0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Yargılama Giderleri

CMK Madde 324

(1) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.

(2) Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir.

(3) Giderlerin miktarı ile iki taraftan birinin diğerine ödemesi gereken paranın miktarını mahkeme başkanı veya hâkim belirler.

(4) Devlete ait yargılama giderlerine ilişkin kararlar, Harçlar Kanunu hükümlerine göre; kişisel haklara ilişkin kararlar, 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yerine getirilir. (Ek cümle: 2/7/2012-6352/100 md.) Devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106 ncı maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir.

(5) Türkçe bilmeyen ya da engelli olan şüpheli, sanık, mağdur veya tanık için görevlendirilen tercümanın giderleri, yargılama gideri sayılmaz ve bu giderler Devlet Hazinesince karşılanır.



CMK Madde 324 Gerekçesi

Bu Bölümde yargılama giderlerinin neleri kapsayacağı, kimin tarafından belirleneceği, kime ve nasıl yükletileceği hususları düzenlenmiş, maddede uygulamada tereddüde yer bırakmayacak şekilde tanımlanmıştır.

Soruşturma ve kovuşturma evrelerinde, kamu davasının gerektirdiği yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesi ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderlerini oluşturur. Avukatlara, bilirkişi ve tanıklara verilen gündelik, yolluk ve ücretlerle keşif, muayene, tahlil ve posta giderleri yanında harçlar, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesine göre taraflara ödenmesi gereken avukatlık ücretleri de yargılama giderlerine dahildir.

Yargılama giderlerinin ve taraflardan birinin diğerine ödemesi gereken paranın miktarını hâkim veya mahkeme başkanı belirler. Bunların hüküm, karar ve ceza kararnamelerinde ayrıntıları ve dayanakları ile gösterilmesi, kimlere yükletildiğinin de belirtilmesi gereklidir.

Kesinleşen hüküm, karar ve ceza kararnamelerinde yazılı yargılama giderlerinden Devlete ait olanlar Harçlar Kanunu, kişisel haklara ilişkin olanlar ise 9/6/1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflâs Kanunu hükümlerine göre yerine getirilirler.

Maddenin son fıkrasında yargılama giderinin istisnasına yer verilmiş, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-e maddesi ile Yargıtay 6. Ceza Dairesinin 20/11/1995 günlü 11619/12124 sayılı (YKD.96/2-304) ve Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 12/3/1996 günlü 2/33 sayılı (YKD. 96/4-621) kararları da değerlendirilerek, Türkçe bilmeyen ya da sağır veya dilsiz olan şüpheli veya sanık için görevlendirilen tercümanın giderlerinin yargılama giderleri sayılmayacağı, bu giderlerin Devlet Hazinesince karşılanacağı hükme bağlanmıştır.


CMK 324 (Yargılama Giderleri) Emsal Yargıtay Kararları


Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2022/3332 E. , 2022/11333 K.

  • CMK 324
  • Yargılama giderleri kısa kararda gösterilmelidir.

Yargılama giderleri ile ilgili olarak, 5271 sayılı CMK’nun 324. maddesinin 2. fıkrasında “Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir.” şeklindeki açık hükmü ile Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 26/05/1935 gün ve 111/7 sayılı “yargılama giderleri hükmün tamamlayıcı parçası olduğundan ilamlarda açıklanmalı, kime yükletileceği belirtilmedir” ve yine Yargıtay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 02/05/1966 gün ve 4/3 sayılı “tefhim edilmekle hükmün esasını oluşturan kısa kararda yargılama giderinin miktarı ve kime ne miktarda yükleteceği belirtilerek, sanığın yükümlülüğü öğrenmesinin sağlanması ve bu sayede sanığın yargılama giderlerine karşı temyiz davası açıp açmama hususunda karar verme olanağı tanınması gerektiğini” belirten kararları karşısında, hükmün esasını oluşturan kısa kararda, sanığın yükümlülüğünü öğrenmesi ve buna göre yargılama giderleri yönünden temyiz yoluna başvurup başvurmayacağı hususunda karar vermesine imkan tanımak için, yargılama giderlerinin kime yükleneceğinin ve bu yükümlülüğün ne miktar olacağının belirtilmesi gerektiği, ancak mahkemece kısa kararda yargılama gideri kısmı boş bırakılarak yargılama giderleri ile ilgili miktar açıklanmadan usul ve yasaya aykırı hüküm kurulması, bozma nedenidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/214

  • CMK 324
  • Aynı davada bozma üzerine bir kısım suçlardan beraat eden, diğer suçlardan ise daha önce mahkûm olan veya haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanıklar lehine, beraat ettikleri suçlar yönüyle Hazine aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik olmadığı kabul edilmelidir.

Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin vekâlet ücretinin tayininde davacı veya sanıkların adedini ya da bir sanığın birden çok suç işlemiş olmasını değil, usulünce açılan ve avukat tarafından takip olunan dava dosyalarının sayısını esas ve ilke olarak alması, taraflara yükletilecek avukatlık ücretinin her dava dosyası için ayrı ayrı tayinini öngörmesi, ayrı ayrı dava açılmadıkça vekâlet ücretinin de ayrı ayrı belirlenmesinin ve sanıklara sunulan avukatlık hizmetinin bölünmesinin mümkün bulunmaması, yine avukatlık ücretinin temyiz aşaması da dahil kesin hüküm elde edilinceye kadar yapılan işin karşılığı olması gözetildiğinde, yargılandıkları aynı davada bozma üzerine bir kısım suçlardan beraat eden, diğer suçlardan ise daha önce mahkûm olan veya haklarında hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı verilen sanıklar lehine, beraat ettikleri suçlar yönüyle Hazine aleyhine vekâlet ücretine hükmedilmemesinde bir isabetsizlik olmadığı kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/297

  • CMK 324
  • Beraat hükmünde vekalet ücretine hükmedilmemesi ve davanın sadece bu nedenle temyiz edilmesi halinde, vekalet ücretiyle sınırlı bir inceleme yapılması gerekir.

5271 sayılı CMK’nın “Katılmanın hükümsüz kalması” başlıklı 243. maddesi ise;

“Katılan, vazgeçerse veya ölürse katılma hükümsüz kalır. Mirasçılar, katılanın haklarını takip etmek üzere davaya katılabilirler” biçiminde tanzim edilmiş olup bu maddeyle katılanın vazgeçmesi veya ölümü hâlinde katılmanın hükümsüz sayılacağı, ancak mirasçıların da katılanın haklarını takip etmek üzere davaya katılabilecekleri hüküm altına alınmıştır. Görüldüğü gibi 5271 sayılı CMK, yalnızca katılanın ölümü hâlinde mirasçılarının davaya dahil olabileceklerine cevaz vermiş, 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nda olduğu gibi taraflardan birinin dava sırasında ölümü hâlinde, tarafın sıfatı nazara alınmaksızın mirasçılarının, murisin haklarını takip edebileceğine ilişkin bir düzenlemeye yer vermemiştir. Başka bir anlatımla ceza muhakemesi hukukuna göre, sanığın ölümü halinde mirasçılarının onun kişisel haklarını takip etmek üzere davaya katılmalarına imkân bulunmamaktadır. Dolayısıyla beraat hükümlerinin, sanık lehine vekâlet ücretine hükmedilmemesi nedeniyle temyiz edilmesi ve hüküm tarihinden sonra da sanığın ölmesi durumunda, sanığın mirasçılarının davaya katılmaları mümkün olmadığından, Yargıtay tarafından vekâlet ücretine yönelik temyiz incelemesine devam olunarak bir karar verilebilecektir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Suç işlemek amacıyla kurulan örgüte yardım etme ve 5607 sayılı Kanuna aykırılık suçlarından sanık hakkında beraat hükümleri kurulduğu ve sanık müdafiince hükümlerin yalnız vekâlet ücretiyle sınırlı olarak temyiz edildiği olayda; sanığın hüküm tarihinden sonra öldüğü anlaşılmış ise de, CMK’nın sanığın ölümü halinde mirasçılarının onun kişisel haklarını takip etmek üzere davaya katılmalarına imkân veren bir düzenlemeyi barındırmaması, sanık müdafiinin beraat hükümlerinin gerekçesine yönelik bir temyiz başvurusunun bulunmaması, başlı başına hüküm vasfı bulunmayan yargılama giderlerinin hükme bağlı tamamlayıcı bir parça olması ve asıl hükümler niteliğindeki beraat hükümlerinin temyiz edilmeksizin kesinleşmesi karşısında, Özel Dairece vekâlet ücreti ile sınırlı olarak temyiz incelemesi yapılması isabetlidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2016/89

  • CMK 324
  • Zorunlu müdafi ücretinin yargılama gideri kabul edilerek sanıklardan tahsiline karar verilmesi isabetsizdir.

Temel hak ve hürriyetlerden olan ücretsiz müdafi hakkına ilişkin yasal mevzuat ile AİHS’nin farklı hükümler içermesi sebebiyle Anayasanın 90/5. maddesi uyarınca AİHS’nin 6/3-c maddesi hükmünün uygulanması gerekmekte olup sanıkların mali imkânlardan yoksun olması, müdafilerin sanıklara CMK’nın 150/3.maddesi uyarınca talepleri olmaksızın itiraz edemeyecekleri şekilde atanması karşısında zorunlu müdafi ücretinin yargılama gideri kabul edilerek sanıklardan tahsiline karar verilmesi isabetsizdir.

Bu itibarla itirazın kabulüne, Özel Daire onama kararının kaldırılmasına, Yerel Mahkeme hükmünün avukat tutmak için gerekli mali imkânlardan yoksun bulundukları anlaşılan sanıklara CMK’nın 150/3. maddesi uyarınca zorunlu olarak ödenen ücretin Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/3-c maddesi uyarınca yargılama giderlerine dahil edilerek sanıklara yükletilemeyeceğinin gözetilmemesi isabetsizliğinden bozulmasına, ancak bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden yargılama giderlerine ilişkin hatalı uygulamanın giderilmesi suretiyle düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2022/57 E. , 2022/243 K.

  • TCK 324
  • Kamu davasının reddine karar verilmiş olması halinde, sanık lehine vekâlet ücretine hükmedilemez.

Yargılama giderleri, CMK’nın 324 ila 330. maddeleri arasında düzenlenmiş olup, anılan Kanun’un 324. maddesinin 1. fıkrasında yer alan; “Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.” şeklindeki düzenleme ile yargılama giderlerinin kapsamı; anılan Kanun’un “Beraat veya ceza verilmesine yer olmadığı kararı verilmesi hâlinde gider” başlıklı 327. maddesinin birinci fıkrası; “Hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilen kişi, sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkûm edilir.” şeklinde düzenlenmiş olup, fıkranın açık hükmünden de anlaşılacağı üzere, beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi durumunda sanık ancak kendi kusurundan ileri gelen giderlerden sorumlu olacaktır.

Madde gerekçesinde kendi kusurundan ne anlaşılması gerektiği; “Hakkında kamu davası açılmış olan kişi, savsama ve kusuruyla bilirkişi veya tanıkların dinleneceği veya yüzleştirme yapılacak duruşmaya katılmaması ve bu işlemlerin yenilenmesinin gerekmesi, kendisini suçlama gibi nedenlerden kaynaklanan giderlerden sorumludur.” şeklinde açıklanmıştır.

CMK’nın yargılama giderlerine ilişkin bölümünde, anılan Kanun’un 223/7. maddesi uyarınca verilen davanın reddi kararlarında kendisini müdafi ile temsil ettiren sanık lehine yargılama giderlerinden olan avukatlık ücretinin ödenip ödenmeyeceğine yönelik bir düzenlemeye yer verilmemiştir.

CMK’nın 327. maddesinde, yalnızca beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi hâlinde yargılama giderlerinin kimden ve ne şekilde tahsil edileceği düzenlenmiş olduğundan, anılan Kanun’un 223/7. maddesi uyarınca verilen davanın reddi kararlarında yargılama giderlerinin kimden ve ne şekilde tahsil edileceği, anılan madde hükmünün yanı sıra aynı Kanun’un 325. maddesi de göz önünde bulundurularak belirlenmelidir. Anılan Kanun’un “Sanığın yükümlülüğü” başlıklı 325. maddesinin birinci fıkrası; “Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkûm edilmesi hâlinde bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.” şeklindeki düzenleme ile kural olarak, ancak ceza veya güvenlik tedbirine hükmolunması hâlinde sanığın yargılama giderlerinden sorumlu olacağı belirlenmiştir.

Diğer taraftan ceza hukukunda kanunilik ilkesinin bir sonucu olarak yasaklanan ve kanunda açıkça suç olarak gösterilmemiş olan bir fiilin, kanunda yer alan ve söz konusu fiile en çok benzeyen suça ilişkin hükümler uygulanmak suretiyle cezalandırılması şeklinde tezahür edebilecek kıyas metodu, ceza hukukunun aksine ceza muhakemesi hukukunda kural olarak serbesttir. Ancak, ceza muhakemesi hukukunda da kıyasa başvurulmasının sınırları vardır. İstisnai ve sınırlayıcı hükümler kıyas yasağı kapsamındadır.

Öğretide de bu konuyla ilgili şu görüşler mevcuttur:

'’Ceza Muhakemesi hukukunda kural olarak kıyas yapılabilir. Ancak ceza muhakemesi hukukunda da yasallık ilkesinin bir sonucu olarak kıyasa başvurulmasının sınırları vardır. Şu hâllerde kıyas (benzetme) yolu ile boşluk doldurulamaz: 1- Sınırlayıcı hükümlerin söz konusu olması, 2- İstisnai hükümlerin söz konusu olması ‘’ (Centel/Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Bası, …. 49.), ‘‘Oysa ceza muhakemesi hukukunda üç noktada kıyas engellenmiştir; bu üç noktada artık kanunilik ilkesi, ceza muhakemesinde çok etkin bir rol oynamaya başlamıştır ve kıyas yasaktır. Bunlar sınırlayıcı ve istisnai normlar ile koruma tedbirlerine ilişkin düzenlemelerdir’’ (Ünver/Hakeri, Ceza Muhakemesi Hukuku, 5. Bası, …. 26.).

Bu açıklamalar ışığında inceleme konusu değerlendirildiğinde;

… Cumhuriyet savcısı olan sanık …’ın katılan … hakkında başlattığı soruşturma kapsamında, mahkemece katılanın sadece evinde arama yapılmasına karar verilmesine rağmen, aramayı yapacak olan … Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği üst yazıda, katılanın ev ve … yerinde arama yapılması konusundaki kararın ilişikte gönderildiğine dair ibareye yer verdiği, katılanın … İl Emniyet Müdürlüğü binasında bulunan makam odasında arama yapıldığı esnada kendiliğinden … Cumhuriyet Başsavcılığına gelen katılanın ifadesi sanık tarafından alınmadan önce, sanığın … Emniyet Müdür Yardımcısı … aracılığıyla …‘de yapılan aramaya katılan personele ulaşarak, arama tutanağının imzasız da olsa faks yolu ile gönderilmesi talimatını verdiği, faksla gönderilen tutanakta arama sırasında ele geçirildiği belirtilen kasetlerin içeriği ile ilgili tespit bulunmadığı hâlde söz konusu faksın gönderilmesinden 10-15 dakika sonra basında, ele geçirilen kasetlerin ses kaydı içerdiği şeklinde haberler çıkmasına sebebiyet verdiğinden bahisle sanığın görevi kötüye kullanma suçundan cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, yargılama sonucu Özel Dairece aynı konuda daha önce Yargıtay 1. Başkanlık Kurulunca kesin nitelikte olan sanık hakkında işlem yapılmasına yer olmadığına dair karar verildiğinden kamu davasının reddine, yargılama giderlerinin kamu üzerinde bırakılmasına karar verildiği, hükmün sanık ve müdafisi tarafından sanık lehine vekâlet ücretine yönelik temyiz edildiği anlaşılmakla;

CMK’nın 324/1. maddesi uyarınca yargılama giderleri kapsamında avukatlık ücretinin de sayılması, CMK’nın 223/7. maddesi uyarınca verilen davanın reddine karar verilmesi durumunda yargılama giderlerinin kimden ve ne şekilde tahsil edileceği açıkça düzenlenmemiş ise de, CMK’nın 325. maddesinde yargılama giderlerinden sorumlu olacak kişinin, anılan Kanun’un 327. maddesinde ise yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacak kişinin belirtilmesi, CMK’nın 327/1. maddesindeki sanık hakkında ancak beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi hâlinde sanığın sadece kendi kusurundan ileri gelen giderleri ödemeye mahkûm olacağı şeklindeki düzenleme ile söz konusu kararların verilmesi hâlinde kendi kusuru dışındaki yargılama giderlerinden sorumlu tutulamayacağının anlaşılması, hükmün verildiği tarihte yürürlükte bulunan 2021 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 14/4. maddesinde; beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına Hazine aleyhine maktu avukatlık ücretine hükmedileceğinin düzenlenmesi, kıyas ceza muhakemesi hukukunda kural olarak serbest olmakla birlikte kıyasa başvurulmasının sınırlarının olması ile istisnai ve sınırlayıcı hükümlerde kıyas yasağının bulunması, CMK’nın 327. maddesinin de istisnai hüküm kapsamında kalıp kıyas yoluyla genişletilemeyecek olması birlikte değerlendirildiğinde; sanık lehine vekâlet ücretine hükmedilebilmesi için sanık hakkında beraat veya ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesinin ve sanığın kusurundan kaynaklanan giderlerin bulunmamasının gerekmesi, inceleme konusu olayda ise kamu davasının reddine karar verilmiş olması karşısında; sanık lehine vekâlet ücretine hükmedilemeyeceği kabul edilmelidir.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/7583 Karar : 2018/12547 Tarih : 31.10.2018

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihinde yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi, yine hüküm tarihine kadar yapılan yargılama gideri toplamı, 5271 sayılı CMK’nın 324/4 maddesinde atıfta bulunulan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutar olan 20 TL`den az olduğu halde (9,00 TL), yargılama giderinin sanıktan tahsiline karar verilmiş ise de, hüküm kesinleşinceye kadar yapılacak yargılama giderlerinin de toplam yargılama gideri kapsamında olması nedeniyle hükmün kesinleştiği tarihte sanıktan tahsili gereken yargılama giderinin yukarıda açıklanan terkin edilmesi gereken miktardan az olması halinde Devlet Hazinesi üzerinde bırakılmasının infaz aşamasında değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.

Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA, 31.10.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/518 Karar : 2018/6321 Tarih : 16.05.2018

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

I) Sanık … hakkında hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Adli sicil kaydına göre İstanbul Anadolu 24. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 23.10.2013 tarih 2013/435 E- 2013/442 K. s. ilamı sebebiyle tekerrüre esas mahkumiyeti olan sanık … hakkında TCK’nın 58. maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi aleyhe temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamış; TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükümlerin istem gibi ONANMASINA,

II) Sanık … hakkında hırsızlık ve mala zarar verme suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 karar sayılı iptal kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüş; dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

Sanık hakkında mükerrirliğe esas alınan Sultanbeyli 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 06/02/2012 gün ve 2011/949 E, 2012/95 K. sayılı ilamında birden fazla suçtan hükümlülük kararı bulunması karşısında; 5275 sayılı Yasa’nın 108/2. maddesi dikkate alınarak, en ağır cezaya ilişkin hükümlülüğün mükerrirliğe esas alınması gerektiği gözetilmeden, ilamın tamamının esas alınması,

Bozmayı gerektirmiş sanık …’in temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebepten dolayı 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak bu aykırılığın aynı Yasa’nın 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün olduğundan, “sanığın adli sicil kaydında yer alan Sultanbeyli 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 06/02/2012 gün ve 2011/949 E, 2012/95 K. sayılı hükmü ile hırsızlık suçundan tayin edilen 1 yıl 1 ay 10 gün hapis cezasına ilişkin mahkumiyet hükmünün mükerrirliğe esas alınmasına” karar verilmek suretiyle diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

III) Sanıklar hakkında konut dokunulmazlığını bozma suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Konut dokunulmazlığını bozma suçundan kurulan hükümde uygulama maddesinin TCK’nın 116/1. maddesi yerine aynı Kanunun 116/2. maddesi olarak yanlış yazılmış olması mahallinde düzeltilebilir maddi hata olarak değerlendirilmiş, TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarihinde yürürlüğe giren 08.10.2015 gün ve 2014/140 E., 2015/85 K. sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanması ve hüküm tarihine kadar yapılan sanık başına düşen yargılama gideri toplamı, CMK’nın 324/4 maddesinde atıfta bulunulan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutar olan 20 TL’den az olduğu halde yargılama giderlerinin sanıklardan eşit olarak tahsiline karar verilmiş ise de, hüküm kesinleşinceye kadar yapılacak yargılama giderlerinin de toplam yargılama gideri kapsamında olması nedeniyle hükmün kesinleştiği tarihte sanıklardan ayrı ayrı tahsili gereken yargılama giderinin yukarıda açıklanan terkin edilmesi gereken miktardan az olması halinde Devlet Hazinesi üzerinde bırakılmasının infaz aşamasında değerlendirilmesi mümkün görülmüş; dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;

1- İddianamede konut dokunulmazlığını bozma suçuyla ilgili olarak sevk maddeleri arasında TCK’nın 119/1-c maddesinin yer almadığı halde sanıklar hakkında söz konusu maddenin uygulanmasından önce CMK’nın 226. maddesi uyarınca sanıklara ek savunma hakkı tanınması gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulmak suretiyle sanıkların savunma haklarının kısıtlanması,

2- Sanık … hakkında mükerrirliğe esas alınan Sultanbeyli 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 06/02/2012 gün ve 2011/949 E, 2012/95 K. sayılı ilamında birden fazla suçtan hükümlülük kararı bulunması karşısında; 5275 sayılı Yasa’nın 108/2. maddesi dikkate alınarak, en ağır cezaya ilişkin hükümlülüğün mükerrirliğe esas alınması gerektiği gözetilmeden, ilamın tamamının esas alınması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı istem gibi BOZULMASINA, 16/05/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/2741 Karar : 2018/1180 Tarih : 20.02.2018

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Sanık … hakkında kurulan hükmün incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede, usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

5271 sayılı CMK’nın 324/4. maddesi uyarınca Devlete ait yargılama giderlerinin, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan (20.-TL dahil) az olması halinde, bu giderin Devlet Hâzinesine yüklenmesine karar verilmesi gerekirken, 16.TL yargılama giderinin sanıktan alınmasına karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK`nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından “yargılama giderine” ilişkin bölüm çıkartılarak yerine, “Yargılama giderinin Hazine üzerinde bırakılmasına” cümlesinin eklenmesi suretiyle, eleştiri dışında usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 20/02/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/1632 Karar : 2018/1042 Tarih : 14.02.2018

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

1-Sanıklar …, … ve … hakkında yağma suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hâkimler Kurulunun takdirine göre, suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve Yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

5271 sayılı CMK’nın 324/4. maddesi uyarınca Devlete ait yargılama giderlerinin, 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun`un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan (20.-TL dahil) az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilmesi gerekirken, 16,00.-TL yargılama giderinin sanıklardan alınmasına karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, … ve … savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1.maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322.maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hükmün yargılama giderleri ile ilgili fıkrasından, “yargılama gideri

16.-TL’nin sanıklardan tahsili ile hazineye irat kaydına” yazılı kısmının çıkartılarak yerine, 16.-TL yargılama giderinin maliye hazinesi üzerine bırakılmasına`` cümlesinin eklenmesi suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

2-Sanıklar …, … ve … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan verilen beraat kararına yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Oluş ve dosya içeriğine göre, sanıkların mağduru sanık …`ın aracına zorla bindirerek Hal Kompleksi arka tarafındaki portakal bahçesine götürdükleri ve burda yaralayarak yağmaladıkları ve hürriyetinden yoksun bıraktıkları mağdur hazırlık beyanı, bu beyan ile uyumlu doktor raporu ve teshis tutanağıyla anlaşılmakla sanıkların kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan mahkumiyeti yerine yazılı şekilde beraatine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, O yer Cumhuriyet Savcısının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 14.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/17662 Karar : 2018/1387 Tarih : 24.01.2018

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre sanıklar müdafiinin temyiz isteğinin vekalet ücretine yönelik olduğu belirlenerek dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Beraat eden ve kendilerini vekil ile temsil ettiren sanıklar … ve … yararına, CMK`nın 324/1, 327/2 ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5. maddeleri uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı, sanıklar … ve … müdafiinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, ancak bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktasının, hüküm fıkrasının yargılama giderlerine ilişkin kısmına, karar tarihinde yürürlükte olan 2011 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi`nin 13/5. madde ve fıkrası uyarınca 1.100 TL maktu vekalet ücretinin Hazineden alınarak sanıklara verilmesine” biçiminde DÜZELTİLMESİNE, hükümlerin bu bağlamda ONANMASINA, 24/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/4523 Karar : 2018/343 Tarih : 16.01.2018

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

1- Sahtecilik suçlarında, suçun maddi öğesi olan aldatıcılık yeteneğinin takdirinin mahkemeye ait olduğu da gözetilerek, suça konu nüfus cüzdanı getirilerek duruşmada incelenmeden, özellikleri tutanağa geçirilerek aldatıcılık niteliği ile ilgili bir tespit yapılmadan ve adli emanette bulunan belge aslı denetime olanak tanınacak şekilde dosya içersine konulmadan yazılı şekilde hüküm kurulması,

2-Kabule göre de;

a) Sanığın suça konu sahte nüfus cüzdanını 26/10/2012 tarihinde İstanbul İlinden Diyarbakır iline gelmek için İstanbul Havaalanında da kullandığından bahisle zincirleme suça ilişkin hüküm uyarınca cezasında artırma yapılmış ise de; kullanmanın temadi eden suç olduğu ve arada hukuki kesinti bulunmadığı gözetilmeden TCK’nın 43. maddesinin uygulanması,

b)5237 sayılı TCK’nın 53. maddesine ilişkin uygulamanın Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

c)Yargılama gideri olarak hesaplanan miktarın CMK’nın 324/4. maddesine 6352 sayılı Yasa‘nın 100. maddesiyle eklenen değişiklik doğrultusunda terkin edilecek miktar olan 20,00 TL’nin altında kaldığının anlaşılması karşısında, hazineye yükletilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/3346 Karar : 2018/194 Tarih : 16.01.2018

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Gerekçeli karar başlığında suç adının, “silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme” yerine “silahlı terör örgütüne üye olma” olarak gösterilmesi karar yerinde düzeltilebilecek yazım hatası olarak kabul edilmiş ayrıca silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçunda sanık hakkında öncelikle temel ceza tayin edilip sonrasında TCK’nın 220. maddesi 6. fıkra 2. cümle ile indirim uygulandıktan sonra devamında 3713 sayılı Kanunun 5. maddesi gereğince artırım yapılması gerekirken, yazılı şekilde uygulama yapılması sonuç ceza değişmediğinden bozma nedeni yapılmamıştır.

1-Görevi yaptırmamak için direnme ve silahlı terör örgütünün propagandasını yapma suçlarından kurulan hükümlere yönelik temyiz incelemesinde;

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar 5271 sayılı CMK’nın 231/12. maddesi uyarınca itiraza tabi olup, temyizi mümkün bulunmadığından, temyiz incelemesine yer olmadığına, gereği merciince yapılmak üzere dosyanın incelenmeksizin İADESİNE,

2-Silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüt adına suç işleme suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;

Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasıfları tayin edilmiş, cezayı azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine, ancak;

a-Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih, 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 sayılı iptal kararı ile TCK’nın 53. maddesindeki bazı düzenlemelerin iptal edilmiş olması nedeniyle bu karar doğrultusunda hüküm kurulmasında zorunluluk bulunması,

b-Bozmanın sanık lehine olduğu gözetilerek bozmadan sonraki yargılama giderinin sanığa yükletilemeyeceği bozmadan sonraki 39,00 TL’lik yargılama giderinin CMK’nın 324/4. maddesi uyarınca Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmaya gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak yeniden yargılama yapılması gerektirmeyen bu hususların aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan hükümdeki TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin kısımların bütünüyle çıkarılarak yerine “Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 E. 2015/85 sayılı iptal kararı doğrultusunda yürürlükte bulunan TCK’nın 53. maddesinin sanık hakkında uygulanmasına” ibaresi eklenmek ve hükmün yargılama gideri konulu paragrafının ise hükümden çıkartılarak yerine “yargılama gideri olarak bozma ilamı öncesi yapılan 172-TL’nin sanıktan tahsiline, bozma ilamından sonraki yargılama gideri olan 39-TL’nin hazine üzerinde bırakılmasına” yazılmak suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 16.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/10875 Karar : 2017/19118 Tarih : 10.07.2017

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

1-Sanık …‘ın katılana karşı tehdit eyleminden verilen beraat kararının incelenmesinde;

Sanık … müdafiinin temyiz isteğinin vekalet ücretine hasredildiği belirlenerek yapılan incelemede;

Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına, CMK’nın 324/1, 327/2 ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5. maddeleri uyarınca vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı ve sanık … müdafiinin temyiz iddiaları yerinde görüldüğünden, hükmün bu nedenle BOZULMASINA, 5320 sayılı Kanunun 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca bu aykırılık, yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bulunduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktasının; tebliğnameye uygun olarak, hüküm fıkrasına “beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık yararına, CMK’nın 324/1, 327/2 ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/5. maddeleri uyarınca, 1500 TL vekalet ücretinin Hazineden alınarak sanığa verilmesine” ibaresinin eklenmesi biçiminde DÜZELTİLMESİNE, hükmün bu bağlamda ONANMASINA,

2-Sanık …‘ın katılana karşı tehdit eyleminden verilen mahkumiyet kararının temyizine gelince;

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma

işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 10/07/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2985 Karar : 2017/9046 Tarih : 6.07.2017

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 22.02.2017 tarihli yazı ile Dairemizin 18/01/2016 gün, 2015/11749 Esas ve 2016/3687 sayılı kararına ilişkin karar düzeltme talep edilmiş olmakla,

Sanıklar … ve … hakkında hırsızlık, mala zarar verme ve konut dokunulmazlığının ihlali, diğer sanık … hakkında da hırsızlık malını bilerek satın alma suçundan kamu davası açıldığı, Konya 2. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonucunda, 30/09/2011 tarih, 2010/ /886 Esas ve 2011/481 Karar sayılı karar ile sanıklar … ve … hakkında hırsızlık, mala zarar verme ve konut dokunulmazlığını ihlali suçlarından ayrı ayrı mahkumiyet kararı verildiği, kararın sanıklar … ve … tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairemizce yapılan temyiz incelemesi sonunda; 18/01/2016 gün,2015/11749 Esas ve 2016/3687 Karar sayılı ilam ile;

I-Sanık … hakkında verilen hükümlerin temyiz incelenmesinde;

Sanık hakkında kurulan hükümlerde, birden fazla ilam tekerrüre esas teşkil etmek üzere gösterilmişse de; bu ilamlar içinde en ağır cezayı içeren Konya 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 21.04.2008 gün, 2006/532 Esas ve 2008/348 Karar sayılı ilamının tekerrüre esas teşkil ettiğinin infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı görülmüştür.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, TCK’nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

2-Sanıktan tahsiline karar verilen 15,00 TL (toplam 30,00 TL yargılama giderinin kişi başına 15,00 TL olarak eşit şekilde sanıklardan tahsiline karar verilmiştir.) yargılama giderinin, 5271 sayılı CMK’nın 324/4. maddesine 6352 sayılı Kanun’un 100. maddesiyle eklenen değişiklik doğrultusunda terkin edilecek miktar olan 20,00 TL’nin altında kaldığının anlaşılması karşısında, hazineye yükletilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘ın temyiz nedeni bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, TCK’nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk nedeniyle; “TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin olan tüm kısımların” ve sanık …‘le ilgili yargılama giderine ilişkin bölümün hükümlerden çıkartılması ile yerine “TCK’nın 53. maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı da gözetilmek suretiyle uygulanmasına” ibaresi ve “Sanık … hakkında yargılama gideri olarak hesaplanan 15,00 TL’nin, 5271 sayılı CMK’nın 324/4. maddesine 6352 sayılı Kanun’un 100. maddesiyle eklenen değişiklik doğrultusunda hazineye yükletilmesine” tümcelerinin eklenmesi suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

II- Sanık … hakkında verilen hükümlerin temyiz incelenmesinde;

1-Sanığın, üzerine atılı suçları diğer sanık …‘le birlikte işlediğine dair, sanık …‘in atfı cürüm mahiyetinde kalan beyanlarından başka kesin nitelikte ve şüpheden uzak deliller bulunmadığından, sanığın üzerine atılı suçlardan CMK’nın 223/2-e. maddesi uyarınca ayrı ayrı beraati yerine, yazılı şekilde ve gerekçe ile sanığın mahkumiyetine karar verilmesi,

Kabule göre de;

2-T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, TCK’nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘nın temyiz nedeni bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, kararı verildiği ancak mahkemesince sanık … ile birlikte olaya iştiraki kabul edilerek mahkumiyetine karar verilen diğer sanık … hakkında, bozma ilamında belirtilen gerekçeler ile beraat kararı verilmesi gerektiği kabul edilmesine rağmen artık eyleminde tek başına kalan sanık … hakkında da TCK’nın 116. maddesine bağlı olarak bir artırım maddesi olan TCK’nın 119/1-c maddesinin uygulanmaması gerektiğinin gözetilmeyerek sanık … hakkında düzelterek onama kararı verildiği anlaşılmıştır.

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Dairemizin 18/01/2016 gün, 2015/11749 Esas ve 2016/3687 sayılı kararının sanık … açısından ortadan kaldırılarak, sanık … hakkında verilen konut dokunulmazlığını ihlal suçuna ilişkin hükmün TCK’nın 119/1-c maddesi gereğince artırılmasına ilişkin 2. Paragrafının hükümden çıkarılarak, aynı bend ancak TCK’nın 62. maddesinin uygulanmasına ilişkin “Sanığın duruşmadaki saygılı tutum ve davranışı lehine takdiri hafifletici sebep kabul edilerek cezasından TCK’nın 62. maddesi uyarınca takdiren 1/6 oranında indirim yapılarak 3 YIL 4 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,” şeklindeki 3. Paragrafında geçen “3 YIL 4 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,” ibaresinin “1 YIL 8 AY HAPİS CEZASI İLE CEZALANDIRILMASINA,” şeklinde DÜZELTİLMEK SURETİYLE HÜKMÜN ONANMASINA karar verilmesi, yönündeki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE, karar verilerek yapılan incelemede;

A-Sanık … hakkında verilen hükümlerin temyiz incelenmesinde;

Sanık hakkında kurulan hükümlerde, birden fazla ilam tekerrüre esas teşkil etmek üzere gösterilmişse de; bu ilamlar içinde en ağır cezayı içeren Konya 3. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 21.04.2008 gün, 2006/532 Esas ve 2008/348 Karar sayılı ilamının tekerrüre esas teşkil ettiğinin infaz aşamasında gözetilmesi olanaklı görülmüştür.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçların sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-Sanığın konut dokunulmazlığını bozma suçunu tek başına gerçekleştirdiğinin kabulü ile hüküm kurulurken sanık hakkında 119/1-c maddesi uyarınca artırım yapılamayacağının gözetilmeyerek yazılı şekilde karar verilmesi,

2-T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, TCK’nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının, 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olması nedeniyle iptal kararı doğrultusunda TCK’nın 53. maddesindeki hak yoksunluklarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

3-Sanıktan tahsiline karar verilen 15,00 TL (toplam 30,00 TL yargılama giderinin kişi başına 15,00 TL olarak eşit şekilde sanıklardan tahsiline karar verilmiştir.) yargılama giderinin, 5271 sayılı CMK’nın 324/4. maddesine 6352 sayılı Kanun’un 100. maddesiyle eklenen değişiklik doğrultusunda terkin edilecek miktar olan 20,00 TL’nin altında kaldığının anlaşılması karşısında, hazineye yükletilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘ın temyiz nedeni bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedenleri yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, sanık hakkında konut dokunulmazlığını bozma suçundan kurulan hüküm fıkrasından “TCK’nın 119/1-c maddesi uyarınca cezanın 1 kat artırılarak 4 yıl hapis cezası ile cezalandırılması” cümlesinin çıkarılması ile sanığın neticeten 1 yıl 8 ay hapis cezasıyla cezalandırılması suretiyle, T.C. Anayasa Mahkemesi’nin, TCK’nın 53. maddesine ilişkin olan, 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının 24.11.2015 gün ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanmış olmasından kaynaklanan zorunluluk nedeniyle; “TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin olan tüm kısımların”vesanık …‘leilgiliyargılama giderine ilişkin bölümün hükümlerden çıkartılması ile yerine “TCK’nın 53. maddesinin Anayasa Mahkemesi’nin 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararı da gözetilmek suretiyle uygulanmasına” ibaresi ve “Sanık … hakkında yargılama gideri olarak hesaplanan 15,00 TL’nin, 5271 sayılı CMK’nın 324/4. maddesine 6352 sayılı Kanun’un 100. maddesiyle eklenen değişiklik doğrultusunda hazineye yükletilmesine” cümlelerinin eklenmesi suretiyle, eleştiri dışında diğer yönleri usul ve yasaya uygun olan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 06.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/8525 Karar : 2017/5981 Tarih : 6.07.2017

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Trafik güvenliğini tehlikeye sokma suçundan sanığın mahkûmiyetine ilişkin hüküm, sanık müdafii tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

05/07/2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6352 sayılı Kanunun 100. maddesiyle CMK’nın 324/4. maddesinde eklenen “Devlete ait yargılama giderlerinin 21/07/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilir.” şeklindeki cümle ile yargılama giderlerinin tahsili bakımından 6183 sayılı Kanunun 106. maddesine atıfta bulunulduğu, anılan maddede “Yapılacak takip sonunda tahsili imkansız veya tahsili için yapılacak giderlerin alacaktan fazla bulunduğu anlaşılan ve 213 sayılı Kanun kapsamına giren amme alacaklarında 10 Türk Lirasına (10 Türk Lirası dahil), diğer amme alacaklarında 20 Türk Lirasına (20 Türk Lirası dahil) kadar amme alacakları, amme idarelerinde terkin yetkisini haiz olanlar tarafından tahsil zamanaşımı süresi beklenilmeksizin terkin olunabilir. Bakanlar Kurulu, bu tutarları topluca veya ayrı ayrı on katına kadar artırmaya yetkilidir” düzenlemesine yer verildiği, incelemeye konu dosyada, hüküm tarihi itibariyle yargılama giderlerini 10.00 TL olarak hesaplamış ise de, hükmün kesinleşmesine kadar yapılan harcamaların tamamının yargılama giderleri kapsamında olması, dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi için yapılan giderin henüz hesaplanmamış olması ve bu giderin hesaplanmasından sonra ortaya çıkan bakiyenin, 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde hazine üzerinde bırakılabilmesi, bu hususun infaz aşamasında değerlendirilmesinin mümkün olması nedeniyle, yargılama giderinin sanığa yükletilmesi düzelterek onama konusu yapılmamış olup, tebliğnamede bu yönden düzelterek onama öneren görüşe iştirak edilmemiştir.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, sanık müdafinin, sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda ve gerekçeli kararın hüküm kısmında, sanığa hükmolunan kısa süreli hapis cezasının adli para cezasına çevrilmesine karar verilirken, sanık hakkında belirlenen tam gün sayısının gösterilmemesi sırasında uygulanan kanun maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6 aykırı davranılması,

Kanuna aykırı olup, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA; ancak, yeniden yargılamayı gerektirmeyen bu husus aynı Kanunun 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasının 3. bendine “50/1-a” ibaresinden sonra gelmek üzere “ve 52/3” ibaresinin yazılması suratiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 06/07/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/39818 Karar : 2017/18536 Tarih : 4.07.2017

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, sanık … müdafiinin temyiz isteğinin vekalet ücretine yönelik olduğu belirlenerek dosya görüşüldü:

I-Sanık … hakkında hakaret suçundan verilen kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle hükmün temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca sanık …‘ın tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,

II-Sanık … hakkındaki hakaret ve tehdit suçlarından kurulan beraat hükümlerine yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:

Eylemlere ve yükletilen suçlara yönelik katılan …‘ın temyiz iddiaları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Beraat eden ve kendisini vekil ile temsil ettiren sanık … yararına, CMK’nın 324/1, 327/2 ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin 13/5. maddeleri uyarınca maktu vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı; sanık … müdafiinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde görüldüğünden, 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca hükümlerin BOZULMASINA, ancak bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktası tebliğnameye uygun olarak, hüküm fıkrasının yargılama giderlerine ilişkin kısmına, karar tarihinden yürürlükte olan 2013 yılı Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/5 madde ve fıkrası uyarınca 660 TL maktu vekalet ücretinin Hazineden alınarak sanık …‘a verilmesine” biçiminde DÜZELTİLMESİNE, hükümlerin bu bağlamda ONANMASINA,

III-Sanık … hakkındaki tehdit suçundan kurulan hükme yönelik temyize gelince;

02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘ın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 04/07/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/31262 Karar : 2017/6851 Tarih : 31.05.2017

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

1-Sanıklar …, … ve …‘a yükletilen fuhuş eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Sanıklar hakkında hak yoksunluklarına hükmedilmemiş ise de, mahkumiyetin kanuni sonucu olarak TCK’nın 53. maddesinin 1 ilâ 3. fıkralarında öngörüldüğü biçimde infaz evresinde re’sen uygulanması mümkün görüldüğünden bozmayı gerektirmediği,

Anlaşıldığından, sanıklar …, … ve … müdafilerinin ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA,

2-Sanık … hakkında kurulan hükmün temyizine gelince; sanık müdafiinin temyizinin vekalet ücreti konusuyla sınırlı olduğu anlaşılmıştır.

Beraat eden sanık kendisini vekille temsil ettirmesine karşın, CMK’nın 324/1 ve Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/5. madde ve fıkraları uyarınca maktu vekalet ücretinin Hazineden alınarak sanığa verilmesine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı ve sanık … müdafiinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde ise de, bu aykırılık yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, temyiz edilen kararın açıklanan noktası tebliğnamaye uygun olarak,”Beraat eden sanık kendisini vekille temsil ettirdiğinden karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 2. Bölümüne göre 2.200 TL maktu vekalet ücretinin Hazineden alınarak sanığa verilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 31.05.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/3165 Karar : 2017/5179 Tarih : 31.05.2017

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak,

Açıklanması geri bırakılan hükmün açıklanmasına ilişkin yargılamada suça sürüklenen çocuk davadan usulüne uygun şekilde haberdar edilip savunması alınmadan, yargılamaya devamla karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

Kabule göre;

1-Suça sürüklenen çocuk hakkında hükmolunan 2 gün adli para cezasının 5237 sayılı TCK’nın 52/2. maddesi uyarınca en az yirmi ve en fazla yüz Türk Lirası arasında kişinin ekonomik durumu ve diğer şahsi halleri göz önünde bulundurularak takdir edilen miktar ile çarpılması suretiyle paraya çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

2-Kısa süreli hapis cezası adli para cezasına çevrilirken uygulama maddesi olan TCK’nın 50/1-a maddesinin gösterilmemesi suretiyle CMK’nın 232/6. maddesine muhalefet edilmesi,

3-5271 sayılı CMK’nın 324/4. maddesi uyarınca devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilmesi gerekirken 9,00 TL yargılama giderinin suça sürüklenen çocuktan alınarak hazineye gelir yazılmasına karar verilmesi,

Kanuna aykırı ve suça sürüklenen çocuk müdafiinin, temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak sair yönleri incelenmeyen HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 31/05/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/30404 Karar : 2017/6330 Tarih : 23.05.2017

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Temyiz isteklerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede,

Sanıklara yükletilen görevi yaptırmamak için direnme eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı;

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tipine uyduğu,

Suçun, birden fazla kişi ile birlikte işlendiği anlaşılmasına karşın, sanıkların cezasından, TCK’nın 265/3. maddesine göre artırım yapılması gerektiği gözetilmemiş ise de, aleyhe temyiz bulunmadığından bozma yapılamayacağı,

Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükümleri etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.

Ancak;

6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanunun 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutardan az olan yargılama giderinin, CMK’nın 324/4. maddesi uyarınca, Devlet Hazinesi’ne yüklenmesine karar verilmesi gerekirken, sanıklardan tahsiline karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş ve sanıklar … ile …‘in temyiz iddiaları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükümlerin BOZULMASINA, ancak; bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, 5320 sayılı Yasanın 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, tebliğnameye uygun olarak, hükümdeki yargılama giderine ilişkin kısımdan “sanıklardan tahsiline” ibaresinin çıkartılarak, yerine “CMK’nın 324/4. maddesi uyarınca Hazine üzerinde bırakılmasına” ibaresinin eklenmesi, biçiminde HÜKÜMLERİN DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 23/05/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2758 Karar : 2017/4321 Tarih : 8.05.2017

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Yerel mahkemece bozma üzerine verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Yükletilen suçun sanık tarafından işlendiğinin kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanun’da öngörülen suç tiplerine uyduğu,

Cezanın kanuni bağlamda uygulandığı,

Anlaşılmış ve ileri sürülen başkaca temyiz nedenleri yerinde görülmediği gibi hükümleri etkileyecek oranda hukuka aykırılığa da rastlanmamıştır.

Ancak,

5271 sayılı CMK’nın 324/4. maddesi uyarınca devlete ait yargılama giderlerinin 21/7/1953 tarihli ve 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutarlardan az olması halinde, bu giderin Devlet Hazinesine yüklenmesine karar verilmesi gerekirken 11,00 TL yargılama giderinin sanıktan alınarak hazineye gelir yazılmasına karar verilmesi,

Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin BOZULMASINA, bu aykırılık yeniden yargılama yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte olduğundan, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, hükümden yargılama giderlerine ilişkin bölümün çıkartılıp, yargılama giderleri ile ilgili bölüm yerine “Toplam 11 TL yargılama giderinin 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutardan (20 TL’den) daha az olması nedeniyle CMK’nın 324/4. maddesi gereğince Devlet Hazinesi üzerinde bırakılmasına,” ibaresi yazılmak suretiyle, başkaca yönleri kanuna uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 08.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/982 Karar : 2017/3399 Tarih : 17.04.2017

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Marka hakkına tecavüz suçundan sanık …’un, 556 sayılı Markaların Korunması Hakkında Kanun Hükmünde Kararname’nin 617A-1, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 62 ve 52/2. maddeleri gereğince 10 ay hapis ve 80,00 Türk Lirası adli para cezaları ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Hatay 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/07/2016 tarihli ve 2016/130 esas, 2016/425 sayılı kararına karşı yapılan itirazın reddine ilişkin Hatay 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 28/09/2016 tarihli ve 2016/1004 değişik iş sayılı kararı aleyhine, Adalet Bakanlığı’nın 21/12/2016 gün ve 14622 sayılı kanun yararına bozma istemini içeren yazısı ekindeki dava dosyası, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 06/01/2017 gün ve KYB. 2016-401757 sayılı ihbarnamesi ile dairemize gönderilmekle okundu.

Anılan ihbarnamede,

Benzer bir olaya ilişkin Yargıtay 4. Ceza Dairesinin 07/10/2016 tarihli ve 2016/5539 esas, 2016/13189 sayılı ilamında da belirtildiği üzere, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 324/1. madde ve fıkrasında yer alan “(1) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir.” şeklindeki hüküm ile yine anılan Kanun’un 325/1-2. madde ve fıkralarında yer alan “(1) Cezaya veya güvenlik tedbirine mahkum edilmesi halinde, bütün yargılama giderleri sanığa yüklenir.(2) (Değişik fıkra: 06/12/2006 - 5560 S.K.27.md) Hükmün açıklanmasının geri bırakılması ve cezanın ertelenmesi hallerinde de birinci fıkra hükmü uygulanır.” şeklindeki hükümler birlikte değerlendirildiğinde, katılanın kendisini vekil ile temsil ettirdiği ve sanık hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiğinin anlaşılması karşısında, katılan lehine sanık aleyhine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinden anılan karara yönelik itirazın kabulü yerine, yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediği, gerekçesiyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca anılan kararın kanun yararına bozulması isteminde bulunulmuş ise de;

Dosya incelendiğinde, katılanlar vekili hakkında 2600 TL maktu vekalet ücretine hükmedildiği, ancak katılan vekilinin, kanun yararına bozma talepli dilekçesinde; “müvekkillerinin iki ayrı tüzel kişiliği bulunduğu, iki ayrı katılan olarak değerlendirilmesi gerektiği, bu nedenle tek vekalet ücretine hükmedilmesinin hukuka aykırı olduğu” gerekçesine dayandığı, bu nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin bu talebe yönelik olduğu değerlendirilerek, gereği görüşülüp düşünüldü:

Olağanüstü kanun yolu olan ve öğretide “olağanüstü temyiz” olarak adlandırılan kanun yararına bozmanın amacı hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen kararların Yargıtay’ca incelenmesini, buna bağlı olarak da kanunların uygulanmasında ülke sathında birliğe ulaşmak, hakim veya mahkemelerce verilen cezaya ilişkin karar veya hükümlerdeki hukuka aykırılıkları toplum ve birey açısından hukuk yararına gidermektir.

Olağanüstü bir kanun yolu olan kanun yararına bozma müessesesinin konusunu oluşturabilecek kanuna aykırılık halleri, olağan kanun yolu olan temyiz nedenlerine göre dar ve kısıtlı tutulduğunda kesin hükmün otoritesi korunmuş olur.

26.10.1932 gün ve 29/12 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararı ve bu karar esas alınmak suretiyle verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu ve Özel Dairelerin süreklilik arz eden kararlarında belirtildiği üzere, kabul edip etmemenin hakim veya mahkemenin takdirine bağlı olduğu istekler hakkında verilen kararlar ile kanıtların değerlendirilmesine ve şahsi hakka ilişkin kararlar kanun yararına bozma konusu olamaz.

Bu açıklamalara ve yerleşik yargısal kararlara göre (Yargıtay 1. CD’nin 05/11/2008 tarih ve 2008/9091-7078 E.K; 3. CD’nin 14/11/2007 tarih ve 2007/12330-8319 E.K; 11. CD’nin 27/02/2013 tarih ve 2012/28035 E., 2013/3196 K. ve 12. CD’nin 27/12/2012 tarih ve 2012/21561-28771 E.K sayılı kararları) vekalet ücretinin şahsi hakka ilişkin olması nedeniyle bu hususta kanun yararına bozma talebinde bulunulamayacağından, yerinde görülmeyen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 17.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/23758 Karar : 2017/3825 Tarih : 5.04.2017

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Organize suçların toplum için yarattığı yıkıcı tehlike ve gelişen teknolojik gelişmeler karşısında örgütlü olarak işlenen terör ve çıkar amaçlı suçlarla mücadele için ceza muhakemesinde yeni koruma tedbirlerine başvurulması zorunluluğu son 50 yılda zorunluluk haline gelmiş bu kapsamda yer alan koruma tedbirlerinden biri olan gizli soruşturmacı tedbiri pozitif hukukumuza ilk kez 4422 sayılı Çıkar Amaçlı Suç Örgütleriyle Mücadele Kanunu ile girmiştir. Daha sonra yürürlüğe giren CMK ile bu koruma tedbiri 139. maddede yeniden düzenlenmiştir.

CMK’nın 139. maddesi uyarınca gizli soruşturmacı tedbirine ancak CMK’nın 139. maddesinde sayılan katalog içerisinde yer alan suçları işleyen örgüt ve örgüt mensubu suçlu aleyhine başvurulabilir. Örgüt faaliyeti kapsamında işlenmeyen suçlar yönünden gizli soruşturmacı görevlendirilemez.

Ancak parada sahtecilik, uyuşturucu madde ticareti ile fuhuş gibi suçlarda faile ulaşmak ve delil elde etmek amacıyla kolluk görevlisinin kimliğini gizleyerek delil toplanmasının hukuka uygun olup olmadığı ile bunun hangi hallerde hukuka uygun sayılacağının tespiti gerekir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu 12.05.2015 tarih, 2014/10-454 esas, 2015/156 sayılı kararında CMK’nın 139. maddesi dışındaki suçlar yönünden de kolluk görevlilerinin CMK’nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet Savcısının emri doğrultusunda ve genel yetkileri ile görevleri kapsamında, suç ve failini belirlemek ve suçla ilgili delilleri toplamak amacıyla alıcı rolüne girerek suça azmettirmeden ve teşvik etmeden şüpheliden uyuşturucu madde satın almasını mümkün görmüştür. Aynı kararda bu durumda görev yapan görevlinin gizli soruşturmacı değil “gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisi” olduğunu, gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisinin suça teşvik etmeden veya azmettirmeden elde ettiği delillerin hukuka uygun olacağına hükmetmiştir.

AİHM verdiği kararlarda, gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisi yöntemine başvuru halinde, yapılan başvuruları AİHM’nin 6. maddesi kapsamında ele almaktadır. Aşağıda AİHM kararlarında kabul edilen ilkelere yer verilecektir.

Öğretide “gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisinin “CMK’nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca görevlendirilmesi yeterli görülürken, V. Özer ÖZBEK uygulamada sıkça başvurulan ve muhakemede tanık olarak dinlenebilen gizli soruşturma yapan polis tedbirinin kapsam ve sınırlarının belirsizliği bakımından bunun hukuk devleti bakımından ciddi sorunlar yarattığı düşüncesindedir. (Prof. Dr. Veli Özer ÖZBEK) (CHKD. Cilt 2. sayı 1-2-2014 s. 142.)

Dairemizce YCGK kararları, AİHM kararları ve CMK’daki düzenleme bir arada değerlendirildiğinde CMK’nın 139. maddesi dışında kalan suçlar yönünden adli kolluk görevlisinin kimliğini gizlemesi halinde rolü “gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisi” olarak kabul edilmektedir. Bu kişinin elde ettiği delillerin hukuka uygun kabul edilebilmesi için aşağıda belirtilen koşulların varlığı aranmaktadır.

1- Gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisi hiç bir zaman kışkırtıcı ajan gibi hareket edemez. Önceden failde bulunmayan suç işleme kastı yaratılarak, fail suç işlemeye azmettirilmemelidir.

Her ne kadar organize suçlardaki artış uygun önlemler alınmasını gerektirse de adil yargılamadan vazgeçilmemeli bu nedenle amaca ulaşmak uğruna adil yargılama hakkı feda edilerek polisin kışkırtması sonucu elde edilen delil meşru kabul edilmemelidir. (Teixeria de Cortro Peri (36)/ Portekiz davası Başvuru No:44/1997/828/1034)

Gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisi soruşturma sırasında pasif bir davranışta bulunmanın ötesine geçmemeli, suçun işlenmesine teşvik eder bir tarzda etki uygulamamalıdır.(Costro/Portekiz per. 38)

Somut olayda polis memurlarının faili suça kışkırtması ve mücadelesi olmadan suçun işlendiğine ilişkin delil elde edilemiyorsa, polis memurunun kışkırtıcı ajan rolüne geçtiğinin ve adil yargılama hakkının ihlal edildiğinin kabulü gerekir. (Aynı yönde Costro-Portekiz per.39)

Mahkemelerce sadece gizli görevlinin tutanaklarına dayanarak değerlendirme yapılmamalıdır, tutanaklar başka sonuca götürecek unsurlarla teyit edilmelidir. (a Contrario, Burak-Hun-Türkiye davası) (Hun-Türkiye davası başvuru no:17570/04)

Sanık suç işleme potansiyeline sahip bir kişi olsa bile somut olayda görevlinin müdahalesinden önce failin suç işleme hazırlığında olduğunun başka delillerle desteklenmesi gerekir. Yani failin müdahale olmadan suçu işleyeceğinin başka delillerle kanıtlanması gerekir. (Hun-Türkiye davası)

2- CMK’nın 160 ve devamı maddeleri uyarınca Cumhuriyet Savcısı tarafından yapılan bir görevlendirmenin bulunması gerekir.

CMK’nın 160 ve 161. maddeleri uyarınca Cumhuriyet Savcısının gizli soruşturma yapan adli kolluk görevlisi görevini, yazılı veya acele hallerde sözlü olarak vermesi gerekir. Cumhuriyet Savcısının yazılı veya sözlü emri olmadan yine CMK’nın 161/2. maddesi uyarınca adli kolluk görevlisinin Cumhuriyet Savcısına bilgi vermeden kimliğini gizleyerek adli işlem yapması hukuka aykırı olup elde ettiği delil de hukuka aykırı olduğundan, bu şekilde elde edilen CMK’nın 216/3. maddesi gereği hükme esas alınamaz. Kimliğin gizlenerek adli işlem ifası olağan bir işlem olmayıp ikincil bir tedbirdir. Bu tedbirin gerekliliği ve orantılılığının mutlaka Cumhuriyet Savcısı tarafından denetlenmesi gerekir.

AİHM Hun-Türkiye davasında bu konuya şöyle temas etmiştir. “AİHS sınırları belirlendiğinde ve güvence altına alındığında gizli ajanla müdahaleye tölerans gösterebilir.”

AİHM İsviçre-Lüdi kararında İsviçre makamlarının Alman polisi tarafından haberdar edilmesi, olayın soruşturma hakiminin bilgisi dahilinde yürütülmesi nedeniyle 6. maddenin ihlal edilmediğine karar vermiştir. (Lüdi-İsviçre kararı başvuru No:12433/86)

3- Kolluk görevlisinin tutanağı delil olarak kabul edildiğinde diğer delillerle birlikte tutanağa da dayanılıyorsa mutlaka tutanak düzenleyiciler dinlenilmeli, sanığa, tutanak ve düzenleyicilerinin anlatımlarına karşı savunma yapma imkanı sağlanmalıdır.

AİHM Calabro-İtalya kararında “Gizli ajanın ifadeleri, başvuranın mahkumiyetinde belirleyici faktör olmamıştır. Buna ek olarak başvurana yargılama aşamasında, soruşturmada görev alan polis memurlarını sorgulama, polis operasyonunun niteliği ve kullanılan usulleri netleştirme fırsatı vermiştir. Bu nedenle adil yargılama hakkı ihlal edilmemiştir” sonucuna ulaşmıştır.(Başvuru No:58895/0011 Mart 2002)

Ayrıca bir suç işlendiğini öğrenen kolluk görevlilerinin, gecikmeksizin durumu Cumhuriyet Savcısına bildirerek şüphelilerin yakalanması ve suç delillerinin elde edilmesini temin amacıyla CMK’nın 116 ve devamı maddeleri uyarınca usulüne uygun arama kararı alarak işlem yapması gerektiği, CMK’nın 119. maddesi uyarınca konutta yapılacak aramanın ancak hakim kararı veya gecikmesinde sakınca bulunan hallerde Cumhuriyet savcısının yazılı emri ile yapılabileceği, CMK’nın 123. maddesi uyarınca, ispat aracı olarak yararlı görülen ya da eşya veya kazanç müsaderesinin konusunu oluşturan malvarlığı değerlerinin, muhafaza altına alınabileceği, yanında bulunduran kişinin rızasıyla teslim etmediği bu tür eşyaya ise elkonulabileceği, CMK’nın 127. maddesinde ise, hâkim kararı üzerine veya gecikmesinde sakınca bulunan hâllerde Cumhuriyet savcısının, Cumhuriyet savcısına ulaşılamadığı hallerde ise kolluk amirinin yazılı emri ile kolluk görevlilerinin, elkoyma işlemini gerçekleştirebileceği, hâkim kararı olmaksızın yapılan elkoyma işleminin, yirmidört saat içinde görevli hâkimin onayına sunulması gerektiği, hâkimin, kararını elkoymadan itibaren kırksekiz saat içinde açıklaması; aksi hâlde elkoymanın kendiliğinden kalkacağı düzenlenmiştir.

Somut olayda, yukarıda sözü edilen yasal düzenlemelere aykırı şekilde sanığın fuhuş yaptırdığının ihbar edilmesi üzerine, Cumhuriyet savcısının CMK’nın 160 vd. maddelerine göre yaptığı yazılı veya sözlü bir görevlendirmesi bulunmaksızın, Ahlak Kumar Büro Amirliğinin düzenlediği operasyon kapsamında kolluk görevlisinin, sanığı cep telefonundan arayarak müşteri kılığında pazarlık yaptığı, kararlaştırılan yerde sadece sanığın hazır olduğu, kolluk görevlilerini tanıması sebebiyle masadan kalkmak istemesi üzerine sanığın yakalandığı, Cumhuriyet savcısının talimatı üzerine sanık hakkında işlem yapılarak evrakının gönderildiği belirtilmiştir.

Belirtilen ilkelere uygun bir gizli soruşturma için adli kolluk görevlendirmesi yapılmadan, adli kolluk görevlilerinin sanığı arayıp fuhuş pazarlığı yaparak sanığı teşvik etmeleri, Cumhuriyet savcısının yaptığı yazılı veya sözlü bir görevlendirme bulunmaksızın yapılan işlemler sonucunda mahkumiyet kararına dayanak olan delillerden yakalama tutanağının elde edildiği, bu delilin hukuka uygun kabul edilemeyeceği, dosyada tutanak dışında sanığın üzerine atılı fuhuş suçunu işlediğine ilişkin, hukuka uygun yöntemlerle elde edilmiş delil bulunmadığının anlaşılması karşısında, sanığın beraati yerine mahkumiyetine karar verilmesi,

2-Kabule göre de;

a) TCK.nun 227/2. Maddesine göre kurulan hükümde, hapis cezası yanında adli para cezası da hükmedilmesi gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle eksik ceza tayini,

b) Tekerrüre esas alınan Küçükçekmece 8. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2010/4 Esas–2010/456 Karar sayılı ilamının hükmün açıklanmasını geri bırakılmasına dair olması sebebiyle TCK’nın 58/5. maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,

c) Sanık hakkında hükmolunan hapis cezasına mahkumiyetin yasal sonucu olarak 5237 sayılı TCK.nın 53.maddesinin uygulanmaması,

d) CMK.nın 324 ve 325. maddelerine aykırı olarak sebebiyet verdiği yargılama giderlerinin mahkûm olan sanığa yükletilmemesi,

Kanuna aykırı ve sanık … müdafinin temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye kısmen uygun olarak, HÜKMÜN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 05/04/2017 tarihinde oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/6266 Karar : 2017/1652 Tarih : 13.03.2017

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

1 - Sanığa Denetimli Serbestlik Müdürlüğü tarafından tebliğe çıkarılan çağrı kağıdının 10.06.2013 tarihinde tebliğ edildiği, kendisine başvurması için tanınan 10 günlük süre dolmadan 19.06.2013 tarihinde cezaevine girdiğinin anlaşılması karşısında sanık hakkındaki tedavi ve denetimli serbestlik tedbirinin infazına devam karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde yargılamaya devam edilip mahkumiyetine karar verilmesi,

2 - 6352 sayılı yasa ile eklenen 5271 sayılı CMK’nun 324/4. maddesi uyarınca 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 106. maddesindesi uyarınca 9,60 TL’den ibaret yargılama giderinin terkin edilmesi gereken tutardan az olması nedeni ile Devlet hazinesine yükletileceğinin gözetilmemesi,

3 - Kabule göre de;

Sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;

a) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”,

b) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle, CMK’nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine” karar verilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazı bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün BOZULMASINA, 13.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/872 Karar : 2017/2459 Tarih : 7.03.2017

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvuruların süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteklerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:

CMK’nın 324/1. maddesine göre, avukatlık ücreti yargılama giderlerinden olup, aynı Kanunun 327/2. maddesinde yer alan “beraat eden kişinin önceden ödemek zorunda kaldığı giderler devlet hazinesince üstenilir” hükmü de dikkate alındığında, beraat eden ve kendisini müdafii ile temsil ettiren sanık yararına, Avukatlık Asgari Ücreti Tarifesi’nin 13/5. maddesi uyarınca, Hazine aleyhine vekalet ücretine hükmedilmemesi,

Kanuna aykırı, katılan Akşehir Belediye Başkanlığı vekili ile sanık … müdafiinin temyiz iddiaları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, ancak; bu aykırılık, yeniden duruşma yapılmasına gerek olmaksızın düzeltilebilir nitelikte bir yanılgı olduğundan, 5320 sayılı Yasanın 8/1. madde ve fıkrası aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesi uyarınca, tebliğnameye uygun olarak, hüküm fıkrasına, “beraat eden ve kendisini müdafii ile temsil ettiren sanık yararına, CMK’nın 324/1, 327/2 ve karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi’nin 13/5. maddeleri uyarınca, 1200 TL vekalet ücretinin Hazine’den alınarak, sanık …‘ya verilmesine” ibaresinin eklenmesi biçiminde HÜKMÜN DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 07.03.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2015/467 Karar: 2018/132 Tarih: 23.01.2018

  • CMK 324. Madde

  • Yargılama Giderleri

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin bazı bölümlerinin iptaline ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin 24/11/2015 tarihinde yürürlüğe giren 08/10/2015 gün ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı da nazara alınarak bu maddede öngörülen hak yoksunluklarının uygulanmasının ve hüküm tarihine kadar yapılan yargılama gideri toplamı, 5271 sayılı CMK’nın 324/4 maddesinde atıfta bulunulan 6183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’un 106. maddesindeki terkin edilmesi gereken tutar olan 20 TL’den az olduğu halde yargılama giderinin sanıklardan tahsiline karar verilmiş ise de, hüküm kesinleşinceye kadar yapılacak yargılama giderlerinin de toplam yargılama gideri kapsamında olması nedeniyle hükmün kesinleştiği tarihte sanıklardan tahsili gereken yargılama giderinin yukarıda açıklanan terkin edilmesi gereken miktardan az olması halinde Devlet Hazinesi üzerinde bırakılmasının infaz aşamasında değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.

Yapılan duruşmaya, toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükümlerin istem gibi ONANMASINA, 23/01/2018 gününde oy birliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS