0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

CMK Madde 264

(1) Kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmaz.

(2) Bu hâlde başvurunun yapıldığı merci, başvuruyu derhâl görevli ve yetkili olan mercie gönderir.



CMK Madde 264 Gerekçesi

Tasarı, hâkim ve mahkeme kararlarında hukuka aykırılık ve yanlışlık olabileceğini kabul ve bunlara karşı kanun yollarını açık tutarken, Cumhuriyet savcısı dahil başvuru hakkı olanların da mercide veya kanun yolunun belirlenmesinde yanılgıya düşebileceklerini öngörmüş ve bunu karşılamak üzere bu maddeyi getirmiştir.

Madde uyarınca, Cumhuriyet savcısının, şüpheli veya sanığın, avukatın, davaya katılanın, yasal temsilcinin veya eşin kabulü gerekli bir kanun yolu istemi salt merciin veya kanun yolunun belirlenmesinde yanılgı nedeniyle, başvuranın hukukunu ihlâl etmeyecek, dilekçe veya tutanağın verildiği merci bunu, zaman yitirmeden, yetkili ve görevli mercie gönderecektir.

Cumhuriyet savcılarının yoğun ve ağır bir iş yükü altında bulunmaları nedeniyle yanılgıya düşmeleri olasıdır. Öte yandan, Cumhuriyet savcılarının kanun yolu başvurularının toplum yararına, toplumun hukukunu bozan bir durumun düzeltilmesini sağlama amacına yönelik olduğu ve sanık lehine de başvurabilecekleri düşüncesiyle, bu konuda sınırlama koyan Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kurulunun 22/1/1962 gün ve 211 sayılı kararını aşmak üzere, madde açık hüküm getirmiştir.


CMK 264 (Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/585

  • CMK 264
  • Temyiz kanun yolu yerine yanlışlıkla itiraz kanun yoluna başvurulması halinde, yapılan başvuru temyiz kanun yoluna yapılmış gibi işlem yapılmalıdır.

Sanık müdafisinin yargılamanın yenilenmesi talebi üzerine Yerel Mahkemece yeniden yapılan duruşma sonunda verilen 12.02.2014 tarihli ve önceki mahkûmiyet hükmünün CMK’nın 323/1.maddesi uyarınca onaylanmasına ilişkin kararın temyiz kanun yoluna tabi olması nedeniyle sanık müdafisinin bu karara yönelik itiraz kanun yoluna başvurması üzerine başvurunun yapıldığı merci tarafından CMK’nın 264/2. maddesi uyarınca işlem yapılması gerekirken itirazın reddine ilişkin verilen 02.07.2014 tarihli kararın hukuki değerden yoksun olduğu, bu nedenle Yerel Mahkemece verilen 12.02.2014 tarihli karara yönelik temyiz incelemesi yapılması için dosyanın önce tebliğname düzenlenmek, bilahare ilgili Daireye gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdi edilmesi gerektiği, temyiz incelemesi yapıldıktan sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca itirazın sürdürülmesi hâlinde Ceza Genel Kurulunda inceleme yapılabileceği kabul edilmelidir.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1653 Karar : 2018/6778 Tarih : 24.05.2018

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

Dosya incelenerek gereği düşünüldü

1-Suça sürüklenen çocuklar … ve … hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen kararlara yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Suça sürüklenen çocuklar … ve … hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların, 5271 sayılı CMK’nın 231/12. maddesi uyarınca itiraza tabi olduğu, bu kararların temyizi mümkün olmadığından, 5271 sayılı CMK’nın 264. maddesine göre de, kanun yolunun ve merciinin belirlenmesinde yanılma, başvuranın hakkını ortadan kaldırmayacağından, suça sürüklenen çocuklar müdafiilerinin dilekçesi itiraz niteliğinde kabul edilerek itirazın merciince incelenmesi için dosyanın incelenmeksizin istem gibi mahalline İADESİNE,

II-Suça sürüklenen çocuklar hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükümlere yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Suça sürüklenen çocukların suç tarihinde gece vakti sayılan saat 20.00-21.00 sıralarında görgü tespit tutanağı ve müştekinin beyanına göre kapısı sökük, oturanı olmayan, yakın zamanda yıkılacak ve bina niteliği taşımayan yerin çatısından suça konu enerji panellerini çalmaları şeklinde gerçekleşen olayda; suç tarihinde 12-15 yaş grubunda olduğu anlaşılan suça sürüklenen çocukların eylemlerine uyan 5237 sayılı TCK’nın 141/1, 143/1 ve 31/2. maddelerinde öngörülen cezanın türü ve üst sınırına göre, aynı Kanun’un 66/1-e, 66/2 maddelerinde öngörülen 4 yıllık dava zamanaşımının 05/02/2014 olan karar tarihinden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuklar müdafiilerinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, suça sürüklenen çocuklar hakkında hırsızlık suçundan açılan kamu davalarının, 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi gereğince DÜŞÜRÜLMESİNE, 24/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/14032 Karar : 2018/7174 Tarih : 31.05.2018

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

1-Suça sürüklenen çocuk … hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükme ilişkin temyiz isteminin incelenmesinde;

Suça sürüklenen çocuk … hakkında hırsızlık suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararı, 5271 sayılı Kanun’un 231. maddesinin 12. fıkrası uyarınca itirazı kabil olup, aynı Kanun’un 264. maddesi uyarınca kanun yolunun veya merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağından, suça sürüklenen çocuk müdafiinin dilekçesi itiraz olarak kabul edilerek mahallinde merciince değerlendirilmek üzere dosyanın incelenmeksizin mahkemesine İADESİNE,

2-Suça sürüklenen çocuk … hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükme ilişkin temyiz isteminin incelenmesinde;

Suç tarihi itibariyle 12-15 yaş grubunda bulunan suça sürüklenen çocuğun gündüz vakti gerçekleştirdiği hırsızlık eylemine uyan 5237 sayılı TCK’nın 142/1-b, 31/2 maddelerinde tanımlanan hırsızlık suçu için öngörülen cezanın türü ve üst sınırına göre, aynı Kanun’un 66/1-e, 66/2 maddelerine göre hesaplanan 4 yıllık asli dava zamanaşımının 23/01/2014 tarihli mahkumiyet hükmünden inceleme tarihine kadar geçmiş bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan, 1412 sayılı CMUK’nın 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, suça sürüklenen çocuk hakkında açılan kamu davasının 5271 sayılı CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca zamanaşımı nedeniyle DÜŞÜRÜLMESİNE, 31/05/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/14269 Karar : 2018/1129 Tarih : 19.02.2018

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

I-Sanıklar …, ., … hakkında katılan …`e yönelik kasten yaralama suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Sanıklar hakkında mahkemece verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararlarına karşı 5271 sayılı Yasanın 231. maddesinin 12. fıkrası uyarınca itiraz yasa yoluna gidilebileceğinden ve aynı Kanunun 264. maddesine göre de kanun yolunun ve merciin belirlenmesinde yanılma, başvuranın hakkını ortadan kaldırmayacağından, istemin itiraz niteliğinde olduğu kabul edilerek dosyanın incelenmeksizin mahalline İADESİNE,

II- Sanık … hakkında kurulan ceza verilmesine yer olmadığına dair hükmün incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre katılanlar …, … vekillerinin temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,

III- Sanıklar …, ., … hakkında katılan …`e yönelik yağma suçundan kurulan beraat hükmünün incelemesine gelince;

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Oluş ve dosya içeriğine göre; olay günü, Fuar Alanında katılanlar Onur ve Veysi’nin birlikte oturdukları sırada yanlarına 3 arkadaşı ile birlikte gelen sanık … ile selamlaştıkları, sanık …‘nin katılan …‘a senin selamını beğenmedim`` demesi üzerine tartışmaya başladıkları, buradan ayrılan sanık …‘nin, kısa bir süre sonra arkadaşları diğer sanıklar … ve … ile kimlikleri tespit edilemeyen birkaç şahıs ile birlikte 7-8 kişi olarak tekrar döndükleri, akabinde sanıkların, mağdurları parkın sonuna götürdükleri ve sanık …‘nin mağdur …‘ye hitaben “gel bakalım seninle de konuşalım, üzerinde para, cüzdan sigara varsa ver bakalım” dediği, mağdurun olumsuz cevap vermesi üzerine sanık …‘nin “üzerindekileri alın” diye talimat vermesi nedeniyle sanık …‘un mağdura bıçak gösterdiği ve akabinde mağduru darp edip üzerini arayarak cep telefonu ile içinde 10 TL para, nüfus cüzdanı ve mobil telefon hattı olan cüzdanı aldığı, aynı zamanda sanık …`un, yağmaladığı telefonu duvara atarak kırdığı olayda, sanıkların eyleminin yağma suçunu oluşturduğu gözetilmeden delillerin takdirinde yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısı ile katılan … vekilinin temyiz itirazları ve tebliğnamedeki düşünce bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme uygun olarak BOZULMASINA, 19/02/2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 8. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/20161 Karar : 2018/712 Tarih : 29.01.2018

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

Gereği görüşülüp düşünüldü:

1…Sanık … yokluğunda verilen usulüne uygun 15.12.2014 tarihinde tebliğ edilen karara karşı 12.08.2015 havale tarihli dilekçe ile temyiz talebinde bulunmuş ise de;

5271 sayılı CMK.nun 231/12. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar itiraza tabi olup temyiz yasa yoluna başvurulması olanaklı bulunmadığından; sanığın temyiz isteminin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 317. maddesi gereğince REDDİNE, mercide yanılma nedeniyle CMK.nun 264. maddesi gözetilerek istemin itiraz olarak kabulüyle gereğinin mahallinde yerine getirilmesi için dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına tevdiine,

2- Sanık … hakkında verilen mahkumiyet hükmünün temyiz incelemesinde ise;

Anayasa Mahkemesi’nin, 10.06.2015 gün ve 29382 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanan 27.05.2015 gün ve 2014/36 esas, 2015/51 sayılı kararı ile 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 230. maddesinin (5) ve (6) numaralı fıkralarının Anayasa`ya aykırı olduğu gerekçesiyle iptallerine karar verilmiş olması karşısında sanığın hukuki durumlarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın ve müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, 29.01.2018 gününde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/4355 Karar : 2018/439 Tarih : 17.01.2018

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

I-Sanık … hakkında verilen karara karşı sanık müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların 5560 sayılı Yasa ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 231/12. maddesi uyarınca temyizi mümkün olmayıp, itiraza tabi olduğu anlaşılmakla, sanık müdafiinin vaki temyiz isteminin CMK’nın 264/2. maddesi uyarınca itiraz olarak kabulü ile dava dosyasının merciince karara bağlanmak üzere mahalline İADESİNE,

II-Sanık … hakkında kurulan mahkumiyet hükmüne karşı sanık müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın alt soyu dışında kalan kişiler üzerindeki yetkileri bakımından hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte infaz aşamasında yeniden değerlendirilmesi mümkün görülmüştür.

Toplanan deliller karar yerinde incelenip yüklenen suçun sübutu kabul, soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık müdafiinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA,

III-Sanık … hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine karşı sanık müdafiinin temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanık müdafiinin yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-Sanığın değişik zamanlarda 4 farklı gerçek kişi adına sahte sürücü belgesi düzenlediği iddia ve kabul olunan olayda; sanığın fiillerinin 5237 sayılı TCK’nın 204/2, 43/1. maddeleri kapsamında zincirleme şekilde resmi belgede sahtecilik suçunu oluşturacağı gözetilmeden, resmi belgede sahtecilik suçundan dört ayrı mahkumiyet hükmü kurulması,

2-5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde yer alan haklardan sanığın alt soyu dışında kalan kişiler üzerindeki yetkileri bakımından hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi isabetsizliğinin, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 17.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/9882 Karar : 2017/4557 Tarih : 9.10.2017

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

İlk derece mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile 02.12.2016 tarihinde yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunla getirilen düzenlemeler de gözetilerek dosya incelendi.

Sanıklar … ve … haklarında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan dolayı 5271 sayılı CMK`nın 231/5. maddesi gereğince verilen hükümlerin açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararların aynı Kanunun 231/12. maddesi uyarınca itirazı kabil kararlardan olup temyiz yeteneğinin bulunmadığı ve anılan hükümlere yönelik temyiz istemleri aynı Kanunun 264. maddesine göre itiraz niteliğinde kabul edilip gerekli kararın mahallinde merciince verilmesi gerektiği anlaşıldığından, incelemenin sanık … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanıklar … ile… haklarında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarından kurulan hükümlerle sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Sanık … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve sanık … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçlarından kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Delillerle iddia ve savunma; duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş, sübutu kabul olunan fiillerin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatları yapılmış bulunduğundan, sanıklar İsa ve … müdafilerinin yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA,

Sanık … hakkında çocuğun nitelikli cinsel istismarı suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;

Dosya içeriğine göre sanığın aile içindeki etkinliğine, kırsal bölgelerdeki örf adet kurallarına, olayın meydana geliş şekline göre suç işleme kastıyla hareket ettiğine dair cezalandırılmasına yeter, her türlü şüpheden uzak, kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı gözetilmeden, atılı suçtan beraati yerine yazılı şekilde mahkûmiyetine karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanık … müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükmün 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 09.10.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2074 Karar : 2017/9161 Tarih : 10.07.2017

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

1-Sanık … hakkında hakaret suçundan verilen hükme ilişkin temyiz incelemesinde;

Sanık hakkında verilen “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ilişkin kararlara karşı, aynı Yasanın 231/12. maddesi uyarınca itiraz yolu açık olup, temyiz olanağı bulunmadığından, 5271 sayılı CMK’nın 264/1. maddesi uyarınca sanık müdafiinin yasa yolu merciinde yanılması, haklarını ortadan kaldırmayacağından, aynı maddenin 2. fıkrasına göre itirazı incelemeye yetkili ve görevli mahkemeye iletilmek üzere, dosyanın bu suç bakımından incelenmeksizin İADESİNE,

2-Sanıklar hakkında hırsızlık suçundan verilen hükümlere ilişkin temyiz incelemesinde;

a-Suçun işlendiği yerin binanın eklentisi niteliğinde olup olmadığının tespit edilebilmesi amacıyla olay mahallinde keşif yapılıp sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının takdir ve tayininin gerekli olduğu gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

b-Kabul ve uygulamaya göre de;

Keşif sonucunda eylemin TCK’nın 141/1. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçuna uyduğu tespit edilirse; hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK’nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçunun da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca, “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü de gözetilerek 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değişik CMK’nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanunun 253. maddesinde belirtilen esas ve usullere göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra, sonucuna göre sanıkların hukuki durumlarının yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafii ve sanıklar … ile …‘ın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından CMUK’nun 326/son maddesi gereğince ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 10.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2331 Karar : 2017/8917 Tarih : 5.07.2017

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

I-Sanık … hakkında 26/02/2015 tarihli karar ile verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının incelenmesinde;

5271 sayılı CMK’nın 231/5. maddesine göre verilen ve davayı esastan sonuçlandırır nitelikte olmayan “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ilişkin karara karşı aynı kanunun 231/12. maddesince itiraz yolu açık olup, temyiz olanağı bulunmadığından; aynı yasanın 264. maddesine göre de kanun yolunun ve merciin belirlenmesinde yanılma başvuranın hakkını ortadan kaldırmayacağından, sanığın 04/03/2015 tarihli dilekçesi ve katılanın 05/03/2015 tarihli dilekçesi itiraz niteliğinde kabul edilerek İstanbul 8. Ağır Ceza Mahkemesi’nce 12.05.2015 tarih ve 2015/228 Değişik İş sayılı kararla da vaki itiraz değerlendirilmiş olduğundan, dosyanın bu yönden incelenmeksizin mahalline İADESİNE,

II-Sanıklar … ve … hakkında kurulan beraat hükmüne yönelik katılanın temyiz talebinin incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, kararın dayandığı gerekçeye ve takdire göre,katılan …’ın temyiz nedeni yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun ve de takdire dayalı bulunan hükümlerin tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA,

III-Sanık … hakkında 07/07/2015 tarihli ek karar ile kurulan hükme yönelik sanığın ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz talebinin incelenmesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre; suçun sanık tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşılmış, diğer temyiz nedenleri de yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1-Katılan beyanı ve görgü tespit tutanağına göre, suça konu eşyaların etrafı çitle çevrili evin bahçesinden çalındığının belirtilmiş olması karşısında, olay mahallinde keşif icrası sonucu eşyanın çalındığı yerin 6545 sayılı Yasa ile yapılan değişiklik öncesi TCK’nın 142/1-b maddesi kapsamında bina müştemilatı olup olmadığının tespiti sonucu sanığın hukuki durumunun tayini gerektiği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

2-Kabul ve uygulamaya göre de;

Keşif sonucunda eylemin TCK’nın 141/1. maddesinde düzenlenen hırsızlık suçuna uyduğu tespit edilirse; hükümden sonra 02/12/2016 tarihinde 29906 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesinin 1. fıkrasının (b) bendine eklenen alt bendler arasında yer alan ve 5237 sayılı TCK’nın 141. maddesinde tanımı yapılan hırsızlık suçu da uzlaşma kapsamına alındığının anlaşılması karşısında; 5237 sayılı TCK’nın 7/2. maddesi uyarınca, “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur” hükmü de gözetilerek 6763 sayılı Kanun’un 35. maddesi ile değişik CMK’nın 254. maddesi uyarınca aynı Kanun’un 253. maddesinde belirtilen esas ve usullere göre uzlaştırma işlemleri yerine getirildikten sonra sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …’un ve O yer Cumhuriyet Savcısı’nın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, aleyhe temyiz bulunmadığından CMUK’nun 326/son maddesi gereğince ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, 05.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/17855 Karar : 2017/17296 Tarih : 8.06.2017

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

Tehdit suçundan sanık …’nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-1. cümle ve 62/1. maddeleri gereğince 5 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair İstanbul Anadolu 41. Asliye Ceza Mahkemesinin 28/06/2016 tarihli ve 2016/229 esas, 2016/497 sayılı kararının infazı sırasında, 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde infaza konu ilamdaki suçun uzlaştırma kapsamına alındığından bahisle hükümlünün hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi talebinin reddine ilişkin İstanbul Anadolu 41. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/12/2016 tarihli ve 2016/229 esas, 2016/497 sayılı kararı aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 07.04.2017 gün ve 94660652-105-34-10694-2016-KYB sayılı yazılı istemi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 25/04/2017 tarih ve 2017/24642 sayılı tebliğnamesiyle bozma düşüncesiyle daireye gönderilmiş olduğu görülmekle, dosya incelendi:

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 30/10/2007 tarihli ve 2007/4-200 esas, 2007/219 sayılı ilamında belirtildiği üzere, uzlaştırma kurumu her ne kadar 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunun 253 ve 254. maddelerinde hüküm altına alınarak usul hukuku kurumu olarak düzenlenmiş ise de, fail ile devlet arasındaki ceza ilişkisini sona erdirmesi bakımından maddi hukuka da ilişkin bulunması nedeniyle yürürlüğünden önceki olaylara uygulanabileceği, bu uygulamanın sadece görülmekte olan davalar bakımından geçerli olmayacağı, 5237 sayılı Kanun’un 7/2. maddesindeki “Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur.” şeklindeki hüküm uyarınca kesinleşmiş kararlar bakımından da uzlaştırma hükümlerinin uygulanması gerektiği cihetle; hükmün infazının durdurularak, 5271 sayılı Kanunu’nun 253. maddesindeki esas ve usullere göre uzlaştırma işlemlerinin yerine getirilmesi için yargılama dosyasının uzlaştırma bürosuna gönderilmesi gerektiği gözetilmeden, itirazın kabulü yerine yazılı şekilde reddine karar verilmesinde isabet görülmediğinden, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunduğu görülmekle,

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309.maddesinin 1.fıkrasında “Hakim veya mahkeme tarafından verilen ve istinaf veya temyiz incelemesinden geçmeksizin kesinleşen karar veya hükümde hukuka aykırılık bulunması halinde bu maddede düzenlenen olağanüstü yasa yoluna konu olabileceği,

Dosyanın incelenmesinde, sanık …‘nın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 106/1-1, ve 125/1. maddelerine göre, tehdit ve hakaret suçlarından cezalandırılmasına dair 28/06/2016 tarihinde verilen kararın kesinleşmesinden sonra, infaz sırasında Cumhuriyet Savcısı tarafından, 02/12/2016 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun’un 34. maddesi ile 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 253. maddesinde yapılan değişiklik neticesinde infaza konu ilamdaki suçun uzlaştırma kapsamına alındığından bahisle hükümlünün hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesi talebi üzerine mahkemeni 26/12/2016 tarihli ek kararla talebin reddine karar verildiği, bu karara karşı sanık tarafından sunulan 28/12/2016 tarihli dilekçede, 28/06/2016 tarihli kararın ve ek kararın usul ve yasaya aykırı olduğundan bozulmasının istenildiği, 26/12/2016 tarihli ek kararın itiraza tabi olup itiraz merci tarafından değerlendirilmediği bu durumda İstanbul Anadolu 41. Asliye Ceza Mahkemesinin 26/12/2016 tarihli kararın henüz kesinleşmediğinden olağan üstü yasa yolu olan kanun yararına bozma istemine konu olamayacağının anlaşılması karşısında, CMK’nın 264. maddesi ne göre, merci tarafından değerlendirilmesi için, mahalline gönderilmek üzere, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, kanun yararına bozma istemi hakkında bu aşamada bir karar verilmesine yer olmadığına, 08/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 17. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/21031 Karar : 2017/6136 Tarih : 22.05.2017

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

1-Suça sürüklenen çocuk hakkında konut dokunulmazlığını ihlal suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;

Suça sürüklenen çocuk hakkında verilen “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ilişkin kararlara karşı, aynı Yasanın 231/12. maddesi uyarınca itiraz yolu açık olup, temyiz olanağı bulunmadığından, 5271 sayılı CMK’nın 264/1. maddesi uyarınca suça sürüklenen çocuk müdafiinin yasa yolu merciinde yanılması, haklarını ortadan kaldırmayacağından, aynı maddenin 2. fıkrasına göre itirazı incelemeye yetkili ve görevli mahkemeye iletilmek üzere, dosyanın bu suç bakımından incelenmeksizin İADESİNE,

2-Suça sürüklenen çocuk hakkında mala zarar verme suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;

Doğrudan tayin edilen adli para cezasının miktarı itibariyle hüküm tarihinde yürülükte bulunan ve 14.04.2011 tarihinde yayınlanarak yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu’nun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanun’a 6217 sayılı Yasa ile eklenen geçici 2. maddesi uyarınca kesin nitelikte olup, temyizi olanaklı bulunmadığından, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz isteminin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi uyarınca tebliğnameye uygun olarak REDDİNE,

3-Suça sürüklenen çocuk hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve hakimin takdirine göre, suça sürüklenen çocuk … müdafiinin temyiz nedenleri yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, usul ve kanuna uygun bulunan hükmün tebliğnameye uygun olarak ONANMASINA, 22.05.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verild


YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/35176 Karar : 2017/3380 Tarih : 27.04.2017

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

I- Sanık …‘nın temyiz talebinin incelenmesinde;

5271 sayılı Yasanın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair verilen kararın temyizi kabil olmadığı ve itiraz yolunun açık olduğu, CMK’nun 264. maddesinde düzenlenen kanun yollarına başvuru sırasında yapılan yanlışlığın başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı gözetilerek, sanığın temyizinin itiraz dilekçesi olarak değerlendirilip, merciince gereğinin yapılması için dosyanın incelenmeksizin mahalline iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

II- Sanık …‘ın temyiz talebinin incelenmesinde;

5271 sayılı CMK’nun 232/6 maddesine aykırı olarak gün adli para cezasının hesabı sırasında uygulanan yasa maddesi gösterilmeksizin yazılı şekilde hüküm tesisi,

Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden ve bu husus yeniden yargılamayı gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasa’nın 8/1 maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesi uyarınca, Hükmün sanıkla ilgili temel cezanın belirlendiği bendine “2 yıl hapis ve “ ibaresinden sonra gelmek üzere “TCK’nun 52/2 maddesi gereğince” ibaresinin eklenmesi ve sair kısımların aynen bırakılması suretiyle hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 27.04.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/548 Karar : 2017/3588 Tarih : 27.04.2017

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

Sanık … hakkında; TCK’nın 85/1, 62/1, 50/1-a, 52/2-4, maddeleri gereğince mahkûmiyet,

Taksirle öldürme suçundan sanıklar … ve …‘un beraatlerine; sanık …‘ın mahkûmiyetine; sanıklar …, … ve … hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlar, sanık … müdafii ve katılan tarafından temyiz edilmekle, dosya incelenerek gereği düşünüldü:

A- Sanıklar …, … ve … hakkında verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararlara yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının CMK’nın 231/12. maddesi uyarınca itiraz kanun yoluna tabi bulunduğu, aynı Kanunun 264. maddesi uyarınca kabul edilebilir bir başvuruda mercide yanılmanın başvuranın hakkını ortadan kaldırmayacağı nazara alınarak, katılanın temyiz isteminin, itiraz mahiyetinde değerlendirilmesi suretiyle CMK’nın 264/2. maddesi uyarınca gereği merciince yapılmak üzere dosyanın incelenmeksizin mahkemesine iadesinin temini için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

B- Sanık …‘ın mahkûmiyetine ilişkin hükme yönelik temyiz isteminin incelenmesinde;

Sanığın denetim süresi içerisinde işlediği suçun taksirle öldürme suçu olması ve hükmün açıklanmasına karar verilebilmesi için sanığın denetim süresi içinde kasıtlı bir suçtan mahkum olması gerektiği dikkate alınmaksızın, daha önce açıklanması geri bırakılmasına karar verilen hükmün açıklanması için ilgili mahkemesine ihbarda bulunulmasına karar verilmesi, temyiz edenin sıfatına göre bozma nedeni yapılmamamıştır.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre, katılanın bir nedene dayanmayan temyiz itirazlarının reddiyle, hükmün isteme uygun olarak ONANMASINA,

C- Sanıklar … ve …‘un beraatlerine ilişkin kararlara yönelik temyiz isteminin incelenmesine gelince;

Yapılan yargılama sonunda, yüklenen suç açısından faillerin taksirlerinin bulunmadığı gerekçeleri gösterilerek mahkemece kabul ve takdir kılınmış olduğundan katılan ve sanık … müdafinin sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

1-Hükmün esasını teşkil eden kısa kararda sanıkların, yüklenen suçu işlediklerinin sabit görülmemiş olması sebebiyle beraatlerine karar verilmiş olmasına karşın, gerekçeli kararda dosya içeriğine de uygun olarak sanıkların kusurlarının bulunmadığından bahisle beraat kararı verilmek suretiyle çelişki yaratılması,

2-Kendisini vekil ile temsil ettiren ve beraat eden sanık … lehine, karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca hazine aleyhine maktu vekalet ücreti tayin edilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kanuna aykırı olup, sanık … müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen uygulanmakta olan 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi gereğince BOZULMASINA, ancak, yeniden yargılama gerektirmeyen bu hususların aynı Kanunun 322. maddesine göre düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hükmün fıkrasının (A-1). bendinden, “sanıkların üzerlerine atılı suçları işledikleri sabit olmadığından kamu davalarından CMK’nun 223/2-e” ibaresinin çıkarılarak, yerine “sanıkların, yüklenen suç açısından taksirlerinin bulunmaması nedeniyle, 5271 sayılı CMK’nın 223/2-c maddesi uyarınca” ibaresinin yazılması; yine hükmün (A-1). bendine “Karar tarihinde yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi uyarınca belirlenen 1500- TL vekalet ücretinin hazineden alınarak sanık …‘a verilmesine” ibaresinin eklenmesi suretiyle sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün isteme uygun olarak DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 27/04/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi


YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/3644 Karar : 2017/4184 Tarih : 17.04.2017

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

I- Sanık hakkında mühür bozma suçundan kurulan hüküm yönünden yapılan incelemede,

5271 sayılı CMK’ nın 231. maddesi uyarınca hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararların temyizi olanaklı bulunmayıp aynı maddenin 12. fıkrası uyarınca itirazı olanaklı kararlardan olduğu ve CMK’nın 264/1. maddesi uyarınca sanık müdafii yönünden yasa yoluna başvuruda ve mercide yanılmanın haklarını ortadan kaldırmayacağının anlaşılması karşısında; 5271 Yasanın 264/2. maddesi uyarınca itirazı incelemeye yetkili ve görevli mahkemeye, mahkemesince iletilmek üzere dosyanın incelenmeden Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına İADESİNE,

II- Sanık hakkında elektrik enerjisi hakkında hırsızlık (karşılıksız yararlanma) suçundan kurulan hüküm yönünden yapılan incelemeye gelince,

02.07.2012 tarihinde kabul edilip 28344 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan ve 05.07.2012 tarihinde yürürlüğe giren 6352 sayılı Yargı Hizmetlerinin Etkinleştirilmesi Amacıyla Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Ve Basın Yoluyla İşlenen Suçlara İlişkin Dava Ve Cezaların Ertelenmesi Hakkındaki Kanunun Geçici 2. maddesinin l. fıkrası uyarınca aynı maddenin 2. fıkrası gereğince, şikayetçi kurumun zararını tazmin etmesi halinde sanık hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verilmesi gerektiği hususu gözetilerek, sanığın kurum zararını giderip gidermediği sorularak, gidermediğinin tespiti halinde, sanığa “bilirkişi tarafından hesaplanan 89, 08 TL değerindeki tüketim bedeline ilişkin zarar miktarını gidermesi halinde 6352 sayılı Yasının Geçici 2/2 maddesi gereğince hakkında ceza verilmesine yer olmadığına karar verileceğine” dair bildirimde bulunularak sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz talebi yerinde görülmüş olduğundan hükmün açıklanan nedenle 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca, tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 17/04/2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/11997 Karar : 2017/4299 Tarih : 10.04.2017

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

Gereği görüşülüp düşünüldü;

Hükümlü hakkındaki Balıkesir 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 27/09/2012 gün ve 2012/794 esas, 2012/754 sayılı kararının temyiz edilmeksizin kesinleşmesinden sonra, Dairemizin 27/05/2014 gün ve 2014/16836 esas, 2014/21020 karar sayılı ilamıyla birlikte yargılandığı sanıklar … ve … hakkındaki kamu davasının zamanaşımı nedeniyle düşürülmesi üzerine hükümlü yönünden dosya re’sen ele alınarak dava zamanaşımının karar tarihinden sonra hükmün kesinleşmesinden önce dolduğundan bahisle davanın ortadan kaldırılmasına dair evrak üzerinde verilen 01/08/2014 günlü ek karar infaza ilişkin olup, 5275 sayılı Kanunun 98 ile 101. maddeleri uyarınca itiraza tabi bulunduğundan, o yer Cumhuriyet savcısının dilekçesinin CMK`nin 264. maddesi uyarınca, itiraz merciince değerlendirilmesi için dosyanın incelenmeksizin isteme uygun olarak mahalline İADESİNE, 10.04.2017 gününde oyçokluğu ile karar verildi.

KARŞI OY

Sanık hakkındaki Balıkesir 2.Asliye Ceza Mahkemesi’nin 27/09/2012 gün ve 2012/794 esas, 2012/754 sayılı kararı temyiz edilmemiş ise de, hükmün sanık müdafiine tebliğ edildiği 08/11/2012 tarihinde 765 sayılı TCK`nin 102/4, 104/2 maddelerine uzatılmış zamanaşımı süresinin dolması nedeniyle kesinleştirme işleminin yapılamadığı anlaşılmakla, ek kararın temyizi kabil olduğundan, temyiz incelemesi yapılarak hükmün onanması gerektiği düşüncesindeyim. 10/04/2017


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/1182 Karar : 2017/3192 Tarih : 22.03.2017

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği, suç tarihine göre ve sanık müdafii tarafından hükümden sonra verilen 29.01.2013 tarihli dilekçeyle, müvekkili lehine vekalet ücretine karar verilmesinin talep edilmesinin ardından mahkemece ek kararla talep reddedilmiş ise de, sanık müdafiinin bu talebinin temyiz başvurusu olarak kabul edilmesi gerektiği, CMK’nın 264. maddesi uyarınca yasa yolunda yanılmanın temyiz hakkını ortadan kaldırmayacağı anlaşılmakla, Yerel Mahkemenin 29.01.2013 tarihli ek kararının kaldırılarak, süresinde yapılan temyiz istemi üzerine, dosya görüşüldü:

1-…‘un, imar kirliliğine neden olma ve 2960 Sayılı Kanuna aykırılık suçlarından doğrudan zarar görmediği ve bu nedenle davaya katılma hakkı bulunmadığı halde mahkemece Kanuna aykırı gerekçeyle kamu davasına katılan olarak kabulünün, kendisine bu niteliği ve dolayısıyla Kanun yoluna başvurmak hak ve yetkisini kazandırmadığı anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca …‘un tebliğnameye aykırı olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,

2-Sanık hakkında imar kirliliğine neden olma suçundan kurulan hükmün temyizinde;

Eyleme ve yükletilen suça yönelik katılan … vekili ile sanık … müdafiinin temyiz iddiaları yerinde görülmediğinden tebliğnameye aykırı olarak TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKMÜN ONANMASINA,

3-Sanık hakkında 2960 Sayılı Kanuna aykırılık suçundan kurulan hükmün temyizine gelince;

Tespit edilen suç tarihi itibariyle sanığın eylemine uyan 2960 Sayılı Kanunun 18/1. maddesine aykırılık suçu için öngörülen cezanın türü ve üst sınırına göre aynı Yasanın 102/4 ve 104/2. maddelerinde öngörülen olağanüstü dava zamanaşımının gerçekleştiği,

Anlaşıldığından, katılan … vekili ile sanık … müdafiinin temyiz istemi bu nedenle yerinde görüldüğünden, CMK’nın 223/8. maddesi uyarınca tebliğnameye aykırı olarak KAMU DAVASININ DÜŞMESİNE, 22.03.2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/985 Karar : 2017/7741 Tarih : 20.03.2017

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

1-…’a yönelik dolandırıcılık suçundan, TCK’nın 157/1, 168/1, 52/2. maddeleri uyarınca verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar

2-…’a yönelik dolandırıcılık suçundan, TCK’nın 157/1, 52 ve 50. maddeleri uyarınca mahkumiyet

Dolandırıcılık suçundan sanığın, şikayetçi …’a yönelik eylemi dolayısıyla verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar ile şikayetçi …’a yönelik eylemi nedeniyle verilen mahkûmiyetine dair hüküm, sanık tarafından temyiz edilmekle dosya incelenerek gereği düşünüldü;

1-Sanık hakkında şikayetçi …’a yönelik eylemi nedeniyle dolandırıcılık suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;

5271 sayılı CMK’nın 231. maddesine göre verilen ve davayı sonuçlandırıcı nitelikte olmayan “Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ilişkin karara karşı aynı kanunun 231/12. maddesine göre itiraz yolu açık olup temyiz olanağı bulunmadığından 5271 sayılı CMK’nın 264. maddesi uyarınca kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunda merciin belirlenmesinde yanılma, başvuran sanığın haklarını ortadan kaldırmayacağından temyiz dilekçesinin itiraz dilekçesi olarak kabulü ile görevli ve yetkili ilk derece mahkemesince itiraz konusunda inceleme yapılması için, dosyanın incelenmeksizin iade edilmek üzere … Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE,

2-Sanık hakkında şikayetçi …’a yönelik eylemi nedeniyle dolandırıcılık suçundan kurulan hükme yönelik yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;

Sanığa yüklenen basit dolandırıcılık suçu nedeniyle hükümden sonra 02.12.2016 tarih ve 29906 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanun’un 34. maddesi ile değişik 5271 sayılı CMK’nın 253 ve 254. madde fıkraları gereğince uzlaştırma işlemleri için gereği yapılarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini zorunluluğu,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’un 321. maddesi uyarınca sair hususlar incelenmeksizin BOZULMASINA, 20.03.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/1473 Karar : 2017/823 Tarih : 6.03.2017

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelendi;

Sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair kararın, CMK’nın 231/12. maddesi karşısında itiraza tabi olup temyizi mümkün bulunmadığından, aynı Kanunun 264. maddesi de gözetilerek temyiz isteğinin itiraz mahiyetinde kabulü ile merciince değerlendirilip gerekli kararın verilmesi mümkün görüldüğünden, incelemenin zimmet suçundan kurulan hükme yönelik temyiz itirazlarıyla sınırlı olarak yapılmasına karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Köy muhtarı ve Ataköy Tarımsal Kalkınma Kooperatifi başkanı olan sanık hakkında zimmet suçundan açılan kamu davasında, katılan sıfatını alabilecek surette doğrudan zarar görmesi söz konusu olmayan, köy halkından olmak dışında bir sıfatı bulunmayan ve Köy Kanununun 33/b maddesi uyarınca köy derneğince atanmadığından köy tüzel kişiliğini temsile de yetkili bulunmayan, ayrıca dosya içerisinde mevcut 15/01/2016 tarihli belgeye göre kooperatif üyesi de olmadığı anlaşılan müştekinin usulsüz olarak kamu davasına katılmasına karar verilmesi hükümleri temyiz hakkı vermeyeceğinden, CMUK’nın 317. maddesi uyarınca katılan vekilinin temyiz talebinin REDDİNE, 06/03/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verild


YARGITAY 15. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/16079 Karar : 2017/6582 Tarih : 23.02.2017

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

1-Sanık hakkında resmi belgede sahtecilik suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararına yönelik yapılan sanık ve sanık müdafinin temyiz itirazlarının incelenmesinde;

5271 sayılı CMK’nın 231.maddesine göre verilen ve davayı sonuçlandırıcı nitelikte olmayan “Hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına” ilişkin kararlara karşı aynı kanunun 231/12. maddesine göre itiraz yolu açık olup temyiz olanağı bulunmadığından 5271 sayılı CMK’ nın 264. maddesi uyarınca kabul edilebilir bir başvuruda kanun yolunda merciin belirlenmesinde yanılma, başvuran sanığın haklarını ortadan kaldırmayacağından temyiz dilekçesinin itiraz dilekçesi olarak kabulü ile görevli ve yetkili ilk derece mahkemesince itiraz konusunda inceleme yapılması için, dosyanın incelenmeksizin mahalline iade edilmek üzere … Cumhuriyet Başsavcılığı’na TEVDİİNE,

2-Sanık hakkında nitelikli dolandırıcılık suçundan kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik sanık ve sanık müdafi ile katılan vekilinin temyiz itirazlarının incelenmesinde ise;

Sanığın, keşidecisi …..Spor Malz. Tekstil. Gıda …Ltd Şti ve lehdarı …. Turizm San. Ltd Şti olan çeki, dorse alımı karşılığı sanık tarafından ciro ederek katılan …‘e verdiği, keşideci imzasının ….. Spor Malz. Tekstil. Gıda …Ltd Şti yetkilisi …’a ait olmadığının tesbit edilmesi sonrasında, sanığın üzerine atılı suçları işlediği iddia edilen olayda;

Sanığın savunmasında, çek lehdarı gözüken …… Ltd. şirketinin kendisine ait olduğunu, suça konu çeki daha önce sürekli alışveriş yaptığı ve açık hesap çalıştığı keşideci …‘dan alacağına karşılık aldığını, çeki önünde imzaladığını ve halen tanık …..’ın bir çeki mevcut olduğunu ve ödenmediğini ifade etmesi ve keşideci tanık….’ın da sanığı tanıdığını, mal alışverişi olduğunu beyan etmesi ile sanığın çek üzerinde yazı ve imza incelemesinin yapılmamış olması karşısında, gerçeğin kuşkuya yer bırakmayacak şekilde belirlenmesi için, sanığın yetkilisi olduğunu beyan ettiği …..Turizm San. Ltd Şti’nin ticari sicil bilgileri getirtilerek, sanığın elinde bulundurduğunu iddia ettiği keşideciye ait diğer çekin de ibrazı da sağlanarak sanık ile keşideci arasındaki ticari ilişkinin tesbiti, suça konu çek üzerinde yazı ve imzaların sanık el ürünü olup olmadığının rapor ile belirlenmesi ve katılan …’ın beyanı yeniden alınarak, sanığın satılan dorsenin satışı sırasında mı yoksa sonradan mı suça konu çekin verdiğinin açıklığa kavuşturulması, borca karşılık sonradan verildiğinin anlaşılması halinde, … Ceza Genel Kurulunun 03/03/1998 tarih ve 6/8-69 E. K. sayılı kararında da açıklandığı üzere, önceden doğmuş bir borç için hileli davranışlarda bulunulması halinde, zarar veya borç kandırıcı nitelikte davranışlar sonucu doğmayacağından dolandırıcılık suçunun unsurları itibariyle oluşmayacağının dikkate alınması sonrasında, tüm deliller birlikte tartışılmak suretiyle, sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri yerine, eksik inceleme ile yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,

Kabule göre de;

1-5237 sayılı TCK’nın 158. maddesinin 1. fıkrasının (f) bendince, adli para cezasının tayininde tespit olunacak temel gün, suçtan elde olunan haksız menfaatin iki katından az olmayacak şekilde asgari ve bu miktara yükseltilerek belirlenecek gün sayısı üzerinden arttırma ve eksiltmeler yapıldıktan sonra ortaya çıkacak sonuç gün sayısı ile bir gün karşılığı aynı kanunun 52. maddesi uyarınca, 20-100 TL arasında takdir olunacak miktarın çarpılması neticesinde sonuç adli para cezasının belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, sanığa yazılı şekilde eksik adli para cezası tayini,

2-Kendisini vekil ile temsil ettiren katılan lehine sanık aleyhine vekalet ücretine hükmolunmaması,

Kanuna aykırı olup, katılan vekilinin sanık ve sanık müdafinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 Sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 Sayılı CMUK.un 321.maddesi uyarınca BOZULMASINA, 23.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas: 2013/5-17 Karar: 2013/372 Tarih: 17.09.2013

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

Mühür bozma suçundan sanık C. A.’ın 5237 Sayılı T.C.K.nun 203,, 43/1,, 62, 52. maddeleri uyarınca 3.740 Lira adli para cezasıyla cezalandırılmasına ilişkin. Bursa 11. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 4.12.2008 gün ve 675-1235 Sayılı hükmün, sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 5. Ceza Dairesince 19.6.2012 gün ve 13684-6942 sayı ile;

“…Sanığın yüzüne karşı verilen 4.12.2008 tarihli kararı yasal süreyi geçirdikten sonra 15.12.2008 tarihinde temyiz etmiş ise de, Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun Dairemizce de benimsenen 30.1.2007 gün ve 2007/9-18 Sayılı Kararına göre gerek yüze karşı, gerekse gıyapta verilen hükümlerde yasa yolunun, süresinin, merciin ve şeklinin belirtilmesi ve bu hususların hüküm fıkrasına yazılması zorunlu olduğu halde, hüküm fıkrasında temyiz süresinin ‘7 günlük süre içerisinde’ olarak gösterildiği, temyiz süresinin ne zaman başlayacağı belirtilmediği gibi yasa yoluna başvuru şeklinin de gösterilmediği, anlaşılmakla bu hatanın C.M.K.nın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni sayılıp sanığın başvurusunun yasal süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede,

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak,

Dairemizin 2011/13683 Esas sayılı dosyasının incelenmesinde sanık hakkında aynı yerle ilgili başka bir davanın da bulunduğunun anlaşılması karşısında; bu dosyaların derdest ise birleştirilmesi, karara çıkıp kesinleşmesi halinde ise tümüyle dosya içine alınıp iddianame tarihlerine göre hukuki kesintinin gerçekleşip gerçekleşmediği de belirlenerek, sonucuna göre zincirleme suç hükümlerinin uygulanıp uygulanmayacağının ve mükerrer dava bulunup bulunmadığının tartışılması gerekirken, eksik araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi…”,

İsabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 25.9.2012 gün ve 94110 sayı ile;

“… 5271 Sayılı C.M.K.nun 34/2,, 231/2, 232/6. maddelerinde de hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolu, başvurunun yapılacağı merci, başvuru yöntemi ve süresinin hiçbir tereddüde yer vermeyecek biçimde açıkça belirtilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir. Bu hükümlere aykırılık, aynı Kanunun 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır.

Hüküm ve kararlarda bulunması gereken bu hususlardaki amaç kanun yolu haklarının doğru ve etkin biçimde kullanımını sağlamak ve bu eksiklik sonucunda mağduriyete yol açılmasını önlemektir. Noksan veya tereddütlü tebliğ sonucunda eski hale getirme oluşturabilecek şekilde mağduriyete neden olup olmadığı önemlidir. Diğer yandan 264. maddesi, kabul edilebilir bir kanun yolu başvurusunda kanun yolu veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu durumda başvurunun yapıldığı mercice, başvurunun derhal görevli ve yetkili olan mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer vererek bu hakların kullanımını korumak için geniş bir düzenleme kanunda yer bulmuştur.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 13.3.2012 gün ve 2011/4-319 E. 2012/93 K. sayılı ilamında belirtildiği üzere ‘kural olarak temyiz istemi süresinde verilen dilekçe veya zabıt katibine yapılacak beyanla hükmü veren mahkemeye yapılacaktır. Ancak süresinde bulunmak koşuluyla, dilekçenin hükmü veren mahkeme dışındaki bir mahkemeye verilmesi veya bir istemde bulunulması ya da haklı nedenlerin varlığı durumunda Cumhuriyet savcılığına ya da bir başka mercie istemde bulunulması temyiz istemini geçersiz kılmayacak, bu durum mercide yanılgı kapsamında değerlendirilecek ve dilekçenin verildiği veya istemin yapıldığı merciince, istem veya dilekçe mahkemesine gönderilecektir. Yine aynı şekilde istemin temyiz yerine itiraz olarak belirtilmiş bulunması da bu kapsamda değerlendirilerek, başvuru sahibinin hakları korunacak, sürenin bildirilmemesi veya yanılgılı bildirilmesi halinde bunun ilgili taraf açısından bir yanılgı oluşturarak bir hakkın kullanılmasını engellemesi durumunda açıklamalı davetiye ile bu hususun tebliğinden sonra süreler işlemeye başlayacak, böylece olası hak kayıpları önlenecektir.’

Buna göre hükmün ve kararın bildiriminde bir yanılgıya neden olacak bir durumun olup olmadığı incelenmesi gereken ilk sorundur.

Somut olayımızda;

Sanığın yüzüne karşı verilen hüküm ‘7 gün içerisinde Yargıtay yolu açık olmak üzere’ denilmek suretiyle tefhim edilmiştir. Yüzüne karşı tefhim edilen hükmü süresinden sonra temyiz eden sanık temyiz dilekçesinde kanun yolu başvuru şekli ve süresinin ne zaman başlayacağı hususunda bir tereddüt yaşadığına dair herhangi bir ifade bulunmadığı gibi, süresinden sonra temyiz dilekçesi verilmesine dair eski hale getirme nedeni oluşturacak bir durumdan da bahsetmemiştir.

Halen yürürlükte olan 1412 Sayılı C.M.U.K.nun 310. maddesi uyarınca, 4.12.2008 tarihinde yüze karşı verilmiş olan karara yönelik temyiz isteminin tefhimden itibaren bir hafta içerisinde yapılması gerekmekte olup, sanık belirtilen bir haftalık süreden sonra 15.12.2008 hakim havaleli dilekçeyle temyiz başvurusunda bulunmuştur. Her ne kadar mahkeme hükmünde başvurulacak kanun yolu dair bildirimde, sürenin başlangıcının ve başvuru şeklinin belirtilmemiş bulunması sebebiyle bildirimin noksan olduğu görülmüş ise de, yanılgıya veya kendisinden kaynaklanmayan bir kusura dair bir beyanda bulunulmaması eski hale getirme nedeni olarak kabulünü gerektirir bir durumun olmadığını göstermektedir.

Bu açıklamalar karşısında, kanun yoluna başvuruda duraksamaya yol açacak bir bildirim noksanlığı olmaması sebebiyle halen yürürlükte bulunan 1412 Sayılı C.M.U.K.nun 317. maddesi uyarınca sanığın yasal süreden sonra olan temyiz isteminin reddine karar verilmesi gerektiği düşünüldüğünden dairenizin kararının yeniden incelenmesini istemek gerekmiştir…”,

Görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

5271 Sayılı C.M.K.nun 308. maddesi5271 Sayılı C.M.K.nun 308. maddesi uyarınca Yargıtay 5. Ceza Dairesince 22.11.2012 gün ve 11610 - 11909 sayı ile; itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya. Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır:

Karar: Özel Daireyle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; kanun yolu bildiriminin yasaya uygun ve yeterli olup olmadığıyla buna bağlı olarak sanığın temyizinin süresinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

4.12.2008 tarihli hükmün sanığın hazır bulunduğu oturumda verildiği ve kanun yolu bildiriminin; “7 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere, sanığın yüzüne karşı, C.Savcısı huzurunda isteme uygun olarak verilen karar açıkça okunup usulen anlatıldı” şeklinde olduğu, tefhim tarihi esas alındığında temyiz süresinin son günü olan 11.12.2008 tarihinin kurban bayramının son gününe isabet etmesi sebebiyle temyiz süresinin 12.12.2008 günü mesai saatinin sonuna kadar uzadığı, buna karşın sanık tarafından hükmün 15.12.2008 günü temyiz edildiği,

1.12.2008 gün ve 14331 Sayılı Başbakanlık Genelgesinde 12.12.2008 Cuma günü kamuda çalışan memur, işçi ve diğer personelin idari izinli sayılacaklarının belirtildiği,

Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkındaki 2429 Sayılı Kanunun 2/B-2. maddesinin; “Kurban Bayramı; Arife günü saat 13.00’ten itibaren 4,5 gündür” şeklinde olduğu,

Anlaşılmaktadır.

1412 Sayılı 5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi5320 Sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 310. maddesinde, temyiz isteminin yüze karşı verilen kararlarda hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içinde hükmü veren mahkemeye verilecek bir dilekçeyle veya zabıt katibine yapılacak beyanla olacağı, bu takdirde, beyanın tutanağa geçirilerek hakime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen kararlarda ise temyiz süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir.

5271 Sayılı C.M.K.nun 34/2,, 231/2, 232/6. maddelerinde5271 Sayılı C.M.K.nun 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde de hüküm ve kararlarda, başvurulacak kanun yolu, başvurunun yapılacağı merci, başvuru yöntemi ve süresinin hiçbir tereddüte yer vermeksizin açıkça belirtileceği hükümlerine yer verilmiş olup, bu hükümlere aykırılık, anılan Kanunun 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni oluşturacaktır. Bu bildirimlerdeki temel amaç sujelerin başvuru haklarını etkin bir biçimde kullanmalarının sağlanması ve bu eksiklik sebebiyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Ancak burada dikkat edilecek veya eski hale getirme nedeni oluşturacak husus, eksik veya yanılgılı bildirim sebebiyle bir hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise, bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.

5271 Sayılı C.M.K.nun 264. maddesinde5271 Sayılı C.M.K.nun 264. maddesinde ise, kabul edilebilir bir kanun yolu başvurusunda kanun yolunun veya mercide yanılgının, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu halde başvurunun yapıldığı merciince, başvurunun derhal görevli ve yetkili mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.

Bu hükümler birlikte değerlendirildiğinde, kural olarak temyiz istemi süresinde verilen bir dilekçe veya zabıt katibine yapılacak bir beyanla hükmü veren mahkemeye yapılacaktır. Ancak süresinde olması şartıyla, dilekçenin hükmü veren mahkeme dışındaki bir mahkemeye verilmesi veya istemde bulunulması ya da haklı nedenlerin varlığı halinde Cumhuriyet Savcılığına ya da bir başka mercie istemde bulunulması temyiz istemini geçersiz kılmayacak, bu durum mercide yanılgı kapsamında değerlendirilebilecek, dilekçenin verildiği veya istemin yapıldığı merci tarafından, istem veya dilekçe mahkemesine gönderilecektir. Yine aynı şekilde istemin temyiz yerine itiraz olarak belirtilmiş olması da bu kapsamda değerlendirilerek, başvuru sahibinin hakları korunacak, sürenin bildirilmemesi veya yanılgılı bildirilmesi halinde bunun ilgili taraf açısından bir yanılgı oluşturarak bir hakkın kullanılmasını engellemesi durumunda açıklamalı davetiye ile bu hususun tebliğinden sonra süreler işlemeye başlayacak, böylece muhtemel hak kayıpları önlenecektir.

Öte yandan Ceza Genel Kurulunun 22.6.2010 gün ve 119-155 Sayılı kararında da belirtildiği üzere. Başbakanlık genelgesi uyarınca 12 Aralık 2008 Cuma günü hizmetlerin aksamaması açısından gerekli tedbirin alınması ve asgari seviyede personelin bulundurulması kaydıyla idari izin günü olarak belirlenmiş ise de, bu günün resmi tatil olmaması sebebiyle süreler ve bu bağlamda temyiz süresi işlemeye devam etmektedir.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın yüzüne karşı verilen hükümde yasa yolu bildirimi “7 gün içinde Yargıtay yolu açık olmak üzere” şeklinde olup, temyiz süresinin başlangıcı belirtilmediğinden, bu durumun sürenin tebliğden mi, yoksa tefhimden mi başlayacağı konusunda tereddüte yol açtığı, nitekim sanığın 15.12.2008 tarihli temyiz dilekçesinde yer alan “… bugün tarihi itibariyle mahkemeniz kaleminden tebliğ ettim, yasal süresi içinde temyiz ediyorum” şeklindeki beyanından da sürenin başlangıcı konusunda tereddütte kaldığı anlaşılmaktadır.

Bu nedenle, yerel mahkemece tefhim edilen kararda kanun yolu bildiriminde bulunması gereken temyiz süresinin başlangıcının belirtilmemesi 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni olup, sanığın 15.12.2008 tarihinde vermiş olduğu dilekçesinin eski hale getirme talebi mahiyetinde olduğunu kabul eden Özel Dairece temyiz isteminin süresinde yapıldığı belirtilerek hükmün esasının incelenmesinde bir isabetsizlik bulunmamaktadır.

Bu itibarla, yerinde olmayan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Sonuç: Açıklanan nedenlerle;

1-) Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının reddine,

2-) Dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 17.09.2013 tarihinde yapılan müzakerede oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2015/12-12 Karar : 2016/29 Tarih : 26.01.2016

  • CMK 264. Madde

  • Kanun Yolunun Belirlenmesinde Yanılma

Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve çözülmesi gereken uyuşmazlık; sanığın taksirle yaralama eyleminin sabit olup olmadığının tespitine ilişkin ise de,

öncelikle Cumhuriyet savcısı, katılan ve sanık tarafından temyiz edilmeyen yerel mahkeme hükmünün Yargıtay Ceza Genel Kurulunca incelenmesinin mümkün olup olmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.

İncelenen dosya kapsamından;

Özel Dairece ilk hükmün bozulmasından sonra mahkeme tarafından sanığa duruşma gün ve saatini bildirir bozma ilamı ekli çağrı kâğıdı gönderildiği ancak sanığın tüm aramalara rağmen bulunamadığı, katılanın bozmaya karşı beyanının alınması amacıyla yazılan talimatın da bila ikmal iade edildiği, aleyhe bozmaya karşı sanığın savunmaları ve katılanın beyanları alınmadan ilk hükümde direnildiği, gerekçeli kararın katılan ile sanığa tebliğ edildiği, kararın Cumhuriyet savcısı, şikâyetçi ya da sanık tarafından temyiz edilmemesine rağmen, dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderildiği anlaşılmaktadır.

Olağan kanun yollarından olan temyiz incelemesinin yapılabilmesi için, kanuna ve usulüne uygun bir temyiz davası açılmış bulunmalıdır. Temyiz davasının açılabilmesi için de, 1412 sayılı CMUK`nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte olan 310. maddesine göre iki şartın varlığı gereklidir.

Bunlardan ilki süre şartıdır. 1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun 310. maddesinde, genel kural olarak tarafların temyiz isteğinde bulunabilecekleri süre hükmün tefhiminden, tefhim edilmemiş ise tebliğinden başlamak üzere bir hafta olarak belirlenmiştir. Temyiz süresi, anılan maddenin üçüncü fıkrasındaki farklı durum hariç olmak üzere, hükmün açıklanması sırasında hazır bulunanlar yönünden bu tarihte, yokluklarında hüküm verilenler yönünden ise gerekçeli kararın tebliği tarihinde başlayacaktır.

Temyiz davasının açılabilmesi için gerekli ikinci şart istektir. Yargılama hukukunun temel prensiplerinden olan “davasız yargılama olmaz” ilkesine uygun olarak temyiz davası kendiliğinden açılamaz, bu konuda bir isteğin bulunması gereklidir. 1412 sayılı CMUK’nun 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi uyarınca halen yürürlükte bulunan 305. maddesinin birinci fıkrası ile bu kuraldan uzaklaşılmış ve bazı ağır mahkûmiyetlerde istek şartından sanık lehine vazgeçilerek, temyiz incelemesinin kendiliğinden yapılması kabul edilmiştir. Ancak onbeş yıl ve daha fazla hürriyeti bağlayıcı cezalara ilişkin hükümler dışında kalan kararlarda süre ve istek şartına uygun olarak bir temyiz davası açılmamış ise, mahalli mahkeme hükmünün Yargıtay`ca resen incelenmesi mümkün değildir. Direnme kararlarının temyizen incelenmesi bakımından da aynı şartlar geçerlidir.

Öte yandan, resen temyize tâbi bulunmamasına rağmen yerel mahkemece, şikâyetçi, sanık ve müdafiinin yokluğunda verilen direnme hükmünün yasa yolu bildiriminde dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi karşısında, kanuna ve usulüne uygun bir kanun yolu bildirimi bulunup bulunmadığı ve tarafların müracaat edilecek kanun yolu konusunda yanıltılıp yanıltılmadıkları hususu üzerinde de durulmalıdır.

Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının “Temel hak ve hürriyetlerin korunması” başlıklı 40. maddesi uyarınca; “Anayasa ile tanınmış hak ve hürriyetleri ihlâl edilen herkes, yetkili makama geciktirilmeden başvurma imkânının sağlanmasını isteme hakkına sahiptir. Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır. Kişinin, resmî görevliler tarafından vâki haksız işlemler sonucu uğradığı zarar da, kanuna göre devletçe tazmin edilir. Devletin sorumlu olan ilgili görevliye rücu hakkı saklıdır.”

1412 sayılı Ceza Muhakemeleri Usulü Kanununun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 310. maddesinde, Temyiz isteminin yüze karşı verilen kararlarda hükmün tefhiminden itibaren bir hafta içerisinde hükmü veren mahkemeye verilecek dilekçe veya zabıt kâtibine yapılacak bir beyanla olacağı, bu takdirde beyanın tutanağa geçirilerek hâkime tasdik ettirileceği, yoklukta verilen kararlarda temyiz süresinin tebliğle başlayacağı belirtilmiştir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 34/2, 231/2 ve 232/6. maddelerinde ise, karar ve hükümlerde başvurulacak kanun yolu, başvurunun yapılacağı merci, başvuru süresi ve yönteminin hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde ve açıkça gösterilmesi gerektiği düzenlemelerine yer verilmiş olup; anılan hükümlere aykırılık, aynı kanunun 40. maddesi gereğince “eski hale getirme nedeni” oluşturacaktır.

Bu bildirimdeki temel amaç, süjelerin başvuru haklarını etkin bir şekilde kullanmalarının sağlanması ve kanun yolu bildirimindeki eksiklik nedeniyle hak kayıplarına yol açılmamasıdır. Burada dikkat edilecek ya da eski hale getirme nedeni oluşturacak husus eksik veya hatalı bildirim nedeniyle hakkın kullanılmasının engellenip engellenmediğinin belirlenmesidir. Bildirimdeki eksikliğin yol açtığı bir hak kaybı bulunmamakta ise bu durum eski hale getirme nedeni oluşturmayacaktır.

CMK`nun 264. maddesinde de, kabul edilebilir bir kanun yolu başvurusunda, kanun yolu, süresi veya mercide hatanın, başvuranın haklarını ortadan kaldırmayacağı, bu durumda başvurunun yapıldığı merci tarafından, başvurunun derhâl görevli ve yetkili bulunan mercie gönderilmesi gerektiği hükmüne yer verilmiştir.

Somut olayda yerel mahkemece, hükmün resen temyize tâbi bulunmamasına rağmen şikâyetçi, sanık ve müdafiinin yokluğunda verilen hükmün kanun yolu bildiriminde dosyanın Ceza Genel Kuruluna gönderilmesine karar verilmesi karşısında, kanun yolu bildirimindeki tarafları hataya düşürecek eksiklik giderilerek, gerekçeli kararın kanuna uygun bir kanun yolu bildirimini içerir şekilde taraflara tebliği ve hükmün temyiz edilmesi durumunda da dosyanın Yargıtay`a gönderilmesi gerekmektedir.

Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

Özel Dairece hükmün bozulmasından sonra yerel mahkemece sanığın duruşma gün ve saatini bildirir bozma ilamı ekli davetiye ile çağrıldığı, şikâyetçinin beyanının alınması için yazılan talimatın bila ikmal iade edildiği, bunun üzerine sanığın ve katılanın yokluğunda önceki hükümde direnildiği anlaşılmıştır.

Kendiliğinden temyize tâbi olmayan direnme kararı Cumhuriyet savcısı, sanık ya da katılan tarafından da temyiz edilmemiştir.

Bu itibarla, yerel mahkeme hükmüne karşı açılmış bir temyiz davası bulunmaması ve kararın resen de temyize tâbi olmaması nedeniyle dosyanın incelenmeksizin mahalline iadesine karar verilmelidir.

SONUÇ:

Açıklanan nedenlerle;

… Anadolu 1. Çocuk Mahkemesinin … gün ve … sayılı kararına ilişkin dosyanın, açılmış bir temyiz davası bulunmaması ve hükmün resen de temyize tâbi olmaması nedeniyle incelenmeksizin mahalline iade edilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS