0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Kararların Açıklanması ve Tebliği

CMK Madde 35

(1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir.

(2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.

(3) İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen karar, kendisine okunup anlatılır.



CMK Madde 35 Gerekçesi

Madde, kararların açıklanması ve tebliği zorunluğuna ilişkin temel ilkeyi içermektedir.

Son fıkrada, haklarını daha etkin bir biçimde kullanabilmesini sağlamak amacıyla, ilgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu olduğunda tebliğ edilen kararın, adı geçenin istemi hâlinde kendisine okunacağı ve anlatılacağı belirtilmiştir. Böylece söz gelimi, başvurulabilecek olan kanun yolu, süresi, mercii ve şekil koşulu konusunda açıklamada bulunulması zorunlu hâle getirilmiştir.

Maddede geçen serbest olmayan bir kişiden maksat, Kanunun öngördüğü işlemler çerçevesinde yakalanmış, gözaltına alınmış veya bu maksatla bir yerden başka bir yere götürülmekte olan kişinin durumudur.


CMK 35 (Kararların Açıklanması ve Tebliği) Emsal Yargıtay Kararları


Yargıtay 4. Ceza Dairesi
Esas : 2020/32033 Karar : 2021/7562

  • CMK 34
  • Kararın Cezaevinde Bulunan Hükümlüye Okunup Anlatılması

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, sanığın eski hale getirme isteminin yanı sıra temyiz isteminde de bulunduğu, Anayasa’nın 40/2 ve CMK’nın 232/6, 34/2, 35/3. maddeleri ve 1412 sayılı CMUK’nın 310. maddesine göre; kararda başvurulacak yasa yolu, süresi, mercii ve şeklinin kuşkuya yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesinin gerekmesi, sanığın yokluğunda verilen hükümde, sanığın cezaevinde hükümlü olarak bulunması sebebiyle, temyiz dilekçesini cezaevi idaresine başvuru aracılığıyla da gönderilebileceğinin belirtilmemesi ve ceza infaz kurumunda bulunan sanığa yapılan tebligat sırasında, 5271 sayılı CMK’nın 35/3. maddesine göre, kararın kendisine okunup anlatılması gerektiği halde, gerekçeli kararın tebliğine ilişkin işlemlerin, anılan Kanun maddesine uygun yapılmaması karşısında, sanığın temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek


Ceza Genel Kurulu 2019/460 E. , 2019/572 K.

  • CMK 35
  • Kararın tutukluya tebliğ edilirken okunup anlatılması gerekmez, tebliğ edilmesi yeterlidir.

Müdafisiyle birlikte hazır bulunduğu oturumda yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanan ve temyiz dilekçesinde gerekçeli kararın kendisine tebliğini isteyen sanığa, tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumunda “okumak/almak” suretiyle yapılan gerekçeli karar tebliğinin, “okunup anlatılmak” suretiyle yapılmaması nedeniyle 5271 sayılı CMK’nın 35. maddesinin üçüncü fıkrasına aykırı olup olmadığı, sonucuna göre sanık tarafından sunulan 26.06.2019 havale tarihli ve müdafisi tarafından sunulan 01.07.2019 tarihli temyiz nedenlerini bildirir ek dilekçelerin CMK’nın 295. maddesinde öngörülen yedi günlük süre içerisinde verilip verilmediği;

5271 sayılı CMK’nın “Kararların gerekçeli olması” başlıklı 34. maddesinin ikinci fıkrası;

“Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.”,

Aynı Kanun’un “Kararların açıklanması ve tebliği” başlıklı 35. maddesi;

“(1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir.

(2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.

(3) İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen karar, kendisine okunup anlatılır.” şeklinde düzenlenmiştir. Maddenin gerekçesinde ise; “Madde, kararların açıklanması ve tebliği zorunluğuna ilişkin temel ilkeyi içermektedir.

Son fıkrada, haklarını daha etkin bir biçimde kullanabilmesini sağlamak amacıyla, ilgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu olduğunda tebliğ edilen kararın, adı geçenin istemi hâlinde kendisine okunacağı ve anlatılacağı belirtilmiştir. Böylece söz gelimi, başvurulabilecek olan kanun yolu, süresi, mercii ve şekil koşulu konusunda açıklamada bulunulması zorunlu hâle getirilmiştir.

Maddede geçen serbest olmayan bir kişiden maksat, Kanunun öngördüğü işlemler çerçevesinde yakalanmış, gözaltına alınmış veya bu maksatla bir yerden başka bir yere götürülmekte olan kişinin durumudur.” açıklamalarına yer verilmiştir.

Yine, CMK’nın “Hükmün açıklanması ve hükmün açıklanmasının geri bırakılması” başlığını taşıyan 231. maddesinin birinci ve ikinci fıkraları;

“(1) Duruşma sonunda, 232 nci maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.

(2) Hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir…”,

“Temyiz istemi ve süresi” başlıklı 291. maddesi;

“(1) Temyiz istemi, hükmün açıklanmasından itibaren on beş gün içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt kâtibine bir beyanda bulunulması suretiyle yapılır; beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hâkime onaylattırılır. Tutuklu bulunan sanık hakkında 263 üncü madde hükmü saklıdır.

(2) Hüküm, temyiz yoluna başvurma hakkı olanların yokluğunda açıklanmışsa, süre tebliğ tarihinden başlar.”

Şeklinde hüküm altına alınmıştır.

Ceza yargılamasında adil yargılanma hakkının bir parçası olarak etkin başvuru yolu ve yöntemine verilen önem dikkate alındığında, Anayasa’nın 40. maddesinin ikinci fıkrası, İnsan Hakları Avrupa Sözleşmesi’nin (İHAS) 13. maddesi ve CMK’nın 34. maddesinin ikinci fıkrası ile 232. maddesinin altıncı fıkrasına uygun olarak kararın tebliğinin şeklî değil, faydalı, amacına uygun, hak arama hürriyetini ve etkin başvuru hakkını engellemeyecek biçimde yapılması gerekmektedir.

“Tefhim”, verilen kararın o sırada hazır bulunan ilgililere sözlü olarak bildirilmesidir. İlgilisinin yüzüne karşı verilen karar açıklanmalı ve isteği varsa karardan bir örnek de kendisine verilmelidir. Karar yüze karşı değil de ilgilisinin yokluğunda verilmişse tebliği gerekmektedir. Kendisine karar tebliğ edilen, tutuklu veya serbest olmayan bir kişiyse kararın içeriği kendisine okunup anlatılmalıdır.

Buradan hareketle, gerek CMK’nın 35. maddesinin ilk fıkrası, gerekse aynı Kanun’un 34. maddesinin ikinci fıkrası ile 231. maddesinin birinci ve ikinci fıkralarındaki düzenlemeler uyarınca, serbest olmayan veya tutuklu olan kişinin mahkeme huzurunda bulunduğu durumda, karar genel hatları itibarıyla kendisine açıklanmalı ve sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi anlatılmalıdır. Bu aşamadan sonra ilgili, süresi içerisinde merciine yapacağı başvuru ile kanun yoluna müracaat edebilecektir. Söz konusu kanuni düzenlemelerin mahkemelere yüklediği sorumluluk; ilgiliye kararın genel hatlarıyla anlatılmasından sonra başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve başvuru şekillerinin doğru şekilde bildirilmesinden ibarettir.

Kararın, serbest olmayan veya tutuklu olan ilgilisinin yokluğunda verilmesi nedeniyle tebliği gereken durumlarda ise CMK’nın 35. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca ilgilisine okunup anlatılması gerekmektedir. Burada dikkat edilmesi gereken husus, CMK’nın 35. maddesinin üçüncü fıkrasında yer alan hükmün, kararın ilgilisinin yokluğunda verilmesi nedeniyle tebliği gereken durumlar açısından uygulanabilir olduğudur. Karar yokluğunda verilen serbest olmayan veya tutuklu olan ilgiliye kararın okunup anlatılarak tebliği gerektiğine ilişkin Ceza Genel Kurulunun 25.12.2018 tarihli ve 1000-684 sayılı ile 06.12.2016 tarihli ve 305-471 sayılı kararlarıyla uyumlu ve bu kararlara konu maddi olaydan farklı olarak, kararın ilgilisinin yüzüne karşı tefhim edildiği ve kanun yoluna müracaat eden ilgilinin başvuru nedenlerini bildirmek için gerekçeli kararın kendisine tebliğini istediği durumlarda, sırf ilgilisinin serbest olmayan veya tutuklu bir kişi olması nedeniyle gerekçeli kararın okunup anlatılmasına gerek bulunmamaktadır. Bu hâlde görevlilerce ilgilisine yapılan tebligat sırasında gerekçeli kararın ayrıca okunup anlatılmaksızın tebliğ edilmesi yeterli olup CMK’nın 295. maddesi uyarınca temyiz nedenlerinin bildirilmesi için öngörülen yedi günlük sürenin de bu tebligatın yapıldığı tarihten itibaren başlayacağı kabul edilmelidir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

İlk derece mahkemesi sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince sanık ve müdafisine yapılan tefhimde, verilen kararın açıkça okunup usulen anlatılması, karara karşı başvurulacak kanun yolunun, süresinin, mercisinin ve şekillerinin belirtilmiş olması, sanığın temyiz nedenlerini bildirdiği ek dilekçesinde de gerekçeli kararın kendisine tebliğ edildiği tarihi kurum görevlilerince tebligatın yapıldığı tarih olarak belirtmesi, böylelikle sanık tarafından gerekçeli kararın tebliğinin usulsüz olduğuna dair bir itirazın da bulunmaması karşısında; gerekçeli kararın kendisine tebliğ edildiği tarihte ceza infaz kurumunda tutuklu bulunan sanığa isteği üzerine gerekçeli karar tebliğ edilirken CMK’nın 35. maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca bu kararın okunup anlatılmasının gerekmediği, bu yöndeki uygulamanın sanığın İHAS’ın 6. maddesinde düzenlenen adil yargılanma hakkı ile Anayasa’nın 36 ve 40. maddelerinde güvence altına alınan temel hak ve hürriyetleri de ihlâl etmediği, dolayısıyla sanığa “okumak/almak” suretiyle yapılan tebligatın usule uygun olduğu anlaşılmaktadır.

Ulaşılan bu sonuç karşısında, gerekçeli karar hem 19.06.2019 tarihinde kendisine tebliğ edilen sanık müdafisinin 01.07.2019 tarihinde sunduğu ek dilekçenin, hem de gerekçeli karar usulüne uygun olarak 18.06.2019 tarihinde kendisine tebliğ edilen sanığın sunduğu 26.06.2019 havale tarihli ek dilekçenin CMK’nın 295. maddesinde öngörülen yedi günlük süreden sonra sunulduğu kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu Karar: 2018/403

  • CMK 35
  • Cezaevindeki başka suçtan hükümlü olup, aleyhine verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı okunup anlatılmayan sanığa yapılan tebliğ usuldüzdür.

Yokluğunda verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın ceza infaz kurumunda başka suçtan tutuklu/hükümlü olarak bulunan sanığa tebliğinin usulüne uygun olarak yapılıp yapılmadığı, buna bağlı olarak hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kesinleşip kesinleşmediği; Bu aşamada hâkim veya mahkeme kararlarının, serbest olmayan kişilere veya tutuklulara tebliği usulünün incelenmesi gerekmektedir.

5271 sayılı CMK’nın “Kararların Açıklanması ve Tebliği” başlıklı 35. maddesi;

“(1) İlgili tarafın yüzüne karşı verilen karar kendisine açıklanır ve isterse kararın bir örneği de verilir.

(2) Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur.

(3) İlgili taraf serbest olmayan bir kişi veya tutuklu ise tebliğ edilen karar, kendisine okunup anlatılır.” şeklinde düzenlenmiştir.

Görüldüğü üzere, yoklukta verilen hâkim veya mahkeme kararlarının, ceza infaz kurumunda tutuklu veya hükümlü olarak bulunan kişiye bizzat tebliği yeterli olmayıp, kararın ayrıca kendisine okunup anlatılması da zorunludur. Bu durumda, tebliğe ilişkin belgede, kararın okunup anlatıldığına dair bir ibare bulunmaması hâlinde, yapılan tebligat işlemi usulsüz olacaktır.

Bu açıklamalar ışığında ilk ön sorun değerlendirildiğinde;

Yerel Mahkemece verilen 20.05.2010 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın, başka bir suçtan tutuklu veya hükümlü olarak ceza infaz kurumunda bulunan sanığa “İlgi sayılı yazınız ile tebliğ edilmesi istenilen karar hükümlü/tutuklu K.A.’nın almak suretiyle tebellüğ ettim.” ibarelerini taşıyan tutanak ile tebliğ edilmesi, tebliğe ilişkin tutanakta kararın sanığa okunup anlatıldığına ilişkin bir ibarenin bulunmaması karşısında, sanığa 5271 sayılı CMK’nın 35. maddesinin 3. fıkrasına aykırı şekilde yapılan tebliğ işleminin usulsüz olduğu, bu nedenle sanık hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmediği kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu Karar: 2019/486

  • CMK 35
  • Hükmün tebliğ edilmemesi halinde temyiz incelemesi yapılmayarak tevdi kararı verilmesi gerekir.

Temyiz mahkemesince bir temyiz davasının görülebilmesi için, temyiz kanun yoluna başvuru hakkı bulunanların tamamının kararı tefhim veya tebliğ yoluyla öğrenmelerinin sağlanması kanuni bir zorunluluktur. Nitekim 5271 sayılı CMK’nın “Kararların açıklanması ve tebliği” başlıklı 35. maddesinin ikinci fıkrasında; “Koruma tedbirlerine ilişkin olanlar hariç, aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur” hükmü yer almaktadır.

Yerel Mahkemece katılana gerekçeli karar tebliğ olunmamış ise temyiz aşamasında bu eksikliğin Özel Dairece 2797 sayılı Yargıtay Kanunu’nun 40. maddesi uyarınca verilecek, uygulamada “tevdi kararı” adı verilen kararla mahallinde mahkemesince giderilmesinin istenilmesi gerekir; yoksa temyiz incelemesine geçilerek bozma kararı verilmek suretiyle bu eksiklik giderilemez. Aksi hâlde temyiz kanun yoluna başvuru hakkı bulunan bir tarafın kararı öğrenmesi sağlanmadan temyiz incelemesi yapılmış olur ve aleyhe temyiz bulunmayan hâllerde bozulan hükümdeki ceza miktarı aleyhe değiştirmeme yasağı kapsamında kalır.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/1783 Karar: 2018/239 Tarih: 24.01.2018

  • CMK 35. Madde

  • Kararların Açıklanması ve Tebliği

Mahkemece verilen hükmün 5271 sayılı CMK’nun 35/2,, 260, 6284 sayılı Yasanın 2/1-d, 20/2. maddeleri gözetilerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tebliği üzerine anılan Kurum vekili tarafından süresinde temyiz dilekçesi verildiği anlaşılmakla,

1-) Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının, sanık … tarafından maktul …‘a yönelik nitelikli hırsızlık suçundan açılan kamu davasına katılma ve bu suçtan kurulan hükmü temyize yetkisi bulunmadığından, anılan kurum vekilinin bu suçtan kurulan hükme yönelik temyiz isteminin 317. maddesi uyarınca REDDİNE karar verilmiştir.

A-) Sanık … hakkında maktul …‘a yönelik kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında ise; 6284 sayılı Yasanın 2/1-d, 20/2. maddeleri uyarınca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak 233 ve 234. maddeleri uyarınca kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma, mağdur … katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması,

B-) Maktulün, tanık beyanları ile İzmir Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesinin 02/11/2011 tarihli raporuna göre; depresif bozukluk, romatoid artrit, sağ sensorinevral, sol mixt tip işitme kaybı nedeniyle % 51 özürlü olduğu, Katip Çelebi Üniversitesi Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’nin 14/12/2012 tarihli raporuna göre ise, distimik bozukluk nedeniyle % 10 özürlü olduğu, 5237 sayılı TCK’nun 82/1-e bendi kapsamında beden veya ruh bakımından kendisini savunamayacak durumda olup olmadığı hususunda Adli Tıp Kurumu ilgili İhtisas Dairesinden rapor alınmasından sonra sonucuna göre sanığın hukuki durumunun tayin ve takdir edilmesi gerektiği gözetilmeden, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafii, katılan vekili ve suçtan zarar gören … vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen kasten öldürme suçundan verilen hükmün öncelikle bu nedenle, nitelikli hırsızlık suçundan verilen hükmün ise bağlantı nedeniyle tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 24/01/2018 günü oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/3491 Karar: 2018/145 Tarih: 23.01.2018

  • CMK 35. Madde

  • Kararların Açıklanması ve Tebliği

Dairemizin 31/10/2017 tarih 2017/1788 esas 2017/3610 karar sayılı ilamı ile Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 23/11/2015 tarih 2015/271 esas, 2015/356 sayılı Kararının incelendiği, kararın başlık kısmının incelenen Muğla 2. Ağır Ceza Mahkemesinin ilamına ilişkin, gerekçe kısmının ise Zile Ağır Ceza Mahkemesinin dosyasına ilişkin olduğu yönünde Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 29/11/2017 tarihli itirazı üzerine yapılan incelemede;

İtirazın yerinde olduğu anlaşılmakla, Dairemizin 31/10/2017 tarih ve 2017/1788 esas, 2017/3610 karar sayılı ilamımızın kaldırılması ile yeniden yapılan incelemede;

Sanık … müdafiinin 1 haftalık yasal süre içindeki temyiz isteminden sonra sanık …‘nin ceza evinden gönderdiği 05/09/2016 tarihli dilekçeleri ile dosyasının onanmasını istediği anlaşılmakla, Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 05.02.2008 gün ve 2008/1-9-15 sayılı Kararı uyarınca, cezanın onanması isteği, temyiz isteminden vazgeçme niteliği taşıdığından, sanık … müdafiinin temyiz talebinin 317. maddesi gereğince REDDİ ile, katılan vekili ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekilinin temyiz istemi ile sınırlı olarak yapılan incelemede;

Mahalli mahkemece verilen hükmün 5271 sayılı CMK’nun 35/2,, 260, 6284 sayılı Yasanın 2/1-d, 20/2 maddeleri gözetilerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığını temsilen Muğla Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğüne tebliği üzerine anılan kurum tarafından da temyiz edildiği anlaşılmakla, dosya incelenerek gereği düşünüldü.

Sanık … hakkında öz babas…ye yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan açılan kamu davasında 6284 sayılı Yasanın 2/1-d, 20/2 maddeleri uyarınca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak 233 ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş olup, katılan vekili ile suçtan zarar gören Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, hükmolunan cezanın miktarı ve temyiz incelemesi dışında tutuklulukta geçen süre göz önüne alınarak sanık …‘nin tahliye talebinin reddine, 23/01/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/5508 Karar: 2018/119 Tarih: 22.01.2018

  • CMK 35. Madde

  • Kararların Açıklanması ve Tebliği

Mahalli mahkemece verilen hükmün 5271 sayılı CMK’nun 35/2,, 260, 6284 sayılı Yasanın 2/1-d, 20/2. maddeleri gözetilerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tebliği üzerine anılan kurum tarafından da temyiz edildiği anlaşılmakla, dosya incelenerek gereği düşünüldü.

Sanık …‘nın, mağdure …‘ı öldürmeye teşebbüs suçundan açılan kamu davasında 6284 sayılı Yasanın 2/1-d, 20/2. maddeleri uyarınca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak 233 ve 234. maddeleri uyarınca kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve öteki haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve mağdur … katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı biçimde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafii, katılanlar vekili ile suçtan zarar gören … vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmekle sair yönleri incelenmeyen mağdure …‘ı öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan hükmün bu nedenlerle diğer hükümlerin ise irtibat nedeniyle, tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 22/01/2018 gününde oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/2362 Karar: 2018/10 Tarih: 15.01.2018

  • CMK 35. Madde

  • Kararların Açıklanması ve Tebliği

Mahalli mahkemece verilen hükmün 5271 sayılı CMK’nun 35/2,, 260, 6284 sayılı Kanunun 2/1-d, 20/2. maddeleri gözetilerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tebliği üzerine anılan kurum tarafından da temyiz edildiği anlaşılmakla, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Sanık … hakkında katılan …‘a yönelik kasten öldürmeye teşebbüs, konut dokunulmazlığını ihlal etme, tehdit ve nitelikli tehdit suçlarından açılan kamu davasında, 6284 sayılı Kanunun 2/1-d, 20/2. maddeleri uyarınca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının suçtan zarar gören olduğu, bu sıfatının gereği olarak 233. ve 234. maddeleri uyarınca kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve diğer haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden davaya katılma ve mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafii, katılan vekili ile suçtan zarar gören Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekilinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden sair yönleri incelenmeyen hükmün öncelikle bu nedenle BOZULMASINA, 15/01/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/10254 Karar: 2018/296 Tarih: 10.01.2018

  • CMK 35. Madde

  • Kararların Açıklanması ve Tebliği

02/10/2013 tarihinde yokluğunda verilen mahkûmiyet hükmünün, cezaevinde hükümlü bulunan sanığa ceza infaz kurumu aracılığı ile 10/10/2013 tarihinde “okumak/almak suretiyle” tebliğ edildiği, CMK’nın 35. maddesinin 3. fıkras 3. fıkrası gereğince hükümlü bulunan sanığa tebliğ edilen kararın, kendisine okunup anlatılması gerektiği, sanığa yapılan tebligatın usulûne uygun olmaması nedeniyle temyiz isteğinin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;

Yargılama sürecindeki işlemlerin yasaya uygun olarak yapıldığı, delillerin gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, vicdanî kanının dosya içerisindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, eyleme uyan suç tipinin doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından, yerinde görülmeyen diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Olay tutanağı içeriği ile dosyadaki diğer bilgi ve belgelere göre, aleyhinde yeterli ve kesin delil bulunmadığı aşamada, aracın dışında yerde bulunan suç konusu uyuşturucu maddesinin kendisine ait olduğunu söyleyerek suçunun ortaya çıkmasına hizmet ve yardım eden sanık hakkında TCK’nın 192/3. maddesinde öngörülen etkin pişmanlık hükmünün uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 10/01/2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/3803 Karar: 2017/4754 Tarih: 16.10.2017

  • CMK 35. Madde

  • Kararların Açıklanması ve Tebliği

DAVA VE KARAR : Bakırköy 3. Çocuk Mahkemesi’nin 18.11.2008 gün, 2006/655 esas ve 2008/1364 Sayılı asıl kararı ile hükümlü hakkında erteli adli para cezası ile birlikte tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine hükmedildiği, Anayasa’nın 40/2, 5271 Sayılı CMK’nın 34/2,, 231/2, 232/6. maddeleri uyarınca, hüküm fıkrasında, başvurulacak kanun yolunun, merciinin, başvuru şekli, süresi ve bu sürenin başlangıcının açıkça ve ilgiliyi yanıltmayacak biçimde gösterilmesi gerekmekte olup; sanığın yokluğunda verilen mahkûmiyet hükmüne karşı 18.11.2008 tarihli kararda kanun yoluna başvuru süresinin ne zaman başlayacağının ve başvuru şeklinin belirtilmediği ve bu kararın ceza evinde tutuklu bulunan sanığa ceza infaz kurumu aracılığı ile 24.12.2008 tarihinde tebliğ edildiği, ancak CMK’nın 35/3. fıkrasınca, kararın okunup anlatılmadığı görülmekle, usulüne uygun kesinleşmeyen karara dair verilen sonraki karar ve işlemlerin hukuken geçersiz ve yok hükmünde olduğu, sanığın 01.11.2011 havale tarihli dilekçesinde temyiz talebinin 18.11.2008 tarihli mahkûmiyet kararına yönelik olduğu anlaşıldığından, tebliğnamedeki temyiz talebinin aynen infaz kararına dair olduğu ve bu sebeple dosyanın itiraza tabi olması sebebiyle mahalline iade edilmesi gerektiğine yönelik düşünceye iştirak edilmemiştir.

SONUÇ : Suçun işlendiği 13.12.2004 tarihinden inceleme tarihine kadar, suç tarihinde 15-18 yaş aralığında olan sanık hakkında, 5237 Sayılı TCK’nın 66 . ve 67. maddelerinde öngörülen 8 yıllık uzatmalı dava zaman aşımı süresinin dolduğu anlaşıldığından, diğer yönleri incelenmeksizin, hükmün BOZULMASINA; 5320 Sayılı Kanun’un 8/1 ve 1412 Sayılı CMUK’nın 322. maddelerinin verdiği yetkiye dayanılarak, 5271 Sayılı CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrası 8. fıkrası gereğince sanık hakkındaki kamu davasının zaman aşımı sebebiyle DÜŞMESİNE, 16.10.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/10596 Karar: 2017/2542 Tarih: 12.06.2017

  • CMK 35. Madde

  • Kararların Açıklanması ve Tebliği

Dosya incelendi.

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :

KARAR : 08.03.2013 tarihinde yokluğunda verilen mahkûmiyet hükmünün, ceza evinde tutuklu bulunan sanığa ceza infaz kurumu aracılığı ile 02.04.2013 tarihinde “okumak/almak suretiyle” tebliğ edildiği, CMK’nın 35. maddesinin 3. fıkrası gereğince tutuklu bulunan sanığa tebliğ edilen kararın, kendisine okunup anlatılması gerektiği, sanığa yapılan tebligatın usulûne uygun olmaması sebebiyle temyiz isteğinin süresinde olduğu kabul edilerek, Mahkemenin temyiz isteğinin reddine dair 19.04.2013 tarihli ek kararı kaldırılarak yapılan incelemede:

Hükümlü hakkında 29.06.2010 tarihinde 2010/215 esas, 2010/912 karar sayı ile TCK’nın 191. maddesinin1. fıkrası ve 62. maddesi uyarınca 1 yıl hapis cezası ile cezalandırılmasına, ayrıca aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine tabi tutulmasına karar verildiği, söz konusu hükmün kesinleşmesinden sonra, hükmün infazı aşamasında, tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin gereklerine uygun davranılmaması sebebiyle 5237 Sayılı TCK’nın 191. maddesinin 7. fıkrası uyarınca duruşma açılarak aynen infaz kararı verilmesi gerekirken, 26.03.2013 tarihinde sanığın TCK’nın 191/1. maddesi, 62. maddesi ve 52. maddesi uyarınca 6000 TL adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verildiği anlaşılmış ve hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 Sayılı Kanun’un 68. maddesiyle değiştirilen TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesiyle 5320 Sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası 2. fıkrası uyarınca uyarlama yapılması mümkün görülmüştür.

SONUÇ : 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkında Kanun’un 98, 101. maddeleri uyarınca infaza yönelik olarak verilen İstanbul 9. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 08.03.2013 tarih 2011/703 esas 2013/380 karar sayılı kararının 5275 Sayılı Kanun’un 101/3. maddesi uyarınca temyiz yasa yoluna değil, itiraz yasa yoluna tabi olması nedeniyle, itirazla ilgili gerekli kararın yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, dosyanın incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE, 12.06.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/3183 Karar: 2017/1525 Tarih: 08.05.2017

  • CMK 35. Madde

  • Kararların Açıklanması ve Tebliği

Sanık hakkında mahkemece verilen 13.05.2014 tarih, 2014/56 Esas ve 2014/71 Karar sayılı hüküm süresi içerisinde sanık müdafii tarafından temyiz edilmiş ise de; sanığın ceza evinden göndermiş olduğu 17.10.2016 tarihli dilekçesi ile hükmün onanmasını beyan ettiği ve dilekçe tarihi itibariyle de 18 yaşını doldurmuş olduğu anlaşılmakla; Dairemizce de benimsenen Ceza Genel Kurulunun 05.02.2008 gün ve 2008/1-9-15 Sayılı Kararı uyarınca, cezanın onanması istemi temyiz isteminden vazgeçme niteliği taşıdığından, sanık müdafiinin temyiz isteminin 317. maddesi uyarınca REDDİYLE, ceza miktarı itibariyle re’sen yapılan temyiz incelemesinde;

Mahalli mahkemece verilen hükmün 5271 Sayılı CMK’nun 35/2,, 260, 6284 Sayılı Kanun’un 2/1-d, 20/2. maddeleri gözetilerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tebliği üzerine anılan kurum tarafından da temyiz edildiği anlaşılmakla, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Sanık hakkında maktule yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan açılan kamu davasında, 6284 Sayılı Kanun’un 2/1-d, 20/2. maddeleri uyarınca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak 233. ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve diğer haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usulen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, suçtan zarar gören Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekilinin temyiz itirazı bu sebeple yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen hükmün öncelikle bu sebeple tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 08.05.2017 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/765 Karar: 2017/1165 Tarih: 08.03.2017

  • CMK 35. Madde

  • Kararların Açıklanması ve Tebliği

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının Dairemizin 09.11.2016 tarih ve 2015/2879 Esas, 2016/6286 Karar sayılı kararına karşı yapılan itirazın incelenmesinden, çözümü gereken sorunun, Cumhuriyet savcısının iştirak etmediği asliye ceza mahkemesi veya çocuk mahkemesi kararlarına karşı Cumhuriyet savcısının temyiz süresinin ne zaman başlayacağı olduğu anlaşılmaktadır.

Somut olayda; atılı suçlardan dolayı suça sürüklenen çocuk hakkında Gaziosmanpaşa Çocuk Mahkemesi tarafından verilmiş olan 22.05.2013 tarih ve 2012/388 Esas, 2013/677 Karar sayılı beraat hükmünün görüldü yapıldığı tarihten bir haftadan fazla süre geçtikten sonra o yer Cumhuriyet savcısı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizin 09.11.2016 tarih ve 2015/2879 Esas, 2016/6286 Karar sayılı kararı ile Cumhuriyet savcısının 1412 Sayılı CMUK’nın 310/1 maddesinde öngörülen bir haftalık temyiz süresi geçtikten sonra hükmü temyiz etmiş olması gerekçesi ile 1412 Sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca temyiz isteminin reddine karar verilmiş olduğu anlaşılmıştır.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise itirazında özetle; Cumhuriyet savcısının duruşmalarına iştirak etmediği çocuk mahkemeleri ile ilgili olarak, temyiz süresinin Cumhuriyet savcısı yönünden düzenleyen bir hüküm bulunmadığından, sorunun 1412 Sayılı CMUK’nın “Temyiz talebi ve süresi” başlıklı 310. maddesi kıyasen uygulanarak çözümlenmesi gerektiğini, bu kapsamda o yer Cumhuriyet savcılarının duruşmalarına iştirak etmediği ceza mahkemesi kararlarına yönelik temyiz sürelerinin de CMUK’nın 310/3 maddesinin kıyasen uygulanmak suretiyle tefhim tarihinden itibaren belirlenerek tefhim tarihinden itibaren bir ay olduğunun kabul edilmesi gerektiğini, Ceza Genel Kurulunun da 06.11.2007 tarih ve 167-222 Sayılı kararında da benzer bir yaklaşımı kabul ettiğini ileri sürmüştür.

Dairemizce yapılan incelemelerden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazında belirtmiş olduğu Ceza Genel Kurulu kararının eldeki uyuşmazlık konusu ile aynı konuya dair olmadığı anlaşılmaktadır. Nitekim, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazında da Yargıtay Ceza Genel Kurulunun “benzer bir yaklaşımı” kabul ettiği belirtilerek, söz konusu Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararının yorum yoluyla kapsamı genişletilmiştir. Oysa söz konusu Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararının konusu ile sınırlı ve gerekçesi ile açıklayıcı olarak kabul edilmesi gerekir.

Dairemizce de Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazında ve söz konusu itirazda anılan Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararında belirtilen şu husus aynen kabul edilmektedir: Cumhuriyet savcısının duruşmalarına iştirak etmediği çocuk mahkemeleri ile ilgili olarak, temyiz süresinin Cumhuriyet savcısı yönünden düzenleyen bir hüküm bulunmadığından, sorunun 1412 Sayılı CMUK’nın “Temyiz talebi ve süresi” başlıklı 310. maddesi kıyasen uygulanarak çözümlenmesi gerekir.

Bilineceği üzere, kanun sadece lafzına göre değil, hem lafzına hem de ruhuna göre yorumlanmalı ve kanunun yalnız lafzına dayanılarak hükümlerin konuluş maksatlarına aykırı neticelere varılmasına meydan bırakılmaması, hukuk ilminin ve tatbikatının ana kaidelerindendir.

5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8. maddesinins 1. fıkrasına göre; “Bölge Adliye Mahkemelerinin 26.09.2004 tarihli ve 5235 Sayılı Adli Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkındaki Kanunun geçici 2. maddesi uyarınca Resmi Gazete’de ilan edilerek göreve başlama tarihinden önce aleyhine kanun yoluna başvurulmuş olan kararlar hakkında, kesinleşinceye kadar Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 322. maddesinin dördüncü, beşinci ve altıncı fıkraları hariç olmak üzere, 305, 326. maddeleri uygulanır.” Bu madde hükmüne göre, temyiz ile ilgili olarak 1412 Sayılı CMUK’nın 305, 326. maddelerinin halen yürürlükte olduğu çok açıktır.

Temyize konu hüküm tarihinde istinaf mahkemeleri göreve başlamadığından, 5271 Sayılı CMK’nın 291. maddesi yürürlüğe girmemiştir. Dolayısıyla 1412 Sayılı CMUK’nın 310. maddesi yürürlüğünü devam ettirmektedir.

1412 Sayılı CMUK’nın “Temyiz talebi ve süresi başlıklı 310. maddesi şöyledir:

“Temyiz talebi, hükmün tefhiminden bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye bir dilekçe verilmesi veya zabıt katibine yapılacak beyanla olur. Beyan tutanağa geçirilir ve tutanak hakime tasdik ettirilir.

Hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu süre tebliğ tarihinden başlar.

Sulh mahkemelerinin temyizi kabil kararları, yargı çevresi içinde bulundukları asliye ve ağır ceza mahkemeleri nezdindeki Cumhuriyet savcıları tarafından, tefhim tarihinden itibaren bir ay içinde temyiz edilebilir.”

1412 Sayılı CMUK’nın 310/3 maddesine 1412 Sayılı CMUK’nın 310/3 maddesine göre sulh ceza mahkemelerinin kararlarına yönelik Cumhuriyet savcılarının temyiz süresinin tefhimden itibaren bir ay olduğu konusunda duraksama bulunmamaktadır. Uyuşmazlık; Cumhuriyet savcılarının asliye ceza mahkemesi veya çocuk mahkemesi kararlarına karşı temyiz sürelerinin tebliğden ya da başka bir ifadeyle görüldü tarihinden itibaren bir hafta mı yoksa tefhimden itibaren başlayarak bir ay mı olduğu noktasında toplanmaktadır.

1412 Sayılı CMUK’nın 310. maddesinin 1412 Sayılı CMUK’nın 310. maddesinin birinci fıkrasında, temyiz talebinin hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde yapılması öngörülmüş; ikinci fıkrasında ise hükmün tefhimi sanığın yokluğunda olmuşsa bu sürenin tebliğden itibaren başlayacağı belirtilerek, sadece sanıkla ilgili olarak bir düzenleme yapılmıştır. Dolayısıyla Cumhuriyet savcılarının duruşmasına katılmadıkları asliye ceza mahkemesi veya çocuk mahkemesi kararlarına yönelik temyiz süresinin tefhimden mi yoksa tebliğden mi başlayacağı hususuna değinilmemiştir. Fakat bu boşluğun 5271 Sayılı CMK’nın 35,, 38, 260. maddeleri ile doldurulmuş olduğu açıkça anlaşılabilmektedir.

5271 Sayılı CMK’nın 260/2 maddesinde 5271 Sayılı CMK’nın 260/2 maddesinde, ağır ceza mahkemelerinde bulunan Cumhuriyet savcılarının, ağır ceza mahkemesinin yargı çevresindeki asliye ceza mahkemelerinin kararlarına karşı kanun yollarına başvurabilecekleri hükme bağlanmıştır. “Kanun yolu” ibaresinin temyizi de içerdiği şüphesizdir. Yine, 5271 Sayılı CMK’nın 35/2 maddesine göre; aleyhine kanun yoluna başvurulabilecek hâkim veya mahkeme kararları, hazır bulunamayan ilgilisine tebliğ olunur. Söz konusu hükümdeki “ilgili” kavramına Cumhuriyet savcısının da girdiği tartışmasızdır. 5271 Sayılı CMK’nın “Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan tebligat” başlıklı 38. maddesine göre ise; “Cumhuriyet Başsavcılığına yapılan tebligat, tebliği gereken evrakın aslının verilmesi suretiyle olur. Tebliğ ile bir süre işlemeye başlıyorsa verildiği gün, Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından evrakın aslına yazılır.” Buna göre, Cumhuriyet savcısına yapılan tebliğ, evrakın aslının verilmesi suretiyle olacaktır. Nihayet, 5271 Sayılı CMK’nın “Elektronik işlemler” başlıklı 38/A maddesine göre de her türlü ceza muhakemesi işlemlerinde Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi (UYAP) kullanılır. Bu işlemlere dair her türlü veri, bilgi, belge ve karar, UYAP vasıtasıyla işlenir, kaydedilir ve saklanır. Kanunlarda gösterilen istisnalar hariç olmak üzere, dosyalar güvenli elektronik imza kullanılarak UYAP’tan incelenebilir ve her türlü ceza muhakemesi işlemi yapılabilir. Fiziki olarak hazırlanması öngörülen her türlü belge ve karar elektronik ortamda düzenlenebilir, işlenebilir, saklanabilir ve güvenli elektronik imza ile imzalanabilir.Güvenli elektronik imza ile imzalanan belge ve kararlar diğer kişi veya kurumlara elektronik ortamda gönderilir. Güvenli elektronik imza ile imzalanarak gönderilen belge veya kararlar, gerekmedikçe fiziki olarak ayrıca düzenlenmez ve ilgili kurum ve kişilere gönderilmez.

5271 Sayılı CMK’nın yukarıda anılan maddeleri itiraz, istinaf ve temyiz olmak üzere tüm kanun yollarında uygulanması gereken genel mahiyetteki hükümlerdir. Uyuşmazlık konusu somut davada, 5320 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 8/1 maddesi uyarınca temyiz ile ilgili olarak 1412 Sayılı CMUK’nın 305, 326. maddelerinin halen yürürlükte olduğundan, 5271 Sayılı CMK’nın temyizle ilgili olan özel nitelikteki 291. maddesi uygulanamamaktadır. Buna karşılık, 5271 Sayılı CMK’nın tüm kanun yollarına dair olan genel nitelikteki 35,, 38, 260. maddeleri uygulanabilmektedir. Dolayısıyla, 1412 Sayılı CMUK’nın 310. maddesindeki Cumhuriyet savcısının iştirak etmediği asliye ceza mahkemesi veya çocuk mahkemesi kararlarına karşı Cumhuriyet savcısının temyiz süresine dair eksiklik 5271 Sayılı CMK’nın 35,, 38, 260. maddeleri ile doldurulmaktadır.

Eldeki dava açısından yürürlüğe girmemiş olan 5271 Sayılı CMK’nın 291. maddesine göre, temyiz süresi yedi gündür. Eldeki dava açısından yürürlükte olan 1412 Sayılı CMUK’nın 310. maddesine göre ise bir haftadır. Her iki kanunda da Cumhuriyet savcısının temyiz hakkı olup, yoklukta verilen kararların tebliği öngörülmüştür. Eldeki davada hüküm Cumhuriyet savcısına görüldüyse gönderilmek suretiyle tebliğ edilmiş ve Cumhuriyet savcısı bir haftalık temyiz süresi geçtikten sonra temyiz talebinde bulunmuştur. Cumhuriyet savcısı, asliye ceza mahkemesindeki veya çocuk mahkemesindeki duruşmaya katılmamaktadır. Şayet duruşmaya katılmış olsaydı, yüzüne karşı verilen kararı bir hafta içinde temyiz edebilecekti. Hal böyle iken, öğrenme tarihi olan görüldü tarihinden itibaren bir hafta içinde hükmü temyiz etmesi gerekir. Kaldı ki, ceza yargılamasında tarafların eşitliği ilkesi kabul edilmiştir. Sanığa ve katılana tanınan bir haftalık sürenin Cumhuriyet savcısı açısından bir ay olarak kabul edilmesi, tarafların eşitliği ilkesinin ihlali olur.

SONUÇ : Tüm bu açıklamalar karşısında; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının yerinde olmadığı ve kararın düzeltilmesini gerektiren bir neden bulunmadığı ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmesi yerinde olacağı anlaşıldığından; dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 08.03.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/2395 Karar: 2017/475 Tarih: 20.02.2017

  • CMK 35. Madde

  • Kararların Açıklanması ve Tebliği

Mahalli mahkemece verilen hükmün 5271 Sayılı CMK’nun 35/2,, 260, 6284 Sayılı Kanun’un 2/1-d, 20/2 maddeleri gözetilerek Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığına tebliği üzerine anılan kurum tarafından “sanık hakkında çocuk olan maktula yönelik olası kastla öldürme” suçundan kurulan mahkumiyet hükmüyle sınırlı olarak temyiz edildiği anlaşılmakla, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : Sanık hakkında çocuk olan maktula yönelik kasten öldürme suçundan açılan kamu davasında, 6284 Sayılı Kanun’un 2/1-d, 20/2. maddeleri uyarınca Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığının bu suçun zarar göreni olduğu, bu sıfatının gereği olarak 233. ve 234. maddeleri gereğince kovuşturma evresinde sahip olduğu davaya katılma ve diğer haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği halde, usülen dava ve duruşmalar bildirilmeden, davaya katılma ve mağdur ve katılanlar için öngördüğü haklardan yararlanma olanağı sağlanmadan yargılamaya devam edilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin temyiz dilekçelerinde ve duruşmalı incelemede; katılan sanık müdafii, katılan vekili ile suçtan zarar gören Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı vekilinin ise temyiz dilekçelerindeki temyiz itirazları bu sebeple yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen ve re’sen de temyize tabi olan sanık hakkında maktula yönelik olası kastla öldürme suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün bu nedenle, sanık hakkında mağdura yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan mahkumiyet, mağdura yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçundan kurulan beraat, maktula yönelik kasten öldürme, mağdurlara yönelik ise kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından sanıklar hakkında fail sıfatıyla, sanıklar hakkında yardım eden sıfatıyla beraat; sanık hakkında mağdurlara yönelik kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından kurulan mahkumiyet; hükümlerinin ise irtibat sebebiyle tebliğnamedeki düşünceye aykırı olarak BOZULMASINA, 20.02.2017 gününde oy biriliği ile karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2011/19960 Karar: 2014/10439 Tarih: 26.05.2014

  • CMK 35. Madde

  • Kararların Açıklanması ve Tebliği

Yerel Mahkemece verilen hüküm sanık R. D. savunmanı tarafından duruşmalı olarak temyiz edilmekle;

Karar: Sanık R. D. ve savunmanı duruşma gününden usülen haberdar edildikleri halde geçerli mazeretleri bulunmadan duruşmaya gelmedikleri anlaşılmakla adı geçen sanık yönünden duruşmasız olarak yapılan inceleme sonunda; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü;

1-) Sanık İ. B. hakkında tefecilik suçundan kamu davası açıldığı, bu suçtan zarar gören Hazine’nin kovuşturma aşamasında 234/b maddesinde belirtilen davaya katılma ve diğer haklarını kullanabilmesi için duruşmadan haberdar edilmesi gerektiği, Hazinenin duruşmadan haberdar edildiğine veya temyiz hakkını kullanabilmesi için gerekçeli kararın tebliğ edildiğine ilişkin bilgi ve belgeye dosyada rastlanmadığı anlaşılmakla, varsa tebliğ belgelerinin dosyaya eklenmesi aksi takdirde anılan kararın Hazineye usulüne uygun şekilde tebliğ edilerek,

2-) Yokluğunda verilen Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’nin 24/12/2009 gün ve 2007/127-2009/226 sayılı hükmünün, katılan İ. B.’a tebliğine dair belgeye dosya içerisinde rastlanmadığından varsa eklenmesi, yoksa 5271 sayılı CMK.nın 35/2,, 234/2-b.,6,, 260/1. maddeleri uyarınca tebliğ edilerek,

Sonuç: Buna ilişkin belgeler ile sunarlarsa temyiz dilekçeleri ve bu konuda ek tebliğnamede düzenlendikten sonra incelenmek üzere Dairemize gönderilmesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE, 26.05.2014 tarihinde oy birliği ile, karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS