Dava Dilekçesinin Tebliği
HMK Madde 122
(1) Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir. Davalının iki hafta içinde davaya cevap verebileceği tebliğ zarfında gösterilir.
HMK Madde 122 Gerekçesi
Madde ile, cevap süresi, Kanun tarafından düzenlenmiş kesin bir süre hâline getirilmiştir. Böylece, cevap süresinin kanunî cevap süresinden daha uzun bir müddet olarak davacı tarafından belirlenebilmesi esasından vazgeçilmiştir. Cevap süresinin onbeş güne (“iki hafta” olarak yasalaşmıştır çıkarılması ile davalı tarafın hak arama özgürlüğünü daha geniş bir süre içinde kullanması amaçlanmıştır.
HMK 122 (Dava Dilekçesinin Tebliği) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/22305 Karar : 2018/8754 Tarih : 10.09.2018
-
HMK 122. Madde
-
Dava Dilekçesinin Tebliği
Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir (HMK m. 122). Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ya da davalının cevap vermemesi halinde beklenmeksizin mahkemece ön inceleme duruşma günü belirlenir ve taraflar ön inceleme duruşmasına davet edilir (HMK m. 139). Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez (HMK m. 137).
Tebligat Kanununun “askeri şahıslara tebligat” başlıklı 14. maddesi uyarınca “Astsubaylar hariç olmak üzere erata yapılacak tebliğler, kıta kumandanı ve müessese amiri gibi en yakın üste yapılır. Yukarıki fıkrada yazılı olanların haricindeki askeri şahıslara birlik veya müessesede tebligat yapılması icabeden ahvalde, tebliğin yapılmasını nöbetçi amiri veya subayı temin eder. Bunlar tarafından muhatabın derhal bulundurulması veya tebliğin temini mümkün olmazsa tebliğ kendilerine yapılır” denilerek gösterilen koşul, geçerlilik koşuludur. Davalı …‘in dava dilekçesinin tebliğ tarihinde “Uzman Jandarma Çavuş olarak görev yaptığı, … Tugayı Mevkii Askeri Lojman Sitesi C-7 Blok No:7/C- 7 Merkez/…” de görev yaptığı dosyadan anlaşılmakta olup ancak bu adrese yapılan dava dilekçesinin tebliğine ilişkin 15.10.2015 tebliğ tarihli mazbata “….mzasına” şerhiyle tebliğ edilmiş fakat tebliğ alan şahsın yetkili nöbetçi amir veya subay olup olmadığı ve devamında muhatabın derhal hazır bulundurulamama sebebi mazbatada belirtilmemiştir. Bu durumda yapılan tebligatın Tebligat Kanun ve Yönetmeliğinde belirtilen usullere aykırı olarak yapılmış olduğunun kabulü gerekir.
O halde, mahkemece öncelikle dava dilekçesinin usulüne uygun şekilde davalının bilinen adresine tebliğ edilerek dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının tamamlanması, ardından ön inceleme duruşmasına taraflar usulünce davet edilerek ön inceleme duruşmasının yapılması ve sonrasında taraflara tahkikata geçildiği bildirilerek, gösterildiği takdirde delillerin toplanması ve gerçekleşecek sonuca göre bir karar verilmek üzere; sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafın da davet edilerek ve taraflara çıkarılacak davetiyede belirlenen gün ve saatte hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilerek hüküm verilmesi gerekirken açıklanan bu hususlara riayet edilmeksizin hüküm tesisi hukuki dinlenilme hakkının (HMK m.27) ihlali niteliğinde olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre temyize konu diğer yönlerin şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 10.09.2018(Pzt.)
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/20219 Karar : 2018/7690 Tarih : 20.06.2018
-
HMK 122. Madde
-
Dava Dilekçesinin Tebliği
Davacı erkek tarafından 28.07.2015 tarihinde dava açılmış, davalı kadın tarafından ise 07.12.2015 tarihinde birleşen boşanma davası açılmış ve 06.01.2016 tarihli dosya üzerinden verilen kararla eldeki dava dosyası ile birleştirilerek davacı-davalı erkeğin davasının reddine, davalı-davacı kadının davasının kabulü ile tarafların boşanmalarına ve boşanmanın fer’ilerine karar verilmiştir. Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir (HMK m. 122). Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ya da davalının cevap vermemesi halinde mahkemece ön inceleme duruşma günü belirlenir ve taraflar ön inceleme duruşmasına davet edilir (HMK m. 139). Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez (HMK m. 137). Taraflar, ön inceleme aşamasının tamamlanmasından sonra
tahkikat için duruşmaya davet edilir (HMK m. 147/1). Mahkeme, tahkikatın bitiminden sonra, sözlü yargılama ve hüküm için tayin olacak gün ve saatte mahkemede hazır bulunmalarını sağlamak amacıyla iki tarafı davet eder. Taraflara çıkartılacak olan davetiyede, belirlenen gün ve saatte mahkemede hazır bulunmadıkları takdirde yokluklarında hüküm verileceği hususu bildirilir (HMK m. 186/1).
Somut olayda; davalı kadının birleşen boşanma dava dilekçesi davacı-davalı erkeğe tebliğ edilmemiş, dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmamıştır.
Mahkemece, davacı-davalı erkek tarafından açılan davanın eldeki dava dosyasında birleştiği de gözetilerek, eldeki dava dosyasında birleşen boşanma davası bakımından dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşamasının tamamlanması sonrasında ön inceleme duruşması yapılarak tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti, taraflarca üzerinde anlaşılamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği takdirde bu delillerin toplanması, toplanan diğer delillerle hep birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, birleşen dava yönünden usulünce dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmadan hüküm kurulması, hukuki dinlenilme hakkına (HMK m.27) aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 20.06.2018(Çrş.)
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/23891 Karar : 2018/4651 Tarih : 5.04.2018
-
HMK 122. Madde
-
Dava Dilekçesinin Tebliği
Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir (HMK m.122). Dilekçelerin karşılıklı verilmesinden ya da davalının cevap vermemesi halinde mahkemece ön inceleme duruşma günü belirlenir ve taraflar ön inceleme duruşmasına davet edilir (HMK m.139). Mahkeme ön incelemede; dava şartalarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerini sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez (HMK m.137). Bir başka deyişle dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra ön inceleme yapılacağı, ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilmeyeceği ve tahkikat için duruşma günü verilemeyeceği hükme bağlanmıştır. Somut olayda, davacı tarafından Asliye Ticaret Mahkemesine iş bu menfi tespit davasının açıldığı, mahkemece dilekçelerin karşılıklı verilmesi tamamlanmadan tensiple birlikte görevsizlik kararı verilerek dosyanın Bursa 6. Aile Mahkemesine gönderilmesinden sonra mahkemece dava dilekçesi davalıya tebliğ edilmeden ve dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanmadan ön inceleme duruşma günü verildiği ve davalının yokluğunda ön inceleme duruşması yapıldığı görülmüştür. Kaldı ki davalı tarafa ön inceleme duruşma günü tebliğine dair tebligat Tebligat Kanununun 21/1 maddesi uyarınca yapılmış, tebliğine ilişkin mazbatada tebligattan haberdar edilen kişi sadece imzadan imtina etmek hakkına sahipken isim vermekten de imtina etmiştir (Teb K m.23/7,m.24/5). Bu haliyle davalıya yapılan bu tebligat geçersizdir. Bu hususlar davalının savunma hakkını kısıtlayan ve adil yargılanma hakkını etkileyen önemli bir usul hatasıdır. O halde, mahkemece yapılacak iş; dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilmesi, davalının cevap vermesi halinde dilekçelerin karşılıklı verilmesi aşaması tamamlanılarak, usule uygun şekilde ön inceleme duruşma gününün tebliği, bundan sonra tarafların iddia ve savunmaları çerçevesinde anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların tespiti (HMK m.140) taraflarca üzerinde anlışamayan ve uyuşmazlığın çözümünde etkili olabilecek çekişmeli vakıalar için usulüne uygun şekilde delil gösterildiği takdirde tahkikat aşamasına geçilerek gösterilen deliller taplanıp, birlikte değerlendirilerek bir sonuca ulaşmaktan ibarettir. Açıklanan bu hususlara riayet edilmeksizin yargılama yapılıp karar verilmesi doğru olmayıp, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda gösterilen sebeple BOZULMASINA, bozma sebebine göre diğer temyiz itirazlarının şimdilik inceelnmesine yer olmadığına, temyiz peşin harcının istek halinde yatırana geri verilmesine, işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi. 05.04.2018
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/16071 Karar : 2017/17590 Tarih : 26.12.2017
-
HMK 122. Madde
-
Dava Dilekçesinin Tebliği
Davacı vekili, taraflar adına müşterek mülkiyet hükümlerine göre kayıtlı olan 102 ada 98 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan … +1 katlı betonarme evin vekil edenine ait olduğunun tespitine karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece, dosya üzerinden yapılan inceleme sonucunda; davacının dava açmakta hukuki yararı bulunmaması nedeniyle HMK.nın 115/2. maddesi uyarınca davanın usulden reddine karar verilmesi üzerine, hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yazılı yargılama usulüne (HMK.md.118-186) tabidir.
Dava dilekçesinin davalılara tebliğinden (HMK.md.122) sonra hangi usuli işlemlerin yapılacağı 6100 sayılı HMK`nın 122 vd. maddelerinde; yargılamadaki dilekçelerin değişimi (HMK.md.126-136), ön inceleme (HMK.md.137-142), kesitleriyle ilgili usulü işlemlerin tamamlanması, varsa dava şartları ve ilk itirazlar hakkında bir karar verilmesi (HMK.md.138), yoksa tahkikat aşamasına (HMK.md.143vd.) geçilerek sonucuna göre karar verilmesi şeklinde gösterilmiştir.
Dava şartı yönünden dosya üzerinden inceleme yapılarak HMK`nın 138/1. maddesi gereğince karar verilebilirse de, bunun için de dilekçeler değişimi aşamasının (HMK m.126-136) tamamlanması gereklidir (HMK m. 137).
Dava, 6100 sayılı HMK yürürlüğe girdikten sonra 11.05.2016 tarihinde açılmıştır.
Dava dilekçesinin davalılara tebliğ edilmediği görülmektedir. Dilekçelerin değişimi aşaması tamamlandıktan sonra (HMK m.126-136) da, ön inceleme aşamasına geçilmesi, bu aşamada gerekli incelemenin ve gerektiğinde ön inceleme duruşmasının yapılması gerekir (HMK m. 137-142).
Ön inceleme aşaması tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez (HMK m.137/1-2).
O halde, dilekçelerin değişimi aşaması tamamlanmadan davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle yazılı şekilde dava şartı yokluğundan davanın reddine karar verilmesi davacının hukuki dinlenilme hakkına (HMK. m. 27) aykırı olmuştur.
O halde Mahkemece yapılacak iş; öncelikle dava dilekçesini davalı tarafa tebliğ ederek dilekçeler teatisi aşamasının tamamlanmasının sağlanması, iddia ve savunma çerçevesinde toplanacak tüm delillerin sonucuna göre bir hüküm verilmesi gerekirken, böylesine bir araştırma ve soruşturma yapılmadan yazılı şekilde hüküm verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Davacının temyiz itirazları yukarıda açıklanan nedenle yerinde olduğundan kabulüyle, usul ve yasaya uygun bulunmayan hükmün 6100 sayılı HMK’nın Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’un 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sair hususların şimdilik incelenmesine yer olmdığına, taraflarca HUMK`nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, peşin harcın istek halinde temyiz edene iadesine, 26.12.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/3195 Karar : 2017/785 Tarih : 13.03.2017
-
HMK 122. Madde
-
Dava Dilekçesinin Tebliği
Şikayetçi vekili, … İcra Müdürlüğü’nün 2012/1279 sayılı dosyasında ipotekli bulunan 3 adet taşınmazın 30.04.2014 tarihinde satıldığını, İcra Müdürlüğü’nün 30.04.2014 tarihli kararı ile sıra cetveli düzenlenmesine karar verildiğini ve İİK’nın 100. maddesine göre işlem başlatıldığını, müvekkilince sıra cetvelinin düzenlenmesine yönelik memur işleminin iptali için şikayette bulunulduğunu, taleplerinin yerel mahkemece reddedilmesi üzerine müvekkilince temyiz edilip dosyanın halen Yargıtay’da olduğunu, müvekkil bankanın herbir taşınmaz için ayrı ayrı 120.000,00’er TL olmak üzere toplamda 360.000,00 TL ipoteğinin bulunduğunu, söz konusu ihale bedellerinin ayrı ayrı müvekkil bankanın ipotek limitleri ile alacak miktarının altında kalması sebebiyle sıra cetveli düzenlenmesinin yasal olmayıp icra müdürünün sıra cetveli düzenlemeksizin satış bedelinin tamamını müvekkili dosyasına yatırması gerektiğini, bu sebeple sıra cetvelinde diğer alacaklılara verilmesinin kanuna uygun olmadığını ileri sürerek, ihale bedellerinin tamanının sıra cetveli düzenlenmeksizin müvekkil bankaya ödenmesine karar verilmesini talep etmiştir.
Mahkemece iddia ve tüm dosya kapsamına göre, şikayetçi … … … Şubesi’nden dava dışı borçlu … Un Yem. San. A.Ş. tarafından 30.06.2008 tarihinde 150.000,00 TL’lik kredinin kullanıldığı, aynı tarihte … ‘in kendilerine ait 3 ayrı taşınmazı çekilen krediye teminat olarak ipotek gösterdiklerini, kredi borcunun ödenmemesi üzerine icra dairesinin 2012/1279 sayılı dosyasıyla ipoteğin paraya çevrilmesi yoluyla 133.878,16 TL alacak için takip yapıldığını, takibin kesinleşip taşınmazların paraya çevrildiğini, hazırlanan sıra cetvelinde şikayetçi ipotekli alacaklının alacağının diğer alacaklarla garamet ettirildiğini, ipotek alacağının öncelikle ödenmesi gerektiğini, ipoteğin tesis edildiği tarihler ile tapuda haciz tarihleri dikkate alındığında ipotek tesis tarihinin önce olduğu, bu nedenle de şikayetçi alacağının öncelikle ödenmesi gerektiği ve artan bedel bulunması halinde sıra cetvelinin düzenlenebileceği gerekçesiyle, şikayetin kabulüne karar verilmiştir.
Kararı, şikayet olunanlar vekilleri temyiz etmiştir.
1-Mahkemece; şikayet olunan vergi dairesine şikayet dilekçesi tebliğ edilmeksizin savunmaya yönelik delilleri de toplanmamak suretiyle yargılamaya devam edilerek HMK’nın 122. maddesi amir hükmüne aykırı şekilde savunma hakkı kısıtlanmak suretiyle şikayet olunan vergi dairesi aleyhine hüküm kurulması doğru olmamıştır.
2-Bozma neden ve şekline göre; şikayet olunan vergi dairesi vekilinin diğer, şikayet olunan … A.Ş. vekilinin tüm temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda (1) no’lu bentte açıklanan nedenlerle, şikayet olunan vergi dairesi vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün şikayet olunan vergi dairesi yararına BOZULMASINA, (2) no’lu bentte açıklanan nedenlerle şikayet olunan vergi dairesi vekilinin diğer, şikayet olunan … A.Ş. vekilinin tüm temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, şikayet olunan … A.Ş.’den peşin alınan harcın istek halinde iadesine, kararın tebliğinden itibaren karar düzeltme yolu 10 gün açık olmak üzere, 13.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/27709 Karar : 2017/3124 Tarih : 7.03.2017
-
HMK 122. Madde
-
Dava Dilekçesinin Tebliği
Davacı Hazine vekili, dava konusu … ada … parsel sayılı taşınmazın devletin hüküm ve tasarrufu altında bulunan yerlerden olduğu ve davalı lehine 3402 sayılı Yasa’nın 14. ve 17. maddesinde belirtilen şartların oluşmadığı gerekçeleriyle dava konusu taşınmazın tapusunun iptali ile Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı …, dava konusu taşınmazın murislerinden intikal ettiğini ve tarım arazisi olduğunu açıklayarak davanın reddine karar verilmesini savunmuştur.
Mahkemece, dava konusu taşınmazın son 15 yıldır kullanılmayan taşlık ve bor halinde olduğu, tarımsal faaliyetin yapılmadığı, 20 yıldan fazla süredir malik sıfatıyla zilyetliğin bulunmadığı gerekçeleriyle davanın kabulüne, taşınmazın tapu kaydının iptali ile aynı vasıf ve mesaha ile davacı Hazine adına tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, yazılı yargılama usulüne (HMK. md. 118-186) tabidir. Dava dilekçesinin davalılara tebliğinden (HMK. md. 122) sonra hangi usuli işlemlerin yapılacağı 6100 sayılı HMK’nun 122 vd. maddelerinde; yargılamadaki dilekçelerin değişimi (HMK. md. 126-136), ön inceleme (HMK. md. 137-142) kesitleriyle ilgili usulü işlemlerin tamamlanması, varsa dava şartları ve ilk itirazlar hakkında bir karar verilmesi (HMK.md.138), yoksa tahkikat aşamasına (HMK. md. 143 vd.) geçilerek sonucuna göre karar verilmesi şeklinde gösterilmiştir. 6100 sayılı HMK’nda kesitli yargılama öngörülmüş olup, ön inceleme duruşması ile tahkikat aşaması kesitleri ayrı belirlenerek, ön inceleme ve tahkikat duruşmasının bir arada yapılması koşulları yine yasada gösterilmiştir.
6100 sayılı HMK’na göre, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra, ön inceleme yapılması zorunludur (m. 137/1). Mahkeme ön incelemede; dava şartlarını ve ilk itirazları inceler, uyuşmazlık konularını tam olarak belirler, hazırlık işlemleri ile tarafların delillerin sunmaları ve delillerin toplanması için gereken işlemleri yapar, tarafların üzerinde serbestçe tasarruf edebileceği davalarda onları sulhe veya arabuluculuğa teşvik eder ve bu hususları tutanağa geçirir. Ön inceleme tamamlanmadan ve gerekli kararlar alınmadan tahkikata geçilemez ve tahkikat için duruşma günü verilemez (m. 137/2). Şu halde, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verilmesi mümkün ise de, bu yönlerden yapılan inceleme tamamlandıktan sonra tahkikat için duruşma günü tebliğ edilip, taraflara bildirilmesi usulen zorunludur. Çünkü tahkikat, tarafların ön inceleme duruşmasında anlaşamadıkları hususlar esas alınarak yürütülecektir (m. 140/3).
Somut olaya gelince; Mahkemece düzenlenen tensip tutanağında ön inceleme duruşmasının 07.12.2012 tarihinde yapılmasına karar verilmiş, davalıya dava dilekçesi, tensip zaptı ve duruşma günü tebliğ edilmiş; ancak davalı taraf belirlenen ön inceleme duruşmasına gelmemiştir. Mahkemece, ön inceleme duruşması yapılmasına karar verildiği, davalının duruşmaya gelmediği ve ön inceleme duruşmasında dava usule ilişkin sebeplerle karara bağlanmayıp tahkikat aşamasına geçildiğine göre, davalının HMK’nun 147/1 maddesi gereğince tahkikat duruşmasına davet edilmesi zorunludur. Bu yasal zorunluluğun gereği yapılıp, davalının tahkikat duruşmasında bulunmasına olanak sağlanmaksızın, davanın esası hakkında hüküm kurulması, davalının hukuki dinlenilme hakkına (HMK md. 27) aykırı olmuştur.
Diğer yandan HMK’nun 280.maddesinde (HUMK’nun 282. m.) “Bilirkişi, raporunu varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak Mahkemeye verir, verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” denmektedir. Buradaki amaç tarafların raporu okuyup değerlendirmeleri ve varsa itirazlarını bildirebilmeleridir. Bu durumda, taraflara raporun tebliğ edilmesi ve sonrasında taraflarca rapora itiraz edilmemesi halinde rapor itiraz etmeyen bakımından kesinleşir. Artık rapora itiraz etme imkanı ortadan kalkar. Bu husus kesin sürelerle ilgili düzenlemelerin de bir sonucudur. Mahkemece, 12.04.2014 tarihli keşif sonrasında alınan bilirkişi raporları da davalı tarafa tebliğ edilmemiştir. Bilirkişi raporlarının HMK’nun 280. maddesi (HUMK’nun 282. m.) davalıya tebliğ edilmemesi de yukarıda zikredilen hukuki dinlenilme hakkının ihlali anlamındadır.
Taraflar yargılamanın her aşamasında yargılamada başarı olanaklarını zayıflatacak her türlü sunumdan bilgi edinme hakkına sahiptirler. Bu hakkın ihlali de AİHM tarafından AİHS’nin ihlali olarak kabul edilmektedir. O halde davalı tarafa, ülkemizin de tarafı olduğu ve Anayasa’nın 90. maddesi gereği iç hukukun bir parçası olan Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6., 1982 Anayasası’nın 36. maddesinde yer alan adil yargılanma dolayısıyla hukuki dinlenilme hakkı da gözetilerek özellikle, davalı tarafın HMK’nun 147/1 maddesi gereğince tahkikat duruşmasına davet edilmesi, HMK’nun 280.maddesi (HUMK’nun 282. mad.) gereği bilirkişi raporlarının usule uygun şekilde tebliğ edilerek itirazlarını sunması için süre ve imkan verilmesi, bu hususta gerekirse HMK’nun 145. maddesinin de göz önünde tutulması, ondan sonra tüm deliller toplanıp birlikte değerlendirilip sonucuna göre bir hüküm kurulması gerekirken, davalı tarafın savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğuracak şekilde yargılamaya devam edilerek işin esasına ilişkin hüküm kurulması doğru olmamıştır.
SONUÇ: Davalının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK’nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre işin esasına yönelen temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, taraflarca HUMK’nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, 07.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 13. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/8252 Karar : 2016/19625 Tarih : 27.10.2016
-
HMK 122. Madde
-
Dava Dilekçesinin Tebliği
Davacı, alacaklı … vekili sıfatı ile borçlu aleyhine icra takibi başlattığını, borçlunun taşınmazlarına haciz konulduğunu, borçlu ile irtibata geçen davalı …`nın resmi ve akdi avukatlık ücretini ödememek için borçlu ile anlaşmaya vardığını, İcra Müdürlüğüne başvurarak taşınmaz üzerindeki hacizleri haricen tahsil beyanı ile kaldırdığını ve icra takip dosyalarının işlevsiz bırakıldığını, 1136 Sayılı Avukatlık Kanununun 164.maddesine göre, her iki davalının vekalet ücretinden sorumlu olduğunu ve bu sebeple davalılar hakkında İstanbul Anadolu 22.İcra Müdürlüğünün 2015/1036 esasında kayıtlı icra takip dosyası ile takip başlattığını, davalıların borca ve yetkiye itirazda bulunulduğunu belirterek itirazın iptaline ve takibin devamına ve lehlerine inkar tazminatına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmemiştir.
Mahkemece, DAVANIN GÖREV NEDENİ İLE USULDEN REDDİNE, dosya üzerinden karar verilmiş, hüküm, davalı tarafından temyiz edilmiştir.
Davacı, vekalet ücreti alacağını tahsili için başlatılan takibe itirazın iptali istemiyle dava açmış, mahkemece davalıya dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinden görevsizlik kararı verilmiştir. Davalılar vekilince, dava dilekçesi, tensip zaptı tebliğ edilmeden görevsizlik kararının verilmesinin usule aykırı olduğu gerekçesiyle dosya temyiz edilmiştir.
Somut olayda uyuşmazlık, 6100 sayılı HMK`nın 114/c maddesi gereğince dava şartı olan “mahkemenin görevli olması” şartı hakkında taraf teşkili sağlanmadan karar verilip verilemeyeceği noktasında toplanmaktadır.
Mahkemenin görevli olması dava şartıdır (HMK. m.114/1-c). Dava şartları ve ilk itirazlar, ön incelemede sonuca bağlanır. Ön inceleme ise, dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılır (HMK. m.137/1, 139/1 ilk cümle). Buna göre görevsizlik kararı verilebilmesi için; dava dilekçesinin davalıya tebliği (HMK. m. 122), cevap süresinin beklenmesi (HMK m.127), cevap verilmesi halinde davacıya tebliği (HMK m. 126), davacının cevaba cevap verme süresinin beklenmesi, verdiğinde diğer tarafa tebliği (HMK. m.136/1), davalının ikinci cevap süresinin beklenmesi, verdiğinde diğer tarafa tebliği (HMK. m. 136/1) zorunludur. Mahkemenin, dava şartları ve ilk itirazlar hakkında dosya üzerinden karar verilebileceğini öngören aynı Kanun’un 138. maddesi hükmü, dilekçelerin karşılıklı verilmesi zorunluluğunu ortadan kaldırmaz. Bu hüküm, hakime, belirtilen hususlar hakkında gerekmiyorsa ön inceleme duruşması yapmaksızın karar verebilme yetkisi tanır. Ön inceleme duruşması yapmaksızın dosya üzerinden karar verilebilmesi için de davanın ön inceleme aşamasına getirilmiş olması gereklidir. Hukuk Muhakemeleri Kanun`un 137/1. maddesinde, ön incelemenin dilekçelerin karşılıklı verilmesinden sonra yapılacağının açıkça öngörülmüştür.
Diğer yandan 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu, 1086 sayılı Kanundan farklı olarak iddia ve savunmanın genişletilmesi yahut da değiştirilmesi yasağını dava ve cevap dilekçesinin verilmesiyle başlatmamış; bu yasağı, ileriye dilekçelerin karşılıklı verilmesinin tamamlanmasına, bazı hallerde ön inceleme duruşmasına kadar ötelemiştir. Bu düzenleme ile davacının cevaba cevap dilekçesinde iddialarını değiştirerek ve genişleterek başlangıçta görevli olmayan mahkemeyi görevli hale getirmesi de mümkün hale gelmiştir. Tarafların bu haklarını kullanabilmeleri, dilekçelerin karşılıklı olarak verilmesini veya bunun için kanunda belirlenen sürelerin geçmesini zorunlu kılmaktadır.
6100 sayılı HMK’nın 114. maddesi uyarınca dava şartlarından olan görev konusunda aynı Kanun’un 138. maddesi uyarınca dosya üzerinden karar verilebilir ise de, ancak bunun için dava dilekçesinin davalıya tebliğ edilerek savunma hakkı tanınması gerekir. Dava dilekçesi tebliğ edilmeden dosya üzerinden görevsizlik kararı verilmesi HMK`nın 27. maddesinde düzenlenen hukuki dinlenilme hakkına da aykırılık oluşturmaktadır.
Mahkemece yukarıda açıklanan hususlar göz ardı edilerek davalıya dava dilekçesi ve tensip zaptı tebliğ edilmeden görevsizlik kararı verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozmayı gerektirir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, 27/10/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 17. HUKUK DAİRESİ Esas: 2016/9797 Karar: 2016/8451 Tarih: 03.10.2016
-
HMK 122. Madde
-
Dava Dilekçesinin Tebliği
Davacı vekili, davalıların işleteni ve sürücüsü olduğu aracın, davacı tarafından kasko sigorta poliçesi ile sigortalanan araca tam kusurlu çarpmasıyla kaza oluştuğunu, sigortalı araçta meydana gelen 23.575,31 TL. hasar bedelini 04.03.2014’te sigortalılarına ödediklerini, zarara sebep olan davalılara rücu haklarının doğduğunu ileri sürerek ödenen bedelin ödeme tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsilini istemiştir.
Mahkemece, kararda yazılı gerekçelerle ve benimsenen bilirkişi raporuna göre; davanın kabulüyle 23.575,31 TL’nin ödeme tarihinden işleyecek yasal faiziyle birlikte davalılardan müteselsilen tahsiline karar verilmiş; hüküm, davalı … vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1- )Dava, kasko poliçesi gereği sigortalısına ödeme yapan davacının ödediği bedelin, zarardan sorumlu olduğu ileri sürülen davalılardan rücuen tahsili istemine ilişkindir.
T.C. Anayasası’nın “Herkes meşru vasıta ve yollardan faydalanmak suretiyle yargı merciileri önünde davacı veya davalı olarak iddia ve savunma ile adil yargılanma hakkına sahiptir” düzenlemesine; 6100 Sayılı HMK’nun 27. maddesinde “Davanın tarafları, müdahiller ve yargılamanın diğer ilgilileri, kendi hakları ile bağlantılı olarak hukuki dinlenilme hakkına sahiptirler.Bu hak;yargılama ile ilgili olarak bilgi sahibi olunmasını,açıklama ve ispat hakkını içerir” düzenlemesine; yine 6100 Sayılı HMK’nun 122/1. maddesi “Dava dilekçesi, mahkeme tarafından davalıya tebliğ edilir. Davalının iki hafta içinde davaya cevap verebileceği tebliğ zarfında gösterilir” düzenlemesine yer verilmiştir.
Bir davanın görülmesi için taraf teşkilinin sağlanması esas olup, hakimin bu hususu re’sen gözetmesi gerekir. Yargılamanın sağlıklı bir biçimde sürdürülebilmesi, iddia ve savunma ile ilgili delillerin eksiksiz toplanıp tartışılabilmesi, davanın süratle sonuçlandırabilmesi, öncelikle tarafların yargılamanın aşamalarından haberdar edilmesi ile mümkündür.
Adil yargılanma hakkının kapsamında yer alan savunma haklarının etkin biçimde kullanılmasını teminen konulan yasal düzenlemelerden biri de davada esaslı işlem olan bilirkişi raporlarının taraflara tebliğine dair düzenlemedir.6100 Sayılı HMK’nun 280/1 maddesi “Bilirkişi, raporunu, varsa kendisine incelenmek üzere teslim edilen şeylerle birlikte bir dizi pusulasına bağlı olarak mahkemeye verir; verildiği tarih rapora yazılır ve duruşma gününden önce birer örneği taraflara tebliğ edilir” hükmünü amirdir. Anılan tüm bu yasal düzenlemelerde, davada taraf olanların haklarının korunması amaçlanmış olup tarafların yargılama süreçlerine etkin katılımının sağlanması ise, mahkemece yapılan tüm tebligatların usulüne uygun olması ile sağlanabilecektir.7201 Sayılı Tebligat Kanunu’nun 10/1. maddesiyle “Tebligat, tebliğ yapılacak şahsa bilinen en son adresinde yapılır. Şu kadar ki; kendisine tebliğ yapılacak şahsın müracaatı veya kabulü şartiyle her yerde tebligat yapılması caizdir” ilkesi benimsenmiştir.
Somut olayda; davalı …‘a dava dilekçesi ile duruşma gününün bildirilmesine dair tebligatların, “…” adresine gönderildiği, bu adreste davalının yeğenine ya da mahalle muhtarına tebligatların yapıldığı görülmektedir. Oysa davacının MERNİS kayıtlarında yer alan ve halen oturmakta olduğunu bildirdiği adres, davalı adına çıkartılan tebligatların gönderildiği adres olmayıp, davalının mahkemece tebligatların gönderildiği adresten 29.08.2012 tarihinde ayrıldığı sabittir. Bu durum karşısında davalı …‘a dava dilekçesi usulüne uygun olarak tebliğ edilmemiş, duruşma günü usulünce bildirilmemiş; ayrıca kusur ve zarar miktarını belirleme bakımından hükme esas alınan bilirkişi raporu da hiç tebliğ edilmemiştir. Mahkemece, davalının bilinen son adresine usulüne uygun şekilde tebligat yapılarak davalının savunma hakkını kullanması ve delillerini bildirmesinin sağlanması, delil bildirdiği takdirde delillerinin toplanarak oluşacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, usulünce yapılmış tebligat olmadan yargılamaya devam edilip yazılı şekilde hüküm tesisi doğru görülmemiştir.
2- )Bozma ilamının kapsam ve şekline göre; davalı … vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik gerek görülmemiştir.
SONUÇ : Yukarıda ( 1 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA; ( 2 ) numaralı bentte açıklanan nedenlerle, davalı … vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine şimdilik yer olmadığına, 03.10.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.