0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

CMK Madde 225

(1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.

(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.



CMK Madde 225 Gerekçesi

Mahkeme dava edilmeyen bir fiil hakkında kendiliğinden yargılama yapamaz ve hüküm veremez. Bunun doğal sonucu, iddianamede gösterilen fiil hakkında hüküm kurulmasıdır.

Hükmün konusunu, iddianamede sınırları belirtilerek dava nedeni yapılan maddî olay (fiil) oluşturur. Diğer bir anlatımla, kamu davasının konusu ile hükmün konusu maddî olay (fiil) bakımından aynıdır. Hüküm, iddianamede gösterilen sanık ve ona yükletilen fiil hakkında kurulur.

Ancak mahkeme, fiilin hukukî yorumunda, değerlendirmede tamamen serbesttir; iddia, savunma mahkemeyi bağlamaz. Mahkeme aynı fiili başka suretle yorumlayabilir.


CMK 225 (Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi) Emsal Yargıtay Kararları


Ceza Genel Kurulu 2022/265 E. , 2023/178 K.

  • CMK 225
  • Araç hakkında açılmış müsadere davası bulunmadan müsadere kararı verilmesi CMK m.225’e aykırıdır.

Cumhuriyet Başsavcılığının 25.01.2011 tarihli ve 2011-908 sayılı iddianamesinde “Suçun işlenmesinde kullanılan aracın müsaderesine yer olmadığına,” karar verilmesi talep edilmekle esasen Cumhuriyet savcısı tarafından aracın trafik kaydına konulan satılamaz ve devredilemez şerhinin kaldırılması suretiyle nakil aracının ruhsat sahibine teslim edilmesinin istenildiği, bu nedenle nakil aracı hakkında usulüne uygun açılmış bir müsadere davasının bulunmadığı, Yerel Mahkemece nakil aracının müsaderesine ilişkin hüküm kurulmasının CMK’nın 225. maddesine aykırı olduğu kabul edilmelidir.

Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının kabulüne, Özel Daire düzeltilerek onama kararının kaldırılmasına ve Yerel Mahkeme hükmünün hak yoksunluğu, dava konusu kaçak eşyanın müsaderesi ile birlikte tasfiyesine ve hakkında açılmış bir dava olmadığı hâlde CMK’nın 225/1. maddesine aykırı olarak nakil aracının müsaderesine karar verilmesi isabetsizliklerinden düzeltilerek onanmasına karar verilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2020/65 E. , 2020/345 K.

  • CMK 225
  • İddianameyle bağlılık ilkesi, iddianamede yer almayan vakıadan ceza verilemez.

CMK’nın 225. maddesinde de; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” şeklinde düzenleme yapılmıştır. Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiil hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.

Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı tarafından düzenlenen iddianame ile CMK’nın 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırları belirlenmektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir.

Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.


8. Ceza Dairesi 2019/2343 E. , 2019/13778 K.

  • CMK 225
  • İddianamedeki anlatım, katılanın beyanı şeklindeyse, o suçtan ceza davası açıldığı anlamına gelmez.

5271 sayılı CMK.nın 225/1. maddesinde öngörülen düzenlemeye göre, hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilebileceği, katılanın beyanında aracına tekme atıp zarar verenin sanık … olduğunu belirtmesi, her ne kadar iddianamede sanık … hakkında mala zarar verme suçundan sevk maddesi tayin edilmiş ise de iddianamedeki anlatımın da katılanın beyanı şeklinde olduğu ve bu şekilde iddianamedeki anlatım ve nitelendirmeye göre, sanık hakkında, mala zarar verme suçundan 5271 sayılı CMK.nın 170. maddesine uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı, hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemlerle sınırlı olduğu dikkate alınmadan açılan kamu davasının sınırları dışına çıkılıp yazılı şekilde karar verilmesi, bozma nedenidir


Ceza Genel Kurulu 2018/604 E. , 2020/269 K.

  • CMK 225
  • İddianamede belirtilen suç vasfı dışında bir suç hakkında yargılama yapılamaz.

Suç tarihinde Kadıköy Belediye Başkan Yardımcısı olan sanık … hakkında, İçişleri Bakanlığı Mülkiye Müfettişliği tarafından resen başlatılan soruşturma kapsamında, Kadıköy Kaymakamlığının 02.03.2007 tarihli ve 295 sayılı yazısı ile soruşturma izni verildiğine dair kararın, 4483 sayılı Kanun’un 9. maddesi uyarınca Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığına bildirilmesi üzerine başlayan adli soruşturmada;

Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığınca 18.10.2007 tarih ve 10598-5336 sayı ile düzenlenen iddianamede sanığın eylemi; “…Kadıköy … pafta, 306 ada, 12 parsel sayılı 10 kapı nolu yerde… tarafından yapılan binanın ruhsata aykırı olarak inşa edildiği, 10.03.2005 tarih ve 19/4-B sayılı Encümen Kararında belirtilen yıkıma esas teşkil eden ruhsata aykırılıklarının giderilmediği, iş yeri açma ve çalışma ruhsatlarına ilişkin yönetmelik hükümleri uyarınca bulunması gereken şartları taşıyıp taşımadığının araştırılmadığı, mevzuata aykırı olarak ruhsat verildiği” şeklinde anlatılıp suç tarihinde Kadıköy Belediye Başkan Yardımcısı olan sanık hakkında görevi kötüye kullanma suçundan kamu davası açılmış olması, iddianamede; sanığın, imzaladığı ruhsatı sahtecilik kastıyla düzenlediği değil de, iş yeri açma ve çalışma ruhsatlarına ilişkin yönetmelik hükümlerine göre davaya konu iş yerine ruhsat verilebilmesi için iş yerinin bulundurması gereken şartların var olup olmadığını araştırmadığı vurgulanmak suretiyle sanığın görevinin gereklerine aykırı hareket ettiğine dikkat çekilmesi ve belirtilen iddianame ile kamu davasının açıldığı Kadıköy (Kapatılan) 5. Asliye Ceza Mahkemesince 17.12.2008 tarih ve 950-541 sayı ile sanığın eyleminin kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçunu oluşturduğundan bahisle görevsizlik kararı verilmiş ise de iddia makamının soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre düzenlediği iddianame ile CMK’nın 225/1. maddesi uyarınca belirlediği kovuşturma aşamasının sınırlarının görevsizlik kararı ile genişletilemeyecek olması idianamede anlatılan ve görevi kötüye kullanma suçu olarak nitelenen eylem nedeniyle kurulan hükmün kesinleşmiş olması, Cumhuriyet Savcısının görevi kötüye kullanma suçu yanında ayrıca resmi belgede sahtecilikten dava açma iradesinin bulunmadığı hususları göz önünde bulundurulduğunda, belirtilen iddianameyle sanık hakkında kamu görevlisinin resmî belgede sahteciliği suçundan açılmış bir kamu davasının bulunmadığı, sanığın iddianameye konu edilen eyleminin görevi kötüye kullanma suçu kapsamında kaldığı kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/380

  • CMK 225
  • Bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan söz edilmesi, o olay hakkında dava açıldığını göstermez. Mevcut iddianamede ise, suçun adı ile sanıkların cezalandırılmaları istenilen sevk maddelerinin açıkça yazılı olduğu, öte yandan mala zarar verme suçunun genel kast ile işlenebilen bir suç olduğu da gözetildiğinde delillerin yok edilmesi maksadıyla yapılmış olsa dahi bir aracın uçurumdan aşağı atılmasının doğal olarak o aracın zarar görmesine neden olacağı anlaşıldığından, her iki sanık hakkında mala zarar verme suçundan usulünce açılmış bir kamu davası bulunduğunun kabulü gerekmektedir.

Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nın 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüde yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. İddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun duraksamaya yer vermeyen kararlarına göre, bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan söz edilmesi, o olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan, bağımsız olarak açıklanması gerekir. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.

Bu bilgiler ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

A. Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 22.03.2012 tarihli ve … sayılı iddianamenin başlığında, suç kısmına “Mala Zarar Verme” yazılarak sanıkların işledikleri iddia edilen suçun ne olduğunun açıkça belirtildiği, yine sevk maddeleri kısmında da “TCK’nın 151/1” ibaresine yer verilmek suretiyle sanıkların cezalandırılmaları istenilen Kanun maddesinin gösterildiği, olayın anlatıldığı bölümde ise olay yerinde far kırıkları olduğundan bahsedildikten sonra iddianamenin sonuç bölümde “…Delillerin yok edilmesi maksadıyla, yol kenarından aracı T. Çayına attıkları…” şeklindeki anlatım ile yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiilin nelerden ibaret olduğunun açıklandığı, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun duraksamaya yer vermeyen kararlarında, bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan söz edilmesinin, o olay hakkında dava açıldığı anlamına gelmeyeceği belirtilmiş olmakla birlikte, söz konusu kararlara ilişkin iddianamelerde suçun adının ve sevk maddesinin yazılı olmadığı, sadece bir olay açıklanırken başka bir olaydan bahsedildiği, uyuşmazlık konusu iddianamede ise, suçun adı ile sanıkların cezalandırılmaları istenilen sevk maddelerinin açıkça yazılı olduğu, öte yandan mala zarar verme suçunun genel kast ile işlenebilen bir suç olduğu da gözetildiğinde delillerin yok edilmesi maksadıyla yapılmış olsa dahi bir aracın uçurumdan aşağı atılmasının doğal olarak o aracın zarar görmesine neden olacağı anlaşıldığından, her iki sanık hakkında mala zarar verme suçundan usulünce açılmış bir kamu davası bulunduğunun kabulü gerekmektedir.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2019/312

  • CMK 225
  • İşlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren kaçmaya imkan sağlama suçundan aynı Kanun’un 294. maddesinin ikinci, üçüncü ve altıncı fıkraları gereğince hüküm kurulması gerekirken, tek olan fiilinin nitelik yönünden üçe bölünerek kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından beraat, kaçmaya imkân sağlama suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması suretiyle hükmün karıştırılması CMK’nın 225. maddesine aykırıdır.

Kanuni istisnalar dışında, hukuki anlamda tek bir fiille birden fazla farklı suçun işlenmesi halinde, bu suçlardan en ağır cezayı gerektirenin cezasına hükmolunması kanun gereğidir. Öte yandan, 5271 sayılı CMK’nın 225. maddesinde;

“(1) Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.

(2) Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” düzenlemesi yer almaktadır. Maddeden de anlaşılacağı üzere hükmün konusu iddianamede gösterilen fiildir. Mahkeme, fiilin hukuki niteliğini takdirde iddia ve savunmalarla bağlı değildir. Kanun’un açık ve kesin olan bu hükmü karşısında, mahkemece sanığın yargılama sonucunda sabit kabul edilen fiilinin hukuksal niteliğine göre hüküm kurulmakla yetinilmesi gerekirken, fiil nitelik yönünden bölünerek aynı fiilden dolayı hem mahkûmiyet hem de beraat kararı verilmesi Ceza Muhakemesi Kanunu’na aykırılık oluşturacaktır. Bu açıklamalar ışığında ön soruna ilişkin olarak yapılan değerlendirmede;

Kaçmaya imkân sağlama, görevi yaptırmamak için direnme ve kasten yaralama suçlarından açılan kamu davasında, sanık İ.Ö’nün iddianamede ‘’…Olay günü H. ve İ. hakkındaki yakalama kararını infaz etmek için olay yerine giden müşteki polis memurlarının H. ve İ.’ye olayı açıklayıp polis otosuna bindirmek istedikleri sırada her üç şüphelinin de polise mukavemet gösterdiği, şüpheli İ.’nin eline geçirdiği 60 cm boyundaki profil demir parçası ile polis memuru Z.Ü.’ye vurarak BTM ile giderilebilecek derecede yaraladığı, bu mücadele esnasında hakkında yakalama kararı olan H.’nin kargaşadan istifade ederek firar ettiği, her üç şüphelinin birlikte hareket ederek görevli polis memurlarına görevi yaptırmamak için direndikleri, şüpheliler İ. ve H.’nin babaları H.’nin kaçmasına imkan sağlamak için polise saldırıp mukavemet ettikleri ve bu şekilde kaçmaya imkan sağladıkları…’’ şeklinde gösterilen ve mahkemece de bu şekilde kabul edilen fiilinin hukuksal niteliği de gözetildiğinde, işlediği bir fiil ile birden fazla farklı suçun oluşmasına sebebiyet veren sanık hakkında 5237 sayılı TCK’nın 44. maddesi uyarınca en ağır cezayı gerektiren kaçmaya imkan sağlama suçundan aynı Kanun’un 294. maddesinin ikinci, üçüncü ve altıncı fıkraları gereğince hüküm kurulması gerekirken, tek olan fiilinin nitelik yönünden üçe bölünerek kasten yaralama ve görevi yaptırmamak için direnme suçlarından beraat, kaçmaya imkân sağlama suçundan mahkûmiyet hükmü kurulması suretiyle hükmün karıştırılması CMK’nın 225. maddesine aykırıdır.


Ceza Genel Kurulu - Karar: 2018/97

  • CMK 225
  • İddianamede fiilin, “zorla soyundurduğu ve zorla elleri ile müştekinin göğüslerini okşadığı ve yine zorla cinsel organı ile müştekinin cinsel organına sürttüğü” şeklinde anlatılması karşısında, nitelikli cinsel saldırı suçundan açılan bir dava olmadığı kabul edilmelidir.

Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nun 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK’nun 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını “yargılamanın sınırlılığı” ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede kasten öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilen eylemin kasten yaralama suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun duraksamaya yer vermeyen kararlarına göre, bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan söz edilmesi, o olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan, bağımsız olarak açıklanması gerekir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusunun değerlendirilmesinde;

Kayseri Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede fiilin, “zorla soyundurduğu ve zorla elleri ile müştekinin göğüslerini okşadığı ve yine zorla cinsel organı ile müştekinin cinsel organına sürttüğü” şeklinde anlatılması ve iddianame içeriğinde vücuda organ veya sair bir cisim sokma suretiyle nitelikli cinsel saldırı suçunu oluşturabilecek açık bir anlatıma yer verilmemesi karşısında; sanık hakkında vücuda organ veya sair bir cisim sokma suretiyle nitelikli cinsel saldırı suçundan açılmış bir dava bulunmadığı kabul edilmelidir.


Ceza Genel Kurulu 2021/299 E. , 2021/637 K.

  • CMK 225
  • **Görevi kötüye kullanma suçunun açıklanması sırasında sahtecilikten söz edilmesinin resmî belgede sahtecilik suçu açısından dava açıldığı anlamına gelmez.”

İddianame içeriğine göre sanıklar hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan açık bir anlatıma yer verilmemesi, sanıklara atılı görevi kötüye kullanma suçunun açıklanması sırasında sahtecilikten söz edilmesinin resmî belgede sahtecilik suçu açısından dava açıldığı anlamına gelmemesi, TCK’nın 212. maddesindeki sahte resmî bir belgenin bir başka suçun işlenmesi sırasında kullanılması hâlinde, hem sahtecilik hem de ilgili suçtan dolayı ayrı ayrı cezaya hükmolunacağına ilişkin düzenlemenin uygulanabilmesi için iddianamede açıkça sahtecilik suçuna ilişkin anlatımın da bulunmasının gerekmesi, iddianamede açıkça anlatılmayan bir fiilden dolayı verilen görevsizlik kararının o suçtan dava açıldığı anlamına gelmeyip görevsizlik kararında TCK’nın 204/2. maddesinin gösterilmesinin bu suçtan dava açılıp hüküm kurulacağı sonucunu doğurmaması, söz konusu fiile ilişkin Cumhuriyet savcısınca yapılan hukuki nitelendirmenin bir önemi bulunmamakla birlikte CMK’nın 225. maddesi uyarınca hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin açıkça belirtilen fiil hakkında verilecek olması ve iddianamede resmî belgede sahtecilik suçundan dava açılmadığının açıkça vurgulanıp belirtilmesi hususları birlikte değerlendirildiğinde; sanıklar hakkında resmî belgede sahtecilik suçundan dava açılmadığının kabul edilmesi gerekmektedir.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/4530 Karar : 2018/7982 Tarih : 15.10.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

1-5271 sayılı CMK’nin 225. maddesi uyarınca hükmün konusu duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiil ve failden ibaret olup, iddianamade açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak açılmayan davadan yargılama yapılıp hüküm kurulmasının mümkün bulunmadığı; 213 sayılı VUK’nin 367. maddesi uyarınca dava şartı olan rapor değerlendirme komisyonu mütalaası ve dayanağı olan vergi suçu raporu ile eklerinin, sanık hakkında “2008, 2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme” suçlarına ilişkin olduğu; sanığın mal alışlarını sahte belge düzenleyicisi mükelleflerden aldığı faturalarla belgelendirmesinin, gerçek bir ticari faaliyetinin olmadığını gösteren tespitlerden biri olup, buna ilişkin sahte fatura kullanma suçundan verilen herhangi bir mütalaa bulunmadığı halde, 22.12.2011 tarihli iddianame ile sanık hakkında, “…sanığın mal alışlarının tamamına yakınını, haklarında sahte belge düzenleme raporu bulunan veya yetkililerce re’sen terk ettirilmiş olan mükelleflerden aldığı faturalarla belgelendirmek suretiyle haksız menfaat sağladığı ve bu şekilde 213 sayılı Vergi Usul Kanunu’na muhalefet suçunu işlediği…” ileri sürülüp sahte fatura kullanma suçu olarak nitelendirilerek kamu davası açıldığı; “sahte fatura düzenleme” suçundan açılmış bir dava bulunmadığı gibi birbirinden ayrı ve bağımsız suçlar olan “sahte fatura düzenleme” ve “sahte fatura kullanma” suçlarının birbirine dönüşmeyeceği dikkate alınarak; “2008, 2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme” suçlarından Cumhuriyet Başsavcılığı`na suç duyurusunda bulunulup mütalaya uygun dava açılması halinde birleştirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken, iddianame dışına çıkılarak sanık hakkında “2008, 2009 ve 2010 takvim yıllarında sahte fatura düzenleme” suçlarından mahkumiyet hükümleri kurulması,

2-Kabule göre; sahte fatura düzenleme suçunda, suçun maddi konusunun fatura olması; 213 sayılı Vergi Usul Kanununun 230. maddesinin 1. fıkrasında, faturalarda bulunması zorunlu olan bilgilerin neler olduğunun belirtilmesi, aynı Kanunun 227. maddesinin 3. fıkrasında Bu Kanuna göre kullanılan veya bu Kanunun Maliye ve Gümrük Bakanlığına verdiği yetkiye dayanılarak kullanma mecburiyeti getirilen belgelerin, öngörülen zorunlu bilgileri taşımaması halinde bu belgeler vergi kanunları bakımından hiç düzenlenmemiş sayılır` hükmünün yer alması; 2008, 2009 ve 2010 takvim yıllarına ilişkin suç konusu faturaların dosya içinde bulunmadığının ve getirtilip duruşmada incelenmediğinin anlaşılması karşısında; faturaların adli emanetten getirtilerek incelenmesi ve 213 sayılı VUK’nin 230. maddesinde öngörülen zorunlu bilgileri içerip içermediğinin tespit edilmesi, sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme ile yazılı şekilde hükümler kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sair yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nin 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 15.10.2018 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/2726 Karar : 2018/5076 Tarih : 7.06.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

I- Sanıklar …, …, … ve … (…) hakkında katılana yönelik yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçları ile sanıklar …, …, … hakkında katılana yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerinin incelenmesinde;

Sanıklar …, … hakkında TCK`nın 58. maddesi uyarınca tekerrür hükümlerinin uygulanmasına karar verilmekle birlikte hangi ilamın tekerrüre esas alındığı karar yerinde gösterilmemesi, infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görüldüğünden bozma nedeni yapılmamıştır.

Anayasa Mahkemesinin 24.11.2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 08.10.2015 tarih, 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı iptal kararının TCK`nın 53. maddesinin uygulanması yönünden infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Sanıklar hakkında yağma suçundan kurulan mahkumiyet hükmünde, katılana ait cep telefonunun sanık …‘nın üzerinde ele geçirilmiş olması, katılana ait montun ise sanık …`nın kaldığı evde yapılan arama sırasında ele geçirilmiş olması, katılanın geri kalan zararının ise yargılama aşamasında giderilmiş olması karşısında, kısmi iade nedeni ile katılanın muvafakatı bulunup bulunmadığı sorularak, sanıklar hakkında TCK 168. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler kurulunun takdirine göre suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabul ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- 5271 sayılı Yasa’nın 150/3. maddesi uyarınca, sanıklara savunmalarını yapmak üzere zorunlu savunman görevlendirilmesi nedeniyle, savunmanlara ödenen avukatlık ücretinin, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi`nin 6/3-c maddesindeki düzenlemeye açıkça aykırı olarak, sanıklara yargılama gideri olarak yükletilmesine karar verilmesi,

2- Sanık …‘in adli sicil kaydına göre, tekerrüre esas mahkumiyetinin bulunmadığının gözetilmeyerek, sanık hakkında 5237 sayılı TCK`nın 58. maddesi ile uygulama yapılması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, …, … ve … savunmanlarının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle kısmen tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’un 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından “zorunlu savunman ücreti” ve sanık … hakkında TCK`nın 58. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümün çıkartılması suretiyle, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

II- Sanık … hakkında, katılana yönelik kasten yaralama suçundan kurulan mahkumiyet hükmünün incelenmesinde;

Sanık … hakkında … Cumhuriyet Başsavcılığı`nın 21.04.2011 tarih ve 2011/3856 Esas sayılı iddianamesiyle; katılana yönelik yağma, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, banka ve kredi kartlarının kötüye kullanılması suçlarından dava açıldığı, katılana yönelik kasten yaralama suçundan 5271 sayılı CMK’nın 170/3 ve 225/1. maddelerinde öngörülen yönteme ve biçime uygun olarak açılmış dava bulunmadığı dikkate alındığında, usulüne uygun olarak dava açılması yargılama süresi içinde sağlanmadan yargılamaya devamla yazılı şekilde hüküm kurulması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 07/06/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2018/2763 Karar : 2018/6735 Tarih : 23.05.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Hırsızlık ve konut dokunulmazlığını ihlâl suçlarından sanık …’ın, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 142/1-b, 116/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 8 ay ve 5 ay hapis cezaları cezalandırılmasına ilişkin Ergani Asliye Ceza Mahkemesinin 04/04/2014 tarihli ve 2014/59 esas, 2014/174 sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen 25/04/2018 gün ve 4897/2018 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 07/05/2018 gün ve 2018/38001 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

Dosya kapsamına göre, Ergani Cumhuriyet Başsavcılığının 19/05/2010 tarihli ve 2010/143 soruşturma ve 2010/ 454 sayılı iddianamesiyle sanık hakkında, müşteki…’a karşı hırsızlık suçunu işlediği iddiasıyla 5237 sayılı Kanun’un 141/1 ve 53/1. maddeleri gereğince cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, Ergani Asliye Ceza Mahkemesinin 23/02/2012 tarihli 2010/158 esas, 2012/90 sayılı kararı ile sanığın 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 141/1 ve 62/1. maddeleri uyarınca 1 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair kararının Yargıtay 2. Ceza Dairesinin 2013/14385 esas, 2014/4075 sayılı ilâmı ile bozulmasını müteakip, dosyanın anılan Mahkemenin 2014/59 esas sayısına kaydedilmesi üzerine yeniden yapılan yargılaması neticesinde adı geçen sanığın eyleminin nitelikli hırsızlık ile birlikte konut dokunulmazlığını ihlal suçuna sebebiyet verdiği gerekçesiyle mahkumiyetine karar verilmiş ise de, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 225/1. maddesinde yer alan, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, iddianamede şüpheli hakkında konut dokunulmazığını ihlal suçundan açılmış kamu davasının bulunmadığı gözetilmeden, yazılı şekilde kararı verilmesindeisabet görülmediğinden 5271 sayılı CMK’nın 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ:

5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesi gereğince, hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilebileceği cihetle, Ergani Cumhuriyet Başsavcılığınca 19.05.2010 tarihinde düzenlenen iddianamede sanık hakkında konut dokunulmazlığını bozma suçundan açılmış kamu davasının bulunmadığı anlaşılmakla; dava açılmayan suçtan verilen mahkûmiyet kararı geçersiz olup, infaz kabiliyetinin bulunmadığı, ancak anılan suçtan dolayı mahallinde zamanaşımı süresi içerisinde dava açılmasının mümkün olduğunun kabulü ile hukuken geçersiz olan (ERGANİ) Asliye Ceza Mahkemesinden verilip kesinleşen 04.04.2014 gün ve 2014/59 E., 2014/174 K. sayılı karara yönelik kanun yararına bozma isteminin REDDİNE, 23.05.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/6191 Karar : 2018/3658 Tarih : 2.04.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Dosya incelenerek gereği düşünüldü;

26/03/2013 tarihinde sanıklar Şaduman ve … hakkında karşılıksız yararlanma suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığına kararlarının temyizi kabil olduğu ve İzmir 5. Asliye Ceza Mahkemesince 28/05/2013 tarihinde verilen itirazın reddine dair ek karar ile İzmir 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 31/05/2013 tarihinde verilen itirazın reddine dair kararın geçersiz olduğu belirlenerek yapılan incelemede;

1-Katılan vekilinin sanık … hakkında 23/12/2009 tarihli mühür bozma suçundan verilen beraat kararına yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;

Katılan vekilinin 14/05/2009 hakim havale tarihli katılma talepli dilekçesinde sadece hırsızlık suçundan katılma isteminde bulunduğu belirlenerek yapılan incelemede;

Katılan vekilinin mühür bozma suçundan verilen beraat kararını temyiz yetkisi bulunmaması nedeniyle temyiz talebinin 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddesi uyarınca REDDİNE,

2-Katılan vekilinin sanıklar hakkında 26/03/2013 tarihli karşılıksız yararlanma suçundan verilen ceza verilmesine yer olmadığı kararlarına yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;

Katılan vekilinin hükmü vekalet ücreti yönünden temyiz ettiği belirlenerek yapılan incelemede;

Yapılan duruşmaya toplanan delillere, gerekçeye, hakimin kanaat ve takdirine göre temyiz itirazları yerinde olmadığından reddiyle hükmün ONANMASINA,

3-Sanık … müdafiinin sanık hakkındaki 23/12/2009 tarihli mühür bozma suçundan verilen mahkumiyet kararına yönelik temyiz talebinin incelenmesinde;

5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesine göre, hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil hakkında verilebileceğinin düzenlenmesi karşısında, hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemden ibaret olduğu, iddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan bağımsız olarak açıklanıp belirtilmesinin gerektiği, aksine uygulamanın hangi eylemden dolayı dava açıldığı ve hangi iddiaya karşı savunma yapılacağı hususunda karışıklığa neden olacağı, bu itibarla sanık hakkında düzenlenen iddianame içeriğine göre hırsızlık (karşılıksız yararlanma) suçundan kamu davası açıldığı ancak mühür bozma suçundan açılmış bir dava bulunmadığı gözetilmeden, mühür bozma suçundan dolayı ek iddianame düzenlenmesi yoluna gidilmesi yerine, ek savunma hakkı verilmek suretiyle yazılı şekilde mahkumiyetine karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan diğer yönleri incelenmeyen hükmün bu sebepten dolayı istem gibi BOZULMASINA, 02/04/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/5027 Karar : 2018/968 Tarih : 13.02.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

1- Olay günü gece saat: 01.30 kadar ….. restorantta eğlenen yakınan önce 175 TL hesap ödedikten sonra iki bira daha içtiği karşılığında 50 TL hesap geldiği, 20 TL nakit ödediği kalan 30 TL’ nin ise oğlu …’ a ait Denizbank kredi kartından çekilmesini istediği, ancak pos makinesinin bozuk olduğunu belirtilip yakınanın, restorantta garson olarak çalışan sanık … ile birlikte o sırada müşteri olarak bulunan sanık …’ in kullanımındaki araç ile şehir merkezine gidip para çekmesi istendiği, yolda seyir halinde iken trafik ekiplerince yapılan kontrolde sanık …‘in alkollü olması nedeniyle 805 TL trafik idari para cezası kesildiği, bu sırada yakınanın aracından inip yaya olarak evine giderken sanıkların arkasından gelip yakınanı yakaladığı, sanık …’ in “Senin yüzünden 850 TL ceza yedim, bu parayı sen ödeyeceksin” dediği, yakınanın kabul etmemesi üzerine yakınanın dudağına doğru tokatla vurup elinde bulunan kredi kartını alıp zorla şifresini öğrendiği, sanıkların yakınanı restoranta bıraktıktan sonra şehir merkezine gittikleri, sanık … araç içerisinde beklerken sanık …‘nin ATM` den dört kez olmak üzere toplam 190 TL parayı çektiği, sanıkların restorantta beklemekte olan yakınanın yanına gelip 170 TL çektiklerini, daha trafik cezasının bedeli olan 680 TL daha kaldığını bunu ödeyinceye kadar nüfus cüzdanın kendilerinde kalacağını belirtip yakınanın nüfus cüzdanı aldıktan sonra yakınanı restoranttan gönderdiklerinin, yakınanın aşamalardaki tutarlı beyanları, kredi kart ektresi, kamera görüntüleri, adli muayene raporu, sanıkların tevilli ikrarları ile anlaşıldığından, sanıklar …, … hakkında yağma suçundan mahkumiyet hükmü kurulması gerekirken yerinde ve yeterli olmayan gerekçe ile kanıtların takdirinde ve vasıflandırmada yanılgıya düşülerek yazılı şekilde hüküm kurulması,

2- Velayet, vesayet ve kayyımlık yetkilerine ilişkin haklardan yoksunluğun 5237 sayılı TCY.nın 53/3. maddesi uyarınca yalnızca kendi alt soyundaki kişiler bakımından koşullu salıverilmeyle sona ereceği gözetilmeden, anılan hakların yönelik olduğu kişiler bakımından bir ayrım yapılmadan, sanığın aynı Yasanın 53/1-c maddesinde yazılı haklardan koşullu salıverilmesine kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi ve 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 gün, 2014/140-2015/85 Esas ve Karar sayılı kararı ile TCK`nın 53/1-b maddesinde yazılı, “seçme, seçilme ve diğer siyasi hakları kullanmaktan” ibaresinin iptal edilmiş olması,

3-TC. Anayasası’nın 90. maddesinin son fıkrası ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin 6/3-c maddesi ışığında, 5271 sayılı CMK’nın 150, 234 ve 239. maddeleri ile 5320 sayılı Yasanın 13. maddesine dayanılarak hazırlanan, Ceza Muhakemesi Kanunu Gereğince Müdafi ve Vekillerin Görevlendirilmeleri ile Yapılacak Ödemelerin Usul ve Esaslarına İlişkin Yönetmeliğin 8. maddesi gereğince, sanık için baro tarafından görevlendirilen zorunlu savunmanın ücretinin sanıktan alınmasına hükmedilemeyeceği, bu ücretlerin Adalet Bakanlığı bütçesinde bu amaçla ayrılan ödenekten karşılanacağı gözetilmeden, yazılı şekilde zorunlu savunman ücretinin sanık …` den alınmasına hükmedilmesi,

4- Kabul ve Uygulamaya göre;

5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesinde öngörülen düzenlemeye göre, hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilebileceği; oluş, dosya kapsamı, iddianamedeki anlatım ve nitelendirmeye göre, sanık … hakkında nitelikli yağma suçundan kamu davası açıldığı ayrıca bu suçtan bağımsız olarak banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçundan 5271 sayılı CMK’nın 170. maddesine uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı, bir suçun işlenmesi anlatılırken başka bir suçtan bahsedilmesinin o suçtan açılmış bir davanın bulunduğunu göstermeyeceği, yağma suçunun sabit olduğu olayda, eylemin banka veya kredi kartının kötüye kullanılması suçuna dönüşmeyeceği dikkate alınmadan, açılan kamu davasının sınırları dışına çıkılıp, ek savunma ile yetinilip yazılı şekilde karar verilmesi,

Bozmayı gerektirmiş, o yer Cumhuriyet Savcısı ile sanık … savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenlerle tebliğname uygun olarak BOZULMASINA, 13.02.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 16. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2950 Karar : 2018/178 Tarih : 25.01.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

Suça sürüklenen çocuğun savunması, tutanaklar ve tüm dosya kapsamına göre; hakkında 2911 sayılı Kanunun 28/4, 32/1, 33/1a ve TCK’nın 265/1-3-4 maddeleri gereğince cezalandırılması istemi ile açılan davada suçun sabit olmadığı gerekçesi ile beraat hükmü kurulduktan sonra, suça sürüklenen çocuğun, terör örgütü tarafından yapılan eylem çağrıları doğrultusunda Viranşehir ilçesi Demirci yolu üzerinde lastik yakma ve konteynerler ile yolu kapatma eylemi sabit görülerek örgüt adına suç işlediği gerekçesi ile kararda yazılı olduğu şekilde cezalandırılmasına karar verilmiş ise de;

1-5237 sayılı TCK’nın 314/3 ve 220/6 maddeleri delaletiyle 314/2. maddesinde düzenlenen suçun oluşabilmesi için örgütün talimatı ya da bilgisi dahilinde bir ya da birden fazla araç suçun işlenmesinin gerektiği dikkate alınarak; araç suçlardan beraat hükmü kurulmasına rağmen örgüt adına suç işlemekten cezalandırılmasına karar verilerek hükümde çelişki oluşturulması,

2-Suça sürüklenen çocuk hakkında açılan, 2911 sayılı Kanuna muhalefet ve güvenlik güçlerine direnme suçlarının, 2911 sayılı Kanunun 34/A. maddesi gereğince örgüt üyeliğine esas alınamayacak ise de; Mahkemece sübutuna karar verilen eylemin, TCK’nın 179/1 maddesinde tanımlanan trafik güvenliğinin tehlikeye düşürülmesi

suçu olup, bu suçtan açılmış bir davanın bulunmadığı nazara alınmayarak CMK’nın 225. maddesine muhalefet edilmesi,

Kanuna aykırı, suça sürüklenen çocuk müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan hükmün BOZULMASINA, 25.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/5777 Karar : 2018/146 Tarih : 23.01.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Sanık … müdafiinin duruşma talebinin ceza süresi bakımından CMUK’nun 318. maddesi uyarınca REDDİNE karar verilmiştir.

Temyizin kapsamına göre, sanıklar ….ve…’in mağdurlar …,…… ve …e yönelik olası kasıtla yaralama, mağdurlar …,… ve ..’e yönelik kasten öldürmeye teşebbüs, sanıklar … ve ….ın mağdurlar …,…ve ….’ya yönelik olası kasıtla yaralamaya yardım, mağdurlar …,… … ve… kasten öldürmeye teşebbüse yardım, sanıklar…ve …`in 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından kurulan hükümlere hasren yapılan incelemede;

A-Sanıklar …ve…’in 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarından kurulan hükümler yönünden yapılan incelemede,

Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıklar …ve…in 6136 sayılı Yasaya aykırılık suçlarının sübutları kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçların niteliği tayin, takdire ilişen cezayı azaltıcı sebebinin niteliği takdir kılınmış, savunmaları inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre verilen hükümlerde düzeltme nedeni dışında bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanık … müdafiinin sübuta, sanık … müdafiinin sübuta, ceza miktarına yönelen ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih, 2014/140 E-2015/85 K sayılı Kararı ile TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması bozmayı gerektirmiş, ancak; bu husus yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, TCK’nun 53. maddesinin uygulanmasına ilişkin bölümlerin “Anayasa Mahkemesinin iptal kararındaki hususlar gözetilerek TCK`nun 53/1-2-3. maddelerinin tatbikine” şeklinde değiştirilmesine karar verilmek suretiyle DÜZELTİLEN, hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi ONANMASINA,

B- Sanıklar …ve …’in mağdurlar …,… ve …`e yönelik olası kasıtla yaralama, mağdurlar …, ……ve …’e yönelik kasten öldürmeye teşebbüs, sanıklar…ve ..’ın , mağdurlar …,.. ve…’ya yönelik olası kasıtla yaralamaya yardım, mağdurlar …,… ve..’ı kasten öldürmeye teşebbüse yardım suçlarından kurulan hükümlerinin incelenmesinde ise,

-Gerekçeli kararın Anayasa’nın 141. ve 5271 sayılı CMK’nun 34, 225, 230. ve 232. maddelerinde belirtilen nitelikleri taşıması gerektiği, gerekçe bölümünde, iddia ve savunmada ileri sürülen görüşlerin açıkça gösterilmesi, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesi hükme esas alınan ve reddedilen delillerin belirtilmesi, bu kapsamda dosya içerisinde bulunan ve hukuka aykırı yöntemlerle elde edilen delillerin ayrıca ve açıkça gösterilmesi, ulaşılan kanaat, sanıkların suç oluşturduğu sabit görülen fiili ve bunun nitelendirilmesi ile buna göre her sanığın her eylemi ile ilgili olarak her mağdura karşı ayrı ayrı hüküm kurulması gerekirken, sanıklar hakkında mağdurlara yönelik yaralama ve öldürmeye teşebbüs suçlarından, denetime imkan vermeyecek şekilde ayrı ayrı değerlendirme yapılmaksızın ortak hükümler kurulması,

Bozmayı gerektirmiş olup, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeksizin öncelikle bu nedenle hükümlerin tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, hükmolunan ceza miktarı, temyiz incelemesi dışında tutuklulukta geçen süre ve bozmanın mahiyetine göre sanık … ve … müdafilerinin tahliye talebinin REDDİNE, 23/01/2018 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/8230 Karar : 2018/214 Tarih : 18.01.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:

Sanık … hakkında fazla çıkış işlemleriyle 46.799 TL Borsa parasını mal edinme eylemi yönünden mahkemenin kabulünde bir isabetsizlik bulunmadığı gözetilerek, sanıklara isnat olunan diğer eylemler yönünden yapılan incelemede;

Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarında istikrarla vurgulandığı üzere; “ Amacı, somut olayda maddi gerçeğe ulaşarak adaleti sağlamak, suçu işlediği sabit olan faili cezalandırmak, kamu düzeninin bozulmasını önlemek ve bozulan kamu düzenini yeniden tesis etmek olan ceza muhakemesinin en önemli ve evrensel nitelikteki ilkelerinden biri de, öğreti ve uygulamada; “suçsuzluk” ya da “masumiyet karinesi” olarak adlandırılan kuralın bir uzantısı olan ve Latincede; “in dubio pro reo” olarak ifade edilen “şüpheden sanık yararlanır” ilkesidir.

Bu ilkenin özü, ceza davasında sanığın mahkumiyetine karar verilebilmesi bakımından gözönünde bulundurulması gereken herhangi bir soruna ilişkin şüphenin, mutlaka sanık yararına değerlendirilmesidir.

Oldukça geniş bir uygulama alanı bulunan bu kural dava konusu suçun işlenip işlenmediği, işlenmişse sanık tarafından işlenip işlenmediği veya gerçekleştirilme biçimi konusunda bir şüphe belirmesi halinde de geçerlidir.

Sanığın bir suçtan cezalandırılmasına karar verilebilmesinin temel şartı, suçun hiçbir şüpheye mahal bırakmayacak kesinlikle ispat edilebilmesidir. Gerçekleşme şekli şüpheli veya tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkûmiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti; herhangi bir ihtimale değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, toplanan delillerin bir kısmına dayanılıp diğer kısmı gözardı edilerek ulaşılan kanaate değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalı ve hiçbir şüphe veya başka türlü oluşa imkân vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir ihtimale dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza muhakemesinin en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan hüküm vermek anlamına gelecektir”.

Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

… Yönetim Kurulu başkan ve üyeleri, genel sekreteri-muhasebecisi olarak görev yapan sanıkların 2010 yılı öncesinde alınan numuneleri kayıt altına almamak ve numunelerin ne şekilde değerlendirileceği hususunda karar tesis etmeyip kimlere teslim edildiğine ilişkin kayıt tutmamak suretiyle zincirleme şekilde görevlerini kötüye kullandıklarından bahisle cezalandırılmalarının talep edildiği;

Suç dönemlerinde toplanan numune miktarının ne kadar olduğunun, kalan numune artıklarının ne şekilde değerlendirildiğinin dosyada mevcut deliller itibariyle kesin olarak saptanamadığı, bu nedenle belirtilen hususlara ilişkin düzenli kayıt tutmayan sanıklar yönünden görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği ve numunelerin teslimine ilişkin düzenlenmiş bir evrak olmaması, mevzuatta numune artıklarının ne şekilde değerlendirileceğine ilişkin bir hüküm bulunmaması karşısında;

yasal tevdi unsurunun ne şekilde gerçekleştiği karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeden sanıkların eylemlerinin zincirleme zimmet suçu kapsamında kabulüyle yazılı şekilde mahkumiyet hükümleri kurulması,

Sanıkların 2008 yılına ait toplam 77.000 TL değerindeki makbuzları ibraz etmeyerek bu miktarı zimmetlerine geçirdikleri iddiası ile ilgili olarak;

Borsa’da bilgi işlem memuru olarak çalışan ve makbuzları kesen Hüseyin Keskin’in tanık olarak alınan beyanında, matbaada basılan makbuzların bir kısmını bulamadıklarını, genel sekreter ve muhasebeci …‘a durumu bildirerek mevcut makbuzları kullandıklarını beyan etmesi, tahsildar olarak çalışan tanık …‘ın da aynı yönde beyanda bulunması, makbuzların basımını gerçekleştiren… Matbaacılık’ın 27/06/2011 tarihli cevabi yazılarında ve söz konusu şirketin çalışanı …`in kovuşturma evresindeki beyanında Borsa için 900 bin makbuz basıldığını, ihtiyaçtan fazla basılması nedeniyle daha sonradan teslimat yapmak üzere bir kısmının kendi depolarında bekletildiği ancak uzun yıllar alınmaması nedeniyle bazı makbuzların imha edildiğinin ifade edildiği, sanıkların makbuz seri numaraları birbirini takip etmese de tarih olarak aralarında boşluk bulunmadığı ve silsilenin mevcut olduğu, kayıp makbuzların hiç bir şekilde kullanılmadığı şeklindeki savunmaları nazara alınarak;

… Ofset Matbaacılık`ın ve kooperatifin kayıtları incelenmek suretiyle basılan makbuz sayısının belirlenmesi, sanıkların uhdesinde para bulunup bulunmadığının tespiti amacıyla makbuzlar ile analiz fişleri arasında karşılaştırma yapılması ve savunmalarda ileri sürülen hususların irdelenmesi suretiyle yeni bir bilirkişi raporu alınmasından sonra sanıkların hukuki durumlarının tayin ve takdiri gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle söz konusu meblağın sanıkların uhdesinde kaldığının kabulü,

Kamu davasına dayanak teşkil eden 13/04/2012 tarih, 2012/241 sayılı iddianamede Yönetim Kurulunda yer alan diğer sanıkların genel sekreter ve muhasebeci olarak görev yapan sanık …‘ın Borsa hesaplarından fazla çıkış işlemleriyle 46.799 TL mal edinmesi eylemiyle ilgili olarak ihmalleri nedeniyle kamunun zarara uğramasına ve kişinin haksız menfaat temin etmesine neden olduklarından bahisle zincirleme şekilde ihmali davranışla görevi kötüye kullanma suçunu işlediklerinin iddia edildiği; CMK’nın 225. maddesi uyarınca hükmün konusunun iddianamede gösterilen fiilden ibaret olması gerektiği, iddianamede sanıkların, …‘ın eylemine iştirak ettikleri ve kooperatif parasını mal edindiklerine ilişkin bir anlatıma yer verilmediği, ayrıca diğer sanıkların sanık …‘ın eylemine iştiraklerine ilişkin cezalandırılmaları için yeterli kesin ve inandırıcı delil bulunmadığı, eylemlerinin TCK’nın 251. maddesi kapsamında denetim görevinin ihmali suretiyle zimmete sebebiyet verme suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği nazara alınmadan Yönetim Kurulu`nda yer alan tüm sanıkların söz konusu meblağın mal edinilmesinden sorumlu tutulmaları,

Sözleşmeli personel olarak görev yapan sanık …‘in aracına ait 71.01 TL yakıt giderinin Borsa tarafından ödenmesi ve Yönetim Kurulu başkanı olan …‘in aylık rayiç kirası 50 TL olan Borsa’ya ait depoyu kira ödemeksizin bir ay süreyle kullanması eylemleriyle ilgili olarak;

Diğer sanıkların sanık …`in suçuna iştirak niteliğinde bir eylemlerinin bulunmadığı, sanık … yönünden objektif cezalandırma koşulları da değerlendirilmek suretiyle görevi kötüye kullanma suçunun unsurlarının gerçekleşip gerçekleşmediği ile söz konusu eylemlerin bir defaya mahsus gerçekleşmiş bulunması ve meblağların çok düşük olması karşısında sanıkların zimmet kastlarının ve … yönünden yasal tevdi unsurunun ne şekilde gerçekleştiği karar yerinde tartışılıp değerlendirilmeden yazılı şekilde uygulama yapılması,

Kabule göre de;

01/03/2011 tarihinde düzenlenen ve Borsanın yeni genel sekreterinin, genel sekreter vekilinin ve tahsildarın imzası bulunan tutanakta sanık … tarafından 47.940 TL ödeme yapıldığının kayıt altına alındığı, Borsanın 09/07/2012 ve 11/07/2012 tarihli cevabi yazılarında ise aynı sanık tarafından 58.063.05 TL ödeme yapıldığının bildirildiği nazara alınarak, zimmet miktarının ve her bir sanığın sorumlu olduğu meblağın belirlenmesi suretiyle TCK`nın 248. maddesinin uygulanma koşullarının değerlendirilmesi gerektiğinin nazara alınmaması,

Sanık … hakkında kurulan hükümde TCK`nın 247/1, 249, 248, 62. maddelerinin bu sıra dahilinde uygulanması gerektiği gözetilmeyerek aynı Kanunun 61. maddesine aykırı davranılması,

Yüklenen suçu TCK`nın 53/1-a maddesindeki hak ve yetkiyi kötüye kullanmak suretiyle işlediği kabul edilen ve adli para cezası ile cezalandırılmasına karar verilen sanık … hakkında, 53/5. maddesi gereğince hükümde belirtilen gün sayısının yarısından bir katına kadar bu hak ve yetkinin kullanmasının yasaklanmasına karar verilmesi gerektiği gözetilmeden adli para cezasına çevrilen hapis cezasının yarısı esas alınmak suretiyle 4 ay 5 gün süreyle bu hak ve yetkileri kullanmaktan yasaklanmasına karar verilmesi,

TCK`nın 53/5. maddesinin uygulanması sırasında 53/1-e fıkrası yerine 53/1-a fıkrası uyarınca hak yoksunluğuna karar verilmesi,

Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı Kararının 24/11/2015 tarih ve 29542 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK`nın 53. maddesiyle ilgili yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar müdafiilerin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükümlerin 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 18/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/7153 Karar : 2018/169 Tarih : 18.01.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Sanık … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan verilen tedavi ve denetimli serbestlik kararına yönelik kanun yolu talebinin incelenmesinde; kullanmak için uyuşturucu veya uyarıcı madde satın alma, kabul etme veya bulundurma suçundan dolayı, 5237 sayılı TCK’nın 191. maddesinin 2. fıkrası gereğince verilen “tedavi ve/veya denetimli serbestlik tedbiri uygulanmasına” ilişkin kararlar, sözü edilen fıkraya 14.04.2011 tarihinde yürürlüğe giren 6217 sayılı Kanun’un 20. maddesi ile eklenen son cümleye göre, durma kararı niteliğinde olup itiraz kanun yoluna tabi olması nedeniyle, itirazla ilgili gerekli kararların yetkili ve görevli itiraz merciince verilmesi için, bu suçla ilgili olarak dosyanın incelenmeksizin Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na İADESİNE,

1-Sanık … ve … hakkında konut dokunulmazlığını ihlal ve kişi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından; sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçlarından; sanık … hakkında kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve yağma suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Sanıklar … ve … hakkında konut dokunulmazlığını ihlal etme suçundan kurulan hükümde, sanıkların eylemi birlikte gerçekleştirmeleri nedeniyle TCK 116/4. maddesi ile birlikte 119/1-c bendinin de uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi karşı temyiz olmadığından bozma nedeni yapılmamıştır.

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre, suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından sanıklar …, …, … ve savunmanları ile sanık … savunmanının temyiz itirazları yerinde görülmemiş olduğundan reddiyle, eleştiri dışında usul ve yasaya uygun bulunan kararın tebliğname gibi ONANMASINA,

2-Sanık … hakkında konut dokunulmazlığını ihlal suçundan kurulan hükümlerin incelenmesinde;

Sanık … hakkında konut dokunulmazlığını ihlal suçundan 5271 sayılı CMK’nın 170/3 ve 225/1. maddelerinde öngörülen yönteme ve biçime uygun olarak açılmış bir dava bulunmadığı halde, bu suç için ek iddianame düzenlettirilmeden, ek savunma hakkı tanınması ile yetinilerek hükümlülük kararı verilmesi;

Bozmayı gerektirmiş, sanık … ve savunmanının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 18/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/3107 Karar : 2018/340 Tarih : 16.01.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Cumhuriyet savcısının temyiz talebinin defter ve belge ibraz etmeme suçundan kurulan davanın zamanaşımı nedeniyle ortadan kaldırılmasına ilişkin hükme yönelik olduğu kabul edilerek yapılan incelemede;

Sanık hakkında kanuni defterlere kayıt edilmesi gereken işlemlerin vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde başka ortama kaydetmek suçundan mahallinde hüküm kurulması mümkün görülmüştür.

5271 sayılı CMK’nın 225. maddesi uyarınca hükmün konusu duruşmanın neticesine göre iddianamede gösterilen fiil ve failden ibaret olup, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak açılmayan davadan yargılama yapılıp hüküm kurulmasının mümkün bulunmadığı, 08.02.2007 tarihli iddianame ile kanuni defterlere kayıt edilmesi gereken işlemlerin vergi matrahının azalması sonucunu doğuracak şekilde başka ortama kaydetmek ve muhteviyatı itibarıyla yanıltıcı belge düzenlemek suçlarından dava açıldığı, defter ve belge ibraz etmeme fiilinin iddianamede gösterilmediği için bu suçtan açılmış bir davanın bulunmadığı gözetilmeden, belge ibraz etmemek suçundan hüküm kurulması,

Yasaya aykırı, Cumhuriyet savcısının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/10154 Karar : 2018/196 Tarih : 16.01.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Mahalli mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:

Sanıklar …, … ve … hakkında zincirleme biçimde tefecilik suçundan verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz incelemesinde;

TCK’nın 53. maddesinin uygulanması ile ilgili olarak Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve E. 2014/140; K. 2015/85 sayılı Kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün bulunmuştur.

Delillerle iddia ve savunma duruşma göz önünde tutularak tahlil ve takdir edilmiş sübutu kabul olunan fiilin unsurlarına uygun şekilde tavsif ve tatbikatı yapılmış bulunduğundan yerinde görülmeyen sanıklar ve sanıklar müdafiin temyiz itirazlarının reddiyle usul ve kanuna uygun olan hükümlerin ONANMASINA,

Sanıklar … ve … hakkında zincirleme biçimde tefecilik ile sanıklar … ve … hakkında 6183 sayılı Yasaya muhalefet suçlarından verilen mahkumiyet hükümlerine yönelik yapılan temyiz incelemesinde ise;

5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesindeki “hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” şeklindeki düzenleme karşısında, hükmün konusunun iddianamede gösterilen eylemden ibaret olduğu, açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılması, davaya konu edilmeyen bir eylemden dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulmasının yasaya aykırı olduğu, kamu davasının konusu ile hükmün konusunun maddi olay bakımından aynı olması gerektiği, Yargıtay Ceza Genel Kurulunun Dairemizce de benimsenen 09/10/2007 gün ve 2007/11-44-200 sayılı Kararlarında ve süregelen uygulamalarında vurgulandığı gibi bir olayın açıklanması sırasında başka bir hadiseden söz edilmesinin o hadise hakkında da dava açıldığını göstermeyeceği ve dava konusu yapılan eylemin açıklıkla ve bağımsız olarak gösterilmesi gerektiği, bu kapsamda iddianamede, sanık … hakkında “müşteki …‘nin paraya ihtiyacı olması üzerine … ve …‘den 20.000 TL ödünç para istediği, şüphelilerin 5.000 TL faiz karşılığı bu parayı verebileceklerini söylemesi üzerine müştekinin …‘dan …‘nın vasıtasıyla aldığı ve … tarafından doldurulan 25.000 TL çeki…‘a verdiği,…‘ın çeki aldıktan sonra bankadan para alıp getireceğim diyerek ayrıldığı, daha sonra Beypazarı ilçesindeki bankalardan para çekeceğini söylediği ve geri dönmediği, … ve …‘ın birlikte hareket ederek müştekileri dolandırdıkları” denmek ve TCK’nın 157/1. maddesinin tatbiki istenmek suretiyle sadece dolandırıcılık suçundan, anılan eyleme iştirak ettiği anlatılan diğer sanık … hakkında ise dolandırıcılık, tefecilik ve 6183 sayılı Yasaya muhalefet suçlarından kamu davası açıldığı halde mahkemece, “…, …, …, … ve …‘in katılan ve şikayetçi olan taraflar dışındaki ilçe genelinde bulunan ve sanıkları tanıyan şikayetçi olmayan tanıklar tarafından alınan beyan içeriklerine göre yapılan arama kararı ile sanıklar Selçuk ve Mecnun’un evinde bulunan boş senetler, tapu kayıtları ve bedelli senetlerden de anlaşılacağı üzere tüm sanıkların faiz karşılığında borç para vermek suretiyle geçimlerini sağladıkları ve söz konusu suçu defaaten işledikleri” şeklinde bir kabul ile maddi olay bakımından iddianamenin maddi konusu ile aynı olmayan bir hükümle ve sanık … hakkında sadece dolandırıcılık suçundan dava açıldığı bu eylemden dolayı beraat kararı verildiği de gözetilmeden yargılamaya devamla tefecilik suçundan mahkumiyet hükmü kurularak 5271 sayılı CMK’nın 225. maddesine aykırı hareket edilmesi,

Dosya kapsamı, müşteki ve tanık anlatımlarına nazaran sanık …‘dan ödünç para aldığını beyan eden olmaması karşısında faiz karşılığı borç para verme anında oluşan ve sırf hareket suçu niteliğindeki tefecilik suçunu ne şekilde gerçekleştirdiği veya diğer sanıkların eylemlerine hangi aşamada ne şekilde iştirak ettiği, kesin olarak saptanıp, denetime olanak verecek şekilde kanıtlarıyla birlikte açıklanıp karar yerinde tartışılmadan yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde sanık … hakkında mahkumiyet hükmü kurulması,

6183 sayılı Yasanın 110. maddesinde düzenlenen suçun oluşabilmesi için amme alacağının tahsili için borçlu hakkında takibe başlanılmasının zorunlu olduğu, hakkında takip yapılan borçlunun kısmen veya tamamen tahsile engel olmak veya tahsili zorlaştırmak maksadıyla mallarından bir kısmını veya tamamını anılan maddede belirtilen seçimlik hareketlerden bir ya da birden fazlasını gerçekleştirmek suretiyle amme alacağının tahsiline engel olması gerektiği, sanık …‘un vergi borcu tehditi altında bulunduğu ve bu sebeple üzerine kayıtlı mal bulundurmayarak tüm malvarlığını eski eşi sanık … adına kaydettirdiğinin isnat edilmesi karşısında; Selçuk aleyhine amme alacağının tahsili için yapılan herhangi bir takip olup olmadığı, yapılan takip var ise hangi malvarlığı değerlerinin Mecnun’a devredildiği hususunda ilgili kurumlardan gerekli evrakların aslı veya onaylı suretlerinin getirtilerek dosya içerisine alınıp tüm delillerle birlikte değerlendirilmesinden sonra hasıl olacak sonuca göre sanıklar Selçuk ve Mecnun’un hukuki durumlarının tayin ve takdir edilmesi gerekirken eksik inceleme ve yetersiz gerekçelerle yazılı şekilde mahkumiyetlerine karar verilmesi,

Anayasa Mahkemesinin 08/10/2015 tarih ve E. 2014/140; K. 2015/85 sayılı Kararının Resmi Gazetenin 24/11/2015 tarih ve 29542 sayısında yayımlanarak yürürlüğe girmiş olması nedeniyle TCK’nın 53. maddesiyle ilgili olarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar… ve… ile sanıklar..ve… müdafiin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükümlerin 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi de gözetilmek suretiyle CMUK’nın 321 ve 326/son maddeleri uyarınca BOZULMASINA, 16/01/2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas : 2014/13585 Karar : 2018/489 Tarih : 15.01.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Sanık … hakkında yakınan …‘ya yönelik eylemden yerinde karar alınması olanaklı görülmüştür.

I-Sanıklar … ve … hakkında katılan …‘e yönelik adam öldürmeye kalkışma, katılan ..’na yönelik yağmaya kalkışma, yakınanlar … ve …‘a yönelik yağma, sanık … hakkında … ‘a yönelik yağmaya kalkışma ve yakınan …‘a yönelik yağma suçlarından kurulan hükümlerin incelemesinde;

Katılan … ‘na yönelik yağma suçunun tamamlandığı gözetilmeden kalkışma aşamasında kaldığı kabul edilerek sanıkların cezasından 5237 sayılı TCK’nın 35. maddesi ile indirim yapılması, yakınanlar …, …‘a kaşı yağma suçunun birden fazla kişi ile birlikte işlendiğinin anlaşılması karşısında, sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK’nın 149/1-c maddesi yerine, aynı Kanun’un 148/1. maddesiyle uygulama yapılması karşı temyiz bulunmadığından bozma nedeni yapılmamış,

Dosya ve duruşma tutanakları içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, uyulan bozmaya, gerekçeye ve Hakimler Kurulunun takdirine göre; suçların sanıklar tarafından işlendiğini kabulde usul ve yasaya aykırılık bulunmadığı anlaşıldığından, diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.

Ancak;

Yargılama giderlerinin her bir sanığın sebep olduğu tutar kadar ayrı ayrı yükletilmesi gerektiği gözetilmeden, “eşit oranda” alınmasına karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK’nun 326/2. maddesine aykırı davranılması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar … ve … savunmanlarının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, Resen de incelemeye tabi olan hükmün açıklanan nedenle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, bozma nedeni yeniden yargılama yapılmasını gerektirmediğinden, 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi aracılığıyla 1412 sayılı CMUK’nun 322. maddesinin verdiği yetkiye dayanılarak, hüküm fıkrasından yargılama giderlerinin “eşit olarak” olarak alınmasına ilişkin bölüm çıkarılarak, yerine “Yargılama giderlerinin sanıkların payına düşen oranda ayrı ayrı alınmasına” tümcesinin eklenmesi suretiyle, eleştiri dışında, diğer yönleri usul ve yasaya uygun bulunan hükmün DÜZELTİLEREK ONANMASINA,

II-Sanıklar … ve … hakkında yakınanlar … ve …‘a yönelik yağma, sanık … hakkında yakınan …‘a yönelik yağmaya kalkışma, yakınan …‘a yönelik yağma, sanıklar …, … ve … hakkında yakınan …‘ya yönelik yağma suçundan kurulan hükümlerin incelemesine gelince;

1-Yakınan …‘ya yönelik aynı tarihli eylemden Küçükçekmece 7. Asliye Ceza Mahkemesi’ne açılan 2005/1141 Esas sayılı, yakınan …‘a yönelik Küçükçekmece 4. Asliye Ceza Mahkemesi’ne açılan 2005/906 Esas sayılı davaların bulunduğunun anlaşılması, sanık …‘ın 30.05.2006 tarihli dilekçesinde 26.05.2006 tarihinde …‘e yönelik eylemden dolayı Küçükçekmece 5. Asliye Ceza Mahkemesi’nde duruşmaya çıktığını belirtmesi karşısında, mükerrer mahkumiyete sebebiyet verilmemesi açısından Küçükçekmece 7. Asliye Ceza Mahkemesi ve 4. Asliye Ceza Mahkemesi’nin sözü geçen dosyalarının akıbeti ile yakınan …‘e yönelik temyize konu dava ile aynı içerikte Küçükcekmece Asliye Ceza Mahkemeleri’nde başkaca dava bulunup bulunmadığı araştırılıp, dosyaların aslı ya da onaylı suretlerinin getirtilip incelenmesi, delillerin birlikte değerlendirilmesi ve sonucuna göre sanıkların hukuki durumunun tayini gerekirken eksik inceleme ile yazılı biçimde karar verilmesi,

2-5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesinde öngörülen düzenlemeye göre, hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve fail hakkında verilebileceği, 12.09.2003 tarihli ve 2003/13734-1650 sayılı iddianamedeki anlatım ve nitelendirmeye göre; sanık … hakkında kamu davası açılmayan, yakınan …‘a yönelik yağmaya kalkışma ve yakınan …‘a yönelik yağma suçlarından dava konusu dışına çıkılıp sanık hakkında mahkumiyet kararı verilerek 5271 sayılı CMK’nın 225/1. maddesine aykırı davranılması,

Bozmayı gerektirmiş, sanıklar …, …, … ve … savunmanlarının temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeyen hükmün açıklanan nedenlerle isteme aykırı olarak BOZULMASINA, 15.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 11. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/4113 Karar : 2018/190 Tarih : 11.01.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

A) Resmi belgede sahtecilik suçundan verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesinde;

5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 Tarih 2014/140 Esas ve 2015/85 Karar sayılı iptal kararının infaz aşamasında gözetilmesi mümkün görülmüştür.

Toplanan deliller karar yerinde incelenip sanığa yüklenen suçun sübutu kabul, soruşturma ve kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde vasfı tayin, cezayı artırıcı sebebin bulunmadığı, temel cezayı teşdit gerekçesi ile cezayı azaltıcı sebebin nitelik ve derecesi taktir kılınmış ve incelenen dosyaya göre verilen hükümde bir isabetsizlik görülmemiş olduğundan, sanığın yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle hükmün istem gibi ONANMASINA,

B) İftira suçundan verilen hükme yönelik temyiz itirazlarının incelenmesine gelince;

1)Kadıköy Cumhuriyet Başsavcılığının 28.04.2011 tarih ve 2011/6405 Esas sayılı iddianamesinde ‘’ ..müştekinin amcasının oğlu olan şüphelinin müştekiye ait olan sürücü belgesini alarak, sürücü belgesinin üzerine kendi fotoğrafını yapıştırdığı ve bu sürücü belgesini kullandığını belirterek şüpheli hakkında şikayetçi olduğu, 07/04/2011 tarihli İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nün ekspertiz raporuna göre sahteciliğin ilk nazarda ve kolaylıkla fark edilemeyecek nitelikte olduğu cihetle, tetkik konusu sürücü belgesinin aldatma kabiliyetinin haiz olduğunun kanaatine varıldığının tespit edildiği ve şüphelinin savunmasında atılı suçlamayı kabul ettiği, müşteki beyanı, şüpheli savunması, 07/04/2011 tarihli İstanbul Kriminal Polis Laboratuvarı Müdürlüğü’nün ekspertiz raporu, adli emanete alınan sürücü belgesi aslının, tutanaklar ve tüm dosya kapsamından şüphelinin sahte sürücü belgesini kullanmak suretiyle atılı suçu işlediği anlaşılmakla’’ denilmiş olduğu, buna göre sadece resmi belgede sahtecilik suçuna ilişkin fiilin gösterildiği, iftira suçu yönünden bir anlatımın bulunmadığı, sadece sevk maddesi ve suç adının yazılması ile dava açıldığının kabul edilemeyeceği; 5271 sayılı CMK’nın 225. maddesine göre, hükmün ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verileceği, aynı Kanunun 170. maddesinin 4. fıkrası gereğince iddianamede, suçu oluşturan olaylar ve mevcut deliller ile ilişkilendirilerek açıklanması gerektiği gözetilmeden, sanık hakkında açılmayan dava nedeniyle iftira suçundan yazılı şekilde mahkumiyet hükmü kurulması,

2)Kabule göre de; 5237 sayılı TCK’nın 53. maddesinin uygulanmasında, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün 2014/140 Esas, 2015/85 sayılı iptal kararı ile birlikte yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 11.01.2018 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/14872 Karar : 2017/22409 Tarih : 16.10.2017

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

1-Hakaret eyleminden kurulan kararda öngörülen cezanın nitelik ve niceliğine göre, verildiği tarih itibariyle hükmün temyiz edilemez olduğu anlaşıldığından, 5320 sayılı Kanunun 8/1 ve 1412 sayılı CMUK’nın 317. maddeleri uyarınca sanık … müdafiinin tebliğnameye uygun olarak, TEMYİZ İSTEĞİNİN REDDİNE,

2- Tehdit eyleminden kurulan mahkumiyet hükmüne yönelik temyize gelince,

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

a-İddianamenin anlatım kısmında, sanığın, katılanı mutfak çekmecesinden aldığı bıçak ile öldürmekle tehdit ettiğinin belirtilmesine ve TCK’nın 106/2-a maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açılmasına karşın, katılanı mesaj göndermek suretiyle tehdit ettiğine dair anlatımın yer almadığı ve yargılamanın iddianameye konu edilen sanığın, katılanı mutfak çekmecesinden aldığı bıçakla öldürmekle tehdit etmesi eylemi üzerinden yapılması ve bu suça ilişkin yargılama yapma görevinin üst dereceli Asliye Ceza Mahkemesi’ne ait olduğu gözetilip görevsizlik kararı gerektiği düşünülmeden, sanığın katılana mesaj göndermek suretiyle tehdit ettiği kabul edilmek suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 225. maddesine aykırı davranılması,

b-Kabule göre de;

…-Sanık müdafiinin, aynı mesajlarla ilgili olarak Mersin 1. Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2012/888 Esas sayılı ve 11.12.2012 tarihli kararıyla sanığın mahkumiyetine hükmolunduğunu ileri sürülmesi karşısında, anılan dosyanın getirtilip incelenmesi, koşullarının varlığı halinde birleştirilmesi, anılan dosyadaki mesajların incelemeye konu dosyada sanığın gönderdiği kabul edilen mesajlarla aynı olup olmadığının belirlenmesi, aynı mesajlar olması halinde davanın reddine karar verilmesi, aynı olmadığının tespiti halinde ise; iddianame ve suç tarihleri itibariyle TCK’nın 43. maddesinin uygulanma koşullarının bulunup bulunmadığının tartışılması gerektiğinin gözetilmemesi,

bb-02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,

Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin HÜKMÜN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 5320 sayılı Kanun’un 8. maddesi gereğince yürürlükte olan 1412 sayılı CMUK’nın 326/son maddesi uyarınca ceza miktarı yönünden kazanılmış hakkın saklı tutulmasına, yargılamanın CMK’nın 7. maddesi de gözetilerek sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın görevli O Yer Asliye Ceza Mahkemesine gönderilmesine, 16/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/117 Karar : 2017/6570 Tarih : 11.09.2017

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

Suç tarihinde yürürlükte bulunan 5651 sayılı Kanun`un “İçeriğin Yayından Çıkarılması ve Cevap Hakkı” başlıklı 9. maddesi; “… İçerik nedeniyle hakları ihlal edildiğini iddia eden kişi, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak kendisine ilişkin içeriğin yayından çıkarılmasını ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabı bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasını isteyebilir. İçerik veya yer sağlayıcı kendisine ulaştığı tarihten itibaren iki gün içinde, talebi yerine getirir. Bu süre zarfında talep yerine getirilmediği takdirde reddedilmiş sayılır.

Talebin reddedilmiş sayılması halinde, kişi onbeş gün içinde yerleşim yeri sulh ceza mahkemesine başvurarak, içeriğin yayından çıkarılmasına ve yayındaki kapsamından fazla olmamak üzere hazırladığı cevabın bir hafta süreyle internet ortamında yayımlanmasına karar verilmesini isteyebilir. Sulh ceza hakimi bu talebi üç gün içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Sulh ceza hakiminin kararına karşı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir.

Sulh ceza hakiminin kesinleşen kararının, birinci fıkraya göre yapılan başvuruyu yerine getirmeyen içerik veya yer sağlayıcısına tebliğinden itibaren iki gün içinde içerik yayından çıkarılarak hazırlanan cevabın yayımlanmasına başlanır.

Sulh ceza hakiminin kararını bu maddede belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerine getirmeyen sorumlu kişi, altı aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İçerik veya yer sağlayıcının tüzel kişi olması halinde, bu fıkra hükmü yayın sorumlusu hakkında uygulanır…” hükümlerini amirdir.

06.02.2014 tarihli 6518 sayılı Kanun ile değişen Kanun`un “İçeriğin yayından çıkarılması ve erişimin engellenmesi” başlıklı 9. maddesi ise; “(1)…İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden gerçek ve tüzel kişiler ile kurum ve kuruluşlar, içerik sağlayıcısına, buna ulaşamaması halinde yer sağlayıcısına başvurarak uyarı yöntemi ile içeriğin yayından çıkarılmasını isteyebileceği gibi doğrudan sulh ceza hakimine başvurarak içeriğe erişimin engellenmesini de isteyebilir. (2) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik haklarının ihlal edildiğini iddia eden kişilerin talepleri, içerik ve/veya yer sağlayıcısı tarafından en geç yirmi dört saat içinde cevaplandırılır. (3) İnternet ortamında yapılan yayın içeriği nedeniyle kişilik hakları ihlal edilenlerin talepleri doğrultusunda hakim bu maddede belirtilen kapsamda erişimin engellenmesine karar verebilir. (4) Hakim, bu madde kapsamında vereceği erişimin engellenmesi kararlarını esas olarak, yalnızca kişilik hakkının ihlalinin gerçekleştiği yayın, kısım, bölüm ile ilgili olarak (URL, vb. şeklinde) içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle verir. Zorunlu olmadıkça internet sitesinde yapılan yayının tümüne yönelik erişimin engellenmesine karar verilemez. Ancak, hakim URL adresi belirtilerek içeriğe erişimin engellenmesi yöntemiyle ihlalin engellenemeyeceğine kanaat getirmesi halinde, gerekçesini de belirtmek kaydıyla, internet sitesindeki tüm yayına yönelik olarak erişimin engellenmesine de karar verebilir. (5) Hakimin bu madde kapsamında verdiği erişimin engellenmesi kararları doğrudan Birliğe gönderilir. (6) Hakim bu madde kapsamında yapılan başvuruyu en geç yirmi dört saat içinde duruşma yapmaksızın karara bağlar. Bu karara karşı 4/12/2004 tarihli ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu hükümlerine göre itiraz yoluna gidilebilir. (7)Erişimin engellenmesine konu içeriğin yayından çıkarılmış olması durumunda hakim kararı kendiliğinden hükümsüz kalır. (8)Birlik tarafından erişim sağlayıcıya gönderilen içeriğe erişimin engellenmesi kararının gereği derhal, en geç dört saat içinde erişim sağlayıcı tarafından yerine getirilir. (9) Bu madde kapsamında hakimin verdiği erişimin engellenmesi kararına konu kişilik hakkının ihlaline ilişkin yayının veya aynı mahiyetteki yayınların başka internet adreslerinde de yayınlanması durumunda ilgili kişi tarafından Birliğe müracaat edilmesi halinde mevcut karar bu adresler için de uygulanır. (10) Sulh ceza hakiminin kararını bu maddede belirtilen şartlara uygun olarak ve süresinde yerine getirmeyen sorumlu kişi, beş yüz günden üç bin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır…”,

“İçerik sağlayıcının sorumluluğu” başlıklı 4. maddesi; “.(1)..İçerik sağlayıcı, internet ortamında kullanıma sunduğu her türlü içerikten sorumludur. (2)İçerik sağlayıcı, bağlantı sağladığı başkasına ait içerikten sorumlu değildir. Ancak, sunuş biçiminden, bağlantı sağladığı içeriği benimsediği ve kullanıcının söz konusu içeriğe ulaşmasını amaçladığı açıkça belli ise genel hükümlere göre sorumludur. (3)(Ek: 6/2/2014-6518/87 md.) İçerik sağlayıcı, Kurumun bu Kanun ve diğer kanunlarla verilen görevlerinin ifası kapsamında; talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Kuruma teslim eder ve Kurum tarafından bildirilen tedbirleri alır…”,

“Yer sağlayıcının yükümlülükleri” başlıklı 5. maddesi; “.(1) ..Yer sağlayıcı, yer sağladığı içeriği kontrol etmek veya hukuka aykırı bir faaliyetin söz konusu olup olmadığını araştırmakla yükümlü değildir. (2) Değişik: 6/2/2014-6518/88 md.) Yer sağlayıcı, yer sağladığı hukuka aykırı içeriği bu Kanunun 8 inci ve 9 uncu maddelerine göre haberdar edilmesi halinde yayından çıkarmakla yükümlüdür. (3) (Ek: 6/2/2014-6518/88 md.) Yer sağlayıcı, yer sağladığı hizmetlere ilişkin trafik bilgilerini bir yıldan az ve iki yıldan fazla olmamak üzere yönetmelikte belirlenecek süre kadar saklamakla ve bu bilgilerin doğruluğunu, bütünlüğünü ve gizliliğini sağlamakla yükümlüdür. (4) (Ek: 6/2/2014-6518/88 md.) Yer sağlayıcılar, yönetmelikle belirlenecek usul ve esaslar çerçevesinde yaptıkları işin niteliğine göre sınıflandırılabilir ve hak ve yükümlülükleri itibarıyla farklılaştırılabilirler. (5) (Ek: 6/2/2014-6518/88 md.) Yer sağlayıcı, Kurumun talep ettiği bilgileri talep edilen şekilde Kuruma teslim etmekle ve Kurum tarafından bildirilen tedbirleri almakla yükümlüdür. (66) (Ek: 6/2/2014-6518/88 md.) Yer sağlayıcılık bildiriminde bulunmayan veya bu Kanundaki yükümlülüklerini yerine getirmeyen yer sağlayıcı hakkında Başkan tarafından on bin Türk Lirasından yüz bin Türk Lirasına kadar idari para cezası verilir…” hükümlerini amirdir.

Bu açıklamalar ve suç tarihinden sonra yapılan mevzuat değişiklikleri karşısında; temyiz incelemesine konu olan suç tarihinde yürülükte bulunan Kanun maddesinde, suçun maddi unsuru olarak; “…kesinleşen kararın tebliğinden itibaren 2 gün içinde…” kararın yerine getirilmesiyle sorumlu kişiler olan “…içerik veya yer sağlayıcısı tarafından…” yazılı şartlara uygun ve süresinde yerine getirilmemesi, suçun unsuru olarak tanımlanmışken,

06.02.2014 tarihli 6518 sayılı Kanunla değişen metinde “…kararın önce erişim sağlayıcıları birliğine gönderilmesini müteakiben, ilgili erişim sağlayıcısına tebliğinden itibaren derhal ve en geç 4 saat içinde…” belirtilen şartlara uygun ve süresinde erişim sağlayıcısı tarafından yerine getirilmemesi suçun unsuru olarak öngörülmüştür.

Kanunda yapılan değişikliklerle, 6518 sayılı Kanun yürürlüğe girdiği 19.02.2014 tarihinden itibaren, dosyaya konu “mahkeme kararının, kararda yazılı şartlarda ve öngörülen şekilde, yasada belirtilen süre içinde uygulanmaması” olarak tanımlanan suçun maddi unsuru olan fiil ve fail unsurları, aynı anda değişmiştir.

Öte yandan, değişen Kanuna göre, içerik sağlayıcısının cezai anlamda somut bir sorumluluğu kalmadığı gibi, yer sağlayıcısının sorumluluğu ise sadece “bildirim yükümlülüğü” ve gerektiğinde “kendisine tebligat yapılması halinde Kanunda öngörülen ve Kurum tarafından kendisinden istenen yükümlülükleri” yerine getirmediği takdirde verilecek idari para cezası ile sınırlandırılmıştır.

5237 sayılı TCK`nın “Suçta ve cezada kanunîlik ilkesi” başlıklı 2. maddesi; “… Kanunun açıkça suç saymadığı bir fiil için kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. Kanunda yazılı cezalardan ve güvenlik tedbirlerinden başka bir ceza ve güvenlik tedbirine hükmolunamaz…” ve “…Kanunların suç ve ceza içeren hükümlerinin uygulanmasında kıyas yapılamaz. Suç ve ceza içeren hükümler, kıyasa yol açacak biçimde geniş yorumlanamaz…” ve

“Zaman bakımından uygulama” başlıklı 7. maddesi; “…İşlendiği zaman yürürlükte bulunan kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı kimseye ceza verilemez ve güvenlik tedbiri uygulanamaz. İşlendikten sonra yürürlüğe giren kanuna göre suç sayılmayan bir fiilden dolayı da kimse cezalandırılamaz ve hakkında güvenlik tedbiri uygulanamaz. Böyle bir ceza veya güvenlik tedbiri hükmolunmuşsa infazı ve kanuni neticeleri kendiliğinden kalkar…” ve “…Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur…” hükümlerini amirdir.

Yukarıdaki açıklamalardan hareketle;

5651 sayılı kanun bağlamında içerik sağlayıcısı olan sanığın, 6518 sayılı Kanunla değişen Kanuna göre, mahkeme kararlarını doğrudan yerine getirmekle sorumlu tutulması, başta suç ve cezada kanunilik ve tipiklik olmak üzere ceza hukukunun temel ilkeleri ile ceza kanununun zaman bakımından uygulanması esaslarına aykırı olacaktır.

Hal böyleyken, temyize konu dosyada, sanığın eyleminin, suç tarihinde Kanunun aradığı “kesinleşmiş mahkeme kararının tebliği üzerine süresinde (en geç iki gün içinde) gereken işlemi yapmamak” maddi unsurunu gerçekleştirmesine rağmen, 19.02.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6518 sayılı Kanuna göre; erişimin engellenmesine dair bir mahkeme kararının gereğini yerine getirmekle yükümlü kılınmayan ve “sorumlu kişi” tanımında bulunmayan “içerik sağlayıcısı” sanığın eyleminden artık sorumlu tutulamayacağı, dolayısıyla suçun faili olamayacağı sabit olup, bu nedenlerle sanığın beraatine karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

Kabule göre de;

1-) İddianameye konu Van 1. Sulh Ceza Mahkemesinin 2012/590 D.İş sayılı erişimin engellenmesi ve tekzip metni yayınlanması konulu kararında, talepçi olarak ismi bulunmayan ve karara konu olan haberde açıkça kişilik haklarının ihlal edildiği veya hakkında gerçeğe aykırı haber yapıldığı, bir mahkeme kararıyla tespit edilmemiş bulunan katılan …`ın, suça konu olan mahkeme kararının yayınlanmaması nedeniyle suçtan zarar görme ihtimaline binaen kamu davasına katılan olarak kabul edilmesi,

2-) Sanık tarafından yerine getirilmeyen tek bir mahkeme kararı olması, suçun kanuni tanımında yer alan “erişimin engellenmesi kararını uygulamamak” eylemiyle tek bir suç oluştuğu düzenlenmesine rağmen, yargılamanın 5271 sayılı CMK`nın 225/1. ve 324. vd. maddeleriyle hüküm tarihinde yürülükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesinin ilgili maddelerine aykırı şekilde, iki farklı kamu davası ile farklı kişilere karşı farklı gerekçelerle mahkumiyet hükmü kurulmuş gibi, katılanlar lehine ayrı ayrı vekalet ücretine hükmedilmesi,

Kanuna aykırı ve sanığın temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak, HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK`nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 11.09.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 20. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/3009 Karar : 2017/4251 Tarih : 7.07.2017

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:
Sanıklar … ve … müdafiinin temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmasına ilişkin isteminin, hükmedilen cezanın süresine göre, 5320 sayılı Kanun’un 8/1, 1412 sayılı CMUK’nın 318 ve CMK`nın 299. maddeleri uyarınca reddine karar verilerek, tüm sanıklar hakkında duruşmasız olarak inceleme yapılmıştır.

Sanık …‘e ait olup suçta kullanılan … plakalı aracın değerinin müsaderesi konusunda mahkemesince her zaman hüküm kurulması mümkün görülmüştür,

1- Sanıklar, … ve … hakkındaki uyuşturucu madde ticareti suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde ;

Hükmün temyiz edilmesinden sonra, sanık … tarafından Silivri Ceza İnfaz Kurumu`ndan gönderilen 26.11.2014 havale tarihli dilekçesi ve sonraki tarihli dilekçelerde “hükmün onaylanmasını istiyorum” şeklindeki beyanları temyiz isteğinden vazgeçme niteliğinde olduğundan; Sanık … tarafından Silivri Ceza İnfaz Kurumu’ndan gönderilen 19.09.2016 havale tarihli dilekçesi ve sonraki tarihli dilekçelerdeki “temyizden feragat ediyorum” şeklindeki beyanı ile temyiz isteminden vazgeçmekle, Sanıklar … ve … hakkında temyizden vazgeçme nedeniyle, hükümlerin İNCELENMESİNE YER OLMADIĞINA,

2- Sanıklar …, … hakkında uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan verilen beraat hükümlerinin incelenmesinde ; Yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun şekilde oluşan inanç ve takdirine, incelenen dosya içeriğine göre, Cumhuriyet savcısının yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,

3- Sanıklar, … ve … hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma; Sanıklar …, …, …, …, …, … …, …, …, hakkındaki uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde :

Sanık …‘nın 14.03.2012 tarihli olaya iştirak ettiğine dair savunmasının aksine, her türlü şüpheden uzak, kesin, inandırıcı delil bulunmadığı anlaşılmış ise de sanığın 12.07.2011 - 13.07.2011 tarihli eylemleri sabit olduğundan TCK`nın 43. maddesinin uygulanmasına ilişkin mahkemenin kabul ve uygulamasında isabetsizlik görülmemiştir.

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemlerin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eylemlere uyan suç tipi ile yaptırımların doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından ; Cumhuriyet savcısının, …, … ,…,…, …, …, …, yönünden aleyhe temyiz itirazları ; sanıklar …, …, …, …, …, …,…, …, …, … müdafileri ile sanıklar …, …, … ve … … temyiz itirazlarının reddiyle, hükümlerin ONANMASINA,

4-… hakkında 30.09.2012, 01.10.2012 ve 03.10.2012 eylemler nedeniyle zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde :

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanığın 03.10.2012 tarihinde … isimli kişiye uyuşturucu madde verdiği sabit ise de;

a-Dosya kapsamında hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapılan …`ten 30.09.2012 tarihinde yakalanan maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuarı yada adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporunun bulunmadığı anlaşılmakla, ele geçirilen maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuvarı yada adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporu bulunup bulunmadığının araştırılması; bulunduğu takdirde onaylı suretinin dosya içine konulması; böyle bir rapor bulunmaması halinde söz konusu maddenin, adli emanetten temini ile maddenin niteliğine ilişkin rapor aldırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

b- 30.09.2012 ve 01.10.2012 tarihlerinde sanık …‘tan uyuşturucu madde aldığı belirtilen kovuşturma aşamasında tanık olarak dinlenen …, talimatla alınan ifadesinde işlem yapılan kişinin kendisi olmadığını, olayla bir alakasının bulunmadığını beyan etmesi, sanığın tüm aşamalarda ele geçen uyuşturucu maddelerin kendisi tarafından verilmediğini savunması karşısında; …‘ün yeniden ifadesine başvurulup, hazırlık tahkikatında …‘ün alınan parmak izi ile dinlenilen …‘ün parmak izleri ile karşılaştırılması, gerektiğinde resim çektirilerek olay tutanaklarında imzaları bulunan tutanak tanıkları çağrılarak, …`ü teşhis edip edemeyecekleri sorulup, olayla ilgili beyanlarının alınması ve sonucuna göre sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

c- 05.02.2012 tarihinde dosyanın diğer sanığı … hakkındaki gerekçede ele geçen maddenin sanık … tarafından verildiği kabul edilmiş ise de sanık … açısından bu olay nedeniyle değerlendirme yapılmadan hüküm kurulması, Suretiyle yetersiz gerekçe ve eksik araştırma ile sanık hakkında TCK`nın 43. maddesi uygulanarak hüküm kurulması, Kanuna aykırı, sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,

5-… hakkında 04.08.2011, 04.02.2012 ve 05.10.2012 tarihli eylemleri nedeniyle zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde :

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanık …‘un diğer sanık … ile birlikte 04.02.2012 tarihinde tanık olarak dinlenilen …‘a uyuşturucu madde verdiği sabit ise de; 04.08.2011 tarihinde sanıktan uyuşturucu aldığını söyleyen …‘ın sanıktan aldığını söylediği maddenin ele geçirilmemesi nedeniyle uyuşturucu yada uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği, 05.10.2012 tarihinde sanığın evinde yapılan aramada ele geçen 35 adet uyuşturucu veya uyarıcı nitelikte olduğu iddia edilen hapların İstanbul Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğü’nün 03.12.2012 tarih ve 2012/35180 sayılı raporuna göre uyuşturucu yada uyarıcı nitelikte olmadığı gözetilmeden, TCK`nın 43. maddesi uygulanması,

Kanuna aykırı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,

6- … hakkında 13.02.2012 ve 03.10.2012 tarihli eylemler nedeniyle zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde :

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Dosyadaki bilgi ve belgelere göre Serdar’ın 13.02.2012 tarihli uyuşturucu madde ticareti yapma eylemi sabit ise de; hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapılan tanık olarak dinlenilen …‘ın 03.10.2012 tarihinde sanıktan aldığını söylediği maddelerin ele geçirilmemesi nedeniyle uyuşturucu yada uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği, sanığın sadece 13.02.2012 tarihinde …‘a verdiği ve üzerinde ele geçen esrar nedeniyle uyuşturucu madde ticaretinden mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken, TCK`nın 43. maddesi uyarınca cezanın artırılması, Kanuna aykırı, sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA,

7-… hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde : Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanığın 10.04.2012 tarihinde Diyarbakır ilinde …‘e ait araçta ele geçen esrar’a ortak olmak suretiyle eylemi sabit görülmüş ise de; sonucunda uyuşturucu madde ele geçmeyen, 18.03.2012 ve 30.03.2012 tarihli fiziki takip tutanakları ile içeriğine değişik anlamlar yüklenebilecek telefon görüşmeleri esas alınarak TCK`nın 43. maddesi uyarınca cezanın artırılması,

Kanuna aykırı sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, sanık hakkındaki bozmanın niteliğine, tutuklu kaldığı süreye göre sanığın SALIVERİLMESİNE, başka bir suçtan hükümlü ya da tutuklu bulunmadığı takdirde salıverilmesinin sağlanması için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına,

8-… hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde : Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanığın sadece 13.02.2012 tarihinde …‘e verdiği ve aracında ele geçen esrar nedeniyle uyuşturucu madde ticaretinden mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken, içeriğine değişik anlamlar yüklenebilecek, sonucunda uyuşturucu madde yakalanmayan telefon görüşmelerinin başka uyuşturucu madde ticareti yapma suçuna gerekçe gösterilerek TCK`nın 43. maddesi uyarınca cezanın artırılması,

Kanuna aykırı sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA,

9-… hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde : Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Diğer sanıklar …, … ve …ın sanık …‘den aldığını söyledikleri maddelerin ele geçirilmemesi nedeniyle uyuşturucu yada uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği, sanığın sadece 14.03.2012 tarihinde Ersin Toklusöz’e verdiği ve üzerinde ele geçen esrar nedeniyle uyuşturucu madde ticaretinden mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken TCK`nın 43. maddesi uyarınca cezanın artırılması, Kanuna aykırı Cumhuriyet savcısının lehe temyiz itirazları ve sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA,

10…. hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde :

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak; hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapılan tanık …‘ın sanıktan aldığını söylediği maddelerin ele geçirilmemesi nedeniyle uyuşturucu yada uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği, sanığın sadece 15.02.2012 tarihinde …‘e verdiği ve üzerinde ele geçen esrar nedeniyle uyuşturucu madde ticaretinden mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken, TCK`nın 43. maddesi uyarınca cezanın artırılması, Kanuna aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA,

11-… hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde : Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanığın hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapılan tanık … ve …‘nin sanıktan aldığını söyledikleri maddelerin ele geçirilmemesi nedeniyle uyuşturucu yada uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği, sanığın sadece 14.02.2012 tarihinde …‘a verdiği ve rızası ile teslim ettiği esrar nedeniyle uyuşturucu madde ticaretinden mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken TCK`nın 43. maddesi uyarınca cezanın artırılması,

Kanuna aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA,

12-… hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde : Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilen dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanığın 06.02.2012 tarihli eylemi sabit ise de; sanıktan uyuşturucu madde aldıkları kabul edilen … ve …‘in sanıktan aldıklarını söyledikleri maddelerin ele geçmemiş olması, 05.10.2012 tarihinde sanığın evinde yapılan aramada ele geçen kriminal raporuna göre 0,22 gr olan esrarı sanığın savunmasının aksine kullanmak amacı dışında satmak için bulundurduğuna ilişkin delil bulunmadığı gözetilmeden sanık hakkında TCK`nın 43. maddesi uyarınca cezanın artırılması, Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA ,

13-… hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde ; Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilen dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanığın 16.03.2012 tarihli eylemi sabit ise de; 14.03.2012 tarihinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapılan …‘den ele geçen 4 adet uyuşturucu veya uyarıcı nitelikte olduğu iddia edilen hap hakkında maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuvarı yada adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporunun bulunmadığı anlaşılmakla, Ele geçirilen maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuvarı yada adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporu bulunup bulunmadığının araştırılması; bulunduğu takdirde onaylı suretinin dosya içine konulması; böyle bir rapor bulunmaması halinde söz konusu maddenin, adli emanetten temini ile maddenin niteliğine ilişkin rapor aldırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, bu olay nedeniyle zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşulları bulunmadığı halde, TCK`nın 43. maddesi uyarınca cezanın artırılması, Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının lehe temyiz itirazları ile sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,

14-…, … hakkındaki uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde : Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilen dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanıklar … ve …. birlikte gerçekleştirdikleri 21.01.2012 tarihli uyuşturucu madde ticareti yapma eylemleri sabit ise de;

a-29.04.2012 tarihli fiziki takip tutanağına göre … ve …`a uyuşturucu madde verdiği, sanıklarla birlikte hareket ettiği kabul edilen, yaş küçüklüğü nedeniyle yargılaması ayrı yapıldığı anlaşılan … … hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması, dava açılmış ve dosya derdest ise incelenerek bu dava ile birleştirilmesi, hüküm verilmiş ve kesinleşmiş ise dosyanın getirtilerek bu dosyanın içine konulması ile bu olay yönünden sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

b-29.04.2012 tarihinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapılan … ve …tan ele geçen bir kısmı TCK’nın 188/4 maddesi kapsamında eroin olduğu belirtilen uyuşturucu nitelikte olduğu iddia edilen maddeler hakkında maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuvarı yada adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporunun bulunmadığı anlaşılmakla, ele geçirilen maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuvarı yada adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporu bulunup bulunmadığının araştırılması; bulunduğu takdirde onaylı suretinin dosya içine konulması; böyle bir rapor bulunmaması halinde söz konusu maddenin, adli emanetten temini ile maddenin niteliğine ilişkin rapor aldırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, bu olay açısından zincirleme suç hükümlerinin uygulanma koşulları bulunmadığı halde, TCK`nın 43. maddesi uyarınca cezanın artırılması, Kanuna aykırı, sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükmün BOZULMASINA,

15- … hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde ;

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilen dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Sanığın 16.01.2012 tarihli uyuşturucu madde ticareti yapma eylemi sabit ise de; sanığın telefon görüşmelerinde geçen ticari amaçla verdiği kabul olunan uyuşturucu veya uyarıcı maddelerin ele geçmemiş olması, 05.10.2012 tarihinde sanığın evinde yapılan aramada ele geçen 19 adet uyuşturucu nitelikte olduğu iddia olunan hapların İstanbul Polis Kriminal Laboratuvarı Müdürlüğü’nün 03.12.2012 tarih ve 2012/35180 sayılı raporuna göre uyuşturucu yada uyarıcı nitelikte olmadığı belirtilmesine rağmen bir başka sanıktan ele geçen 45 adet hapın sanıktan ele geçtiğinin kabul edilmesi ve aynı kriminal raporuna göre 0,99 gr olduğu belirlenen esrarı sanığın savunmasının aksine kullanmak amacı dışında satmak için bulundurduğuna ilişkin delil bulunmadığı gözetilmeden TCK`nın 43. maddesi uyarınca cezanın artırılması, Kanuna aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA,

16- Sanık … hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde ; Hükmün gerekçe bölümünde sanığın soyisminin “…” olarak yazılması mahkemesince düzeltilmesi mümkün maddi hata kabul edilmiştir. Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

Fiziki takip ve tarassut tutanakları, yakalama tutanakları, sanık savunmaları ve tüm dosya kapsamına göre; kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan haklarındaki dava dosyası ayrılan sanık …‘dan 26.01.2012 tarihinde ele geçirilen suç konusu esrarı sanığın sattığı sabit ise de; 05.10.2012 tarihinde sanığın ikametinde yapılan aramada ise net 8 gram esrar ele geçtiği anlaşılmakla; sanığın telefon görüşmelerinde geçen daha önce sattığı kabul edilen maddelerin ele geçmemesi nedeniyle uyuşturucu veya uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği 05.10.2012 tarihinde kendi ikametinde yapılan arama sonucu bulunan suç konusu uyuşturucu maddelerin temadi nedeniyle tek suç oluşturacağı, bu nedenle zincirleme suçun gerçekleşmediği gözetilmeden, koşulları bulunmadığı halde TCK`nın 43. maddesi uyarınca cezanın artırılması, Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA,

17- Sanıklar … ve … hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde : Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanıklar tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilenler dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

a-Sanık … açısından, hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapılan tanık …‘ın sanıktan aldığını söylediği maddelerin ele geçirilmemesi nedeniyle uyuşturucu yada uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği, sanığın sadece 17.03.2012 tarihinde …‘ya verdiği ve üzerinde ele geçen haplar nedeniyle uyuşturucu madde ticaretinden mahkûmiyetine karar verilmesi gerekirken TCK`nın 43. maddesi uyarınca cezanın artırılması,

b- Sanık … açısından, diğer sanık …‘ın sanığın almasına yardımcı olduğunu söylediği maddelerin ele geçirilmemesi nedeniyle uyuşturucu yada uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği, sanığın sadece 11.01.2012 tarihinde …‘e verdiği ve aracında ele geçen esrar nedeniyle uyuşturucu madde ticaretinden mahkumiyetine karar verilmesi gerekirken TCK`nın 43. maddesi uyarınca cezanın artırılması,

c-Sanık …‘den 1760 TL ve 1 USD, sanık …‘den 1100 TL ele geçmiş olmasına rağmen, “3565.00 TL’nin sanık …‘e, 1 USD paranın sanık …‘e İadesine” karar verilmiş olması, Kanuna aykırı Cumhuriyet savcısının müsadere hakkındaki temyiz itirazları ile sanık … ve sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükümlerin BOZULMASINA,

18- … hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde ; Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilen dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

a-15.03.1994 doğumlu olan sanığın sabit görülen 04.02.2012 tarihinde …‘a uyuşturucu nitelikte hap verme eylemi sırasında 15-18 yaş grubunda olduğunun gözetilmeksizin, TCK`nın 31/3 maddesi uygulanmamak suretiyle fazla ceza tayini,

b-05.02.2012 tarihinde ele geçen maddeler nedeniyle sanık … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapıldığı anlaşılmakla, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu bulundurmak suçundan hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması, dava açılmış ve dosya derdest ise incelenerek bu dava ile birleştirilmesi, hüküm verilmiş ve kesinleşmiş ise dosyanın getirtilerek bu dosyanın içine konulması ile bu olay yönünden sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

c- …‘ın soyut nitelikteki daha önceden sanıktan uyuşturucu madde aldığını şeklindeki beyanı esas alınarak sanık hakkında TCK`nın 43. maddesinin uygulanmış olması,

Kanuna aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA,

19- … hakkındaki uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde ;

Yargılama sürecindeki işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların toplanan tüm delillerle birlikte gerekçeli kararda gösterilip tartışıldığı, eylemin sanık tarafından gerçekleştirildiğinin saptandığı, vicdanî kanının dosya içindeki belge ve bilgilerle uyumlu olarak kesin verilere dayandırıldığı, eyleme uyan suç tipi ile yaptırımların aşağıda belirtilen dışında doğru biçimde belirlendiği anlaşıldığından diğer temyiz itirazlarının reddine, ancak;

05.10.2012 tarihinde sanığın evinde yapılan aramada ele geçen maddelerin, 03.05.2012 tarihinde sanığın … … verdiği uyuşturucu maddelerden farklı olduğu, bir kısmının TCK’nın 188/4 maddesi kapsamında bulunan eroin olduğu gözetilmeksizin gerekçeli kararda evde ele geçen maddeler nedeniyle TCK`nın 43. maddesinin uygulanıp uygulanmayacağı tartışılmadan yetersiz gerekçe ile hüküm kurulmuş olması, Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının aleyhe temyiz itirazları ile sanık ve müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA,

20-… hakkındaki uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde ; 14.03.2012 tarihinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapılan …`den ele geçen 4 adet uyuşturucu veya uyarıcı nitelikte olduğu iddia edilen hap hakkında maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuvarı yada adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporunun bulunmadığı anlaşılmakla, Ele geçirilen maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuvarı yada adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporu bulunup bulunmadığının araştırılması; bulunduğu takdirde onaylı suretinin dosya içine konulması; böyle bir rapor bulunmaması halinde söz konusu maddenin, adli emanetten temini ile maddenin niteliğine ilişkin rapor aldırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının aleyhe temyiz itirazları ile sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA,

21- …, …, …, …, …, … ve … hakkındaki uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde: Kendilerinde herhangi bir uyuşturucu ya da uyarıcı madde ele geçmeyen sanıkların savunmalarının aksine, diğer sanıklardan ele geçirilen uyuşturucu maddelerle ilgileri bulunduğuna veya bu sanıkların suçlarına iştirak ettiklerine ilişkin, somut olay ve olgularla örtüşmeyen ve maddi bulgularla desteklenmeyen telefon görüşmeleri dışında, kuşku sınırlarını aşan yeterli ve kesin delil bulunmadığı gibi bir kısım telefon konuşmalarında geçen maddelerin elde edilmemesi nedeniyle uyuşturucu ya da uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği de gözetilmeden, sanıkların uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan beraatleri yerine mahkûmiyetlerine karar verilmesi, Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının sanıklar …, … ve … hakkında lehe temyiz itirazları ile sanıklar …, …, …, …, …, …, … müdafilerinin ve sanık …`ın temyiz itirazları bu nedenle yerinde olduğundan, hükümlerin BOZULMASINA, sanık … hakkındaki bozmanın niteliğine göre sanığın SALIVERİLMESİNE, başka bir suçtan hükümlü ya da tutuklu bulunmadığı takdirde salıverilmesinin sağlanması için ilgili Cumhuriyet Başsavcılığına yazı yazılmasına,

22- …, … hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde :

a-08.04.2012 tarihinde sanık …‘dan; 19.05.2012 tarihinde …`tan, ele geçen uyuşturucu veya uyarıcı nitelikte olduğu iddia edilen haplar hakkında maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuvarı yada adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporunun bulunmadığı anlaşılmakla, Ele geçirilen maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuvarı yada adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporu bulunup bulunmadığının araştırılması; bulunduğu takdirde onaylı suretinin dosya içine konulması; böyle bir rapor bulunmaması halinde söz konusu maddenin, adli emanetten temini ile maddenin niteliğine ilişkin rapor aldırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,

b- 08.04.2012 tarihinde ele geçen maddeler nedeniyle sanık … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapıldığı anlaşılmakla, sanık hakkında kullanmak için uyuşturucu bulundurmak suçundan hakkında dava açılıp açılmadığının araştırılması, dava açılmış ve dosya derdest ise incelenerek bu dava ile birleştirilmesi, hüküm verilmiş ve kesinleşmiş ise dosyanın getirtilerek bu dosyanın içine konulması ile bu olay yönünden sanıkların hukuki durumunun değerlendirilmesi gerektiğinin gözetilmeden eksik araştırma il yazılı şekilde hüküm kurulması, Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının sanık … hakkında lehe temyiz itirazları ile sanık … ve sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükümlerin BOZULMASINA,

23- … hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde ;

a-20.09.2011 tarihinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapılan …`dan ele geçen uyuşturucu veya uyarıcı nitelikte olduğu iddia edilen madde hakkında maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuvarı yada adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporunun bulunmadığı anlaşılmakla, Ele geçirilen maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuvarı yada adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporu bulunup bulunmadığının araştırılması; bulunduğu takdirde onaylı suretinin dosya içine konulması; böyle bir rapor bulunmaması halinde söz konusu maddenin, adli emanetten temini ile maddenin niteliğine ilişkin rapor aldırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Kabule göre ;

b- Sanığın 2011 yılında bir kişiye uyuşturucu madde sattığı yönündeki beyanına dayanılarak, zincirleme şekilde uyuşturucu madde satmak suçundan hüküm kurulmuş ise de, madde ele geçmediği için uyuşturucu yada uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği ve soyut nitelikteki beyana dayanarak sanık hakkında TCK`nın 43. maddesi uygulanmak suretiyle cezanın artırılması,
Kanuna aykırı, Cumhuriyet savcısının lehe temyiz itirazları ile sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA,

24-… hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde ; a- Anayasa’nın 141/3 ve CMK 230/1. maddeleri gereğince, hükmün gerekçe bölümünde sanığın lehindeki ve aleyhindeki delillerin belirtilmesi, bu kapsamda tüm delillerin ayrı ayrı tartışılarak değerlendirilmesi, hükme esas alınan ve reddedilenlerin belirlenmesi, ulaşılan kanıya göre sanığın sabit kabul edilen fiilleri açıklanarak bunun nitelendirilmesi, sonucuna göre sanığın hukuksal durumunun saptanması gerektiği gözetilmeden, gerekçesiz olarak hüküm kurulması, Kabule göre; b- Sanıktan 01.07.2011 tarihinde … isimli kişiye verdiği iddia olunan maddeden başka madde ele geçmediği, sanığın diğer sanıklardan ele geçen maddelerle irtibatı bulunmamasına rağmen sanık hakkından TCK`nın 43. maddesinin uygulanması suretiyle fazla ceza tayini, Kanuna aykırı, sanık ve müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA,

25-… ve … hakkındaki uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin incelenmesinde ; 25.06.2012 tarihinde kullanmak için uyuşturucu madde bulundurma suçundan işlem yapılan …`tan ele geçen uyuşturucu veya uyarıcı nitelikte olduğu iddia edilen madde hakkında maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuvarı ya da adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporunun bulunmadığı anlaşılmakla, Ele geçirilen maddenin analizine ilişkin polis kriminal laboratuvarı yada adli tıp kurumundan alınmış bir uzmanlık raporu bulunup bulunmadığının araştırılması; bulunduğu takdirde onaylı suretinin dosya içine konulması; böyle bir rapor bulunmaması halinde söz konusu maddenin, adli emanetten temini ile maddenin niteliğine ilişkin rapor aldırılarak, sonucuna göre karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi, Kanuna aykırı Cumhuriyet savcısının sanıklar … ve … hakkında aleyhe temyiz itirazları ile sanık … ve sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükümlerin BOZULMASINA,

26- … hakkında zincirleme şekilde uyuşturucu madde ticareti yapma suçundan kurulan mahkûmiyet hükmünün incelenmesinde:

a- CMK’nın 170. maddesinin 4. fıkrasında düzenlenen “İddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” ve aynı Kanun’un 225. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir” hükümlerine aykırı olarak, sanığın eylemlerinin İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı`nın 08.01.2013 tarih, 2011/1087 soruşturma ve 2013/28 esas sayılı iddianamesinde gösterilmediğinin anlaşılması karşısında; sanık hakkında yeniden iddianame düzenletilmeden yargılamaya devam edilerek hüküm kurulması;

Kabule göre ; b- Sanıktan 20.02.2012 tarihinde uyuşturucu madde aldığını belirten hakkında ayrıca kullanmak için uyuşturucu bulundurma suçundan işlem yapılan tanık olarak dinlenilen Sadık G…‘den, sanık İbrahimin sattığı iddia olunan maddelerin ele geçmemesi nedeniyle uyuşturucu yada uyarıcı madde olarak kabul edilemeyeceği gözetilmeden TCK`nın 43. maddesinin uygulanması,

Kanuna aykırı, sanık müdafinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görüldüğünden hükmün BOZULMASINA, 07.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 12. CEZA DAİRESİ Esas : 2017/2375 Karar : 2017/5902 Tarih : 5.07.2017

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Dairemizce verilen 18/01/2017 gün ve 2016/12822 Esas, 2017/440 sayılı karara Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca “ 5271 sayılı Kanunun 309. maddesinin 4’üncü fıkranın (d) bendi gereğince bozma nedeninin hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektirmesi halinde, cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektirmesi halinde ise bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesince doğrudan hükmedilecektir. Bu halde yargılamanın tekrarlanması yasağı bulunduğundan, Yargıtay ceza dairesince hükmün bozulması ile yetinilmeyip, gereken kararın doğrudan ilgili daire tarafından verilmesi gerekmektedir.” şeklindeki yeniden yargılama yasağını düzenleyen hükmüne göre, somut olayda, hükümlü … hakkında, Çay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 01/09/2015 tarihli iddianamede, sadece katılan ….’e yönelik taksirle yaralama suçundan cezalandırılması için kamu davası açıldığı, sanık hakkında katılan …‘e yönelik taksirle yaralama suçundan usulüne uygun açılmış bir kamu davası bulunmadığı anlaşıldığından, kamu davası açılmayan katılan …‘e yönelik taksirle yaralama suçundan sanığın cezalandırılmasına karar verilemeyeceğinin gözetilmemesinin hukuka aykırı olduğu, bu nedenle Özel Dairece, kanun yararına bozma isteminin kabulüne karar verilmesi yerinde olduğu, ancak buradaki bozma nedeninin, kamu davası açılmayan bir suçtan sanığa ceza verilemeyeceği hususuna ilişkin olması sebebiyle, hükümlü hakkında katılan…‘e yönelik taksirle yaralama suçundan verilen cezanın tamamen kaldırılmasını gerektiren bozma nedeni olduğundan, 5271 sayılı Ceza Muhakemeleri Kanunu’nun 309. maddesinin 4. fıkrasının (d) bendi kapsamında kalıp, yeniden yargılama yasağı bulunması nedeniyle belirlenen hukuki aykırılığın, katılan …‘e yönelik taksirle yaralama suçundan verilen cezanın kaldırılması hususunun da bizzat Özel Dairece uygulanması gerektiği” gerekçesiyle itiraz edilmekle, 5271 sayılı CMK’nın 308. maddesine 02/07/2012 gün ve 6352 sayılı Kanunun 99. maddesi ile eklenen 3. fıkra uyarınca itiraz konusu değerlendirildi;

Gereği düşünüldü:

1-Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının KABULÜNE,

2-Dairemizin 18/01/2017 gün ve 2016/12822 Esas, 2017/440 sayılı kararının KALDIRILMASINA,

Taksirle yaralama suçundan sanık …’in, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 89/1 (2 kez), 62 ve 52/2-4. maddeleri gereğince 2.500,00 Türk lirası adlî para cezası ( iki kez) ile cezalandırılmasına dair Çay Asliye Ceza Mahkemesinin 20/06/2016 tarihli ve 2015/669 esas, 2016/630 sayılı kararını kapsayan dosya incelendi.

Dosya kapsamına göre, Çay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 01/09/2015 tarihli iddianamede, sanık hakkında sadece katılan ….’e yönelik taksirle yaralama suçundan cezalandırılması için kamu davası açıldığı halde, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 225/1. maddesinde yer alan, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, katılan sanık ….’i de taksirle yaraladığından bahisle, aynı suçtan cezalandırılmasına karar verilmesinde isabet bulunmadığı, gerekçeleriyle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 309. maddesi uyarınca anılan kararların bozulması Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’nün 21/11/2016 gün ve 94660652-105-03-12387-2016-kyb sayılı yazılı istemlerine müsteniden, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen 06/12/2016 gün ve 2016/393522 sayılı tebliğnamesi ile ihbar ve talep edilmekle;

Dosya incelenerek gereği düşünüldü:

CMK’nın 225. maddesinde “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir” hükmü mevcut olup; maddenin gerekçesinde de maddenin uygulanma koşulları “Mahkeme dava edilmeyen bir fiil hakkında kendiliğinden yargılama yapamaz ve hüküm veremez. Bunun doğal sonucu, iddianamede gösterilen fiil hakkında hüküm kurulmasıdır.

Hükmün konusunu, iddianamede sınırları belirtilerek dava nedeni yapılan maddî olay (fiil) oluşturur. Diğer bir anlatımla, kamu davasının konusu ile hükmün konusu maddî olay (fiil) bakımından aynıdır. Hüküm, iddianamede gösterilen sanık ve ona yükletilen fiil hakkında kurulur.

Ancak mahkeme, fiilin hukukî yorumunda, değerlendirmede tamamen serbesttir; iddia, savunma mahkemeyi bağlamaz. Mahkeme aynı fiili başka suretle yorumlayabilir.” şeklinde açıklanmıştır.

Görüldüğü gibi hükmün konusu iddianamede sınırları çizilen eylemle ilgili olup, anılan hükmün sonucu olarak iddianamede kim hakkında, kime karşı ve hangi eylem nedeniyle dava açılmışsa hüküm de belirtilen eylem ve sanık hakkında tesis edilir.

Dosya incelendiğinde; sanık hakkında 01/09/2015 tarihli iddianame ile müşteki …..’e yönelik eylemi sebebiyle TCK’nın 89/1, 22, 21/1-2 ve 53.6 maddeleri gereği bir kez cezalandırılması için kamu davası açıldığı halde, CMK’nın 225. maddesine aykırı olarak ayrıca sanığın …‘e yönelik yaralama eylemi nedeniyle mahkumiyet hükmü kurulduğu anlaşılmakla;

Kanun yararına bozma istemine atfen düzenlenen ihbarnamedeki düşünce yerinde bulunduğundan Çay Asliye Ceza Mahkemesinin 20/06/2016 tarihli ve 2015/669-2016/630 sayılı kararının B. fıkrasının CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA; CMK’nın 309/4-d maddesindeki “Hükümlünün cezasının kaldırılmasını gerektiriyorsa cezanın kaldırılmasına, daha hafif bir cezanın verilmesini gerektiriyorsa bu hafif cezaya Yargıtay ceza dairesi doğrudan hükmeder.” şeklindeki düzenleme gereği bozma nedenine göre uygulama yapılarak, kararının B. fıkrasının hükümden tamamen çıkarılarak infazın buna göre yapılmasına, dosyanın mahalline iadesi için Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 05.07.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 19. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/18320 Karar : 2017/5458 Tarih : 8.06.2017

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

Sanık hakkında İİK’nın 333/a maddesine aykırılıktan cezalandırılması içinde şikayette bulunulduğu halde, bu suçlardan hüküm kurulmamışsa da mahallinde zamanaşımı süresi içerisinde her zaman hüküm kurulması mümkün görülmüştür.

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;

İİK’nın 351. maddesindeki, şikayetçinin şikayet dilekçesinde veya beyanında gösterdiği delillerle bağlı olduğuna yönelik düzenleme çerçevesinde şikayet dilekçesi incelendiğinde; şikayetin İİK’nın 345/a maddesindeki sermaye şirketlerinin iflasını istememek ve İİK 333/a maddesindeki ticari işletmede yöneticinin sorumluluğu kapsamında yapıldığı, İİK’nın 337/a maddesindeki ticareti terk etme suçunda yapılmış bir şikayetin bulunmaması karşısında, şikayet dilekçesiyle bağlılık kuralı dikkate alınmayıp, şikayet edilmeyen İİK’nın 337/a maddesinde ticareti terk suçundan mahkumiyet kararı verilerek, CMK’nın 225/1. maddesine aykırı davranılması,

Kanuna aykırı ve sanık müdafiinin temyiz nedenleri bu itibarla yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN 5320 sayılı Kanun’un 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın mahkemesine gönderilmesine, 08/06/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/30865 Karar : 2017/7131 Tarih : 5.06.2017

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:

Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.

A. Sanık hakkında görevi yaptırmamak için direnme suçundan kurulan hükmün temyizinde;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir;

Ancak;

Sanığın üzerine atılı görevi yaptırmamak için direnme suçunu kabul etmediği, 05/07/2012 tarihli iddianamede eylemin “siz kimsiniz, sizin başka işiniz gücünüz yok mu, beni neden rahatsız ediyorsunuz, defolun gidin”, “Ben de kimlik falan yok, benden kimse kimlik alamaz, ben PKKlımıyım, kaçakçımıyım, vermezsem ne yaparsınız”, “defolun buradan, burası benim, isimlerinizi verin bana ben size göstereceğim”, “Siz kimsiniz ben bugüne kadar devlete 200.000 TL lik vergi vermişimdir, siz devleti sömürüyorsunuz sizi soytarılar” denmek suretiyle direndiğinin belirtildiği, Mahkemece sanığın katılanlara ‘‘bana sicilinizi verin ben size ne yapacağımı biliyorum, siz devleti sömürüyorsunuz sizi soytarılar’’ şeklinde tehdit ettiği ve direndiği şeklindeki gerekçeyle sanığın mahkumiyetine karar verildiği, “bana sicilinizi verin, ben size ne yapacağımı biliyorum” ifadesi ve anılan sözlerinin tartışmanın bütünü ve söylendiği bağlam içinde değerlendirildiğinde tehdit niteliğinde olmadığı dikkate alındığında, görevi yaptırmamak için direnme suçunun cebir veya tehdit unsurunun ne şekilde gerçekleştiği ve sanığın polis memurlarına nasıl direndiği ve hangi görevlerini yapmalarını engellediği CMK’nın 230/1, b-c maddesine uygun şekilde kanıtlara dayalı olarak açıklanmadan yetersiz gerekçeyle yüklenen suçun oluştuğu kabul edilerek mahkumiyet kararı verilmesi,

Kabule göre de;

1.Hakim alt ve üst sınır arasında takdir hakkına sahip ise de, bu takdir hakkının denetlenebilir olması gerektiği gözetilmeyerek, suçun işleniş biçimi ve kastın yoğunluğunu gösteren maddi olguların nelerden ibaret olduğu açıklanmadan görevi yaptırmamak için direnme suçunda TCK’nın 43/1,2 maddesinin uygulanmasına gerekçe gösterilmeden alt sınırdan ayrılması ve artırım neticesinde sonuç cezanın “1 yıl 3 ay” yerine “15 ay” olarak belirlenmesi sureti ile eksik ceza tayini,

2.Sanığın adli sicil kaydında birden fazla mahkumiyetinin olmasına karşın hangi hükmün tekerrüre esas alındığının denetime el verecek şekilde karar yerinde gösterilmemesi,

3.TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,

4.TCK’nın 53/l-c maddesindeki hak yoksunluğunun sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,

Yasaya aykırı ve sanık … ve o yer Cumhuriyet savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye aykırı olarak HÜKMÜN BOZULMASINA,

B. Sanık hakkında hakaret suçundan kurulan hükmün temyizinde ise;

Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede; başkaca nedenler yerinde görülmemiştir;

Ancak;

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 225/1. maddesinde yer alan, “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir.” şeklindeki düzenlemeye aykırı olarak, iddianamede gösterilmeyen ve soruşturma aşamasında ek kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verilmekle kesinleşen hakaret eyleminden ötürü sanığın cezalandırılmasına karar verilerek CMK’nın 172/2 ve 225/1. maddelerine riayet edilmemesi,

Kabule göre de;

1.Hakaret suçundan temel ceza belirlenirken doğrudan TCK’nın 125/3-a maddesi gereğince uygulama yapılması yerine, TCK’nın 125/1. maddesi uyarınca ceza belirlendikten sonra 125/3-a maddesi uygulanması,

2.Hakim alt ve üst sınır arasında takdir hakkına sahip ise de, bu takdir hakkının denetlenebilir olması gerektiği gözetilmeyerek, suçun işleniş biçimi ve kastın yoğunluğunu gösteren maddi olguların nelerden ibaret olduğu açıklanmadan hakaret suçunda TCK’nın 125/3-a maddesinin uygulanmasına gerekçe gösterilmeden alt sınırdan ayrılması,

3.TCK’nın 43/1,2 maddesinin uygulanmasına gerekçe gösterilmeden alt sınırdan ayrılması ile artırım neticesinde sonuç cezanın “2 yıl 4 ay” yerine “1 yıl 16 ay” olarak belirlenmesi sureti ile eksik ceza tayini,

4.Sanığın adli sicil kaydında birden fazla mahkumiyetinin olmasına karşın hangi hükmün tekerrüre esas alındığının denetime el verecek şekilde karar yerinde gösterilmemesi,

5.TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararı ile iptal edilmesi nedeniyle uygulanma olanağının ortadan kalkmış olması,

6.TCK’nın 53/l-c maddesindeki hak yoksunluğunun sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının gözetilmemesi,

Yasaya aykırı ve sanık … ve O Yer Cumhuriyet Savcısının temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden, tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 05/06/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2015/97 Karar : 2018/7 Tarih : 16.01.2018

  • CMK 225. Madde

  • Hükmün Konusu ve Suçu Değerlendirmede Mahkemenin Yetkisi

Sanık … hakkında yalan tanıklık suçundan açılan kamu davasında yapılan yargılama sonucunda; eyleminin iftira suçunu oluşturduğu kabul edilerek TCK’nun 267/1, 62, 53 ve 58. maddeleri uyarınca 1 yıl 3 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve cezasının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ilişkin Salihli 3. Asliye Ceza Mahkemesince verilen 23.02.2010 gün ve 594-63 sayılı hükmün sanık tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 9. Ceza Dairesince 11.02.2014 gün ve 587-1684 sayı ile;

“Salihli Cumhuriyet Başsavcılığının 13.11.2008 tarihli iddianamesi ile sanığın Salihli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/103 esas sayılı dosyasında tanık sıfatı ile alınan beyanının gerçeğe aykırı olduğu iddia edilerek yalan tanıklık suçunun unsurları gösterilmek suretiyle TCK’nun 272/2. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı ve açılan bu dava nedeniyle hukuksal niteliğe göre sanık hakkında bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, düzenlenen iddianamede anılan Kanunun 267. maddesinde düzenlenen iftira suçunun yasal unsurlarının nitelendirilmesi ve buna yönelik bir anlatım bulunmadığı da nazara alınmadan, yalan tanıklık suçundan açılan davanın iftira suçuna dönüşmeyeceği de gözetilmeden dava konusu edilmeyen iftira suçundan hüküm kurulmak suretiyle CMK’nun 225. maddesine muhalefet edilmesi” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 28.03.2014 gün ve 325612 sayı ile;

Salihli 3. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/594 esas sayılı dava dosyasında düzenlenen iddianamede, ‘sanık … hakkında Salihli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/103 Esas sayılı dava dosyasında sanık sıfatıyla kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak suçundan yapılan yargılama sırasında sanık … ve oğlu …‘un birlikte diğer sanıklar … ve …‘i bularak …‘un aracında arama sonucu ele geçirilen uyuşturucunun aralarında husumet bulunan …‘ı kastederek bu şahıs tarafından aracına konulduğu yönünde beyanda bulunmalarını söyleyerek suçtan kurtulmak amacıyla sanıkları bu suça azmettirdikleri, sanıklar … ve …‘in mahkeme aşamasında tanık olarak alınan beyanlarında olay tarihinden bir gün önce sanık …‘a ait kapalı vaziyette bulunan aracının açılarak içine hazırlanan poşetin …‘ın adamları tarafından konulduğu yönünde beyanda bulundukları’ şeklinde yer alan anlatımlarda sanıklar Rasim ve Hamza’nın suça konu uyuşturucu maddenin …‘ın adamları tarafından konulduğunu söyleyerek … ve adamlarına yönelik suç yüklemesinde bulundukları sanıkların suçsuz olduklarını bildiği halde sırf suç yükleme ve sanık …‘ı kurtarmak amacıyla iftirada bulundukları düzenlenen iddianamede açıkça anlatılmaktadır. Bu durumda CMK’nun 225/1. maddesine aykırılık bulunmamaktadır.

Ayrıca mahkeme huzurunda yapmış oldukları açıklamalar sonucunda yargılanan sanık …‘un suçu işlemediğini, suçu işleyenlerin … ve adamları olduğunu söyleyerek sanık … lehine gerçeğe aykırı nitelikte tanıklık yaptıkları şeklinde sanıkların tek eylemle birden fazla suç işledikleri ve sanığın fikri içtima hükümleri uyarınca TCK’nun 44. maddesi kapsamında daha ağır olan iftira suçundan dolayı cezalandırılması gerekmektedir.

Bu nedenle Yüksek Yargıtay 9. Ceza Dairesinin 11.02.2014 gün ve 2013/587 esas, 2014/1684 karar sayılı kararıyla Salihli Cumhuriyet Başsavcılığının 13.11.2008 tarihli iddianamesi ile sanık … hakkında, TCK’nun 272/2. maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı ve açılan bu dava nedeniyle hukuksal niteliğe göre sanık hakkında bir karar verilmesi gerektiği gözetilmeden, düzenlenen iddianamede anılan Kanunun 267. maddesinde düzenlenen iftira suçunun yasal unsurlarının nitelendirilmesi ve buna yönelik bir anlatım bulunmadığı da nazara alınmadan, yalan tanıklık suçundan açılan davanın iftira suçuna dönüşmeyeceği de gözetilmeden dava konusu edilmeyen iftira suçundan hüküm kurulmak suretiyle CMK’nun 225. maddesine aykırı hareket edilmesinin usul ve yasaya aykırı olduğuna yönelik bozma kararının hukuka uygun olmadığı” düşüncesiyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.

5271 sayılı CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 9. Ceza Dairesince, 05.12.2014 gün ve 4038-12262 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.

TÜRK MİLLETİ ADINA

CEZA GENEL KURULU KARARI

Sanık … hakkında iftira suçundan verilen hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına dair karar itiraz edilmeksizin, sanıklar … ve … hakkında yalan tanıklık suçuna azmettirmeden kurulan beraat hükümleri ise temyiz edilmeksizin kesinleşmiş olup itirazın kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında iftira suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.

Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık hakkında iftira suçundan açılmış bir kamu davasının bulunup bulunmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya kapsamından;

Salihli Cumhuriyet Başsavcılığınca 13.11.2008 tarihinde sanık hakkında; “Olay tarihinde şüphelilerden … hakkında Salihli 2. Sulh Ceza Mahkemesinin 2008/103 esas sayılı dava dosyası ile sanık sıfatıyla kullanmak için uyuşturucu ve uyarıcı madde satın almak suçundan yapılan yargılama sırasında; şüpheli Hasan ve oğlu …‘un birlikte diğer şüpheliler … ve …‘i bularak …‘un aracında arama sonucu ele geçirilen uyuşturucunun aralarında husumet bulunan …‘ı kastederek bu şahıs tarafından aracına konulduğu yönünde beyanda bulunmalarını söyleyerek suçtan kurtulmak amacıyla şüphelileri bu suça azmettirdikleri, şüpheliler … ve …‘in mahkeme aşamasında tanık olarak alınan beyanlarında olay tarihinden bir gün önce şüpheli Hasan’a ait kapalı vaziyette bulunan aracının açılarak içine hazırlanan poşetin …‘ın adamları tarafından konulduğu yönünde beyanda bulundukları, şüphelilerin Cumhuriyet Başsavcılığımızca alınan beyanlarında …; …‘un kendilerini yönlendirmesi sonucu mahkemede yalan beyanda bulunduğunu, … ise; şüphelilerden …‘un babasını kurtarmak amacıyla Veli ve adamlarının paketi koyduğu yönünde beyanda bulunmasını söylediğini, kendisinin de bu şekilde mahkeme aşamasında yalan beyanda bulunduğunu kabul ettiği, şüpheliler … ve …‘un alınan beyanlarında suçlamaları kabul etmedikleri, kendilerinin tanık sıfatıyla dinlenen … ve …‘a yalan beyanda bulunmaları yönünde herhangi bir yönlendirmede bulunmadıklarını beyan ettikleri, toplanan delillerden şüpheliler … ve …‘in suçu kabulleri ve tüm dosya kapsamı değerlendirildiğinde; şüphelilerin üzerlerine atılı suçları işledikleri yönünde deliller bulunduğu” açıklamasına yer verilen iddianame ile kamu davası açılırken, sevk maddelerinin “TCK’nun 272/2 ve 53/1” olarak gösterildiği ve suçun yalan tanıklık olarak adlandırıldığı,

Yerel mahkemece sanığa ek savunma hakkı verilerek “…Sanık … hakkında Salihli 2. Sulh Ceza Mahkemesinde yapılan yargılama sonucunda, olay tarihinde sanığın aracında yapılan arama sırasında uyuşturucu maddeler dışında bulunan silahın …’un silahla yaralanması suçunda kullanılan silah olduğu, bu yaralama olayı nedeniyle … isimli şahsın Salihli 2. Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/90 esas sayılı dosyasında yargılandığı, bu dosyada bulunan adli emanette kayıtlı boş kovanın daha sonradan …’un aracında yapılan arama sonucu bulunan tabancadan atılmış olduğunun tespit edildiği, tüm bu nedenlerle sanık …’un beraatine karar verildiği, buna göre sanıklar … ve …’ın Salihli 2. Sulh Ceza Mahkemesinde yaptıkları ilk tanıklığın doğru olduğu, daha sonradan Salihli Cumhuriyet Başsavcılığında alınan ifadelerinde yalan beyanda bulundukları, buna göre sanıklar … ve …’un ilk beyanlarında doğru söyledikleri anlaşılan tanıkları yalan tanıklığa azmettirmelerinin söz konusu olmadığından beraatlerine karar verildiği, sanıklar … ve …’ın işlemediklerini bildikleri hâlde Salihli Cumhuriyet Başsavcılığında verdikleri ifadelerinde … ve …’un kendilerini yalan tanıklık yapmaya azmettirdiğini iddia ettikleri ve bu şahısların bu iddiaları sonucu sanıklar Hasan ve Mehmet hakkında mahkememize kamu davası açıldığı, sanıkların eylemlerinin TCK’nun 272. maddesinde düzenlenen yalan tanıklık suçunu ve TCK’nun 267/1. maddesinde düzenlenen iftira suçlarını oluşturduğu, TCK’nun 44. maddesi uyarınca aynı eylem ile birden fazla suç işleyen sanık hakkında bunlardan en ağır cezayı gerektiren suçtan yargılama yapılması gerektiğinden, sanıklar Rasim ve Hamza’nın iftira suçunu işledikleri sübut bulduğundan eylemlerine uyan TCK’nun 267/1. maddesi uyarınca cezalandırıldıkları” gerekçesiyle iftira suçundan mahkûmiyetine karar verildiği,

Anlaşılmaktadır.

Sanık … tanık sıfatıyla, … hakkında kullanmak için uyuşturucu madde bulundurmak suçundan açılan ve Salihli 2. Sulh Ceza Mahkemesince 2008/103 esas sayı ile görülen kamu davasında yapılan yargılamanın 15.05.2008 tarihli oturumunda; “Olay tarihinde ziraat odasının açılışı vardı, ben bu açılışa katıldım, daha sonra garaja doğru gittim, o sırada sanığın aracını gördüm, aracın yanında soyadını bilmediğim Veli ve yanında iki kişi vardı, arabanın etrafında dolaştılar, ellerinde bir poşet veya çanta vardı, bir kaç kez arabanın etrafında dolaştıklarını gördüm, kapıyı açtılar ve birisi içine girdi” şeklinde beyanda bulunmuş,

Salihli 2. Sulh Ceza Mahkemesince … lehine yalan tanıklık yaptığı değerlendirilen sanık hakkında suç duyurusunda bulunulması üzerine bu suçtan başlatılan soruşturma kapsamında şüpheli sıfatıyla Salihli Cumhuriyet Başsavcılığınca alınan 07.07.2008 tarihli ifadesinde ise; “…Mahkeme günü …‘un belirttiği şekilde mahkemede ifade verdim. Bana sormuş olduğunuz şekilde … kendisine ait aracı kurcalayanın … ile abisi olduğu şeklinde beyanda bulunmamı bana söyledi. Daha sonra vermiş olduğum bu ifadeden dolayı vicdanım rahatsız olduğu için pişman oldum. Ben bu hâliyle üzerime atılı suçlamayı kabul ederim” biçiminde ifade vermiştir.

Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyetinin yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için yargılamaya konu edilecek eylemle ilgili, usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. 5271 sayılı CMK’nun 170/1. maddesi uyarınca ceza davası, dava açan belge niteliğindeki icra ceza mahkemesine verilen şikâyet dilekçesi, son soruşturmanın açılması kararı gibi istisnai hükümler dışında kural olarak Cumhuriyet savcısı tarafından düzenlenecek bir iddianame ile açılır. Anılan kanunun 170. maddesinin 4. fıkrasında da; “iddianamede, yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır” düzenlemesine yer verilmiştir.

CMK’nun 225. maddesi uyarınca ise; “Hüküm, ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme, fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir.” Bu madde gereğince hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.

Anılan kanuni düzenlemelere göre, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu iddia olunan eylemin dışına çıkılması, dolayısıyla davaya konu edilmeyen fiil veya olaydan dolayı yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna açıkça aykırılık oluşturacaktır. Öğretide “davasız yargılama olmaz” ve “yargılamanın sınırlılığı” olarak ifade edilen bu ilke uyarınca hâkim, ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuki çözüme kavuşturacaktır.

Diğer taraftan CMK’nun 226. maddesinde ise; “Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez.

Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır.

Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir.

Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafii sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır” hükmü getirilmiştir.

Soruşturma aşamasında elde ettiği delillerden ulaştığı sonuca göre iddianameyi hazırlamakla görevli iddia makamı, düzenlenen iddianame ile CMK’nun 225/1. maddesi uyarınca kovuşturma aşamasının sınırlarını belirlemektedir. Bu bakımdan iddianamede, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiil/fiillerin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüte yer bırakmayacak biçimde açıklanması zorunludur. Böylelikle sanık; iddianameden üzerine atılı suçun ne olduğunu hiçbir şüpheye yer vermeyecek şekilde anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunabilmelidir. CMK’nun 226. maddesindeki düzenlemeyle iddianamede anlatılan eylem değişmemiş olduğunda, kanun koyucu o eylemin hukuki niteliğinde değişiklik olmasını “yargılamanın sınırlılığı” ilkesine aykırı görmemiş, bu gibi hallerde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç niteliğine göre bir hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin bir sonucu olarak mahkeme, eylemin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin, iddianamede kasten öldürmeye teşebbüs olarak nitelendirilen eylemin kasten yaralama suçunu oluşturacağı görüşünde olan mahkemece, sanığa ek savunma hakkı da verilmek suretiyle bahse konu suçtan hüküm kurulabilecektir. İddianamede anlatılan ve kapsamı belirlenen olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde gerekli görülürse her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilebilecektir.

Yargıtay Ceza Genel Kurulunun duraksamaya yer vermeyen kararlarına göre, bir olayın açıklanması sırasında bir başka olaydan söz edilmesi, o olay hakkında dava açıldığını göstermez. İddianamede dava konusu yapılan fiilin bir başka olaya dayalı olmadan, bağımsız olarak açıklanması gerekir.

Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;

Salihli Cumhuriyet Başsavcılığınca düzenlenen iddianamede fiilin, sanık …‘in, inceleme dışı sanık …‘un azmettirmesiyle Salihli 2. Sulh Ceza Mahkemesince 2008/103 esas sayı ile görülen davada yapılan yargılama sırasında 15.05.2008 tarihli oturumda tanık sıfatıyla; …‘un aracında arama sonucunda ele geçirilen uyuşturucunun, … ile arasında husumet bulunan …‘ın adamları tarafından konulduğu yönünde beyanda bulunmak suretiyle yalan tanıklık yaptığı şeklinde anlatıldığı ve bu sözlerinden dolayı yalan tanıklık suçundan dava açıldığı hâlde, yerel mahkemece sanığın bu sözlerinin doğru olduğu, diğer bir deyişle yalan tanıklık yapmadığı vurgulanarak, sanık …‘in Salihli Cumhuriyet Başsavcılığında 07.07.2008 tarihinde şüpheli sıfatıyla; …‘un kendisini azmettirmesi sonucu yalan tanıklık yaptığı şeklindeki savunmasının iftira suçunu oluşturduğu kabul edilerek, bu suçtan mahkûmiyetine karar verilmiş olup, sanığın yalan tanıklık suçunu işlediğine ilişkin 07.07.2008 tarihli ikrarının iddianamede delil olarak belirtilmesi ve bu sözlerin dava konusu edilmemesi karşısında, sanık hakkında iftira suçundan açılmış bir kamu davası bulunmadığının kabulü gerekmektedir.

Bu nedenle, iftira suçundan açılmış bir dava bulunmadığı hâlde, iddianamede açıklanan ve suç oluşturduğu ileri sürülen fiilin dışına çıkılarak davaya konu edilmeyen fiilden yargılama yapılıp hüküm kurulması usul ve kanuna aykırıdır.

Bu itibarla, Özel Daire kararında bir isabetsizlik bulunmadığından, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının reddine karar verilmelidir.

Çoğunluk görüşüne katılmayan yedi Ceza Genel Kurulu Üyesi; “iddianamede iftira suçundan açılmış dava bulunduğu” düşüncesiyle karşı oy kullanmışlardır.

SONUÇ :

Açıklanan nedenlerle,

1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının itirazının REDDİNE,

2- Dosyanın mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 16.01.2018 tarihinde yapılan müzakerede oyçokluğuyla karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS