0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Hükmün Bozulmasının Diğer Sanıklara Etkisi

CMK Madde 306

(1) Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.



CMK Madde 306 Gerekçesi

Mahkemece verilen hüküm, temyiz etmeyen sanık yönünden kesinleşir ve infaz edilebilir hâle gelir. Kural bu olmakla beraber aynı mahkemece aynı hükümle cezalandırılan sanıklar hakkında birbiriyle çelişen sonuçların doğmasının önlenmesi, adalet düşüncesiyle ve bazı koşullarda Yargıtayın bozma kararından temyiz etmeyen sanıkların da yararlandırılması uygun görülmüştür.

Bunun için;

  1. Aynı mahkemece aynı kararla birden çok sanığın hükümlendirilmesi,

  2. Sanıkların fiilinde 8 inci maddede tanımlanan nitelikte bağlantı bulunması,

  3. Hükmün Cumhuriyet savcısı, katılan veya sanıklardan bir veya birkaçınca ve sanıkların tümünü kapsamayacak şekilde temyiz edilmiş olması,

  4. Hükmün cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılık nedeniyle sanık yararına bozulması,

  5. Bu bozmanın hükmü temyiz etmeyen veya kendileriyle ilgili temyiz bulunmayan sanıklara da uygulanma olanağına sahip olması gerekecektir.

Suç unsurlarının oluşmaması, fiilin suç olmaması, cezanın azaltılması veya ortadan kaldırılmasını gerektiren nedenler de cezanın belirlenmesinde hukuka aykırılıktır.

Temyiz etmeyen deyimine; temyiz yoluna hiç başvurmayan, süresinden sonra başvuran, temyiz istemi reddolunanlar dahildir.

Yargıtay, bozma kararında, temyiz etmeyen sanıklardan hangilerinin yararlanacağını gösterir; ancak gösterilmemiş olması yararlanmayı önlemez. Mahkeme kanun gereği olarak bu durumu gözetmek zorundadır.

Bu bozmayla temyiz yoluna başvurmayan sanıklar hakkında kesinleşen hüküm de ortadan kalkar, aynı sanıklarla ilgili olarak yeniden hüküm kurmak gerekir.


CMK 306 (Hükmün Bozulmasının Diğer Sanıklara Etkisi/Bozmanın Sirayeti) Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2020/39 E. , 2020/272 K.

  • CMK 306
  • Lehine bozmanın sirayeti ilkesi uygulanarak hüküm tesis edilen sanık, yeniden tesis edilen hükmü temyiz edemez.

Sirayet kurumunun, koşulları oluştuğu takdirde, hükmü temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmalarının sağlanması suretiyle, bu kişilerin temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini giderme amacını taşıması ve bozmanın sirayetinde, yerel mahkeme hükmünün temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmayıp sanığın sadece bozma kararının sonucundan yararlandırılması karşısında, hukuki kesinlik ilkesi ve sanığın kendisinin dahi sirayet nedeniyle hakkında yeniden kurulan hükmü temyiz etme hak ve yetkisinin bulunmadığı hususu dikkate alınarak, kamu davasının asli bir süjesi olup adil yargılanma ilkesi çerçevesinde etkin bir şekilde inceleme dışı sanık … hakkında kurulan hükümlere yönelik temyiz kanun yoluna başvurma hakkı olduğunda bir tereddüt bulunmayan katılanın, ilk hükümlere ilişkin temyiz istemi süre yönünden reddedilmek suretiyle hakkında verilen mahkûmiyet hükümleri kesinleşen ancak inceleme dışı sanık hakkındaki lehe bozmanın sonucundan yararlanan sanık … bakımından hırsızlık ve kamu malına zarar verme suçlarından kurulan temyiz edilemez nitelikteki ikinci mahkûmiyet hükümlerini temyiz etme hakkı bulunmadığının kabulü gerekmektedir.


Yargıtay Ceza Genel Kurulu
2017/464 E. , 2021/123 K.

  • CMK m.306

  • Bozmanın sirayeti nedir?

Çok sanıklı dosyalarda, sanıkların her biri birbirlerinden bağımsız olarak kanun yoluna başvurma hakkına sahiptir. Kural olarak sanıklardan birinin verilen karara karşı yaptığı kanun yolu başvurusu, diğer sanıklar hakkında verilen hükümleri kapsamaz. Kanun yoluna başvurulmayan diğer sanıklar hakkında verilen hüküm, kanun yoluna başvurma için öngörülen sürenin sonunda kesinleşir. Bu durum, “davasız yargılama olmaz” ilkesinin bir sonucudur.

Ancak temyiz kanun yolu bakımından, gerek 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu’nda gerekse 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nda, ilgili hükümlerdeki koşullar oluştuğu takdirde, temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmaları kabul edilmiştir. Buna; bozma kararının “sirayeti”, “genişleme etkisi” ya da “teşmili (yayılma) etkisi” denilmektedir.

Karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın “Hükmün bozulmasının diğer maznunlara sirayeti” başlıklı 325. maddesi; “Hüküm, cezanın tatbikatında kanuna muhalefet edilmesinden dolayı maznun lehine olarak bozulmuşsa ve bozulan cihetlerin temyiz talebinde bulunamamış olan diğer maznunlara da tatbiki kabil olursa bu maznunlar dahi temyiz talebinde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından istifade ederler.” şeklinde benzer düzenlemeyi içeren 5271 sayılı CMK’nın “Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı 306. maddesi ise “Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.” biçiminde düzenlenmiş olup hükmü temyiz etmeyenlerin veya temyiz istemi reddedilenlerin, temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini gidermek amacı ile yasaya konmuştur. Bu suretle temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz etmeyenlerin de istifadesi sağlanmış olacaktır. Bozmanın sirayetinde yerel mahkeme hükmü, temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmamakta, anılan maddeler uyarınca sanık, bozma kararının sonucundan yararlandırılmaktadır.

Hükmü temyiz etmeyen ya da temyiz istemi reddedilen sanık, bozma kararının sonucundan yararlanacağı için, öncelikle bozmaya uyulması ve cezanın uygulanmasında temyiz eden sanık lehine yeni bir karar verilmesi zorunludur. Lehe bozma bu takdirde, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilecektir. Bunun sonucu olarak önceki kararda direnilmesi hâlinde, sirayetten söz edilemeyecektir. Aksi takdirde temyiz davası açan sanık için kabul edilmeyen bir bozma nedeninin, kanun yoluna başvurmayan sanık lehine kabulü gibi bir sonuca ulaşılacaktır. Bu sonuç ise temyiz edenin aleyhine, temyiz etmeyenin lehine olup çelişkili bir uygulamaya neden olacağından sirayet müessesesinin amacına aykırıdır. Diğer taraftan temyiz incelemesi sırasında, bozma nedeninin hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilmesine işaret edilmesi de zorunlu olmayıp lehe bir bozma sebebinin bulunması durumunda mahkemelerce bu hususunun kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış 12.07.1948 tarihli ve 163-121 sayılı, 07.12.1987 tarihli ve 322-588 sayılı, 31.01.2017 tarihli ve 982-29 sayılı, 09.06.2020 tarihli ve 39-272 sayılı ve Özel Dairelerin yerleşmiş kararları ile önceki hükmü temyiz etmeyen veya temyiz istemi reddedilen, ancak lehe bozmadan 1412 sayılı CMUK’nın 325. maddesi uyarınca faydalanan sanığın, bozmadan sonra yeniden kurulan hükmü temyize yetkisi bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Öğretide de; “Temyiz etmişcesine faydalanma kabul edilmesi, bu kimselerin bozmadan sonra verilecek son kararları da temyiz edebilmelerinin kabul olunması demek değildir” (Nurullah Kunter-Feridun Yenisey-Ayşe Nuhoğlu, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onsekizinci Bası, s. 1771) denilmek suretiyle uygulamadaki bu görüş benimsenmiştir.


Ceza Genel Kurulu 2021/88 E. , 2022/374 K.

  • CMK 306
  • Direnme kararı verilmesi halinde bozmanın sirayeti ilkesi diğer sanıklar açısından uygulanamaz.

5271 sayılı CMK’nın “Hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı 306. maddesi ise “Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.” biçiminde düzenlenmiş olup hükmü temyiz etmeyenlerin veya temyiz istemi reddedilenlerin, temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini gidermek amacı ile yasaya konmuştur. Bu suretle temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz etmeyenlerin de istifadesi sağlanmış olacaktır. Bozmanın sirayetinde yerel mahkeme hükmü, temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmamakta, anılan maddeler uyarınca sanık, bozma kararının sonucundan yararlandırılmaktadır.

Hükmü temyiz etmeyen ya da temyiz istemi reddedilen sanık, bozma kararının sonucundan yararlanacağı için, öncelikle bozmaya uyulması ve cezanın uygulanmasında temyiz eden sanık lehine yeni bir karar verilmesi zorunludur. Lehe bozma bu takdirde, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilecektir. Bunun sonucu olarak önceki kararda direnilmesi hâlinde, sirayetten söz edilemeyecektir. Aksi takdirde temyiz davası açan sanık için kabul edilmeyen bir bozma nedeninin, kanun yoluna başvurmayan sanık lehine kabulü gibi bir sonuca ulaşılacaktır. Bu sonuç ise temyiz edenin aleyhine, temyiz etmeyenin lehine olup çelişkili bir uygulamaya neden olacağından sirayet müessesesinin amacına aykırıdır. Diğer taraftan temyiz incelemesi sırasında, bozma nedeninin hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilmesine işaret edilmesi de zorunlu olmayıp lehe bir bozma sebebinin bulunması durumunda mahkemelerce bu hususunun kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.


Ceza Genel Kurulu 2022/477 E. , 2023/224 K.

  • CMK 306
  • Hükmü temyiz etmeyip bozmanın sirayetinden yararlanarak hakkında lehe hüküm tesis edilen sanığın bu yeni hükmü temyiz hakkı yoktur.

Hükmü temyiz etmeyen ya da temyiz istemi reddedilen sanık, bozma kararının sonucundan yararlanacağı için, öncelikle bozmaya uyulması ve cezanın uygulanmasında temyiz eden sanık lehine yeni bir karar verilmesi zorunludur. Lehe bozma bu takdirde, hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilecektir. Bunun sonucu olarak önceki kararda direnilmesi hâlinde, sirayetten söz edilemeyecektir. Aksi takdirde temyiz davası açan sanık için kabul edilmeyen bir bozma nedeninin, kanun yoluna başvurmayan sanık lehine kabulü gibi bir sonuca ulaşılacaktır. Bu sonuç ise temyiz edenin aleyhine, temyiz etmeyenin lehine olup çelişkili bir uygulamaya neden olacağından sirayet müessesesinin amacına aykırıdır. Diğer taraftan temyiz incelemesi sırasında, bozma nedeninin hükmü temyiz etmeyen sanığa sirayet ettirilmesine işaret edilmesi de zorunlu olmayıp lehe bir bozma sebebinin bulunması durumunda mahkemelerce bu hususunun kendiliğinden dikkate alınması gerekmektedir.

Nitekim, Ceza Genel Kurulunun istikrar kazanmış 12.07.1948 tarihli ve 163-121 sayılı, 07.12.1987 tarihli ve 322-588 sayılı, 31.01.2017 tarihli ve 982-29 sayılı ve Özel Dairelerin yerleşmiş kararları ile önceki hükmü temyiz etmeyen veya temyiz istemi reddedilen, ancak lehe bozmadan 1412 sayılı CMUK’nın 325. maddesi uyarınca faydalanan sanığın, bozmadan sonra yeniden kurulan hükmü temyize yetkisi bulunmadığı sonucuna ulaşılmıştır. Öğretide de; “Temyiz etmişcesine faydalanma kabul edilmesi, bu kimselerin bozmadan sonra verilecek son kararları da temyiz edebilmelerinin kabul olunması demek değildir” (…, Muhakeme Hukuku Dalı Olarak Ceza Muhakemesi Hukuku, Onsekizinci Bası, s. 1771.) denilmek suretiyle uygulamadaki bu görüş benimsenmiştir.

Gelinen aşamada ifade etmek gerekir ki, kamu davasının her iki tarafı bakımından yasa yollarına başvurmak olmazsa olmaz bir hak ise de bunun kurallara ve sürelere tabi olması da gelişmiş toplum düzeni ve hukuk devletinin bir gereğidir. Burada sanık açısından savunma; katılan açısından ise iddia hakkının kısıtlanmasından değil ilgilinin hukukun işleyiş kuralına riayet etmemesinden bahsedilebilir. İlk hükmü temyiz etmeyen sanık bozmanın sirayeti yoluyla sanki hükmü temyiz etmişcesine kanun yoluna başvurma hakkından bir kez yararlandırılmıştır. Bu kapının ister sanık isterse katılan açısından tekrar açılması usul hukukunun denetlenebilirlik ve öngörülebilirlik; maddi ceza hukukunun ise hukuki kesinlik ilkeleri ile bağdaşmaz. Asıl bu durum sanıklara ilanihaye hak sağlayacağı için suçun mağdurlarının daha fazla mağdur olmasının yolu açılmış olur. O hâlde, somut olaydaki uyuşmazlığın isabetli bir çözüme kavuşturulabilmesi için, kararı temyiz etmesinde sanığın hukuki menfaatinin bulunup bulunmadığı değil, sirayet sonrası kurulan hükmün temyiz edilebilir nitelikte bir hüküm olup olmadığı bağlamında bir değerlendirme yapılması gerekmektedir.

B. Somut Olayda Uyuşmazlık Konusuna İlişkin Değerlendirme

İnceleme dışı sanıklar … ve …‘nın temyizi üzerine 04.09.2015 tarihli hükümlerin lehe bozulmasının ardından, Yerel Mahkemece sirayet nedeniyle kurulan 30.09.2021 tarihli hükümlerin bu kez sanıklar … ve … tarafından temyiz edildiği anlaşılan olayda;

Sirayet kurumunun, koşulları oluştuğu takdirde hükmü temyiz edenler lehine oluşacak durumdan, temyiz yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanıkların da yararlanmalarının sağlanması suretiyle, bu kişilerin temyiz edenlerden daha ağır bir ceza ile cezalandırılmaları adaletsizliğini giderme amacını taşıması ve bozmanın sirayetinde, yerel mahkeme hükmünün temyiz etmeyen sanık yönünden bozulmayıp sanığın sadece bozma kararının sonucundan yararlandırılması, aksi düşüncenin kabulünün usul hukukundaki belirsizliği önlemeye yönelik temyiz ve itiraz sürelerinin konuluş amacı ile bağdaşmayacak ve kesinleşme sürecinin öngörülebilirliğini ortadan kaldıracak olması karşısında, kanun yoluna başvurmayan, süresinden sonra başvuran veya temyize başvurmakla beraber başvurusu kabul edilmeyen sanık hakkında kurulan hükmün de bozulacağını ve yeniden kurulan hükmün temyiz denetimine tabi olacağını açıkça düzenleme imkânı bulunan kanun koyucunun bilinçli bir tercih göstererek bu yönde bir düzenlemeye yer vermemesi hususu da dikkate alınarak, adil yargılanma ilkesi çerçevesinde etkin bir şekilde temyiz kanun yoluna başvurma hakkı olduğunda bir tereddüt bulunmayan ancak yöntemine uygun tebliğe rağmen ilk hükmü temyiz etmeyen sanıklar … ve …‘ın inceleme dışı diğer sanıkların temyizi üzerine hükmün lehe bozulmasının ardından, sirayet nedeniyle kurulan, temyiz edilemez nitelikteki ikinci hükmü temyiz etme haklarının bulunmadığı kabul edilmelidir.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/12154 Karar : 2018/6740 Tarih : 23.05.2018

  • CMK 306. Madde

  • Hükmün Bozulmasının Diğer Sanıklara Etkisi

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Sanıklar … ve … hakkında 18/09/2008 tarihinde verilen mahkumiyet kararının sanık … tarafından temyiz edildiği, diğer sanık …‘ın yokluğunda verilen karar tebliğ edildiği halde temyiz etmemesine karşın, Horasan Cumhuriyet Başsavcılığının 06/07/2009 tarihli talebine istinaden, mahkemece 08/07/2009 tarihli bir ek karar ile “hükümlülerin iştirak halinde işledikleri bir suçtan mahkum oldukları anlaşıldığından, CMK’nın 306. maddesi gereğince sanıklar … ve … hakkında verilen infazların 5275 sayılı Kanun’un 98/3. maddesi uyarınca tedbiren durdurulması ve her iki sanık için dosyanın temyiz incelemesi amacıyla Yargıtay’a gönderilmesine karar verildiği, sanıklardan sadece … hakkında temyiz incelemesi yapan 6. Ceza Dairesi tarafından hüküm 27/10/2014 tarihinde onandığı halde, mahallinden gönderilen dosyanın mahkemenin 16/12/2014 tarihli yazısı ile, “sanık … yönünden değerlendirme yapıldığı sanık …yönünden bir karar verilmediğinden bahisle dosyanın temyiz incelemesi için yeniden Yargıtaya gönderildiği anlaşılmakla; o yer Cumhuriyet savcısının talebi üzerine mahkemenin 16/12/2014 tarihli, 2007/69 E. sayılı yazısı ile sanık …‘in temyiz kapsamına diğer sanık …‘ın da dahil edilmesine yönelik atıfta bulunduğu 08/07/2009 sayılı ek kararının, “hükmün bozulmasının diğer sanıklara etkisi” başlıklı CMK’nın 306. maddesine göre hüküm sanık lehine bozulmuş ise ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşcasına hükmün bozulmasından yararlanırlar” şeklindeki düzenlemenin hükmün bozulması hali ile sınırlı olduğu da dikkate alınarak, hukuken geçersiz olduğundan, dava dosyasının incelenmeksizin mahalline iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına GÖNDERİLMESİNE, 23/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/1076 Karar : 2018/3082 Tarih : 21.03.2018

  • CMK 306. Madde

  • Hükmün Bozulmasının Diğer Sanıklara Etkisi

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

Sanık … hakkında müştekilere yönelik geceleyin konut dokunulmazlığını ihlal ve mala zarar verme suçlarından hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmiş olması, hükümlü müdafinin vermiş olduğu dilekçesinde sadece müvekkili hakkındaki müştekilere yönelik hırsızlık suçlarından kurulan hükümlere yönelik kanun yararına bozma talebinde bulunulduğunu beyan etmiş olması ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımızın doğrudan kanun yararına bozma yoluna başvurma yetkisinin de CMK’nun 309/4-d maddesindeki hususlarla sınırlı olması nedeniyle, sanık … hakkındaki müştekilere yönelik geceleyin konut dokunulmazlığını ihlal ve mala zarar verme suçlarından verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara yönelik olarak Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığımızca kanun yararına bozma talebinde bulunulmamıştır..

1-Müşteki …‘nun 14/08/2015 günü saat 09.00’da uyandığında hırsızlık olayının olduğunu fark ettiği, diğer müşteki …‘in ise 13/08/2015 günü saat 21.00 sıralarında evden çıktığını ve 14/08/2015 günü saat 00.30’da eve geldiğinde hırsızlık olayını fark ettiğini beyan ettiği, UYAP’tan alınan güneşin doğuş ve batış çizelgesine göre 28/03/2010 tarihinde başlayan yaz saati uygulaması da dikkate alındığında, 13/08/2015 tarihinde güneşin batış saatinin 20.07 olduğu, gece vaktinin saaat 21.07’de başladığının, 14/08/2015 tarihinde ise gece vaktinin saat 05.09’da bittiğinin anlaşılması karşısında, şüpheden sanık yararlanır ilkesi gereği, müştekiler … ve …‘e yönelik hırsızlık suçunun sanık … … lehine gündüz sayılan zaman dilimi içerisinde işlendiğinin kabul edilmesi gerektiği gözetilmeden, hırsızlık suçunun gece vakti işlendiğine ilişkin kanıtlar denetime olanak verecek biçimde karar yerinde gösterilip tartışılmadan, hırsızlık suçundan hükmolunan cezanın 5237 sayılı TCK’nın 143/1. maddesiyle artırılması suretiyle fazla ceza tayin edilmesi,

2-Sanık … ve suçu birlikte işleyen diğer sanıklar hakkında müşteki …‘a yönelik hırsızlık eylemi ile ilgili olarak; ikametinden cep telefonu, 10 TL, nüfus cüzdanı ve ehliyeti çalınan müştekiye ait nüfus cüzdanı ve ehliyetin sanıkların bulunduğu ikamette ele geçirilmesinden sonra, müştekinin kovuşturma aşamasında 17/09/2015 tarihinde zararının giderildiğini beyan etmesi ve bu şekilde kısmi iadenin gerçekleşmesi karşısında; sanıklar hakkında müşteki …‘na yönelik hırsızlık eylemi ile ilgili olarak; müştekinin mahkemeye hitaben havale tarihi bulunmayan dilekçede zararının karşılandığını beyan etmesi; sanıklar hakkında müşteki …‘e yönelik hırsızlık eylemi ile ilgili olarak; müştekinin talimatla alınan savunmasında, sanıklar hakkında kısmi iade nedeniyle etkin pişmanlığa rıza göstermediğini belirtmesinden sonra, dosya arasında bulunan 12/10/2015 tarihli makbuza göre, Ferdane adına 2.475 TL ödeme yapıldığının anlaşılması karşısında, müşteki… adına gönderilen havalenin hangi sanık veya sanıklar tarafından yapıldığı tespit olunarak ve bahse konu ödeme ile tüm müştekilerin zararını giderilip giderilmediği kesin bir şekilde tespit olunarak, bahse konu ödeme ile sanık veya sanıklar tarafından müşteki ….’nin zararının giderildiğinin tespiti halinde müştekiye kısmi iade konusunda rızasının sorularak ve yalnızca ödemeyi yapan sanık ve sanıklar bakımından etkin pişmanlık hükümlerinin uygulanma durumu gözetilerek, ödemenin diğer müştekilerin de zararının giderilmesine yönelik olduğunun tespiti halinde sanık … hakkında müştekilere yönelik hırsızlık eylemlerinden dolayı hüküm kurulurken, ceza veya cezalarından TCK’nın 168/2. maddesinde düzenlenen etkin pişmanlık hükümleri gereğince indirim yapılıp yapılmayacağının değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi Yasaya aykırı olduğundan,Yalova 4. Asliye Ceza Mahkemesinin 12/11/2015 tarih ve 2015/408 esas, 2015/488 karar sayılı kararının, 5271 zayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309.maddesinin 3.fıkrası uyarınca bozulması, aynı maddenin 4.fıkrasının (d) bendi gereğince de bir karar verilmesi ve infazın durdurulması talep olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

5271 sayılı CMK’nın 306. maddesinde yer alan “Hüküm, sanık lehine bozulmuşsa ve bu hususların temyiz isteminde bulunmamış olan diğer sanıklara da uygulanması olanağı varsa, bu sanıklar da temyiz isteminde bulunmuşçasına hükmün bozulmasından yararlanırlar.” şeklindeki amir hüküm dikkate alındığında; Yargıtay, bozma kararında, bu bozmadan temyiz etmeyen sanıklardan hangilerinin yararlanacağını göstermelidir. Ancak, bu mutlak bir zorunluluk değildir. Bozmadan yararlanacak sanıkların gösterilmemiş olması, sanıkların bu bozmadan yararlanmasına engel oluşturmaz. Zira, mahkeme bu durumu kendiliğinden gözetmek zorundadır. Yargıtay tarafından verilen bozma kararı ile bozmadan yararlanacak olan sanıklar hakkındaki hükümler de kendiliğinden ortadan kalkar, bu sanıklar hakkında da artık yeni bir hüküm kurulması gerekir.

İnceleme konusu olayda, Dairemizin 10.10.2016 tarih ve 2016/17841 E., 13485 K. sayılı bozma ilamı doğrultusunda mahkemece yapılacak araştırma ile elde edilecek delillerin takdiri sonucuna göre yeniden kurulacak hükümde sirayetin değerlendirilmesinin mümkün olduğu, aksi halde mahkemece toplanan delil durumuna göre yeniden kanun yararına bozma yoluna başvurulmasının istenmesi mümkün olup, bu aşamada herhangi bir değerlendirme yapılmasına gerek görülmediğinden (YALOVA) 4. Asliye Ceza Mahkemesinin, 12.11.2015 gün ve 2015/408 E., 2015/488 K. sayılı kararına yönelik kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 21.03.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS