0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Tahkim İtirazı

HMK Madde 413

(1) Tahkim sözleşmesinin konusunu oluşturan bir uyuşmazlığın çözümü için mahkemede dava açılmışsa, karşı taraf tahkim ilk itirazında bulunabilir. Bu durumda tahkim sözleşmesi hükümsüz, tesirsiz veya uygulanması imkânsız değil ise mahkeme tahkim itirazını kabul eder ve davayı usulden reddeder.

(2) Tahkim itirazının ileri sürülmesi, tahkim yargılamasına engel değildir.



HMK Madde 413 Gerekçesi

Maddenin birinci fıkrasıyla, tahkim sözleşmesinin konusunu oluşturan bir uyuşmazlıkla ilgili dava mahkemede açılmışsa, tahkim ilk itirazında bulunulabileceği; bu durumda, tahkim sözleşmesi geçersiz, tesirsiz veya uygulanması imkânsız değil ise mahkemenin tahkim itirazını kabul ile davayı usulden reddedeceği düzenlenmiştir.

İkinci fıkrada ise tahkim ilk itirazının yapılmasının, tahkim yargılamasına başlamaya veya tahkim yargılamasının devamına engel olmadığı belirtilmiştir.


HMK 413 (Tahkim İtirazı) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas : 2016/4735 Karar : 2017/259 Tarih : 23.01.2017

  • HMK 413. Madde

  • Tahkim İtirazı

Dava, eser sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, davacı taşeronun davalı yüklenici ile yaptığı gemi techiz, imalât ve montaj işleri sözleşmesi gereğince hakedişlerden yapılan teminat kesintisi alacağının tahsili istemine ilişkindir.

Mahkemece taraflar arasındaki sözleşmenin 37. maddesindeki düzenleme gereğince, davalı süresi içinde tahkim ilk itirazında bulunduğu ve itirazında haklı olduğundan HMK’nın 413/1 ve 116/1-b maddesi gereğince tahkim itirazının kabulüne ve davanın usulden reddine dair verilen karar, davacı vekilince temyiz edilmiştir.

Gerçek ya da tüzel kişiler arasında çıkan uyuşmazlıklarda asıl olan uyuşmazlığın devletin bünyesindeki yargı organları-mahkemeler tarafından çözülmesidir. Alternatif uyuşmazlık çözüm yolları arasında sayılan arabulucuk, tahkim, hakem, bilirkişi vs. gibi yollarla uyuşmazlıkların çözümü tarafların serbest iradesi ya da bu yola başvurmayı zorunlu kılan yasa hükmünün varlığına bağlıdır.

Tahkim yolu, uyuşmazlıkların çözümünde tarafların devlet yargısı yerine hakem olarak adlandırılan özel kişileri görevli ve yetkili kılmalarını ifade eder. Bunun sonucu olarak tahkim çözüm yoluna gidilebilmesi için tarafların tahkim sözleşmesi yapmaları ya da düzenledikleri sözleşmede tahkim şartının bulunması gerekir. Tahkim anlaşması veya tahkim şartındaki uyuşmazlığın hakem veya hakemler kurulunca çözümlenmesine ilişkin irade beyan ve açıklaması tahkim şartı sözleşmesinin temel unsurudur. Tahkim şartı veya anlaşmasının geçerli olabilmesi için yanların tahkim iradesini açıkladıkları tahkim şartı ya da sözleşmede tartışma ve karışıklığa neden olmayacak biçimde açık ve kesin olarak belirtmiş olmaları zorunludur. Dairemiz ve yerleşik Yargıtay içtihatlarında geçerli bir tahkim şartı varlığı veya tahkim anlaşmasının geçerli sayılabilmesi için uyuşmazlığın kesin olarak hakemde çözüleceğinin kararlaştırmış olması gerektiği kesin iradeyi ortadan kaldıran ya da zayıflatan kayıtların tahkim sözleşmesi veya şartını geçersiz-hükümsüz kılacağı kabul edilmektedir. Taraflar sözleşmeden kaynaklanan uyuşmazlıkların tümünün tahkim yoluyla çözülebileceğini kararlaştırabilecekleri gibi sadece bir bölümünün tahkim yoluyla çözülebileceğini de kararlaştırabilirler.

Bu açıklamalardan sonra somut olaya gelince, taraflar arasında imzalanan 03.09.2007 tarihli kapağında 079/2007-4 tarih ve tersane inşaat numarası yazılı sözleşmenin

.

anlaşmazlıkların çözümü başlıklı 37. maddesinde aynen “şirketle yüklenici arasında bu sözleşmenin uygulanmasından doğabilecek her türlü anlaşmazlıklar hakemlik yoluyla çözülecektir. Tarafların seçecekleri hakemler kendi aralarında kabul edecekleri üçüncü kişiyi seçecekler ve bu kurulun vereceği karar geçerli olacaktır. Hakemler . üyesi olacaklar ve hakemlik masrafları yüklenici tarafından karşılanacaktır. Hakemlik yoluyla çözülmesi mümkün olmayan hususlarda ve sözleşme ve eklerinde belirtilen durumlarda başvuru makamı İstanbul mahkemeleri ve icra daireleridir. “ denilmek suretiyle sözleşmeye tahkim şartı konulmuştur.

Az yukarıda belirtildiği gibi taraflar sözleşmenin bir kısmının uygulanmasından çıkan uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözülmesini kararlaştırabilirlerse de; eldeki davanın dayanağı sözleşmenin tahkim şartını içeren 37. maddesinin birinci fıkrasında sözleşmenin uygulanmasından doğabilecek her türlü anlaşmazlıklar hakemlik yoluyla demek suretiyle sözleşmeden doğan uyuşmazlıkların tümünün tahkim yoluyla çözümünü kararlaştırdıktan sonra, üçüncü fıkrasında hususlarda ve kelimelerinden sonra “sözleşme ve eklerinde belirtilen durumlarda başvuru makamı İstanbul mahkemeleri ve icra daireleri” demek suretiyle tahkim şartının sözleşmenin bir kısmıyla ilgili olmadığı ve bu hallerde mahkemelerin ve icra dairelerinin görevli olduğunu belirtmek suretiyle tahkim iradelerinin mutlak ve kesin olmadığını ortaya koymuşlardır.

Bu durumda mahkemece sözleşmenin uygulanmasından doğan tüm uyuşmazlıkların tahkim yoluyla çözümlenmesi kararlaştırıldıktan sonra sözleşme ve eklerinde belirtilen durumlarda başvuru makamlarının İstanbul mahkemeleri ve icra daireleri olduğu kabul edilmek suretiyle şeklinde konulan kaydın tahkim iradesinin mutlak ve kesin olmadığı ve bu kaydın tahkim şartını hükümsüz kıldığı kabul edilerek tahkim ilk itirazı reddedilip işin esası incelendikten sonra sonucuna uygun bir karar verilmesi yerine, yanlış değerlendirme yapılarak davanın usulden reddi doğru olmamış, kararın bozulması uygun bulunmuştur.

SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının temyiz itirazlarının kabulü ile kararın yararına BOZULMASINA, ödediği temyiz peşin harcının istek halinde temyiz eden davacıya geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere 23.01.2017 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

  • K A R Ş I O Y -

6100 sayılı HMK’nın 412/1 maddesine göre “Tahkim Sözleşmesi, tarafların, sözleşme veya sözleşme dışı bir hukuki ilişkiden doğmuş veya doğabilecek uyuşmazlıkların tamamı veya bir kısmının çözümünün hakem veya hakem kuruluna bırakılması hususunda yaptıkları anlaşmadır. Sözleşmenin 37. maddesinde …. sözleşmenin uygulanmasından doğabilecek her türlü anlaşmazlıklar hakemlik yoluyla çözülecektir…. Hakemlik yoluyla çözülmesi mümkün olmayan hususlarda ve sözleşmelerinde belirtilen durumlarda başvuru makamı.Daireleridir.” şeklindeki ayrık durumlar Hakemde çözülmesi mümkün olmayan kısma ilişkin olup hakem şartını ortadan kaldırmayacağından HMK’nın 412/1. maddesindeki uyuşmazlığın kısmen dahi tahkim yoluyla çözülmesine imkân veren hükme aykırı düşeceği kanaatıyla çoğunluk görüşüne katılamıyoruz.


YARGITAY 11. HUKUK DAİRESİ Esas : 2014/6526 Karar : 2014/12530 Tarih : 30.06.2014

  • HMK 413. Madde

  • Tahkim İtirazı

Davacı vekili; müvekkili ile davalı arasında imzalanan 6.8.1997 tarihli anlaşma ile Rize Limanı işletme hakkının davalıya devredildiğini, davalının sözleşmenin 4. maddesi uyarınca işletme devrinden kaynaklı 2009 yılına ilişkin ödemesi gerekli miktarı eksik ödediğini, bu durumun Teftiş Kurulu Başkanlığı müfettişlerince hazırlanan raporlarla ortaya çıktığını, davalıya eksik ödediği miktarı yatırması için ihtarda bulunulduğunu ancak davalının ödemeye yanışmadığını ileri sürerek 40357.34 USD ve ihtar tarihine kadar aylık % 1 işlemiş faizi olan 8004.21 USD’nin toplamı olan 48361.55 USD`nin davalıdan tahsiline, asıl alacağı % 1 sözleşme faizinin uygulanılmasına karar verilmesini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; davacı tarafından müvekkil şirketçe dava konusu limanda verilen gümrük antrepo hizmetlerinden elde edilen gelirin liman hizmeti kapsamında sayılarak dava konusu alacağın talep edildiğini, ancak bu hizmetlerin sözleşme kapsamında sayılan liman hizmetlerinden olmadığını, benzer olaylar nedeniyle başkaca liman işletmeleri ile davacı arasında yaşanan anlaşmazlıklar nedeniyle tahkime gidildiğini, tahkim sonucunun bu dava yönünden bekletici mesele yapılması gerektiğini savunarak davanın reddini istemiştir.

Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; gümrük mevzuatında liman hizmeti gümrük hizmeti gibi bir ayrımın bulunmadığı, gümrük antrepo işletmeciliğinin liman hizmetleri kapsamında yer aldığı, bu nedenle işletme hakkı devir sözleşmesi kapsamında bulunduğu davacının bu doğrultuda 40357.34 USD asıl alacak ve 10.2.2011 tarihine kadar % 1 oranından işlemiş 7770.73 USD faiz alacağının bulunduğu gerekçesiyle 40357.34 USD asıl alacak ve 7770.73 USD işlemiş faizi toplamı 48128.07 USD’nin 40357.34 USD`sinin dava tarihinden itibaren aylık %1 sözleşme faizi uygulanmak suretiyle fiili ödeme gününe kadar hesap edilecek alacağın 3095 sayılı yasanın 4/a maddesi gereğince fiili ödeme günündeki TL karşılığının davalıdan tahsiline karar verilmiştir.

Kararı, davalı vekili temyiz etmiştir.Dava dosyası içerisindeki bilgi ve belgelere, mahkeme kararının gerekçesinde dayanılan delillerin tartışılıp, değerlendirilmesinde usul ve yasaya aykırı bir yön bulunmamasına ve davalının cevap dilekçesinde HMK`nın 413. maddesi uyarınca usulüne uygun şekilde yapılan tahkim ilk itirazının bulunmadığının, uyuşmazlığın davalının elde ettiği bir kısım gelirler nedeniyle davacıya işletme hakkı devir sözleşmesi uyarınca ödeme yapılıp yapılmayacağı hususunda toplandığının, uyuşmazlığın toplandığı nokta hususunda dava öncesinde çıkan ihtilaf nedeniyle verilmiş ve kesinleşmiş yargı kararı bulunduğunun anlaşılmasına göre, davalı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.

Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazlarının reddi ile hükmün (ONANMASINA), aşağıda yazılı bakiye 3,866,65 TL temyiz ilam harcının temyiz edenden alınmasına, oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 23. HUKUK DAİRESİ Esas: 2017/835 Karar: 2017/1816 Tarih: 14.06.2017

  • HMK 413. Madde

  • Tahkim İtirazı

Davacı vekili, müvekkil şirketin kurumsallaşma ve daha iyi muhasebe kaydı yapılması, ticari defterlerde hata ve hile yapılmaması gibi amaçlarla davalı ile denetim ve tam tasdik sözleşmesi imzaladığını, davalının yönetmelik ve sözleşme hükümlerine uygun bir denetleme yapmadığını, kendisine verilen sorumluluğu yerine getirmediğinden müvekkil şirketin mağdur olduğunu ileri sürerek, fazlaya dair haklarının saklı kalmak kaydıyla şimdilik 15.000,00 TL’nin davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.

Davalı vekili; tahkim itirazları kapsamında davanın usulden reddini, taraflar arasındaki sözleşme kapsamında yetkili yer İstanbul Mahkemeleri olmakla yetkisizlik sebebiyle usulden reddini, esasa girilirse davanın haksız açıldığını savunarak, davanın reddini istemiştir.

Mahkemece iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; taraflar arasındaki uyuşmazlığın denetim ve tasdik sözleşmesinden kaynaklandığı, söz konusu sözleşmenin tahkim şartının bulunduğu, HMK’nın 116. maddesi gereğince davalı tarafça süresinde tahkim ilk itirazında bulunulduğu, HMK’nın madde 413. maddesi gereğince tahkim sözleşmesinin uygulanabilir olduğu gerekçesiyle, davanın usulden reddine karar verilmiştir.

Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere göre, davacı vekilinin tüm temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin tüm temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun bulunan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edenden alınmasına, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 14.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. HUKUK DAİRESİ Esas: 2014/3330 Karar: 2014/4607 Tarih: 01.07.2014

  • HMK 413. Madde

  • Tahkim İtirazı

Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle yasaya uygun gerektirici nedenlere ve özellikle sözleşmedeki tahkim şartının geçerli olup olmadığına karar verme yetkisinin görev ve yetkili hakem kuruluna ait olduğunun anlaşılmasına göre yerinde bulunmayan bütün temyiz itirazlarının reddiyle usul ve yasaya uygun olan hükmün ONANMASINA, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 01.07.2014 gününde oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY :

Uyuşmazlık E… Regülatörü ve Hes Projesi Yapım İşine ait 30.01.2012 tarihli 1. Kısım, 11.08.2011 tarihli 2. Kısım ve 11.08.2011 tarihli 3. Kısım sözleşmelerden kaynaklanmaktadır.

Dava, Asliye Ticaret Mahkemesine açılmıştır. Dava dilekçesinde, sözleşmelerin 32.2 nolu bendinde uyuşmazlıkların 4686 sayılı Milletler Arası Tahkim Kanunu hükümleri gereğince tahkim yoluyla çözüleceği kabul edilmiş ise de, 32.7 nolu bendinde ihtilaf halinde Bursa mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili kılındığı, tahkim iradesi açık ve kesin olmadığından sözleşmelerdeki tahkim şartının geçersiz olduğu, uyuşmazlığa genel mahkemelerde bakılması gerektiği ileri sürülmüştür.

Davalı süresinde verdiği cevap dilekçesinde, sözleşmelerdeki tahkim şartının geçerli olduğunu savunarak tahkim ilk itirazında bulunmuştur.

Mahkemece, tarafların uyuşmazlığın tahkimde çözülmesi hususundaki iradelerini açıkça ortaya koydukları, ihtilaf halinde Bursa mahkeme ve icra dairelerinin yetkili olacağına dair hükmün uyuşmazlık hakemde görülse dahi ihtiyati haciz, ihtiyati tedbir gibi mahkemelerde yapılması zorunlu bir kısım dava ve işleri kapsadığı, tahkim şartını geçersiz hale getirmediği kabul edilerek dava HMK’nın 413/1. maddesi uyarınca usulden reddedilmiş, karar, davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.

Yanlar arasındaki sözleşmelerin 32.2 maddesinde “Taraflar bu sözleşmeden doğabilecek her türlü ihtilafın 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu hükümleri uyarınca tahkim yoluyla çözüleceğini kabul ederler”, 32.3 maddesinde “Hakem heyeti 3 ( üç ) hakemden oluşacaktır”, 32.4 maddesinde “Taraflar 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu madde 15/A hükmü kapsamında iptâl davası açma hakkından tamamen, koşulsuz ve gayri kabili rücu şekilde feragat ederler”, 32.5 maddesinde “Tahkim yeri Bursa-Türkiye olacaktır. Tahkimde kullanılan lisan Türkçe olacaktır”, 32.7 maddesinde “Bu sözleşme Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına tâbi olacak ve bu kanunlara göre yorumlanacak ve uygulanacaktır. İhtilaf durumunda Bursa Mahkemeleri ve İcra Daireleri yetkilidir” düzenlemelerine yer verilmiştir.

Yabancılık unsuru içermeyen ve tahkim yeri Türkiye olarak belirlenen uyuşmazlıklarda kural olarak HMK’nın tahkime ilişkin 407-444 arasındaki hükümleri uygulanır ( HMK.m.407 ). Ancak 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu’na göre taraflar kendi iradeleri ile 4686 sayılı Kanun’un uygulama alanına girmeyen uyuşmazlıklara da bu kanun hükümlerinin uygulanmasını kararlaştırabilirler. Bu durumda yabancılık unsuru içermeyen ve tahkim yeri Türkiye olarak belirlenen uyuşmazlıklara da 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu hükümleri uygulanacaktır. Somut olayda, uyuşmazlık yabancılık unsuru içermemektedir. Tahkim yeri olarak da Bursa/Türkiye kararlaştırılmıştır. Bu haliyle uyuşmazlık 4686 sayılı Kanun kapsamı dışında kalmakta ise de, taraflarca uyuşmazlığın 4686 sayılı Milletlerarası Tahkim Kanunu hükümlerine göre çözümleneceği kararlaştırıldığından uyuşmazlığa bu kanun hükümlerinin uygulanması gerekir.

4686 sayılı Kanun’un 5. maddesinde, tahkim anlaşmasının konusunu oluşturan bir uyuşmazlıkta dava mahkemede açılmışsa karşı tarafın tahkim itirazında bulunabileceği, tahkim itirazının ileri sürülmesi ve tahkim anlaşmasının geçerliliğine ilişkin uyuşmazlıkların çözülmesinin Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun ilk itirazlara ilişkin hükümlerine tabi olduğu, tahkim itirazının kabulü halinde mahkemenin davayı usulden reddedeceği düzenlenmiştir. Benzer düzenleme da yer almış, HMK’nın 413. maddesinde tahkim sözleşmesinin konusunu oluşturan bir uyuşmazlığın çözümü için mahkemede dava açılmışsa karşı tarafın tahkim ilk itirazında bulunabileceği, bu durumda tahkim

sözleşmesi hükümsüz, tesirsiz veya uygulanması imkansız değilse mahkemenin tahkim itirazını kabul edeceği ve davayı usulden reddedeceği belirtilmiştir.

Bu hükümlere göre davanın açıldığı mahkeme tahkim ilk itirazını inceleyecek, uyuşmazlığın tahkime elverişli olup olmadığını, tahkim sözleşmesi ya da şartının geçerli olup olmadığını değerlendirecek, ulaştığı sonuca göre davaya bakmakla görevli olup olmadığını, davaya mahkemede mi yoksa hakemde mi bakılması gerektiğini kendisi belirleyecektir. Görev kamu düzenine ilişkin olup, açılan bir davada mahkemenin davaya bakmakla görevli olup olmadığını belirleme yetkisi mahkemeye aittir. Bu yetki başka bir merciiye, özellikle sözleşmedeki tahkim şartının geçerli olup olmadığının hakem kurulunca belirlenmesi gerektiğinden bahisle hakem kuruluna verilemez. Zira tahkim sözleşmesinin veya şartının geçerli olup olmadığını belirleme yetkisinin münhasıran hakem kuruluna ait olduğunu, açılan davada mahkemenin bu yönde bir inceleme ve değerlendirme yapamayacağını öngören bir kanun hükmü bulunmamaktadır. Mahkemenin böyle bir yetkiye sahip olmadığı kabul edilemez. Hakem kurulu ancak davanın doğrudan hakemde açılması halinde uyuşmazlığın tahkime elverişli olup olmadığı ya da tahkim sözleşmesi veya şartının geçerli olup olmadığı yönlerinden inceleme yaparak davanın hakemde görülüp görülemeyeceğini belirleme yetkisine sahiptir. Yoksa hakem kurulu, doğrudan mahkemede açılan bir davada, mahkemenin tahkime konu uyuşmazlığa bakmakla görevli olup olmadığını belirleyecek üst merci değildir.

Asıl olan uyuşmazlıkların bağımsız mahkemelerce çözümlenip karara bağlanmasıdır. Uyuşmazlıkların tahkimde çözümlenebilmesi için uyuşmazlık konusunun tahkime elverişli olması ve taraflar arasında geçerli bir tahkim sözleşmesinin veya şartının bulunması gerekir. Tahkim sözleşmesi veya şartının temel kurucu unsuru da uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözümleneceğine ilişkin irade açıklamasıdır. Tahkim iradesi açık ve kesin değilse, diğer bir anlatımla tahkim sözleşmesi veya şartında uyuşmazlığın mutlak olarak hakemde görüleceği kararlaştırılmamış, mahkeme yolu açık bırakılmışsa tahkim sözleşmesi veya şartı geçersiz ( hükümsüz ) olacağından davaya hakemde bakılamaz. Somut olayda, sözleşmelerin 32.2 maddesinde uyuşmazlığın tahkim yoluyla çözüleceği kararlaştırıldıktan sonra, 32.7 maddesinde ihtilaf halinde Bursa mahkeme ve icra dairelerinin yetkili olduğu belirtilmiştir. Bursa mahkeme ve icra dairelerinin yetkisi, tahkim prosedürü ile ilgili olarak mahkemelerde görülmesi gereken bazı konularla ve işlerle de sınırlandırılmamıştır. Bu durumda açık ve kesin bir tahkim iradesinin varlığından söz edilemeyeceğinden ve taraflar arasındaki tahkim şartı geçersiz ( hükümsüz ) olduğundan davaya tahkimde bakılması mümkün değildir. Mahkemece, tahkim ilk itirazının reddedilerek davanın esasının incelenmesi gerekirken, mahkemece sözleşmenin hatalı yorumlanıp değerlendirilerek “İhtilaf halinde Bursa mahkemeleri ve icra dairelerinin yetkili olacağına” dair hükmün tahkim prosedürü ile ilgili konulara ilişkin olup tahkim şartını geçersiz kılmadığından bahisle davanın HMK’nın 413/1. maddesi uyarınca usulden reddi doğru olmamıştır. Kararın açıklanan nedenlerle bozulması gerekirken mahkemenin gerekçesine “sözleşmedeki tahkim şartının geçerli olup olmadığına karar verme yetkisinin görevli ve yetkili hakem kuruluna ait olduğu” şeklinde ekleme yapılarak kararın onanması isabetli olmamıştır.

Kararın yukarıda açıklanan gerekçelerle bozulması gerektiğini düşündüğümden sayın çoğunluğun onama yönündeki görüşlerine katılmıyorum.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS