0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Tarafların İkinci Dilekçeleri

HMK Madde 136

(1) Davacı, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi; davalı da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebilir.

(2) Davacının cevaba cevap, davalının da ikinci cevap dilekçesi hakkında, dava ve cevap dilekçelerine ilişkin hükümler, niteliğine aykırı düşmediği sürece kıyasen uygulanır.



HMK Madde 136 Gerekçesi

Davalının cevap dilekçesinin davacıya tebliğ edilmesi üzerine, davacı da onbeş gün (“iki hafta” olarak yasalaşmıştır) içerisinde cevaba cevap dilekçesini verebilir. Davacının da buna karşı yine onbeş gün (“iki hafta”)içerisinde cevap hakkı bulunmaktadır. Dava ve cevap dilekçesinde bulunması gereken hususlar, niteliğine uygun düştüğü ölçüde, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçesinde de uygulanır. Bu dilekçelerin verilmesiyle veya bunlara ilişkin sürelerin geçirilmesiyle, dilekçelerin verilmesi aşaması tamamlanır ve ön inceleme sürecine geçilir. Dava ve cevap dilekçesine ilişkin hükümler, niteliğine aykırı düşmedikçe, gerek cevaba cevap, gerekse ikinci cevap dilekçesinin verilmesi için de uygulanacaktır. Cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçelerinin hazırlanması, veriliş süresi gibi konularda öngörülen kurallar, bunlar için de uygulanacağından, özellikle cevap süresi ve cevap süresinin uzatılmasına ilişkin hükümler, şartların gerçekleşmesi koşuluyla, bu dilekçeler için de uygulanır.


HMK 136 (Tarafların İkinci Dilekçeleri) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/21111 Karar : 2018/8519 Tarih : 4.07.2018

  • HMK 136. Madde

  • Tarafların İkinci Dilekçeleri

1-Davacı kadının temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 136. maddesinde davacının, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi; davalının da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebileceği, 137. maddesinde ise dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. İddia ve savunmanın genişletilmesi veya değiştirilmesi yasağı başlıklı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 141. maddesinde “Taraflar, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletebilir yahut değiştirebilirler. Ön inceleme duruşmasına taraflardan biri mazeretsiz olarak gelmezse, gelen taraf onun muvafakati aranmaksızın iddia veya savunmasını genişletebilir yahut değiştirebilir.’’ şeklinde düzenlenmiştir. Ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunma genişletilemez yahut değiştirilemez. Ön inceleme aşaması tamamlanıncaya kadar usulüne uygun biçimde bildirilen vakıaların doğru olduğu yargılama sırasında ispat edilirse, tarafların talep sonuçlan da bu duruma göre kabul veya reddedilecektir. Kanunda öngörülmüş istisnalar dışında hâkim, tarafların talep sonuçlarıyla bağlıdır; ondan fazlasına veya başka bir şeye karar veremez. Duruma göre, talep sonucundan daha azma karar verebilir. (HMK m.26/1). Mahkemece ancak tarafların dilekçelerinde dayandıkları vakıalar hakkında inceleme ve değerlendirme yapılabilir.

Somut olayda davacı kadının dava dilekçesinde manevi tazminat talebinde bulunmadığı, sonrasında davalının cevap dilekçesinin 23.03.2015 tarihinde davacı kadına tebliğ edildiği, davacı kadının yasal süresi içerisinde sunmuş olduğu 06.04.2015 tarihli cevaba cevap dilekçesi ile manevi tazminat talebinde bulunmuş olduğu, ancak mahkemece davalı kadının manevi tazminat talebi hakkında olumlu olumsuz karar verilmediği anlaşılmıştır. Açıklanan bu husus gereğince davacı kadın tarafından usule uygun şekilde talep edilen manevi tazminat talebi yönünden olumlu olumsuz karar verilmek üzere hükmün bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

2- Davalı erkeğin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Tarafların ortak çocuğu … 15.02.2007 doğumludur. Velayeti elinde bulundurmayan baba ile ortak çocuk arasında düzenlenen kişisel ilişkinin ortak çocuğun yaşı da gözetildiğinde yetersiz kaldığı anlaşılmaktadır. Baba ile ortak çocuk arasında babalık duygularını tatmin edecek şekilde yarı yıl tatili ve yaz tatilinde temmuz ayı süresince yatılı olacak şekilde daha uygun süreli kişisel ilişki kurulması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş ve bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda 1. ve 2. bentlerde gösterilen sebeple BOZULMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 04.07.2018 (Çrş.)


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/14366 Karar : 2018/3489 Tarih : 19.03.2018

  • HMK 136. Madde

  • Tarafların İkinci Dilekçeleri

Taraflar arasında görülen karşılıklı boşanma davalarının yapılan muhakemesi sonucunda, davacı-davalı kadının davasının Türk Medeni Kanununun 166/1 maddesi uyarınca kabulüyle, erkeğin karşı boşanma davasının reddine karar verilmiştir.

Dava dilekçesi davalı erkeğe, Tebligat Kanununun 21/1. maddesine göre tebliğ edilmiştir. Tebligat Kanununun 20. ve 6099 sayılı Karnınla değişik 21/1. ve özellikle bu Kanunun uygulanmasına dair Yönetmeliğin 30. maddesi uyarınca: adres kayıt sistemindeki yerleşim yeri adresine meşruhat verilerek çıkarılan tebligatlar hariç olmak üzere, muhatap veya muhatap adına tebliğ yapılabilecek olanlardan hiçbiri gösterilen adreste sürekli olarak bulunmazsa, tebliğ memurunun, adreste bulunmama sebebini bilmesi muhtemel komşu, yönetici, kapıcı, muhtar, ihtiyar heyeti veya meclisi üyeleri, kolluk amir ve memurlarından araştırarak beyanlarım tebliğ mazbatasına yazıp imzalatması, imzadan çekinmeleri halinde bu durumu yazarak İmzalaması gerekir. Gösterilen koşul geçerlilik koşuludur. Davalı erkeğe dava dilekçesinin tebliğine ilişkin mazbatada komşu ismi ve imzası da bulunmamaktadır Bu haliyle dava dilekçesinin davalı- davacı erkeğe tebliği usulsüzdür. Bu nedenle davalı erkek tarafından sunulan 19.08.2015 tarihli cevap dilekçesinin süresinde olduğu kabul edilmelidir. Ancak erkeğin bu dilekçesi aynı zamanda karşı dava dilekçesi olup davacı kadına usulünce tebliğ edilmemiş ve dilekçeler teatisi (HMK m. 126 - 136) aşaması tamamlanmamıştır. Şu hale göre, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının usulünce tamamlandığından bahsedilemeyeceğinden, yapılan ön inceleme, tahkikat ve sözlü yargılama duruşmaları da usule aykırı hale gelmiştir.

Hukuk Muhakemeleri Kanununun 136. maddesinde davacının, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi; davalının da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebileceği, 137. maddesinde, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği hükme bağlanmıştı. Ön inceleme duruşmasına davet ve ön inceleme duruşmalarının usulü ve yapılacak işlemler ise Hukuk Muhakemeleri Kanununun 139. ve 140. maddelerinde düzenlenmiştir. Mahkemece yasanın bu amir hükümlerine riayet edilmeksizin, usulüne uygun şekilde dilekçeler teatisi aşaması tamamlanıp yine usulüne uygun şekilde ön inceleme yapılmadan tahkikata geçilerek işin esası hakkında karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.

O halde mahkemece yapılacak iş; davalının cevap ve karşı dava dilekçesinin davacı tarafa usulüne uygun şekilde tebliğinin sağlanması, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının tamamlanmasından sonra ön inceleme duruşması için gün tayin edilerek gerçekleşecek sonucu dairesinde işlem yanmaktan ibarettir. Açıklanan bu husus davalının savunma hakkını kısıtlayan ve adil yargılanma hakkını etkileyen önemli bir usul hatası olup, hükmün bu nedenle bozulmasına karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre davalı tarafın sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 19.03.2018 (Pzt.)


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/16071 Karar : 2017/17590 Tarih : 26.12.2017

  • HMK 136. Madde

  • Tarafların İkinci Dilekçeleri

Davacı vekili, taraflar adına müşterek mülkiyet hükümlerine göre kayıtlı olan 102 ada 98 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan … +1 katlı betonarme evin vekil edenine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmaması nedeniyle HMK.nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi üzerine, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.

Dava, yazılı yargılama usulüne (HMK.md.118-186) tabidir.

Dava dilekçesinin davalılara tebliğinden (HMK.md.122) sonra hangi usuli işlemlerin yapılacağı 6100 sayılı HMK`nın 122 vd. maddelerinde; yargılamadaki dilekçelerin değişimi (HMK.md.126-136), ön inceleme (HMK.md.137-142), kesitleriyle ilgili usulü işlemlerin tamamlanması, varsa dava şartları ve ilk itirazlar hakkında bir karar verilmesi (HMK.md.138), yoksa tahkikat aşamasına (HMK.md.143vd.) geçilerek sonucuna göre karar verilmesi şeklinde gösterilmiştir.

Dava şartı yönünden dosya üzerinden inceleme yapılarak HMK`nın 138/1. maddesi gereğince karar verilebilirse de, bunun için de dilekçeler değişimi aşamasının (HMK m.126-136) tamamlanması gereklidir (HMK m. 137).

Dava, 6100 sayılı HMK yürürlüğe girdikten sonra 11.05.2016 tarihinde açılmıştır.

Dava dilekçesinin davalılara tebliğ edilmediği görülmektedir. Dilekçelerin değişimi aşaması tamamlandıktan sonra (HMK m.126-136) da, ön inceleme aşamasına geçilmesi, bu aşamada gerekli incelemenin ve gerektiğinde ön inceleme duruşmasının yapılması gerekir (HMK m. 137-142).

Ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez (HMK m.137/1-2).

O halde, dilekçelerin değişimi aşaması tamamlanmadan davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi davacının hukuki dinlenilme hakkına (HMK. m. 27) aykırı olmuştur.

O halde Mahkemece yapılacak iş; öncelikle dava dilekçesini davalı tarafa tebliğ ederek dilekçeler teatisi aşamasının tamamlanmasının sağlanması, iddia ve savunma çerçevesinde toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekirken, böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmadan yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru görülmemiştir.

SONUÇ: Davacının temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmdığına, taraflarca HUMK`nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 26.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/7106 Karar : 2017/6398 Tarih : 24.05.2017

  • HMK 136. Madde

  • Tarafların İkinci Dilekçeleri

Davacı, 28.01.2013 tarihinde davalı hastanede ameliyat olduğunu ameliyatın başarısız olduğunu burnunda eğrilik meydana geldiğini, doktor tarafından ikinci ameliyatın riskli olacağını ve başarılı olunamayacağının bildirildiğini, … Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi gördüğünü, ameliyat sonrasında yaşam kalitesinin düştüğünü, aile ve sosyal hayatının mahvolduğunu, beden ve ruh sağlığının bozulduğunu, yapılan ameliyattan ve neticesinden davalı doktorun sorumlu olduğunu, BK 66.maddesine göre davalı hastanenin de sorumluluğunun bulunduğunu, maddi ve manevi zarara uğradığını beyanla, 100.000,00 TL manevi tazminat ile davalı hastanede yapmış olduğu 5.700,00 TL hizmet bedeli ve daha sonra … … Hastanesi’nde yapmış olduğu 38,00 TL masrafın maddi tazminat olarak, ayrıca yüzünde kalıcı iz kalmasından dolayı sürekli iş kaybı nedeniyle uğramış olduğu zararlardan şimdilik 100,00 TL’nin davalılardan tahsiline, tazminatlara olay tarihinden itibaren en yüksek faizin işletilmesine karar verilmesini istemiştir.

Davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmemiştir.

Mahkemece, davanın eser sözleşmesinden kaynaklandığı ve ticari iş niteliğinde olmadığı gerekçesiyle dosya üzerinden tensiben görevsizlik kararı verilmiş; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.

1-Uyuşmazlık, 6100 sayılı HMK’nın 114/c maddesi gereğince dava şartı olan “mahkemenin görevli olması” şartı hakkında taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Mahkemenin görevli olması dava şartıdır (HMK. m.114/1-c). Dava şartları ve ilk itirazlar ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılır (HMK. m.137/1, 139/1 ilk cümle). Buna göre, görevsizlik kararı verilebilmesi için; dava dilekçesinin davalıya tebliği, cevap süresinin (HMK. m. 127/1) beklenmesi, süresi içinde cevap verilmesi halinde davacıya tebliği, onun cevaba cevap verme süresinin (HMK. m.136/1) beklenmesi, verdiğinde bunun diğer tarafa tebliği ve davalının ikinci cevap süresinin beklenmesi zorunludur. Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören aynı Kanun’un 138. maddesi hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm, hakime, belirtilen hususlar hakkında gerekmiyorsa ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır. Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de, davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir. Yasa’nın 137’nci maddesinin (1.) fıkrasında, ön inceleme dilekçelerinin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine ilişkin 115/1. madde hükmü de, bu hususlarda, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli değildir.

Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1086 sayılı Kanun’dan farklı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış; bu yasağı, dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ileriye ötelemiştir. Tarafların bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için kanunda belirlenen sürelerin geçmesini gerekli kılar. Bazı hallerde dava dilekçesindeki talebe göre görevli olmayan mahkemenin, cevap dilekçesi, cevaba cevap dilekçesi veya ikinci cevap dilekçesinin verilmesinden sonra görevli hale gelmesi mümkün bulunmaktadır. Ayrıca 6100 sayılı Kanun, eskisinden farklı olarak, görevsizlik veya yetkisizlik kararı verilmesi üzerine dosyanın görevli veya yetkili mahkemeye gönderilmesini talep etme hakkını davalıya da tanımıştır.(m. 20/1) Görevsizlik veya yetkisizlik kararı üzerine davaya bir başka mahkemede devam edilmemesi halinde davalıya kararı veren mahkemeden yargılama giderlerini talep etme hakkı da vermiştir (m. 331/2 son cümle). Davalının bu haklarını kullanabilmesi, dava dilekçesinin kendisine tebliğ edilmiş olmasını gerektirir.

6100 sayılı HMK’nın 114. maddesi uyarınca dava şartlarından olan görev konusunda aynı Kanun’un 138. maddesi uyarınca dosya üzerinden karar verilebilir ise de, ancak bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerekir. Dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinden tensiben görevsizlik kararı verilmesi HMK’nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık oluşturmaktadır.

Bütün bu hükümlerden, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden görevsizlik kararı verilemeyeceği sonucuna ulaşıldığından kararın usul yönünden bozulması gerekmiştir.

2-Bozma nedenine göre davalının sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına.

SONUÇ: Yukarıda (1) nolu bentte açıklanan nedenlerle temyiz edilen hükmün BOZULMASINA,(2) nolu bentte yazılı nedenlerle davalının diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 25,20 TL harcın istek halinde davalı Deva Sağ. Hiz. A.Ş.’ye iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 24/05/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/653 Karar : 2017/1536 Tarih : 4.04.2017

  • HMK 136. Madde

  • Tarafların İkinci Dilekçeleri

Dava, davacı Başbakanlık … Başkanlığı ile davalı .. … Proje Uluslararası A.Ş arasında imzalanan; … İli …. İlçesi 392 Adet konut, ticaret merkezi, cami, şadırvan ile ada içi altyapı, genel altyapı ve çevre düzenlemesi inşaat işine ilişkin imzalanan sözleşmeden kaynaklanan ayıplı imalatlar sebebiyle açılmış alacak davası olup, mahkemece dava dilekçesi ve ekleri davalı tarafa tebliğ edilmeden dosya üzerinde yapılan inceleme ile görevsizlik kararı verilmiş, karar davacı vekili tarafından süresinde temyiz edilmiştir.

Uyuşmazlık, 6100 sayılı HMK’nın 114/c maddesi gereğince dava şartı olan “mahkemenin görevli olması” şartı hakkında taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.

Dava, 6100 sayılı HMK’nın yürürlükte olduğu 16.03.2016 tarihinde açılmıştır. 6100 sayılı HMK’da ilk derece yargılamasında yazılı yargılama usulü beş aşamadan oluşacak şekilde düzenleme yapılmıştır. Bunlar; 1-Davanın açılması ve dilekçeler aşaması (madde 118,126-136), 2-Ön inceleme (madde 137-142), 3-Tahkikat (madde 143-293), 4-Sözlü yargılama (madde 184-186) ve 5-Hükümdür (madde 294). Dava şartları ve ilk itirazlar ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesinden sonra yapılır (HMK. m.137/1, 139/1 ilk cümle). Buna göre, usule ilişkin kararın verilebilmesi için; dava dilekçesinin davalıya tebliği, cevap süresinin (HMK. m. 127/1) beklenmesi, süresi içinde cevap verilmesi halinde davacıya tebliği, onun cevaba cevap verme süresinin (HMK. m.136/1) beklenmesi, davacı dilekçe verdiğinde bunun davalı tarafa tebliği ve davalının ikinci cevap süresinin beklenmesi zorunludur. Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verebileceğini öngören aynı Kanun’un 138. maddesi hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm, hakime belirtilen hususlar hakkında gerekmiyorsa ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır. Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir. Yasa’nın 137/1’inci fıkrasında, ön incelemenin dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüş olması karşısında, dava şartlarının mevcut olup olmadığının davanın her

aşamasında hakim tarafından kendiliğinden gözetileceğine ilişkin 115/1’inci madde hükmü de bu hususlarda, davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden karar verilebileceğine izin verir tarzda bir yoruma elverişli değildir.

Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1086 sayılı Kanun’dan farklı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış; bu yasağı, dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ileriye ötelemiştir. Tarafların bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için kanunda belirlenen sürelerin geçmesini gerekli kılar. 6100 sayılı HMK’nın 138’inci maddesi uyarınca dava şartları hakkında dosya üzerinden karar verilebilir ise de; bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerekir.

Bu genel anlatımlar ışığında somut olaya gelince; mahkemece davalıya dava dilekçesi tebliğinin yapılmayıp, dilekçeler aşaması tamamlanmadan görevsizlik sebebiyle usulden red kararı verilmesi Anayasa’nın 36. maddesinde ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkının en önemli unsuru olan hukuki dinlenme hakkına aykırıdır.

Bu nedenlerle mahkemece 6100 sayılı HMK ile öngörülen yargılama aşamalarına uyulmadan, dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeyip dilekçeler aşaması tamamlanmadan görevsizlik sebebiyle usulden red kararı verilmek suretiyle davalının hukuki dinlenilme hakkına aykırı davranılması usül ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle kararın BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 04.04.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

  • K A R Ş I O Y -

Mahkemenin görevli olması Hukuk Muhakemeleri Kanunu (HMK) 114/1-c maddeye göre dava şartıdır. Göreve ilişkin kurallar kamu düzenindendir (HMK 1. md.). “Mahkeme, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştırır. Taraflar da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilirler.” (HMK 115. md.).

Yasada açıkça dava şartlarının her aşamada mahkemece kendiliğinden araştırılacağı düzenlendiğinden henüz taraflara tebliğ yapılmadan tensip aşamasında dahi mahkemenin görevsiz olması halinde usulden red kararı verilebilir. HMK 137, 138 ve 140. maddedeki ön inceleme aşamasında dava şartlarının inceleneceğine dair düzenlemeler, henüz incelenmemiş ise tahkikata geçilmeden önce dava şartlarının incelenmesi zorunluluğunu belirtmekte olup görev yönünden bu incelemenin en erken değil, en geç ne zaman yapılması gerektiğini göstermektedir.

Konuya ilişkin HMK 138. maddenin yasa gerekçesi şöyledir: “Usule ilişkin hususlar, şeklî nitelik taşıdıklarından yargılamanın başında, dosya üzerinden de incelenerek karara bağlanabilir. Ancak, mahkeme, kararını vermek için tarafların dinlenmesine ihtiyaç duyuyorsa, bunu da tahkikat aşamasında değil, ön inceleme oturumunda yapacaktır. Böylece dava şartları ve ilk itirazlarla ilgili sorunların, en geç tahkikat başlamadan, ön inceleme duruşması sonunda karara bağlanması amaçlanmıştır.” Bu gerekçe ile de her aşamada görev hususunun incelenebileceğine açıklık getirilmiştir.

HMK hükümlerine göre her aşamada dava şartlarının incelenerek karar verilmesi mümkün olduğu için, kararın hukuka uygunluğu yönünden inceleme yapılması gerekirken, “dilekçeler safhası dolmadan görev konusunda karar verilemeyeceği” gerekçesiyle kararın bozulması” yönünde olan değerli çoğunluk görüşüne katılmıyoruz.


YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/24229 Karar : 2017/3529 Tarih : 29.03.2017

  • HMK 136. Madde

  • Tarafların İkinci Dilekçeleri

Mahkemece, davacı kadının cevaba cevap dilekçesi davalı erkeğe, ön inceleme duruşma gününün bildirilmesi için düzenlenen tebligat mazbatası ile tebliğ edildiği gibi bu mazbatada davalı erkek tarafından cevaba cevap dilekçesinin tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevabını verebileceğine dair ihtar da bulunmadığı için yapılan tebligat geçesizdir (HMK m. 136/1-2).

Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılır (HMK m. 137/1).

Açıklanan sebeplerle dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmadan ön incelemeye geçilerek işin esası hakkında karar verilmesi hukuki dinlenilme hakkına (HMK m.27) aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.

SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre tarafların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 21.03.2017(Salı)


YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/9166 Karar : 2016/9962 Tarih : 6.06.2016

  • HMK 136. Madde

  • Tarafların İkinci Dilekçeleri

Davacı vekili, 2795 parsel sayılı taşınmazın tarafların ortak murisinden intikal ettiğini, 17.10.2009 tarihinde tüm mirasçıların katılımıyla taşınmazın özel parsellere ayrılarak paylaşıldığını açıklayarak, tapu kaydının iptali ile taksim sözleşmesinde belirtilen paylarla mirasçılar adına tesciline karar verilmesini istemiştir.

Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; dava konusu taşınmazın tarafların murisi … adına kayıtlı iken, tapuda yapılan intikal işlemiyle taşınmazın 10/12/2007 tarihinde paylı mülkiyet şeklinde mirasçıları adına tescil edildiği, bu işlemle birlikte tapu pay malikleri arasında önceden var olan mirasçılık ilişkisinin ortadan kalktığı, dolayısıyla 17/10/2009 tarihli miras paylaşım sözleşmesinin geçerli olmadığı, geçersiz olan sözleşmeye dayanılarak talepte bulunulmasında davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmiştir.

Hüküm, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Bir dava dilekçesinin verilmesi üzerine ne gibi işlem yapılacağı HMK`nın 122 ve devamı maddelerinde gösterilmiştir. HMK’nın 137 ve devamı maddelerinde ise, ön incelemenin kapsamı, ön inceleme aşamasında dosya üzerinden dava şartları ve ilk itirazlar hakkında karar verilebileceği ve yapılması zorunlu olan ön inceleme duruşması düzenlenmiştir.

Dava şartı yönünden dosya üzerinden inceleme yapılarak HMK`nın 138/1. maddesi gereğince karar verilebilirse de, bunun için de dilekçeler değişimi aşamasının (HMK m.126-136) tamamlanması gerekir (HMK m. 137).

Dava, 6100 sayılı HMK yürürlüğe girdikten sonra 18.09.2013 tarihinde açılmıştır. Dava dilekçesinin davalılara tebliğ edilmediği görülmektedir. Dilekçelerin değişimi aşaması tamamlandıktan sonra (HMK m.126-136) da, ön inceleme aşamasına geçilmesi, bu aşamada gerekli incelemenin ve gerektiğinde ön inceleme duruşmasının yapılması gerekir (HMK m. 137-142). Ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez (HMK m.137/1-2). O halde, dilekçelerin değişimi aşaması tamamlanmadan davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi davacının hukuki dinlenilme hakkına (HMK. m. 27) aykırı olmuş, hükmün bu sebeple bozulması gerekmiştir.

SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca HUMK`nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve 25,20 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, 06.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/9407 Karar: 2017/2503 Tarih: 04.05.2017

  • HMK 136. Madde

  • Tarafların İkinci Dilekçeleri

Dava, menfi tespit istemine ilişkindir. Mahkemece, davanın kabulüne dair verilen karar, Dairemizin 14.04.2016 gün, 2015/3032 esas ve 2016/5132 karar sayılı ilamı ile onanmış, davalı tarafından kararın düzeltilmesi istenilmiştir.

Davacı, davalı tarafından, 1. İcra Dairesinin 2013/4284 esas sayılı dosyası üzerinden aleyhinde ilamlı icra takibi başlatıldığını, takip konusunun, Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 2012/194 esas, 2013/237 karar sayılı ilamında, ön alım davasının reddinden kaynaklanan ve hüküm altına alınan vekalet ücretine dair olduğunu, bu süreç devam ederken, davaya konu taşınmazdaki hissenin satışı ile ilgili olarak davalı ile sözleşme yaptıklarını, anılan sözleşme uyarınca taşınmazdaki hissesini 02.07.2013 tarihinde davalıya devrettiğini, buna karşılık davalı vekili tarafından kendisine 02.07.2013 tarihli belge verilerek ilama dayalı işbu takipten vazgeçildiğini, ancak bu yazılı beyana rağmen icra takibinin geri çekilmediğini belirterek davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini istemiştir.

Davalı, dava dosyasına bir fotokopisi sunulan ve Av. … tarafından verildiği iddia edilen belgenin altındaki imzanın adı geçen avukata ait olmadığını, davalı tarafça davacıya böyle bir belgenin verilmediğini, ilama dayalı vekalet ücretinin taraflarına ödenmemesi sebebiyle icra takibi yapılıp sürdürüldüğünü belirterek, davanın reddedilmesi gerektiğini savunmuştur.

Mahkemece, davacının dayandığı belge altındaki imzanın davalı tarafça inkar edildiği, keza belge aslı sunulamadığından imza incelemesi de yapılamadığı, ispat yükü kendisine düşen davacının davasını yazılı belge ile ispat edemediği, 13.12.2013 tarihli delil listesinde açıkça yemin deliline dayanıldığı, davacı tarafından davalıya yemin teklifinde bulunulduğu ancak, davalı tarafından yemin teklifinin kabul edilmediği, 6100 Sayılı HMK’nun 225, 229. maddelerine göre kendisine yemin iade olunan kimsenin yemin etmekten kaçınması halinde yemin konusu vakıanın ispat edilememiş sayılacağı, tüm bu hususlar incelenip değerlendirildiğinde; davacının borçlu olmadığının tespiti isteğinde haklı olduğu gerekçesi ile davanın kabulüne karar verilmiştir.

6100 Sayılı HMK’nın 118 vd. maddelerinde yazılı yargılama usulü düzenlenmiştir. Temyize konu eldeki dava yazılı yargılama usulüne tabidir.

HMK’nun 122. maddesinde; dava dilekçesinin mahkeme tarafından davalıya tebliğ edileceği, 127. maddesinde; cevap dilekçesini verme süresinin, dava dilekçesinin davalıya tebliğinden itibaren iki hafta olduğu, 136. maddesinde; davacının, cevap dilekçesinin kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde cevaba cevap dilekçesi; davalının da davacının cevabının kendisine tebliğinden itibaren iki hafta içinde ikinci cevap dilekçesi verebileceği, 137. maddesinde; dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, 140/5. maddesinde; ön inceleme duruşmasında, taraflara dilekçelerinde gösterdikleri, ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmaları veya başka yerden getirtilecek belgelerin getirtilebilmesi amacıyla gereken açıklamayı yapmaları için iki haftalık kesin süre verileceği, 141. maddede tarafların, cevaba cevap ve ikinci cevap dilekçeleri ile serbestçe; ön inceleme aşamasında ise ancak karşı tarafın açık muvafakati ile iddia veya savunmalarını genişletip yahut değiştirebileceği, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra iddia veya savunmaların genişletilip değiştirilemeyeceği, ıslah ve karşı tarafın açık muvafakati hükümlerinin saklı olduğu düzenlenmiştir.

Dosyanın incelenmesinde, dava dilekçesinde yemin deliline dayanılmadığı anlaşılmaktadır. Dava dilekçesi 11.09.2013 tarihinde davalıya tebliğ edilmiş, cevap dilekçesi ise 19.11.2013 tarihinde iki haftalık süreden sonra sunulmuştur. Mahkemece 03.12.2013 tarihinde ön inceleme duruşması yapılmıştır. Davacı vekili ön inceleme duruşmasında; “…davalı tarafın cevap dilekçesini kabul etmiyoruz, zaten süresi içinde de değildir, ön inceleme aşaması tamamlanmıştır, tahkikak aşamasına geçilsin, delillerimiz toplansın…” şeklinde beyanda bulunmuştur. Mahkemece ön inceleme aşaması tamamlandığından tahkikat aşamasına geçilmesine karar verilerek, taraf vekillerine dilekçelerinde gösterdikleri ancak henüz sunmadıkları belgeleri mahkemeye sunmak veya başka yerden getirtilebilecek belgeleri getirtmek amacıyla gereken açıklamayı yapmak için ikişer hafta kesin süre verilmiştir. Davacı, “cevaba cevap ile 03.12.2013 tarihli ara karar gereği delillerin sunulması” konulu 13.12.2013 havale tarihli dilekçede ilk kez yemin deliline dayanmıştır.

Davacı dava dilekçesinde yemin deliline yer vermediği gibi, dilekçelerin teatisi aşamasında da yemin deliline dayanmamıştır. Ön inceleme duruşmasında ise; süresinden sonra sunulan cevap dilekçesine itiraz etmiş, ön inceleme aşamasının tamamlandığını bildirerek tarafını bağlayıcı beyanda bulunmuştur. Yemin delilini içeren 13.12.2013 tarihli dilekçe ise ön inceleme aşaması tamamlanıp tahkikat aşamasına geçildikten sonra ibraz edilmiştir. Şu halde davacı, dilekçelerin teatisi aşamasında dayanmadığı yeni bir delile dayanmıştır.

Yukarıda açıklanan yasal düzenlemeler ve davalı tarafça tahkikat aşamasında yeni delil sunulmasına açık muvafakat verilmediği de gözetildiğinde; yemin delili hükme esas alınarak karar verilmesi doğru değildir. Davacı, yemin delili dışındaki delillerle de davasını ispat edememiştir. Davanın kanıtlanamadığından reddine karar vermek gerekirken, yanılgılı gerekçe ile kabulüne hükmedilmesi usul ve yasaya uygun düşmemektedir. Dairemizce, hükmün onanmasına karar verilmiş ise de; kararın açıklanan sebeple bozulması gerekir. Şu halde; karar düzeltme istemi 440-442 maddeleri uyarınca kabul edilmeli Dairemizin 14.04.2016 gün, 2015/3032 esas ve 2016/5132 karar sayılı onama ilamı kaldırılmalı, karar açıklanan sebeple bozulmalıdır.

SONUÇ : Yukarıda gösterilen sebeplerle 440-442 maddeleri gereğince karar düzeltme isteminin kabulüne, Dairemizin 14.04.2016 gün, 2015/3032 esas ve 2016/5132 karar sayılı onama kararının kaldırılmasına, kararın açıklanan sebeplerle BOZULMASINA ve tashihi karar talep eden davalıdan önceki onama kararımızla alınan harç ile peşin alınan harcın istek halide iadesine, 04.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS