Tarafların Duruşmaya Daveti
HMK Madde 147
(1) Taraflar, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat ve sözlü yargılama için duruşmaya davet edilir.
(2) Taraflara gönderilecek davetiyede, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri, tahkikatın sona erdiği duruşmada sözlü yargılamaya geçileceği, sözlü yargılama için duruşmanın ertelenmesi hâlinde taraflara ayrıca davetiye gönderilmeyeceği ve 150 nci madde hükmü saklı kalmak kaydıyla, yokluklarında hüküm verileceği bildirilir.
HMK Madde 147 Gerekçesi
Bu madde 1086 sayılı Kanunun 213 üncü maddesini karşılamaktadır. Tasarıda, dava, cevap, cevaba cevap ve davalının ikinci cevap dilekçesi verilince veya ilgili süreler geçince, tarafların ön inceleme için davet edileceği ve yapılacak işlemler gösterilmiştir. O işlemler tamamlanmadan başka bir işlem yapılamaz. Bu yönün sağlanması amacıyla maddenin birinci fıkrası 1086 sayılı Kanunda yer alan düzenlemeden farklı bir biçimde düzenlenmiş; tarafların bundan sonraki tüm duruşmayı kapsar şekilde, oturumlara çağırılma şekli belirlenmiştir. Diğer unsurlar yönünden 1086 sayılı Kanunun 213 üncü maddesi hükümlerinden bir ayrılma söz konusu değildir.
Ancak, maddenin ikinci fıkra hükmü, mutlaka davetiye ile taraflara bildirilmelidir. Çünkü ihtara rağmen gelmeyen taraf, müeyyideye muhatap olacaktır.
HMK 147 (Tarafların Duruşmaya Daveti) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/20967 Karar : 2018/8200 Tarih : 27.06.2018
-
HMK 147. Madde
-
Tarafların Duruşmaya Daveti
Yargı organları tarafından çıkarılacak tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri dairesinde yapılması zorunludur (Tebligat K. m.l). Bu kanunda gösterilen usul dışında başka bir yolla yapılan tebligat geçersizdir. Posta işletmesi veya memur vasıtasıyla yapılan bütün tebliğlerin, Tebligat Kanununun 23. maddesine uygun bir tebliğ mazbatası ile tevsiki lazımdır. “Tebliğ, bir mazbata ile tevsik edilir.” (Teb. K. m.23, Tüzük m.33-34) Tebliğ mazbatası düzenlenmesi, yapılan tebliğin geçerlilik koşuludur. Davalı, Tebligat Kanununa göre usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliği zorunludur.
Mahkemece dava dilekçesinin davalıya usulüne uygun olarak tebliği yapılmış, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesinden sonra ön incelemeye geçilmiş, ön incelemenin duruşmalı yapılmasına karar verilerek, davalıya ön inceleme duruşmasına çağrı davetiyesi tebliğ edilmiş; ancak davalı taraf belirlenen ön inceleme duruşmasına gelmemiştir. Mahkemece, ön inceleme aşaması tamamlanıp tahkikata geçildiğine göre, davalının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 147. maddesi gereğince tahkikat duruşmasına davet edilmesi zorunludur. Bu yasal zorunluluğun gereği yapılmadan, davalının yokluğunda hüküm kurulması, davalının hukuki dinlenilme hakkına (HMK m. 27) aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 27.06.2018 (Çrş.)
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/20219 Karar : 2018/7690 Tarih : 20.06.2018
-
HMK 147. Madde
-
Tarafların Duruşmaya Daveti
Davacı erkek tarafından 28.07.2015 tarihinde dava açılmış, davalı kadın tarafından ise 07.12.2015 tarihinde birleşen boşanma davası açılmış ve 06.01.2016 tarihli dosya üzerinden verilen kararla eldeki dava dosyası ile birleştirilerek davacı-davalı erkeğin davasının reddine, davalı-davacı kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer’ilerine karar verilmiştir. Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir (HMK m. 122). Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ya da davalının cevap vermemesi halinde mahkemece ön inceleme duruşma günü belirlenir ve taraflar ön inceleme duruşmasına davet edilir (HMK m. 139). Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez (HMK m. 137). Taraflar, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra
tahkikat için duruşmaya davet edilir (HMK m. 147/1). Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir (HMK m. 186/1).
Somut olayda; davalı kadının birleşen boşanma dava dilekçesi davacı-davalı erkeğe tebliğ edilmemiş, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmamıştır.
Mahkemece, davacı-davalı erkek tarafından açılan davanın eldeki dava dosyasında birleştiği de gözetilerek, eldeki dava dosyasında birleşen boşanma davası bakımından dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının tamamlanması sonrasında ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti, taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği takdirde bu delillerin toplanması, toplanan diğer delillerle hep birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, birleşen dava yönünden usulünce dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmadan hüküm kurulması, hukuki dinlenilme hakkına (HMK m.27) aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 20.06.2018(Çrş.)
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2018/2952 Karar : 2018/6590 Tarih : 23.05.2018
-
HMK 147. Madde
-
Tarafların Duruşmaya Daveti
Yargı organları tarafından çıkarılacak tebligatın 7201 sayılı Tebligat Kanunu hükümleri dairesinde yapılması zorunludur. (Tebligat K. m.l) Bu kanunda gösterilen usul dışında başka bir yolla yapılan tebligat geçersizdir. Posta işletmesi veya memur vasıtasıyla yapılan bütün tebliğlerin, Tebligat Kanununun 23. maddesine uygun bir tebliğ mazbatası ile tevsiki lazımdır. “Tebliğ, bir mazbata ile tevsik edilir.’’ (Teb. K. m.23, Tüzük m.33-34) Tebliğ mazbatası düzenlenmesi, yapılan tebliğin geçerlilik koşuludur. Davalı, yurt dışında olduğuna göre, 7201 sayılı Tebligat Kanununun 4829 sayılı yasayla değişik 25. ve 25/a maddesi gereğince usulüne uygun olarak dava dilekçesi ve duruşma gününün tebliği zorunludur.
Mahkemece davalının adresi araştırılarak yaşadığı yer olan … …. .41. … adresine iki defa dava dilekçesi tebligatı çıkartılmış ancak çıkartılan tebligatlar iade olunmuştur. Mahkemece, davalıya ilanen tebligat yapılarak dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliğ olunmuş, dilekçeler teatisinden sonra ön incelemeye geçilmiş, ön incelemenin duruşmalı yapılmasına karar verilerek, davalıya ön inceleme duruşmasına çağrı davetiyesi tebliğ edilmiş; ancak davalı taraf belirlenen ön inceleme duruşmasına gelmemiştir. Mahkemece, ön inceleme aşaması tamamlanıp tahkikata geçildiğine göre, davalının Hukuk Muhakemeleri Kanununun 147. maddesi gereğince tahkikat duruşmasına davet edilmesi zorunludur. Bu yasal zorunluluğun gereği yapılmadan, davalının yokluğunda hüküm kurulması, davalının hukuki dinlenilme hakkına (HMK m. 27) aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 23.05.2018(Çrş.)
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/24978 Karar : 2018/4549 Tarih : 4.04.2018
-
HMK 147. Madde
-
Tarafların Duruşmaya Daveti
Dava, tapu kaydındaki aile konutu şerhinin kaldırılması isteğine ilişkindir. Davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmemiş, sadece tensip zaptı ekli ön inceleme duruşma gününü bildirir davetiye tebliğ edilmiş, davalı vekili ön inceleme duruşması için mazeret dilekçesi verdiği halde, mahkemece mazeret konusunda da bir karar verilmeyerek, davalının yokluğunda hüküm verilmiştir. Mahkeme ön inceleme duruşmasında taraflar arasındaki uyuşmazlıkları belirler, taraf delillerinin sunulması ve toplanması için gerekli işlemleri yapar (HMK m.137). Tahkikat duruşması tespit edilen uyuşmazlıklar esas alınarak yürütülür ve taraflar tahkikat için ayrıca duruşmaya davet edilir (HMK m.147). Açıklanan sebeplerle davalıya usulüne uygun dava dilekçesi tebliğ edilmeden, ön inceleme ve tahkikat duruşması kanuna uygun yapılmadan verilen karar usul ve kanuna aykırı olup, hukuki dinlenilme hakkının açık ihlalidir. Bu sebeplerle kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 04.04.2018 (Çrş.)
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/16044 Karar : 2018/3013 Tarih : 12.03.2018
-
HMK 147. Madde
-
Tarafların Duruşmaya Daveti
Dava 11.06.2015 tarihinde açılmış, mahkemece düzenlenen 11.06.2015 tarihli tensip tutanağı ile ön inceleme duruşmasının 17.09.2015 tarihine bırakılmasına karar verilmiş, dava dilekçesi ve duruşma günü davalılara tebliğ edilmiş, davalılardan banka 06.07.2015 tarihinde cevap dilekçesi sunmuş, davacı kadın 07.09.2015 tarihinde sunduğu cevaba cevap dilekçesi davalılara tebliğ olunmadan ön inceleme duruşması yapılmış, davalılar ön inceleme duruşmasına katılmamış, ön inceleme duruşmasında uyuşmazlık konuları belirlenmeden ve tahkikat aşamasına geçildiği yönünde bir karar alınmadan yargılama 05.11.2015 tarihine ertelenmiş ve tahkikat aşamasına dair işlemler yapılarak yargılama sonuçlandırılmıştır.
Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır. Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez (HMK m. 137/1-2). Taraflar, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tahkikat için duruşmaya davet edilir (HMK m. 147/1). Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir (HMK m. 186/1).
Yukarıda belirtilen yasal düzenlemelerden açıkça anlaşıldığı üzere mahkemece Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda belirlenen düzenlemelere aykırı şekilde yargılama sonuçlandırılmıştır. O halde mahkemece yapılacak iş; dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlandıktan sonra ön inceleme duruşma gününün taraflara tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti, taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği takdirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen delillerin toplanması ile bir sonuca ulaşmaktan ibarettir. Açıklanan bu hususlara riayet edilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 12.03.2018(Pzt.)
YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/15196 Karar : 2017/2518 Tarih : 28.03.2017
-
HMK 147. Madde
-
Tarafların Duruşmaya Daveti
Davacı vekili, müvekkilinin davalı … ile dava dışı Karat … arasında imzalanan genel kredi sözleşmesine kefil olduğunu, bu kredi sözleşmesinin teminatı olarak alınan senedin kredi borcu ödenmediği için müvekkili aleyhine takibe konulduğunu, müvekkilinin kefaletine ilişkin sözleşmenin geçerli olmadığını ve davalı bankanın kötüniyetli olduğunu ileri sürerek müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespiti ile kötüniyet tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, müvekkili ile davacı arasında imzalanan kefalet sözleşmesinin geçerli olduğunu savunarak davanın reddi ile tazminata karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, tüm dosya kapsamına göre, davaya konu bono ve kefalet sözleşmesinin davacı şirket yetkilisi tarafından imzalandığı, davacı şirket esas sözleşmesinin kefaleti yasaklayan bir hüküm içermediği gibi taraflar arasında imzalanan kefalet sözleşmesinin mevzuata aykırı bir yanı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine, şartlar oluşmadığı için kötüniyet tazminatı isteğinin reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
6100 sayılı HMK ile yazılı yargılama usulünde ilk derece yargılaması beş aşamadan oluşmaktadır. Bunlar, davanın açılması ve karşılıklı dilekçelerin verilmesi, ön inceleme, tahkikat, tahkikatın sona ermesi ve sözlü yargılama ile hükümdür.
Davanın açılması üzerine dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır.
Mahkemece ön inceleme aşamasından sonra tahkikat işlemine gerek olmaması halinde nihai bir karar verilebilir (HMK m.138-142). Ancak mahkemenin ön inceleme aşamasında nihai karar verebilmesi için dava şartlarından birinin bulunmaması, ilk itirazların yerinde olması, hak düşürücü sürenin geçmiş olması ve zamanaşımı def’inin dinlenebilir olması gerekir. Mahkemece bu nedenler dışında işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse, HMK’nun 143. ve devamı maddeleri uyarınca tahkikat aşamasına geçilmeli ve özellikle HMK`nun 147. maddesi uyarınca taraflar tahkikat için duruşmaya davet edilmeli, tarafların tahkikatın tümü hakkındaki açıklamalarından sonra, tahkikatı gerektiren bir husus kalmadığı durumda, tahkikatın bittiği taraflara tefhim edilmeli(HMK m.184), mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra sözlü yargılama ve hüküm için tayin olunacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki yanı davet etmeli ve davetiyeye belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususunu bildirmeli, sözlü yargılamada ise taraflara son sözlerini sorup, hüküm vermelidir (HMK m.186). 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama kesitlerine, kanunda belirtilen sebepler dışında uyulmadan karar verilemez.
Hal böyle olunca, mahkemece 02/03/2016 günlü duruşma oturumunda tahkikatın bittiği tefhim edilmeden (HMK m.184) ve sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunulması amacı ile davet hususu yerine getirilmeden karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre davacı vekilinin öteki temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, vekili Yargıtay duruşmasında hazır bulunan davacı yararına takdir edilen 1.480,00 TL duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya ödenmesine, peşin harcın istek halinde iadesine, 28/03/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/27709 Karar : 2017/3124 Tarih : 7.03.2017
-
HMK 147. Madde
-
Tarafların Duruşmaya Daveti
Davacı Hazine vekili, dava konusu … ada … parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu ve davalı lehine 3402 sayılı Yasa’nın 14. ve 17. maddesinde belirtilen şartların oluşmadığı gerekçeleriyle dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, dava konusu taşınmazın murislerinden intikal ettiğini ve tarım arazisi olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın son 15 yıldır kullanılmayan taşlık ve bor halinde olduğu, tarımsal faaliyetin yapılmadığı, 20 yıldan fazla süredir malik sıfatıyla zilyetliğin bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne, taşınmazın tapu kaydının iptali ile aynı vasıf ve mesaha ile davacı Hazine adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yazılı yargılama usulüne (HMK. md. 118-186) tabidir. Dava dilekçesinin davalılara tebliğinden (HMK. md. 122) sonra hangi usuli işlemlerin yapılacağı 6100 sayılı HMK’nun 122 vd. maddelerinde; yargılamadaki dilekçelerin değişimi (HMK. md. 126-136), ön inceleme (HMK. md. 137-142) kesitleriyle ilgili usulü işlemlerin tamamlanması, varsa dava şartları ve ilk itirazlar hakkında bir karar verilmesi (HMK.md.138), yoksa tahkikat aşamasına (HMK. md. 143 vd.) geçilerek sonucuna göre karar verilmesi şeklinde gösterilmiştir. 6100 sayılı HMK’nda kesitli yargılama öngörülmüş olup, ön inceleme duruşması ile tahkikat aşaması kesitleri ayrı belirlenerek, ön inceleme ve tahkikat duruşmasının bir arada yapılması koşulları yine yasada gösterilmiştir.
6100 sayılı HMK’na göre, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra, ön inceleme yapılması zorunludur (m. 137/1). Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerin sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez (m. 137/2). Şu halde, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verilmesi mümkün ise de, bu yönlerden yapılan inceleme tamamlandıktan sonra tahkikat için duruşma günü tebliğ edilip, taraflara bildirilmesi usulen zorunludur. Çünkü tahkikat, tarafların ön inceleme duruşmasında anlaşamadıkları hususlar esas alınarak yürütülecektir (m. 140/3).
Somut olaya gelince; Mahkemece düzenlenen tensip tutanağında ön inceleme duruşmasının 07.12.2012 tarihinde yapılmasına karar verilmiş, davalıya dava dilekçesi, tensip zaptı ve duruşma günü tebliğ edilmiş; ancak davalı taraf belirlenen ön inceleme duruşmasına gelmemiştir. Mahkemece, ön inceleme duruşması yapılmasına karar verildiği, davalının duruşmaya gelmediği ve ön inceleme duruşmasında dava usule ilişkin sebeplerle karara bağlanmayıp tahkikat aşamasına geçildiğine göre, davalının HMK’nun 147/1 maddesi gereğince tahkikat duruşmasına davet edilmesi zorunludur. Bu yasal zorunluluğun gereği yapılıp, davalının tahkikat duruşmasında bulunmasına olanak sağlanmaksızın, davanın esası hakkında hüküm kurulması, davalının hukuki dinlenilme hakkına (HMK md. 27) aykırı olmuştur.
Diğer yandan HMK’nun 280.maddesinde (HUMK’nun 282. m.) “Bilirkişi, raporunu varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak Mahkemeye verir, verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” denmektedir. Buradaki amaç tarafların raporu okuyup değerlendirmeleri ve varsa itirazlarını bildirebilmeleridir. Bu durumda, taraflara raporun tebliğ edilmesi ve sonrasında taraflarca rapora itiraz edilmemesi halinde rapor itiraz etmeyen bakımından kesinleşir. Artık rapora itiraz etme imkanı ortadan kalkar. Bu husus kesin sürelerle ilgili düzenlemelerin de bir sonucudur. Mahkemece, 12.04.2014 tarihli keşif sonrasında alınan bilirkişi raporları da davalı tarafa tebliğ edilmemiştir. Bilirkişi raporlarının HMK’nun 280. maddesi (HUMK’nun 282. m.) davalıya tebliğ edilmemesi de yukarıda zikredilen hukuki dinlenilme hakkının ihlali anlamındadır.
Taraflar yargılamanın her aşamasında yargılamada başarı olanaklarını zayıflatacak her türlü sunumdan bilgi edinme hakkına sahiptirler. Bu hakkın ihlali de AİHM tarafından AİHS’nin ihlali olarak kabul edilmektedir. O halde davalı tarafa, ülkemizin de tarafı olduğu ve Anayasa’nın 90. maddesi gereği iç hukukun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6., 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma dolayısıyla hukuki dinlenilme hakkı da gözetilerek özellikle, davalı tarafın HMK’nun 147/1 maddesi gereğince tahkikat duruşmasına davet edilmesi, HMK’nun 280.maddesi (HUMK’nun 282. mad.) gereği bilirkişi raporlarının usule uygun şekilde tebliğ edilerek itirazlarını sunması için süre ve imkan verilmesi, bu hususta gerekirse HMK’nun 145. maddesinin de göz önünde tutulması, ondan sonra tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, davalı tarafın savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracak şekilde yargılamaya devam edilerek işin esasına ilişkin hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davalının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelen temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 07.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/12727 Karar : 2016/1139 Tarih : 4.02.2016
-
HMK 147. Madde
-
Tarafların Duruşmaya Daveti
Dava, tapu iptali tescil ve alacak isteklerine ilişkindir.
Davacılar, mirasbırakan babaanneleri …`nun 23, 43, 105 ve 163 parsel sayılı taşınmazdaki paylarını 26.07.1991 tarihinde satış göstermek suretiyle davalı oğluna devrettiğini, temlikin mirastan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, 24 ve 105 sayılı parsellerin 3.kişiye devredilmesi sebebiyle bedele, 43 ve 163 sayılı parseller yönünden ise tapu iptal tescil olmazsa tazminata karar verilmesini istemişlerdir.
Mahkemece, tensiple hak düşürücü süre nedeniyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden, davacıların 03.06.1992 tarihinde ölen mirasbırakan …‘ın torunu oldukları, murisin 26.07.1991 tarihli resmi akit ile dava konusu 24, 43, 105 ve 163 parsel sayılı taşınmazlardaki paylarını davalı oğlu …`na satış suretiyle temlik ettiği anlaşılmaktadır.
Bilindiği ve 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 26. ve 33. (1086 sayılı HUMK`nin 74 ve 76. md.) maddelerinde düzenlendiği üzere davada vakıaları bildirmek taraflara; bildirilen vakıalara göre hukuki sebepleri belirlemek ve buna uygun yasa hükümlerini uygulamak hakime yüklenen bir görevdir.
Somut olayda, dava dilekçesinin içeriği ve iddianın ileri sürülüş biçiminden davada muris muvazaası hukuksal nedenine dayanıldığı açıktır.
Hemen belirtilmelidir ki; muris muvazaası iddiasına dayalı davalar, terekeye karşı yapılan haksız fiil niteliğini taşıdığından ve yolsuz tescil niteliğinde olduğundan, herhangi bir zamanaşımı veya hak düşürücü süreye tabi olmaksızın her zaman açılabileceği sapma göstermeyen yargısal içtihatlar ve aynı yöndeki öğreti görüşü ile benimsenmiştir.
Öte yandan; Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hukukumuzda, ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunlar sırası ile dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hüküm aşaması olduğu açıktır. Bu aşamalar içerisinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır.
Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi; mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere “ön inceleme” adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir. Bu bağlamda anılan Yasanın 137. maddesinde, ön incelemenin kapsamı, 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, 139. maddesinde, ön inceleme duruşmasına davet, 140. maddesinde ise, yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşmasına yer verilmiştir.
HMK`nin ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde, “ dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği “ belirtilmiştir.
Ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemler yapılabilir, ancak tahkikata yönelik işlemler yapılamaz.
HMK`nin 137. maddesinin ikinci fıkrasında ise, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği düzenlenmiştir. Gereksiz duruşmalara ilişkin uygulamadaki eski alışkanlıkların devam etmesinin kesin olarak önüne geçilmesi amacıyla kanun koyucu, ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve bu aşamada alınması gereken kararlar alınmadan tahkikat aşamasına geçilmesini ve tahkikat için duruşma günü belirlenmesini kesin bir ifade ile (emredici nitelikteki bir düzenlemeyle) yasaklamıştır.
HMK`nun 147. maddesinde ise, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra tarafların tahkikat için duruşmaya davet edileceği belirtilmiştir.
Bu düzenlemelerin emredici nitelikte olduğu açıktır.
Somut olayda; davanın tapu iptali tescil ve bedel isteklerine ilişkin olduğu ve 6100 sayılı HMK.nın hükümleri gereğince, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenmesi; bu konularda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, 6100 sayılı HMK.nın 137. ve 140. maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi ile iddianın esasının araştırılması, tarafların iddia ve savunmaları doğrultusunda gerekli araştırmanın yapılarak, tanıkların dinlenmesi ve hasıl olacak sonuca göre bir karar verilmesi gerektiği kuşkusuzdur.
Hâl böyle olunca, 6100 sayılı HMK`nun 320/1. Maddesinin somut olayda uygulanamayacağı gözetilerek ön inceleme aşaması duruşmalı yapılmadan ve tahkikat aşamasına geçilmeden evrak üzerinden karar verilmiş olması doğru olmadığı gibi muris muvazaası iddiası yönünden işin esasının incelenmesi gerekirken, hukuki nitelendirmede yanılgıya düşülerek yazılı şekilde karar verilmiş olması da isabetsizdir.
Davacılar vekilinin temyiz itirazları yerindedir. Kabulü ile, hükmün açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/2075 Karar : 2015/369 Tarih : 26.01.2015
-
HMK 147. Madde
-
Tarafların Duruşmaya Daveti
Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanan iş bedeline ilişkin icra takibine itirazın iptali ve icra inkar tazminatının davalıdan tahsili talebine ilişkin olup, mahkemece kısmen kabul kısmen red yönünde verilen karar, davalı vekilince süresinde temyiz edilmiştir.
Mahkemece ön inceleme aşamasında icra takibine konu faturaya dayalı işin davacı yüklenici tarafından yapıldığının davalı iş sahibi tarafından da kabul edildiği, davalı iş sahibinin ödeme defi`nde bulunduğu ancak ödeme olgusunu ispat etmesi gerekirken, davaya cevap vermeyerek iddiasını ispatlayamadığından alacağın sabit olup, faiz talebinden de feragat edilmesi üzerine davanın asıl alacak üzerinden kısmen kabulüne, davalı iş sahibi itirazında haksız olduğundan icra inkar tazminatına hükmedilmesi gerektiği belirtilerek esasa ilişkin hüküm kurulmuştur.
Dava, 6100 sayılı HMK’nın yürürlükte olduğu 06.08.2013 tarihinde açılmıştır. 6100 sayılı HMK`da ilk derece yargılamasında yazılı yargılama usulü beş aşamadan oluşacak şekilde düzenleme yapılmıştır. Bunlar; 1) Davanın açılması ve dilekçeler aşaması, (madde 118,126-136) 2) Ön inceleme, (madde 137-142) 3) Tahkikat, (madde 143-293) 4) Sözlü Yargılama (madde 184-186) ve 5) Hükümdür. (madde 294).1086 sayılı HUMK zamanında yazılı yargılama usulü 4 aşama (ön inceleme aşaması hariç ) olarak düzenlenmiş ve bu aşamaların her biri bir diğerinin içine geçmiş şekilde olduğundan gereksiz işlem yapılmasına ve yargılamaların uzun sürmesine sebebiyet vermekte iken kanun koyucu bu sakıncaların önüne geçmek için bu aşamaları sıkı kurallara bağlamış ve bir aşama bitirilmeden diğer aşamaya geçmeyi engellemek istemiştir.
Mahkemece, dilekçelerin (dava - cevap - cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri) karşılıklı verilmesinden sonra, ön inceleme için bir duruşma günü tespit ederek taraflara bildirilir. Çıkarılacak davetiyede, duruşma davetiyesine ve sonuçlarına ilişkin diğer hususlar yanında, taraflara sulh için gerekli hazırlığı yapmaları, duruşmaya sadece taraflardan birinin gelmesi ve yargılamaya devam etmek istemesi durumunda, gelmeyen tarafın yokluğunda yapılan işlemlere itiraz edemeyeceği ve diğer tarafın, onun muvafakati olmadan iddia ve savunmasını genişletebileceği yahut değiştirebileceği ayrıca ihtar edilir (madde 139). Hakim, ön inceleme duruşmasında, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verebilmek için gerekli görürse tarafları dinler; daha sonra, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususları tek tek tespit eder. (HMK 140/1 madde). Uyuşmazlık konularının tespitinden sonra hakim, tarafları, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder; bu teşvik özellikle yasak savma ya da kanuni gerekliliğin yerine getirilmesi amacıyla değil, sonuca odaklanmak suretiyle gerçekten tarafların uyuşmazlığı bitirmeleri yönünde teşvik edecek şekilde yapılarak bu konuda sonuç alınacağı kanaatine varırsa, bir defaya mahsus olmak üzere yeni bir duruşma günü tayin eder (HMK 140/2 madde). Bu yönde bir kanaat edinmediği takdirde; ön incelemeye devam ederek ön inceleme duruşmasının sonunda, tarafların sulh veya arabuluculuk faaliyetinden bir sonuç alıp almadıkları, sonuç alamadıkları takdirde anlaşamadıkları hususların nelerden ibaret olduğu tutanakla tespit edilir. Bu tutanağın altı, duruşmada hazır bulunan taraflarca imzalanır. Tahkikat bu tutanak esas alınmak suretiyle yürütülür (madde 140/3). Ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir. Bu hususların verilen kesin süre içinde tam olarak yerine getirilmemesi halinde, o delile dayanmaktan vazgeçilmiş sayılmasına karar verilir (madde 140/5). Özellikle dikkat edilmesi gereken nokta; ön inceleme duruşması tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği hususudur (madde 137/2).
Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hakim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def`ileri inceleyerek karara bağlar. (madde 142/1). Mahkemece ön inceleme aşaması tamamlandıktan sonra tahkikat işlemine gerek olmaması halinde nihai bir karar verebilir (HMK madde 138-142). Mahkemece ön inceleme aşamasında nihai karar verebilmesi için dava şartlarından birinin bulunmaması, ilk itirazların yerinde olması ya da hak düşürücü süre nedenlerin gerçekleşmesi gerekir. Bir başka deyişle ön inceleme duruşmasında verilecek kararlar usule ilişkin kararlar ile sınırlı olup, davanın esası hakkında (feragat, sulh, kabul gibi davayı sona erdiren taraf işlemleri hariç) karar verilemez. Bu hususlar dışında işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra taraflar tahkikat için duruşmaya davet edilir. Taraflara gönderilecek davetiyede, belirlenen gün ve saatte geçerli bir özrü olmadan mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde, duruşmaya yokluklarında devam edileceği ve yapılan işlemlere itiraz edemeyecekleri bildirilir (madde 147).
Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir. Sözlü yargılamada mahkeme, taraflara son sözlerini sorar ve hükmünü verir (madde 186).
Bu genel anlatımlar ışığında somut olaya gelince; mahkemece davalıya ön inceleme duruşmasına çağrı kağıdı tebliğ edilmiş, ancak davalı taraf ön inceleme duruşmasına katılmadığı gibi kendisini de vekil ile temsil ettirmemiştir.
Mahkemece ön inceleme aşaması tamamlanmış, tahkikat aşamasına geçilmiş ise de; davalı taraf 147. maddenin amir hükmüne aykırı bir şekilde duruşmaya davet edilmeksizin davacı taraf beyanına göre hüküm kurulmuştur. Tahkikat aşamasına geçildiğine göre davalı tarafın 6100 sayılı HMK`nın 147. maddesi uyarınca tahkikat duruşmasına davet edilmesi zorunludur. Bu yasal zorunluluğun gereği yapılıp davalının tahkikat duruşmasına katılması imkanı sağlanmadan davanın esası hakkında hüküm kurulması Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenilme hakkına aykırıdır ( HMK madde 27).
Bu nedenlere mahkemece 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, ön inceleme duruşması tamamlanıp tahkikata geçilmesine rağmen davalı tarafın tahkikat duruşmasına davet edilmeksizin esasa ilişkin karar verilmek suretiyle davalının hukuki dinlenilme hakkına aykırı davranılması usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle, hükmün davalı yararına ( BOZULMASINA ), ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karara karşı tebliğ tarihinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme isteminde bulunulabileceğine oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas: 2014/2-20 Karar: 2015/1753 Tarih: 01.07.2015
-
HMK 147. Madde
-
Tarafların Duruşmaya Daveti
Taraflar arasındaki “boşanma” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda; Ankara 2.Aile Mahkemesince davanın kısmen kabulüne dair verilen 04.06.2012 gün ve 2012/821 K. sayılı kararın incelenmesi davalı vekili tarafından istenilmesi üzerine, Yargıtay 2. Hukuk Dairesinin 28.03.2013 gün ve 2012/22296 E., 2013/8523 K. sayılı ilamı ile;
(…Dava, 18.01.2012 tarihinde açılmıştır. Mahkemece 02.3.2012 tarihli tutanakla ön incelemenin duruşmalı yapılmasına ve davalıya delillerini bildirmesi için ihtar gönderilmesine karar verilmiş ve bu ihtar 12.03.2012 tarihinde davalıya tebliğ edilmiştir. Davacı ön inceleme duruşmasından önce 14.02.2012 tarihinde delil listesini ibraz etmiş, davalı ise ön inceleme duruşmasına kadar herhangi bir delil bildirmemiştir. 09.04.2012 tarihinde ön inceleme duruşması yapılmış ve tarafların anlaşamadıkları hususlar tespit edilmiştir. Hukuk Muhakemeleri Kanununun yer alan hüküm; “tarafların dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belge niteliğindeki delillerin ve başka yerden getirtilecek belgelerin, bulundukları yerlerle ilgili açıklama yapmaları için, ön inceleme duruşmasında iki haftalık kesin süre verilmesine” ilişkindir. Ön inceleme duruşması yapılmadan, tensiple taraflara, dilekçelerinde göstermiş oldukları ve belge niteliğindeki delilleri sunmaları veya bulundukları yerlerle ilgili açıklamada bulunmaları için süre verilmesi sonuç doğurmaz. Öte yandan; delil, çekişmeli vakıaların ispatı için gösterilir. (HMK. m. 187/1) Ön inceleme duruşması yapılmadan, tarafların üzerinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususlar belirlenmeden, taraflardan tanıklarının isim ve adreslerini göstermeleri de beklenemez.
Bu sebeple ön inceleme duruşmasının sonunda davalıya delillerini bildirmesi için süre verilmesi, gösterildiği takdirde davalı delillerinin toplanması ve gerçekleşecek sonucu uyarınca bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ile hüküm tesisi usul ve yasaya aykırıdır …)
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle, yeniden yapılan yargılama sonunda, mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
TEMYİZ EDEN: Davalı vekili
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Dava, TMK’nın 166/1 uyarınca evlilik birliğinin temelden sarsılması hukuksal sebebine dayalı boşanma davası ile boşanmanın fer’isi niteliğindeki velayet, nafaka ve tazminat isteklerine ilişkindir.
Davacı vekili, tarafların 2003 yılında evlendiklerini, 2001 doğumlu çocuklarının olduğunu, davalının davacıyı aşağıladığını, en yakın bayan arkadaşlarından ve hatta ailesinden kıskandığını, şiddet uyguladığını, davalının işlettiği lokale ait içki şişelerini evin değişik odalarına hatta çocuğun yatak odasına depoladığını, işten geç saatlerde sabaha karşı geldiğini, davacıyı ve kızını uyandırarak kendisi ile ilgilenilmesini istediğini, davacının fıtık ameliyatı olduğunda davalının hastanede ziyaret etmediğini, taburcu olduğunda hastaneden çıkarmaya dahi gelmediğini, çocuğuna karşı ilgisiz olduğunu müşterek hanenin elektrik su faturaları dışındaki ihtiyaçlarını karşılamadığını belirterek, tarafların boşanmalarına karar verilmesini, müşterek çocuğun velayetinin davacıya verilmesini, müşterek çocuk için davacı lehine 1000TL nafakaya hükmedilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, taraflar arasında herhangi bir geçimsizlik olmadığını, davalının işi gereği eve geç saatlerde geldiğini, davacının ailesiyle görüşmesine hiç bir zaman engel olmadığını, aile içindeki problemin davalının işletmekte olduğu lokale zam geleceğini düşünerek fazla miktarda almış olduğu içkileri hırsızlık olabileceğinden evde bir süre depolanmasından kaynaklandığını ancak bunları en kısa sürede lokale taşıdığını, davacının kız kardeşinin aile içi işlerine karışmasını istemediğini, belirterek, öncelikle davanın reddine karar verilmesini, boşanmada ısrar edilmesi durumunda ayrılık kararı verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, davacı tarafından açılan boşanma talepli dava nedeniyle, 24.01.2012 tarihli tensip zaptı hazırlandığını, tensip zaptının savunmanın dayanağı olarak ileri sürülen her bir vakıanın hangi delillerle ispat edeceğini bildirmesi, ile de delilleri mahkememize ibraz etmesi, ile de tüm delillerini, tanıklarının isim ve adreslerini yazılı olarak iki hafta içerisinde mahkemeye bildirmesi için davalıya ihtarat yapıldığı, buna rağmen davalı tarafından bir delil bildirilmemesi üzerine delil bildirme yükümlülüğüne dair ihtar başlıklı açıklamanın tebliğ edildiğini, yine de davalı tarafından bu aşamalarda herhangi bir delil bildirilmediği, bu nedenle 09.05.2012 tarihli tahkikat duruşmasında davalı vekilinin delil bildirme talebinin reddedildiğini, evlilik birliğinin davacı eş Medine Özcan yönünden temelinden sarsıldığının dinlenen davacı tanıklarının beyanlarından anlaşıldığından kusurun davalıda olduğu kanaatine varılarak davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına dair verilen karar davalı vekilinin temyizi üzerine; Özel Dairece yukarda başlık bölümünde metni aynen yazılı olan karar ile bozulmuş; mahkemece, önceki gerekçeler tekrar edilip genişletilerek direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararını davalı vekili temyize getirmektedir.
Direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; ön inceleme duruşması yapılmadan tensip tutanağı ile davalının delillerini sunması için süre verilip verilemeyeceği, cevap dilekçesinde delil bildirmeyen davalıya ön inceleme duruşmasında delillerini bildirmesi için süre verilmesinin gerekip gerekmediği, mahkemece usulüne uygun olarak ön inceleme duruşmasının yapılıp yapılmadığı, tahkikat aşamasında davalıya delillerini bildirme hakkının tanınıp tanınamayacağı; bunların sonucu olarak davalının hukuki dinlenilme hakkının ihlal edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hukukumuzda ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunlar sırası ile; dilekçelerin karşılıklı verilmesi, ön inceleme, tahkikat, sözlü yargılama ve hükümdür. Bu aşamalar içinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır.
Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi; mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere “ön inceleme” adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir (H. Pekcanıtez/O. Atalay/ M.Özekes, Medeni Usul Hukuku, 11 Bası, s.375-376).
6100 sayılı HMK’nın , ön incelemenin kapsamı, 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, 139. maddesinde ön inceleme duruşmasına davet, 140. maddesinde ise yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.
6100 sayılı HMK’nın ön incelemenin kapsamı başlıklı , dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemler yapılabilir, ancak tahkikata yönelik işlemler yapılamaz.
HMK’nın ikinci fıkrasında ise ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği düzenlenmiştir. Gereksiz duruşmalara ilişkin uygulamadaki eski alışkanlıkların devam etmesinin kesin olarak önüne geçilmesi amacıyla Kanun koyucu, ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve bu aşamada alınması gereken kararlar alınmadan tahkikat aşamasına geçilmesini ve tahkikat için duruşma günü belirlenmesini kesin bir ifade ile (emredici nitelikteki bir düzenlemeyle) yasaklamıştır (H. Pekcanıtez/O. Atalay/M.Özekes, a.g.e., s.375-376).
Tüm bu hususlar dikkate alındığında, dilekçeler aşaması tamamlandıktan sonra öncelikle dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazların incelenmesi; bu konularda olumlu veya olumsuz bir karar verilmesi, dosya üzerinden karar verilemeyen dava şartları ile ilk itirazlar hakkında karar verilmek ve diğer ön inceleme işlemlerini yapmak üzere tarafların ön inceleme duruşmasına davet edilmesi, 6100 sayılı HMK 137, 140 maddelerine göre ön inceleme duruşmasında gerekli usul işlemleri yapıldıktan sonra, tahkikat duruşmasına geçilmesi gerekir.
Somut olayda; dava 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girdiği 01.10.2011 tarihinden sonra 18.01.2012 tarihinde açılmıştır. Mahkemece 02.03.2012 tarihli ön inceleme tutanağı ile ön incelemenin duruşmalı yapılmasına ve ön inceleme duruşmasının 09.04.2012 gününe bırakılmasına karar verilmiştir. Mahkemece ön inceleme günü olarak belirlenen 09.04.2012 tarihli oturumda taraf vekillerinin tarafların aralarında sulh olma imkanının bulunmadığını tespit ettikleri, anlaşmazlık konularının dava ve cevap dilekçelerindeki hususlar olduğuna ilişkin beyanları ve imzaları alınmış ve duruşma, ön inceleme aşamasının tamamlanıp tamamlanmadığı ve tahkikata geçilip geçilmediği belirtilmeksizin ayrıca tahkikat ve sözlü yargılama için davet zorunluluğu yok sayılarak 09.05.2012 gününe bırakılmıştır.
Mahkemece, ön inceleme aşamasında yapılması gereken usul işlemlerinin (HMK.m.137-142) yapılması, ön inceleme duruşmasında tarafların anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tek tek tespit edilmesi, ön inceleme sonuç tutanağı düzenlenip bu tutanağın taraflara imzalatılması ve HMK’nın 147., 186/1 maddelerine göre tarafların tahkikat ve sözlü yargılamaya davet edilmesi, ön inceleme aşamasında yapılması gereken tüm işlemler yapıldıktan sonra tahkikata geçilmesi gerekirken ön inceleme duruşması usulüne uygun yapılmadan tahkikat aşamasına geçilerek davanın esası hakkında karar verilmesi doğru bulunmamıştır.
O halde yukarıda açıklandığı üzere direnme kararının ön inceleme duruşmasının usulüne uygun olarak yapılmaması nedeniyle kararın, değişik gerekçe ile bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Davalı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile direnme kararının yukarıda açıklanan değişik nedenlerden dolayı usulden bozulmasına, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, 01.07.2015 gününde yapılan ikinci görüşmede oyçokluğu ile, karar verildi.
KARŞI OY YAZISI
6100 sayılı ile usul hukukumuzda yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi, mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere “ön inceleme” adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir (Prof. H. Pekcanitez/Prof. O. Atalay/Prof. M.Özekes, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları, 2011, 11 Bası, s.375, 376).
6100 sayılı HMK’nın ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyeceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulh veya arabuluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği belirtilmiştir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında ise ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği belirtilmiştir. Şu durumda ön inceleme safhasının, dosya üzerinde hakim tarafından yerine getirilen inceleme ve ön inceleme duruşmasından oluşan bir süreci ifade ettiği, söz konusu safhaların birbirinden kesin sınırlarla ayrılması gibi bir durumun mevcut olmadığı
Öte yandan, 6100 sayılı HMK’nın 119/f,, 121,, 129/e,, 129/son maddeleri ile 140/5. maddesi uyarınca, dava ve cevap dilekçeleri ile cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinde, tarafların iddia ve savunmalarının dayanağı vakıaların hangi delillerle ispat edileceğini ve bunlara ilişkin belgelerini sunmaları gerektiği belirtilmiş; keza HMK’nın 145. maddesinde de tarafların kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremeyecekleri hususu düzenlenmiş-tir. Ayrıca, yine HMK’nın 146,, 194, 219. maddelerinde de aynı yönde hükümlere yer verilmiştir.
Tüm bu yasa maddeleri birlikte incelendiğinde, tarafların dava ile ilgili tüm delilleri-nin dava ve cevap dilekçeleri ile bildirilmesi gerektiği ve fakat her halde tahkikat aşaması başlamadan önce, en geç ön inceleme duruşmasında ikame edilmesi gerektiği, HMK’nın 25/2. maddesinde belirtilen taraflarca hazırlama ilkesi çerçevesinde, 31. maddesinde belirtilen istisnai durum hariç olmak üzere, hakimin taraflarca bildirilen delilleri toplamak ve tahkikat aşamasında sunulan delilleri incelemek dışında konuya ilişkin bir görev ve hatta yetkisinin bulunmadığı, taraflarca delil bildirilmemesi halinde ikame veya ibrazı için bir süre verilmesi yolunda kanunda hakime tanınmış bir yetkinin varlığından söz edilemeyeceği, tersine dava ve cevap dilekçelerinde delillerin sunulması bakımımdan bir eksiklik bulunması halinde, bu durumun tarafların ihtiyarında bir hal olmakla, HMK’nın 119/2, 130. maddelerinde söz konusu eksikliğin özellikle müeyyide dışı bırakılmış olduğu anlaşılmaktadır.
Esasen açıklanan tüm bu hususlar, 1086 sayılı Kanun hükümleri ve o hükümler çerçevesinde yargısal kararlarla ortaya çıkan delillerin ibrazına ilişkin yerleşmiş uygulamanın, 6100 sayılı Kanun’un yürürlüğe girmesi ile birlikte terkedilmesi gerektiğini de göstermektedir. Aksi takdirde, 6100 sayılı Kanun’un konuya ilişkin olarak yukarda açıklanan yargılamanın gereksiz uzamasının önlenmesi, tarafların ve hakimin tahkikata geçilmeden önce dava ile ilgili tüm hazırlıklarını ikmal etmiş olmaları biçimindeki amacının gerçekleştirilmesi gibi bir durum söz konusu olamayacaktır.
Tüm bu açıklamalar ışığında, somut olaya bakıldığında, davada ispat yükünün davacı tarafta olduğu, davalı yanın cevap dilekçesinde HMK’nın 191. maddesinde öngörüldüğü üzere “karşı ispat” hakkı çerçevesinde herhangi bir delil bildirmediği, ön inceleme safhasına geçildikten sonra, gerekli olmadığı halde, delillerinin bildirilmesi için kendisine yapılan yazılı bildirime karşın gerek bu bildirimde verilen kesin sürede ve gerekse de ön inceleme duruşmasında hiçbir delil bildirme cihetine gitmediği anlaşılmakla, davanın, salt davacı yanca ikame edilen deliller incelenmek suretiyle karara bağlanmasında yasaya bir aykırılık söz konusu değildir. Bu nedenle, kararın değişik gerekçeyle bozulması yönündeki çoğunluk görüşüne katılamıyorum.
KARŞI OY YAZISI
Hukuk Genel Kurulu kural olarak yerel mahkeme ile özel daire arasında çekişmeli olan hususu çözümleyerek karara bağlamakta ve res’en dikkate alınması gereken özel bir durum olmadıkça bu kuralın dışına çıkmamaktadır.
Somut olayda yerel mahkemece ön incelemeye ilişkin 137., 140. maddelerinin tam uygulanmadığı hususu ile tahkikata ilişkin 147., 184. maddelerinin ve sözlü yargılama ve hükmün tefhimine ilişkin 186/1 maddesinin ise hiç uygulamadığı gerekçesiyle yerel mahkemenin direnme kararı bozulmuştur.
Ancak bu maddeleri düzenleyici hükümler olup kamu düzenine ilişkin emredici hükümler değildir. Böyle olduğu içindir ki tarafların müşterek talebiyle bazı işlemler atlanabilir ve bu maddelerdeki düzenleyici işlemlerdeki hatalar taraflarca temyiz edilmediği takdirde re’sen bozma sebebi yapılamaz.
Nitekim Yargıtay özel dairelerindeki ilk derece yargılamalarındaki uygulama ve temyiz incelemeleri genellikle bu biçimde sürdürülmektedir.
Bu bakımdan Hukuk Genel Kurulu’nca taraflarca temyiz nedeni yapılmayan hususların bozma nedeni yapılması ve yerel mahkeme ile özel daire arasında çekişmeli olan hususta çözümleyici nitelikte herhangi bir karar verilmemesi doğru olmamıştır.
Yerel mahkeme ile özel daire arasında çekişme konusu olan hususa gelince; özel dairenin bozma nedeni olan “ön inceleme duruşmasına kadar her hangi bir delil bildirmeyen davalıya ön inceleme duruşmasından sonra delillerini bildirmesi için süre verilmesi gerektiği” şeklindeki görüşüne katılma imkanı bulunmamaktadır.
HMK’nun 129/1-e maddesi gereğince, davalı cevap dilekçesinde savunmasının dayanağı olarak ileri sürdüğü her bir vakıayı hangi delillerle ispat edeceğini göstermek zorundadır.
HMK’nun 194 maddesi gereğince, davanın tarafları dayandıkları vakıaları ispata elverişli şekilde somutlaştırmak ve delillerini de hangi delilin hangi vakıanın ispatı için gösterildiğini açıkça belirterek bildirmek zorundadır.
HMK’nun 140/5 maddesi gereğince ön inceleme duruşmasında davanın taraflarına dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgelerini mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verilir.
Görüldüğü gibi cevap dilekçesinde herhangi bir delil bildirmeyen davalıya ön inceleme duruşmasından sonra delil bildirmesi için yeni bir süre verilmesine imkan bulunmamaktır.
Zira 145/1 maddesine göre, taraflar kanunda belirtilen süreden sonra delil gösteremezler.
Sonuç olarak yerel mahkemenin delillerin bildirilmesi prosedürünü korumayı amaçlayan direnme kararının onanması gerekirken taraflarca temyiz konusu yapılmayan ve yerel mahkeme ile özel daire arasında çekişme konusu olmayan nedenlerle bozma yapılması şeklinde gerçekleşen saygıdeğer çoğunluğun görüşüne muhalifim.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.