0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Tutuklunun Kanun Yollarına Başvurması

CMK Madde 263

(1) Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabilir.

(2) Zabıt kâtibine başvuru hâlinde, kanun yollarına başvuru beyanı veya dilekçesi ilgili deftere kaydedildikten sonra bu hususları belirten bir tutanak düzenlenerek tutuklu bulunan şüpheli veya sanığa bir örneği verilir.

(3) Kurum müdürüne başvuru hâlinde ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapılarak, tutanak ve dilekçe derhâl ilgili mahkemeye gönderilir. Zabıt kâtibi başvuruyu ilgili deftere kaydeder.

(4) Zabıt kâtibi veya kurum müdürü tarafından ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapıldığı zaman kanun yolları için bu Kanunda belirlenen süreler kesilmiş sayılır.



CMK Madde 263 Gerekçesi

Madde ile, tutuklu bulunan şüpheli veya sanığın kanun yollarına başvurusu kolaylaştırılmak, başvurunun zamanında yapılıp yapılmadığı, sürelerin kesilip kesilmediği konusundaki tereddütler de ortadan kaldırılmak istenmiştir.

Buna göre tutuklu bulunan, şüpheli veya sanık sözlü olarak tutuklu bulunduğu kurum müdürüne veya kararı veren mahkemenin zabıt kâtibine başvurabilir. Bu başvuruyu dilekçeyle de yapabilir. Her iki hâlde de başvurular önce ilgili deftere kaydedilir, sonra bu konuda tutanak düzenlenir ve tutanağın bir örneği tutukluya verilir.

Kurum müdürlüğünce gönderilen dilekçe ve tutanak mahkeme kâtibince de ayrıca deftere kaydedilir.

Zabıt kâtibi veya kurum müdürünün başvuru ile ilgili yaptığı işlemlerle kanunun öngördüğü süreler kesilmiş olur.


CMK 263 (Tutuklunun Kanun Yollarına Başvurması) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/13283 Karar : 2018/45 Tarih : 8.01.2018

  • CMK 263. Madde

  • Tutuklunun Kanun Yollarına Başvurması

Sanığın hükmün kurulduğu 26.09.2014 tarihli oturumda, başka suçtan hükümlü olarak bulunduğu ceza infaz kurumundan SEGBİS yöntemi ile katılmış olması nedeniyle, mahkemece hüküm tefhim edilirken hüküm fıkrasına “5271 sayılı CMK’nın 263/1 maddesi gereğince cezaevinde bulunan sanığın tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta dilekçe vererek kanun yoluna başvurabileceğinin de yazılması ve bu hususun da tefhim edilmesi gerektiği halde, bu hususun hüküm fıkrasına yazılmamış ve tefhim edilmemiş olması sebebiyle, temyiz süresinin tefhim tarihi olan 26.09.2014 tarihinde başlamayacağı, gerekçeli kararın sanığa tebliğ edildiği tarih olan 21.11.2014 tarihinde temyiz süresi başladığından, sanığın 08.10.2014 tarihli temyiz dilekçesinin yasal süre içerisinde olduğu anlaşılmakla; tebliğnamedeki temyiz talebinin reddine dair görüşe iştirak edilmemiştir.

5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinde düzenlenen hak yoksunluklarının, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarihli ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararı da dikkate alınarak infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma neticelerine uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.06.2013 gün ve 2013/8-151/304 sayılı ilamında açıklandığı üzere, birden fazla tekerrüre esas alınabilecek hükümlülüğün bulunması halinde bunlardan en ağırının esas alınması gerektiği cihetle; Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.07.2003 tarihli 2013/88 Esas ve 2013/216 Karar sayılı kararıyla hükmolunan 16 yıl ağır hapis cezasına dair ilamın, tekerrüre esas alınan Gaziantap 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 2006/295 Esas 2007/312 Karar sayılı sayılı kararı ile 15 yıl cezasına dair ilamından daha ağır hükümlülük içerdiği ve tekerrür uygulamasına esas alınması gerektiğinin gözetilmemesi,

Yasaya aykırı olup, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA; ancak yeniden yargılama yapılmasını gerektirmeyen bu hususun aynı Yasa’nın 322. maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan; hüküm fıkrasından TCK’nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm tümden çıkartılarak, yerine “Gaziantep 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 15.07.2003 tarihli 2013/88 Esas ve 2013/216 Karar sayılı ilamının tekerrüre esas olduğu anlaşılmakla, TCK’nın 58/6-7. maddeleri uyarınca verilen cezanın mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve cezanın infazından sonra denetimli serbestlik tedbirinin uygulanmasına” ibaresinin yazılması suretiyle, sair yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA; aleyhe temyiz bulunmadığından 1412 sayılı CMUK’nın 326/son ve 5275 sayılı Yasanın 108/2. maddeleri gereğince koşullu salıverilmeye eklenecek sürenin, hatalı uygulama sonucu hükümde gösterilen ilam nedeniyle koşullu salıverilmeye eklenecek süreden fazla olmayacağı hususunun infaz aşamasında gözetilmesine, 08.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/16553 Karar : 2017/18420 Tarih : 3.07.2017

  • CMK 263. Madde

  • Tutuklunun Kanun Yollarına Başvurması

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, temyiz isteğinin reddine ilişkin kararın verildiği tarihte sanığın halen cezaevinde olduğu ve CMK’nın 263’ncü maddesine göre temyiz uyarımında bulunulmadığının anlaşılması karşısında, temyiz isteminin reddine ilişkin karara karşı temyizin süresinde olduğu kabul edilerek ve 17/06/2014 tarihli temyiz isteminin reddine dair ek karar kaldırılarak dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçlarının uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık …‘un temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 03/07/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/32319 Karar : 2017/2732 Tarih : 13.03.2017

  • CMK 263. Madde

  • Tutuklunun Kanun Yollarına Başvurması

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi, kararın niteliği ile suç tarihine göre ve temyizin kapsamının sanıklar … ve … hakkında kurulan mahkumiyet hükümlerine ilişkin olduğu belirlenerek ve kanun yollarına başvurma şeklinin CMK’nın 263. maddesine uygun olmaması nedeniyle sanık …‘nın temyizinin süresinde olduğu kabul edilerek dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede:

Sanık …‘a yükletilen hakaret ve sanık …‘ya yükletilen yaralama eylemleriyle ulaşılan çözümü haklı kılıcı zorunlu öğelerinin ve bu eylemlerin sanıklar tarafından işlendiğinin Kanuna uygun olarak yürütülen duruşma sonucu saptandığı, bütün kanıtlarla aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde ve eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirilmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı,

Eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve Kanunda öngörülen suç tiplerine uyduğu,

Cezaların Kanuni bağlamda uygulandığı,

Anlaşıldığından, sanıklar … ve …‘nın ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmemiş olmakla, tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ DAVASININ ESASTAN REDDİYLE HÜKÜMLERİN ONANMASINA, 13/03/2017 tarihinde, oy birliği ile karar verildi.


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/2145 Karar : 2017/243 Tarih : 14.02.2017

  • CMK 263. Madde

  • Tutuklunun Kanun Yollarına Başvurması

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Anayasanın 40/2, CMK’nın 34/2, 232/6. maddelerine göre hüküm fıkrasında, verilen karara karşı kanun yollarına başvurma olanağı bulunup bulunmadığının ve başvurma olanağı var ise süresi, mercii ve şekillerinin tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekirken, cezaevinde bulunan sanık …’ın yüzüne karşı verilen kararda CMK’nın 263. maddesi gereğince tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta dilekçe vererek kanun yoluna başvurabileceği belirtilmeyip kanun yoluna başvuru yöntemi hususunda tereddüt oluştuğundan sanığın temyiz isteğinin süresinde olduğu, belirlenerek yapılan incelemede;

Yapılan yargılama sonunda aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda tartışılıp sanıkların suçlarının sübutu kabul, olay niteliğine ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin edilmiş, cezaları azaltıcı sebebin niteliği takdir kılınmış, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, Cumhuriyet savcısının, sanık … müdafiinin ve sanıklar … ile …’ın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin ONANMASINA, 14.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi


YARGITAY 9. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/5520 Karar : 2016/8485 Tarih : 1.12.2016

  • CMK 263. Madde

  • Tutuklunun Kanun Yollarına Başvurması

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Anayasanın 40/2, CMK’nın 34/2,232/6 maddelerine göre hüküm fıkrasında verilen karara karşı kanun yollarına başvurma olanağı bulunup bulunmadığının ve başvurma olanağı var ise süresi, mercii ve şekillerinin tereddüte yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekirken, başka bir suçtan cezaevinde tutuklu bulunan sanığın yüzüne karşı verilen kararda CMK`nın 263. maddesi gereğince duruşma sonunda zabıt katibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta dilekçe vererek kanun yoluna başvurabileceği belirtilmediğinden kanun yoluna başvuru yöntemi hususunda tereddüt oluştuğundan, temyiz isteminin reddine dair … tarihli ek karar kaldırılıp sanığın temyizinin süresinde olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;

Mevcut belge ve deliller, hükümden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrası ve aynı Kanun’un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun`un geçici 7. maddesinin, olaya tatbik kabiliyeti bulunup bulunmadığının tesbiti açısından yeterli görülmediğinden, öncelikle sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan dolayı başka dava olup olmadığı, varsa sanığın bu suçu diğer davaya konu olan suç nedeniyle verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işleyip işlemediği belirlendikten sonra;

a) Sanık bu suçu, daha önce işlediği suçtan dolayı yapılan kovuşturma aşamasında hükmolunan tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş ise, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değiştirilen TCK’nın 191. maddesinin 5. fıkrasında öngörülen “Erteleme süresi zarfında kişinin kullanmak için tekrar uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alması, kabul etmesi veya bulundurması ya da uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanması, dördüncü fıkra uyarınca ihlâl nedeni sayılır ve ayrı bir soruşturma ve kovuşturma konusu yapılmaz” hükmü uyarınca, ikinci suçtan açılan bu davanın kovuşturma şartının ortadan kalkması nedeniyle CMK`nın 223. maddesinin 8. fıkrası uyarınca “davanın düşmesine”,

b) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmamış olan sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 68. maddesi ile değişik TCK’nın 191. maddesi ve aynı Kanun’un 85. maddesi ile eklenen 5320 sayılı Kanun`un geçici 7. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, 191. madde hükümleri çerçevesinde “hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına”,

c) Sanık hakkında aynı suçtan açılmış başka dava yoksa veya sanık bu suçu daha önce işlediği suçtan dolayı verilen tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbirinin infazı sırasında işlemiş değilse, bu suç nedeniyle tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulandıktan sonra, yükümlülüklerini ihlal ettiği iddia edilen sanık hakkında, 6545 sayılı Kanun’un 85. maddesi ile 5320 sayılı Kanun’a eklenen geçici 7. maddenin 3. fıkrası uyarınca, yargılamaya devam olunarak, suç tarihi itibarıyla TCK`nın 191. maddesi çerçevesinde bir karar verilmesinde, zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün BOZULMASINA, … tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 21. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/9286 Karar : 2016/6404 Tarih : 26.10.2016

  • CMK 263. Madde

  • Tutuklunun Kanun Yollarına Başvurması

Ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 29.05.2007 gün 7/114-113 sayılı kararında açıklandığı üzere gerek yüze karşı, gerekse gıyapta verilen hüküm ve kararlarda, başvurulacak yasa yolunun, süresinin, başvuru yapılacak merci ile başvuru şeklinin belirtilmesi gerekmekte olup, 03.02.2016 tarihli ilamda, hüküm tarihinde başka suçtan hükümlü olarak Ceza İnfaz Kurumunda bulunan sanığa CMK`nun 263. maddesine göre kanun yoluna başvuru şeklinin gösterilmediği anlaşıldığından temyizin süresinde yapıldığının kabulü ile temyizin yasal süre geçtikten sonra yapıldığından bahisle sanığın temyiz isteminin reddine ilişkin usulsüz olarak verilen 21.04.2016 günlü ek karar kaldırılarak yapılan incelemede;

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı azaltıcı takdiri indirim nedeninin bulunmadığı takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükümlerin istem gibi ONANMASINA, 26.10.2016 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 14. CEZA DAİRESİ Esas : 2013/4872 Karar : 2014/14931 Tarih : 29.12.2014

  • CMK 263. Madde

  • Tutuklunun Kanun Yollarına Başvurması

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, 28.06.2014 tarihinde yayımlanarak yürürlüğe giren ve cinsel dokunulmazlığa karşı suçlarda değişiklik yapan 6545 sayılı Kanun ile getirilen düzenlemeler de gözetilerek dosya incelenip gereği düşünüldü:

Başka suçtan hükümlü olan sanığın, yüzüne karşı verilen hükmü kanuni bir haftalık süreyi geçirdikten sonra 10.01.2012 tarihinde temyiz ettiği anlaşılmış ise de; Anayasa`nın 40/2 ve 5271 sayılı CMK.nın 34/2, 231/2 ve 232/6. maddeleri uyarınca, mahkeme kararlarında, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve başvuru şeklinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesinin gerektiği, incelemeye konu hükümde ise temyiz süresinin tefhimden itibaren başlayacağı açıkça yazılması gerektiği halde “Kararı öğrendiği günden itibaren,…” denilmek suretiyle sanığın kanun yolu süresinde yanılgıya düşürüldüğü gibi, 5271 sayılı CMK.nın 263/1. maddesi uyarıca, başka suçtan hükümlü sanığın bulunduğu ceza infaz kurumu müdürüne beyanda bulunmak veya bu hususta bir dilekçe vermek suretiyle hükmü temyiz edebileceği hususunun da açıkça belirtilmediği, bu eksikliklerin 5271 sayılı CMK.nın 40. maddesi uyarınca eski hale getirme nedeni olduğu anlaşıldığından, sanığın 10.01.2012 tarihli temyiz isteminin süresinde olduğunun kabulüne karar verildikten sonra gereği düşünüldü:

Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre sanığın yerinde görülmeyen sair temyiz itirazlarının reddine,

Ancak;

Sanık hakkında hapis cezasına mahkumiyetinin kanuni sonucu olarak 5237 sayılı TCK.nın 53/3. maddesine göre 53/1-c madde ve bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri ile ilgili hak yoksunluğun koşullu salıvermeye kadar uygulanacağı, alt soyu haricindekiler yönünden ise bu hak yoksunluğunun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar devam edeceği gözetilmeden yazılı şekilde karar verilmesi,

Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek 1412 sayılı CMUK.nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, ancak bu husus yeniden duruşma yapılmaksızın CMUK.nın 322. maddesinin verdiği yetki uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, hüküm fıkrasında yer alan 5237 sayılı TCK.nın 53/1-c maddesinin uygulanmasına ilişkin bölüm hükümden çıkartılarak, yerine “TCK.nın 53/1-c madde ve bendinde yer alan kendi alt soyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri ile ilgili hak yoksunluğunun koşullu salıvermeye kadar; alt soyu haricindekiler yönünden ise bu hak yoksunluğunun hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar yoksun bırakılmasına” ibaresi eklenmek suretiyle sair yönleri usul ve kanuna uygun olan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA, 29.12.2014 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas: 2017/2559 Karar: 2017/2805 Tarih: 13.04.2017

  • CMK 263. Madde

  • Tutuklunun Kanun Yollarına Başvurması

Gereği görüşülüp düşünüldü:

KARAR : Hükmün açıklandığı 03.11.2015 tarihli duruşmaya sanığın başka suçtan dolayı hükümlü olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumu’ndan SEGBİS yöntemi ile katıldığı ve hüküm fıkrasının son kısmında; “sanığın SEGBİS sistemi ile yüzüne karşı tefhimden itibaren ve katılanın yokluklarında tebliğden itibaren CMK’nın 291. maddesi ( 5271 Sayılı CMK’nın 272 -273.maddelerinde belirtilen istinaf yolu açık olsa da; 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesine göre temyize dair 1412 Sayılı CMUK’nın 305-326. maddeleri ile halen yürürlükte olması sebebiyle Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere ) uyarınca mahkememize bir dilekçe verilmek sureti ile veya tutanağa bağlanmak ve mahkeme hakimine onaylatılmak koşulu ile zabıt katibine bir beyanda bulunularak ve bu beyan tutanağa geçirilmek sureti ile 7 gün içerisinde Yargıtay’a temyiz yolu açık olmak üzere karar verildi. Karar bu süre zarfında temyiz edilmediği takdirde kesinleşeceği bildirilmekle verilen karar açıkça okunup anlatıldı” yazılı olduğu, sanığın 14.12.2015 tarihli temyiz dilekçesi ile hükmü temyiz etmiş olduğu anlaşılmıştır.

1982 Anayasası’nın 40/2. maddesinde yer alan; ( Ek fıkra: 03.10.2001 - 4709 S.K./16. md. ) Devlet, işlemlerinde, ilgili kişilerin hangi kanun yolları ve mercilere başvuracağını ve sürelerini belirtmek zorundadır.” şeklindeki, 5271 Sayılı CMK’nın 263. maddesinde yer alan;

( 1 ) Tutuklu bulunan şüpheli veya sanık, zabıt kâtibine veya tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabilir.

( 2 ) Zabıt kâtibine başvuru hâlinde, kanun yollarına başvuru beyanı veya dilekçesi ilgili deftere kaydedildikten sonra bu hususları belirten bir tutanak düzenlenerek tutuklu bulunan şüpheli veya sanığa bir örneği verilir.

( 3 ) Kurum müdürüne başvuru hâlinde ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapılarak, tutanak ve dilekçe derhâl ilgili mahkemeye gönderilir. Zabıt kâtibi başvuruyu ilgili deftere kaydeder.

( 4 ) Zabıt kâtibi veya kurum müdürü tarafından ikinci fıkra hükmüne göre işlem yapıldığı zaman kanun yolları için bu Kanunda belirlenen süreler kesilmiş sayılır.” şeklindeki yasal düzenlemeler, aynı Kanun’un 34. maddesinde yer alan; ( 2 ) Kararlarda, başvurulabilecek kanun yolu, süresi, mercii ve şekilleri belirtilir.” şeklindeki yasal düzenleme ile 231. maddesinde yer alan; hazır bulunan sanığa ayrıca başvurabileceği kanun yolları, mercii ve süresi bildirilir.” şeklindeki yasal düzenleme ile 5271 Sayılı CMK’nın 232. maddesinde yer alan; “Hüküm fıkrasında, 223. Maddeye göre verilen kararın ne olduğunun, uygulanan kanun maddelerinin, verilen ceza miktarının, kanun yollarına başvurma ve tazminat isteme olanağının bulunup bulunmadığının, başvuru olanağı varsa süresi ve merciinin tereddüde yer vermeyecek şekilde açıkça gösterilmesi gerekir.” şeklindeki yasal düzenleme birlikte değerlendirildiğinde; hükmün açıklandığı 03.11.2015 tarihli duruşmaya sanığın başka suçtan dolayı hükümlü olarak bulunduğu Ceza İnfaz Kurumu’ndan SEGBİS yöntemi ile katılmış olması nedeniyle; mahkemece hüküm tefhim edilirken hüküm fıkrasına; 5271 Sayılı CMK’nın 263/1. maddesi gereğince cezaevinde bulunan sanığın tutuklu bulunduğu ceza infaz kurumu ve tutukevi müdürüne beyanda bulunmak suretiyle veya bu hususta bir dilekçe vererek kanun yollarına başvurabileceğinin de yazılması ve bu hususunda tefhim edilmesi gerektiği halde bu hususun hüküm fıkrasına yazılmamış ve tefhim edilmemiş olması nedeniyle; sanığın temyiz süresinin hükmün tefhim tarihinde başlamayacağı, temyiz dilekçesinin tarihi olan 14.12.2015 tarihinin hükmü öğrenme tarihi olarak kabul edilmesi gerektiği dolayısıyla sanığın öğrenme üzerine ve yasal süre içinde hükmü temyiz etmiş olduğu belirlenerek ve mahkemenin 16.12.2015 tarihli ek kararı kaldırılarak yapılan incelemede;

SONUÇ : Bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucunda toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanığın suçunun sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı sebebin bulunmadığı takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün ONANMASINA, 13.04.2017 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS