0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

İtirazın Cumhuriyet Savcısına ve Karşı Tarafa Tebliği ile İnceleme ve Araştırma Yapılması

CMK Madde 270

(1) İtirazı inceleyecek merci, yazı ile cevap verebilmesi için itirazı, Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir. Merci, inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılmasını da emredebilir.

(2) (Ek: 11/4/2013-6459/20 md.) 101 ve 105 inci maddeler uyarınca yapılan itiraz üzerine Cumhuriyet savcısından görüş alınması durumunda, bu görüş şüpheli, sanık veya müdafiine bildirilir. Şüpheli, sanık veya müdafii üç gün içinde görüşünü bildirebilir.



CMK Madde 270 Gerekçesi

Ceza yargılamasının amacı gerçeği araştırmak ve bulmaktır. Kamu adına görev yapan ve yargılama işlevinin en önemli öğelerinden olan Cumhuriyet savcısı bu amaç doğrultusunda işlevlerini yerine getirir. Şüpheli veya sanığın yararına da kanun yoluna başvurabilir. Bu nedenlerle Cumhuriyet savcısı taraf değildir. Madde bunu vurgulamak için Cumhuriyet savcısını taraflardan ayrı olarak belirtmiştir.

İtirazı inceleyecek merci, gerekli görürse, yazı ile cevap verilmek üzere itirazı Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilir; tanık dinlenmesi, keşif yapılması, bilirkişi görüşünün alınması gibi eksik gördüğü soruşturma işlemlerinin yapılmasını isteyebileceği gibi kendisi de bunları yapabilir.


CMK 270 (İtirazın Cumhuriyet Savcısına ve Karşı Tarafa Tebliği ile İnceleme ve Araştırma Yapılması) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/488 Karar : 2017/3346 Tarih : 27.03.2017

  • CMK 270. Madde

  • İtirazın Cumhuriyet Savcısına ve Karşı Tarafa Tebliği ile İnceleme ve Araştırma Yapılması

İşyeri dokunulmazlığı ihlal etme suçundan sanık …‘un mahkumiyetine, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Mersin 4. Sulh Ceza Mahkemesinin 16/05/2013 tarihli ve 2013/163 esas, 2013/714 sayılı kararına yönelik itirazın kabulü ile hükmün açıklanmasına ve açıklanan hüküm yönünden temyiz hakkının kullandırılması için dosyanın mahkemesine gönderilmesine ilişkin Mersin 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/05/2013 tarihli ve 2013/221 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, 01/03/2017 gün ve 2016/400882 sayılı istem yazısıyla Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.

İstem yazısında; “Dosya kapsamına göre; Mersin 10. Asliye Ceza Mahkemesince, işin esasına girilerek sanığın üzerine atılı suçun maddi unsuru gerçekleşmediğinden bahisle itirazın kabulü ile itiraz merciince işin esasını çözer nitelikte karar verilemeyeceğinden mahkemesince hükmün açıklanmasına ve olayın sübutu hakkında sanığa işin esasına karar verilecek merci olan Yargıtay yolunu kullandırmak üzere hükmü açıklamasına karar verilmiş ise de; Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22/01/2013 tarihli ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararı ile itiraz merciinin sadece şekli olarak değil, hem maddi olay, hem de hukuki yönden inceleme yapabileceği yönündeki kararı ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanun’un “İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir” şeklindeki 271/2. maddesi karşısında, somut olayda işin esası hakkında karar verme yetkisinin itiraz merciinde olduğu, mahkemesince tamamlanması gereken bir eksiklik bulunmadığı gözetilmeden, merciince itirazın kabulüne karar verildikten sonra itiraz konusu hakkında bir karar verilmemesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

Hukuksal Değerlendirme;

5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için, anılan maddenin 6. fıkrasında belirtilen objektif ve subjektif koşulların bulunması ve öncelikle sanığın isnad edilen suçu işlediğinin yapılan yargılama sonucu belirlenmesi gerekmektedir.

CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.

Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nun 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup “İtiraz olunabilecek kararlar” başlıklı 267. maddesinde; “Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.

CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.

CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK’nun 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.

İnceleme konusu somut olayda; sanık … hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik mahkeme kararına, sanık müdafiinin itirazda bulunması üzerine, itirazı inceleyen Mersin 10. Asliye Ceza Mahkemesince sanığın üzerine atılı suçun maddi unsurunun oluşmadığı gerekçesiyle itiraz yerinde görülerek, itirazın kabulüne karar verilmiştir.

İtiraz merciinin, itirazın kabulüne karar vererek gereği için dosyayı mahkemesine iade etmesi gerekirken, hükmün açıklanmasına şeklinde karar vermesi hukuka uygun olmamıştır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “….Dolayısıyla, kanunda yer alan “İtiraz yerinde görülürse merci, aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir” hükmü, itirazı kabul eden merciin sadece “itiraz konusu” hakkında karar vermesi şeklinde anlaşılmalıdır. Buna karşın bu hüküm itiraz konusu dışında dosyanın esası hakkında da yargılamayı sonuçlandıracak (örneğin görevsizlik kararını kaldıran merciin dosyanın esası hakkında karar vermesi ya da hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararı kaldıran merciin hükmü açıklaması gibi) bir karar vermesi gerektiği şeklinde yorumlanmamalıdır. Nitekim Ceza Genel Kurulunun 26.10.2010 gün ve 182-209 sayılı kararında; hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yapılan itirazı inceleyen merciin, itirazı yerinde görmesi halinde dosyayı hükmün açıklanması için yargılamayı yapan asıl mahkemesine göndermesi gerektiği kabul edilmiştir.” şeklindeki gerekçe ile itirazı kabul eden merciin dosyayı gereği için mahkemesine iade etmesi gerektiği vurgulanmıştır.

Bu suretle, itiraz mercii tarafından verilen itirazın kabulü ile hükmün açıklanmasına ilişkin verilen karar hukuka aykırı bulunmuştur.

Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, Kanun yararına bozma isteği doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce farklı gerekçeyle yerinde görüldüğünden,

1- Mersin 10. Asliye Ceza Mahkemesinin 31/05/2013 tarihli ve 2013/221 değişik iş sayılı kararının, 5271 sayılı CMK’nın 309.maddesi uyarınca BOZULMASINA,

2- Aynı yasa maddesinin 4-a fıkrası gereğince, sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 27.03.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/20442 Karar : 2018/1633 Tarih : 25.01.2018

  • CMK 270. Madde

  • İtirazın Cumhuriyet Savcısına ve Karşı Tarafa Tebliği ile İnceleme ve Araştırma Yapılması

I-Olay:

Hakaret ve tehdit suçlarından sanık …’nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 125/1, 125/4, 106/1-1. Cümle, 52/1 ve 62/1 (iki kez) maddeleri uyarınca 5 ay hapis ve 1.740 Türk lirası adli para cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu`nun 231/5. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair Rize 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/05/2017 tarihli ve 2016/156 esas, 2017/264 sayılı kararına yönelik itirazın, sanığın bu kurumun uygulanmasını kabul etmediğinden bahisle kabulüne dair merci Rize Ağır Ceza Mahkemesinin 13/06/2017 tarihli ve 2017/750 Değişik İş sayılı kararının, dosya kapsamına göre, sanığın Rize 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2016/156 esasına kayden görülen davada 30/05/2017 tarihli 5. celse itibari ile alınan ifadesinde hakkında hükmün açıklanmasının geri bırakılması hükümlerinin uygulanmasını kabul ettiğinin anlaşılması karşısında, merciince itirazın reddi yerine yazılı şekilde kabulüne karar verilmesinde isabet görülmediği gerekçesiyle kanun yararına bozmaya konu edildiği anlaşılmıştır.

II- Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesini kabul edip etmediğinin ve bu bağlamda mercii kararında isabet bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III- Hukuksal Değerlendirme:

Sanık hakkında kurulan mahkûmiyet hükmünün hukuki bir sonuç doğurmamasını ifade eden ve doğurduğu sonuçlar itibariyle karma bir özelliğe sahip bulunan hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumu, denetim süresi içinde kasten yeni bir suçun işlenmemesi ve yükümlülüklere uygun davranılması halinde, geri bırakılan hükmün ortadan kaldırılarak kamu davasının 5271 sayılı CMK`nun 223. maddesi uyarınca düşürülmesi sonucu doğurduğundan, bu niteliğiyle sanık ile devlet arasındaki cezai nitelikteki ilişkiyi sona erdiren düşme nedenlerinden birisini oluşturmaktadır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması, hukukumuzda ilk kez çocuklar hakkında 5395 sayılı Çocuk Koruma Kanununun 23. maddesi ile kabul edilmiş, 19.12.2006 tarihinde yürürlüğe giren 5560 sayılı Kanunun 23. maddesiyle 5271 sayılı Kanunun 231. maddesine eklenen 5 ila 14. fıkrayla büyükler için de uygulamaya konulmuş, aynı kanunun 40. maddesi ile 5395 sayılı Kanunun 23. maddesi değiştirilmek suretiyle, denetim süresindeki farklılıklar hariç tutulmak kaydıyla çocuk suçlular ile yetişkin suçlular, hükmün açıklanmasının geri bırakılması açısından aynı şartlara tâbi kılınmıştır.

Başlangıçta yalnızca yetişkin sanıklar yönünden ve şikâyete bağlı suçlarla sınırlı olarak hükmolunan, bir yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezaları için kabul edilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması 5728 sayılı Kanunun 562. maddesi ile 5271 sayılı Kanunun 231. maddesinin 5 ve 14. fıkralarında yapılan değişiklikle, Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlar istisna olmak üzere, iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezalarına ilişkin tüm suçları kapsayacak şekilde düzenlenmiş, maddenin altıncı fıkrasına, 25/07/2010 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6008 sayılı Kanunun 7. maddesiyle “sanığın kabul etmemesi hâlinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmez.” cümlesi eklenmiş, yine maddenin sekizinci fıkrasına birinci cümlesinden sonra gelmek üzere, 28/06/2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanan 6545 sayılı Kanun`un 72. maddesiyle “Denetim süresi içinde, kişi hakkında kasıtlı bir suç nedeniyle bir daha hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemez” cümlesi eklenmiştir.

5560, 5728, 5739, 6008 ve 6545 sayılı Kanunlarla 5271 sayılı CMK`nun 231. maddesinde yapılan değişiklikler göz önüne alındığında,

hükmün açıklanmasının geri bırakılabilmesi için; 1)Suça ilişkin olarak; a- Yargılama sonucu hükmolunan cezanın iki yıl veya daha az süreli hapis ya da adli para cezası olması, b- Suçun Anayasanın 174. maddesinde güvence altına alınan inkılâp kanunlarında yer alan suçlardan olmaması, 2)Sanığa ilişkin olarak; a- Sanığın daha önce kasıtlı bir suçtan mahkûm olmamış bulunması, b-Suçun işlenmesiyle mağdurun veya kamunun uğradığı zararın aynen iade, suçtan önceki hale getirme veya tazmin suretiyle tamamen giderilmesi, c-Mahkemece sanığın kişilik özellikleri ile duruşmadaki tutum ve davranışları göz önüne alınarak yeniden suç işlemeyeceği hususunda kanaate ulaşılması, d-Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmediğine dair bir beyanının olmaması, e-Sanık hakkında daha önce hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar verilmemiş olması, Şartlarının gerçekleşmesi gerekmektedir.

Tüm bu şartların varlığı halinde, mahkemece hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilebilecek ve onsekiz yaşından büyük olan sanıklar beş yıl, suça sürüklenen çocuklar ise üç yıl süreyle denetimli serbestlik tedbirine tâbi tutulacaktır.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılıp bırakılmayacağına ilişkin bir değerlendirme yapılması için, yargılamanın herhangi bir sujesinin talepte bulunması şart değildir. Maddede öngörülen şartların oluşup oluşmadığı ve bu hükmün uygulanıp uygulanmayacağı hakim tarafından her olayda re`sen değerlendirilip takdir edilmeli ve denetime imkan verecek biçimde kararda gösterilmelidir.

5271 sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için, anılan maddenin 6. fıkrasında belirtilen objektif ve subjektif koşulların bulunması ve öncelikle sanığın isnad edilen suçu işlediğinin yapılan yargılama sonucu belirlenmesi gerekmektedir.

CMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.

Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 sayılı CMK’nun 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup “İtiraz olunabilecek kararlar” başlıklı 267. maddesinde; “Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.

CMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.

CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22/01/2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 sayılı kararında; “İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da TCK`nun 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.

İncelenen dosyada;

Sanık … hakkında hakaret ve tehdit suçlarından kamu davasının açıldığı, 07/06/2016 tarihli birinci duruşmada sanığa, şartları oluşması halinde hakkında CMK’nın 231. maddesinin uygulanmasına muvafakatı olup olmadığı sorulduğunda, sanığın “muvafakatim yoktur” dediği, 30/05/2017 tarihli beşinci duruşmada esas hakkındaki savunması sorulduğunda sanığın bu kez “Ben katılanı tehdit etmedim veya ona hakaret etmedim, artık hükmün açıklanmasını geri bırakılmasını kabul ediyorum, buna muvafakatim vardır” dediği, sanığın yargılama neticesinde Rize 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/05/2017 tarihli ve 2016/156 esas, 2017/264 sayılı kararıyla hakaret ve tehdit suçlarından, 5237 sayılı TCK’nın 125/1, 125/4, 62, 52, 106/1-1. cümle ve 62. maddeleri uyarınca sırasıyla 1.740 Türk lirası adli para cezası ve 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 sayılı CMK`nın 231/5. maddesi uyarınca hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, anılan karara sanık tarafından, atılı suçları işlemediği, tanığın taraflı olduğu, kendi tanıklarının dinlenmediği, cezaların haksız olduğu ve beraatine karar verilmesi gerektiği gerekçeleriyle süresinde itiraz edildiği, itiraz üzerine merci Rize Ağır Ceza Mahkemesinin 13/06/2017 tarihli ve 2017/750 Değişik İş sayılı kararıyla “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasının sanığın kabulüne bağlı olduğu, sanığın savunmasının alındığı celsede kabulünün olmadığını açıkça bildirdiği anlaşılmakla” şeklindeki gerekçeyle itirazın kabulüne ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların kaldırılmasına karar verildiği anlaşılmıştır.

Dosya kapsamı, kanun yararına bozma istemi ve tüm bu açıklamalar birlikte değerlendirildiğinde;

Sanık, ilk sorulduğunda hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmemiş, son duruşmada, karardan önce, esas hakkındaki savunması sorulduğunda ise hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul ettiğini ve muvafakati olduğunu beyan etmiştir.

Çözülmesi gereken sorunlar, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeyen sanığın, bu beyanından dönerek anılan kurumun uygulanmasını istemesinin hukuken mümkün olup olmadığı, mümkün olduğunun kabulü halinde ise ne zamana kadar mümkün olduğudur.

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının kesinleşmesiyle, sanıklar 5 yıllık, suça sürüklenen çocuklar ise 3 yıllık denetim süresine tabi tutulmakta ve mahkeme tarafından gerekli görüldüğünde, haklarında yükümlülük de belirlenebilmektedir. Masum olduğunu ve beraat edeceğini düşünen kişi, masum olduğuna inanmakta, yargılanmak istemekte, yargılamanın sonucuna razı olmakta, yargılama sonucunda mahkum olsa dahi bu kararın, olağan kanun yollarında bozulacağına inanmaktadır. Bu kişiyi denetim süresine ve yükümlülüklere tabi tutmak hakkaniyete aykırıdır. Çünkü hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilmesi durumunda, eğer bu kişinin kanaati doğruysa, boşuna denetim süresine tabi tutulmuş ve yükümlülük altına sokulmuş olacaktır. Bu nedenle de 25/07/2010 tarihinde sanığın kabul etmemesi halinde hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilemeyeceğine dair yasal düzenleme yapılmıştır.

Sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin beyanı, tamamen kendisini ilgilendiren ve başka bir kimsenin kabulüne bağlı olmayan bir beyandır. Sanık, hakkındaki davanın başlangıcında beraat edeceğini düşünürken, sonrasında davada gelinen aşama, dinlenen tanıklar ve elde edilen deliller itibariyle artık mahkumiyetine karar verilebileceğini düşünebilir ve hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına razı olabilir. Bu nedenle, önceden hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmeyen sanığın, bu beyanından dönerek anılan kurumun uygulanmasını istemesi mümkündür. Ayrıca sanığın bu beyanından dönmesini engelleyecek yasal bir düzenleme de mevcut değildir. Sanık ne zamana kadar bu beyanından dönebilecektir? Burada sanığın beyanından dönmesi için kabul edilmesi gereken en son aşama, hüküm aşaması olmalıdır. Hüküm kuruluncaya kadar sanık beyanından dönebilir. Hüküm verildikten sonra sanığın, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasını kabul etmemesi ya da kabul etmesi herhangi bir sonuç doğurmayacaktır.

Bu açıklamalar ışığında; sanığın, 30/05/2017 tarihli beşinci duruşmada esas hakkındaki savunması sorulduğunda, “ Ben katılanı tehdit etmedim veya ona hakaret etmedim, artık hükmün açıklanmasını geri bırakılmasını kabul ediyorum, buna muvafakatim vardır” dediğinin ve bu suretle de hükmün açıklanmasının geri bırakılması kurumunun uygulanmasını kabul ettiğinin anlaşılması karşısında, Rize 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 30/05/2017 tarihli ve 2016/156 esas, 2017/264 sayılı, sanık hakkında hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın yasaya uygun olduğu ve bu karara yönelik itirazın, reddi yerine, sanığın bu kurumun uygulanmasını kabul etmediğinden bahisle, kabulüne dair merci Rize Ağır Ceza Mahkemesinin 13/06/2017 tarihli ve 2017/750 Değişik İş sayılı kararında isabet bulunmamaktadır.

IV-Sonuç ve Karar:

Yukarıda açıklanan nedenlerle,

Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden, merci Rize Ağır Ceza Mahkemesinin 13/06/2017 tarihli ve 2017/750 Değişik İş sayı ile verilip kesinleşen kararının, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma nedenine göre sonraki işlemlerin, CMK`nın 309/4-a maddesi gereğince mahallinde merci mahkemesince yerine getirilmesine, 25/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/3623 Karar: 2016/12276 Tarih: 28.06.2016

  • CMK 270. Madde

  • İtirazın Cumhuriyet Savcısına ve Karşı Tarafa Tebliği ile İnceleme ve Araştırma Yapılması

KARAR : Silahla tehdit suçundan sanık …‘in, 5237 Sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/2-a, 62/1. maddeleri gereğince 1 yıl 8 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231/5. maddesi gereğince hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair, Alanya 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 04.06.2015 tarihli ve 2015/37 esas, 2015/173 Sayılı kararına karşı katılan vekili tarafından yapılan itirazın reddine ilişkin, Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19.06.2015 tarihli ve 2015/511 değişik iş sayılı kararının, Adalet Bakanlığı tarafından kanun yararına bozulmasının istenilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 08.02.2016 gün ve 29682 Sayılı istem yazısıyla, Dairemize gönderilen dava dosyası incelendi.

İstem yazısında; “Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 22.01.2013 tarihli ve 2012/10-534 esas, 2013/15 Sayılı kararı uyarınca, itiraz merciinin yapacağı incelemeyi sadece 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 231. maddesinin 6. fıkras 6. fıkrasında yer alan suça ve sanığa dair objektif ( nesnel ) uygulama koşullarının var olup olmadığı ile sınırlı olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapması gerektiği yönündeki açıklama nazara alınarak yapılan incelemede,

Katılan vekilinin lehlerine vekalet ücretine hükmolunmamasına yönelik itirazları hakkında, inceleme merciince Yargıtay 11. Ceza Dairesinin 2012/19877 esas, 2013/2800 karar sayılı içtihadına göre, katılan vekiline vekalet ücreti verilmesi yönünden itirazın kabulüne karar veremeyeceğinden bahisle yapılan itirazın reddine karar verilmesinde isabet görülmemiştir.” denilmektedir.

I- )Olay:

Silahla tehdit suçundan sanık … hakkında yapılan yargılama sonucunda, Alanya 1. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 04.06.2015 tarihli kararıyla hapis cezasıyla cezalandırılmasına, koşulları oluştuğundan hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına karar verildiği, katılan vekilinin lehlerine vekalet ücretine hükmolunmadığı gerekçesiyle karara itiraz etmesi üzerine, Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19.06.2015 tarihli kararıyla itirazın reddedildiği, kesin olan bu karara karşı katılan vekilinin müracaatı üzerine kanun yararına bozma yoluna başvurulduğu anlaşılmıştır.

II- ) Kanun Yararına Bozma İstemine İlişkin Uyuşmazlığın Kapsamı:

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararını itiraz üzerine inceleyen merciin, hükmü usul ve esas yönünden denetleme yetkisinin bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

III- ) Hukuksal Değerlendirme:

5271 Sayılı CMK’nın 231. maddesinde5271 Sayılı CMK’nın 231. maddesinde düzenlenen “hükmün açıklanmasının geri bırakılması” müessesesinin uygulanabilmesi için, anılan maddenin 6. fıkrasında belirtilen objektif ve subjektif koşulların bulunması ve öncelikle sanığın isnad edilen suçu işlediğinin yapılan yargılama sonucu belirlenmesi gerekmektedir.

CMK’nın 231. maddesininCMK’nın 231. maddesinin 1. fıkrasında; “Duruşma sonunda, 232. Maddede belirtilen esaslara göre duruşma tutanağına geçirilen hüküm fıkrası okunarak gerekçesi ana çizgileriyle anlatılır.” Hükmüne yer verildiği, hüküm fıkrasının neleri içermesi gerektiğini düzenleyen 232. maddenin 2. fıkras 2. fıkrasının ( b ) bendinde; “Hükmü veren mahkeme başkanının ve üyelerinin veya hâkimin, Cumhuriyet savcısının ve zabıt kâtibinin, katılanın, mağdurun, vekilinin, kanunî temsilcisinin ve müdafiin adı ve soyadı ile sanığın açık kimliği,” aynı maddenin 6. fıkrasında “Hüküm fıkrasında, 223. Maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun Maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.” Şeklinde düzenlemenin yer aldığı, aynı Kanunun “ yargılama giderleri “ başlıklı 324. maddesinde ise; “1 ) Harçlar ve tarifesine göre ödenmesi gereken avukatlık ücretleri ile soruşturma ve kovuşturma evrelerinde yargılamanın yürütülmesi amacıyla Devlet Hazinesinden yapılan her türlü harcamalar ve taraflarca yapılan ödemeler yargılama giderleridir. ( 2 ) Hüküm ve kararda yargılama giderlerinin kimlere yükletileceği gösterilir.” Hükümlerine yer verilmiştir.

CMK’nın 231. maddesininCMK’nın 231. maddesinin 12. fıkrasına göre hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına karşı itiraz yoluna başvurulabilecektir.

Olağan kanun yollarından olan itiraz, 5271 Sayılı 267 ila 271. maddeleri, arasında düzenlenmiş olup “İtiraz olunabilecek kararlar” başlıklı 267. maddesinde; “Hâkim kararları ile kanunun gösterdiği hâllerde, mahkeme kararlarına karşı itiraz yoluna gidilebilir” şeklindeki düzenlemeye göre, kural olarak sadece hakim kararlarına karşı gidilebilecek olan itiraz yoluna, kanunlarda açıkça gösterilmiş olunması kaydıyla mahkeme kararlarına karşı da başvurulması mümkündür.

CMK’nın 270, 271. maddelerineCMK’nın 270 ve 271. maddelerine göre, itiraz incelemesi kural olarak duruşmasız ve dosya üzerinden yapılacak, merci gerekli görürse Cumhuriyet savcısı, müdafii veya vekili de dinleyebilecektir. Bunun yanında merci, yazı ile cevap verebilmesi için itiraz istemini Cumhuriyet savcısı ve karşı tarafa bildirebilecek, kendisi de inceleme ve araştırma yapabileceği gibi gerekli gördüğünde bunların yapılması konusunda emir de verebilecektir.

CMK’nın itirazla ilgili yukarıda yer verilen maddelerinde, hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik itirazın yalnızca şekil yönünden inceleneceği, esasın inceleme dışı bırakılacağına dair bir düzenleme bulunmamaktadır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulu da 22.01.2013 tarih ve 2012/10-534 esas, 2013/15 Sayılı kararında; “İtiraz mercii, o yer Cumhuriyet savcısının suç vasfına yönelik aleyhe başvurusu üzerine incelemesini sadece şekli olarak değil, hem maddi olay hem de hukuki yönden yapmalı, gerekli gördüğünde cevap vermesi için itirazı sanık müdafiine tebliğ etmeli ve Cumhuriyet savcısı ile sanık müdafiini dinlemeli, yine ihtiyaç duyduğu konular varsa gerekli araştırma ve incelemeyi yapmalı ya da bunların yapılmasını sağlamalı ve bunun sonucunda da 191/2. maddesi gereğince verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararının isabetli olup olmadığına karar vermelidir.” şeklindeki gerekçesiyle itirazın hem maddi hem hukuki yönden ele alınması ve her yönden hukuka uygunluğunun denetlenmesi gerektiğine karar vermiştir.

İnceleme konusu somut olayda; katılan … vekilinin hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına yönelik mahkeme kararına, lehlerine vekalet ücretine hükmedilmediği gerekçesiyle itirazda bulunması üzerine, itirazı inceleyen Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesince itirazın reddine karar verilmiştir.

Hükümde yargılama giderlerinden olan vekalet ücretine hükmolunmaması, CMK’nın 324. maddesine aykırılık oluşturmaktadır. Bu bağlamda itirazı inceleyen merciin bu eksikliği tespit ederek itirazın kabulüne karar vermesi gerekmektedir.

Yukarıda yer verilen Ceza Genel Kurulu kararında da vurgulandığı üzere itirazı inceleyen merciin hem usul hem esas yönünden inceleme yapabileceği anlaşıldığından, itirazın yalnızca hükmün açıklanmasının geri bırakılması koşullarının bulunup bulunmadığı ile sınırlı yapılması gerektiğine dair eski tarihli içtihat esas alınarak itirazın reddine karar verilmesi hukuka aykırıdır.

SONUÇ : Yukarıda açıklanan nedenlerle;

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, kanun yararına bozma istemi doğrultusunda düzenlediği tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden,

1- )Alanya 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 19.06.2015 tarihli ve 2015/511 değişik iş sayılı kararının, 5271 Sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA,

2- )Aynı Kanun maddesinin 4-a fıkrası gereğince sonraki işlemlerin mahallinde tamamlanmasına, 28.06.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS