Şubeler ve Tüzel Kişilerle İlgili Davalarda Yetki
HMK Madde 14
(1) Bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.
(2) Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.
HMK Madde 14 Gerekçesi
1086 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde yer alan şubenin işlemlerinden dolayı merkeze karşı açılacak davalarda, merkezin bulunduğu yer dışında, şubenin bulunduğu yerde de dava açılabileceğine ilişkin kurala bu düzenlemede de yer verilmiştir. Buna göre, bir merkeze bağlı olan şube ile işlem yapan kişi, şube ile yapılan işlemden dolayı merkeze karşı dava açması gerekirse, bu davayı merkezin bulunduğu yerde açabileceği gibi, ayrıca şube ile işlem yapan kişiye kolaylık olmak üzere, şubenin bulunduğu yerde de, merkeze karşı dava açılabilecektir. Ayrıca, 1086 sayılı Kanunun 17 nci maddesinde şubenin yaptığı işlemden dolayı, merkeze karşı iflâs davası açılmak istendiğinde, iflâs davasının, şubenin bulunduğu yerde açılamayacağına ilişkin kısma burada yer verilmemiştir. Zira, iflâs davasının, merkezin bulunduğu yerde açılacağı İcra ve İflâs Kanununun 154 üncü maddesinde düzenlenmiştir. O nedenle, bir başka şekilde, aynı kurala, tekrar yer verilmemiştir.
İkinci fıkraya göre, özel hukuk tüzel kişilerinin kendi iç ilişkilerine yönelik olmak üzere, örneğin bir üyenin veya ortağın diğer bir üyeye veya ortağa yahut üyenin veya ortağın merkeze karşı açacağı davalar, merkezin bulunduğu yerde açılacaktır. Bu tür davalarda, merkezin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisi kesindir.
HMK 14 (Şubeler ve Tüzel Kişilerle İlgili Davalarda Yetki) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/7616 Karar : 2017/5932 Tarih : 28.06.2017
-
HMK 14. Madde
-
Şubeler ve Tüzel Kişilerle İlgili Davalarda Yetki
Davacı dava dışı … Ltd. Şti. ile aralarındaki asıl işveren-alt işveren ilişkisinin 4857 sayılı İş Kanununun 2. maddesine aykırı olduğu, bu ilişkinin muvazaalı bulunduğu konusunda davalı Bakanlık müfetişlerince düzenlenen raporun iptalini talep ve dava etmiştir.
… 4. İş Mahkemesince; dava niteliği itibariyle iş müfettişi raporuna konu alt işverenlik ilişkisinin muvazaalı olduğuna dair tespite itirazın kabulü ile raporun ilgili bölümlerinin iptali istemidir. Bu tür davalarda yetkili mahkeme 5521 sayılı Kanunun 5.maddesi ve aynı Kanunun 15.maddesi atfıyla 6100 sayılı kanunun 14/1.maddesi hükmüne göre tayin edilecektir, anılan yetki kuralı kamu düzenine ilişkin olup kesin niteliktedir. Her ne kadar dava konusu rapor Bakanlığın şubesi konumunda olan … Bölge Müdürlüğünden sadır olmuş ise de 4904 sayılı Kanuna 665 sayılı K.H.K.`nın 25 maddesi ile eklenen geçici 2 maddesinden anlaşılacağı üzere, il bazında kurulan Bölge Çalışma Müdürlükleri lağvedilerek Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlükleri adı altında yeniden teşkilatlandırılmış ve iş ve dosyalar bu meyanda dava konusu rapor … Çalışma ve İş kurumu İl Müdürlüğüne devredilmiştir, bu husus yukarıda değinilen … Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğünün cevabi yazısından da açıkça anlaşılmaktadır. Tüm bu maddi ve hukuki olgulara göre yetkili mahkeme … İş Mahkemesi olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
… 2. İş Mahkemesince de yetkili mahkemenin dava tarihinde işlemi yapan SGK … Bölge Müdürlüğünün bulunduğu yerdeki iş mahkemeleri olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı vermiştir.
5521 sayılı Kanunun 15. maddesinde, bu Kanunda sarahat bulunmayan hallerde Hukuk Muhakemeleri Usûlü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı bildirilmiştir.
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 447/2. maddesine göre “Mevzuatta, yürürlükten kaldırılan 18.6.1927 tarihli ve 1086 sayılı Hukuk Usûlü Muhakemeleri Kanununa yapılan yollamalar, Hukuk Muhakemeleri Kanununun bu hükümlerin karşılığını oluşturan maddelerine yapılmış sayılır” hükmü gereğince uyuşmazlığın 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5 ve 15. maddeleri ile 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun yetkiye ilişkin hükümleri doğrultusunda çözüme kavuşturulması gerekir.
Genel yetki kuralı dışında düzenleme öngörülmemiş olması karşısında, 6100 sayılı HMK`da yer verilen özel yetkiye ilişkin düzenlemelerin iş mahkemelerinin yetkisinin belirlenmesinde dikkate alınması gerekmektedir.
HMK`nın 14/1. maddesi uyarınca “Bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir.”
Şube, bir kurum veya kuruluşa bağlı olarak etkinlikte bulunan alt mevkiilerdeki iş yerlerinden her biri olarak tanımlanabilir. Şube, hukuken ve mali olarak merkeze bağlı olmakla birlikte merkezin yapmakta olduğu işlemler türünden işlemler yapma yetkisine de haizdir.
Tüzel kişilere karşı açılacak davalarda genel yetkili mahkeme, tüzel kişilerin yerleşim yerinin, yani merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olmakla birlikte, şube işlemleri nedeniyle açılacak dava, taraf olarak bağlı bulunulan merkez davalı gösterilerek, şubenin bulunduğu yerde de açılabilir.
Gerçekten davalı kurumun şubesinin bulunması şartıyla ve o şubenin yapmış olduğu işlemlerden kaynaklanan uyuşmazlıklarda, şubenin bulunduğu yer mahkemeleri yetkili olacaktır. Bu husus Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 16.04.2008 tarih ve 2008/10 -329 E. - 334 K. sayılı kararında belirtilmiştir.
“Kurum adına işlem yapmaya yetkili bulunmak” şubenin tanımından ortaya çıkan bir sonuç olup, şubenin bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olmasında tek başına yeterli değildir. Şubenin bulunduğu yer yetkisi, doğrudan o şubenin yapmış olduğu işlemlerden veya Kurumun davacıya ait işlemlerinin yürütülmesinden doğan uyuşmazlıklarda geçerli bulunmaktadır.
Somut olayda davacı Çalışma ve Sosyal Güvenlik Kurumu Bakanlığı … Bölge Müdürlüğü tarafından tebliğe gönderilen 31.01.2011 tarihli GK13-OB/13 sayılı iş müfettişleri raporunda müvekkili şirket ile alt işveren firmalar arasında kurulan asıl işveren alt işverenlik ilişkisinin 4867 sayılı Kanunun 2. maddesi ile alt işverenlik yönetmeliğine aykırı olarak muvazaalı olduğunun tespit edildiğini, ancak, rapordaki bu tespitin haksız ve hukuka aykırı olduğundan bahisle anılan raporun iptaline karar verilmesini talep ettiği, dava konusu raporun Bakanlığın şubesi konumunda olan … Bölge Müdürlüğünden sadır olmuş ise de 4904 sayılı Kanuna 665 sayılı KHK’nın 25. maddesi ile eklenen geçici 2. maddesinden anlaşılacağı üzere, il bazında kurulan Bölge Çalışma Müdürlükleri lağvedilerek Türkiye İş Kurumu Genel Müdürlüğü bünyesinde Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlükleri adı altında yeniden teşkilatlandırıldığı, iş ve dosyalar bu meyanda dava konusu rapor … Çalışma ve İş Kurumu İl Müdürlüğüne devredildiği gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiş ise de davanın 04.01.2011 tarihinde açıldığı, 665 sayılı KHK`nın ise 02.11.2011 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe girdiği anlaşılmış olup buna göre uyuşmazlığın … 4. İş Mahkemesince görülüp çözümlenmesi gerekir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 6100 sayılı HMK’nın 21 ve 22. maddeleri gereğince … 4. İş Mahkemesinin YARGI YERİ OLARAK BELİRLENMESİNE 28/06/2017gününde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/1002 Karar : 2017/991 Tarih : 3.04.2017
-
HMK 14. Madde
-
Şubeler ve Tüzel Kişilerle İlgili Davalarda Yetki
Davacı vekili, müvekkili kooperatifin üyesi olan davalının aidat borçlarını ödememesi nedeniyle başlatılan icra takibine itiraz ettiğini, itiraz nedeniyle takibin durdurulduğunu, itirazın haksız olduğunu ileri sürerek, itirazın iptali ile %20 oranında icra inkar tazminatına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, mahkemenin görevli ve yetkili olmadığını savunarak, davanın reddini istemiştir.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; uyuşmazlığın, davacı kooperatif ile davalı üyesi arasındak aidat alacağının tahsili için yapılan itirazın iptali istemine ilişkin olduğu, davacı kooperatifin merkezinin … ili, …. ilçesi olduğu, bu nedenle HMK’nın 14. maddesi uyarınca, kooperatif merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olan… Asliye Ticaret Mahkemesi’nin yetkili olduğu, mahkemenin davaya bakma konusunda yetkisiz olduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine dair verilen kararın davalı vekilince temyizi üzerine, Dairemizin 12.12.2016 tarih ve 2016/8592 E., 5323 K. sayılı ilamı ile onanmasına karar verilmiştir.
Bu kez, davalı vekili, karar düzeltme talebinde bulunmuştur.
Dosyadaki yazılara, mahkeme kararında belirtilip Yargıtay ilamında benimsenen gerektirici sebeplere göre, HUMK’nın 440. maddesinde sayılan hallerden hiçbirisine uymayan karar düzeltme isteminin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle, davalı vekilinin karar düzeltme isteminin REDDİNE, 275,00 TL para cezasının karar düzeltme isteyenden alınarak Hazine’ye gelir kaydedilmesine, 03.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/13232 Karar : 2017/1305 Tarih : 6.03.2017
-
HMK 14. Madde
-
Şubeler ve Tüzel Kişilerle İlgili Davalarda Yetki
Davacı vekili, müvekkili ile davalılar …, … ile müteveffa …’ in, … A.Ş’nin hissedarı olduğunu, davalıların 27.01.2005 tarihli genel kurulda şirket yönetim kuruluna seçildiklerini, 10.03.2008 tarihindeki genel kurulda müvekkilinin yönetim kuruluna seçildiğini, yaptığı incelemelerde şirketin borç batağında olduğunu, davalıların yönetim kurulunda olduğu dönemde şirketin sahibi olduğu kum çakıl ocakları dışında devletin hüküm ve tasarrufundaki alanlarda izinsiz ve ruhsatsız kum çakıl alındığını, 6,20 milyon TL para cezası uygulandığının tespit edildiğini iddia ederek fazlaya ilişkin hakları saklı tutularak 141.511,30 TL’nin ticari faizi ile (reeskont avans) davalılardan müteselsilen tahsili ile … A.Ş’ye ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar … ve … vekili, …‘in imza yetkisinin olmadığını, 2 yıllık zamanaşımının dolduğunu, genel kuruldan izin alınmadan bu davanın açılamayacağını, yönetim kurulunun 25.01.2008 tarihinde yapılan olağan genel kurulda 6. maddesi ile ibra edildiğini, davacının görev yaptığı önceki dönemlerde şirketin aynı işleri için ibra edildiğini, bu sebeple bu genel kuruldaki muhalefetin dürüstlük ilkesine aykırı olduğunu, zarar da olmadığını savunarak davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Birleşen … 3. Asliye Ticaret Mahkemesi’nin 2014/581 esas sayılı dosyasında; davacılar vekili, müvekkillerinin … A.Ş’nin ortakları olduğunu, davalı … ve diğer davalıların murisi …‘in şirket yönetiminde görev aldıklarını, yönetimde oldukları sırada Antalya’da bulunan işyerlerinde ve ocaklarda usulsüzlükler yapıp zimmetlerine para geçirdiklerini, şirketi idari para cezası ödemek zorunda bıraktıklarını beyanla, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere şimdilik 10.000,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren temerrüt faizi ile birlikte davalılardan müştereken ve müteselsilen tahsili ile … A.Ş’ne ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece tüm dosya kapsamına göre, dava ve birleşen davada davanın tarafları arasındaki uyuşmazlık, hukuki niteliği itibari ile şirket yöneticilerinin eylemleri ile şirketin zarara uğratıldığı iddiası ile oluşan zararın tazmini talebinden ibaret olduğu, dava dışı … A.Ş’nin ticaret sicil özetinin incelenmesinden şirket merkezinin “… yolu … km, …/…” olduğu, 6100 sayılı HMK’nın 14/2.maddesine göre; özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkili olduğu, kesin yetki hususunun 6100 sayılı HMK’nın 114/1.fıkrası (ç) bendine göre dava şartı olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
Kararı davalılar … ve … vekili temyiz etmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı deliller ile gerektirici sebeplere göre, davalılar … ve … vekilinin bütün temyiz itirazları yerinde değildir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerden dolayı, davalılar … ve … vekilinin bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı bakiye 7,40 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalılar … ve …‘den alınmasına, 06/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/12289 Karar : 2016/15152 Tarih : 14.06.2016
-
HMK 14. Madde
-
Şubeler ve Tüzel Kişilerle İlgili Davalarda Yetki
Davacı, merkezi … ilinde bulunan ve … unvanını taşıyan kooperatifin üyesi olduğunu, kooperatifte bulunan iki ayrı hissesinin satışı hususunda davalıya vekaletname ile yetki verdiğini, aralarındaki anlaşmaya göre satış bedelinin 35.000,00 TL olarak belirlendiğini, davalının hisselerini satmış olmasına rağmen bedelini ödemediğini ileri sürerek 35.000,00 TL bedelin 21/03/2006 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesini, yargılama giderleri ve vekalet ücretinin davalıya yükletilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı, davaya cevap vermemiştir.
Mahkemece, yetkisizlik nedeniyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, veklalet ilişkisinden kaynaklanan alacak istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın vasfının kooperatif üyelerinin üyelik sıfatı ile diğer üyelere karşı açacağı dava olarak nitelendirildiği ve HUMK`nın 17. (6100 sayılı HMK 14/2) maddesi gereğince kooperatifin ikametgahı addolunan mahal mahkemesinin yetkili olduğu gerekçesiyle yetkisizlik kararı verilmiştir. Oysa ki davacı, davalıya vermiş olduğu vekaletname gereğince gerçekleştirilen satış bedelini talep etmekte olup uyuşmazlık vekalet ilişkisinden kaynaklanmaktadır. Vekalet ilişkisinden doğan alacak davasında da yetki ile ilgili kamu düzenini ilgilendiren bir yetki kuralı bulanmamaktadır. Kaldı ki, davalı ne ilk itiraz olarak süresinde ne de davanın açıldığı tarihinden karar tarihine kadar herhangi bir yetki ilk itirazında bulunmamıştır. Mahkemece değinilen bu yönler gözetilerek işin esasına girilip hasıl olacak sonuca uygun bir karar verilmesi gerekirken yanlış gerekçe ile yazılı şekilde yetkisizlik nedeniyle davanın reddine kararı verilmesi, usul ve yasaya aykırıdır. Bozmayı gerektirir.
SONUÇ:Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, oybirliğiyle karar verildi
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/8743 Karar : 2016/6877 Tarih : 22.03.2016
-
HMK 14. Madde
-
Şubeler ve Tüzel Kişilerle İlgili Davalarda Yetki
A) Davacı İsteminin Özeti: Davacı vekili dava dilekçesinde, müvekkilinin …………Şubesinin ilk üyesi ve kurucu başkanı olduğunu, müvekkilinin etkin sendikal faaliyetleri neticesinde şubesinin üye sayısının 1.300 e ulaştığını, 15/12/2012 tarihinden sonra profesyonel şube başkanı olarak görev yaptığını, müvekkilinin 2014 yılı haziran ayında yapılan davalının………..Genel Kurulunda genel yönetim adayı olduğunu, bu olağanüstü genel kurulda seçilemediğini, ancak müvekkilinin genel merkez genel yönetim üyeliğine aday olması seçimi kazanan genel yönetim üyelerinin müvekkiline ve genel kurulda desteklerini alamadıkları şube başkanlarına husumet beslemelerine sebep olduğunu, davalı yeni yönetimin ilk icraatının kendilerini desteklemeyen ……….Şube Başkanının profesyonelliğini sonlandırmak olduğunu, bu icraatın sonrasında müvekkilinin profesyonel şube başkanlığı görevinin de tüzüğe aykırı olarak sonlandırıldığını, müvekkilinin 2014 yılı Aralık ayında yapılan olağan genel kurulda mevcut başkan ……….`nın listesinden aday olduğunu, seçimi 3 oyla kaybettiğini, davalı Sendikanın yönetim kurulunun, genel kurul sonrasında kendilerine muhalif olan şubeler hakkında yetkisiz olarak kararlar aldığını, davalı sendikanın genel merkez yönetim kurulunun yetkisi bulunmamasına rağmen bazı şubeleri bölüp yeni şubeler açılmasına karar verdiğini, bu kapsamda mevcut İstanbul .. No’lu şubesinin bölünmesine ve yeni şube açılmasına dair karar aldığını, Genel Merkez Yönetim Kurulunun 18/03/2015 tarih ve 38 sayılı bu kararının yasal düzenlemeye ve yerleşik uygulamaya aykırı olduğunu, 4688 Sayılı Kanununu 7. maddesiyle şubelerin nasıl kurulacağının belirlendiğini, buna göre bunun nasıl yapılacağının sendika tüzüğünde belirtilmesi gerektiğini, bu yasal düzenleme gereğ.. Sendikası Tüzüğünün 18. maddesinde şubelerin nasıl kurulacağının düzenlendiğini, bu konuda yönetim kuruluna genel kurulun yetki vermesi gerektiğini, Aralık 2014 yılında yapılan genel kurulda şube açılması ve kapatılması yetkisinin yönetim kuruluna verilmesi yönünde herhangi bir önerge verilmediğini ve bu yönde hiçbir karar alınmadığını, müvekkilinin başkanı olduğu İstanbul 4 no’lu şubesinin bölünmesine ve yeni bir şube kurulmasına dair verilen kararın yasal dayanağının bulunmadığını, bu durum sebebiyle müvekkilinin sendikal faaliyetinin mevcut husumet nedeniyle davalı sendikanın genel merkez yönetimi tarafından açıkça engellendiğini beyan ederek Büro Memurları Sendikası Genel Merkez Yönetim Kurulunun 18/03/2015 tarih ve 38 sayılı kararının uygulanmasının tedbiren durdurulmasına ve iptaline, iptali istenilen karar ile gerçekleştirilen İstanbul 4 no’lu şubesinin bölünmesi işleminin ve bu karar ile yeni kurulan İstanbul 10 no’lu şubenin tüm faaliyetlerinin tedbiren durdurulmasına, İstanbul 10 no’lu şubenin ortadan kaldırılmasına ve bu şube üyelerinin İstanbul 4 no’lu şubeye bağlanmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalılar Cevabının özeti: Davalı … İstanbul….No’lu Şube Başkanlığı vekili cevap dilekçesinde, ……. Genel Merkezi tarafından şubenin kurulmasına dair kararın 18/03/2015’te verilmesine rağmen, yeni yönetim listesinin 25/03/2015’te verildiğini ve şube yönetiminin böylece belirlendiğini, sendikaların her yıl ….2015`de sayıma gitmekte olduğunun ve üye sayısına bağlı olarak yetkili sendikaların belirlendiğini, bu durumun davacının art niyetli olduğunu gösterdiğini, sendikanın üye yapmaması için, ilerlememesi ve yetkili sendika olamaması için 15 Mayısa 7 gün kala dava dilekçesi vererek, yetki dönemine 3 gün kala tedbir kararı aldırdığını, bu durumun gerek sahada, gerekse üye çalışması bazında faaliyet gösterememelerine sebep olduğunu, diğer sendikalarla rekabet edilemediğini, davacının kötü niyetli olarak açtığı bu davanın çok kritik bir zamanda açıldığını ve verilen tedbir kararının çok kritik bir zamanda verilerek müvekkilinin faaliyetini tamamen durdurduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
Davalı … vekili cevap dilekçesinde, Sendika şube ve organlarının tüzel kişiliği bulunmadığından taraf ehliyetlerinin bulunmadığını, yine Tüzüğün 22/a maddesine gere sendika tüzel kişiliğini temsil etme yetkisinin sendika genel başkanına verildiğinden dava ehliyetlerinin de bulunmadığını, davanın sendika tüzel kişiliğine ve temsilcisi sendika başkanlığına yöneltilmediğinden davanın aktif ve pasif husumet yokluğu nedeniyle reddi gerektiğini, davanın yetkili mahkemede açılmadığını, davanın sendika genel merkezinin bulunduğu Ankara’da açılması gerektiğini, iptali istenen yönetim kurulu kararının 18/03/2015 tarihli olup davanın 07/05/2015 tarihinde açılmakla davanın yasal 1 aylık hak düşürücü sürede açılmadığını, Yönetim Kurulu Kararının Ana Tüzüğe ve Genel Kurul`un verdiği yetkiye dayandığı için mevzuata uygun olduğunu, Sendikanın 12-13.12.2014 tarihinde gerçekleştirdiği 5. Olağan Genel Kurulunda şube ve temsilcilik açma, birleştirme ve değiştirmeye merkez yönetim kurulunun yetkili kılındığını, davacının da bu genel kurulda hazır olduğunu, herhangi bir ihtirazi kaydının bulunmadığını, kararın objektif kriterlere dayandığını, 4 nolu şubeye bağlı işyerlerinde üye sayılarının 2015 yılında düştüğünü, dava konusu yönetim kurulu kararının İstanbul şubesinin faaliyet alanının geniş olması, bir şube daha kurularak daha iyi faaliyette bulunarak üye sayısını artırmak amacıyla alınmış bir karar olduğunu, sendikanın faaliyet alanı olan hizmet kolunda onlarca farklı kamu kurumu olduğu için ilgili işyerlerinde çalışan kamu görevlilerinin ihtiyaçlarının giderilmesi ve kendileriyle ilgilenilmesi talepleri neticesinde daha fazla şube ve daha fazla mesai sarf edilerek sendikal faaliyette bulunulması amacıyla bu kararın alındığını, en yüksek üye sayısına sahip ………. Adliyesinin davacının yöneticiliğini yaptığı İstanbul … nolu şubeye bağlı olup, şubenin tüm sendikal faaliyetlerinin devamının davacının yükümlülüğünde olduğunu, davacının dava dilekçesinde belirttiği ………..in kurulacak İstanbul ….Nolu şubesinin geçici yönetim kurulu üyesi olmadıklarını, davacının profesyonelliğinin sonlandırılmasının hukuka uygun olduğunu, ihtiyati tedbirin uygulanmasının sendikal faaliyetlerini olumsuz yönde etkileyecek nitelikte olduğunu savunarak davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti: Mahkemece, davalı … Merkez Yönetim Kurulu’nun almış olduğu 18/03/2015 tarih ve 38 sayılı kararın, davalı Sendika Genel Kurulu’nun …. no’lu Şube’nin bölünmesi, ….no’lu Şube’nin kurulması ve şubelerin faaliyet alanlarının düzenlenmesi konusunda açık ve somut bir biçimde yetki vermemiş olması, ayrıca söz konusu kararın TMK`nun 2. maddesinde düzenlenen objektif iyiniyet kurallarına da aykırı olması nedeniyle hukuka aykırı olduğu gerekçeleriyle davanın kabulü ile davalı … Merkez Yönetim Kurulu tarafından alınan 18/03/2015 Tarih ve 38 Sayılı kararın iptaline, 10 Nolu Şubenin kapatılmasına ve 10 Nolu şubenin üyelerinin 4 Nolu şubeye bağlanmasına karar verilmiştir.
D) Temyiz: Kararı davalı Sendika genel merkezi vekili temyiz etmiştir.
E) Gerekçe: 1- Sendikalar, hukukumuzda özel hukuk tüzel kişisi sayılmaktadır. Sendika şubelerinin ise tüzel kişiliği bulunmamaktadır. Üye ve delegelerin dava açma ehliyetine karşılık, sendika şubelerinin tüzel kişiliği olmadığından dava açma ehliyetleri yoktur.
Sendika ve şubesi aralarındaki ilişkilerde sendika hürriyetinin temel ilkelerine uymakla yükümlüdürler. Sendika şubelerinin genel kurul faaliyetleri de dahil faaliyet ve işleyişleri aynen sendikalarda olduğu gibi demokratik ve hür sendikacılığın ilkelerine ve hukuk devletinin esaslarına uygun olmalıdır.Kanuni ve hukuka uygunluk birlikte aranmalıdır.( Prof. Dr. Kadir ARICI DEMOKRATİKLİK VE HUKUKA UYGUNLUK ACISINDAN SENDiKA ŞUBE GENEL KURULLARI Kamu-is; C : 9, S: 1/2007, s . 26) Sendikalar hukukunda, tüzel kişiliğin sadece sendika genel merkezlerine ait olması ve sendika şubelerinin tüzel kişiliğinin bulunmaması sebebiyle, genel merkez ile şube arasında menfaat çatışması durumunun bulunması hali dışında sendika şubelerine dava yöneltilemez. Bu nedenle somut uyuşmazlıkta Sendika Genel Merkezi davalı olarak gösterilmişken, taraf ehliyeti bulunmayan 10 nolu şubenin de davalı olarak gösterilmesi ve adı geçen şubenin mahkemece tüzel kişiliğinin kabul edilmesi isabetsizdir.
2- 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun (HMK) 6/1. maddesi uyarınca, genel yetkili mahkeme, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesidir. Aynı Kanun`un 14/1. maddesi ise, bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğunu hükme bağlamıştır.
Davalı Sendika Tüzüğü’nün 2.maddesinde Sendika`nın merkezinin……………… olduğu belirtilmiştir.
Davacı, davalı Sendika’nın …………Adliyeler Şubesi’nin başkanı olarak görev yapmakta olup, davalı Sendika Genel Yönetim Kurulu kararının iptalini talep etmiştir. 6356 sayılı Yasa hükümlerinin uygulanması gerekmekte ise de, 6356 sayılı Yasa’nın 79.maddesi şube ya da genel merkez yönetim kurulu kararlarına karşı açılacak davalara ve yetkili mahkemeye ilişkin bir düzenlemeyi içermemektedir. Keza bu yasaların boşluk halinde uygulanmasını emrettiği Türk Medeni Kanunu ile Dernekler Kanunu`nda da konuya hasren yapılan bir düzenleme yoktur.
Bu nedenlerle, somut uyuşmazlık değerlendirildiğinde; 6100 sayılı HMK hükümlerine göre yetkili mahkemenin belirlenmesi gerektiği sonucuna varılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nun 6/1.maddesine göre genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir. Davalı Sendika`nın merkezi Ankara olduğuna göre davada yetkili mahkeme bu hali ile Ankara İş Mahkemeleridir. Her ne kadar İstanbul Şubelerine ilişkin bir işlem yapılmış ise de, şubenin yaptığı bir işlem ya da aldığı bir kararın iptali sözkonusu olmadığından, davada şubenin bulunduğu yer mahkemesi olan İstanbul İş Mahkemeleri yetkili değildir. Mahkemece yetkisizlik kararı verilmesi gerekirken yazılı şekilde işin esasına girilerek karar verilmesi hatalıdır.
Sonuç: Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı sebeplerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/18637 Karar : 2015/20458 Tarih : 24.11.2015
-
HMK 14. Madde
-
Şubeler ve Tüzel Kişilerle İlgili Davalarda Yetki
Mahkemece, ilamında belirtildiği şekilde yetkisizlik kararı vermiştir.
Hükmün, davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Hizmet tespiti istemli davada,
Mahkemece; işin görüldüğü işyeri adresinin Balıkesir olduğu ve dava konusu işlemin Balıkesir Sosyal Güvenlik Merkezi işleminden kaynaklandığı gerekçeleriyle yetkisizlik kararı verilmiştir.
506 sayılı Kanunun 134. maddesi hükmü gereği davanın görülmesinde iş mahkemeleri görevli kılınmış olup, maddede yetki yönünden açık bir hüküm bulunmamasından ötürü, 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanununun 5. maddesi gereğince, davaya, dava olunanların ikametgahı mahkemesinde bakılabileceği gibi, işçinin işini yaptığı işyeri için yetkili mahkemede de bakılabileceği, 15. maddesinde ise, bu Kanunda açıklık bulunmayan durumlarda Hukuk Muhakemeleri Usulü Kanunu hükümlerinin uygulanacağı belirtilmiş, ayrıca 01.10.2011 günü yürürlüğe girerek 1086 sayılı Kanunu yürürlükten kaldıran 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun “Genel Yetkili Mahkeme” başlığını taşıyan 6. maddesi ile “Şubeler ve Tüzel Kişilerle İlgili Davalarda Yetki” başlıklı 14. maddesinde de aynı yetki hükümlerine yer verilmiştir.
Tüm davalar için uygulanan yetki kuralına genel yetki kuralı denilmekte olup, 1086 ve 6100 sayılı Kanun hükümlerine göre genel yetkili mahkeme, davalının ikametgahının bulunduğu yer mahkemesidir. Başka bir anlatımla, her dava, Kanunda aksine hüküm öngörülmediği takdirde, açıldığı tarih itibarıyla davalının yerleşim yeri sayılan yer mahkemesinde görülür. Anılan genel yetki kuralının yanında, bazı davalar için başka yer mahkemeleri de yetkili kılınmış olup, istisna niteliğindeki bu düzenlemelere özel yetki kuralları denilmektedir. Özel yetki kurallarının kamu düzenine ilişkin olmadığı, özel yetkinin genel yetkiyi kaldırmayıp her iki kuralın beraber uygulandığı, davacının her iki yetki düzenlemesi arasında seçim hakkı bulunup davasını, öngörülen iki mahkemeden birinde açabileceği temel ilke olmakla birlikte, bazı davaların mutlak surette belli bir yer mahkemesinde açılması benimsenmiştir ki, bu durumda kesin yetki söz konusudur. Diğer taraftan, tüzel kişilere karşı açılacak davalarda genel yetkili mahkeme, tüzel kişilerin yerleşim yeri sayılan merkezinin bulunduğu yer mahkemesi olmakla birlikte, şube işlemleri nedeniyle açılacak dava, taraf olarak bağlı bulunulan merkez davalı gösterilerek, şubenin bulunduğu yerde de açılabilir.
Somut olaya gelince, davalılardan …. Halıcılık San ve Tic. AŞ.nin ticari merkezinin “…. Mah….Sok. …. İşhanı No:3-2 …-Fatih/İstanbul” olması karşısında, anılan davalının ticari merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin iş bu davaya bakmada yetkili olduğu ve
Davacının da seçimlik hakkını kullanarak davalılardan … Halıcılık San ve Tic. AŞ.`nin ticari merkezi olan İstanbul İş Mahkemesinde davayı açtığı belirgindir.
Davacının çalışmasının geçtiği yerin Balıkesir Adliyesi yargı çevresi içinde bulunmasının, davalılardan …. Halıcılık San ve Tic. AŞ.`nin ticari merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin yetkisini ortadan kaldırmayacağı gözetilmeksizin, işin esasına girilerek yapılacak araştırma sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde yetkisizlik kararı verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY HUKUK GENEL KURULU Esas : 2016/2316 Karar : 2017/1461 Tarih : 29.11.2017
-
HMK 14. Madde
-
Şubeler ve Tüzel Kişilerle İlgili Davalarda Yetki
Dava sendika genel merkez yönetim kurulu kararının iptali istemine ilişkindir.
Davacı vekili sendika genel merkez yönetim kurulunun 2014 yılı Aralık ayında yapılan genel kurulda verilen bir yetki olmadığı hâlde 4688 sayılı Kanun’un 7’nci ve sendika ana tüzüğünün 18’inci maddelerine aykırı olarak İstanbul 4 No`lu Şubenin bölünmesine, yeni şube açılmasına dair verdiği 18.03.2015 tarih ve 38 sayılı kararının iptalini talep ve dava etmiştir.
Davalı İstanbul 10 No`lu Şube vekili davanın reddi gerektiğini belirtmiştir.
Davalı … vekili sendika şube ve organlarının ayrı bir tüzel kişiliği ve buna bağlı olarak taraf ehliyetleri bulunmadığını, bu nedenle davanın pasif husumet yokluğu yönünden reddine karar verilmesi gerektiğini, davanın yetkili mahkemede açılmadığını, davanın genel merkez yönetim kurulu kararının iptaline ilişkin olması, genel merkezin de Ankara’da bulunması nedeni ile davanın Ankara’da görülmesi gerektiğini, iptali istenen yönetim kurulu kararının Kanuna, Ana Tüzüğe ve 12-13/12/2014 tarihlerinde yapılan 5`inci olağan genel kurulun verdiği yetkiye dayandığından hukuka uygun olduğunu, objektif kriterlere dayandığını belirterek davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece, başkanı ve yönetim kurulu bulunan, genel kurul yapabilen ve organlarını seçebilen her kuruluşun ve şubenin tüzel kişiliğinin olduğu, tüzel kişiliği olan her kuruluşun da dava ve taraf ehliyetinin bulunduğu, kendilerine karşı dava açılabileceği, davalı 10 No’lu Şube henüz genel kurul toplantısını yapmamış ve organları genel kurulca seçilmemiş ise de, yasa ve tüzük gereği geçici yönetim kurulu genel merkez yönetim kurulu tarafından seçilmiş olduğundan tüzel kişilik kazandığını, bu nedenle şubeye karşı dava açılabileceğini, davalı … Merkez vekilinin yetki itirazı bakımından ise davada birden fazla davalı varsa HMK’nın 7’nci maddesine göre bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde dava açılabileceği hükme bağlandığından, davalılardan Büro Memurları Sendikası İstanbul 10 No’lu Şubesinin mahkemenin yargı çevresi içinde bulunduğundan mahkemenin yetkili olduğu, ayrıca davalı … Merkez Yönetim Kurulunca alınan 18/03/2015 tarihli kararın, davacıda meydana getirdiği sonuç ve niteliği itibarıyla bir haksız fiil mahiyetinde olduğu, haksız fiillerde yetkili mahkemenin HMK’nın 16’ncı maddesi gereğince zararın meydana geldiği yer mahkemesi olduğu, davacı açısından zararın meydana geldiği yerin Bakırköy olduğu ve dolayısıyla mahkemenin yetkili olduğu, davanın sendikanın genel merkezinin bulunduğu Ankara’da açılması gerektiğinin kabul edilmesinin Türkiye’nin ücra köşelerinde bulunan bu durumdaki zarar görenlerin dava açmak için Ankara’ya gitmek zorunda bırakılmasının hak arama özgürlüğünün ağır bir şekilde ihlali anlamına geleceği belirtilerek yetki itirazının reddine karar verildikten sonra esas açısından ise yapılan değerlendirme sonucunda davanın kabulüne, davalı … Merkez Yönetim Kurulu tarafından alınan 18/03/2015 tarih ve 38 sayılı kararın iptaline, davalı sendikanın 10 No’lu Şubesinin kapatılmasına, davalı 10 No’lu Şubenin 4 No`lu Şubeye bağlanmasına karar verilmiştir.
Davalı … Merkez vekilinin temyizi üzerine karar, yukarıda başlık bölümünde açıklanan nedenlerle bozulmuştur.
Mahkemece önceki gerekçe genişletilmek sureti ile direnme kararı verilmiştir.
Direnme kararı davalı … vekili tarafından temyize getirilmiştir.
Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık, davalı … İstanbul 4 No’lu Şube başkanı olan davacı tarafından davalı sendika genel merkez yönetim kurulunun aldığı 18.03.2015 tarih ve 38 sayılı İstanbul 4 No’lu Şubeye bağlı bazı kurumların alınarak İstanbul 10 No`lu Şubenin kurulmasına ilişkin kararın iptali istemi ile açılan eldeki davada, sendika şubesinin tüzel kişiliğinin ve davada taraf ehliyetinin bulunup bulunmadığı ve burada varılacak sonuca göre şubenin bulunduğu yer mahkemesinin mi yoksa sendika genel merkezinin bulunduğu yer mahkemesinin mi yetkili olduğu noktasında toplanmaktadır.
Öncelikle 4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu ile 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu`nun konu ile ilgili düzenlemeleri üzerinde kısaca durmak gerekir.
4688 sayılı Kamu Görevlileri Sendikaları ve Toplu Sözleşme Kanunu’nun, 3`üncü maddesinin (f) bendinde, “Sendika: Kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve meslekî hak ve menfaatlerini korumak ve geliştirmek için oluşturdukları tüzel kişiliğe sahip kuruluşlar” olarak tanımlanmış;
4`üncü maddesinde sendikaların hizmet kolu esasına göre, Türkiye çapında faaliyette bulunmak amacıyla bir hizmet kolundaki kamu işyerlerinde çalışan kamu görevlileri tarafından kurulacağı;
6`ncı maddesinde ise sendika ve konfederasyonların önceden izin almaksızın serbestçe kurulabileceği, sendika kurucularının sendika tüzüğü ve kamu görevlisi olduklarını gösterir belge ile sendikayı ilk genel kurula kadar sevk ve idare edeceklerin isimlerini kuruluş dilekçelerinin ekinde sendika merkezinin bulunacağı ilin valiliğine vermek zorunda oldukları, yukarıda anılan belge ve tüzüklerin ilgili valiliğe verilmesi ile sendikanın tüzel kişilik kazanacağı hükme bağlanmıştır.
Kamu görevlileri sendikalarının şube açmalarına da yine Kanun izin vermiştir.
Öte yandan 4688 sayılı Kanun 43`üncü maddesinde, bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde 2821 sayılı Sendikalar Kanunu, 2908 sayılı Dernekler Kanunu, 743 sayılı Türk Medeni Kanunu ile sendika ve konfederasyonlarda görev alacaklar hakkında kamu görevlilerinin tabi oldukları personel kanunlarının ilgili hükümlerinin uygulanacağını hüküm altına almıştır.
6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu’nun 79`uncu maddesinde ise “(1) Bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar iş davalarına bakmakla görevli ve yetkili mahkemelerde görülür. Ancak yedinci ila on birinci bölümlerin uygulanmasından doğan uyuşmazlıklar için, görevli makamın bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.”;
80`inci maddesinde, “(1) Kuruluşlar hakkında, bu Kanunda hüküm bulunmayan hâllerde 4721 sayılı Kanun ile 4/11/2004 tarihli ve 5253 sayılı Dernekler Kanununun bu Kanuna aykırı olmayan hükümleri uygulanır.”;
81’inci maddesinde ise, “(1) 5/5/1983 tarihli ve 2821 sayılı Sendikalar Kanunu, 5/5/1983 tarihli ve 2822 sayılı Toplu İş Sözleşmesi, Grev ve Lokavt Kanunu ve 30/1/1950 tarihli ve 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 1` inci maddesinin ikinci fıkrasının (A) bendi yürürlükten kaldırılmıştır. (2) Diğer mevzuatta 2821 ve 2822 sayılı Kanunlara yapılan atıflar bu Kanuna yapılmış sayılır.” hükümlerine yer vermiştir.
Bu arada belirtmek gerekir ki, sendikalar büyüme ve uyum süreci içerisinde üyeleri ile daha yakından temas imkânlarını elde etmek maksadı ile şubeleşerek teşkilatlanmalarını güçlendirebilirler. Kanun koyucu sendikalara şube kurma hakkını tanımıştır.
Sözlük anlamında dal, kol, bölük takım, kısım gibi anlam ifade eden bir kelime olarak şube, bir terim olarak bir kurum ve kuruluşun alt kademelerdeki birimi anlamında kullanılmaktadır. Sendika hukukunda şube, sendikanın merkez teşkilatlanması dışında kalan bölgelerde ya da yerlerde sendikanın amaçları doğrultusunda kendisine tüzükle verilen yetkileri kullanmak ve faaliyetleri yürütmekle görevli sendika birimi olarak tanımlanabilir .
Sendika şubeleri, sendikal teşkilatlanmanın merkez dışında ve merkeze uzak yerlerde ya da bölgelerdeki uzantıları durumundadır. Şubeler sendikanın iç teşkilatlanma hürriyeti ve hakkı çerçevesinde kurdukları ve sendikanın merkezinden uzaktaki iş yerlerindeki üyeleri ve/veya iş yerleri ile irtibatlarını sağlamak amacıyla oluşturdukları en küçük sendika teşkilat birimleridir. Şubeler sendikalara yerinde yönetim ve teşkilatlanma imkânı veren örgütlenme biçimleridir. Şubeler sendikaya bağlı olarak; sendika tüzüğü ve genel kurulunun kararları çerçevesinde faaliyet gösteren sendikal organizasyonun yerel anlamda temsilcisi kuruluşlardır (Arıcı, K.: Demokratiklik ve Hukuka Uygunluk Açısından Sendika Şube Genel Kurulları, Kamu-İş, C:9, s. 1-2).
Sendikalar genel olarak bir tüzel kişi olmalarından dolayı, davalarda davaya ve husumete ehil olabileceklerinden kuşku edilemez. Esasen bu husus yargılama hukuku çerçevesinde ele alınabilecek genel bir konudur. Bu nedenle sendikaların genel hükümlere göre davacı ve davalı olabilme ehliyeti, sendika tüzel kişiliğine aittir. Türk Hukukunda sendika şubelerine tüzel kişilik tanınmamış olduğundan şubelerin aktif ve pasif dava ehliyetleri bulunmadığı sonucuna varılmaktadır (Şahlanan, F.: Karar İncelemesi, Tekstil İşveren Hukuk, sayı 422; Temmuz-Ağustos 2016. s.2-4).
Nitekim Hukuk Genel Kurulunun 19/04/1989 gün ve 1989/9-153 E., 1989/283 K. sayılı kararında da sendika şubelerinin tüzel kişiliklerinin bulunmadığı belirtilmiştir.
Öte yandan 6356 ve 4688 sayılı Kanunlarda sendika yönetim kurulu kararlarına karşı dava açılabileceğine ilişkin açık hüküm yoksa da, bu Kanunların atıf yaptığı 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun derneklere ilişkin 83`üncü maddesinde genel kurul ve yönetim kurulu kararlarına karşı dava açılabileceği düzenlendiğinden yönetim kurulu kararına karşı dava açılabileceği kabul edilmektedir.
Hatırlatmak gerekir ki, 6100 sayılı HMK’nın 6`ncı maddesinde genel yetkili mahkemenin, davalı gerçek veya tüzel kişinin davanın açıldığı tarihteki yerleşim yeri mahkemesi olduğu öngörülmüştür.
Davalının birden fazla olması hâlinde yetkili mahkemeyi düzenleyen HMK’nın 7`nci maddesine göre “(1)Davalı birden fazla ise dava, bunlardan birinin yerleşim yeri mahkemesinde açılabilir. Ancak, dava sebebine göre kanunda, davalıların tamamı hakkında ortak yetkiyi taşıyan bir mahkeme belirtilmişse, davaya o yer mahkemesinde bakılır. (2) Birden fazla davalının bulunduğu hâllerde, davanın, davalılardan birini sırf kendi yerleşim yeri mahkemesinden başka bir mahkemeye getirmek amacıyla açıldığı, deliller veya belirtilerle anlaşılırsa, mahkeme, ilgili davalının itirazı üzerine, onun hakkındaki davayı ayırarak yetkisizlik kararı verir.”
Şubeler ve tüzel kişilerle ilgili davalarda yetkiye ilişkin 14`üncü maddede ise, (1) Bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesi de yetkilidir. (2) Özel hukuk tüzel kişilerinin, ortaklık veya üyelik ilişkileriyle sınırlı olmak kaydıyla, bir ortağına veya üyesine karşı veya bir ortağın yahut üyenin bu sıfatla diğerlerine karşı açacakları davalar için, ilgili tüzel kişinin merkezinin bulunduğu yer mahkemesi kesin yetkilidir.” kuralına yer verilmiştir.
HMK’nın 16`ıncı maddesine göre ise, “ Haksız fiilden doğan davalarda, haksız fiilin işlendiği veya zararın meydana geldiği yahut gelme ihtimalinin bulunduğu yer ya da zarar görenin yerleşim yeri mahkemesi de yetkilidir.”
Yukarıdaki açıklamalar ışığında somut olayın değerlendirilmesine gelince; davacı vekili müvekkilinin başkanı olduğu İstanbul 4 No’lu Şubeden bazı kurumların alınarak İstanbul 10 No`lu Şubenin açılmasına ilişkin davalı sendika genel merkez yönetim kurulu kararının iptalini talep ve dava etmiş; davalılar vekilleri ise davanın reddini talep etmişler ayrıca davalı sendika genel merkez vekili yetki itirazında bulunmuştur.
Davacının, davalı sendika genel merkez yönetim kurulu kararının iptalini talep ettiği konusunda uyuşmazlık yoktur.
Bunun gibi mahkeme kabulünün aksine sendikaların şubelerinin tüzel kişiliklerinin bulunmadığı da tartışmasızdır.
Ne var ki, gerek 4688 sayılı Kanun’da gerekse bu Kanun’un hüküm bulunmayan hâllerde uygulanmasını emrettiği 6356 sayılı Kanun ile Türk Medeni Kanunu’nda ve Dernekler Kanunu`nda yönetim kurulu kararlarına karşı açılacak davalarda yetkili mahkemeye ilişkin bir düzenleme bulunmadığı görülmektedir.
Şu hâlde somut uyuşmazlıkta yetkili mahkemenin belirlenmesinde 6100 sayılı HMK’nın yetkiye ilişkin hükümlerinin uygulanması gerekir. HMK’nın 6`ıncı maddesi uyarınca genel yetkili mahkeme davalının yerleşim yeri mahkemesidir.
O hâlde davalı olarak gösterilen İstanbul 10 No’lu Şubenin tüzel kişiliği bulunmadığına ve sendika tüzüğünün 2`nci maddesinde sendikanın merkez adresi Mebusevler Mah. İller Sk. No:13 Tandoğan/ANKARA olarak belirlendiğine göre davada yetkili mahkeme Ankara İş Mahkemeleridir.
Her ne kadar HMK’nın 14`üncü maddesinde bir şubenin işlemlerinden doğan davalarda, o şubenin bulunduğu yer mahkemesinin de yetkili olduğu belirtilmiş ise de, ortada şube tarafından alınan bir karar ya da yapılan bir işlemle ilgili uyuşmazlık olmadığından şubenin bulunduğu yer mahkemesi olarak Bakırköy İş Mahkemesinin yetkili olduğu söylenemez.
Bu durumda direnme kararı yerinde değildir.
Bununla birlikte Özel Daire bozma kararının son paragrafında yer alan “…davada şubenin bulunduğu yer mahkemesi olan İstanbul İş Mahkemeleri yetkili değildir.” cümlesindeki “İstanbul” sözcüğü maddi hata sonucu yazıldığından bu maddi hatanın “Bakırköy” olarak düzeltilmesi gerekir.
Hâl böyle olunca Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken önceki kararda direnilmesi doğru olmamıştır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: 1-Özel Daire bozma kararının “…davada şubenin bulunduğu yer mahkemesi olan İstanbul İş Mahkemeleri yetkili değildir.” ifadesindeki “İstanbul” sözcüğünün “Bakırköy” olarak düzeltilerek maddi hatanın bu şekilde giderilmesine,
2-Davalı … Merkez vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının BOZULMASINA, istek hâlinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 29.11.2017 gününde oy birliği ile karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.