0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Adlî Tatil

CMK Madde 331

(1) (Değişik: 8/8/2011-KHK-650/27 md.; İptal: Anayasa Mahkemesinin 18/7/2012 tarihli ve E.: 2011/113 K.: 2012/108 sayılı Kararı ile.; Yeniden düzenleme: 27/6/2013-6494/25 md.) Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler.

(2) Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.

(3) Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.

(4) Adlî tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır.



CMK Madde 331 Gerekçesi

Madde, adli tatilde, ceza işlerini gören makam ve memurların görevleri ile ilişkilerini ve ceza işlerinde bütünü ile tatil konusunu düzenlemektedir.

Bir kere Temmuzun yirmisinden Eylülün beşine kadar, söz konusu merciler tatil yapacaklardır. Ancak, soruşturmalar ile tutuklu işlere ait kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde de sürdürülmesi veya bu işlere başlanılması zorunlu olduğundan bunların tatil süresince nasıl ve hangi merciler tarafından yerine getirileceği, Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenecektir. Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtayda da yalnız tutuklu ve hükümlülere ilişkin Meşhut Suçların Muhakeme Usulü Kanununa göre görülmüş işler incelenecektir.

Tatil süresince yargılamaya ilişkin süreler işlemeyecektir; ayrıca tatilin bittiği günden itibaren bu süreler üç gün uzatılmış sayılacaktır.


CMK 331 (Adlî Tatil) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2021/319 E. , 2022/846 K.

  • CMK 331. madde
  • Tutuklu işlerde temyiz süresi adli tatilde işlemez.

5271 sayılı Kanun’un “Adli tatil” başlıklı 331. maddesi;

“(1) Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl ağustosun birinden eylülün beşine kadar tatil olunur.

(2) Soruşturma ile tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaların ve ivedi sayılacak diğer hususların tatil süresi içinde ne suretle yerine getirileceği, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulunca belirlenir.

(3) Tatil süresince bölge adliye mahkemeleri ile Yargıtay, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapar.

(4) Adli tatile rastlayan süreler işlemez. Bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılır”,

Şeklinde iken, 26.08.2011 tarihli ve 28037 sayılı Resmî Gazete’de yayımlanan 08.08.2011 tarihli ve 650 sayılı Kanun Hükmünde Kararname’nin 27. maddesi ile maddenin birinci fıkrası; “Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuzbir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler.” şeklinde değiştirilmiştir.

Anayasa Mahkemesince 18.07.2012 tarih ve 2012-108 sayı ile CMK’nın 331. maddesinin 650 sayılı KHK ile değişik birinci fıkrasının iptaline karar verilmiş ancak söz konusu iptal hükmü 01 Temmuz 2013 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Bununla birlikte 27.06.2013 tarihli ve 6494 sayılı Kanun’un 25. maddesi ile 5271 sayılı CMK’nın 331. maddesinde değişiklik yapılmış ve maddenin birinci fıkrası; “Ceza işlerini gören makam ve mahkemeler her yıl bir eylülde başlamak üzere, yirmi temmuzdan otuz bir ağustosa kadar çalışmaya ara verirler.” şeklindeki son hâlini almıştır.

Aynı maddenin 2. fıkrasında, anılan makam ve mahkemelerin bu süre içinde, sadece soruşturmaları, tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaları ve ivedi sayılacak diğer hususları yerine getirecekleri belirtilmiş, 3. fıkrasında Yargıtayın, yalnız tutuklu işlere ilişkin veya 5320 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırılan Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapacağı, 4. fıkrasında ise, adli tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği, bu sürelerin tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Sürenin uzaması kuralının uygulanabilmesi için, kararın tebliğinin tatilden önce gerçekleştirilmesi, işlemeye başlayan sürenin adli tatil içinde sona ermesi gerekmektedir. Bu takdirde tatilden önce işleyen kısma bakılmaksızın süre, adli tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzayacaktır. Öte yandan 14.02.1934 tarihli ve 47-1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre de kararların, adli tatile rastlayan dönemde tebliği geçerli olmakla birlikte, tatilde süre işlemeyeceği için bu durumda temyiz süresi adli tatilin bitiminden itibaren başlayacaktır.

CMK’nın 331/4. maddesinde yer alan düzenleme adli tatilde sürelerin işlemeyeceği kuralına yer vermiştir. Madde metninde kuralın açık bir istisnası yoktur. Kuralın getirilme nedeni mahkemelerin çalışmaya ara verdikleri bu dönemde süreler yönünden ilgililerin hak kaybına neden olmamaktır. Adli tatil süresince tutuklu bulunan işlerin görülebilmesine yönelik düzenleme ise özünde adil yargılama için getirilmiş bir tedbir olan tutuklamanın ölçüsüz uygulanmasının önüne geçme isteğidir. Ceza Muhakemesi Kanununda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun aksine adli tatilde görülebilen işler yönünden sürelerin işleyeceği şeklinde açık bir düzenlemeye yer verilmemiş olmakla, tutuklu işlerde adli tatil süresince temyiz sürelerinin işleyeceğinin kabulü, ilgili Kanun maddesinin 3. ve 4. fıkralarının bir arada değerlendirilmesi sonucu varılan bir yorum olup, tutuklu sanığın temyiz süresini kısıtladığı göz önüne alındığında da aleyhe bir yorumdur. İtiraz ve temyiz hakkının kullanılması ve sürelerle ilgili her hususu ayrıntılı şekilde düzenleyen kanun koyucunun tutuklu sanığın temyiz süresini kısıtlayacak bir istisnayı açıkça ifade etmemiş olması, kanun sistematiğine uygun bulunmadığı gibi tutuklu sanıkların kanun yoluna başvurma ve mahkemeye erişim haklarını kısıtlayacak aleyhe bir yorum yukarıda ifade edilen temel haklar çerçevesinde de hukuka uygun kabul edilemeyecektir. Diğer taraftan adli tatil döneminde sürelerin işleyip işlemeyeceği konusunda Yargıtay Ceza Dairelerin farklı kararlarının bulunması yasanın belirlilik ilkesinde sorun olduğu kabulüne götürecektir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Sanık müdafisinin kendisine 21.07.2020 tarihinde, adli tatil içerisinde ve usulüne uygun tebliğ olunan hükme yönelik temyiz dilekçesini 02.09.2020 tarihinde verdiği olayda; CMK’nın 331/4. maddesinde yer alan düzenlemede adli tatilde sürelerin işlemeyeceği kuralına yer verildiği ve bu kuralın açık bir istisnası bulunmamasının mahkemelerin çalışmaya ara verdikleri bu dönemde süreler yönünden ilgililerin hak kaybına neden olmama gerekçesiyle yapıldığı, Ceza Muhakemesi Kanununda, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun aksine adli tatilde görülebilen işler yönünden sürelerin işleyeceği şeklinde açık bir düzenlemeye yer verilmemiş olmakla, tutuklu işlerde adli tatil süresince temyiz sürelerinin işleyeceğinin kabulünün ilgili Kanun maddesinin 3. ve 4. fıkralarının bir arada değerlendirilmesi sonucu varılan bir yorum olduğu ancak bu yorumun tutuklu sanığın temyiz süresini kısıtladığı göz önüne alındığında da aleyhe olacağı ve bu itibarla kanun koyucunun tutuklu sanığın temyiz süresini kısıtlayacak bir istisnayı açıkça ifade etmemiş olmasının, kanun sistematiğine uygun bulunmadığı gibi tutuklu sanıkların kanun yoluna başvurma ve mahkemeye erişim haklarını kısıtlayarak hukuka uygun kabul edilemeyeceğinden tutuklu işler bakımından adli tatilde temyiz süresinin işlemeyeceği, sanık müdafisinin temyiz talebinin süresinde olduğunun kabulü gerekmektedir.


Ceza Genel Kurulu 2021/291 E. , 2022/112 K.

  • CMK 331
  • Sulh ceza hakimliğine yapılan idari para cezasına itiraz işlemine ilişkin işlerde süreler adli tatil boyunca işlemez.

CMK’nın 331. maddesinin birinci fıkrasında; ceza işlerini gören makam ve mahkemelerin her yıl bir eylülde başlamak üzere, 20 Temmuz - 31 Ağustos tarihleri arasında çalışmaya ara verecekleri düzenlenmiş olup bu dönem de “adli tatil” şeklinde adlandırılmıştır. Aynı maddenin 2. fıkrasında, anılan makam ve mahkemelerin bu süre içinde, sadece soruşturmaları, tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaları ve ivedi sayılacak diğer hususları yerine getirecekleri belirtilmiş, 3. fıkrasında Yargıtay ve bölge adliye mahkemelerinin, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya 5320 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırılan Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapacağı, 4. fıkrasında ise, adlî tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği, bu sürelerin tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağı hükme bağlanmıştır.

Bu düzenlemelere göre, adlî tatil içinde görülebilen işler yönünden 4. fıkra hükmü uygulanmayacak, bu tür dava ve işlerle ilgili süreler adlî tatil içinde de işleyecektir. Sürenin uzaması kuralının uygulanabilmesi için, adlî tatil içinde görülemeyen dava ve işlerle ilgili kararın tebliğinin tatilden önce gerçekleştirilmesi, işlemeye başlayan sürenin adlî tatil içinde sona ermesi gerekir. Bu takdirde tatilden önce işleyen kısma bakılmaksızın, süre, adlî tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzayacaktır. Ancak sürenin tamamı adli tatil içerisine denk geliyor ise Ceza Genel Kurulunun 16.09.2014 tarihli ve 544-385 sayılı kararında da kabul edildiği üzere bir eylülden itibaren süre baştan itibaren başlayacaktır. Öte yandan 14.02.1934 tarihli ve 47/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre de; adlî tatilde görülemeyen davalarla ilgili kararların, adlî tatile rastlayan dönemde tebliği geçerli olmakla birlikte, tatilde süre işlemeyeceği için, bu durumda mehil adlî tatilin bitiminden itibaren başlayacaktır. Sonuç olarak adli tatilde görülecek işler genellikle sayma yoluyla sınırlı olarak belirlenmiştir. Ceza yargılamaları bakımından, soruşturma işleri, tutuklu işlere ilişkin kovuşturmalar, ivedi sayılacak diğer işler, adli tatilde de görülecek, bu işlerin nasıl yerine getirileceği Hâkimler ve Savcılar Kurulunca belirlenecek ve bir işin ivedi … olup olmadığı ilgili mevzuatta düzenlenebilecektir. Örneğin orman suçlarına ait davaların 6831 sayılı Kanun’un 83. maddesi uyarınca acele mevaddan (CMK’nın 331/2. maddesinde belirtilen ivedi işlerden) oldukları kabul edilmiştir. Kabahatler Kanunu’nda ise adli tatile ilişkin bir düzenleme olmadığı gibi anılan Kanun’da hüküm olmayan hâllerde CMK’ya yapılan genel bir atıf da bulunmadığı, idari para cezası ve mülkiyetin kamuya geçirilmesine ilişkin idari yaptırım kararına karşı, sulh ceza hâkimliğine yapılacak başvuru süresinin adli tatilde nasıl hesaplanacağına dair özel bir düzenleme de bulunmadığı anlaşılmaktadır.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’na muhalefet (trafiği düzenleme ve denetimle görevli trafik zabıtasının uyarı ve işaretlerine uymamak) kabahatinden dolayı kabahatli Hanife Ünkazan hakkında aynı Kanun’un 47/1-A maddesi uyarınca 235 TL idari para cezası uygulanmasına dair … Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü Trafik Düzenleme ve Denetleme Büro Amirliğinin 28.06.2019 tarihli ve MA 41167002 sayılı trafik idari para cezası kararının kabahatliye 10.07.2019 tarihinde tebliğ edildiği, anılan karara yönelik kabahatlinin yasal danışmanı tarafından 27.08.2019 tarihinde 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca başvuru yapıldığı, … 2. Sulh Ceza Hâkimliğinin 16.10.2019 tarihli ve 7277 değişik … sayılı kararı ile; başvurunun 15 günlük yasal süresinden sonra yapılması sebebiyle süre yönünden reddedildiği, başvurunun reddine dair karara karşı kabahatlinin yasal danışmanı tarafından yapılan itiraz üzerine inceleme yapan … 3. Sulh Ceza Hâkimliğince 05.12.2019 tarih ve 8712 değişik … sayı ile kararın yasaya uygun olması sebebiyle itirazın reddine karar verildiği anlaşılmıştır.

CMK’nın 331. maddesinin birinci fıkrasında; her yıl bir eylülde başlamak üzere, 20 Temmuz - 31 Ağustos tarihleri arasında çalışmaya ara vereceği belirtilen yargı mercilerinin “ceza işlerini gören makam ve mahkemeler” olarak tanımlanması, idari para cezasının iptali talebiyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca başvurunun sulh ceza hâkimliğine yapılması ve bu hâkimliğin de 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanun’un “Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri” şeklindeki ikinci kısmının “Ceza Mahkemeleri” olarak adlandırılan ikinci bölümünün 10. maddesinde düzenlenerek ceza işlerini gören makamlardan sayılması, Kabahatler Kanunu’nda adli tatile ilişkin genel bir düzenleme veya idari yaptırım kararlarına karşı sulh ceza hâkimliğine yapılacak başvuru süresinin adli tatilde nasıl hesaplanacağına dair özel bir düzenleme bulunmuyor ise de; idari para cezasına karşı Kabahatler Kanunu kapsamında yapılan başvurular hakkında sulh ceza hâkimliklerinde görülen işlerin ivedi sayılacağına ilişkin anılan Kanun’da bir düzenlemeye yer verilmediği gibi idari para cezasının öngörüldüğü Kanun ile Kabahatler Kanunu’nda CMK’nın 331. maddesinde yer alan adli tatile rastlayan sürelerin işlememesi ve uzaması yönünde kanunen engel oluşturan bir düzenlemenin de bulunmaması, Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesinin sekizinci fıkrasına göre idarî yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idarî yargının görev alanına giren kararların da verilmiş olması hâlinde bu kararlara karşı idari yargı mercilerinde kanun yoluna başvurulacak olması sebebiyle uygulanacak olan 2577 sayılı İYUK’un 8 ve 61. maddelerine göre adli tatile rastlayan sürelerin işlememesine rağmen sulh ceza hâkimliklerine yapılan başvurularda anılan sürelerin işlediğine ilişkin kabulün, aynı maddede düzenlenen başvuru yolunda ayrı yargı yollarına göre farklı uygulama yapılmasına sebep olması, bu durum ile başvuru yolu üzerine hâkimlik tarafından verilen karara karşı Kabahatler Kanunu’nun 29. maddesi uyarınca CMK’ya göre itiraz edilebileceği şeklindeki düzenleme dikkate alınarak itiraz kanun yolunun CMK’da, başvuru yolunun ise Kabahatler Kanunu’nda düzenlendiği gerekçesiyle farklı değerlendirme yapılmasının, hukuki güvenlik ve belirlilik ilkelerine de aykırılık teşkil etmesi, idari para cezasının düzenlendiği ilgili kanunda özel bir düzenleme bulunmaması şartıyla Kabahatler Kanunu’nun 27 ve 29. maddeleri uyarınca başvurulacak kanun yollarında adli tatile rastlayan sürelerle ilgili tek bir uygulama yapılmasının hak kayıplarının ve mağduriyetlerin önüne geçeceğinin ve bu uygulamanın da adli tatilin konuluş amacıyla da bağdaşacağının anlaşılması karşısında; idari para cezasının iptali talebiyle 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27. maddesi uyarınca sulh ceza hâkimliğine yapılan başvuru süresinin adli tatile rastlaması durumunda, CMK’nın 331. maddesinin dördüncü fıkrasının uygulanabileceği ve on beş günlük başvuru süresinin adli tatilde işlemeyeceği kabul edilmelidir.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3812 Karar : 2017/27817 Tarih : 13.12.2017

  • CMK 331. Madde

  • Adlî Tatil

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, 5271 sayılı CMK’nın 331. maddesi gereğince adli tatilin bitiminden itibaren temyiz sürelerinin üç gün daha uzatılacağının belirtilmesi karşısında, sanığa tebligat yapıldıktan sonra temyiz süresi dolmadan önce adli tatilin başlamış olduğu anlaşıldığından temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşılarak dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş,sanık …‘ın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 13/12/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2327 Karar : 2017/9374 Tarih : 12.07.2017

  • CMK 331. Madde

  • Adlî Tatil

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun, Dairemizce de benimsenen 16/09/2014 tarih, 2013/4-544 Esas ve 2014/385 Karar sayılı kararında kabul edilen ilkeler çerçevesinde, adli tatilin düzenlendiği CMK’nın 331. maddesinde yapılan yasal değişiklikler göz önüne alındığında, adlî tatilin; 01/01/2005 tarihine kadar 20 Temmuz - 5 Eylül, 01/01/2005 ile 01/01/2012 tarihleri arasında 1 Ağustos - 5 Eylül, 01/01/2012 tarihinden itibaren ise 20 Temmuz - 31 Ağustos tarihleri arasında olduğu, aynı maddenin 2. fıkrası uyarınca, ilgili makam ve mahkemelerin bu süre içinde, sadece soruşturmaları, tutuklu işlere ilişkin kovuşturmaları ve ivedi sayılacak diğer hususları yerine getirecekleri, aynı maddenin 3. fıkrasına göre Yargıtay’ın, yalnız tutuklu hükümlere ilişkin veya 5320 sayılı Kanun’un 18. maddesi ile 1 Haziran 2005 tarihi itibarıyla yürürlükten kaldırılan Meşhud Suçların Muhakeme Usulü Kanunu gereğince görülen işlerin incelemelerini yapacağı, 4. fıkrasına göre ise, adlî tatile rastlayan sürelerin işlemeyeceği, bu sürelerin tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağının hükme bağlandığı, bu düzenlemelere göre, adlî tatil içinde görülebilen işler yönünden 4. fıkra hükmünün uygulanmayacağı, bu tür dava ve işlerle ilgili sürelerin adlî tatil içinde de işleyeceği, sürenin uzaması kuralının uygulanabilmesi için, adlî tatil içinde görülemeyen dava ve işlerle ilgili kararın tebliğinin tatilden önce gerçekleştirilmesinin ve işlemeye başlayan sürenin adlî tatil içinde sona ermesinin gerektiği, bu takdirde tatilden önce işleyen kısma bakılmaksızın, sürenin; adlî tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzayacağı, öte yandan 14/02/1934 sayı gün ve 47/1 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına göre de; adlî tatilde görülemeyen davalarla ilgili kararların, adlî tatile rastlayan dönemde tebliği geçerli olmakla birlikte, tatilde süre işlemeyeceği için, bu durumda mehilin adlî tatilin bitiminden itibaren başlayacağı anlaşılmakla; adlî tatil içinde yapılamayan davaya ilişkin gerekçeli kararın 18.07.2015 tarihinde sanığın adresine usulüne uygun tebliğ edildiği, adlî tatil içinde süre işlemeyeceğinden sanığın 05.08.2015 tarihli temyiz dilekçesinin süresinde olduğu kabul edilip, tebliğnamedeki temyiz talebinin reddine ilişkin görüşe iştirak edilmeyerek yapılan temyiz incelemesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-Katılan beyanı ve görgü tespit tutanağına göre suça konu eşyaların etrafı duvarla çevrili evin bahçesinden çalındığının belirtilmiş olması karşısında; olay mahallinde keşif icrası sonucu eşyanın çalındığı yerin 6545 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik öncesi TCK’nın 142/1-b maddesi kapsamında bina müştemilatı olup olmadığının tespiti sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının tayini gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

2-Kabul ve uygulamaya göre de;

Keşif sonucunda eylemin TCK’nın 141/1. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçuna uyduğu tespit edilirse; hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK’nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçu da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca, “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü de gözetilerek 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değişik CMK’nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanun’un 253. maddesinde belirtilen esas ve usullere göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre, sanıkların hukuki durumlarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

3-Sanık …’ün tekerrüre esas alınan Samsun 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 08/03/2010 tarih, 2009/1019 Esas ve 2010/121 Karar sayılı mahkumiyetine konu suçun 5237 sayılı TCK’nın 141/1. maddesinde yazılı hırsızlık suçuna ait olduğu ve CMK’nın 253. maddesinde 6763 sayılı Kanun ile yapılan değişiklik sonrası uzlaşma kapsamına alınan bu suçtan dolayı uyarlama yargılaması yapılarak sonucuna göre sanık hakkında tekkerrür hükümlerinin uygulanması gerekeceği, ancak sanığın adli sicil kaydında yer alan Tekkeköy Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2008/222 Esas ve 2010/130 Karar sayılı ilamıyla 6136 sayılı Yasa’ya Muhalefet suçundan verilen 3.600,00 TL adli para cezasına ilişkin mahkumiyetinin tekerrüre esas olduğu belirlenerek bu mahkumiyetin tekerrüre esas alınması gerektiği,

4-Sanık … hakkında T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, TCK’nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve müdafii ile sanık …’nın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından CMUK’nun 326/son maddesi gereğince ceza miktarı yönünden sanıkların kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 12.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/10756 Karar : 2017/4913 Tarih : 25.05.2017

  • CMK 331. Madde

  • Adlî Tatil

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, CMK’nın 331/4. maddesi uyarınca, adli tatile rastlayan süreler işlemeyip, bu süreler tatilin bittiği günden itibaren üç gün uzatılmış sayılacağından, kararın adli tatil içinde tebliğ ve temyiz edilmiş olması karşısında, sanığın temyiz isteminin süresinde olduğu belirlenerek dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizin de benimsediği 08/04/2014 tarih 2013/7-591 Esas 2014/171 karar sayılı kararında açıklandığı üzere, bandrol yükümlülüğüne aykırılık suçlarında suçun mağdurunun doğrudan eser sahipleri olmayıp toplum olduğu, 5237 sayılı TCK’nın hazırlanmasında esas alınan suç teorisine göre tüzel kişiler suçtan zarar gören olmalarına rağmen suçun mağduru sayılmayacağından meslek birliklerinin şikayetçi olması halinde de bu durumun değişmeyeceği cihetle; UYAP ortamında yapılan araştırmada benzer eylemler nedeniyle sanık hakkında; Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 19.09.2012 tarih ve 2012/233 Esas, 2012/527 sayılı kararı ile verilip aynı gün incelemesi yapılan ve bozulmasına karar verilen Dairemizin 2015/11042 Esasında kayıtlı olan, Bakırköy 1. Fikri ve Sınai Haklar Ceza Mahkemesinin 24.05.2012 tarih ve 2012/234 Esas, 2012/402 sayılı kararı ile verilip aynı gün incelemesi yapılan ve bozulmasına karar verilen Dairemizin 2015/7022 Esasında kayıtlı olan dava dosyalarının da mevcut bulunduğunun anlaşılması karşısında;

Anılan dosyaların getirtilip incelenerek mümkün olanların birleştirilmesi, suç ve iddianame tarihleri dikkate alınıp hukuki kesintinin iddianamenin düzenlenmesiyle gerçekleşeceği gözetilmek suretiyle, sanığın bir suç işleme kararının icrası kapsamında, değişik zamanlarda aynı mağdura karşı aynı suçu birden fazla işleyip işlemediğinin ve hakkında TCK’nın 43/1. maddesinin uygulanması gerekip gerekmediğinin tartışılması zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 25.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/30536 Karar : 2017/6301 Tarih : 23.05.2017

  • CMK 331. Madde

  • Adlî Tatil

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ile suç tarihine göre ve sanığın, yokluğunda verilip usulüne uygun şekilde adli tatil içerisinde 13/08/2013 tarihinde tebliğ edildiğinin anlaşılması karşısında, CMK’nın 331. maddesi gereğince temyiz süresi işlemeyeceğinden, 05/09/2014 tarihinde yapılan temyiz isteminin süresinde olduğu belirlenerek, dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler, gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede

Sanığa yükletilen görevi yaptırmamak için direnme ve yaralama eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanık tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,

TCK’nın 53/1-(b) maddesinin, Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 E, 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda ve TCK’nın 53/1-(c) maddesinin de Kanunda öngörülen biçimde infaz evresinde resen uygulanabileceği,

Anlaşıldığından, sanık …‘nun ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, 23/05/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1283 Karar : 2017/4118 Tarih : 22.05.2017

  • CMK 331. Madde

  • Adlî Tatil

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Sanıklardan … müdafiinin yokluğunda verilen hükmün 16.07.2014 tarihinde tebliğ edildiği, adli tatilin 20.07.2014 tarihinde başlayarak 31.08.2014’de sona erdiği, temyiz süresinin de CMK’nın 331. maddesi gereğince 01.09.2014’te başladığı, sanık tarafından 24.07.2014 tarihinde yapılan temyiz isteminin ise 5271 sayılı CMK’nın 331. maddesi uyarınca yasal süresinde olduğu anlaşılmakla yapılan temyiz incelemesinde;

Sanıklar hakkında silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan tayin olunan temel cezanın TCK’nın 220. maddesi 6. fıkrasının 2. cümlesi uyarınca indirildikten sonra devamında 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince artırım yapılması gerekirken, yazılı şekilde uygulama yapılması sonuç ceza değişmediğinden bozma nedeni yapılmamış; Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas - 2015/85 karar sayılı iptal kararının TCK’nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilebileceği değerlendirilmiştir.

Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda, toplanan deliller karar yerinde incelenip sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 22.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/16338 Karar : 2017/3917 Tarih : 11.04.2017

  • CMK 331. Madde

  • Adlî Tatil

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:

Suça sürüklenen çocuğun yüzüne karşı verilen 07.07.2015 tarihli hükmü temyiz etmediği, ancak atandığından haberinin bulunduğu müdafiinin 31.08.2015 tarihinde tebliğ edilen hükmü, 5271 sayılı CMK’nın 331/1-4. maddesi de gözetilerek, yasal süresi içerisinde temyiz ettiği anlaşılmakla, tebliğnamede yer alan temyiz isteminin süresinde yapılmadığından bahisle reddine karar verilmesi gerektiği yönündeki görüşe iştirak edilmemiştir.

Mala zarar verme suçuna ilişkin olarak; miktar itibariyle kesinlik nedeniyle 08.09.2015 tarihli ek karar ile verilen temyiz isteminin reddine ilişkin ek kararın, suça sürüklenen çocuk müdafiine usulüne uygun olarak tebliğ edilmesine rağmen, anılan ek karara karşı temyiz isteminde bulunulmadığının anlaşılması karşısında, hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığının ihlali suçlarına ilişkin hasren yapılan incelemede;

I-Suça sürüklenen çocuk hakkında işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan hükmün temyiz incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz istemi yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye aykırı olarak ONANMASINA,

II-Suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün temyiz incelenmesine gelince;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun suça sürüklenen çocuk tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz itirazları da yerinde görülmemiştir.

Ancak;

İşyerinden …TL çalmaya teşebbüs eden suça sürüklenen çocuk hakkında, suçun işleniş şekli ve özellikleri itibariyle ceza vermekten vazgeçilemeyecek ise de, hırsızlık konusunu oluşturan paranın değerinin az olması nedeniyle, TCK’nın 145. maddesi gereğince verilen cezadan belirlenecek oranda indirim yapılması gerekip gerekmediğinin karar yerinde tartışılmaması,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz istemi bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 11.04.2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2012/9282 Karar : 2012/41719 Tarih : 19.06.2012

  • **CMK 331. Madde**

  • Adlî Tatil

5271 sayılı CMK.nın 331.maddesine göre hükmün tebliği adli tatil içerisinde yapılmış ise süre tatilin bittiği günden itibaren işlemeye başlayacağından, sanığa 03.09.2009 tarihinde tebliğ olunan mahkumiyet hükmüne yönelik sanığın 11.09.2009 tarihli temyiz talebinin süresinde olduğu anlaşılmakla tebliğnamedeki temyiz talebinin süre yönünden reddine dair görüşe iştirak edilmeyerek yapılan incelemede;

Güveni kötüye kullanma suçunun oluşabilmesi için; failin bir malın zilyedi olması, malın iade edilmek veya belirli bir şekilde kullanmak üzere faile rızayla tevdi ve teslim edilmesi, failin kendisine verilen malı, veriliş gayesinin dışında zilyedi olduğu malda malikmiş gibi satması, rehnetmesi tüketmesi, değiştirmesi veya bozması ve benzeri şekillerde tasarrufta bulunması ya da devir olgusunu inkar etmesi şeklinde, kendisine veya başkasına yarar sağlaması gerekmektedir.

Somut olayda; sanığın,kiralamak amacıyla katılana ait 07 ASR 86 plaka sayılı aracı aldığı ancak iade etmediği, sözü edilen aracın Çorum ilinde terk edilmiş halde kolluk kuvvetlerince bulunduğu, şeklinde belirlenen eyleminin güveni kötüye kullanma suçunu oluşturduğuna yönelik kabulde bir isabetsizlik görülmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının ( REDDİYLE ), hükmün ( ONANMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/2640 Karar: 2015/2853 Tarih: 17.06.2015

  • CMK 331. Madde

  • Adlî Tatil

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, kararın sanığa adli tatilde 14.08.2012 tarihinde tebliğ edilmesi ve adli tatil süresi içerisinde 24.08.2012 tarihinde temyiz edilmesi karşısında CMK’nın 331. maddesi hükmü uyarınca temyiz isteminin süresinde olduğu kabul edilerek, kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü.

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Her ne kadar, hakaret suçundan tekerrür nedeniyle TCK’nın 58/3. maddesi gereği zorunlu olarak hapis cezası seçilmiş ve sonuç ceza 30 günün altında ise de, sanığın daha önceden hapis cezasına mahkumiyeti bulunduğundan, TCK’nın 50/3. maddesinde belirtilen koşullar oluşmamakla beraber, sanığın lehe hükümlerin uygulanması talebinin TCK’nın 50. maddesindeki hapis cezasının adli para cezası dışındaki seçenek yaptırımlara çevrilmesini de kapsadığı gözetilerek, bu hususta kanuni dayanakları da gösterilip olumlu veya olumsuz bir karar verilmemesi,

Sonuç: Kanuna aykırı ve sanık S.’ın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnamedeki isteme aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 17.06.2015 tarihinde oy birliği ile, karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS