0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Tahkikatın Sona Ermesi

HMK 184. Madde

(1) Hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir.

(2) Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder.



HMK Madde 184 Gerekçesi

Bu madde 1086 sayılı Kanunun 375 inci maddesine karşılık gelmektedir. Ancak söz konusu maddeden farklı olarak burada hâkim taraflara öncelikle tahkikat hakkında sözlü açıklama yapabilmeleri için imkân hazırlamakta olup, taraf tahkikat hakkında açıklamalarda bulunmak durumundadır.

Hâkim dosyadaki tüm delilleri inceledikten sonra taraflara tahkikat hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Yapılan sözlü açıklamalardan sonra mahkeme gerekli görürse tahkikatı sürdürür. Aksi hâlde tahkikatın tamamlandığını açıklayarak sözlü yargılama safhasına geçer.


HMK 184 (Tahkikatın Sona Ermesi) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/20862 Karar : 2018/7823 Tarih : 21.06.2018

  • HMK 184. Madde

  • Tahkikatın Sona Ermesi

Mahkemece, tahkikatın bitiminden (HMK m. 184) sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkarılacak davetiyede (Tebligat K.m.9) belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirir (HMK m. 186). Sözlü yargılamada mahkeme, tarafların son sözlerini sorar ve hükmünü verir (HMK m. 186/2). Hakim, Türk Hukukunu re’sen uygular (HMK m.33). Mahkeme Hukuk Muhakemeleri Kanununun emredici düzenlemelerinin gereğini yerine getirmek zorundadır (HGK 13/03/2013, 2013/802 esas, 2013/347 karar). Mahkeme, sözlü yargılama ve hüküm için yeni bir duruşma günü tayin etmeden, davalının yokluğunda hüküm vermiştir. Yerel mahkeme hakimi Hukuk Muhakemeleri Kanununun 33. madde hükmünü dikkate almayarak taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama ve son sözlerini söyleme hakkı vermeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanununun 184. ve 186. maddelerinin emredici ve açık hükmünü uygulamadığından, hüküm münhasıran bu sebeple bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21.06.2018 (Prş.)


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/12273 Karar : 2018/10868 Tarih : 31.05.2018

  • HMK 184. Madde

  • Tahkikatın Sona Ermesi

Dava, tapu iptali ve tescil isteğine ilişkindir.

Mahkemece, davanın zamanaşımı nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacı vekilinin 05.05.2015 tarihli duruşmaya mesleki mazereti nedeniyle katılamayacağına ilişkin mazeret dilekçesi sunduğu, anılan celse davacı vekilinin mazeretinin kabul edilip yargılamaya devam edildiği ve davanın reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, hangi yargılama usulü uygulanırsa uygulansın tarafların yargılamada sözlü olarak görüş ve değerlendirmelerini ifade etmeleri özel bir önem taşımaktadır.

Yazılı Yargılama usulünde de tarafların hükümden önce son kez mahkeme huzurunda sözlü değerlendirme yapıp, açıklamada bulunmaları, doğru bir karar verilmesi bakımından önemlidir.

Bu ilkeler, 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun (HMK) 184. ve 186. maddelerinde yapılan düzenlemelerle hüküm altına alınmıştır.

./..

6100 Sayılı Hukuk muhakemeleri Kanunu 184. maddesinde açıkça; Hâkimin, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz vereceği, mahkemenin tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini, taraflara tefhim edeceği, yine aynı Kanunun 186. maddesi hükmü ile de; mahkemenin tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet edeceği, taraflara çıkartılacak davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkeme de hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildireceği, mahkemenin sözlü yargılamada tarafların son sözlerini sorarak hükmünü vereceği düzenlenmiş olup, anılan düzenlemeler emredici niteliktedir.

Somut olayda, söz konusu ilkeler dikkate alınmadan sonuca gidilmiştir.

Hal böyle olunca, HMK’nin 184. maddesi hükmü gereğince, tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için taraflara söz verilip tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra, taraflara sözlü yargılama için duruşmanın başka bir güne bırakılmasını isteyip istemediklerinin sorulması, talep halinde başka bir gün tayin edilmesi; başka bir duruşma gününü istememeleri halinde sözlü yargılama aşamasına geçilerek aynı Kanunun 186. maddesi gereğince taraflara sözlü yargılama yoluyla beyanda bulunma hakkı verilmesi, ondan sonra bir karar verilmesi gerekirken, değinilen yasal düzenlemeler gözardı edilerek yazılı şekilde karar verilmesi isabetli olmadığından anılan yasal düzenlemeler gözetilerek usulü hükümler yerine getirilmek ve ondan sonra hüküm oluşturulmak üzere karar bozulmalıdır.

Davacının yerinde bulunan temyiz itirazının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK’un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 31/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/18698 Karar : 2018/6422 Tarih : 21.05.2018

  • HMK 184. Madde

  • Tahkikatın Sona Ermesi

Mahkeme, tahkikatın bitiminden (HMK m. 184) sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkarılacak davetiyede (Tebligat K. m. 9) belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir (HMK m. 186/1). Sözlü yargılamada mahkeme, tarafların son sözlerini sorar ve hükmünü verir (HMK m. 186/2). Hakim, Türk Hukukunu re’sen uygular (HMK m. 33). Mahkeme Hukuk Muhakemeleri Kanununun emredici düzenlemelerinin gereğini yerine getirmek zorundadır (HGK 13.03.2013, 2013/802 esas, 2013/347 karar). Mahkeme davalıya tahkikatın tümü hakkında açıklama ve son sözlerini söyleme hakkı vermeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanununun 184 ve 186. maddelerinin emredici ve açık hükmünü uygulamadan hüküm vermiştir. Bu sebeple hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21.05.2018 (Pzt.)


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/16376 Karar : 2018/5646 Tarih : 25.04.2018

  • HMK 184. Madde

  • Tahkikatın Sona Ermesi

Taraflar arasında görülmekte olan boşanma davasında, davacı-karşı davalı ve vekilinin hazır bulunduğu 24.02.2016 tarihli tahkikat duruşmasında mahkemece hazır bulunmayan davalı-karşı davacı tarafın mazeretinin kabulü ile, tanıklar yönünden yazılan talimat cevaplarının dönüşünün beklenmesine, taraf vekillerine tanık beyanlarına ve davanın esasına karşı beyanda bulunmak üzere gelecek celseye kadar süre verilmesine karar verilerek duruşma 13.04.2016 tarihine ertelenmiş, mahkemece ertelenen bu tarihli duruşmada, hazır bulunmayan davacı-karşı davalı kadın vekilinin mazereti, dayanaksız olduğu ve karşı tarafça da kabul edilmediği gerekçesiyle reddedilerek, sözlü yargılama için yeni bir duruşma günü verilmeden, davacı-karşı davalı tarafın yokluğunda davanın esası hakkında hüküm kurulmuştur.

Mahkeme, tahkikatın bitiminden (HMK m. 184) sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Sözlü yargılamada mahkeme, tarafların son sözlerini sorar ve hükmünü verir (HMK m. 186/2). Hakim, Türk Hukukunu re’sen uygular (HMK m.33). Mahkeme, Hukuk Muhakemeleri Kanununun emredici düzenlemelerinin gereğini yerine getirmek zorundadır (HGK 13.03.2013, 2013/802 esas, 2013/347 karar).

Mahkeme, son celse hazır bulunmayan davacı-karşı davalı kadın vekilinin mazeretini reddederek aynı celse sözlü yargılamaya geçmiş ise de, sözlü yargılama için yeni bir duruşma günü vermeden ve davacı-karşı davalı tarafa tebligat yapmadan, tahkikatın tümü hakkında açıklama ve son sözlerini söyleme hakkı vermeyerek Hukuk Muhakemeleri Kanununun 184 ve 186. maddelerinin emredici ve açık hükmünü uygulamadan karar vermiştir. Hükmün bu sebeple bozulmasına karar vermesi gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 25.04.2018


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/1997 Karar : 2017/3912 Tarih : 20.06.2017

  • HMK 184. Madde

  • Tahkikatın Sona Ermesi

Davacı vekili, müvekkili şirketin 08/04/2004 tarihli fatura ile şirkete ait gemiyi davalı şirkete devrettiğini, aralarındaki 29.03.2004 tarihli sözleşme uyarınca 2004 ve 2005 yıllarına ait tekne gelirinin %25 hissesinin müvekkil firmaya ödenmesi gerektiğini ileri sürerek, şimdilik 50.000,00 TL alacağın davalılardan en yüksek faiz oranı ile tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davacının adına kayıtlı bulunan tekneyi 10.05.2004 tarihinde müvekkili şirkete sattığını, satış bedelinin ödendiğini, müvekkili şirketin davaya dayanak gösterilen sözleşmenin tarafı olmadığını ve geçersiz bir sözleşme olduğunu, sözleşme metninden %25 hisseye tekabül eden kar payının ödeneceğine ilişkin bir anlam da çıkarılamayacağını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, davacı şirket yetkilisi ile davalı … arasında imzalanan 29/03/2004 tarihli sözleşme uyarınca 27.500 Euro olarak yapılacak ödemelerin tekne bedeli olarak ödeneceği ayrıca, bu bedellerin teknenin %25 hissesine karşılık geldiği, dolayısıyla ödeme tarihine kadar % 25 hisseye karşılık olarak devreden davacı … Emlak Ltd.’ne sezon sonunda kardan %25 hisse ödeneceği, bu bedelin alıcının dilerse teknenin elde edeceği karın %25’in karşılığı olarak ödeyeceği, 27.500 Euro’nun teknenin kar elde etme durumunda ödenmeyeceği, borçluya bu şekilde ödeme konusunda seçenek sunulduğu, 27.500 Euro’nun sabit olduğu gerekçesiyle, davanın kısmen kabulü ile, 44.440,00 TL’nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faiziyle davalı …‘den tahsiline, diğer davalılar yönünden ise, davanın husumetten reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili ile davalı … vekili temyiz etmiştir.

Dava, sözleşmeden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile davanın kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Ancak, 6100 sayılı Yasa’nın 184. maddesine göre, hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder. Tahkikatın bittiğinin tefhiminden sonra, sözlü yargılama aşamasına geçileceği konusunda şüphe yoktur. Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus, tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği celseden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için yeni bir gün tayininin zorunlu olup olmadığı hususudur.

Sözlü yargılama 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun 186. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, “Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.” hükmünü amirdir.

Bu maddede, taraflara davetiye çıkarılacağı belirtilmiş ise de, HMK’nın 184. maddesine uygun olarak, tarafların tamamının hazır olduğu yargılama sırasında, hakim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verip, tarafların bütün tahkikat hakkındaki açıklamalarını dinleyip, tahkikatı gerektiren bir hususun kalmadığını belirledikten sonra, yüzlerine karşı tahkikatın bittiğini tefhim etmişse, sözlü yargılama hakkında da görüşlerini sorması gerekir.

Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK’nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye ile tebliğ edilmesi gerekir.

Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK’nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkeme hükmünü verir.

Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, hükmün tefhim edildiği 04/12/2014 tarihli celsede, tahkikatın bittiği ve sözlü yargılamaya geçildiği bildirilmeden, taraflara son sözleri sorulmadan karar verilmiştir.

Yukarıdaki açıklanan yasal düzenlemelere uyulmadan hüküm kurulması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece, bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

2- Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin tüm, mümeyyiz davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, mümeyyiz davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın mümeyyiz davalı yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm, mümeyyiz davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödediği peşin temyiz harcının isteği halinde temyiz edene iadesine, 20/06/2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

(M) (M)

KARŞI OY

6100 sayılı HMK’nın Geçici 3/2. maddesi delaletiyle temyiz incelemesinde uygulanması gereken 1086 sayılı HUMK’nın 5236 sayılı Yasa ile değişiklikten önceki 428/2. maddesi “Usulü muhakemeye muhalefetten dolayı bir hükmün nakzolunabilmesi mahkemeye ait vezaifte usulü muhakemenin ihlal olunmasına ve işbu kusur ve hatanın lahik olan hükmü tağyir edecek derecede bulunmasına veya müddei, yahut müddeaaleyh tarafından usulü muhakemenin tağyir ve ihlal olunduğunu ispat edecek derecede itiraz olunup da mahkemede tetkik edilmemiş olmasına mütevakkıftır.” hükmünü içermektedir. Yerel mahkemece tahkikatın sona erdiğinin ve keza sözlü yargılama için duruşma günü belirlenip taraf vekillerine tefhim ve tebliğ edilmemiş olması, 6100 sayılı HMK’nın 184 ve 186. maddesindeki usul hükmünün ihlali niteliğinde ise de, yukarda anılan kanun hükmü doğrultusunda, tek başına bozma sebebi olarak kabul edilemez.

Bu nedenlerle, taraf vekillerinin diğer temyiz nedenleri üzerinde durularak esas yönünden bir karar verilmesi, esas yönünden yapılacak inceleme sonucunda bozma nedenleri ortaya çıktığı takdirde, usuli cihete ilişkin bu yönde de bozma nedeni oluşturulması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan Daire çoğunluğunun münhasıran usul bozmasına katılmaya olanak görmüyoruz.


YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/966 Karar : 2017/1981 Tarih : 9.05.2017

  • HMK 184. Madde

  • Tahkikatın Sona Ermesi

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedelinin tahsili amacıyla yürütülen icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatının tahsiline ilişkin olup, mahkemenin görevsizlik nedeniyle davanın usulden reddine dair kararı davalı vekili tarafından yasal süresi içinde temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık, 6100 sayılı HMK’nın 114/c maddesi gereğince dava şartı olan “mahkemenin görevli olması” şartı hakkında taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Dava, 6100 sayılı HMK’nın yürürlükte olduğu 02.02.2016 tarihinde açılmıştır. 6100 sayılı HMK’da ilk derece yargılamasında yazılı yargılama usulü beş aşamadan oluşacak şekilde düzenleme yapılmıştır. Bunlar; …-Davanın açılması ve dilekçeler aşaması, (Madde 118,126-136) …-Ön inceleme, (Madde 137-142) …-Tahkikat (Madde 143-293) …-Sözlü yargılama (Madde 184-186) ve …-Hükümdür (madde 294). Dava şartları ve ilk itirazlar ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesinden sonra yapılır (HMK. m.137/…, 139/… ilk cümle). Buna göre, usule ilişkin kararın verilebilmesi için; dava dilekçesinin davalıya tebliği, cevap süresinin (HMK. m. 127/…) beklenmesi, süresi içinde cevap verilmesi halinde davacıya tebliği, onun cevaba cevap verme süresinin (HMK. m.136/…) beklenmesi, davacı dilekçe verdiğinde bunun davalı tarafa tebliği ve davalının ikinci cevap süresinin beklenmesi zorunludur. Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören aynı Kanun’un 138. maddesi hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm, hakime belirtilen hususlar hakkında gerekmiyorsa ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır. Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir. Yasa’nın 137/…‘inci fıkrasında, ön incelemenin dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine ilişkin 115/…‘inci madde hükmü de bu hususlarda, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli değildir.

Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1086 sayılı Kanun’dan farklı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış; bu yasağı, dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ileriye ötelemiştir. Tarafların bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için kanunda belirlenen sürelerin geçmesini gerekli kılar. 6100 sayılı HMK’nın 138’inci maddesi uyarınca dava şartları hakkında dosya üzerinden karar verilebilir ise de; bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerekir.

Bu genel anlatımlar ışığında somut olaya gelince; mahkemece davalıya dava dilekçesi tebliğinin yapılmayıp, dilekçeler aşaması tamamlanmadan görevsizlik nedeniyle usulden ret kararı verilmesi Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin …. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkına aykırıdır.

Bu nedenlerle Mahkemece 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeyip dilekçeler aşaması tamamlanmadan görevsizlik nedeniyle usulden ret kararı verilmek suretiyle davalının hukuki dinlenilme hakkına aykırı davranılması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

Kabule göre de; Dava konusu uyuşmazlıkta tarafların tacir olduğu ve işin tarafların ticari işletmesi ile ilgili olduğu, davanın taraflarının sıfatı nazara alındığında davanın asliye ticaret mahkemesinde görülmesi gerekli olduğundan mahkemenin dosyayı görevli ticaret mahkemesine göndermesi gerekirken yazılı şekilde tüketici mahkemesine göndermesi de usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 09.05.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

  • K A R Ş I O Y -

Mahkemenin görevli olması Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 114/…-c maddeye göre dava şartıdır. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK …. md.). “Mahkeme, dava

şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler” (HMK 115. md.).

Yasada açıkça dava şartlarının her aşamada mahkemece kendiliğinden araştırılacağı düzenlendiğinden henüz taraflara tebliğ yapılmadan tensip aşamasında dahi mahkemenin görevsiz olması halinde usulden red kararı verilebilir. HMK 137, 138 ve 140. maddedeki ön inceleme aşamasında dava şartlarının inceleneceğine dair düzenlemeler, henüz incelenmemiş ise tahkikata geçilmeden önce dava şartlarının incelenmesi zorunluluğunu belirtmekte olup görev yönünden bu incelemenin en erken değil, en geç ne zaman yapılması gerektiğini göstermektedir.

Konuya ilişkin HMK 138. maddenin yasa gerekçesi şöyledir: “Usule ilişkin hususlar, şeklî nitelik taşıdıklarından yargılamanın başında, dosya üzerinden de incelenerek karara bağlanabilir. Ancak, mahkeme, kararını vermek için tarafların dinlenmesine ihtiyaç duyuyorsa, bunu da tahkikat aşamasında değil, ön inceleme oturumunda yapacaktır. Böylece dava şartları ve ilk itirazlarla ilgili sorunların, en geç tahkikat başlamadan, ön inceleme duruşması sonunda karara bağlanması amaçlanmıştır”. Bu gerekçe ile de her aşamada görev hususunun incelenebileceğine açıklık getirilmiştir.

HMK hükümlerine göre her aşamada dava şartlarının incelenerek karar verilmesi mümkün olduğu için, kararın hukuka uygunluğu yönünden inceleme yapılması gerekirken, “dilekçeler safhası dolmadan görev konusunda karar verilemeyeceği” gerekçesiyle kararın bozulması” yönünde olan değerli çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.


YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/15196 Karar : 2017/2518 Tarih : 28.03.2017

  • HMK 184. Madde

  • Tahkikatın Sona Ermesi

Davacı vekili, müvekkilinin davalı … ile dava dışı Karat … arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, bu kredi sözleşmesinin teminatı olarak alınan senedin kredi borcu ödenmediği için müvekkili aleyhine takibe konulduğunu, müvekkilinin kefaletine ilişkin sözleşmenin geçerli olmadığını ve davalı bankanın kötüniyetli olduğunu ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında imzalanan kefalet sözleşmesinin geçerli olduğunu savunarak davanın reddi ile tazminata karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, davaya konu bono ve kefalet sözleşmesinin davacı şirket yetkilisi tarafından imzalandığı, davacı şirket esas sözleşmesinin kefaleti yasaklayan bir hüküm içermediği gibi taraflar arasında imzalanan kefalet sözleşmesinin mevzuata aykırı bir yanı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, şartlar oluşmadığı için kötüniyet tazminatı isteğinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

6100 sayılı HMK ile yazılı yargılama usulünde ilk derece yargılaması beş aşamadan oluşmaktadır. Bunlar, davanın açılması ve karşılıklı dilekçelerin verilmesi, ön inceleme, tahkikat, tahkikatın sona ermesi ve sözlü yargılama ile hükümdür.

Davanın açılması üzerine dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır.

Mahkemece ön inceleme aşamasından sonra tahkikat işlemine gerek olmaması halinde nihai bir karar verilebilir (HMK m.138-142). Ancak mahkemenin ön inceleme aşamasında nihai karar verebilmesi için dava şartlarından birinin bulunmaması, ilk itirazların yerinde olması, hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve zamanaşımı def’inin dinlenebilir olması gerekir. Mahkemece bu nedenler dışında işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse, HMK’nun 143. ve devamı maddeleri uyarınca tahkikat aşamasına geçilmeli ve özellikle HMK`nun 147. maddesi uyarınca taraflar tahkikat için duruşmaya davet edilmeli, tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığı durumda, tahkikatın bittiği taraflara tefhim edilmeli(HMK m.184), mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki yanı davet etmeli ve davetiyeye belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildirmeli, sözlü yargılamada ise taraflara son sözlerini sorup, hüküm vermelidir (HMK m.186). 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama kesitlerine, kanunda belirtilen sebepler dışında uyulmadan karar verilemez.

Hal böyle olunca, mahkemece 02/03/2016 günlü duruşma oturumunda tahkikatın bittiği tefhim edilmeden (HMK m.184) ve sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunulması amacı ile davet hususu yerine getirilmeden karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 28/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/4951 Karar : 2015/12065 Tarih : 16.11.2015

  • HMK 184. Madde

  • Tahkikatın Sona Ermesi

Davacı vekili, müvekkilinin yıllarca süren araştırmaları sonucunda emek ve masraf sarfederek Tigesiklin kompozisyonları ve prepasyon yöntemleri ile Tigeksiklinin kristalli katı formları ve bunları hazırlama yöntemlerine ilişkin “Tygacil” ilacını geliştirdiğini, “Tygacil” ürünü ile ilgili olarak incelemeli patentlerin bulunduğunu ve bu patentlerin 2026 yılına kadar koruma altına alındığını, davalının, müvekkilinin TR 2013/13011 ve TR 2013/06107 sayılı patentlerine konu “Tygacil” adlı ilacının tamamen aynısı/temelde benzeri olan “Tigecid 50 Mg I.V. İnfüzyonluk Çözeti İçin Liyofilize Toz İçeren Flakon” adlı ürünü için 13.08.2014 tarihinde kısaltılmış ruhsat almak suretiyle müvekkilinin patent haklarına tecavüz edildiğini, davalı ürününün müvekkilinin patentlerini ihlal etmesinin kuvvetle muhtemel ve kaçınılmaz olduğunu, davalının bu ürün için ilaç fiyat onayı da aldığını ileri sürerek davalının kısaltılmış ruhsat başvurusu yolu ile almış olduğu ilacın müvekkillerin TR 2013/13011 ve TR 2013/06107 sayılı patentleri kapsamında olduğunun ve patent hakkına tecavüz teşkil ettiğinin ve/veya edeceğinin tespitini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, 551 sayılı KHK`nın 75/f maddesine göre ruhsat başvurusunda bulunmanın ve bu başvuru için gereken analiz ve testleri yapmanın “Bolar İstisnası” diye anılan serbesti sebebiyle patent ihlali oluşturamayacağını, salt kısaltılmış ruhsat başvurusunda bulunulmasının, ilaç henüz fiilen piyasaya çıkmadıkça, buna dair duyuru, depolara sevk yapılmadıkça patente tecavüze veya tecavüz tehlikesine sebep vermeyeceğini, bunun yasal bir hakkın kullanılması olduğunu, müvekkilinin davacının patentten doğan hakları dahil hiçbir firmanın patent hakkına tecavüz etmeyecek bir formülasyonla ruhsat başvurusunda bulunabilmek için gerekli tüm teknik araştırma ve hazırlıkları yaptırdığını, böylece farklı bir hammadde ve bitmiş ürün formülasyonu için kısaltılmış ruhsat başvurusunda bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davalının ürününü henüz kullanmadığı, piyasaya sürmediği, ticaret alanına çıkarmadığı, jenerik firmanın ruhsatlandırma amacıyla patent koruma süresi sona ermeden buna ilişkin her tür hazırlık test ve deneyleri yapmasının mümkün olduğu, 551 sayılı KHK`nın 75. maddesinde 22.06.2004 tarihinde yapılan değişiklikle “Bolar İstisnasının” düzenlendiği, buna göre ruhsat başvurusu ve bu amaçla yapılan test ve deneylerin deneme amaçlı fiiller kapsamında kaldığı, ilaçların ruhsatlandırılmasının da madde kapsamında bulunduğu, davacıların davada hukuki yararlarının olmadığı, davalı eylemlerinin hukuka aykırılık oluşturmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

1-6100 sayılı Kanun’un 184. ve devamı maddeleri uyarınca, yargıç tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan kanıtları inceledikten sonra duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Taraflar tahkikatın tamamı hakkında açıklamada bulunduktan sonra, yargıç yeniden araştırma yapılmasını gerektiren bir husus kalmadığı sonucuna varırsa tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder. Anılan Kanun`un 186. maddesi hükmüne göre, tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Ancak, taraflar duruşmada hazırsa bu bildirim sözlü olarak yapılır, tutanağa geçirilir ve taraflara imzalatılır. Sözlü yargılama aşamasında taraflara son sözleri sorularak hüküm tefhim edilir. Sözlü yargılama safhasında taraflar kanıt sunmadan kendisi ve karşı tarafın iddia ve savunmaları ile kanıtlarıyla ilgili hukuki değerlendirme yaparak neden haklı olduklarını açıklama hakkı elde ederler, yargıç da gerektiğinde salt hukuki değerlendirmeye esas olmak üzere taraflara soru sorma ve tereddütlü noktaları son kez açıklığa kavuşturma imkanına sahip olur.

Somut uyuşmazlıkta, 24.12.2014 tarihinde ön inceleme duruşması yapılmış, aynı duruşmada ön incelemenin bittiği belirtilerek tahkikat aşamasına geçilmesine dair ara karar tesis edilmiş, yine aynı celsede tahkikatın bittiği de belirtilerek sözlü yargılama aşamasına geçilmiş, tahkikatın bittiği tefhim edildikten sonra davacı vekili “bu celse sözlü yargılama yapılmasına muvafakat etmediklerini” beyan etmiş, mahkemece, yukarıda açıklanan hükümler çerçevesinde 6100 sayılı HMK’nın 186. maddesi uyarınca sözlü yargılama için gün tayin edilmeden ve taraflara süre verilmeden doğrudan davanın reddine karar verilmiştir. Bu itibarla, mahkemece HMK`nın 184 ve devamı maddelerinde belirtilen usullere uyulmadan, tarafların iddia ve savunma hakkını kısıtlar şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, kararın bozulması gerekmiştir.

2-Bozma sebep ve şekline göre, davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.

SONUÇ: Yukarıda (1) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile kararın davacılar yararına BOZULMASINA, (2) numaralı bentte açıklanan nedenlerle davacı vekilinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine yer olmadığına, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 16/11/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/1551 Karar: 2017/4213 Tarih: 11.09.2017

  • HMK 184. Madde

  • Tahkikatın Sona Ermesi

Davacı vekili, davacı şirketin … Şeker Fabrikası A.Ş’nin atık su arıtma tesisini anahtar teslim olarak yaptığını, bu tesisin kurulumu davalıdan 40.000,00 USD turarında çevresel sıyırıcı ve 198.000,00 USD karşılığında havalandırma cihazı alındığını, davalının Su Teknolojileri Bölüm Müdürü …t arafından verilen ropörtajlarda ve davalı şirketin yılbaşı kartında davacının yaptığı atık su tesisinin davalı tarafından yapıldığını belirterek aldatıcı beyanlarda bulunduğunu, davalının eyleminin haksız rekabet teşkil ettiğini, davalının anılan tesisi kendileri yapmış gibi referans göstererek başka firmaların atık su işlerini üstlendiğini ve haksız rekabetten maddi çıkar elde ettiğini ileri sürerek davalının fiilinin haksız olduğunun tespitini, yanlış beyanın düzeltilmesini, 100.000,00 TL manevi tazminatın ticari faizi ile birlikte tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili, davaya konu röportajlarda … Şeker Fabrikasının müvekkili şirket tarafından yapıldığına dair bir ibarenin bulunmadığını, ilgili röportajda adı geçen projelerde müvekkili şirketin ürün ve çözümlerinin olduğunun altının çizildiğini, aldatıcı veya iyiniyet kurallarına aykırı harekette bulunulmadığını, … Şeker Fabrikasını referans göstererek başkaca işler üstlenmelerinin söz konusu olmadığını savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, Dairemizin bozma ilamına uyularak, davalı tarafça muhtelif dergilere verilen röportajlarda kullanılan ifadelerden sanki … Şeker Fabrikasının atık su arıtma tesisinin davalı tarafından yapıldığının anlaşıldığı, bu durumun haksız rekabet teşkil ettiği, ancak, eylemlerin gerçekleştiriliş şekli itibariyle, doğrudan doğruya davacının kişilik haklarına yöneltilmediği, çok ağır ve üzüntü verici mahiyette olmadığı gibi m. 58/2 kapsamında davalının beyanlarının düzeltilmesi, gazetede ilan yapılması gibi davacının zararının başka bir biçimde giderimine dair hükümler yer aldığı ve davacının manevi tazminat gerektirecek şekilde zarar gördüğünü yasal delillerle inandırıcı şekilde kanıtlayamadığı gerekçesiyle, davalının davaya konu eyleminin TTK’nın 55/1-a-2 maddeleri gereğince haksız rekabet teşkil ettiğinin tespitine ve menine, … Şeker Fabrikası Atık Su Arıtma Tesisinin davalı … tarafından gerçekleştirildiğine dair beyanlarının düzeltilmesine, gideri davalıdan alınmak suretiyle ve kararın kesinleşmesinden sonra hüküm özetinin ilanına, koşulları oluşmayan manevi tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.

Kararı, tarafların vekilleri temyiz etmiştir.

Dava, haksız rekabetin tespiti ile manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece yazılı gerekçe ile karar verilmiştir.

Ancak, 6100 Sayılı Yasa’nın 184. maddesine göre, hakim tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, duruşmada hazır bulunan taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verir. Mahkeme tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığını görürse, tahkikatın bittiğini taraflara tefhim eder. Tahkikatın bittiğinin tefhiminden sonra, sözlü yargılama aşamasına geçileceği konusunda şüphe yoktur. Burada açıklığa kavuşturulması gereken husus, tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği celseden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için yeni bir gün tayininin zorunlu olup olmadığı hususudur.

Sözlü yargılama 6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanun’unun 186. maddesinde düzenlenmiştir. Bu madde, “Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir.” hükmünü amirdir.

Bu maddede, taraflara davetiye çıkarılacağı belirtilmiş ise de, HMK’nın 184. maddesine uygun olarak, tarafların tamamının hazır olduğu yargılama sırasında, hâkim, tarafların iddia ve savunmalarıyla toplanan delilleri inceledikten sonra, taraflara tahkikatın tümü hakkında açıklama yapabilmeleri için söz verip, tarafların bütün tahkikat hakkındaki açıklamalarını dinleyip, tahkikatı gerektiren bir hususun kalmadığını belirledikten sonra, yüzlerine karşı tahkikatın bittiğini tefhim etmişse, sözlü yargılama hakkında da görüşlerini sorması gerekir.

Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, taraflardan bir kısmının hazır olmaması veya hazır olan taraflardan biri ya da tamamının, mahkemeden sözlü yargılama için duruşma günü tayin edilmesini istemeleri halinde, sözlü yargılama için HMK’nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmesi ve bu durumun duruşmada olmayan taraflara meşruhatlı davetiye ile tebliğ edilmesi gerekir.

Tahkikatın bittiğinin tefhim edildiği duruşmada, tarafların tamamının hazır ve sözlü yargılama için yeni duruşma günü verilmesini istemediklerini beyan etmeleri halinde, bu husus duruşma tutanağına yazıldıktan sonra, sözlü yargılamaya geçilir, taraflara HMK’nın 186/2. maddesine göre son sözleri sorulur, son sözleri dinlendikten sonra, mahkeme hükmünü verir.

Somut uyuşmazlıkta, mahkemece, hükmün tefhim edildiği 20.10.2015 tarihli celsede, davalı vekili hazır olmayıp, sözlü yargılama için HMK’nın 186. maddesine uygun olarak duruşma günü belirlenmeden ve bu durum duruşmada olmayan davalı vekiline meşruhatlı davetiye ile tebliğ edilmeden, tahkikatın bittiği ve sözlü yargılamaya geçildiği davacı vekiline bildirilmiş ve davacı vekilinin son sözleri sorulduktan sonra karar verilmiştir.

Yukarıdaki açıklanan yasal düzenlemelere uyulmadan hüküm kurulması, iddia ve savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olduğundan, adil yargılanma hakkı ile hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır. Mahkemece, bu hususlar nazara alınmadan yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmamış, bozmayı gerektirmiştir.

2- )Bozma sebep ve şekline göre, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle kararın davalı yararına BOZULMASINA, ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, taraf vekillerinin diğer temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, ödedikleri peşin temyiz harcının istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 11.09.2017 tarihinde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

6100 Sayılı HMK’nın Geçici 3/2. maddesi6100 Sayılı HMK’nın Geçici 3/2. maddesi delaletiyle temyiz incelemesinde uygulanması gereken 1086 Sayılı HUMK’nın 5236 Sayılı Kanun ile değişiklikten önceki 428/2. maddesi “Usulü muhakemeye muhalefetten dolayı bir hükmün nakzolunabilmesi mahkemeye ait vezaifte usulü muhakemenin ihlal olunmasına ve işbu kusur ve hatanın lahik olan hükmü tağyir edecek derecede bulunmasına veya müddei, yahut müddeaaleyh tarafından usulü muhakemenin tağyir ve ihlal olunduğunu ispat edecek derecede itiraz olunup da mahkemede tetkik edilmemiş olmasına mütevakkıftır.” hükmünü içermektedir. Yerel mahkemece tahkikatın sona erdiğinin ve keza sözlü yargılama için duruşma günü belirlenip davalı vekiline tefhim ve tebliğ edilmemiş olması, 6100 Sayılı HMK’nın 184, 186. maddesindeki usul hükmünün ihlali niteliğinde ise de, yukarıda anılan kanun hükmü doğrultusunda, tek başına bozma sebebi olarak kabul edilemez.

Bu nedenlerle, taraf vekillerinin esasa yönelik temyiz nedenleri üzerinde durularak bu çerçevede yapılacak inceleme sonucunda bozma nedenleri ortaya çıktığı takdirde, usuli cihete dair bu yönde de bozma nedeni oluşturulması gerektiği düşüncesinde olduğumuzdan Daire çoğunluğunun münhasıran usul bozmasına katılmaya olanak görmüyoruz.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS