Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu
HMK 128. Madde
(1) Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkâr etmiş sayılır.
HMK Madde 128 Gerekçesi
Madde, 1086 sayılı Kanunun 201 inci maddesinin birinci fıkrasının birinci cümlesini kısmen karşılamaktadır. Davaya cevap vermemenin sonucu maddede açıkça belirtilmiştir.
HMK 128 (Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/22289 Karar : 2018/9158 Tarih : 13.09.2018
-
HMK 128. Madde
-
Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu
Mahkemece, boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda eşine hakaret eden, aşırı kıskançlık yapan, davacı kadının tamamen kusurlu olduğu kabul edilerek boşanma davasının reddine karar verilmiştir. Davalı erkek süresi içerisinde cevap dilekçesi vermemiştir. Davaya süresi içinde cevap vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılır (HMK m. 128) ve diğer tarafın kusurlu olduğuna yönelik bir vakıa ileri süremez. Bu durumda davacı kadına kusur yüklenilmesi mümkün değildir. Davalı erkeğin ise boşanmaya sebebiyet verecek herhangi bir kusurlu davranışı ispatlanamamıştır. O halde; mahkemece davanın reddine karar verilmesi sonuç olarak doğru olmakla birlikte, davacı kadının tamamen kusurlu olduğunun kabulü doğru olmamış ise de; bu yanlışlığın giderilmesi yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, hükmün ret gerekçesinin açıklanan şekilde değiştirilerek ve düzeltilerek onanmasına karar vermek gerekmiştir (HUMK m. 438/7).
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple davanın reddi gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 13.09.2018 (Prş.)
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/25690 Karar : 2018/2757 Tarih : 28.02.2018
-
HMK 128. Madde
-
Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu
Davalı kadın, davaya cevap vermemiştir. Davaya süresi içinde cevap verilmemiş olması davacı tarafça dava dilekçesinde ileri sürülen vakıaların davalı yanca inkarı anlamına gelir (HMK m. 128). Dolayısıyla davalının usulüne uygun olarak dayanmadığı vakıalar hükme esas alınamaz ve davacıya kusur olarak yüklenemez (HMK m. 25/1). Bu durumda mahkemece davacı erkeğin tam kusurlu olduğuna yönelik tespit ve mahkemenin gerekçesi yerinde değil ise de; davalı kadının boşanmayı gerektirir kusurlu bir davranışı kanıtlanmadığından verilen ret kararı sonucu itibariyle doğru bulunmakla davacı erkeğin davanın reddine yönelik temyiz itirazları yerinde görülmemiş, ret gerekçesinin açıklanan şekilde değiştirilerek onanmasına (HUMK m. 438/son) karar verilmesi gerekmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple hükmün kusur belirlemesine ilişkin gerekçesinin değiştirilerek ve düzeltilerek ONANMASINA, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 28.02.2018(Çrş.)
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/27458 Karar : 2017/17244 Tarih : 2.11.2017
-
HMK 128. Madde
-
Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu
Davacı vekili müvekkilinin davalıya ait işyerinde 13/12/2010 tarihinden 14/12/2015 tarihine kadar çalıştığını, iş akdinin davalı tarafından haksız ve ihbarsız olarak feshedildiğini beyan ederek, müvekkilinin işe iadesine karar verilmesini istemiştir.
Davalı vekili cevap dilekçesinde, davacının işine gerekli özeni göstermediğini ve değişik bahaneler ile işe gelmediğinin tutanaklar ile sabit olduğundan iş akdinin feshe yetkili son makam olan Genel Müdür onayı ile feshedildiğini, yapılan tüm işlemlerin usul ve yasaya uygun olduğunu, feshin geçerli nedene dayandığını beyan ederek davanın reddini istemiştir.
Mahkemece davacının 14.10.2014-14.10.2015 tarihleri arası 38 gün rapor aldığı bu raporların önemli bir kısmının free öncesi ve sonrasına denk getirdiği, bu durumun işverenin işinin aksamasına iş akışının zarar görmesine yeni plan yapmasına neden olacağının ortada olduğundan feshin geçerli nedene dayandığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı davacı vekili temyiz etmiştir.
Somut uyuşmazlıkta davacının feshin geçersizliğinin tespiti istemli dava dilekçesi davalıya 26.01.2016 tarihinde tebliğ edilmiştir. Davalı cevap dilekçesi ile birlikte delillerini 24.02.2016 havale tarihli dilekçesiyle sunmuştur.
6100 Sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 317/2. maddesine göre basit yargılama usulünde cevap süresi dava dilekçesinin tebliğinden itibaren iki haftadır. Ancak durum ve koşullara göre cevap dilekçesinin bu süre içerisinde hazırlanması çok zor veya imkansız olduğu durumlarda başvuran davalıya mahkemece iki haftayı geçmemek üzere ek süre verilebilecektir. Aynı Kanun`un “Delillerin İkamesi” başlıklı 318. maddesinde ise tarafların dilekçeleriyle birlikte tüm delillerini açıkça ve hangi vakıanın delili olduğunu da belirterek bildirmek; ellerinde bulunan delillerini dilekçelerine eklemek ve başka yerlerden getirilecek belge ve dosyalar için de bunların bulunabilmesini sağlayan bilgilere dilekçelerinde yer vermek zorunda oldukları hükme bağlanmıştır.
Davalı dava dilekçesinin tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde cevap dilekçesini sunmadığı gibi delillerini de bildirmemiştir. Ayrıca davalının cevap süresinin uzatılması noktasında bir talebi de bulunmamaktadır. Davalı cevap dilekçesi ve delillerini iki haftalık süre geçtikten sonra 24.02.2016 tarihinde bildirmiştir. Davacının süresinde sunulmayan delillere karşı açık bir muvafakati bulunmamaktadır. Süresinde cevap verilmemesinin hükmü 6100 Sayılı HMK`nın 322/1 ve 128. maddeleri uyarınca davanın reddinin talep edildiği anlamına gelmekle birlikte hakkı ortadan kaldırır nitelikte ödeme belgeleri dışında süresinde verilmeyen ve davacı tarafın açık muvafakati bulunmayan delillerin dikkate alınmaması gerekir.
4857 Sayılı İş Kanunu`nun 20/2. maddesi uyarınca feshin haklı/geçerli nedene dayandığını, davacının davranışının işyerinde olumsuzluklarına yol açtığını ispat yükü altında olan davalının bu yükümünü yerine getirmediği anlaşıldığından davanın kabulü yerine yazılı gerekçelerle reddi hatalıdır.
4857 Sayılı İş Yasasının 20/3 maddesi uyarınca Dairemizce aşağıdaki şekilde karar verilmiştir.
SONUÇ : Yukarda açıklanan gerekçe ile;
1.Mahkemenin kararının BOZULARAK ORTADAN KALDIRILMASINA,
2.Feshin GEÇERSİZLİĞİNE ve davacının İŞE İADESİNE,
3.Davacının yasal süre içinde başvurusuna rağmen davalı işverence süresi içinde işe başlatılmaması halinde ödenmesi gereken tazminat miktarının davacının kıdemi, fesih nedeni dikkate alınarak takdiren davacının 5 aylık brüt ücreti tutarında BELİRLENMESİNE,
4.Davacı işçinin işe iadesi için işverene süresi içinde müracaatı halinde hak kazanılacak olan ve kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin GEREKTİĞİNE,
5.Harç peşin alındığından yeniden alınmasına yer olmadığına,
6.Davacının yaptığı 523,45 TL yargılama giderinin davalıdan tahsili ile davacıya verilmesine, davalının yaptığı yargılama giderinin üzerinde bırakılmasına,
7.Karar tarihinde yürürlükte bulunan tarifeye göre belirlenen 1.980,00 TL ücreti vekaletin davalıdan alınarak davacıya verilmesine,
8.Peşin alınan temyiz harcının istemi halinde ilgilisine iadesine,
Kesin olarak oybirliği ile, 02.11.2017 günü karar verildi.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/23105 Karar : 2017/2136 Tarih : 1.03.2017
-
HMK 128. Madde
-
Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuna uygun sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir yanlışlık görülmemesine göre, davacı kadının aşağıdaki bendin kapsamı dışında kalan temyiz itirazları yersizdir.
2-Dosya kapsamından davalı erkeğin davaya süresinde cevap dilekçesi sunmadığı ve usulünce vakıa ileri sürmediği, davacı vekilinin “davanın reddi ile sınırlı verdiği muvafakatiyle” dinlenen tanık beyanlarında ise, davacı kadının dayandığı vakıaların davalı erkek tarafından yapılmadığı belirtilmediği halde, bu husus dikkate alınmaksızın, mahkemece davacı kadının davalı erkeğe başkalarının yanında ağza alınmayacak sözler söylediği, “şerefsiz, sen öl de zengin kocaya varayım” dediği, gerekçesiyle tarafların boşanmaya sebep olan olaylarda eşit kusurlu olduğu kanaatine varılarak davanın kabulü ile tarafların boşanmalarına, kadının tazminat taleplerinin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır.
Mahkemece davalı erkek tanıklarının beyanlarının, davacı kadının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların inkarına yönelik olarak değerlendirilmesi ile yetinilmesi gerekirken, cevap dilekçesinde ve süresinde ileri sürülmeyen vakıalara ilişkin tanık beyanları esas alınarak davacı kadına kusur yüklenmesi doğru olmamıştır. (HMK m.128, 129)
Davacı kadını tehdit eden ve küçümseyen davalı erkek boşanmaya sebebiyet veren vakıalarda tamamen kusurludur. Davacı kadın yararına Türk Medeni Kanununun 174/1-2. maddesi koşulları oluşmuştur. O halde mahkemece tarafların eşit kusurlu kabul edilmesi ve bu hatalı kusur belirlemesine bağlı olarak davacı kadının maddi-manevi tazminat taleplerinin reddi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda (2.) bentte gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma kapsamı dışında kalan temyize konu diğer bölümlerinin ise yukarıda (1.) bentte gösterilen sebeple ONANMASINA, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/32762 Karar : 2016/24072 Tarih : 22.12.2016
-
HMK 128. Madde
-
Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu
Davacılar, 18/02/2012 yılında vefat eden…‘ın yasal mirasçıları olduğunu, muris… ile davalı banka arasında 180.000,00 TL değerinde konut kredisi sözleşmesi yaptığını, ayrıca davalı banka şirketi tarafından yapılan teklif ile banka ve… arasında 25/11/2011 tarih 101000018179720 poliçe nolu …. Bünyesinde Ferdi kaza sigortası yapıldığını, 25/11/2011 tarihinde yapılan sigorta sözleşmesi kapsamında lehdar…‘in üzerine düşen yükümlülükleri yerine getirip sözleşmeye uygun davranarak primlerini ödediğini, sözleşmenin lehtarı olan…‘in vefatı üzerine yasal mirasçıları olarak davalı bankaya vefatı bildirdiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla icra takibi tazyiki ile ödemek zorunda kalınan 114.483,00 TL`nin ölüm olayının meydana geldiği 18/02/2012 tarihinden itibaren işleyecek avans faiz ile birlikte davalıdan tahsiline, davanın açılma tarihinden sonra kalan 157.427,00 TL için de borçlu olmadıklarının tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı, yasal süreden sonra zamanaşımı itirazında bulunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, TTK`nun 1420. maddesi uyarınca açılan davanın zaman aşımı sebebiyle usul yönünden REDDİNE, karar verilmiş, hüküm davacılar tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dava, 05.05.2014 tarihinde HMK.’nın yürürlüğe girdiği tarihten sonra açılmıştır. Davalı cevap dilekçesini yasal süre geçtikten sonra verdiğinden inkar çerçevesinde savunma yaptığı kabul edilmektedir (HMK. m.128) ve süresinde sunulmayan cevap dilekçesiyle ileri sürdüğü savunmalar ve ilk itirazlar için davacı tarafın açık muvafakati gerekmektedir (HMK. m.141). Zamanaşımı iddiasına davacı tarafça açıkça muvafakat edilmediğinden, mahkemece davanın zamanaşımından reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
2-Bozma nedenine göre, davacıların sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün davacılar yararına BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenle davacıların diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 1350,00 TL duruşma avukatlık parasının davalıdan alınarak davacılara ödenmesine, peşin alınan 27,70 TL harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/1 maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 6. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/9418 Karar : 2015/7543 Tarih : 28.09.2015
-
HMK 128. Madde
-
Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu
Dava, güvence parasının iadesi için icra takibine yapılan itirazın iptali istemine ilişkindir.Mahkemece davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Takibe konu edilen ve hükme esas alınan 01.04.2013 başlangıç tarihli ve bir yıl süreli kira sözleşmesi konusunda taraflar arasında bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. Sözleşmede aylık kiranın 2.100 TL olduğu ve her ayın 1i ile 5i arasında ödeneceği kararlaştırılmıştır. Sözleşmenin özel şartlarının 7 maddesinde “kiracı depozito olarak 4.200 TL.sını mal sahibine vermiştir” 10 maddesinde ise “kiracı iş yerini boşaltıp giderken doğmuş ve doğacak herhangi zarar ve ziyanı mal sahibi depozitodan giderir. Verilen depozito yapılan zarar ve ziyanı karşılamazsa kiracı bunları karşılamayı şimdiden kabul eder hükmüne” yer verilmiştir. Davacı vekili 10.12.2013 tarihli başlattığı icra takibi ile 4.200 TL güvence parasının tahsilini talep etmiştir. Ödeme emrinin davalı kiraya verene 31.12.2013 tarihinde tebliği üzerine davalı kiracı süresinde yaptığı itirazında sözleşmenin haksız olarak feshedildiğini, müvekkilinin zarara uğradığını, taşınmazın kiraya verilemeyip mevcut aidat borçlarının da bulunduğunu depozitonun iade edilmediğini borca ve faize itiraz ettiğini bildirmiştir. Davacı kiracı kira sözleşmesinin feshine ilişkin 01.09.2013 tarihli fesih bildirimi ve taşınmazı tahliye ettiğini ve kiralanana ait anahtarları davalı kiracının talimatı üzerine 30.09.2013 tarihinde emlakcıya teslim ettiğine dair tutanağı ibraz etmiş ise de davalı kiraya veren 05/12/2013 tarihli ihtarında anahtarı teslim almak için emlakçıya bir yetki vermediğini ve anahtar teslimine ilişkin tutanağı ve fesih bildirimini kabul etmediğini bildirmiştir.
Davalı kiraya verene dava dilekçesi MERNİS adresinde Tebligat Kanunu 21.maddesine göre usulüne uygun tebliğ edildiği halde yargılamaya katılmamıştır. Dava ve karar tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK`nın 128.maddesi uyarınca yargılamaya gelmeyen davalı davayı inkar etmiş sayılır. Bu nedenle kanıt yükü davacıdadır. Nitekim davalı temyiz dilekçesinde davacı kiracının kira sözleşmesini süresinden önce yazılı bildirim şartına uymadan haksız fesh ettiğini, bu nedenle davacının erken tahliye nedeniyle kiralananın boş kaldığı süreye ilişkin yoksun kaldığı kira gelirinden sorumlu olduğunu ileri sürdüğüne göre mahkemece davacının tüm delillerinin varsa davalının bildireceği delillerinin toplanması, ondan sonra sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Hüküm bu nedenle bozulmalıdır.
Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı HMK.ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3.madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün ( BOZULMASINA ), istek halinde peşin alınan temyiz harcının temyiz edene iadesine, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ Esas: 2013/2116 Karar: 2014/9935 Tarih: 24.06.2014
-
HMK 128. Madde
-
Süresinde Cevap Dilekçesi Verilmemesinin Sonucu
Taraflar arasındaki Tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda; kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine dair verilen hükmün süresi içinde davacı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği düşünüldü:
Davacı vekili, davacıya ait aracın davalı B. C. idaresinde bulunduğu sırada karıştığı kaza nedeniyle zarar görenlere davacı tarafından 10.000 TL. ödeme yapıldığını, yapılan ödemenin davalıdan tahsili için davalı hakkında yapılan icra takibine davalının itiraz ettiğini belirterek itirazın iptaline, takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, zamanaşımı def’inde bulunarak davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davacının 4.6.2007 tarihinde 10.000 TL. ödeme yaptığı tarihten itibaren zamanaşımı süresi içinde dava açmadığı gerekçesi ile davanın reddine karar verilmiş hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı vekili, davalı sürücü idaresinde bulunan aracın neden olduğu kaza sonucu yaralanan kişinin açtığı dava sonucu hükmedilen tazminatı ödediğini belirterek zarar sorumlusu davalı sürücüden tahsilini istemiştir. 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunun 109/3. maddesine göre motorlu araç kazalarında tazminat yükümlülerinin birbirlerine karşı rücu hakları, kendi yükümlülüklerini tam olarak yerine getirdikleri ve rücu edilecek kimseyi öğrendikleri günden başlayarak iki yılda zamanaşımına uğrayacağı düzenlenmiştir. Dosya kapsamına göre davacı zarar görenlere 4.6.2007 tarihinde ödeme yapmış, zarar sorumlusu müteselsil borçlu sürücü davalıya 6.6.2012 tarihinde dava açmıştır. Davalı vekiline dava dilekçesi 27.6.2012 tarihinde tebliğ edilmiş, davalı vekili tarafından cevap süresi geçtikten sonra 13.7.2012 tarihinde verilen dilekçe ile dilekçenin ıslah dilekçesi olarak kabul edilmesini istemiş ve zamanaşımı def’inde bulunmuştur. Davacı vekiline cevap dilekçesi 24.7.2012 tarihinde tebliğ edilmiş, davacı vekili 25.7.2012 tarihinde verdiği dilekçesinde cevap dilekçesinin süresinde verilmediğini, zamanaşımı def’inin yerinde olmadığını savunmuştur.
Dava tarihinde yürürlükte bulunan 6100 Sayılı HMK.nun 128. maddesinde “Süresi içinde cevap dilekçesi vermemiş olan davalı, davacının dava dilekçesinde ileri sürdüğü vakıaların tamamını inkar etmiş sayılır” hükmüne yer verilmiştir. Buna göre davalı süresi içerisinde cevap dilekçesi vermediği için davacının dava dilekçesinde bildirdiği vakıaların tamamını inkar etmiş olacaktır. Ancak davacı 191 uyarınca dava dilekçesinde sunulan vakıalara karşı mukabil delillerini sunabilir, davacının iddiasının doğru olmadığını karşı delillerle ispat edebilir.
Ancak davalı, dava dilekçesinde bildirilen vakıaların doğru olmadığını ispat için karşı delil gösterirken yeni vakıalar ileri sürerse, bununla savunmasını genişletmiş olur. Bu durumda 141. maddesi uyarınca savunmayı genişletme yasağı ile karşılaşır. Bu da davacı tarafın açıkça muvafakatı veya ıslahla mümkündür.
Diğer taraftan 176.maddesinde, “Taraflardan her biri, yapmış olduğu usul işlemlerini kısmen veya tamamen ıslah edebilir. Aynı davada, taraflar ancak bir kez ıslah yoluna başvurabilir.” hükmü getirilmiştir.
Madde metninden de anlaşılacağı üzere Islah, taraflardan birinin yapmış olduğu bir usul işleminin, karşı tarafın oluruna bağlı olmaksızın tamamen veya kısmen düzeltilmesi olarak tanımlanabilir. Bu tanımlamadan sonra hemen belirtmek gerekir ki, bir davada cevap dilekçesinin verilmesi de bir usulü işlemdir. Davalı, cevap dilekçesinde ileri sürmediği bir savunmayı özellikle zamanaşımı defini cevap dilekçesini ıslah ederek ıslah edilmiş bu cevap dilekçesiyle ileri sürebilir. Ancak davalının bu nitelikte bir ıslah işlemini yapabilmesi, herşeyden evvel daha önce süresinde verilmiş bir cevap dilekçesinin varlığını gerektirir.
Somut olayda, davalı davaya yasal cevap süresi içinde cevap vermemiş, yasal cevap süresinden sonra verdiği dilekçede ileri sürülen zamanaşımı defi de davacının savunmanın genişletilmesi itirazı ile karşılaşmıştır. Bu durumda, davalı süresinde verilmeyen cevap dilekçesi ile zamanaşımı def’ini ıslah yoluyla ileri süremez.
Mahkemece, davalının zamanaşımı defi reddedilip işin esasına girilerek sonucuna uygun bir karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve kanuna aykırı olup kararın bozulması gerekmiştir.
Sonuç: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine 24.06.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.