Adli Tatilde Görülecek Dava ve İşler
HMK Madde 103
(1) Adli tatilde, ancak aşağıdaki dava ve işler görülür:
a) İhtiyati tedbir, ihtiyati haciz ve delillerin tespiti gibi geçici hukuki koruma, deniz raporlarının alınması ve dispeçci atanması talepleri ile bunlara karşı yapılacak itirazlar ve diğer başvurular hakkında karar verilmesi.
b) Her çeşit nafaka davaları ile soybağı, velayet ve vesayete ilişkin dava ya da işler.
c) Nüfus kayıtlarının düzeltilmesi işleri ve davaları.
ç) Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar.
d) Ticari defterlerin kaybından dolayı kayıp belgesi verilmesi talepleri ile kıymetli evrakın kaybından doğan iptal işleri.
e) İflas ve konkordato ile sermaye şirketleri ve kooperatiflerin uzlaşma suretiyle yeniden yapılandırılmasına ilişkin işler ve davalar.
f) Adli tatilde yapılmasına karar verilen keşifler.
g) Tahkim hükümlerine göre, mahkemenin görev alanına giren dava ve işler.
ğ) Çekişmesiz yargı işleri.
h) Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler.
(2) Tarafların anlaşması hâlinde veya dava bir tarafın yokluğunda görülmekte ise hazır olan tarafın talebi üzerine, yukarıdaki iş ve davalara bakılması, adli tatilden sonraya bırakılabilir.
(3) Adli tatilde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve işlerle ilgili olarak verilen dava, karşı dava, istinaf ve temyiz dilekçeleri ile bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya gönderilmesi işlemleri de yapılır.
(4) Bu madde hükümleri, bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay incelemelerinde de uygulanır.
## HMK Madde 103 Gerekçesi
Madde, 1086 sayılı Kanunun 176 ncı maddesini kısmen karşılamakla birlikte, bazı farklı hükümler içermektedir.
Birinci fıkranın (a) bendinde, adli tatilde verilebilecek bazı geçici hukukî koruma tedbirleri örnekleme yoluyla sayıldığından “gibi” ifadesi kullanılmıştır. Başka örnekler olarak; 4787 sayılı Aile Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yargılama Usullerine Dair Kanunun 6 ncı maddesindeki, hâkimin koruyucu, eğitici ve sosyal önlemler alması, 4320 sayılı Ailenin Korunmasına Dair Kanunun 1 inci maddesindeki, hâkimin ailenin korunmasına ilişkin yetkisi ve 2828 sayılı Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanununun 22 nci maddesindeki koruma önlemleriyle ilgili hükümler gösterilebilir.
Birinci fıkranın (c), (d), (e), (f) ve (g) bentleri, 1086 sayılı Kanunun 176 ncı maddesine benzer şekilde düzenlenmiş olup, esaslı bir değişiklik içermemektedir.
(b) bendinde, şahsın hukuku ve aile hukuku kapsamında yer alan bazı davalar sayılmış, “dava” ile birlikte “işler” de özellikle vurgulanmıştır. Çünkü bu bentteki uyuşmazlıkların bir kısmı çekişmesiz yargı işleri kapsamında olup, çekişmesiz yargıya dikkat çekmek açısından bu ifade kullanılmıştır.
Birinci fıkranın (ğ) bendinde (Tasarıda bulunmayan “ğ) Çekişmesiz yargı işleri” maddeye eklenerek yasalaştığından (h) bendinde), kanunlarda ivedi olduğu belirtilen işlerin yanında “taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler” de sayılmıştır. Bu bentteki düzenlemenin önemli bir fonksiyonu vardır. Çünkü bu maddede sulh hukuk mahkemelerinin görevine giren dava ve işler, adli tatilde görülecek işler kapsamından çıkartılmıştır. Sulh hukuk mahkemesinin baktığı her işin, ivedi sayılmasına, yani adli tatilde bakılmasına gerek görülmemiş, taraflardan birinin herhangi bir mahkemede talepte bulunması, mahkemenin de bu talebi haklı bulur ise davaya adli tatilde bakması şeklinde bir düzenlemenin daha uygun olacağı düşünülmüştür.
Maddenin üçüncü fıkrasında, adli tatilde görülemeyen dava ve işlerle ilgili olarak, mahkemeye dava veya cevap dilekçesi verilmesi veya her türlü tebligat gibi usul işlemlerinin yapılabilmesine imkân tanınmıştır. Ancak, karşı tarafın bu dilekçelere vereceği cevap veya yapacağı işlemler açısından süre işlemeyecektir. Bu sürelerin işlemesi “Adli tatilin sürelere etkisi” başlıklı 110 uncu madde hükmüne tâbidir.
HMK 103 (Adli Tatilde Görülecek Dava ve İşler) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ Esas : 2017/5299 Karar : 2017/10930 Tarih : 17.04.2017
-
HMK 103. Madde
-
Adli Tatilde Görülecek Dava ve İşler
Davalı vekiline yargıtay ilamı 31.07.2015 tarihinde, davacı idare vekilinin karar düzeltme dilekçesi de 18.08.2015 tarihinde tebliğ edildiği halde davalı 07.09.2015 tarihinde karar düzeltme yoluna başvurmuştur.
4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa dayalı olarak açılan davalar, 10. maddede yazılı işlemler ve süreler nedeniyle ivedi işlerden olup, HMK.’nun 103/h maddesi gereğince adli ara vermede de bakılır. HUMK.’nun 440. maddesi uyarınca, yargıtay ilamlarına karşı tebliğden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yoluna başvurulabilir.
Bu nedenle süresi geçtikten sonra davalılar vekili tarafından verilen karar düzeltme dilekçesinin reddine,
Dosyada bulunan kanıt ve belgelere, Yargıtay kararında yazılı gerekçelere göre karar düzeltme isteği HUMK’nun 440.maddesinde yazılı nedenlerden hiçbirine uymadığından davacı vekilinin karar düzeltme talebinin REDDİNE, davacıdan peşin alınan karar düzeltme harcının istenildiğinde iadesine, 17/04/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/13559 Karar : 2017/20 Tarih : 16.01.2017
-
HMK 103. Madde
-
Adli Tatilde Görülecek Dava ve İşler
Mahkemece, uyulan bozma kararı gereğince inceleme ve işlem yapılarak hüküm kurulmuş; karar, davalı … ve kayyım vekillerince temyiz edilmiştir.
Davalı … vekiline gerekceli karar kalemde bizzat 03.07.2015 tarihinde tebliğ edilmiş, karar ise 31.07.2015 e-imza tarihli olarak ve aynı tarihte harcı yatırılmak suretiyle temyiz edilmiştir.
4650 sayılı Kanunla değişik 2942 sayılı Kamulaştırma Kanununa dayalı olarak açılan davalar, 10. maddede yazılı işlemler ve süreler nedeniyle ivedi işlerden olup, HMK.’nun 103/h maddesi gereğince adli ara vermede de bakılır. HUMK.`nun 432. maddesi uyarınca, verilecek nihai kararlara karşı gerekceli kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde temyiz yoluna başvurulabilir. Bu nedenle yasal süre geçtikten sonra verilen temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiştir.
Kayyım vekilinin temyizine gelince;
Dosyadaki bilgi ve belgelere, mahkemenin gerekcesine göre, bozma ilamına uyularak yapılan inceleme sonucunda davanın kabulüne karar verilmesinde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Kayyım vekilinin temyiz itirazları yerinde olmadığından usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, peşin alınan temyiz ve temyize başvurma harçlarının Hazineye irad kaydedilmesine, 16/01/2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/1261 Karar : 2016/22196 Tarih : 15.12.2016
-
HMK 103. Madde
-
Adli Tatilde Görülecek Dava ve İşler
A) Davacı İsteminin Özeti:
Davacı vekili, müvekkilinin 15/09/2012 - 08/08/2014 tarihleri arasında davalılara ait iş yerinde şoför olarak çalıştığını, müvekkilinin iş akdinin ekonomik sebepler gerekçe gösterilerek haksız ve geçersiz olarak feshedildiğini, bunun usul ve yasaya aykırı olduğunu, davalı işverenin öne sürdüğü gerekçelerin gerçekçi olmadığını, davalılar arasında alt üst işveren ilişkisi mevcut olduğunu beyan ederek, müvekkilinin işe iadesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
B) Davalı Cevabının Özeti:
Davalı … AŞ vekili; müvekkili ile diğer davalı arasında taşeronluk sözleşmesi mevcut olduğunu, davacının müvekkiline dava yöneltmesinin usul ve yasaya aykırı olduğunu, davacının diğer davalının kadrosunda çalıştığını, müvekkili şirketin herhangi bir sorumluluğu olmadığını, ayrıca davalı … şirketinin davacıyı işe geri almak için talepte bulunduğunu, ancak davacı adresini değiştirdiği için tebligat yapılamadığını beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı … AŞ vekili; davacının iş akdinin geçerli nedenlerle feshedildiğini, müvekkili şirketin, diğer davalı şirketten aldığı işe göre işçi çalıştırdığını, müvekkili şirketle diğer davalı arasında yapılan sözleşme kapsamında nakliye işlerinde düşüş yaşadığını, davacının iş akdinin haklı nedenle feshedildiğini beyanla davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
C) Yerel Mahkeme Kararının Özeti:
Mahkemece bilirkişi heyeti ve davalı taraf davanın süresinde açılmadığını beyan etmişlerse de, 1 aylık hak düşürücü süre sonunun adli tatile denk geldiği, son günü adli tatile denk gelen davaların adli tatilin bitiminden itibaren 5 gün içinde açılabileceği kabul edildiği gerekçesiyle davanın hak düşürücü süre içerisinde açıldığı, davalılar arasında asıl işveren alt işveren ilişkisi bulunduğu, davacının iş sözleşmesinin ekonomik sebeplerle feshedilmişse de fesih dönemi ve sonrasında davalı …’ın çok sayıda araç alarak üzerine tescil ettirdiği davacıdan sonra işçiler alındığı, feshin geçerli nedene dayanmadığı gerekçesiyle davanın kabulüne karar verilmiştir.
D) Temyiz:
Kararı davalılar vekilleri temyiz etmiştir.
E) Gerekçe:
1- 4857 sayılı İş Kanunu`nun 20. maddesi uyarınca iş sözleşmesinin geçerli neden olmadan feshedildiğini ileri süren işçinin, fesih bildiriminin tebliği tarihinden itibaren bir ay içerisinde feshin geçersizliği ve işe iade istemi ile dava açması gerekir. Bu süre hak düşürücü süre olup, resen dikkate alınması gerekir.
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 104. maddesine göre “Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır.”
Öncelikle mahkemece son günü adli tatile denk gelen davaların adli tatilin bitiminden itibaren beş gün içinde açılabileceği, bu sürenin beş gün olduğu yönündeki değerlendirmesi kanuna aykırıdır. Bu süre 104. maddeye göre bir haftadır.
Ayrıca 104. maddedeki düzenleme adli tatile tabi olan dava ve işler için getirilmiş düzenlemedir. Aynı Kanun’un 103. maddesinde adli tatilde hangi işlerin görüleceği hüküm altına alınmıştır. Söz konusu maddenin birinci fıkrasının “ç” bendinde “Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar”ın adli tatilde görüleceği düzenlendiğinden 104. maddedeki süre uzatımının mevcut davada uygulanması usul ve yasaya aykırıdır.
Davacı, 03.09.2014 harç tarihli dava dilekçesinde iş sözleşmesinin 08.08.2014 tarihinde feshedildiğini iddia etmiştir. Dosyaya sunulan yazılı fesih bildiriminin sonunda “31.07.2014” tarihi yazmaktadır. Ayrıca dosyaya sunulan ibraname belgesinde işten çıkış tarihi “04.08.2014” olarak gösterilip ibranamenin altında 01.08.2014 tarihi bulunmaktadır. Buna göre davacıya söz konusu belgeler gösterilerek beyanının alınması, fesih bildirimi altında tanık olarak belirtilen kişilerin dinlendikten sonra davanın süresinde açılıp açılmadığı değerlendirilip süresinde ise esasa girilmesi gerekirken yazılı şekilde davanın süresinde açıldığı kabul edilerek karar verilmesi hatalıdır.
2- Yukarıdaki fıkra hükmüne göre değerlendirme yapıldıktan sonra davanın süresinde olduğu kabul edilirse, yargılama sırasında davalı … Nakliyat A.Ş. fesihten sonra davacıyı işe davet ettiklerini ve 23.02.2015 tarihinde tekrar işe aldıklarını beyan etmiş bu konuda işe giriş bildirgesini sunmuş, davacı vekili de 23.02.2015 tarihli dilekçesinde bunu doğrulamış, müvekkilinin boşta geçen süre alacağının hüküm altına alınmasını istemiştir.
Mevcut uyuşmazlıkta yargılama sırasında işverenin işçiyi işe başlatması işverenin iş sözleşmesinin feshinin geçersizliğini kabul anlamına gelmektedir. Buna rağmen dosyada gereksiz bilirkişi raporu alındığı görülmektedir. Davacı işe başlatıldığından işe iade ve işe başlatmama tazminatı talepleri konusuz kalmaktadır. Davacının iş sözleşmesinin feshi tarihi ile işe başlatıldığı süre 4 aydan fazla olduğundan yalnızca kararın kesinleşmesine kadar en çok 4 aya kadar ücret ve diğer haklarının davalıdan tahsilinin gerektiği yönünde hüküm kurulması gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
F) Sonuç:
Temyiz olunan kararın, yukarıda yazılı nedenlerden dolayı BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde ilgiliye iadesine, 15/12/2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 20. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/16840 Karar : 2016/690 Tarih : 21.01.2016
-
HMK 103. Madde
-
Adli Tatilde Görülecek Dava ve İşler
… Asliye Hukuk Mahkemesinin 2015/208 D.iş E. - 2015/217 K. sayılı dosyasında verilen 09/07/2015 tarihli karar, davalı vekiline 14.07.2015 tarihinde kalemde elden imzalı beyanı ile tebliğ edilmiş, temyiz dilekçesi ise, 6100 sayılı Kanunun geçici 3. maddesi atfıyla HUMK’nın 36/A maddesinde öngörülen (7) günlük yasal süre geçirildikten sonra davalı tarafından 04.09.2015 havale tarihli dilekçe ile aynı gün temyiz harcı yatırılmak suretiyle verilmiştir.
Hakimin reddi talepleri 6100 sayılı HMK`nın 103/1-h maddesinde belirtilen acele işlerden olup, adli tatilde görülür. Bu nedenle, adli tatil içinde de sürelerin işleyeceği gözönünde bulundurularak süresinden sonra yapılan temyiz istemleri hakkında mahkemece bir karar verilebileceği gibi 01.06.1990 gün ve 3/4 sayılı İnançları Birleştirme Kararı uyarınca Yargıtayca da bu yolda karar verilebileceği ve süresinden sonra temyiz isteminde bulunulduğundan temyiz dilekçesinin reddi gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle; davalının temyiz dilekçesinin süre yönünden REDDİNE, temyiz harcının istek halinde iadesine 21/01/2016 gününde oy birliği ile karar verildi.
YARGITAY 10. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/21550 Karar : 2015/20890 Tarih : 30.11.2015
-
HMK 103. Madde
-
Adli Tatilde Görülecek Dava ve İşler
Dava, hayali reçete nedeniyle tazminat istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle, davanın reddine karar verilmiş, davacı avukatının yokluğunda verilen karar, davacının avukatına 05.08.2014 tarihinde usulünce tebliğ edildikten sonra 18.08.2014 tarihinde davacı avukatınca verilen temyiz dilekçesi, mahkemenin 21.08.2014 tarihli ek kararı ile hükmün temyizi için yasal 8 günlük sürenin geçtiğinden bahisle temyiz dilekçesinin reddine karar verilmiş ve bu ek kararın davacı avukatına 28.08.2014 tarihinde tebliği sonrasında davacı avukatının 01.09.2014 tarihli dilekçesi ile ek kararı temyiz ettiği anlaşılmaktadır.
Hükmün ve ek kararın davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-Hüküm, iş mahkemesinden verilmiştir. 5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu`nun 7.maddesine göre, iş mahkemelerinde şifahi yargılama usulü uygulanır. 8.maddesine göre, iş mahkemelerinden verilmiş bulunan nihai kararların 8 gün içinde temyizinin yapılması gerekir ise de;
01.10.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu`nun;
Adli tatil süresi başlıklı 102. maddesi, “Adli tatil, her yıl yirmi temmuzda başlar, otuz bir ağustosta sona erer. Yeni adli yıl bir eylülde başlar.”
Adli tatilde görülecek dava ve işler başlıklı 103. maddesi, “(1)Adli tatilde, ancak aşağıdaki dava ve işler görülür:… ç) Hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar… h) Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler… (3) Adli tatilde, yukarıdaki fıkralarda gösterilenler dışında kalan dava ve işlerle ilgili olarak verilen dava, karşı dava, istinaf ve temyiz dilekçeleri ile bunlara karşı verilen cevap dilekçelerinin ve dosyası işlemden kaldırılan davaları yenileme dilekçelerinin alınması, ilam verilmesi, her türlü tebligat, dosyanın başka bir mahkemeye, bölge adliye mahkemesine veya Yargıtaya gönderilmesi işlemleri de yapılır….”
Adli tatilin sürelere etkisi başlıklı 104. maddesi, “Adli tatile tabi olan dava ve işlerde, bu Kanunun tayin ettiği sürelerin bitmesi tatil zamanına rastlarsa, bu süreler ayrıca bir karara gerek olmaksızın adli tatilin bittiği günden itibaren bir hafta uzatılmış sayılır.”
Diğer kanunlardaki yargılama usulü ile ilgili hükümler başlıklı 447. maddesi, “Diğer kanunların sözlü yahut seri yargılama usulüne atıf yaptığı hâllerde, bu Kanunun basit yargılama usulü ile ilgili hükümleri uygulanır.” düzenlemelerini içermektedir.
Bu yasal mevzuat çerçevesinde artık, (icra mahkemesinde görülenler hariç) basit yargılama usûlüne tabi olan davalara adlî tatilde bakılmayacaktır.
Başka bir ifade ile basit yargılama usulüne tâbi davalar da adlî tatile tâbi olacaktır.
Basit yargılama usûlünün uygulandığı sulh hukuk mahkemeleri ile iş mahkemeleri adlî tatilden yararlanacaktır.
1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu`nda ise basit yargılama usûlüne tâbi olan davalar adlî tatilde görülmeye devam edilmekte idi (m. 176/11).
Adli tatilde görülemeyen basit yargılama usûlüne tâbi olan davalarla ilgili bir süre, adlî tatil süresi içinde sona ererse, adlî tatilden sonra ek bir süreden yararlanacaktır. Ancak Kanunlarda ivedi olduğu belirtilen veya taraflardan birinin talebi üzerine, mahkemece ivedi görülmesine karar verilen dava ve işler adlî tatilde görülmeye devam edilecektir. Dikkat edilirse burada yargılama usûlü değil, dava veya işin ivedi olması ya da mahkemenin ivedi olduğuna karar vermesi önemlidir.
Bu nedenle mahkeme yazılı ya da basit yargılama usûlüne tâbi bir dava ya da işin ivedi olduğuna karar verirse, bu dava veya işin adlî tatilde de görülmesine karar verebilir. Adlî tatilde bakılmayan iş ve davalarla ilgili sürelerin sonu, adlî tatil dönemine rastlarsa, bu süreler adlî tatilin bittiği günden itibaren bir hafta daha uzatılmış sayılır. (Hakan Pekcanıtez/Oğuz Atalay/Muhammet Özekes, Medeni Usûl Hukuku, 14. Bası, s. 273, 274)
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular karşısında Adlî tatilde bakılmayan iş ve davalarla ilgili sürelerin sonu, adlî tatil dönemine rastlarsa, bu süreler adlî tatilin bittiği günden itibaren bir hafta daha uzatılmış sayılır.
2-) İşin esasına ilişkin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;
Görev konusu, kamu düzeni ile ilgili olup, mahkemelerce, yargılamanın her aşamasında re`sen ele alınması gereken bir husustur.
İş Mahkemeleri, 5521 sayılı Kanun ile kurulmuş olan istisnai nitelikte özel mahkemelerdir. 5510 sayılı Kanunun 101. maddesi, bu Kanunun uygulanmasından doğan uyuşmazlıkların iş mahkemelerinde görüleceğini kurala bağlamıştır.
Uyuşmazlığın, taraflar arasındaki sözleşmeye (protokol) aykırılıktan kaynaklandığı belirgin olup, bu yönde, davada 5510 sayılı Kanunun uygulama yeri bulunmadığı gibi, uyuşmazlığın 5510 sayılı Kanunun uygulanmasından kaynaklandığını ortaya koyacak yasada başka bir hüküm de mevcut değildir. Aksine, sözleşme hükümlerine aykırılıktan kaynaklanan bu davanın yasal dayanağının 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 112. maddesi (818 sayılı Borçlar Kanununun 96. maddesi) ve devamı maddeleri olduğu anlaşılmaktadır.
Yukarıdaki açıklamalar ışığında, mahkeme tarafından öncelikli olarak görev yönü üzerinde durularak, karar verilmesi gerekirken; işin esasına girilerek yazılı şekilde karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. HUKUK DAİRESİ Esas : 2015/21073 Karar : 2015/21538 Tarih : 17.11.2015
-
HMK 103. Madde
-
Adli Tatilde Görülecek Dava ve İşler
6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununa 31.3.2011 tarihli 6217 sayılı Kanunla ilave edilen Geçici 3. maddenin (1.) fıkrasında “Bölge Adliye Mahkemelerinin Resmi Gazete`de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin”, aynı maddenin (2.) fıkrasında da, “Bölge Adliye Mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 427 ile 454. madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunacağı” öngörüldüğünden, temyiz isteğinin incelenmesinde 1086 sayılı Kanunun temyize ilişkin hükümleri uygulanmıştır.
Dava velayetin kaldırılması isteğine ilişkindir.
Bu davalar adli tatil içinde görülecek dava ve işlerdendir (6100 sk. HMK. 103. mad.). Bu nedenle temyize ilişkin sürelerde adli tatilde işlemeye devam eder.
Temyiz edilen karar temyiz eden tarafa 04.08.2015 günü tebliğ edilmiş ve fakat söz konusu karar yasada öngörülen (HUMK. m. 432) onbeş günlük süre geçtikten sonra 01.09.2015 tarihinde verilen dilekçe ile temyiz edilmiştir.
Kuşkusuz Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 2494 sayılı kanunla değiştirilen 432.maddesine göre, temyiz kanuni süre geçtikten sonra yapılır ise, temyiz isteminin reddine karar verme yetkisi hükmü veren mahkemeye aittir. Ne var ki Asliye Hukuk (Aile) mahkemelerince verilen kararların yasal süre geçtikten sonra temyiz edilmesi veya temyiz kabiliyetinin bulunmaması halinde dosyanın yerel mahkemece temyiz isteminin reddine karar verilmeden, Yargıtay’a gönderilmesi durumunda, Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanununun 2494 sayılı kanun ile değişik 432/4.maddesine göre, bu konuda bir karar verilmek üzere, dosya mahalline geri çevrilmeden doğrudan doğruya Yargıtay`ca da temyiz isteminin reddine karar verilebileceği Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulunca (1.6.1990 gün ve 1989/3 esas, 1990/4 kara sayı ile) karara bağlanmıştır.
Bu durumda gösterilen sebeple temyiz isteminin reddi gerekmiştir.
Temyiz dilekçesinin yukarıda gösterilen sebeple ( REDDİNE ), işbu kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 7. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/15642 Karar : 2014/21834 Tarih : 2.12.2014
-
HMK 103. Madde
-
Adli Tatilde Görülecek Dava ve İşler
6100 Sayılı HMK’nun geçici 3. madde 1.fıkrasına göre; “ Bölge adliye mahkemelerinin, 26/9/2004 tarihli ve 5235 sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun geçici 2 nci maddesi uyarınca Resmi Gazete’de ilan edilecek göreve başlama tarihine kadar, 1086 sayılı Kanun’un temyize ilişkin yürürlükteki hükümlerinin uygulanmasına devam olunur. “ 2.Fıkrasına göre; Bölge adliye mahkemelerinin göreve başlama tarihinden önce aleyhine temyiz yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar 1086 sayılı Kanunun 26/09/2004 tarihli ve 5236 sayılı Kanunla değişiklikten önceki 427 ile 454`üncü madde hükümlerinin uygulanmasına devam olunur.
5521 sayılı İş Mahkemeleri Kanunu’nun 5. maddesine göre, İş mahkemesinden verilen kararlar tefhim veya tebliğ tarihinden itibaren 8 gün içinde temyiz olunabilir. Bu süre içinde temyiz dilekçesinin hakime havale edildikten sonra temyiz defterine kaydının yaptırılması ve harcının yatırılması gerekir. Temyiz süresi içinde temyiz dilekçesi ve temyiz defterine kaydedilmiş, ancak harç yatırılmamış ise, harç ve temyiz giderlerinin yatırılması için ilgili tarafa HUMK’nun 434/3. maddesi gereği 7 günlük kesin süre verilmesi gerekir. 8 günlük süre içinde temyiz edilmeyen (HUMK’nun 432/4), temyiz defterine kaydı yapılmayan (HUMK`nun 434/3) kararlar kesinleşmiş olur.
Öte yandan süre tefhimle başladığından gerekçeli kararın ayrıca sonradan tebliğ edilmiş olması tefhimle işleyen sürenin hukuksal sonuçlarını doğurmasına engel değildir. HMK`nun 103/1-4 maddesi gereğince hizmet akdi veya iş sözleşmesi sebebiyle işçilerin açtıkları davalar adli tatilde görülecek işlerden olduğundan adli ara vermede geçen günler süreye dahildir.
Somut olayda karar davalı vekiline 17/06/2014 tarihinde usulüne uygun olarak tefhim edilmiştir. Davalının temyiz talebinin 8 günlük temyiz süresinin son günü olan 25/06/2014 tarihi geçtikten sonra 22/07/2014 tarihinde yapıldığı temyiz defterine kayıt ve harç makbuzlarından anlaşıldığından, temyiz dilekçesinin reddine ilişkin mahkemece verilen karar HUMK`nun 432. maddesine uygun olduğundan mahkemenin 21/07/2014 tarihli kararına yönelik temyiz itirazlarının reddine karar verilmelidir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle mahkeme kararının ( ONANMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.