0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Haksız Azil Halinde Vekalet Ücretinin Tamamına Hak Kazanılır

(Hukuk Genel Kurulu 2024/666 E. , 2025/224 K. , T.09.04.2025)

ÖZET: Haksız azil halinde, avukat, sözleşmede kararlaştırılan avukatlık vekalet ücretinin tamamına hak kazanır. Kısmi dava açılmış olsa bile, haksız azil ile avukatın davayı ıslah etmesi veya ek dava açması engellenmiş olduğundan avukat ücretin tamamına hak kazanmış olur.

II. UYUŞMAZLIK

Direnme yolu ile Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; avukatı sıfatıyla davalı lehine alacak davası yürütürken azledilen davacının azlinin haksız olduğu ve taraflar arasında düzenlenen 01.03.2012 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin geçerli olduğu hususunda Özel Daire ve Mahkeme arasında çekişme bulunmayan somut olayda, davacının sözleşmede belirlenen avukatlık ücretinin tamamına hak kazanıp kazanamayacağı noktasında toplanmaktadır. III. GEREKÇE

1.Uyuşmazlığın çözümü için öncelikle vekâlet sözleşmesinin açıklanmasında ve vekâlet ücretine değinmekte yarar bulunmaktadır.

2.Vekâlet sözleşmesi, somut olayda uygulanması gereken mülga 818 sayılı Borçlar Kanunu’nun (BK) 386. maddesinin 1. fıkrasında “Vekâlet, bir akittir ki onunla vekil, mukavele dairesinde kendisine tahmil olunan işin idaresini veya takabbül eylediği hizmetin ifasını iltizam eyler” şeklinde tanımlanmıştır [6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’nun (TBK) md. 502].

3.Vekâlet sözleşmesi ile vekil, müvekkiline karşı iş görme borcu altına girer. Bu bir hizmet edimi, geniş anlamda iş edimi, bir başkası lehine faaliyet de olabilir. Hukuki fiillere ilişkin vekâlette vekil, müvekkilinin menfaatine olarak hukuki işlemler gerçekleştirmek, özellikle subjektif haklar iktisap etmek, kullanmak ve devretmeyi yükümlenir (Türker Yalçınduran,: Vekâlet Sözleşmesinde Ücret, Ankara 2007, s. 35).

4.Avukatlık sözleşmesi ise, her iki tarafa borç yükleyen, ücret karşılığında ivazlı nitelikte olan, belli bir hukuki yardımın yapılmasını öngören ve sözleşmenin bir tarafını mutlaka avukatın oluşturduğu sözleşme türüdür.

5.Avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki sözleşme ilişkisi özel kanun niteliğindeki 1136 sayılı Avukatlık Kanunu’nda düzenlenmiş olup Kanun’un “Avukatlık sözleşmesinin kapsamı” başlıklı 163. maddesi; “Avukatlık sözleşmesi serbestçe düzenlenir. Avukatlık sözleşmesinin belli bir hukukî yardımı ve meblâğı yahut değeri kapsaması gerekir. Yazılı olmayan anlaşmalar, genel hükümlere göre ispatlanır. Yasaya aykırı olmayan şarta bağlı sözleşmeler geçerlidir. Avukatlık ücret tavanını aşan sözleşmeler, bu Kanunda belirtilen tavan miktarında geçerlidir. İfa edilmiş sözleşmenin geçersizliği ileri sürülemez. Yokluk halleri hariç, avukatlık sözleşmesinin bir hükmünün geçersizliği, bu sözleşmenin tümünü geçersiz kılmaz.” hükmünü taşımaktadır.

6.Avukat ile müvekkil arasında imzalanan sözleşme de vekâlet sözleşmesi niteliğindedir. Ancak genel bir vekâlet sözleşmesinden farklı olarak Avukatlık Kanunu gereğince “ücret”, sözleşmenin zorunlu unsurudur. Avukat bu sözleşme ile hukuki yardımda bulunmayı, müvekkil ise yapılan hukuki yardım karşılığında bir ücret ödemeyi üstlenmektedir. Ücretin sözleşme ile belirlenmesi zorunlu olmayıp işin görülmesinden önce veya sonra kararlaştırılması mümkündür. Yanlar arasında ücret konusunda yazılı veya sözlü bir sözleşmenin yapılmaması hâlinde ücret, Avukatlık Kanunu ve Avukatlık Asgâri Ücret Tarifesine göre belirlenir (Tülin Kurtoğlu: Akdi vekâlet Ücreti ve Avukatın Hukuki Sorumluluğu, Ankara 2016, s. 24, 25).

7.Vekâlet ücreti, savunma hakkının en önemli parçası olan hukuki danışmanlık görevinin, konunun uzmanı hukukçular tarafından yapılmasının doğal sonucudur. Avukatların mesleklerini serbestçe ve herhangi bir kaygı olmadan yapabilmeleri için yaptıkları hizmetin karşılığı olan makûl bir ücret almaları gerekir.

8.Avukatlık Kanunu’nun “Avukatlık ücreti” kenar başlıklı 164. maddesi; “Avukatlık ücreti, avukatın hukuki yardımının karşılığı olan meblağı veya değeri ifade eder. Yüzde yirmibeşi aşmamak üzere, dava veya hükmolunacak şeyin değeri yahut paranın belli bir yüzdesi avukatlık ücreti olarak kararlaştırılabilir. İkinci fıkraya göre yapılacak sözleşmeler, dava konusu para dışındaki mal ve haklardan bir kısmının aynen avukata ait olacağı hükmünü taşıyamaz. Avukatlık asgari ücret tarifesi altında vekâlet ücreti kararlaştırılamaz. Ücretsiz dava alınması hâlinde, durum baro yönetim kuruluna bildirilir. Avukatlık ücretinin kararlaştırılmamış olduğu veya taraflar arasında yazılı ücret sözleşmesinin bulunmadığı yahut ücret sözleşmesinin belirgin olmadığı veya tartışmalı olduğu veya ücret sözleşmesinin ücrete ilişkin hükmünün geçersiz sayıldığı hallerde; değeri para ile ölçülebilen dava ve işlerde asgari ücret tarifelerinin altında olmamak koşuluyla ücret itirazlarını incelemeye yetkili merci tarafından davanın kazanılan bölümü için avukatın emeğine göre ilâmın kesinleştiği tarihteki müddeabihin değerinin yüzde onu ile yüzde yirmisi arasındaki bir miktar avukatlık ücreti olarak belirlenir. Değeri para ile ölçülemeyen dava ve işlerde ise avukatlık asgari ücret tarifesi uygulanır. Dava sonunda, kararla tarifeye dayanılarak karşı tarafa yüklenecek vekâlet ücreti avukata aittir. Bu ücret, iş sahibinin borcu nedeniyle takas ve mahsup edilemez, haczedilemez” hükmünü içermekte olup buna göre avukatın iki çeşit ücret alacağı bulunmaktadır.

  1. Bunlar, avukat ile iş sahibi/müvekkili arasındaki sözleşme ilişkisinden doğan avukatlık ücreti ile yargılama sonunda haklı çıkan taraf yararına hükmedilen ve yargılama gideri niteliğinde olan avukatlık ücretidir. Her iki ücretin kaynağı farklı olup uygulama ve yargısal kararlarda bunlardan ilkine sözleşmeden doğduğu için “akdi vekâlet ücreti”, ikincisine ise kaynağını kanundan aldığı ve yargılama sonunda dava ya da takibin karşı tarafından tahsiline karar verildiği için “yasal vekâlet ücreti” ya da “karşı taraf vekâlet ücreti” denilmektedir. Eldeki davada akdi vekâlet ücreti talep edilmektedir.

10.Avukatlık sözleşmesi, sözleşme ile üstlenilen edimin yerine getirilmesi veya sürenin dolması ile sona erebileceği gibi avukatın istifası ya da müvekkilin azli ile de sona erebilir.

11.Borçlar Kanunu’nun 396/1. maddesi (TBK md. 512) “Vekâletten azil ve ondan istifa her zaman caizdir. Şu kadarki münasip olmayan bir zamanda vekâletten azil veya ondan istifa eden kimse diğerinin zararını zamin olur” hükmünü içermekte olup vekâlet sözleşmesi vekil ile müvekkil arasında güven unsuruna dayanan bir sözleşme olması nedeniyle yanlar dilediği zaman sözleşme ilişkisine son vermek hakkına sahiptir. Bu durumda sözleşme ilişkisi devam ederken vekil her zaman istifa edebileceği gibi müvekkil de onu her zaman azletme hakkına sahiptir. İstifa ve azil hakkı tek taraflı ve karşı yana varması gereken irade beyanı ile kullanılır ve sözleşmeyi ileriye etkili olarak sona erdirdiği gibi azil ve istifa beyanı herhangi bir şekle bağlı değildir (Yalçınduran, s. 97, 98).

12.Avukatlık sözleşmesinin azil ile sona ermesi hâlinde avukatlık ücretinin, yapılan azil işleminin haklı olup olmadığına göre belirlenmesi gerekmektedir.

13.Avukatlık Kanunu’nun 174. maddesinin 2. fıkrasında “Avukatın azlî hâlinde ücretin tamamı verilir. Şu kadar ki, avukat kusur veya ihmalinden dolayı azledilmiş ise ücretin ödenmesi gerekmez.” hükmü mevcuttur. Buna göre avukatın kusur ve ihmaline dayalı olmaksızın yapılan haksız azil sonucunda, avukatın vekâlet ücretinin tamamı, dava lehe sonuçlanıp kesinleşmiş gibi, muaccel hâle gelir. Bu vekâlet ücreti “akdi” ve “yasal (karşı taraf)” vekâlet ücretinin toplamından oluşmaktadır.

14.Anılan düzenlemeye göre; avukat haklı bir nedenle azledildiği takdirde ücrete hak kazanamaz. Azil haklı kabul edildiği hâlde, hakkâniyet gereğince ücrete hak kazanıldığından da söz edilemez. Haksız olarak vekâletten azledilmesi hâlinde ise avukat, hangi aşamada olursa olsun, üstlendiği işin tüm vekâlet ücretini talep etme hakkına sahiptir. Bu hâlde de, hak edilecek ücretten hakkaniyet indirimi yapılması doğru olmayacaktır.

15.Avukat, takip edip sonuçlandırmış olduğu işler yönünden, azlin haklı olup olmadığına bakılmaksızın ücrete hak kazanır. Azil, ancak azil tarihi itibariyle henüz sonuçlanmamış olan işler bakımından hukuki sonuç doğurur. Bir dava veya takip nedeniyle azlin haklı olduğunun kabul edilmesi hâlinde, vekâlet ilişkisi bir bütün olup azil, taraflar arasındaki tüm dava ve takiplere sirayet edeceğinden davacının azil tarihi itibarıyla sonuçlanıp kesinleşmeyen işlerden dolayı vekâlet ücreti talep edebilmesi mümkün değildir.

16.Nitekim, aynı hususlara Hukuk Genel Kurulunun 09.02.2021 tarihli ve 2017/(13)3-634 Esas 2021/59 Karar; 07.12.2021 tarihli ve 2018/(13)3-50 Esas, 2021/1588 Karar; 19.10.2022 tarihli ve 2022/3(13)-357 Esas, 2022/1329 Karar; 08.11.2023 tarihli ve 2022/3-1072 Esas, 2023/1064 Karar sayılı kararlarında da değinilmiştir.

17.Azil haksız ise, azil tarihi itibariyle sonuçlanmamış işler yönünden de avukat tam ücrete hak kazanır. Burada avukatın azledilmiş olması nedeniyle işe devam edememiş olması, dolayısıyla emek ve mesaiden tasarruf etmiş olması da, ücretin tamamına hak kazanmasına engel değildir. Nitekim Avukatlık Kanunu’nun 174/2. maddesinde “avukatın azli halinde ücretin tamamı verilir.” denilmek suretiyle bu husus tereddütsüz bir şekilde hükme bağlanmıştır.

18.Haksız azil durumunda, avukatın ücrete hak kazanabilmesi için davanın sonuçlanmasını beklemeye de gerek yoktur. Zira haksız azil, avukatın ücret alacağını muaccel kılan bir olgudur. Azledilen avukat davayı takibe devam edemeyeceğinden dava ya müvekkil tarafından bizzat ya da vekâlet verilen başka bir avukat tarafından takip edilecektir. Her iki durumda da avukatın ücret talebi için azilden sonra davanın sonuçlanmasını beklemeye gerek olmadığı gibi müvekkil ya da başka bir avukat tarafından takip edilen davanın lehe ya da aleyhe sonuçlanmış olması da sonuca etkili değildir. Yine haksız azilden sonra davanın takipsiz bırakılması da, avukatın ücret talebini engelleyen bir husus değildir.

19.Somut olayda, taraflar arasında düzenlenen 01.03.2012 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin geçerli olduğu ve davacı avukatın azlinin haksız olduğu hususlarında Mahkeme ile Özel Daire arasında çekişme bulunmamaktadır.

20.) 01.03.2012 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin “Hukuki yardımın ve sözleşmenin konusu” başlıklı 1. maddesinde; “İş sahibi, maliki bulunduğu İzmir-Bayraklı … Mah. … Ada ve 21 parsel sayılı taşınmazını vekaleten satan İsmail Karaduman’dan gerçek satış bedelinin tahsilini temin zımnında ikame edilmiş olan ve Karşıyaka 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/423 Esas sayılı dosyası ile derdest kısmi dava ile bu davada alınan bilirkişi raporuna göre 919.720,00TL sına tamamlamak üzere ıslah yolu ile ya da ek dava yolu ile rayiç bedele ilişkin farkın tahsili için ikame edilecek dava ile bu dava nedeniyle yapılacak yardımlar ve bu dava/davalar neticesinde açılacak icra takipleri işbu sözleşmenin konusunu oluşturur.”; “Avukatlık Ücreti” başlıklı 3. maddesinde ise “Taraflar, işbu sözleşme ile kararlaştırdıkları hukuki yardımlar için iş sahibi tarafından vekile ödenecek vekalet ücretini 92.000,00 TL (doksan ikin lira) olarak kararlaştırmışlardır.” hükmü düzenlenmiştir.

21.Anılan sözleşmenin ücretin belirlenmesine ilişkin yukarıda belirtilen maddeleri yanında “Feragat, azil, iş takibinin güçleştirilmesi” başlıklı 5. maddesinde ise “İş sahibi işten tamamen veya kısmen feragat etmesi, karşı taraf ile sulh olması veya ibra vermesi, haklı neden yokken vekili azletmesi, hukuksal yardım için gerekli bilgi, belge ve kanıtları vermemesi gibi işin takip ve sonuçlandırılmasını her ne suretle olursa olsun engellemesi gibi durumlarda veya sözleşmeyle yüklendiği vecibeleri yerine getirmediği takdirde avukat sözleşmede belirlenen ücretin tamamını istemeye hak kazanır.” hükmü bulunmaktadır.

22.Tüm bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde; davacı avukat … tarafından, davalı …’nun vekili olarak dava dışı kişi aleyhine vekâletin kötüye kullanılması nedeniyle Karşıyaka 2. Asliye Hukuk Mahkemesinin 2010/423 Esas sayılı dosyası ile 17.12.20210 tarihinde 30.000,00 TL alacak davası açıldığı, yargılama sırasında alınan bilirkişi raporunda davaya konu taşınmazın değerinin 919.720,00 TL olduğunun belirlenmesi üzerine 01.03.2012 tarihinde avukatlık ücret sözleşmesi düzenlendiği, sözleşmenin 3. maddesinde tarafların sözleşme ile kararlaştırdıkları hukuki yardımlar için ödenecek vekâlet ücretinin 92.000,00 TL olarak kararlaştırıldığı, davanın ıslah edilmediği ve 04.04.2012 tarihinde davanın reddine karar verildiği, kararın temyiz edildiği ve bu aşamada davacı avukatın 29.03.2013 tarihinde azledildiği, temyiz incelemesi sonucunda davanın kabulüne karar verilmesi gerektiği yönündeki gerekçeyle kararın bozulduğu ve başka bir avukat tarafından takip edilmeye başlanan dosyada taleple bağlı kalınarak 30.000,00 TL alacak yönünden davanın kabulüne dair verilen kararın onandığı, daha sonra açılan itirazın iptali davasıyla geri kalan bedelin talep edildiği anlaşılmaktadır.

23.Taraflar arasında düzenlenen 01.03.2012 tarihli avukatlık ücret sözleşmesinin geçerli ve davacı avukatın azlinin haksız olduğu konusunda uyuşmazlık bulunmadığına göre Avukatlık Kanunu’nun 174. maddesinin ikinci fıkrasındaki avukatın azli hâlinde ücretin tamamının verileceğine ilişkin düzenleme gereğince davacı avukatın sözleşmede belirlenen ücretin tamamı olan 92.000,00 TL’yi hakettiğinin kabulü gerekir. Zira avukat ile müvekkil arasındaki sözleşme ilişkisi, avukatlık sözleşmesinin imzalanması ile birlikte tarafların bu konudaki birbirine uygun irade beyanları üzerine kurulmuştur. Sözleşmenin kurulması ile birlikte her iki tarafın sözleşmeden kaynaklanan hak ve borçları da doğar. Sözleşme hukukunda kabul edilen temel esaslardan biri, sözleşmenin kurulması konusundaki icap ve kabul beyanlarının birbirine uygun olarak beyan edilmesinden sonra, başka bir ifade ile sözleşmenin geçerli olarak kurulmasından sonra, taraflar açısından bağlayıcı olmasıdır. Sözleşmeye bağlılık olarak tanımlanan bu ilkeden ayrılmayı gerektirecek nedenler olmadığı hâlde, avukat ile müvekkil arasında geçerli bir avukatlık sözleşmesi imzalanmış olmasına rağmen haksız şekilde azil ile sözleşmenin hiç kurulmamış gibi bir sonuca bağlanması kabul edilemez.

24.Açmış olduğu kısmi davanın yargılaması sırasında haksız azledilmesiyle davacı avukatın sözleşmede kararlaştırılan ek davayı açma imkânı elinden alınmış olmaktadır. Azil haklı veya haksız her zaman kullanılabilecek bir hak olmakla birlikte 4721 sayılı Türk Medeni Kanun’un 2. maddesinde düzenlenen “Dürüst davranma” ilkesine göre, “Herkes, haklarını kullanırken ve borçlarını yerine getirirken dürüstlük kurallarına uymak zorundadır. Bir hakkın açıkça kötüye kullanılmasını hukuk düzeni korumaz”. Her ne kadar Özel Dairece henüz başlanmayan ve verilmeyen hizmetin bedelinin isteyemeyeceği ilkesinden bahsedilmişse de somut olayda bu durumun davalının haksız azlinden kaynaklandığı açıktır. Bu durumda davalının kendi hareketinin sonuçlarına katlanması gerektiğinden sözleşmeyle kararlaştırılan şekilde ek dava açması, haksız şekilde engellenen davacı avukatın sözleşmeyle belirlenen tüm vekâlet ücretini alabileceği kabul edilmelidir.

25.Hukuk Genel Kurulunda yapılan görüşmeler sırasında, azil hakkının haklı veya haksız şekilde her zaman kullanılabilmesi gerektiği, bunu engeller şekilde sözleşmeye hükümler konulamayacağı, sözleşme konusunun ve belirlenen bedelin yürütülen tek bir dava için kararlaştırılmadığı, haksız azil hâlinde avukatın tüm vekâlet ücretini alacağı ancak yapmadığı işin ücretini isteyemeyeceği, davacı avukatın davayı ıslah etmediği ve ek dava açmadığı, bunlara ilişkin belirlenen ücreti talep edemeyeceği, davayı 30.000,00 TL üzerinden açtığı ve bu kısım için hizmet verdiği, yaptığı işler ile yapmadığı işler arasında sözleşmede belirlenen bedel üzerinden bir oranlama yapılması ve davacı avukatın ücretinin buna göre belirlenmesi ve direnme kararının Özel Daire kararında belirtilen şekilde bozulması gerektiği ileri sürülmüş ise de bu görüş Kurul çoğunluğu tarafından benimsenmemiştir.

26.Hâl böyle olunca, direnme kararı usul ve yasaya uygun olup yerindedir.

27.Ne var ki, sair temyiz itirazları yönünden inceleme yapılmak üzere dosyanın Özel Daireye gönderilmesi gerekir.

IV. SONUÇ

Açıklanan sebeplerle; Direnme uygun bulunduğundan, dâhili davalılar …, …, …, …, …, … ve … vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesi için dosyanın YARGITAY 3. HUKUK DAİRESİNE GÖNDERİLMESİNE, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun “Geçici Madde 3” hükmü atfıyla uygulanmakta olan 1086 sayılı Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu’nun 440/III-1. maddesi gereğince karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 09.04.2025 tarihinde oy çokluğuyla kesin olarak karar verildi.

UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS