0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Süreler Hakkında Karar

HMK Madde 142

(1) Ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar.



HMK Madde 142 Gerekçesi

Hak düşürücü süreler ve zamanaşımı konusundaki iddia ve savunmalar, aslında, işin esasıyla ilgili hususlardır. Bu sebeple, ön inceleme oturumu yapılmadan ve uyuşmazlık noktaları tam olarak belirlenmeden, uyuşmazlığın esası ile ilgili, maddî hukuka dahil olan bir konuda karar da verilemez. Ancak, uyuşmazlık noktaları açıklığa kavuşup belirli hâle geldikten sonra, uyuşmazlıkla ilgili süreler hakkında karar vermek de mümkün hâle gelmiş demektir. Bu sebeple, aslında doğrudan ön incelemenin içerisinde olmamakla birlikte, sürelere ilişkin sorunların, tahkikata başlamadan önce çözümlenmesi açık bir hükümle düzenlenmiştir.

Uygulamada, birkaç yıl süren usul işlemlerinden ve delillerin toplanmasından sonra (hatta bazen taraflardan birinin o konudaki ısrarlı beyanlarına rağmen), sadece hak düşürücü süre veya zamanaşımı yönünden bir karar verildiği görülebilmektedir. Bu hükümle, hem gereksiz yargılama işlemleri yapılması, hem de adaleti zedeleyici böyle bir durumun önüne geçilmesi amaçlanmıştır.

Maddenin ön inceleme hükümlerinin sonunda, tahkikat hükümlerinden önce yer alması da, yukarıda belirtilen sebeplerle uygun görülmüştür.


HMK 142 (Süreler Hakkında Karar) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/12500 Karar : 2018/3311 Tarih : 14.03.2018

  • HMK 142. Madde

  • Süreler Hakkında Karar

Davacı erkek tarafından 20..04.2015 tarihinde, boşanma davası açılmış, 01.10.2015 tarihli ön inceleme duruşmasında, davalı kadın vekili tarafından mazeret sunulmuş, davalı vekilinin mazereti kabul edilerek aynı oturumda mahkemece ön inceleme tamamlanarak tahkikat duruşmasına geçilmiştir. Mahkemece davalı vekilinin mazereti kabul edildiğine göre yeniden ikinci ön inceleme duruşma günü belirlenerek, taraflar usulüne uygun şekilde ön inceleme duruşmasına (HMK m.139-142) davet edilip, tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti (HMK m.140) taraflarca üzerinde anlaşılmayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar belirlenip, tahkikat aşamasına (HMK m. 147) geçilerek gösterilen deliller toplanıp bir sonuca ulaşılması gerekirken, davalı vekilinin mazeretli olduğu duruşmada ön inceleme tamamlanarak tahkikat duruşmasına geçilmesi usul ve kanuna aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 14.03.2018 (Çrş.)


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/16071 Karar : 2017/17590 Tarih : 26.12.2017

  • HMK 142. Madde

  • Süreler Hakkında Karar

Davacı vekili, taraflar adına müşterek mülkiyet hükümlerine göre kayıtlı olan 102 ada 98 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan … +1 katlı betonarme evin vekil edenine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmaması nedeniyle HMK.nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi üzerine, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, yazılı yargılama usulüne (HMK.md.118-186) tabidir.

Dava dilekçesinin davalılara tebliğinden (HMK.md.122) sonra hangi usuli işlemlerin yapılacağı 6100 sayılı HMK`nın 122 vd. maddelerinde; yargılamadaki dilekçelerin değişimi (HMK.md.126-136), ön inceleme (HMK.md.137-142), kesitleriyle ilgili usulü işlemlerin tamamlanması, varsa dava şartları ve ilk itirazlar hakkında bir karar verilmesi (HMK.md.138), yoksa tahkikat aşamasına (HMK.md.143vd.) geçilerek sonucuna göre karar verilmesi şeklinde gösterilmiştir.

Dava şartı yönünden dosya üzerinden inceleme yapılarak HMK`nın 138/1. maddesi gereğince karar verilebilirse de, bunun için de dilekçeler değişimi aşamasının (HMK m.126-136) tamamlanması gereklidir (HMK m. 137).

Dava, 6100 sayılı HMK yürürlüğe girdikten sonra 11.05.2016 tarihinde açılmıştır.

Dava dilekçesinin davalılara tebliğ edilmediği görülmektedir. Dilekçelerin değişimi aşaması tamamlandıktan sonra (HMK m.126-136) da, ön inceleme aşamasına geçilmesi, bu aşamada gerekli incelemenin ve gerektiğinde ön inceleme duruşmasının yapılması gerekir (HMK m. 137-142).

Ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez (HMK m.137/1-2).

O halde, dilekçelerin değişimi aşaması tamamlanmadan davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi davacının hukuki dinlenilme hakkına (HMK. m. 27) aykırı olmuştur.

O halde Mahkemece yapılacak iş; öncelikle dava dilekçesini davalı tarafa tebliğ ederek dilekçeler teatisi aşamasının tamamlanmasının sağlanması, iddia ve savunma çerçevesinde toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekirken, böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmadan yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Davacının temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK`un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmdığına, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 26.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/9160 Karar : 2017/15129 Tarih : 21.12.2017

  • HMK 142. Madde

  • Süreler Hakkında Karar

Dava, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra, 13.05.2015 tarihinde ikame edilmiştir.

Davalı, dava dilekçesine cevap vermemiş, mahkemece; ön inceleme aşamasına (HMK m.137-142) geçilmiş, ön incelemenin duruşmalı yapılmasına karar verilerek, davalıya ön inceleme duruşmasına çağrı davetiyesi tebliğ edilmiş; ancak, davalı taraf belirlenen ön inceleme duruşmasına gelmemiştir.

Mahkemece ön inceleme duruşmasının bittiği tespit edilip (HMK m. 140/3), tahkikat safhasına geçildiğine göre, tarafların tahkikat duruşmasına davet edilmesi zorunludur. (HMK m.147).

Mahkemece, dava dilekçesi ve ön inceleme duruşmasına ilişkin davetiyeler davalıya usulüne uygun tebliğ edilmiş fakat tahkikat duruşmasına ilişkin davetiye gönderilmeden mahkemece yargılamaya devamla davalının yokluğunda hüküm kurulmuştur. Davalı usulüne uygun olarak tahkikat duruşmasından haberdar edilmeden, davalının yokluğunda hüküm kurulması, davalının hukuki dinlenilme hakkına (HMK m.27) aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21.11.2017(Prş.)


YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/11815 Karar : 2017/4523 Tarih : 5.07.2017

  • HMK 142. Madde

  • Süreler Hakkında Karar

Dava, haksız eylemden kaynaklanan maddi ve manevi tazminat istemine ilişkindir.

Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş; hüküm, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalının kasten yaralama eylemi nedeniyle uğramış olduğu maddi ve manevi zararın giderilmesini istemiştir.

Davalı, davanın reddi gerektiğini savunmuştur.

Davacı, 17/02/2014 tarihinde ıslah dilekçesi sunmuş; davalı, 07/03/2014 tarihinde ıslaha karşı zamanaşımı def`inde bulunmuştur.

Mahkemece, davanın ıslah edilmiş hali ile kısmen kabulüne karar verilmiştir.

Yasalarda def’i, davalının yerine getirmesi gereken bir edimi, özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınması olanağı sağlayan bir hak olarak tanımlanmaktadır. Bunlardan birisi olan zamanaşımı savunması (def`i), süresinde ve yöntemine uygun biçimde ileri sürüldüğünde işin esasının incelenmesine geçilmez ve bu savunma, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 142, 163 ve 164. maddeleri gereğince ön sorun (hadise) biçiminde incelenip karara bağlanır.

Dosya içeriğinden: ıslah dilekçesinin davalıya 25/02/2014 tarihinde tebliğ edildiği, davalının 07/03/2014 tarihinde süresinde olacak şekilde ıslaha karşı zamanaşımı def`inde bulunduğu anlaşılmaktadır.

Bu halde mahkemece, davalı yanın zamanaşımı savunması konusunda olumlu ya da olumsuz bir karar verilmesi gerekir. Bu yön gözetilmeden davalının davacının ıslah dilekçesine karşı süresinde bulunduğu zamanaşımı def``i konusunda bir karar verilmeksizin işin esası hakkında karar verilmiş olması usul ve yasaya uygun düşmediğinden kararın bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda gösterilen nedenlerle BOZULMASINA, bozma nedenine göre davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine olmadığına oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/196 Karar : 2017/1217 Tarih : 21.03.2017

  • HMK 142. Madde

  • Süreler Hakkında Karar

Dava, davacı ile davalı … arasında imzalanan; …Kuzey Marmara Bölge Kan Merkezi Tadilat İşlerine ilişkin imzalanan sözleşmenin feshinden kaynaklanan kesintiler sebebiyle açılmış tazminat davası olup, mahkemece dava dilekçesi ve ekleri davalı tarafa tebliğ edilmeden dosya üzerinde yapılan inceleme ile görevsizlik kararı verilmiş, karar davalı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık, 6100 sayılı HMK`nın 114/c maddesi gereğince dava şartı olan “mahkemenin görevli olması” şartı hakkında taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Dava, 6100 sayılı HMK’nın yürürlükte olduğu 17.05.2016 tarihinde açılmıştır. 6100 sayılı HMK`da ilk derece yargılamasında yazılı yargılama usulü beş aşamadan oluşacak şekilde düzenleme yapılmıştır. Bunlar; 1-Davanın açılması ve dilekçeler aşaması, (Madde 118,126-136) 2-Ön inceleme, (Madde 137-142) 3-Tahkikat, (Madde 143-293) 4-Sözlü yargılama (Madde 184-186) ve 5-Hükümdür (madde 294). Dava şartları ve ilk itirazlar ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesinden sonra yapılır (HMK. m.137/1, 139/1 ilk cümle). Buna göre, usule ilişkin kararın verilebilmesi için; dava dilekçesinin davalıya tebliği, cevap süresinin (HMK. m. 127/1) beklenmesi, süresi içinde cevap verilmesi halinde davacıya tebliği, onun cevaba cevap verme süresinin (HMK. m.136/1) beklenmesi, davacı dilekçe verdiğinde bunun davalı tarafa tebliği ve davalının ikinci cevap süresinin beklenmesi zorunludur.

Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören aynı Kanun’un 138. maddesi hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm, hakime belirtilen hususlar hakkında gerekmiyorsa ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır. Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir. Yasa’nın 137/1. fıkrasında, ön incelemenin dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine ilişkin 115/1`inci madde hükmü de bu hususlarda, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli değildir.

Diğer yandan 6100 sayılı HMK’nın 1086 sayılı Kanun’dan farklı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış; bu yasağı, dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ileriye ötelemiştir. Tarafların bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için kanunda belirlenen sürelerin geçmesini gerekli kılar. 6100 sayılı HMK`nın 138’inci maddesi uyarınca dava şartları hakkında dosya üzerinden karar verilebilir ise de; bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerekir.

Bu genel anlatımlar ışığında somut olaya gelince; mahkemece davalıya dava dilekçesi tebliğinin yapılmayıp, dilekçeler aşaması tamamlanmadan görevsizlik sebebiyle usulden red kararı verilmesi Anayasanın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkına aykırıdır.

Bu nedenlerle Mahkemece 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeyip dilekçeler aşaması tamamlanmadan görevsizlik sebebiyle usulden red kararı verilmek suretiyle davalının hukuki dinlenilme hakkına aykırı davranılması usül ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davalıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 21.03.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

  • K A R Ş I O Y-

Mahkemenin görevli olması Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 114/1-c maddeye göre dava şartıdır. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir. (HMK 1. md.) “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” (HMK 115. md.)

Yasada açıkça dava şartlarının her aşamada mahkemece kendiliğinden araştırılacağı düzenlendiğinden henüz taraflara tebliğ yapılmadan tensip aşamasında dahi mahkemenin görevsiz olması halinde usulden red kararı verilebilir. HMK 137, 138 ve 140. maddedeki ön inceleme aşamasında dava şartlarının inceleneceğine dair düzenlemeler, henüz incelenmemiş ise tahkikata geçilmeden önce dava şartlarının incelenmesi zorunluluğunu belirtmekte olup görev yönünden bu incelemenin en erken değil, en geç ne zaman yapılması gerektiğini göstermektedir.

Konuya ilişkin HMK 138. maddenin yasa gerekçesi şöyledir: “Usule ilişkin hususlar, şeklî nitelik taşıdıklarından yargılamanın başında, dosya üzerinden de incelenerek karara bağlanabilir. Ancak, mahkeme, kararını vermek için tarafların dinlenmesine ihtiyaç duyuyorsa, bunu da tahkikat aşamasında değil, ön inceleme oturumunda yapacaktır. Böylece dava şartları ve ilk itirazlarla ilgili sorunların, en geç tahkikat başlamadan, ön inceleme duruşması sonunda karara bağlanması amaçlanmıştır.” Bu gerekçe ile de her aşamada görev hususunun incelenebileceğine açıklık getirilmiştir.

HMK hükümlerine göre her aşamada dava şartlarının incelenerek karar verilmesi mümkün olduğu için, kararın hukuka uygunluğu yönünden inceleme yapılması gerekirken, “dilekçeler safhası dolmadan görev konusunda karar verilemeyeceği” gerekçesiyle kararın bozulması” yönünde olan değerli çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.


YARGITAY 1. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/1975 Karar : 2016/8836 Tarih : 28.09.2016

  • HMK 142. Madde

  • Süreler Hakkında Karar

Dava; muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkindir.

Davacı, miras bırakanı …`nin maliki olduğu taşınmazlarını tapuda ve kadastro tespiti sırasında kardeşlerine, onlarında davalı çocuklarına devrettiğini temliklerin mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu ileri sürerek, davalılar adına olan tapuların iptali ile miras payı oranında adına tescilini istemiştir.

Davalılar Bahattin ve …, davacının yaşlılığı ve hastalıkları sebebiyle hukuki ehliyetinin araştırılmasını, bir kısım taşınmazlar miras bırakanın ölümünden sonra kadastroda tespiti sonucu tescil edildiğinden 10 yıllık hak düşürücü sürenin dolduğu, bir kısım taşınmazların da miras bırakan ile ilgisi bulunmadığından davanın reddini savunmuşlardır.

Mahkemece, dava konusu 6 ve 517 parsel sayılı taşınmazlar yönünden dava şartı yokluğundan davanın usulden reddine, 149, 196, 204, 432, 453, 37,40, 198, 205, parsel sayılı taşınmazlarla ilgili davanın hak düşürücü süre nedeniyle reddine karar verilmiştir.

Davacının muris muvazaası iddiasına dayalı olarak açtığı davada, bir kısım davalılar davacının yaşlılığı ve hastalıkları sebebiyle hukuki ehliyetinin bulunmadığını savunmuşlar, davacı vasisi sıfatıyla…tarafından verilen dilekçe ekindeki …. Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 15.06.2016 günlü Sağlık Kurulu raporunda “ davacı …`nin akli yeteneğinin akıllıca yaşam sürmesi için yeterli olmadığı, iradesinin verdiği kararlar ve hareketleri üzerinde olumsuz etki yaratabileceği,..hastalığının sürekli olduğu, vasi tayininin gerekli olduğu..” belirtilmiş, mahkemece bu konu üzerinde durulmadan esastan karar verilmiştir.

Bilindiği üzere; Türk Medeni Kanununun 404/2 maddesi uyarınca, görevlerini yaparken vesayeti gerektiren böyle bir halin varlığını öğrenen nüfus memurları, idari makamlar, noterler ve mahkemeler, bu durumu hemen yetkili vesayet makamına bildirmek zorundadırlar.

Öte yandan, HMK’nun 56. (HUMK`nun 42.) maddesi uyarınca, taraflardan birinin vesayet altına alınması veya kendisine yasal danışman atanması talebi mahkemece uygun bulunur ya da mahkemece gerekli görülürse, bu konuda kesin karar verilinceye kadar yargılama ertelenebilir.

6100 sayılı HMK’nun 51. maddesinde (1086 sayılı HUMK’nun 38. maddesi ) “dava ehliyeti” dava şartı olarak benimsenmiştir. Hukuk Genel Kurulunun 03.03.1993 tarih, 773/82 sayılı kararında da; dava şartlarının davanın açıldığı tarihten, hükmün kurulduğu tarihe kadar varlığını devam ettirmesinin temel kural olduğu açıkça vurgulanmıştır. Bu yasal düzenlemeler ve yargısal uygulamalar karşısında şüphesiz hakim, davanın başında dava şartlarının mevcut olup olmadığını kendiliğinden (re’sen ) araştırmak zorundadır. Ne var ki; dava açılırken bulunmayan dava şartının yargılama sırasında tamamlanması halinde dava ekonomisi yönünden davanın esasına girilerek sonuçlandırılması gerekeceği de gerek doktrinde gerekse Yargıtayın istikrar kazanmış içtihatlarıyla kabul edilmiştir. Başka bir deyişle, yargılama sırasında dava şartı noksanlığının ortadan kalkması halinde 6100 sayılı HMK`nun 30. maddesindeki usul ekonomisine ilişkin düzenleme karşısında davanın reddedilemeyeceği kuşkusuzdur.

Hâl böyle olunca; davacı vasisi olduğunu bildiren Saadet Kalemci’nin Türk Medeni Kanununun 405 ve devamı maddelerince vasi olarak atanıp atanmadığının araştırılması, vasi olarak atanmış ise HMK’nun 52. maddesinde belirtilen dava şartı niteliğindeki kanuni temsil eksikliği de giderileceğinden, aynı Kanunun 30. maddesinde belirtilen usul ekonomisi ilkesi gözetilerek atanan vasiye davanın ihbarı, vasinin husumete izin kararı aldıktan sonra davaya katılımı sağlanmak suretiyle (TMK`nun 462/8.m )yargılamaya devam edilerek işin esasının incelenmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmesi doğru bulunmamıştır.

Ayrıca; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile usul hukukumuzda, ilk derece yargılamasının beş temel aşamadan oluşması öngörülmüştür. Bunlar sırası ile, 1) dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesi, 2) ön inceleme, 3) tahkikat, 4) sözlü yargılama, 5) hüküm aşaması olduğu açıktır.( Prof. Dr. …. Prof. Dr. …., Prof. Dr. …, Medeni Usul Hukuku eseri Sh.376) Bu aşamalar içinde yeni olan ise ön inceleme aşamasıdır.

Yargılamanın gereksiz yere uzamasının engellenmesi; mahkemenin ve tarafların yargılamada gereken hazırlığı davanın başında yapmasının sağlanması bakımından, Hukuk Muhakemeleri Kanunu ile dilekçelerin verilmesinden sonra ve tahkikat aşamasından önce gelmek üzere “ön inceleme” adıyla yeni bir yargılama aşaması kabul edilmiştir. …, Medeni Usul Hukuku, Yetkin Yayınları,11 Bası, 2011, s.375-376). 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 137. maddesinde, ön incelemenin kapsamı, 138. maddesinde ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında verilecek kararlar, 139. maddesinde, ön inceleme duruşmasına davet, 140. maddesinde ise, yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşmasına yer verilmiştir.

6100 sayılı HMK`nun ön incelemenin kapsamı başlıklı 137. maddesinde, “dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 138. madde dikkate alınarak öncelikle dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar vereceği, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında gerektiği takdirde kararını vermeden önce, bu konuda tarafları ön inceleme duruşmasında dinleyebileceği, ön inceleme duruşmasında tarafların iddia ve savunmaları kapsamında uyuşmazlık konularını tam olarak belirleyebileceği, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapacağı, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya ara buluculuğa teşvik edeceği ve bu hususların tutanağa geçirileceği” belirtilmiştir.

Ön inceleme duruşmasında dava şartları ve ilk itirazlar ile sınırlı olmak üzere tanık dinleme, belge inceleme, bilirkişi görüşü alma, keşif yapma ve yemin teklif etme gibi işlemler yapılabilir, ancak tahkikata yönelik işlemler yapılamaz. HMK`nin 137. maddesinin ikinci fıkrasında ise, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği düzenlenmiştir.

Ne var ki, mahkemece ön inceleme yapılmadan evrak üzerinde yapılan inceleme sonucunda, esastan verilen kararla dava sonuçlandırılmıştır. Böyle bir uygulamanın ön inceleme için öngörülen 6100 sayılı Yasanın 137. ile 142. maddelerinde düzenlenen hükümlerine uygun düşmeyeceği tartışmasızdır.

Diğer taraftan, usul hükümleri kamu düzenine ilişkin bulunduğundan ve re`sen gözetilmesi gerektiğinden, davacı tarafın temyizinde anılan hususlara değinmemiş olması da neticeye etkili değildir.

Dosya içeriğinden, davalı …`a dava dilekçesinin tebliğ edilmediği de anlaşılmaktadır.

Hemen belirtilmelidir ki, yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılama gününden haberdar edilmesi ile mümkündür. Kişinin, hangi yargı merciinde duruşmasının bulunduğunu, hakkındaki iddia ve isnatların nelerden ibaret olduğunu bilebilmesi, usulüne uygun olarak tebligat yapılması ile sağlanabilir. HMK’nun 27. (HUMK` nun 73.) maddesi hükmünde çok açık bir şekilde vurgulanan temel kurala göre, mahkeme, tarafları dinlemeden, onlara, iddia ve savunmalarını bildirmeleri için usulüne uygun olarak davet etmeden hükmünü veremez. Bu bakımdan davetin ve bunun yazılı şeklinin (davetiyenin) davadaki önemi büyüktür, davalıya dava dilekçesi usulünce tebliğ edilmeden, delillerini toplama olanağı ve savunma hakkı verilmeksizin usulü dairesince taraf teşkili sağlanmadan işin esası hakkında karar verilmesi de isabetli değildir.

Hâl böyle olunca, belirtilen ilke ve yasal düzenlemeler doğrultusunda, öncelikle davacının dava ehliyetinin araştırılması, vasi atanmış ise vasinin davada kanuni temsilinin ve davalı …‘ye usulüne uygun tebligat yapılarak taraf teşkilinin sağlanması, HMK`nun 137 ve 142. maddelerinde belirtilen usul ve esaslar doğrultusunda yargılama yapılarak karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile anılan hususlar gözardı edilerek yazılı olduğu üzere karar verilmiş olması doğru değildir.

Davacının, yerinde olan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK`un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 28.09.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/9166 Karar : 2016/9962 Tarih : 6.06.2016

  • HMK 142. Madde

  • Süreler Hakkında Karar

Davacı vekili, 2795 parsel sayılı taşınmazın tarafların ortak murisinden intikal ettiğini, 17.10.2009 tarihinde tüm mirasçıların katılımıyla taşınmazın özel parsellere ayrılarak paylaşıldığını açıklayarak, tapu kaydının iptali ile taksim sözleşmesinde belirtilen paylarla mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmazın tarafların murisi … adına kayıtlı iken, tapuda yapılan intikal işlemiyle taşınmazın 10/12/2007 tarihinde paylı mülkiyet şeklinde mirasçıları adına tescil edildiği, bu işlemle birlikte tapu pay malikleri arasında önceden var olan mirasçılık ilişkisinin ortadan kalktığı, dolayısıyla 17/10/2009 tarihli miras paylaşım sözleşmesinin geçerli olmadığı, geçersiz olan sözleşmeye dayanılarak talepte bulunulmasında davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Bir dava dilekçesinin verilmesi üzerine ne gibi işlem yapılacağı HMK`nın 122 ve devamı maddelerinde gösterilmiştir. HMK’nın 137 ve devamı maddelerinde ise, ön incelemenin kapsamı, ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verilebileceği ve yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.

Dava şartı yönünden dosya üzerinden inceleme yapılarak HMK`nın 138/1. maddesi gereğince karar verilebilirse de, bunun için de dilekçeler değişimi aşamasının (HMK m.126-136) tamamlanması gerekir (HMK m. 137).

Dava, 6100 sayılı HMK yürürlüğe girdikten sonra 18.09.2013 tarihinde açılmıştır. Dava dilekçesinin davalılara tebliğ edilmediği görülmektedir. Dilekçelerin değişimi aşaması tamamlandıktan sonra (HMK m.126-136) da, ön inceleme aşamasına geçilmesi, bu aşamada gerekli incelemenin ve gerektiğinde ön inceleme duruşmasının yapılması gerekir (HMK m. 137-142). Ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez (HMK m.137/1-2). O halde, dilekçelerin değişimi aşaması tamamlanmadan davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi davacının hukuki dinlenilme hakkına (HMK. m. 27) aykırı olmuş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK`nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 06.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/6487 Karar : 2014/8587 Tarih : 26.05.2014

  • HMK 142. Madde

  • Süreler Hakkında Karar

Dava, haksız eyleme dayalı maddi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece, zamanaşımı sebebiyle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Davacı, davalının ormanlık alanı tahrip etmesi sebebiyle hakkında suç tutanağı düzenlendiğini ve kamu davası açıldığını, yargılama sonucunda cezalandırılmasına karar verildiğini, davalının eylemi sebebiyle orman idaresinin zarara uğradığını beyanla, maddi zararın tazminini istemiştir.

Davalı, davaya cevap vermemiştir.

Mahkemece, davanın zamanaşımı sebebiyle reddine karar verilmiştir.

Zamanaşımı savunması, davalı tarafından ileri sürüldüğü takdirde hakkın dava edilebilme niteliği ortadan kalkacağından artık mahkemenin işin esasına girip onu incelemesi mümkün değildir. Bununla birlikte 6098 Sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun 161. maddesinde yer alan “Zamanaşımı ileri sürülmedikçe, hakim bunu kendiliğinden göz önüne alamaz” kuralında da vurgulandığı gibi, zamanaşımı kişisel bir savunma nedeni ( def’i ) olup ( 6100 Sayılı HMK’nun 142. m. ), bütün öteki savunmalarda olduğu gibi ve özellikle itiraz nedenlerinden farklı olarak savunulmadığı zaman mahkemece re’sen gözetilemez ve uygulanamaz. ( 6100 Sayılı HMK`nun 25/1. m. )

Somut olayda, davalı tarafça zamanaşımı def’i herhangi bir şekilde ileri sürülmemesine rağmen, mahkemece tahkikat aşamasına da geçildikten sonra bu durum re`sen nazara alınarak, davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi doğru değildir. İşin esasının incelenmesi ve sonucuna göre karar verilmesi gerekir.

SONUÇ : Temyiz olunan kararın yukarda açıklanan sebeplerle BOZULMASINA ve peşin alınan harcın istenmesi halinde iadesine, 26.05.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. HUKUK DAİRESİ Esas : 2013/18660 Karar : 2014/2755 Tarih : 12.02.2014

  • HMK 142. Madde

  • Süreler Hakkında Karar

Davacı vekili, davalı şirketin balık üretimi ve satışı yapan müvekkili firmaya balık yemi satan bir firma olduğunu, müvekkili şirketin 2008-2012 yılları arasında yetkili müdürü olan davalı B…‘le birlikte davalı şirketin birlikte gerçekleştirdiği yolsuz işlemleriyle müvekkili şirketin sahip olduğu tüm malvarlığını kaybettiğini, davalı şirketin müvekkili şirketten mevcut alacaklarını gerçek dışı faturalarla ve ve işlemlerle çok yüksek meblağlara çekerek şirket müdürü olan diğer davalının da bu işlemlerin hepsine göz yummak suretiyle müvekkili şirketin bir borç batağına saplanmasına neden olduğunu. Milas 2. Asliye Hukuk Mahkemesinde davalı şirket müdürü tarafından açılan iflas davasında Mahkemenin 2011/594 E.-2013/15 K. sayılı kararıyla iflas kararının tüm sonuçlarıyla birlikte ortadan kaldırıldığını ve müvekkili şirketin iflas durumuna son verildiğini, müvekkilinin Yunan ortağına ait şahsi çeklerinin ciro edilerek teminat amacıyla davalı şirkete verildiğini ve müvekkilinin davalıya olan borcu karşılığında 11.11.2008 tarihli 5 adet faturayla birlikte toplam 2.489.229,29 TL. bedelli balık satışı gerçekleştirildiği halde davalının teminat amacıyla aldığı çekleri iade etmediğini, ayrıca davalı şirket müdürü tarafından müvekkiline ait gerçek değeri 60.000.000 TL. Olan iki adet üretim lisans projelerinin de tüm demirbaşlarla birlikte iki ayrı sözleşmeyle davalı firmaya çok cüzi bir rakam olan 443.975 TL. Karşılığında devredildiğini, ileri sürerek şimdilik müvekkilinin 10.000 TL. borçlu olmadığının tespitine, fazla tahsilatın iadesine, müvekkilinin uğradığı zararın şimdilik 10.000 TL.`lik kısmı ile 10.000 TL. mahrum kalınan kar kaybının davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı şirket vekili, müvekkili şirketin yerleşim yeri Samsun`da bulunduğundan Samsun mahkemelerinin yetkili olduğundan bahisle yetki ilk itirazında bulunmuş, H.M.K.nın 109. maddesi gereği kısmi dava açılamayacağını, davacının dilekçesine konu iddiaların ceza davası konusu olduğunu, davacı şirketin müvekkili şirketten alacaklı olmayıp halen borçlu olduğunu ileri sürerek davanın reddini istemiştir.

Diğer davalı vekili ise davaya cevap süresinin uzatılmasını istemiştir.

Mahkemece yapılan yargılamaya, toplanan delillere göre dava tarihi itibariyle H.M.K.nın 6/1. maddesi uyarınca davalı şirketin yerleşim yeri adresinin Samsun olduğu, davalı şirketin H.M.K.nın 19/2. maddesi uyarınca usulüne uygun olan yetki ilk itirazının kabulü gerektiği gerekçesiyle; davalı şirket vekilinin yasal süresinde ileri sürdüğü yetki ilk itirazının kabulüyle dava dilekçesinin yetki yönünden reddine, kararın kesinleşmesine müteakip ve talep halinde dosyanın yetkili ve görevli Samsun Asliye Ticaret Mahkemesi`ne gönderilmesine karar verilmiş,

hüküm davacı vekilince temyiz edilmiştir.

6100 Sayılı H.M.K.hükümlerine göre yazılı yargılama usulünde ilk derece yargılaması beş aşamadan oluşmaktadır. Bunlar, davanın açılması ve karşılıklı dilekçelerin verilmesi, ön inceleme, tahkikat, tahkikatın sona ermesi ve sözlü yargılama ve hükümdür.

Davanın açılması üzerine dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır.

Ön incelemede öncelikle dava şartları (H.M.K.madde 114-115) ve ilk itirazlar incelenir. (H.M.K.madde 116-117). Dava şartları mevcutsa ve ilk itirazlar yerinde değilse iddia ve savunma içinden tarafların uyuşmazlık noktalarının neler olduğu belirlenir. Taraflar ön inceleme duruşmasında sulhe teşvik edilir. Ön inceleme duruşmasından sonra mahkemece hak düşürücü süreler ve zamanaşımı hakkındaki itiraz ve defiler incelenerek karara bağlanır. (H.M.K.m. 142)

Mahkeme ön inceleme aşamasından sonra tahkikat işlemine gerek olmaması halinde nihai bir karar verebilir. (H.M.K.m. 138-142). Ancak mahkemenin ön inceleme aşamasında nihai karar verebilmesi için dava şartlarından birinin bulunmaması, ilk itirazların yerinde olması, hak düşürücü sürenin geçmiş olması veya zamanaşımı definin dinlenebilir olması gerekir. Mahkemece bu nedenler dışında işin esasına girilerek delillerin değerlendirilmesi sonucu bir karar verilecekse (H.M.K.nun 143 vd. maddeleri uyarınca) tahkikat aşamasına geçilmeli ve özellikle H.M.K.nun 147. maddesi uyarınca taraflar tahkikat için duruşmaya davet edilmelidir.

Somut olayda yazılı yargılama usulüne tabi iş bu davada davalı vekilinin yetki ilk itirazını havi cevap dilekçesi davacıya tebliğ edilmeden dosya üzerinden karar verilmiş olması davacının savunma hakkının ve hukuki dinlenilme hakkının (H.M.K.nın 27.md.) 2. fıkrasında yer verilen açıklama yapma ve ispat hakkının ihlali ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının ihlali niteliğindedir. Kaldı ki davalı B…yönünden de 1 ay süre ile 17.9.2013 tarihinde cevap süresi uzatım kararı verildiği halde adı geçen davalının cevap dilekçesinin sunulmasını beklemeden 20.9.2013 tarihinde temyize konu yetkisizlik kararının verilmesi de usul ve yasaya aykırıdır.

O halde yukarda ayrıntılı olarak açıklanan yazılı yargılama usulünün 5 aşamasından olan taraflarca karşılıklı dilekçelerin verilmesi aşaması tamamlanmadan yazılı şekilde yetki ilk itirazının kabulüyle yetkisizlik kararı verilmesi doğru görülmemiştir.

Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün ( BOZULMASINA ), peşin harcın istenmesi halinde iadesine, oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. HUKUK DAİRESİ Esas: 2015/1452 Karar: 2016/10117 Tarih: 06.12.2016

  • HMK 142. Madde

  • Süreler Hakkında Karar

Dava, tapu iptali ve tescili istemine ilşkindir.

Mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.

Hükmü, davacı vekili temyiz etmiştir.

Kural olarak, her davada duruşma yapılması zorunludur. Yani hakim duruşma yapmadan hükmünü veremez ( m. 27). Başka bir deyimle, hakim evrak (dosya) üzerinde karar veremez.

Somut olayda, mahkemece duruşma yapılmamış, evrak üzerinde inceleme yapılarak hüküm kurulmuştur. HMK’nın 137. maddesi gereğince her davada ön inceleme yapılması gerekir. 138. maddesi gereğince de dava şartları ve ilk itirazlara dair hususlar dışında kalan uyuşmazlıklarda dosya üzerinde karar verilemeyeceğinden ön incelemenin de duruşmalı olarak yapılması gerekmektedir. Yine, HMK’nın 142. maddesine göre ön inceleme duruşması tamamlandıktan sonra, hâkim tahkikata başlamadan önce, hak düşürücü süreler ile zamanaşımı hakkındaki itiraz ve def’ileri inceleyerek karara bağlar. Bu itibarla mahkemece HMK’nın 137 vd. maddeleri gereğince işlem yapılması, tarafların iddia ve itirazları doğrultusunda delillerin toplanması oluşacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekir.

Mahkemece belirtilen usul hükümlerine aykırı şekilde, duruşma yapılmaksızın dosya üzerinde inceleme yapılarak karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeple hükmün bozulması gerekmiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan sebeplerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin harcın istenmesi halinde yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 06.12.2016 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS