinin hazırlayıp sunduğu projelerin 21 yıl sonra iptalini istemesinin de haksız olduğunu belirterek davanın esastan reddi savunulmuş, mahkemece; taraflar arasındaki uyuşmazlığın kat mülkiyeti kurulu ana taşınmazdaki tadilat projesinin iptali isteminden kaynaklandığı ve Kat Mülkiyeti Kanunu hükümlerinden kaynaklanan davaların 634 sayılı Kat Mülkiyeti Kanununun Ek 1. maddesi uyarınca sulh hukuk mahkemelerinde görülmesi gerektiğinden dava dilekçesinin 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 1. ve 20. maddeleri uyarınca görev yönünden reddi ile görevsizlik kararı verilmiş, hüküm davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, kat irtifakı kurulu anataşınmazdaki tadilat projesinin iptali istemine ilişkindir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı kanıtlar ile yasal gerektirici nedenlere göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usule ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının davacılara yükletilmesine 29/06/2017 günü oy birliiyle karar verildi.


YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/4546 Karar : 2017/7206 Tarih : 8.06.2017

  • HMK 20. Madde

  • Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

Davacı, davalının kendisi hakkında olumsuz içerik barındıran linkleri kaldırması ve erişime engellemesi için aralarında sözleşme imzalandığını, sözleşme gereğince davalı hakkında olumsuz içerik barındıran linklerden; 1 adet link ihtar neticesinde kaldırıldığı, 12 adet linkin ise dava sonucunda erişime engellendiğini, davalının sözleşme gereğince kaldırılan ve erişime engellenen linkler ile ilgili ödemesi gereken ücreti ödemediğinden dolayı hakkında … 14.İcra Müdürlüğünün 2015/27419 Esas sayılı dosyası ile icra takibi başlatıldığını, davalının takibe haksız olarak itiraz ettiğini, takibin durduğunu ileri sürerek davalının itirazının iptali ile takibin devamına, borçlunun % 20’den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına mahkum edilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddi ile davacının kötüniyet tazminatına mahkum edilmesini istemiştir.

Mahkemece, yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 10 günlük yasal süre içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle HMK’nin 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş;hüküm,davacı tarafından temyiz edilmiştir.

1-… 12. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 19.04.2016 tarih 2015/539 Esas, 2016/158 Karar numaralı görevsizlik kararı, Dairemizin 28.11.2016 tarih 2016/17209-2016/22098 E-K sayılı ilamı ile onanmış, davacı vekiline onama ilamı 22.12.2016 tarihinde tebliğ edilmiş, 04.01.2016 tarihli dilekçesi ile görevli ve yetkili mahkemeye dosyanın gönderilmesi talebini içerir dilekçesini sunmuştur. Mahkeme, yargıtay ilamının tebliğinden itibaren 10 günlük yasal süre içinde dosyanın görevli mahkemeye gönderilmesi talebinde bulunulmadığı gerekçesiyle HMK’nin 20. maddesi gereğince davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir.

HMK’nin 20. maddesine göre; “Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir.” Bu halde davacı vekilinin yargıtay ilamının tebliğinden itibaren iki hafta içerisinde görevli ve yetkili mahkemeye dosyanın gönderilmesi talebini içerir dilekçesini kararı veren mahkemeye sunduğu anlaşıldığından, mahkemece değinilen bu yön gözardı edilerek yazılı şekilde davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.

2-Bozma nedenine göre davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davacının diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 08/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/14262 Karar : 2017/6764 Tarih : 1.06.2017

  • HMK 20. Madde

  • Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

Davacı, davalı ile yapılan ücret sözleşmesi gereğince avukatlığını yaptığını, davalarını takip ettiğini ancak haksız olarak azledildiğini ve vekalet ücretinin ödenmediğini ileri sürerek, fazla hakları saklı kalarak 20.000 TL. vekalet ücretinin avans faizi ile ödetilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddini savunmuştur.

Mahkemece, Mahkemenin görevsizliğine, dava dilekçesinin usulden reddine, davalının holding ortağı (hissedarı) olması nedeniyle tacir niteliğini taşıdığından dava dosyasının görevli yetkili … Asliye Ticaret Mahkemesine HMK 20. maddesi şartları dahilinde gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, taraflarca temyiz edilmiştir.

1-Davacı, davalının avukatı olarak hizmet verdiğini ancak haksız olarak azledildiğini ileri sürerek, vekalet ücretinin ödetilmesi isteği ile eldeki davayı açmıştır. Mahkemece, davacı ve davalının tacir sıfatları nedeni ile görevli mahkemenin ticaret mahkemesi olduğuna karar verilmiştir.

Avukatlığın mahiyeti başlıklı avukatlık kanununun 1. Maddesinde, Avukatlığın, kamu hizmeti ve serbest bir meslek olduğu açıklandıktan sonra, avukatlıkla birleşmeyen işler başlıklı 11. maddesinde “Aylık, ücret, gündelik veya kesenek gibi ödemeler karşılığında görülen hiçbir hizmet ve görev, sigorta prodüktörlüğü, tacirlik ve esnaflık veya meslekin onuru ile bağdaşması mümkün olmıyan her türlü iş avukatlıkla birleşemez” düzenlemesi getirilmiştir. O halde davalının şirket ortağı olarak mahkemece tacir olduğu kabul edilse bile, davacı avukat tacir olmadığı gibi, işin ticari nitelikte olmadığından avukatlık hizmetinin ticari iş olarak kabulü mümkün değildir. Ayrıca dava konusu ihtilaf, TTK’da yer alan mutlak ticari davalardan da değildir. Bu itibarla davanın görülmesi gereken mahkeme Asliye Hukuk Mahkemesidir. Açıklanan nedenle görevli mahkemenin Asliye Hukuk Mahkemesi olarak kabulü gerekirken, yanlış değerlendirme ile Asliye Ticaret Mahkemesi`nin görevli olduğundan bahisle yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.

2-Bozma nedenine göre, tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda 1. bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen kararın BOZULMASINA, 2. bent gereğince tarafların diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 29,20 TL harcın istek halinde taraflara iadesine, HUMK’nun 440/III-3 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 01/06/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/12779 Karar : 2017/5277 Tarih : 3.05.2017

  • HMK 20. Madde

  • Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise, bu tarihten; süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden; itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir.

Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir (HMK m.20).

Karadeniz Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 25.12.2012 tarihli görevsizlik kararı Dairemizin 05.12.2013 tarihli onama ilamı ile kesinleşmiş olup, Onama ilamı davacıya 15.01.2014 tarihinde davalıya 13.01.2014 tarihinde tebliğ edilmiş, taraflarca iki haftalık süre içerisinde gönderme talebi olmadığı halde Karadeniz Ereğli 1. Asliye Hukuk Mahkemesi 10.02.2014 tarihli üst yazı ile dosyayı re`sen Aile Mahkemesine göndermiştir.

Gerçekleşen bu durum karşısında Hukuk Muhakemeleri Kanununun 20. maddesi uyarınca davanın açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/751 Karar : 2017/5547 Tarih : 6.04.2017

  • HMK 20. Madde

  • Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

6100 sayılı HMK`nun 20. maddesinde; görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi halinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerektiği, aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verileceği hükme bağlanmıştır. Aynı kural takip hukukunda da geçerlidir.

Somut olayda alacaklının, yetkisiz icra dairesi olan …2. İcra Müdürlüğü’nde 11.10.2013 tarihinde takip başlattığı, borçlunun süresinde yetki itirazı üzerine… İcra Hukuk Mahkemesi`nin 08.11.2013 tarih ve 2013/160 E.-2013/168 K. sayılı kararıyla yetki itirazının kabulüne, talep halinde dosyanın yetkili Kayseri İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesine karar verildiği ve söz konusu kararın taraflarca temyiz edilmemesi üzerine 10.12.2013 tarihinde kesinleştiği görülmektedir.

Alacaklı vekilinin, icra dosyasının yetkili … İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesi için… 2. İcra Müdürlüğü`ne 04.02.2014 günü talepte bulunduğu ve bu tarih itibarı ile başvurunun yukarıda açıklanan yasa maddesinde öngörülen iki haftalık kesin süre içerisinde olmadığı anlaşılmaktadır.

HMK`nun 20. maddesi hükmü kamu düzenine ilişkin olup kararın alacaklı vekilince temyiz edilmesi halinde dahi aleyhe bozma ilkesi nazara alınamaz (Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2004 tarih 2004/1-433 kararında benimsendiği gibi).

O halde, mahkemece; kamu düzeni ile ilgili olan HMK’nun 20.maddesi gözetilmek suretiyle takibin açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde işin esası incelenerek meskeniyet şikayetin kabulü ile haczin kaldırılmasına yönelik hüküm tesisi isabetsiz olup, mahkeme kararının belirtilen bu nedenle re`sen bozulması gerekirken, Dairemizce onandığı anlaşılmakla alacaklının karar düzeltme isteminin kabulü gerekmiştir.

SONUÇ:

Dairemizin 15.12.2016 tarih ve 2016/6850 E.- 2016/25430 K. sayılı onama ilâmının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle (BOZULMASINA), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/5492 Karar : 2017/898 Tarih : 22.03.2017

  • HMK 20. Madde

  • Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

Şikayetçi vekili, gerek sıra cetveli yapılmaksızın tescil kararı verilmesi gerekse de rehin alacaklısının alacağı olmamasını ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak koşulu ile …‘nün 2015/2120 Esas sayılı takip dosyasında 25.12.2015 tarihli trafik tescil kararını ve 09.01.2016 tarihli sıra cetvelinin ve memur muamelesinin iptalini talep ve şikayet etmiştir.

Mahkemece iddia ve tüm dosya kapsamına göre; İİK’nın 142/1. fıkrasına göre 1. sırada olan alacaklının alacağının bulunmadığını iddia eden şikayetçi sıra cetveline itiraz davası yoluyla Asliye Hukuk Mahkemesi’ne dava açması gerektiği gerekçesiyle, HMK’nın 20. maddesine göre mahkemenin görevsizliğine, karar kesinleştiğinde dosyanın görevli ve yetkili Bucak Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderilmesine karar verilmiştir.

Kararı, şikayetçi vekili temyiz etmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, şikayetçi vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, şikayetçi vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 22.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/5118 Karar : 2016/7486 Tarih : 23.06.2016

  • HMK 20. Madde

  • Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.

… İş Mahkemesince, uyuşmazlığın Sosyal Güvenlik Hukukundan kaynaklanan dava ve işler dışında kaldığı gerekçesiyle görevsizlik yönünde hüküm kurulmuştur.

… İş Mahkemesi ise davanın bir tespit mahiyetinde olması gerektiği, dolayısıyla dava Sosyal Güvenlik Hukukundan kaynaklanan bir dava olup, … İş Mahkemesi tarafından çözümlenmesi gerektiği gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiştir.

İki mahkemenin de görevsizlik kararı vermesi ve bu kararların kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiş bulunması ile kesin yetki hallerinde, iki mahkemenin de yetkisizlik kararı vermesi ve bu kararların kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleşmiş bulunması, 6100 sayılı HMK m. 21’de, davaya bakacak mahkemenin tayini için yargı yeri belirlenmesi yoluna başvurulacak haller arasında sayılmaktadır. 6100 sayılı HMK m. 22/2 uyarınca da, “İki mahkemenin aynı dava hakkında göreve veya yetkiye ilişkin olarak verdikleri kararlar kanun yoluna başvurulmaksızın kesinleştiği takdirde, görevli veya yetkili mahkeme, ilgisine göre bölge adliye mahkemesince veya Yargıtayca belirlenir.” Buna göre, burada, usûle ilişkin nihaî kararlardan olan ve yazılması, kapsamı ve kanun yolları bakımından, hükümler gibi işlem görecek olan (HMK m. 294/6) ve HMK m. 21 ve 22`de yargı yeri belirlenmesi bakımından mevcudiyeti şart koşulan nitelikte “yetkisizlik-görevsizlik kararı” bulunmadığından, merci tayini (yargı yeri belirlenmesi) için öngörülen koşullar gerçekleşmemiştir.

Öte yandan, bir yerde aynı mahkemeden birden fazla bulunuyorsa, bunlar arasındaki ilişki genel anlamda iş dağılımı ilişkisidir. Tabir-i diğerle, bir yerde bulunan aynı ad ve nitelikteki asliye hukuk veya sulh hukuk mahkemelerinin (birbirleri, yani asliye hukuk mahkemeleri ile sulh hukuk mahkemeleri arasındaki değil), kendi aralarındaki ilişki, iş dağılımı ilişkisidir.

Keza, Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.06.2004 tarihli ve 2004/4-337 E., 2004/337 K. sayılı ilamında da, bir yerdeki birden fazla ticaret mahkemeleri arasındaki ilişkinin “işbölümü ilişkisi” olmayıp, yalnızca bir “iç ilişki” olduğuna değinilmiştir.

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu kararlarında, bir yerdeki birden çok aynı tür mahkeme, örneğin birden çok İş Mahkemesi arasındaki ilişki bakımından; bazen bu ilişkinin işbölümü ilişkisi olmayıp, yalnızca bir iç ilişki olduğuna değinilmiş, bazen de bu ilişki (geniş anlamda) işbölümü ilişkisi olarak nitelendirilmiş, ancak, bu işbölümü ilişkisinin, gerçekte bir iç ilişki niteliğinde olduğu da açıkça belirtilmiştir.

Birden fazla iş mahkemesi bulunan bir yerdeki İş Mahkemelerinden birinde görülmekte olan bir davada, tarafların, o davanın, aynı yerdeki başka bir iş mahkemesinde görülmesi gerektiği yönünde teknik anlamda “iş dağılımı veya iç ilişki” (geniş anlamda işbölümü) itirazında bulunabilmeleri de mümkün değildir.

26/09/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri İle Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun “Hukuk mahkemelerinin kuruluşu” başlıklı 5. maddesinin 17/04/2013 tarihli ve 6460 sayılı Kanunun 10. maddesiyle değişik beşinci fıkrası hükmüne göre; “İş durumunun gerekli kıldığı yerlerde hukuk mahkemelerinin birden fazla dairesi oluşturulabilir. Bu daireler numaralandırılır. Özel kanunlarda başkaca hüküm bulunmadığı takdirde, ihtisaslaşmanın sağlanması amacıyla, gelen işlerin yoğunluğu ve niteliği dikkate alınarak, daireler arasındaki iş dağılımı Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından belirlenebilir. Bu kararlar Resmî Gazete’de yayımlanır. Daireler, tevzi edilen davalara bakmak zorundadır.” Görüldüğü üzere, bu fıkra hükmünde de, açıkça, bir yerdeki birden çok aynı tür mahkeme arasındaki “iş dağılımı”ndan bahsedilmiş; iş dağılımını belirleme yetkisi Hakimler ve Savcılar Yüksek Kuruluna verilmiş ve dairelerin, belirlenen iş dağılımına göre tevzi edilen davalara bakmak zorunda oldukları hükme bağlanmıştır.

Yukarıda değinilen hususlar, mevzuat hükümleri ve yapılan açıklamalar doğrultusunda anılan mahkemeler arasındaki ihtilaf değerlendirildiğinde, mezkur mahkemeler arasında gerçek anlamda (HMK m.20) bir görev veya teknik anlamda bir işbölümü ilişkisi mevcut olmayıp, “iş dağılımı” ilişkisi bulunduğu anlaşıldığından, burada, merci tayini (yargı yeri belirlenmesi) yoluyla davaya bakacak görevli mahkemenin belirlenmesine olanak ve gerek bulunmamakta; sorunun, kısmen değinilen ilgili mevzuat hükümleri çerçevesinde çözümlenmesi gerekmektedir.

SONUÇ: Yukarıda belirtilen nedenlerle; anılan mahkemeler arasındaki ihtilaf bakımından, merci tayini (yargı yeri belirlenmesi) yoluyla davaya bakacak görevli mahkemenin belirlenmesine olanak ve gerek bulunmadığından, dosyanın mahal mahkemesine İADESİNE 23.06.2016 gününde oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 12. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/16582 Karar : 2016/17164 Tarih : 16.06.2016

  • HMK 20. Madde

  • Görevsizlik veya Yetkisizlik Kararı Üzerine Yapılacak İşlemler

Alacaklı tarafından çeke dayalı olarak kambiyo senetlerine mahsus haciz yolu ile başlatılan takibe karşı borçlunun, imzaya ve borca itiraz ederek takibin iptalini talep ettiği, mahkemece, imza incelemesi için bilirkişi ücreti yatırılmadığından davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

HMKnun 20/1. maddesinde; Görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi hâlinde, taraflardan birinin, bu karar verildiği anda kesin ise bu tarihten, süresi içinde kanun yoluna başvurulmayarak kesinleşmiş ise kararın kesinleştiği tarihten; kanun yoluna başvurulmuşsa bu başvurunun reddi kararının tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içinde kararı veren mahkemeye başvurarak, dava dosyasının görevli ya da yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etmesi gerekir. Aksi takdirde, bu mahkemece davanın açılmamış sayılmasına karar verilir` hükmü yer almaktadır. Aynı kural, takip hukukunda da geçerlidir.

Öte yandan, İİK’nun 8. ve İcra İflas Kanunu Yönetmeliği`nin 22/2. maddesi gereğince, icra ve iflas daireleri yaptıkları muamelelerle kendilerine vaki talep ve beyanlar hakkında bir tutanak yaparlar. Sözlü itirazlar ile talep ve beyanların altları, ilgililer ve icra müdürü veya muavini veya katibi tarafından imzalanır.

Buna göre, dosyanın yetkili icra müdürlüğüne gönderilmesine ilişkin talebin, icra memuruna havale ettirilip icra tutanağına yazdırılmış olması gerekir. Çünkü başvuru tarihi, talep dilekçesindeki tarih olmayıp bu dilekçenin icra tutanağına geçirildiği tarihtir (HGK.13.5.2009 tarih ve 2009/12-185 E.-2009/182 K.).

Somut olayda; alacaklı tarafından borçlu hakkında yetkisiz icra dairesi olan …. İcra Müdürlüğü’nde, 08.12.2014 tarihinde takibe başlandığı, borçlunun süresinde yetki itirazı üzerine…. İcra Hukuk Mahkemesi’nin 20.01.2015 tarih ve 2014/681 E,-2015/24 K. sayılı kararı ile yetki itirazının kabulüne ve karar kesinleştiğinde, süresinde talep halinde dosyanın yetkili ve görevli … İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesine karar verildiği, kararın 02.02.2015 tarihinde kesinleştiği, icra dosyasında, alacaklı vekili tarafından dosyanın yetkili … İcra Müdürlüğü’ne gönderilmesine ilişkin icra tutanağında bir kayıt olmadığı gibi, Uyap sistemine kaydedilmiş bir talep dilekçesine de rastlanmamıştır. Bu durumda, takip dosyası, alacaklı vekili tarafından usulüne uygun bir gönderme talebi olmaksızın (ya da şifahi beyan ile) re`sen icra müdürlüğünce yetkili yere gönderilmiş olup, başvurunun, yukarıda açıklanan yasa maddesinde öngörülen iki haftalık kesin süre içerisinde yapıldığının kabulü mümkün değildir.

HMK`nun 20. maddesi hükmünün kamu düzenine ilişkin olması nedeniyle aleyhe bozma ilkesi nazara alınamaz (Hukuk Genel Kurulu’nun 06.10.2004 tarih ve 2004/1-433 sayılı kararında benimsendiği gibi).

O halde, mahkemece, kamu düzeni ile ilgili olan HMK`nun 20. maddesi uyarınca re’sen takibin açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsizdir.

SONUÇ : Borçlunun temyiz isteminin kabulü ile mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK’nun 366. ve HUMK’nun 428. maddeleri uyarınca re`sen (BOZULMASINA), bozma nedenine göre borçlunun temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, ilamın tebliğinden itibaren 10 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 16/06/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS