Sigorta Sözleşmelerinden Doğan Davalarda Yetki
HMK Madde 15
(1) Zarar sigortalarından doğan davalar, sigorta, bir taşınmaza veya niteliği gereği bir yerde sabit bulunması gereken yahut şart kılınan taşınıra ilişkinse, malın bulunduğu yerde; bir yerde sabit bulunması gerekmeyen veya şart kılınmayan bir taşınıra ilişkinse, rizikonun gerçekleştiği yerde de açılabilir.
(2) Can sigortalarında, sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın leh veya aleyhine açılacak davalarda onların yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir.
(3) Bu hüküm deniz sigortalarından doğan davalarda uygulanmaz.
HMK Madde 15 Gerekçesi
1086 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinde yer alan, sigorta sözleşmelerinden doğan tazminat davalarına ilişkin yetki kuralı, Türk Ticaret Kanununda yer alan sigorta sözleşmelerindeki yeni düzenlemeye paralel olarak yeniden kaleme alınmıştır. Bu kapsamda, “sigorta mukavelesinden mütevellit tazminat dâvası” ifadesi yerine, “zarar sigortalarından doğan davalar” denilerek, yetki kuralının sigorta sözleşmesinden doğan sadece tazminat davası değil, diğer davaları da içine alması sağlanmıştır. Ayrıca, birinci fıkrada yer alan yetki kuralı, zarar sigortalarına ilişkin olduğundan, hükmün başına “zarar sigortalarından” ifadesi eklenerek, yetki kuralının zarar sigortalarına ilişkin olduğu açıklığa kavuşturulmak istenmiştir.
İkinci fıkrada, can sigortalarından doğan davalarda yetkili mahkeme düzenlenmiştir. Buna göre, can sigortası nedeniyle açılacak dava, sigorta ettirenin, sigortalının veya lehdarın leh veya aleyhine açılıyorsa, bu kişilerin yerleşim yerinde açılacaktır. Söz konusu kimselerin, özellikle sigorta şirketlerine karşı korunması amacıyla, yerleşim yerleri mahkemesinin yetkisi, kesin yetkili mahkeme olarak kabul edilmiştir.
1086 sayılı Kanunun 19 uncu maddesinin üçüncü fıkrası aynen muhafaza edilmiştir.
HMK 15 (Sigorta Sözleşmelerinden Doğan Davalarda Yetki) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/9506 Karar : 2016/18786 Tarih : 19.10.2016
-
HMK 15. Madde
-
Sigorta Sözleşmelerinden Doğan Davalarda Yetki
Davacı, davalı ile aralarında … komisyon sözleşmesi imzalandığını, bu sözleşme gereği davalıya satın alma amacıyla iki adet dükkan bulduğunu, davalının kendisini aradan çıkartarak söz konusu taşınmazları dava dışı mal sahibinden satın aldığı halde komisyon bedelinin 7.000,00 TL`sini ödemediğini, bu bedelin tahsili için başlattığı icra takibine itirazın iptaline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, göreve ilişkin dava şartı noksanlığı nedeniyle HMK’nun 15/2 maddesi uyarınca davacının açmış olduğu davanın usulden reddine, dosyanın Bakırköy Tüketici Mahkemesi` ne gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, … komisyon sözleşmesinden doğan alacağın tahsili için başlatılan icra takibine itirazın iptali davasıdır. Dava konusu komisyon sözleşmesinin konusu 2 adet dükkan olup, işlem bu hali ile 6502 Sayılı Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanununa göre bir tüketici işlemi olmadığı gibi taraflardan biri tüketici değildir. Somut olayda Tüketici Mahkemeleri görevli olmadığından, mahkemece işin esasına girilerek oluşacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan 29,20 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/III-2 maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 19/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 21. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/17527 Karar : 2015/18029 Tarih : 8.10.2015
-
HMK 15. Madde
-
Sigorta Sözleşmelerinden Doğan Davalarda Yetki
Davacı, murisinin iş kazası sonucu ölümünden doğan manevi tazminatın ödetilmesine karar verilmesini istemiştir.
Mahkeme ilamında belirtildiği şekilde, yetkisizliğine karar vermiştir.
Hükmün, davacılar ve davalılardan I.. O.. vekillerince temyiz edilmesi üzerine temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tesbit edildi.
Dava, kardeşlerinin iş kazası neticesinde hayatını kaybetmesi nedeniyle davacıların maddi ve manevi tazminat talebine ilişkindir.
Mahkemece, kazanın meydana geldiği Beykoz’un İstanbul Anadolu yargı sınırları içerisinde yer aldığı ve HMK m.7/1 uyarınca her üç davalı açısından da ortak yetkiye haiz olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilerek dosyanın İstanbul Anadolu İş Mahkemelerine gönderilmesine karar verilmiştir.
Temyize konu uyuşmazlık, yetkili mahkemenin belirlenmesi noktasında toplanmaktadır.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 447/2.maddesine göre “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır” hükmü gereğince, Uyuşmazlığın 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5 ve 15. maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun yetkiye ilişkin hükümleri doğrultusunda çözüme kavuşturulması gerekir.
HMK’nın “Genel Kural” başlıklı 5.maddesine göre mahkemelerin yetkisi, diğer kanunlarda yer alan yetkiye ilişkin hükümler saklı kalmak üzere, bu Kanundaki hükümlere tabidir. Yetkiye ilişkin hükümleri saklı tutulan Kanunlardan birisi de 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu`dur.
5521 sayılı Kanun`un 5. maddesinde “İş Mahkemelerinde açılacak her dava, açıldığı tarihte dava olunanın Türk Medeni Kanunu gereğince ikâmetgahı sayılan yer mahkemesinde bakılabileceği gibi işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabilir. Bunlara aykırı sözleşmeler muteber sayılmaz” hükmü yer almaktadır.
Kanun`un 15. maddesinde ise bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Kanunu hükümlerinin uygulanacağı bildirilmiştir.
Genel yetki kuralı dışında düzenleme öngörülmemiş olması karşısında, HMK`da yer verilen özel yetkiye ilişkin düzenlemelerin İş Mahkemelerinin yetkisinin belirlenmesinde dikkate alınması gerekmektedir.
HMK`nın “Haksız Fiilden Doğan Davalarda Yetki” başlıklı 16.maddesine göre haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.
5521 sayılı Kanun’un 5.maddesinde, bu maddeye aykırı sözleşemenin muteber olmadığı belirtilmek suretiyle yetkinin kesin ve kamu düzenine ilişkin olduğu belirtilmiş ise de iş kazasından kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkin davalarda HMK`nın 16.maddesinin uygulanma yeri olup olmadığının tartışılması gerekmektedir.
İş Hukuku Yargılama Kurallarının, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel prensibi olan “işçinin korunması temel ilkesi” ne uygun düşecek biçimde yorumlanması Anayasa’nın 2.maddesinde tanımını bulan Sosyal Hukuk Devleti`nin gereğidir.
5521 sayılı Kanun`un 5.maddesinde yer alan yetki kuralı ve sözleşme yasağı; işçilerin çalışmalarından doğan alacak ve tazminat haklarını en az giderle ve mümkün olan süratle elde etmelerine ve sözleşmelere işçi aleyhine yetki kuralı konulmasına engel olmaya yönelik olup diğer yasalar ile işçiler yararına getirilen düzenlemelerin uygulanmasına engel olacak biçimde veya genele yönelik getirilen bir hakkın işçiler yönünden uygulanma imkanını ortadan kaldıracak biçimde dar yorumlanması doğru değildir.
1086 sayılı HUMK’un 21.maddesinde yer almayan ve zarar görene haksız fiilden doğan davasını zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da yerleşim yeri mahkemesinde açma imkanı veren HMK`nın 16. maddesi 01.10.2011 tarihinde yürürlüğe girmiş olup önceden planlaması veya iradesi olmaksızın zarara uğrayan mağdurun kendi yerleşim yeri mahkemesinde de dava açmak suretiyle hak araması kolaylaştırılmak istenmiştir.
İş Mahkemelerinde açılacak davalarda özel Kanun niteliğindeki 5521 sayılı Kanun’un yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanma önceliği bulunmakta ise de yine aynı Kanun’un 15. maddesine göre bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde uygulanma yeri olan ve genel Kanun niteliğinde bulunan 6100 sayılı HMK’nın 16. maddesi ile sonradan getirilen ve 01.10.2011 tarihinden itibaren haksız fiil sonucu zarara uğrayanlara haksız fiilden kaynaklanan davalarını yerleşim yeri mahkemelerinde açma imkanı tanıyan hükmün; özel Kanun ile getirilen seçimlik yetkiyi Sosyal Hukuk Devleti’nin gereklerine ve “işçinin korunması temel ilkesi” ne uygun ve karşılaştırmalı hukuktaki benzerlerinde olduğu gibi işçi yararına genişlettiği kabul edilerek HMK’nın 16. maddesinin, 5521 sayılı Kanun`un 5.maddesi ile tanınan seçimlik yetki kuralının yanında (ilaveten) uygulanması gerektiği kabul edilmelidir.
Yetkinin kamu düzenine ilişkin olmadığı hallerde yetki itirazı ancak ilk itiraz olarak en geç ilk oturumda ve davanın esasına girilinceye kadar ileri sürülebilir. Kesin yetki kuralı bulunmadığı durumlarda, hakim doğrudan (resen) yetkisizlik kararı veremez.
HMK’nin 16. maddesine göre, haksız fiilden doğan davalarda 6/1. maddedeki genel yetkiye ilaveten birden fazla mahkeme daha yetkili olup davacıya seçimlik hak tanınmıştır. HMK 7/1. maddesinin 2. cümlesine göre, haksız fiilin vuku bulduğu yer mahkemesi tüm davalılar için ortak yetkili mahkeme olsa bile, kesin yetkili mahkeme olarak kabulü isabetli olmadığı gibi, HMK`nın 6. maddesinde düzenlenen genel yetki kuralını kaldıracak şekilde de yorumlanamaz.
Davalıların birden fazla olduğu somut olayda; davacının HMK 7/1. maddesinin 1. cümlesindeki seçimlik hakkını, davalı şirketlerden ikisinin yerleşim yeri olan Ankara İş Mahkemesinde dava açarak kullanması, genel yetki kuralına uygun olup, mahkemece davanın esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yanılgılı değerlendirme ve yerinde olmayan gerekçeyle yetkisizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O halde, temyiz edenlerin bu yönü amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), toybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/2058 Karar : 2016/5048 Tarih : 3.05.2016
-
HMK 15. Madde
-
Sigorta Sözleşmelerinden Doğan Davalarda Yetki
Dava, hayat sigortasından kaynaklanan vefat tazminatının tahsili, ödenen kredi tutarlarının geri ödenmesi ve maddi ve manevi tazminat istemlerine ilişkindir.
… Tüketici Mahkemesince sigorta sözleşmesinden doğan davalarda HMK’nın 15. maddesi gereğince kesin yetki kuralı bulunduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
… Tüketici Mahkemesince ise davacıların yerleşim yerinin … olduğu gerekçesiyle karşı yetkisizlik kararı verilmiştir.
HMK’nın 15/2. maddesinde “(2) Can sigortalarında, sigorta ettirenin, sigortalının veya lehtarın leh veya aleyhine açılacak davalarda onların yerleşim yeri mahkemesi kesin yetkilidir.” düzenlemesi mevcuttur.
Somut olayda davacılar vekilinin, miras bırakanlarının davalı bankadan çektiği kredi nedeniyle davalı sigorta şirketince hayat sigortası yapıldığı, miras bırakanlarının ölümü sonrasında davalı sigorta şirketince vefat tazminatının ödenmediği, kredi taksitlerinin bir kısmının davacılarca ödendiği iddiasıyla, vefat tazminatının tahsili, davacılarca ödenen kredi tutarlarının geri ödenmesi, maddi ve manevi tazminata karar verilmesi istemleri ile dava açtıkları anlaşılmaktadır.
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunun 18/06/2014 gün ve 401 sayılı kararıyla … İlçesinin … Tüketici Mahkemesi yargı alanına bağlandığı anlaşılmaktadır. O halde; HSYK kararı ve HMK’nın 15/2. maddesi gereğince, uyuşmazlığın … Tüketici Mahkemesinde görülüp sonuçlandırılması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince … Tüketici Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 03.05.2016 gününde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/18767 Karar : 2016/757 Tarih : 21.01.2016
-
HMK 15. Madde
-
Sigorta Sözleşmelerinden Doğan Davalarda Yetki
Davacılar vekili, karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası olmayan minübüste yolcu olan müvekkillerinin murisi………..’in aracın başka bir araçla çarpıştığı kazada hayatını kaybettiğini, davalı hakkında yapılan icra takibine davalının haksız olarak itiraz ettiğini ileri sürerek, itirazın iptaline ve % 20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece yapılan değerlendirme sonucunda HMK’nın 15/2.maddesindeki düzenleme gereğince davacıların ikametgahı mahkemesinin kesin yetkili olduğu bu nedenle mahkemenin davaya bakmaya yetkili olmadığı gerekçesiyle mahkemenin yetkisizliğine, talep halinde dosyanın nöbetçi…. Asliye Hukuk Mahkemesine gönderilmesine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazasından kaynaklanan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece HMK 15/2. maddesi gereğince can sigortalarında sigorta ettirenin açacağı davalarda yerleşim yeri mahkemesinin kesin yetkili olduğu gerekçesi ile yetkisizlik kararı ile ….. Asliye Hukuk Mahkemesinin
yetkili olduğuna karar verilmişse ise de; dava karayolu yolcu taşımacılığı zorunlu koltuk ferdi kaza sigortası olmayan minübüste yolcu olan müvekkilinin murisi…..’in, aracın başka bir araçla karıştığı trafik kazasında hayatını kaybettiği iddiası ile davalı …na yönelik başlatılan icra takibine itirazın iptali istemine ilişkindir. Davacıların murisinin içinde olduğu aracın zorunlu koltuk ferdi kaza sigorta poliçesi yapılmadığından, bir can sigortası olan zorunlu koltuk ferdi kaza sigortalarında uygulanması gereken HMK 15/2 maddedeki yetki kuralının somut olayda uygulanma ihtimali yoktur. Somut olayda, HMK 16. maddesi gereğince haksız fiiln işlendiği yer olması itibariyle …….. Asliye Hukuk Mahkemesi davaya bakmaya yetkilidir. Mahkemece işin esasına girilerek varılacak uygun sonuç dairesinde bir karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi doğru olmayıp bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, 21.01.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/18607 Karar : 2015/10745 Tarih : 20.10.2015
-
HMK 15. Madde
-
Sigorta Sözleşmelerinden Doğan Davalarda Yetki
Davacı vekili, müvekkil şirketin ticari faaliyetleri sonucunda ürettiği ürünlerin vereceği her türlü maddi ve manevi zararların giderilmesi için davalı şirket ile 28/09/2006 tarihinde “Ürün Sorumluluk Sigorta Poliçesi” yapıldığını, 01/02/2007 tarihinde üretimi yapılan teleskopun, dava dışı T.Maden Pet. Ürün. San ve Tic. Ltd. Şti.’ye verdiği zarardan dolayı adı geçen firmanın alacak davası açtığını, söz konusu davada 18.678,00 TL’nin faizi ve ferileri ile birlikte ödenmesine karar verildiğini ve dosya borcu olan 37.000,00 TL’nin icra dairesine ödendiğini, müvekkili şirket tarafından ödenmek zorunda kalan bu bedelin poliçe kapsamında olduğunu, davalı şirkete ihtar yapılmasına rağmen ödenmemesi nedeniyle davalı aleyhine icra takibi yapıldığını, borçlunun icra takibine kötü niyetli olarak itiraz ederek takibinin durmasına neden olduğunu ileri sürerek davalının yaptığı itirazın iptaline, takibinin devamına, davalının itirazının kötü niyetli olması nedeniyle %20 den aşağı olmamak üzere icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın yetkisiz mahkemede açıldığını, süresinde ihbar yapılmadığını, talebin zamanaşımına uğradığını, esasa ilişkin olarak da poliçenin “Teminat Hasar Vuku” esasıyla verildiğini, bu esasa göre düzenlenen poliçelerde hasar talebi yapıldığı tarihte poliçenin yürürlükte olmasının esas olduğunu, ayrıca talep edilen hasar miktarın teminat kapsamı dışında bulunduğunu savunarak davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre, 6762 sayılı TTK’nın 1292. maddesi ihbar için rizikonun gerçekleşmesinden itibaren 5 günlük süre belirlendiği, sigortalının üçüncü kişiye vereceği tazminatın sigortacı tarafından ödenmesine ait mesuliyet sigortalarında ise hakkındaki mahkeme kararının kesinleştiğini sigortalının öğrendiği tarihten itibaren bu beş günlük sürenin başlayacağı, İstanbul 5. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2007/987 esas sayılı dosyasının 14/10/2010 tarihinde karara çıktığı, temyiz edilmekle bu kararın 24/01/2012 tarihinde onandığı, davacıya 09/03/2012 tarihinde tebliğ edildiği, 23/03/2012 tarihinde tashihi karar yoluna gidildiği, tashihi karar talebinin 07/02/2013 tarihi itibarı ile reddedilerek bu tarih itibarı ile kesinleştiği, buna karşılık davacının bu tarihten önce 02/07/2012 tarihinde davalı sigortacıya ihtar çekerek bilgilendirdiği anlaşıldığından 5 günlük ihbar yükümlülüğünü yerine getirdiği, yine zamanaşımı süresinin de 07/02/2013 tarihinden itibaren 5 günün sonrası 12/02/2013 tarihi itibarı başlayacağı, bu itibarla dava tarihi itibariyle zamanaşımı süresinin de dolmadığı, davacının zararı sigorta şirketine 02/07/2012 tarihinde ihbar ettiği için yargılama giderleri ve ihbardan önce işleyen faizden davalının sorumlu olmasının mümkün olmadığı gerekçeleriyle davanın kısmen kabulü ile takibin 18,678 TL asıl alacak 115 TL işlemiş faiz olmak üzere takibin 18.793 TL üzerinden devamına davalı itiraz etmekle takibin durmasına neden olduğundan alacağın %20’si olan 3.758,60 TL icra inkar tazminatının davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, davalının tazminat talebinin reddine karar verilmiştir.
Kararı, taraf vekilleri temyiz etmiştir.
1- Dava, “Ürün Sorumluluk Sigorta Poliçesi”nden kaynaklanan alacağın tahsili amacıyla başlatılan takibe vaki itirazın iptali istemine ilişkin olup, davalı tarafından iki haftalık cevap süresi içinde 01/03/2013 tarihinde yapılan yetki itirazı, mahkemece kurulan ara kararla HMK’nın 15. maddesi uyarınca reddedilerek yukarıda anılan gerekçe ile hüküm kurulmuştur.
Ancak, yukarıda ayrıntısı ifade edildiği üzere dava sorumluluk sigortasından kaynaklanmaktadır. Bu davalarda davacı, davayı HMK’nın 15. maddesinde bulunan ve kesin yetki niteliğinde olmayan özel yetki kuralı gereğince, tehlikenin doğduğu yer mahkemesinde açabilir. Somut olayda zarar, yani tehlike İstanbul’da meydana gelmiştir. Bunun yanında davacı, bu kesin yetki niteliğinde olmadığından davasını HMK’nın 6. maddesi uyarınca genel yetkili mahkeme olan, davalının yerleşim yeri mahkemesinde de açabilir. Somut olayda davalı şirketin yerleşim yeri de İstanbul’dur. Bunların yanında HMK’nın 14. maddesinde de şubenin yaptığı işlemlerden dolayı merkezin bulunduğu yer mahkemesinde dava açılabileceği gibi, şubenin işlemlerinden dolayı şubenin bulunduğu yerde de dava açılabileceğine dair düzenleme bulunmakta ise de, somut olayda şube tarafından yapılan bir işlem mevcut olmadığından şubenin bulunduğu yer mahkemesi yetkili değildir.
Bu açıklamalar karşısında davacının davasını yetkili mahkemelerden birinde açmadığının anlaşılmış olmasına ve davalının süresinde yaptığı itirazında gösterdiği Kadıköy Asliye Ticaret Mahkemeleri’nin de davalının yerleşim yeri itibariyle genel yetkili mahkeme olması karşısında, davalının yetki itirazının kabul edilerek dosyanın Kadıköy Asliye Ticaret Mahkemesi’ne gönderilmesi yönünde yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken, işin esasına girilerek hüküm kurulması doğru olmamış, hükmün bu nedenle davalı yararına bozulması gerekmiştir.
2- Bozma sebep ve şekline göre davacı vekilinin tüm ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenle, davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün davalı yararına BOZULMASINA, (2) nolu bentte açıklanan nedenle davacı vekilinin tüm ve davalı vekilinin diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, takdir olunan 1.100,00 TL duruşma vekalet ücretinin davacıdan alınıp davalıya verilmesine, ödedikleri temyiz peşin harcın istekleri halinde temyiz edenlere iadesine, 20/10/2015 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.