Bağlantılı Davalarda Giderler
CMK Madde 326
(1) Birden çok suçtan dolayı aleyhinde kovuşturma yapılmış olan kimse, bunların bir kısmından mahkûm olmuş ise, beraat ettiği suçların duruşmasının gerektirdiği giderleri ödemekle yükümlü değildir.
(2) İştirak halinde işlenmiş bir suç nedeniyle mahkûm edilmiş olanlara, sebebiyet verdikleri yargılama giderleri ayrı ayrı yükletilir.
CMK Madde 326 Gerekçesi
Yargılama giderlerinin ödenmesi mahkûmiyet koşuluna bağlı olduğundan, hakkında birden çok suçtan dava açılan sanık bunların bir bölümünden mahkûm olmuş, diğerlerinden beraat etmiş ise, beraat ettiği suçlar nedeniyle yapılmış yargılama giderleri kendisine yükletilmez.
Tasarıda, 1412 sayılı Kanunda yer alan yanlış anlama ve hatalı uygulamalara neden olan “müşterek fail olmak üzere” sözcükleri yerine “iştirak nedeniyle” sözcükleri kullanılmış, aynı suçtan dolayı iştirak nedeniyle (aslî veya fer’î fail olarak) yargılanıp hükümlendirilenlerin yargılama giderlerinden müteselsilen sorumlu oldukları belirtilmiştir.
Ancak bu hüküm şeriklerin tutuklanmalarından ve cezalarının infazından doğan giderler konusunda uygulanmaz; bireysel sorumlulukları esastır.
CMK 326 (Bağlantılı Davalarda Giderler) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/183 Karar : 2018/6350 Tarih : 16.05.2018
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
Adli sicil kaydına göre tekerrüre esas mahkumiyeti bulunan sanık … hakkında 5237 sayılı TCK’nın 58/6. maddesi uyarınca mükerrirlere özgü infaz rejimi ve denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş, dosya kapsamına göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
Hüküm tarihinde yürürlükte bulunan 5271 sayılı CMK’nın 326/2. maddesi uyarınca sebebiyet verdikleri yargılama giderlerinin sanıklardan ayrı ayrı alınmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden sanıklardan ne şekilde tahsil edileceğinin kararda gösterilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün bu sebepten dolayı 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince istem gibi BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın aynı Kanun’un 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün olduğundan ‘‘190 TL yargılama giderinin sanıklardan eşit olarak tahsiline’’ karar verilmek suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/5750 Karar : 2018/1307 Tarih : 20.02.2018
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararına göre TCK`nın 53. madde uygulamasının infazda gözetilmesi olanaklı görülerek yapılan incelemede;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 2012/6-1232 Esas 2013/106 Karar sayılı kararında açıklandığı üzere 4721 sayılı Türk Medeni Kanunu’nun 763. maddesi uyarınca suça konu eşyayı üçüncü bir kişiye satmak suretiyle zilyetliği devreden sanıkların artık eşya üzerinde tasarruf yetkisi kalmadığından, üzerinde tasarruf yetkisi bulunmayan telefonu sattıkları yeri göstermeleri sonucu telefonun satın alınan kişiden alınmasının TCK’nın 168. madde anlamında sanıklar tarafından gerçekleştirilmiş bir iade veya tazmin olarak kabulü mümkün olmadığı, ancak sanıkların çaldığı malı satmaları nedeniyle haksız bir biçimde sağladıkları kazancı iade etmeleri halinde TCK`nın 168. maddesinde anlamını bulan bir iade ve tazminden bahsetmenin mümkün olacağı,
somut olayda ise; kolluk görevlilerince mağdura ait cep telefonunun sanıklardan satın alan sanık …‘den teslim alınarak mağdura iade edildiği ve sanıkların telefon satışından elde ettikleri bedeli iade etmediklerinin anlaşılması karşısında; etkin pişmanlık koşullarının bulunmadığı gözetilmeden sanıklar … ve … hakkında yağma suçu nedeniyle, tayin olunan temel cezadan TCK`nın 168/1. maddesi uyarınca indirim yapılması, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede eleştiri dışında usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
Suçu birlikte işleyen sanıkların neden oldukları yargılama giderlerinden ayrı ayrı sorumlu tutulmaları yerine 5271 sayılı CMK`nın 326/2. maddesine aykırı olarak “sanıklardan tahsiline” denilerek, infazda duraksamaya neden olacak şekilde karar verilmesi;
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ve … savunmanları ile sanık …’in temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK`nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, yargılama giderine ilişkin hüküm fıkrasından “sanıklardan tahsili” tümcesi çıkartılarak, yerine “sanıklardan yargılama giderinin sorumlu olduğu oranda ayrı ayrı alınmasına” cümlesinin eklenmesi suretiyle, eleştiri dışında, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/4766 Karar : 2018/1082 Tarih : 12.02.2018
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
1- Sanık … hakkında hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Katılanın aşamalardaki beyanlarına ve olay yeri inceleme raporuna göre, olay gecesi katılana ait tırın yakıt deposundan mazot çalmaya çalışılırken, suça konu yakıtın bir kısmının da yere dökülmesi sebebiyle katılanın tasarruf olanağının kaybolması nedeniyle eylemin tamamlandığı gözetilmeden teşebbüs aşamasında kaldığı belirtilerek 5237 sayılı TCK’nın 35. maddesi uygulanmak suretiyle eksik ceza tayini aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış, 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının ve hüküm tarihine kadar yapılan yargılama gideri toplamından sanıkların payına düşen miktar, 5271 sayılı CMK’nun 324/4 maddesinde atıfta bulunulan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutar olan 20 TL’den az olduğu halde yargılama giderinin sanıklardan tahsiline karar verilmiş ise de, hüküm kesinleşinceye kadar yapılacak yargılama giderlerinin de toplam yargılama gideri kapsamında olması nedeniyle hükmün kesinleştiği tarihte sanıktan tahsili gereken sebep olduğu yargılama giderinin yukarıda açıklanan terkin edilmesi gereken miktardan az olması halinde Devlet Hazinesi üzerinde bırakılmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş; yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
a) Sanığın adli sicil kaydında yer alan ilamlardan en ağırı olan Çorum 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/12/2007 tarih 2007/99-410 Esas- Karar sayılı ilamına konu hırsızlık suçundan verilen 1 yıl 8 ay hapis cezasının tekerrüre esas alınması gerektiği gözetilmeden birden fazla ilamın tekerrüre esas alınması suretiyle yazılı şekilde hüküm kurulması,
b) Sanıkların sarfına neden oldukları yargılama giderinin, 5271 sayılı CMK’nın 326/2. maddesi uyarınca sanıklardan ayrı ayrı alınmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, yargılama giderinin müteselsilen alınmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılıkların aynı Kanun’un 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün olduğundan; hüküm fıkralarından TCK’nın 58. maddesine ilişkin kısımlar çıkartılarak, TCK’nın 58/6. maddesi gereğince Çorum 1. Asliye Ceza Mahkemesinin 11/12/2007 tarih 2007/99 Esas ve 2007/410 Karar sayılı ilamına konu hırsızlık suçundan verilen 1 yıl 8 ay hapis cezasına ilişkin mahkumiyet kararının mükerrirliğe esas alınarak, sanık hakkında mükerrirlere özgü infaz rejiminin ve infazdan sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına ve yargılama gideriyle ilgili paragrafta bulunan “…giderinin sanıklardan müteselsilen” kelimelerinin hükümden çıkartılarak yerine “gideriyle ilgili olarak, sanıkların sarfına neden oldukları yargılama giderinin ayrı ayrı, birlikte sarfına neden oldukları yargılama giderinin ise payları oranında kendilerinden” ibaresinin eklenmesine karar verilmesi suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2- Sanık … hakkında hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;
Sanık hakkında düzenlenen 30/11/2012 tarihli Ankara Gülhane Tıp Akademisi Komutanlığının sağlık raporunda, “ psikotik bozukluk “ teşhisinin konulması nedeniyle; sanığın 23/04/2013 tarihinde işlediği iddia olunan fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılayıp algılayamadığı veya bu fiille ilgili olarak davranışlarını yönlendirme yeteneğinin önemli derecede azalıp azalmadığı, 5237 sayılı TCK’nın 32. maddesi kapsamında cezai ehliyetini etkileyen akıl hastalığının bulunup bulunmadığı konusunda Adli Tıp Kurumunun ilgili ihtisas kurulundan ya da tam teşekküllü Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanelerinden heyet raporu aldırılıp sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 12/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/20974 Karar : 2018/620 Tarih : 18.01.2018
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
6136 sayılı Yasaya aykırılık suçundan sanık … hakkında 24.09.2012 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin karar kaldırılarak hükmün açıklanmasına sonucu verilen kararın Dairemizce bozulması üzerine, 6136 sayılı Yasanın 13/1. madde ve fıkrası uyarınca hükümlülüğüne dair; TEKİRDAĞ 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 04.05.2017 gün ve 2017/312 esas, 2017/626 karar sayılı hükmünün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanık tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelendi:
Gereği görüşülüp düşünüldü:
Gerekçeli kararda iddia, savunma, deliller ve delillerin değerlendirilmesine yer verilmiş olması karşısında tebliğnamedeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
Sadece sanık tarafından temyiz edilen bozmadan önceki 20.10.2008 tarihli ilk hükümde, 6136 sayılı Yasanın 13/1. maddesi uyarınca verilen hapisten çevrili 6000 TL ve doğrudan verilen 375 TL adli para cezasına hükmedildiği halde, CMK.nun 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hak gözetilmeden yazılı şekilde ceza tayini,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 18.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/11435 Karar : 2018/319 Tarih : 17.01.2018
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
I-) Sanık … hakkında verilen mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesinde;
Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- Yargılama giderlerinin her bir sanığın sebep olduğu tutar kadar ayrı ayrı yükletilmesi gerektiği gözetilmeden, “eşit oranda” alınmasına karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nun 326/2. maddesine;
2- 18 yaşından küçük sanığın özelliklerini, toplumda yapıcı bir rol üstlenmesini ve mahkemece yararlanılabilecek toplumsal kaynakların tanınmasını sağlamak üzere düzenleyeceği sosyal inceleme raporu nedeniyle, bilirkişiye ödenen ücretin sanığa yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi suretiyle de Çocuk Haklarına Dair Sözleşme’ye aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından yargılama giderlerinin eşit olarak alınmasına ilişkin bölüm ile sosyal hizmet uzmanı
bilirkişi ücreti 80 TL yazan bölüm çıkarılarak, yerine “Sanıklar için yapılan yargılama giderinin sanıkların payına düşen oranda ayrı ayrı alınmasına” cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
II-) Sanık … hakkında verilen mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesine gelince de;
1412 sayılı CMUK’nun 306. (5271 sayılı CMK’nın 287.) maddesi uyarınca nihai hükümle birlikte bazı hükümlerinde beraberinde temyiz edilebileceği bir muhakkaktır.Bir kamu davası niteliğindeki nüfus düzeltim işlemleri de bu hükümlerden birisidir. Sanık … hakkında alınan 22.02.2013 tarihli Adli Tıp İhtisas Kurulu raporuna göre suç tarihinde sanığın 19 yaşını tamamlamış olduğu tespiti ve 17.04.2013 tarihli oturumda Cumhuriyet Savcısının anılan raporuna göre sanığın doğum tarihinin 1991 olarak düzeltilmesi yönünde mütalaa vermesine rağmen mahkemenin 22.05.2013 tarihli oturumda sanığın doğum yılını gün ve ay baki kalmak kaydıyla 1994 olarak düzelttiği devamında yeni bir işlem yapılmadan bu kez yapılan yaş düzeltimine uygun olmayan uygulamaya verilerek açıkça hukuka aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 17.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/4302 Karar : 2018/50 Tarih : 16.01.2018
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
Mağdur … vekilinin 07/03/2013 tarihli duruşmada şikayetinden vazgeçmiş olduğunu beyan etmesi sebebiyle katılanlık sıfatı bulunmadığından, vekilinin katılan vekili sıfatıyla temyiz talebinin reddine karar verilerek sanık müdafiinin temyiz istemi ile sınırlı inceleme yapılmıştır.
Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanık …‘ın, mağdur …`e karşı kasten öldürmeye teşebbüs suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suç niteliği tayin, takdire ve tahrike ilişkin cezayı azaltıcı sebeplerin nitelik ve dereceleri takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş,
bozma üzerine verilen hükümde bozma nedenleri dışında bir isabetsizlik görülmediğinden, sanık müdafiinin delillerin hatalı değerlendirildiğine, öldürme kastı bulunmadığına, eylemin kaza sonucu meydana geldiğine, haksız tahrik indiriminin dahi yetersiz olduğuna ilişkin ve sair temyiz itirazlarının reddiyle,
1-24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas ve 2015/85 sayılı Kararı ile 5237 sayılı TCK`nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında mahkemenin bu madde ile yaptığı uygulama,
2-Mağdur … ve vekilinin, bozma öncesi yargılamada şikayetinden vazgeçtiği gözetilmeyerek, katılanlığına ve lehine ücreti vekalete hükmolunması,
3-Bozma öncesi ilk hükümde sonuç ceza; TCK’nun 81, 35, 29, 62. maddeleri uyarınca; 6 yıl 10 ay 15 gün hapis olması gerekirken, hatalı hesaplama sonucu 6 yıl 9 ay 15 gün hapis olarak hükmolunduğundan ve aleyhe temyiz de bulunmadığından, kazanılmış hak olduğu gözetilmeyerek, CMK`nun 326/son. maddesi uyarınca; sonuç cezanın 6 yıl 9 ay 15 gün hapis olarak hükmolunması gerektiği gözetilmeyerek cezanın yazılı şeklide 6 yıl 10 ay 15 gün hapis olarak gösterilmesi,
Yasaya aykırı ise de, bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak hüküm fıkralarında yer alan 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün “Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki hususlar gözetilerek 5237 sayılı TCK`nun 53/1-2-3 maddelerinin tatbikine” şeklinde, hüküm fıkrasından vekalet ücretine ilişkin bölümün çıkarılmasına ve sanık hakkında hükmolunan sonuç cezanın 6 yıl 9 ay 15 gün olarak düzeltilerek değiştirilmesine karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN, hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA, 16/01/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/22083 Karar : 2017/10280 Tarih : 20.09.2017
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
Yerel mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararların niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Dosya kapsamına göre, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-5237 sayılı TCK’nın 61/1. maddesine göre malın değerinin az ya da çok olması, cezanın temel cezanın belirlenmesinde alt sınırdan uzaklaşmak için bir kriter olup, hırsızlık suçuna konu malın değerinin az olmasının TCK’nın 145. maddesinde ayrı olarak düzenlenmesi, kanun koyucunun hırsızlık suçunda malın değerinin az olmasına verdiği önemi göstermektedir. Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 15.12.2009 gün ve 6/242-291 sayılı içtihadında belirtildiği üzere, “…daha çoğunu alabilme olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak az olan şeyi alma” görüşünün, TCK’nın 145. madde uygulamasında bütünüyle reddedilmesi mümkün değil ise de, maddenin yalnızca bu tanımlamayla sınırlandırılması da olanaklı değildir. 145. maddenin gerek ilk şekli, gerekse değiştirilmiş biçimi; ortak tanımlama ile, hırsızlık suçunun konusunu oluşturan değerin az olmasını temel almaktadır. TCK’nın 145. maddesine göre, faile verilen cezada indirim yapılabilmesi için malın değerinin az olması yeterli olup, hâkim indirim oranını TCK’nın 3. maddesinde öngörüldüğü üzere “işlenilen fiilin ağırlığıyla orantılı” olacak şekilde saptamalıdır. Değer azlığı nedeniyle ceza vermekten vazgeçme kararı verilecek ise; malın değerinin azlığı yanında “suçun işleniş şekli ve özellikleri” de dikkate alınmalıdır. TCK’nın 145. maddesinin uygulanmasında hâkime takdir hakkı tanınmış olup, hâkim takdir hakkını kullanırken keyfiliğe kaçmadan, her somut olaya uygun, yasal ve yeterli gerekçe göstermek suretiyle uygulama yapmalıdır.
Somut olayda ise;
Olay tarihinde, mağdurların yayladaki evlerinde bulunan eşyaların çalındığının anlaşılması karşısında, suça konu olan her bir müştekiye ait eşyaların ayrı ayrı değer tespiti yapılarak, sanık hakkında suçun işleniş şekli ve özellikleri itibariyle ceza vermekten vazgeçilemeyecek ise de, hırsızlık konusunu oluşturan malın değerinin az olması halinde TCK’nın 145. maddesi gereğince verilen cezadan belirlenecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
2-Hırsızlık suçundan hüküm kurulurken suçun işleniş biçimi, faillerin güttüğü amaç ve saik, meydana gelen neticenin ağırlığı nazara alınarak gerekçesi ile alt hadden ayrılınmadan ceza tayin edildiği halde bu kez konut dokunulmazlığını ihlal suçundan hüküm kurulurken aynı gerekçe ile bu kez alt hadden hüküm kurulmayıp teşdiden uygulama yapılarak hükümde çelişkiye neden olunması,
3- T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, TCK’nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,
4-Yargılama gideri olarak hesaplanan 103,95 TL’nin, sanıklardan ayrı ayrı tahsiline karar verilmesi gerekirken, kanun metninde yazılı olmamasına rağmen 5271 sayılı CMK’nın 326/2. maddesine aykırı olarak eşit oranda tahsiline karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz nedeni bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, 20.09.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/11832 Karar : 2017/3579 Tarih : 1.06.2017
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ :
Sanık …‘nin evinde çocuklara para karşılığında uyuşturucu hap sattığı ve evde bol miktarda uyuşturucu hap bulundurduğuna dair yapılan ihbar üzerine, alınan arama kararına istinaden sanık …‘nin evinde yapılan aramada ekspertiz raporuna göre; MDMA etken maddesini içeren 190 adet uyarıcı özelliğe sahip tablet ile net olarak 3,15 gram esrar ele geçirildiğinin anlaşılması karşısında, sanık …‘nin eyleminin bir bütün halinde ticari amaçla uyuşturucu madde bulundurma suçunu oluşturup oluşturmayacağına ilişkin delilleri takdir ve değerlendirme görevinin üst dereceli Ağır Ceza Mahkemesine ait olduğu, sanık … hakkında ticari amaçla uyuşturucu madde bulundurma ve uyuşturucu madde kullanma, sanık … hakkında ise uyuşturucu madde kullanma suçlarından görevsizlik kararı verilmesi yerine sanık …‘nin eylemi bakımından suç vasfında yanılgıya düşülerek yazılı şekilde “uyuşturucu madde kullanımını kolaylaştırma” suçlarından hüküm kurulması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün BOZULMASINA, bozma nedenine göe 1412 sayılı CMK’nın 326/4. maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanık …‘nin kazanılmış hakkının gözetilmesine, 01.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/8468 Karar : 2017/2809 Tarih : 3.05.2017
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
A - Sanıklar … ve … haklarındaki mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde:
Suç konusu uyuşturucu maddelerin, güvenlik güçlerince 03.01.2011 tarihinde, piknik alanında bulunan harabe halindeki baraka içinde ele geçirildiği, sanıkların aşamalardaki beyanlarında suçlamaları kabul etmedikleri anlaşıldığından, sanıkların ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ilgileri bulunduğuna ilişkin, savunmalarının aksine, kuşku sınırlarını aşan mahkûmiyetlerine yeterli ve kesin delil bulunmadığından; sanıkların beraati yerine mahkûmiyetlerine karar verilmesi,
Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA,
B - Sanık … hakkındaki mahkumiyet hükmünün incelenmesinde:
1 - Anayasa’nın 141/3 ve CMK 230/1. maddeleri gereğince, hükmün gerekçe bölümünde sanığın lehindeki ve aleyhindeki delillerin belirtilmesi, tüm delillerin ayrı ayrı tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilenlerin belirlenmesi, ulaşılan kanıya göre sanığın sabit kabul edilen fiilleri açıklanarak nitelendirilmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun saptanması gerektiği gözetilmeden, yetersiz gerekçe ile TCK’nın 43/1.maddesi uygulanmak suretiyle sanığa fazla ceza verilmesi,
2 - Sanık hakkında TCK’nın 188/3 ve 43/1.maddeleri uyarınca belirlenen “6 yıl 3 ay hapis” cezasından TCK’nın 62. maddesi uyarınca 1/6 oranında indirim yapılması sırasında “5 yıl 2 ay 15 gün hapis cezası” yerine “5 yıl 2 ay hapis cezasına” hükmedilerek sanığa eksik ceza verilmesi,
3 - Gerekçeli karar başlığına suç tarihlerinin, sanıklar … ve … yönünden; “03.01.2011”, sanık … yönünden; “20.01.2011 - 24.01.2011” olarak yazılması yerine sanık ayrımı yapılmaksızın tüm suç tarihlerinin “2010 - 20.01.2011 - 03.01.2011 - 24.01.2011” olarak yazılması,
4 - Diyarbakır Kriminal Polis Laboratuvarınca suça konu uyuşturucu maddelerden alınan tanık numunelerin de müsaderesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
5 - Hükümden sonra 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarihli 2014/140 esas ve 2015/85 karar sayılı kararı ile, 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı hükümlerinin iptal edilmesi nedeniyle, bu maddenin uygulanması açısından, sanığın durumunun yeniden belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazı bu nedenle yerinde olduğundan, CMUK’nın 321. maddesi gereğince hükmün BOZULMASINA; (2) numaralı bozma nedenine göre 1412 sayılı CMK’nın 326/4.maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden sanığın kazanılmış hakkının gözetilmesine, 03.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1820 Karar : 2017/3452 Tarih : 26.04.2017
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
Özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan sanığın mahkumiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii ve katılan vekili tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:
Dairemizin 28.12.2016 tarihli tevdi kararı uyarınca; Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından katılan vekilinin temyizi ile ilgili olarak ek tebliğname düzenlendiği belirlenerek yapılan incelemede:
Sanık savunması, katılanın beyanı, şikayet tarihi ve dosya kapsamındaki delil durumuna göre; “01/08/2005-02/05/2006” olan suçların işlendiği tarihin, gerekçeli karar başlığına, “01/01/2005” olarak yazılması, mahallinde düzeltilmesi mümkün yazım yanlışlığı kabul edilmiştir.
Oluşa ve dosya kapsamına göre, sanığın, katılanın bilgisi ve rızası dışında kaydettiği fiziksel mahremiyetine ilişkin görüntülerini, … elektronik posta adresini kullanıp, MSN aracılığıyla iletişime geçtiği tanıklar Aliye’ye ve Osman’a internet üzerinden; ayrıca, tanıklar Selçuk’a ve Şeyma’ya dizüstü bilgisayarında bulunan kaydı izleterek göstermesi eylemlerinin görüntü veya seslerin kayda alınması suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal ve zincirleme şekilde görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçlarını oluşturduğuna ve her iki suçtan dolayı ayrı ayrı mahkumiyet hükümleri kurulmasına dair yerel mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
Bozma ilamına uyularak yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafiinin sübuta, katılan vekilinin erteleme hükümlerinin uygulanmasına ilişkin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1- Sanığa görüntü veya seslerin kaydedilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı 1 yıl 6 ay hapis cezası ve görüntü veya seslerin ifşa edilmesi suretiyle özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı 1 yıl 10 ay 15 gün hapis cezası hükmedildikten, hükmedilen hapis cezaları ertelendikten ve hak yoksunluklarına ilişkin hükmün uygulanmasından sonra, 1412 saylı CMUK’un 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hak nedeniyle cezanın 1 yıl 6 ay hapis cezası üzerinden infaz olunacağının belirtilmesi ile yetinilmesi gerekirken, sonuç cezanın 1 yıl 6 ay hapis cezası olarak tayin edilmesi ve sonuç ceza 1 yıl 6 ay hapis cezası olarak tayin edildikten sonra erteleme hükümlerinin ve hak yoksunluklarına ilişkin hükmün uygulanması,
2- TCK’nın 51/7. maddesinde, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işleyen hükümlünün, ertelenen cezasının kısmen veya tamamen infaz kurumunda çektirilmesine karar verileceğinin düzenlendiği gözetilmeden, hükmolunan hapis cezası ertelenen sanık hakkında, denetim süresi içerisinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde, ertelenen cezasının “AYNEN İNFAZ EDİLECEĞİ” şeklinde, infazı kısıtlar biçimde ihtarda bulunulması, kanuna aykırı,
3- Uzun süreli hapis cezası ertelenen sanık hakkında, TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından hak yoksunluğunun kendi alt soyu bakımından uygulanmamasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi ve Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararı uyarınca TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendinde düzenlenen “seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına” hükmünün iptal edilmesi nedeniyle uygulanamayacağının gözetilmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş olup, sanık müdafiinin ve katılan vekilinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenlerle 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususlarda aynı Kanun’un 322. maddesi gereğince karar verilmesi mümkün bulunduğundan, aynı maddenin verdiği yetkiye istinaden; gerekçeli kararın son paragrafındaki, “ancak sanığın daha önce TCK 134 maddesi açısından aldığı toplam cezanın 1 yıl 6 ay olması nedeniyle ve önceki kararı sadece sanığın temyiz etmesi CMK 326/son maddesi gereğince kazanılmış hak olarak değerlendirildiğinden sanığa TCK 134/1 ve 2 maddelerinden verilen toplam cezaların önceki verilen cezaya indirilmesi suretiyle ceza tayin edilmesine karar verilmekle” ibarelerinin ve hüküm fıkrasının 3 numaralı bölümünün 1, 3, 4 ve 5. paragraflarının hüküm fıkrasından çıkarılarak, hüküm fıkrasından çıkarılan paragrafların yerlerine, “3- Sanığa hükmedilen ceza miktarları, sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan dolayı üç aydan fazla hapis cezasına mahkum edilmemiş olması ve suçları işledikten sonra yargılama sürecinde gösterdiği pişmanlık dolayısıyla tekrar suç işlemeyeceği konusunda olumlu bir kanaat oluşması nedeniyle; ayrıca, bozma kararı öncesi özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı hükmedilen erteli hapis cezasına ilişkin ilk hükmün sadece sanık müdafii tarafından temyiz edildiği gözetilerek, sanığa hükmedilen hapis cezalarının TCK nun 51/1. maddesi gereğince ertelenmesine, hapis cezaları ertelenen sanık hakkında TCK’nın 51/3. maddesi gereğince takdiren 2 yıl denetim süreleri belirlenmesine, sanığın kişiliği ve sosyal durumu dikkate alınarak TCK’nın 51/6. maddesi gereğince denetim sürelerinin herhangi bir yükümlülük belirlemeden veya uzman kişi görevlendirmeden geçirilmesine, TCK’nın 51/7. maddesi gereğince sanığın denetim süreleri içerisinde kasten suç işlemesi durumunda ertelenen hapis cezalarının kısmen veya tamamen infaz edileceği, aynı Kanun’un 51/8. maddesi gereğince denetim sürelerini iyi halli olarak geçirmesi durumunda cezalarının infaz edilmiş sayılacağı hususunun sanığa bildirilmesine, Sanığın kasten işlemiş olduğu suçlardan dolayı hapis cezasına mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (a), (c), (d), (e) bentlerindeki hakları kullanmaktan aynı Kanun’un 53/2. maddesi gereğince hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına ve TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (c) bendinde yer alan velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri açısından hak yoksunluğunun kendi alt soyu bakımından uygulanmamasına, TCK’nın 53. maddesinin (1) numaralı fıkrasının (b) bendindeki hak yoksunlukları açısından ise Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 günlü Resmi Gazete’de yayımlanan 08.10.2015 tarihli, 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararının gözetilmesine, Bozma kararı öncesi özel hayatın gizliliğini ihlal suçundan dolayı hükmedilen 1 yıl 6 ay hapis cezasına ilişkin ilk hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi nedeniyle sonuç ceza miktarı sanık lehine kazanılmış hak teşkil ettiğinden, 1412 saylı CMUK’un 326/son maddesi uyarınca infazın 1 yıl 6 ay hapis cezası üzerinden yapılmasına,” ibarelerinin eklenmesi suretiyle, eleştiri dışında, sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 26.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/15567 Karar : 2017/3907 Tarih : 11.04.2017
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
Hükmolunan cezanın tür ve süresine göre 5271 sayılı CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca sanık …. müdafiinin duruşma isteminin reddine karar verilerek yapılan incelemede;
1-Olay günü, saat 14:14’de sanıklardan … adına kayıtlı … numaralı IP’den bireysel internet şubesine giriş yapılarak, saat 14:18’de katılana ait … Şubesi’ndeki dolar hesabından 2900 USD satışının yapıldığı, 4.060 TL’ye çevrilerek katılanın …Şubesindeki hesabına aktarıldığı, saat 14:19’da katılanın yine aynı şubedeki hesabından 139,91 TL’nin … Şubesi’ndeki hesabına aktarıldığı, 14:31’de … Şubesi’ndeki hesapta toplanan 5.250 TL’nin sanıklardan .. .. adına olan…‘ne havale yapıldığı, ardından da aynı gün saat 14:38’de sanık .. .. tarafından …nden nakit olarak çekildiği olayda; sanıkların eylemlerinin …‘nun 17.11.2009 gün ve 193/268 sayılı kararında açıklandığı üzere, 5237 sayılı TCK’nın 142/2-e maddesinde düzenlenen “bilişim sistemlerinin kullanılması suretiyle hırsızlık” suçunu oluşturduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,
2-Suça konu paranın önem ve değeri ile meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınarak TCK’nın 61. maddesi uyarınca, temel ceza belirlenirken alt sınırdan uzaklaşılması gerektiğinin gözetilmemesi,
3-Sanık ….’in savunmasında; diğer sanıkları ve katılanı tanımadığını, olay yeri olan…‘da hiç ikamet etmediğini, …‘nda veznedar olarak çalıştığından dolayı olay günü işyerinde olduğunu, diğer sanıklar tarafından evinde kullandığı bilgisayara ait IP numarasının bir şekilde tespit edilerek suçun işlenmiş olabileceğini, kablosuz internet kullandığını, ayrıca bankacı olmasına rağmen internet bankacılığı dahi kullanmadığını söylediğinin anlaşılması karşısında; sanığın savunmasında belirttiği hususların araştırılması; özellikle de adına kayıtlı … IP numarasının bağlı olduğu bilgisayar ve modem ile dosyanın, bütünüyle bilişim suçlarından anlayan uzman bilirkişilere tevdi edilerek bilgisayara bağlı modem türlerinin tespit edilmesi, sanığın beyanında belirttiği üzere modem hattının kablosuz olması durumunda hattın güvenliği için gerekli önlemlerin alınıp alınmadığı, internet bağlantısına dışarıdan girilip girilemeyeceği, IP numarasının değiştirilmesinin mümkün olup olmadığı, bilgisayarlara virüs gönderilerek bilgilerinin alınıp alınmadığı suça konu işlemin ne şekilde nereden yapıldığı konularında bilirkişi raporu alındıktan sonra, tüm deliller çerçevesinde sanık …‘in hukuksal durumunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde karar verilmesi,
4-Anayasanın 141. ve 5271 sayılı CMK’nın 34, 230 ve 289 maddeleri uyarınca mahkeme kararlarının denetimine imkan verecek şekilde açık ve gerekçeli olması, gerekçe bölümünde mevcut delillerin tartışılması, değerlendirilmesi, reddedilen veya kanıtlama yönünden üstün tutulan delillerin neler olduğu ve nedenlerinin gösterilmesi, delillerle sonuç arasında bağ kurulması, bir başka deyişle eldeki delillerle neden bu sonuca varıldığının anlatılması gerektiği, tüm bunların ışığında ulaşılan kanaat ve CMK’nın 230. maddesinde belirtilen diğer unsurların bulunması gerektiği gözetilmeden; mahkemece, sanıklardan ….’ın da mahkumiyetine karar verilmesine rağmen, sanık … yönünden gerekçesiz hüküm kurulması,
5-Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 günlü, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan kısmi iptal kararı uyarınca, 5237 sayılı TCK 53. madde 1. fıkra b bendinde düzenlenen “seçme ve seçilme ehliyetinden ve diğer siyasi hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına” hükmünün iptal edilmesi nedeniyle uygulanamayacağının gözetilmesi zorunluluğu,
6-Yargılama giderlerinin her bir sanığın sebep olduğu tutar kadar ayrı ayrı yükletilmesi gerektiği gözetilmeden, sanıklardan “müştereken ve müteselsilen” alınmasına karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 326/2. maddesine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar .. .., ile.. .. müdafiilerinin temyiz istemleri bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığı ile 1412 sayılı CMUK’un 326/son maddesi uyarınca sanıkların kazanılmış haklarının korunmasına, bozma kararının (1) numaralı bendinde yer alan bozma nedeninin, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 CMUK’un 325. maddesi uyarınca, hükmü temyiz etmeyen hükümlü .. ..’in üzerine atılı “nitelikli dolandırıcılık” suçu yönünden, sanık .. ..’e de SİRAYETİNE, 11.04.2017 gününde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/6115 Karar : 2017/1153 Tarih : 16.03.2017
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
Yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde aşağıdaki husus dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanıklar müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;
a-Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 K. sayılı iptal kararı ile TCK’nın 53. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması nedeniyle bu karar doğrultusunda hüküm kurulmasında zorunluluk bulunması,
b-Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5. maddesinde yer alan “Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanıklar yararına Hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedilir” biçimindeki düzenleme dikkate alındığında kendisini vekil ile temsil ettiren sanık … yararına vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
c-Sanıklar …, …, …, …, …, …, …, … ve …‘in neden oldukları yargılama giderlerinden ayrı ayrı sorumlu tutulmaları yerine kanunda yer almayan biçimde “müteselsilen” tahsiline karar verilmesi suretiyle CMK’nın 326/2. maddesine muhalefet edilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenle 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden duruşma yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hükümdeki TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımlarının bütünüyle çıkarılarak yerine “Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda yürürlükte bulunan TCK’nın 53. maddesinin sanık hakkında uygulanmasına” ibaresi eklenmesi, hüküm fıkrasına sanık … hakkında kurulan hükme “Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre 2.640,00TL vekalet ücretinin Hazineden alınarak sanık …‘a verilmesine” ibaresinin eklenmesi ve hükümdeki “Tüm sanıklar yönünden” başlığı altında “A” bendindeki “müteselsilen” ibaresinin çıkartılarak yerine “sanıklardan 1/9 oranında” ibaresinin eklenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/45072 Karar : 2017/1275 Tarih : 7.02.2017
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede
A- Sanıklar … ve …‘na yükletilen fuhuş eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,
Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,
Sanıkların, mağdurlara yönelik fuhuş suçunu değişik zamanlarda birden fazla kez işlediği anlaşılmasına karşın, haklarında TCK.nın 43/1. maddesi, sanık …‘in de tekerrüre esas sabıkası bulunmasına rağmen, TCK’nın 58. maddesi uygulanmamış ise de, karşı temyiz olmadığından bozma yapılamayacağı,
Gerekçeli karar başlığına mağdur ….’nin adı yazılmamış ise de bu eksikliğin mahallinde giderilebileceği,
Anlaşıldığından,
1.Sanık …‘in fuhuş eylemlerine ilişkin olarak ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,
2.Sanık … hakkında kurulan hükümde ise;
Tekerrür hükmü uygulanırken, TCK’nın 58/7. maddesi uyarınca cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına karar verilmesi ile yetinilmesi gerekirken, infazı kısıtlar biçimde 1 yıl süre ile denetimli serbestlik tedbiri süresinin de belirlenmesi,
Kanuna aykırı, sanık … ve müdafiinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, ancak; bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, 5320 sayılı Yasanın 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, tebliğnameye uygun olarak, hüküm fıkrasından, “Sanık hakkında cezanın infazından sonra 1 yıl süreyle denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kısmın karardan çıkarılması biçiminde HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
B- Sanıklar …. ve …. hakkında kurulan hükümlerin temyizine gelince, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak,
a- Sanıklar hakkında TCK’nın 227/2, 43. maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı halde ek savunma hakkı tanınmadan aynı Kanunun 227/2. maddesi gereğince iki kez hüküm kurularak, CMK’nın 226. maddesine aykırı davranılması,
b- Sanıkların, mağdurlara yönelik fuhuş suçunu değişik zamanlarda birden fazla kez işlediği anlaşılmasına karşın, haklarında TCK.nın 43/1. maddesinin uygulanmaması,
Kanuna aykırı, sanık ……. ve…. müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye aykırı olarak HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, CMUK’nın 326/son. maddesi uyarınca kazanılmış hakkın korunmasına yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 07/02/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/9819 Karar : 2017/34 Tarih : 9.01.2017
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
Hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçundan sanıkların mahkumiyetlerine ilişkin hükümler sanıklar müdafiileri tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü;
Müştekilerin, araçlarını satmak üzere oto galeri işi yapan sanıklara bıraktıkları, sanıkların söz konusu araçları satıp parasını müştekilere vermek yerine işyerini kapatarak ortadan kayboldukları, böylece müşteki sayısınca dört kez hizmet nedeniyle güveni kötüye kullanma suçunu işlediklerinin iddia edildiği olayda, sanık, katılan ve tanık beyanları ile dosya kapsamına göre, suçlun sanık tarafından işlendiği sabit olmakla bu gerekçelere dayanan mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmamıştır.
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre sanıklar müdafiilerinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;
1-Sanık … hakkında verilen hükümler açısından; hapis cezası alt sınırdan tayin edildiği halde adli para cezası belirlenirken yeterli ve yasal gerekçe gösterilmeksizin, aynı gerekçeyle tam gün sayısının asgari hadden uzaklaşılması suretiyle belirlenerek sanığa fazla ceza tayini,
2-Sanık … hakkında verilen hükümler açısından; netice olarak 100 gün karşılığı 2.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılması ibaresi yerine, 80 gün karşılığı 2.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılması,
3-Bütün hükümler açısından; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının c bendinde yer alan haklardan, sadece kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlığa ait bir hizmetten bulunmaktan yoksun bırakılmaya ilişkin hak yoksunluğunun aynı maddenin 3. fıkrasına göre koşullu salıverilme tarihinden itibaren uygulanmayacağı gözetilmeden, alt soyu dışındaki kişileri de kapsayacak şekilde 53/1-c maddesi gereğince güvenlik tedbirlerinin uygulanmasına hükmedilmesi,
4-Sanıklar hakkında belirlenen temel gün adli para cezalarının, para cezasına çevrilmesi sırasında uygulanan kanun maddesi olan TCK’nın 52/2. maddesinin gösterilmeyerek 5271 sayılı CMK’nın 232/6. maddesine aykırılık oluşturulması,
5-5271 sayılı CMK’nın 324/1 ve 326/2. maddeleri uyarınca, iştirak halinde işlenen suçlarda sanıkların sebebiyet verdikleri yargılama giderlerinden ayrı ayrı, geriye kalan ortak yargılama giderlerinden eşit şekilde sorumlu oldukları gözetilmeden yazılı şekilde müştereken ve müteselsilen tahsiline karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, hükümlerin bu nedenlerle 5320 sayılı Kanun’un 8.maddesi gereğince halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, fakat, bu aykırılığın yeniden duruşma yapılmaksızın aynı Kanun’un 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanık … hakkında müştekiler İlhan ve …’a yönelik hüküm fıkralarından, adli para cezasının uygulanmasına ilişkin olarak sırasıyla ‘‘60 gün’’, ‘‘50 gün’’ ve ‘‘1.000 TL’’ adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla ‘‘5 gün’’ , ‘‘4 gün’’ ve ‘‘80 TL’’ adli para cezası ibaresinin eklenmesi, sanık … hakkında; müştekiler … ve …’a yönelik hüküm fıkralarından, adli para cezasının uygulanmasına ilişkin olarak sırasıyla ‘‘60 gün’’, ‘‘30 gün’’, ‘25 gün’’ ve ‘‘500 TL’’ adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla ‘‘5 gün’’ , ‘‘2 gün’’, ‘‘1 gün’’ ve ‘‘20 TL’’ adli para cezası ibaresinin eklenmesi, sanık … hakkında müştekiler … ve …’a yönelik hüküm fıkralarından, adli para cezasının uygulanmasına ilişkin olarak sırasıyla ‘‘60 gün’’, ‘‘50 gün’’ ve ‘‘1.000 TL’’ adli para cezası terimlerinin tamamen çıkartılarak yerine, sırasıyla ‘‘5 gün’’ , ‘‘4 gün’’ ve ‘‘80 TL’’ adli para cezası ibaresinin eklenmesi, sanık … hakkında verilen hükümler açısından; hüküm fıkralarında yer alan “80 gün adli para cezası karşılığı 2.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılması” ibaresinin çıkartılarak, “100 gün karşılığı 2.000 TL adli para cezasıyla cezalandırılması” ibaresinin yazılması, bütün hükümlerin ilgili kısmına “TCK’nın 52/2” ibaresinin yazılması ile “müştereken ve müteselsilen” ibaresinin çıkarılıp yerine “eşit olarak” denilmesi, hüküm fıkralarından, 5237 sayılı Kanun’un 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün tamamen çıkartılıp yerine, “5237 sayılı TCK’nın 53. maddenin 3. fıkrası uyarınca, 1. fıkranın c bendinde yer alan, kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık haklarından koşullu salıverilme tarihine kadar, 1. fıkrada yazılı diğer haklardan cezanın infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” denilmek suretiyle hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 09/01/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/5086 Karar : 2016/7157 Tarih : 20.04.2016
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
Cumhuriyet Başsavcılığının 06.04.2016 tarih ve KD-2016/119825 Karar Düzeltme sayılı itiraz istemi yerinde görülmüş olduğundan … 19.12.2012 tarih ve 2011/13980-2012/27601 E-K.sayılı sanık … … ile ilgili düzelterek onama kararı kaldırılarak ayrıca Mahkemenin 13.03.2015 tarihli ek kararı da hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğu kabul edilerek yeniden yapılan incelemede;
O yer Cumhuriyet Savcısının temyiz isteminin sanık … …`a yönelik olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;
A-Sanık … … hakkında hakkında kurulan hükümlerin temyiz incelemesinde;
Sanık hakkında mahkemenin TCK`nın 58. maddesiyle ilgili tekerrür uygulamasında bir isabetsizlik görülmemiş, tebliğnamedeki bu yöndeki bozma düşüncesine iştirak edilmemiştir.
Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1-Hükümde tekerrüre esas alınan … Asliye Ceza Mahkemesinin 26.12.2002 tarih, 2002/1885-2027 E-K. sayılı ilamının hataen kesinleştirilip … Ceza Dairesinin 30.03.2011 tarih, 2010/1854-2011/3903 E-K. sayılı kararıyla zamanaşımı nedeniyle düşme kararı verildiğinden tekerrüre esas alınamayacağının gözetilmemesi,
2-5275 sayılı Yasanın 108/4. maddesine göre, denetim süresini belirleme ve gerektiğinde uzatma görevinin, hükümlünün infaz aşamasında davranışlarını da değerlendirerek koşullu salıverme ile ilgili kararı verecek olan mahkemeye ait olduğu gözetilmeden, infazı kısıtlayacak biçimde denetim süresi belirlenmesi,
2-CMK`nın 326/2. maddesi uyarınca birlikte işlenmiş suç nedeniyle mahkum edilmiş olan sanıkların sebebiyet verdikleri yargılama giderlerinden ayrı ayrı, ortak yargılama giderlerinden de paylarına düşen miktarda eşit olarak sorumlu tutulmaları gerektiğinin düşünülmemesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … … müdafiinin ve o yer Cumhuriyet Savcısının temyiz istemleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden,
5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından TCK’nın 58. maddesiyle ilgili kısımda tekerrüre esas alınan … Asliye Ceza Mahkemesi ilamı ile ilgili bilgilerin çıkarılarak yerine … Sulh Ceza Mahkemesi’nin 31.12.2003 tarih, 2003/304-659 E-K. sayılı ilamının eklenmesi, yine hüküm fıkrasından “cezanın infazından sonra bir yıl denetim süresi belirlenmesine” ilişkin bölümün çıkarılması, ayrıca hüküm fıkrasından yargılama giderlerinin müteselsilen tahsiline ilişkin bölümün çıkarılarak yerine, “ Yargılama giderlerinin sanıklardan payları oranında eşit tahsili ile sanık … …`dan 91,12 TL. yargılama gideri alınmasına” cümlesinin eklenmesi suretiyle,
diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün tebliğnameye ve itiraza uygun DÜZELTİLEREK ONANMASINA, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas : 2011/7384 Karar : 2012/4449 Tarih : 4.04.2012
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
1- Sanık hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükme ilişkin yapılan temyiz incelemesinde;
Suç tarihinde 12-15 yaş grubunda olan sanığın eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 142/1-a. maddesinde öngörülen cezanın süresi itibariyle anılan Kanunun 66/2. maddesinde belirlenen zamanaşımının, karar ve inceleme tarihleri arasında gerçekleştiği anlaşıldığından hükmün BOZULMASINA, CMUK`nın 322. maddesine istinaden sanık hakkındaki davanın zamanaşımı nedeniyle DÜŞMESİNE,
Yerinde görülmeyen diğer itirazların reddine, ancak;
a- Suç tarihinde 12 yaşını bitirip 15 yaşını tamamlamadığı anlaşılan sanık … hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 5560 sayılı Kanunla değişiklikten önceki 24. maddesi uyarınca uzlaşma konusunda sanığın beyanı alınmadan karar verilmesi,
b- Sanıkların suç tarihinde 18 yaşından küçük olduklarının anlaşılması karşısında, suç tarihi itibariyle yürürlükte bulunan ve lehe hükümleri içeren 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun “hükmün açıklanmasının geri bırakılması”na ilişkin 23. maddesinin sanıklar hakkında uygulanıp uygulanmayacağının karar yerinde tartışılmaması,
c- Yargılama giderinin sanıklardan eşit olarak “ayrı ayrı” tahsili yerine, müştereken alınmasına karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK`nın 326/2. fıkrasına muhalefet edilmesi,
Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2010/5722 Karar : 2010/13725 Tarih : 30.11.2010
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
Yargıtay Onuncu Ceza Dairesi’nin yerleşmiş kararlarında da açıklandığı üzere; 5271 sayılı Yasa`nın 5728 sayılı Yasa ile değişik 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilmesi için; yapılan yargılama sonunda hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis veya adli para cezası olması gerektiği cihetle;
Sanıklar hakkında hapis cezası ile birlikte “tedavi ve denetimli serbestlik tedbirine” hükmolunduğunun anlaşılması ve tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin geciktirilmesinin bunun niteliği ve amacı ile bağdaşmayacak olması karşısında, tebliğ namedeki bozma düşüncesine iştirak olunmamıştır.
Yapılan duruşmaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanıklar müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz İtirazlarının reddine; ancak:
1-Sanıkların olay tarihinde yakalandıklarında yapılan aramalar sonucunda 1 adet sahte sürücü belgesinin ele geçirildiğinden bahisle resmi belgede sahtecilik suçunu işledikleri iddia olunmuş İse de;
25.05.2006 05:30 tarihli tutanakta sanıkların yakalanmadan önce kaçtıkları istikamette bulunan bir akaryakıt istasyonunun çöp bidonunda bulunduğu; aynı günlü 07:15 saatli tutanakta ise sanık Z.İsmet’in üzerinden ele geçirildiği belirtilen kimin fotoğrafının bulunduğu anlaşılamayan Kamil adına düzenlenmiş 1 adet ve sanık Vural’ın üzerinden ele geçirilen adına düzenlenmiş 1 adet olmak üzere toplam 2 adet sürücü belgesinin emanette kayıtlı bulunduğu; Adli Tıp Kurumu Fizik İhtisas Dairesi`nin 28.09.2006 ve 13.07.2007 tarihli raporları ile her iki sürücü belgesinin de sahte olduğunun anlaşılması karşısında; hangi sürücü belgesinden hüküm kurulduğu anlaşılmayacak biçimde sanıkların mahkumiyetlerine ve her iki sürücü belgesinin zoralımına karar verilmesi;
2-Sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK`nın 5560 sayılı Yasa ile değişik 191/2. maddesi uyarınca aynı maddenin birinci fıkrası uyarınca cezaya hükmedilmeden önce sadece tedaviye ve denetimli serbestlik tedbirine karar verilmesi mümkün bulunduğu halde müdafilerinin lehe olan yasa maddelerinin uygulanması talebine rağmen hiçbir gerekçe gösterilmeden aleyhlerine olacak biçimde 191/1-6. maddeleri uyarınca uygulama yapılması,
3- Sanıkların olay tarihinde bir akaryakıt istasyonunda sahte bir kredi kartı ile alışveriş yaptıkları ihbarı üzerine yakalandıklarında araçları ve üzerlerinde yapılan aramalarda toplam 18 adet sahte kredi kartı ve bu kartlarla alınmış çeşitli eşyaların ele geçirildiğinin iddia olunması; Sanıkların bu kartlar ile yol boyunca çeşitli yerlerde alışveriş yaptıklarını savunmaları, haklarında işyerinden yaptıkları alışveriş nedeni ile dolandırıcılık suçundan Dairemizce incelemesi yapılan Edirne Birinci Ağır Ceza Mahkemesi’nin 2006/261 Esas sırasında kayıtlı ayrı bir kamu davası açıldığı; Ayrıca Gelibolu C.Başsavcılığı`nca 2006/518 sırasında kayıtlı bir soruşturma yürütüldüğü ve kartların manyetik şeritleri üzerindeki bilgiler ile bankalararası kart sistemindeki kullanım durumları incelenmeden düzenlenen banka cevapları ve Adii Tıp Kurumu raporunun hükme esas alınmaya yeter nitelikte bulunmadıkları anlaşılmakla;
Sahte oluşturulan veya üzerinde sahtecilik yapılan bir banka veya kredi kartının kullanılmaması halinde, 5237 sayılı TCK’nın 245/2. maddesinde öngörülen suçu; Kullanılıp yarar sağlanması durumunda ise, 5237 sayılı TCK`nın 245/2 ve 3. maddelerinde öngörülen suçları oluşturacağı da gözetilerek;
Bağlantılı bulunan belirtilen soruşturma ve dava dosyası getirilip incelenerek mümkünse davaların birleştirilmesi, değil ise ilgili dava veya soruşturma dosyalarının özetlerinin duruşma tutanağına geçirilip bu davayı ilgilendiren bilgi ve belgelerin onayiı örneklerinin dosya arasına konulması; Suça konu kartlar Bankalararası Kart Merkezi`ne (BKM) incelettirilerek gerçek numaraları, hamilleri, üreten bankalar ile herhangi bir ATM veya POS cihazında kullanılıp kullanılmadıklarının araştırılması; Toplanan deliller bir bütün halinde değerlendirilip sonucuna göre aynı kartların birden çok yerde kullanılması halinde zincirleme suç hükümleri de tartışılmak suretiyle sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayini gerektiği gözetilmeden eksik inceleme sonucu yazılı şekilde hüküm kurulması,
Kabule göre de,
4- Suça konu sahte sürücü belgeleri ve kredi kartlarının dosyada delil olarak saklanması yerine zoralımına karar verilmesi,
5- Yargılama giderinin sanıklardan müteselsilen tahsiline karar verilmesi suretiyle CMK`nın 326/2. maddesine aykırı davranılması,
Yasaya aykın, sanıklar müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu nedenlerden dolayı 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), ceza miktarı itibari ile kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2009/3381 Karar : 2009/6645 Tarih : 1.06.2009
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
Nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs, basit yaralama, silahla tehdit ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından sanıklar Abdullah, Hasan, Halil ve Mehmet’in yapılan yargılanmaları sonunda; sanık Abdullah’ın basit yaralama ve nitelikli cinsel saldırıya kalkışma eylemleri bütün halinde nitelikli cinsel saldırıya teşebbüs, sanık Halil’in kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve silahla tehdit fiilleri kül halinde kişiyi hürriyetinden yoksun kılma vasfında kabul edildikten sonra, sanık Abdullah’ın nitelikli cinsel saldırıya kalkışma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, sanıklar Hasan ve Halil’in kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından mahkumiyetlerine, sanık Mehmet’in ise, yüklenen kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan beraetine dair, ( Ödemiş Ağır Ceza Mahkemesi )’nden verilen 19.06.2008 gün ve 2008/133 Esas, 20081211 Karar sayılı hükmün süresi içinde Yargıtay’ca incelenmesi sanıklar müdafileri ve katılan vekili tarafından istenilmiş olduğundan, dava evrakı C.Başsavcılığı’ndan tebliğname ile Daireye gönderilmekle incelendi; Tayin edilen cezaların tür ve miktarına göre, sanıklar Hasan ve Abdullah müdafiinin duruşma isteğinin CMUK`nın 318. maddesi uyarınca reddiyle, incelemenin duruşmasız yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:
Sanık Mehmet hakkında verilen hükmün incelenmesinde;
Delilleri takdir ve gerekçesi gösterilmek suretiyle verilen beraat hükmü usul ve kanuna uygun olduğundan, yerinde görülmeyen katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,
Sanıklar Hasan, Abdullah ve Halil haklarında kurulan hükümlere yönelik temyiz itirazlarına gelince;
Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine;
Ancak;
TCK’nın 35. maddesine göre, sanık Abdullah hakkında teşebbüs hükümlerinin uygulanabilmesi için, işlemeyi kastettiği nitelikli cinsel saldırı suçunu elverişli hareketlerle doğrudan doğruya icraya başlayıp da elinde olmayan nedenlerle tamamlayamamasının gerektiği, dosya kapsamına ve olay yerinin özelliklerine göre mağdurenin vücuduna organ veya sair cisim ithal etmesini engelleyen mağdurenin aşılabilir mukavemeti dışında harici bir engelin bulunmadığından, sanığın suçun icra hareketlerinden gönüllü vazgeçtiğinin kabul edilmesi gerektiği, bu durumda sabit ve tamam olan eyleminin TCK`nın 36. maddesi karşısında 102/1. maddeye uyan basit cinsel saldırı suçunu oluşturacağı gözetilmeden, nitelikli cinsel saldırıya teşebbüsten cezalandırılmasına karar verilmesi,
Mağdurenin aşamalardaki anlatımlarına göre; sanıklar Abdullah ve Halil’in zorla kaçırmalarından sonra eyleme sanık Hasan’ın katılıp Halil’in ayrıldığı ve bu aşamadan sonra sanıklar Hasan ve Abdullah’ın cebir ve tehdit kullanmak suretiyle K. .. Köyünde tanık Mustafa’nın evine götürdüklerinin anlaşılması karşısında, fiili birlikte gerçekleştirerek suçun işlenişi üzerinde ortak hakimiyet kuran sanık Hasan`ın müşterek fail olarak sorumlu tutulması yerine, yardım eden konumunda sayılarak cezasından 39. maddeyle indirim yapılması,
Kabule göre de;
109/3-b bendinde belirtilen “suçun birlikte işlenmesi” halinin, ancak sanıkların eylemlerinin 37/1. maddesine göre “müşterek fail” olarak sorumlu tutulmaları durumunda söz konusu olacağı dikkate alınmadan, sanık Hasan`a tayin olunan cezanın 109/3-b maddesi ile artırılması,
CMK’nın 324/1 ve 325/1. maddeleri uyarınca tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretlerinin yargılama gideri sayıldığı ve cezaya mahkum edilen sanıklara yüklenmesine karar verilmesi gerektiği nazara alınmadan, mahkumiyetlerine karar verilen sanıklara ve müdahile ilişkin avukatlık ücretlerinin Hazine’den alınmasına ve ayrıca aynı Kanun`un 326/2. maddesi gereğince iştirak halinde suç işleyen sanıkların sebebiyet verdikleri yargılama giderlerinin ayrı ayrı sorumlu tutulmaları yerine müteselsilen tahsiline karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanıklar müdafiileri ile katılan vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün belirtilen nedenle 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi gözetilerek CMUK`nın 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 22. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/13305 Karar: 2016/11248 Tarih: 28.06.2016
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
1- )Sanık … hakkında hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde,Anayasa Mahkemesi’nin karar tarihinden sonra 24.11.2015 günü, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline dair kararının infazda gözetilmesi olanaklı görülmüştür.
Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
a- )Sanığın tekerrüre esas alınan mahkûmiyetinin, 191/1. maddesi gereğince kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan 27.05.2011 tarihinde verilen erteli 10 ay hapis cezasına dair olup, 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 Sayılı Kanun ile değişik 191. maddesiyle 5320 Sayılı Kanun’a eklenen uyarınca koşulları oluştuğu takdirde “davanın düşmesi” ve “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” seçeneklerine de yer verilmesi nedeniyle, lehe olan bu düzenleme ve 7/2. maddesi uyarınca sözü edilen hükümlülüğün tekerrüre esas alınamayacağının kabulünde zorunluluk bulunması,
b- )Birlikte suç işleyen sanıklara neden oldukları yargılama giderinin, 5271 Sayılı CMK’nın 326/2. maddesi uyarınca ayrı ayrı yükletilmesi yerine, müteselsilen tahsiline karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 1412 Sayılı 321.maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün olduğundan, hüküm fıkrasından tekerrüre dair uygulamanın çıkartılarak yerine, “Sanığın adli sicil kaydına konu Asliye Ceza Mahkemesi’nin 22.02.2011 gün ve 2010/503 Esas, 2011/105 Karar sayılı yaralama suçundan verilen erteli 4 ay hapis cezasına dair ilamının tekerrüre esas olduğu anlaşıldığından, 5237 Sayılı TCK’nin 58/6. maddesi gereğince sanığa hükmolunan cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına”, yargılama giderlerine dair bölümden ‘‘müteselsilen’’ ibaresi çıkarılarak ‘‘ayrı ayrı alınmasına’’ karar verilmek suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
2- ) Sanık … hakkında hırsızlık ve işyeri dokunulmazlığının ihlali suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde,Dosya kapsamına göre diğer temyiz sebepleri yerinde görülmemiştir. Ancak;
a- ) Sanığın adli sicil kaydında bulunan ilamın hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair olduğu, diğer ilamının ise gelen müzekkere cevabına göre kesinleşmediği ve temyiz aşamasında olduğu, sanığın daha önce kasıtlı suçtan mahkumiyetinin bulunmadığı gözetilmeden ‘’ sabıkalı olması’’ biçimindeki yerinde olmayan gerekçeyle hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yer olmadığına karar verilmesi,
b- )Anayasa Mahkemesi’nin karar tarihinden sonra 24.11.2015 günü, Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline dair kararının yeniden değerlendirilmesi zorunluluğu,
c- ) Birlikte suç işleyen sanıklara neden oldukları yargılama giderinin, 5271 Sayılı CMK’nın 326/2. maddesi uyarınca ayrı ayrı yükletilmesi yerine, müteselsilen tahsiline karar verilmesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 28.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/33941 Karar: 2015/19232 Tarih: 16.06.2015
-
CMK 326. Madde
-
Bağlantılı Davalarda Giderler
Sanıklar hakkında mala zarar verme suçundan açılan dava ile ilgili olarak mahkemesince bir karar verilmesi mümkün görülmüştür.
Yapılan yargılamaya, dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde gösterilen ve değerlendirilen delillere, oluşa ve mahkemenin soruşturma sonucunda oluşan inanç ve takdirine göre sanıkların, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak:
1- CMK.nın 63. maddesi uyarınca çözümü; uzmanlığı, özel veya teknik bilgiyi gerektiren hallerde bilirkişinin oy ve görüşüne başvurulabilir. Hakimlik mesleğinin gerektirdiği genel ve hukuki bilgi ile çözülmesi olanaklı konularda bilirkişi dinlenmez. CMK.nın 66. maddesi gereğince bilirkişi incelemesi yaptırılmasına ilişkin kararda uzmanlık, özel veya teknik bilgi gerektiren konularda bilirkişiden hangi hususların aydınlığa kavuşturulması istendiği, bilirkişiye verilen görevin neler olduğu açıkça belirtilmelidir. Suçun sabit olup olmadığı, sanık tarafından işlenip işlenmediği, unsurları veya suç kastı yönünden bilirkişiye başvurulması olanaksız olup, hakimin çözmesi gereken konu veya konuların bilirkişiye tevdi edilerek verilen raporun karara esas alınması da CMK. nın 63 ve devamı maddelerine aykırıdır.
İncelenen dosyada, 30.04.2013 tarihli oturumda herhangi bir açıklama yapılmadan, hakimin hukukçu olup hukuki konularda bilirkişiden görüş alamayacağı da gözetilmeden, dosyanın; talimatla içinde hukukçu ve kadastro bilirkişisi bulunan bilirkişi kuruluna tevdi ile rapor aldırılmasına karar verilmesi ve hakkı olmayan yere tecavüz suçunda, evrak üzerinde harita ve kadastro mühendisi ile konuyla ilgisi tespit edilemeyen muhasebe işletme bilim uzmanı ve hukukçu bilirkişiler tarafından dosya incelenerek düzenlenip sadece suçun sabit olduğuna yönelik bilirkişi raporunun hükme esas alınması suretiyle yazılı şekilde mahkumiyet kararı verilmesi,
2- Katılan C. ve sanık D.’un aynı konutta birlikte yaşamayan kardeş olmaları nedeniyle TCK.nın 167/2. maddesi uyarınca sanık D.’un cezasından indirim yapılması gerektiğinin gözetilmemesi,
3- Gereksiz yere yaptırılan bilirkişi incelemesine ilişkin yapılan masrafların sanıklara yükletilmesi,
4- İştirak halinde suçu işledikleri kabul olunan sanıklardan CMK.nın 326. maddesine aykırı olarak yargılama giderlerinin müteselsilen tahsiline karar verilmesi,
Sonuç: Yasaya aykırı, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 16.06.2015 gününde oybirliği ile, karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.