Duruşma Tutanağının İçeriği
CMK Madde 221
(1) Duruşma tutanağında;
a) Oturumlara katılan sanığın, müdafiin, katılanın, vekilinin, kanunî temsilcisinin, bilirkişinin, tercümanın, teknik danışmanın adı ve soyadı,
b) Duruşmanın seyrini ve sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün bütün temel kurallarına uyulduğunu gösteren unsurlar,
c) Sanık açıklamaları,
d) Tanık ifadeleri,
e) Bilirkişi ve teknik danışman açıklamaları,
f) Okunan veya okunmasından vazgeçilen belge ve yazılar,
g) İstemler, reddi halinde gerekçesi,
h) Verilen kararlar,
i) Hüküm, yer alır.
CMK Madde 221 Gerekçesi
220 uncu madde özellikle duruşmaya başlarken yapılması gerekli saptamaları ve durumları içermektedir. Bu madde ise duruşmanın seyri ve sonuçlarının dayandırılacağı duruşmaya ilişkin ana hatları düzenlemektedir. Kanunun öngördüğü yasal şekillere uyulup uyulmadığı tutanağın gözlenmesi ile anlaşılacağından, tutanakta bu hususlara açık bir biçimde yer verilmelidir. Ayrıca tutanakta, okunan yazılar ile okunmasından vazgeçilen yazılar da belirtilir. Duruşmada alınan ifadelerin ana hatları da tutanağa geçirilir. Duruşma tutanağında, duruşma sırasında öne sürülen istemler, verilen kararlar ve hüküm fıkrası yer alır.
Maddede ayrıca bir olayın saptanması veya bir ifadenin ve açıklamanın kelime kelime saptanmasının önem kazanması durumunda, yapılan duruşmanın tam olarak tutanağa geçirilmesine ilişkin esaslar da belirtilmektedir.
Maddenin son fıkrası, hüküm fıkrasının tutanağa yazılmadan tebliğ edilmeyeceğini belirtilmektedir.
CMK 221 (Duruşma Tutanağının İçeriği) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/7082 Karar : 2017/23522 Tarih : 30.10.2017
-
CMK 221. Madde
-
Duruşma Tutanağının İçeriği
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
1-CMK’nın 221/1-g maddesine aykırı olarak 12.12.2014 tarihli duruşmaya katılan Cumhuriyet Savcısının esas hakkındaki mütalaasının duruşma tutanağına yazılmaması,
2-Kabule göre de;
02/12/2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 6763 sayılı Kanunun 34. maddesiyle değişik 5271 sayılı CMK’nın 253. maddesi ve maddeye eklenen fıkraya göre uzlaşma hükümleri yeniden düzenlenmiş ve sanığa isnat edilen TCK’nın 106/1. maddesi kapsamındaki tehdit suçunun uzlaştırma kapsamında bulunduğu, hakaret ve kişilerin huzur ve sükununu bozma suçları yönünden ise uzlaşma önerisinin yapıldığı tarihte CMK’nın 253/3. maddesinde engel bulunduğu gözetilerek, yeni düzenleme karşısında bu suçlar yönünden de uzlaşma önerisinde bulunulması gerektiği anlaşılmış olmakla, 5237 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun 2 ve 7. maddeleri de gözetilerek, uzlaştırma işlemi uygulanarak sonucuna göre sanığın hukuki durumunun bu kapsamda tekrar değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görülmüş olduğundan, (1) numaralı bozma nedeni dışında diğer yönleri incelenmeksizin HÜKÜMLERİN 5320 sayılı Kanunun 8/1. maddesi gereğince uygulanması gereken 1412 sayılı CMUK’nın 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 30/10/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 13. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/3570 Karar : 2017/1088 Tarih : 9.02.2017
-
CMK 221. Madde
-
Duruşma Tutanağının İçeriği
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
1- Konya 8. Asliye Ceza Mahkemesi tarafından sanığın talimat yolu ile ifadesinin alındığı 2012/260 Değişik iş numaralı duruşma tutanağına, duruşmanın hangi tarihte yapıldığı, duruşmanın açık ve ya gizli yapılıp yapılmadığı hususları yazılmayarak 5271 Sayılı CMK’nın 196/2, 220/1-b, 221/1-b maddelerine aykırılığa sebebiyet verilmesi,
2- 5271 Sayılı CMK 176/3.maddesine aykırı olarak, Sincan 3. Noterliği tarafından düzenlenmiş 26/03/2012 tarih ve 05122 sayılı vekaletnameyi ibraz eden sanık müdafiinin duruşmalardan haberdar edilmemesi,
3- 5237 Sayılı TCK’nın 142/1-a maddesi gereğince cezalandırılması için kamu davası açılan sanığa ya da müdafiine CMK’nın 226. Maddesi gereğince ek savunma hakkı tanınmadan aynı yasanın 163/3 maddesi gereğince cezalandırılmasına karar verilmesi,
4- Sanığın, hakkında suç tutanağı düzenlenen… Eğitim Basın Yayın Tic. Ltd. Şti’ni temsile yetkili olup olmadığı ilgili adli ticaret sicil memurluğundan araştırılıp, buna ilişkin belge dosya arasına konulmadan eksik inceleme ve araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
5- Katılan kurumun gerçek zararını tespit için bilirkişi raporu aldırılmayan ve 6352 Sayılı Yasa uyarınca uygun bildirimde bulunmayan sanığın, hüküm verildikten sonra katılan kurumun tüm zararını gidermesi karşısında, sanık hakkında 6352 Sayılı Yasa uyarınca ceza verilmesine yer olmadığına dair karar verilmesi zorunluluğu,
Bozmayı gerektirmiş, sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebepten dolayı tebliğnameye uygun olarak BOZULMASINA, 09.02.2017 gününde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas : 2011/1561 Karar : 2011/4417 Tarih : 6.06.2011
-
CMK 221. Madde
-
Duruşma Tutanağının İçeriği
Hükmün süresi içinde Yargıtay`ca incelenmesi taraf vekili tarafından istenilmiş olduğundan dava evrakı C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye gönderilmekle incelenerek gereği düşünüldü:
C.M.K.nun 182. maddesinin amir hükmüne göre duruşmanın herkese açık olduğu ve genel ahlakın veya kamu güvenliğinin kesin olarak gerekli kıldığı hallerde duruşmanın bir kısmı ya da tamamı kapalı yapılsa dahi, hükümün açık duruşmada açıklanması gerektiği, bu hususun yargılamanın temel kurallarından biri olduğu, aynı Kanunun 221/b ve 222. maddeleri gereğince de “duruşmanın seyrini ve sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün bütün temel kurallarına uyulduğunu gösteren unsurların” duruşma tutanağında gösterilmesi gerektiği ve duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığının, hükümün açık duruşmada açıklanıp açıklanmadığının ancak tutanakla ispat edileceği gözetilmeden, “kapalı oturumda açıkça okunup usulen anlatıldı” denilmek suretiyle kapalı duruşmada yapılan tefhimin açık mı gizli mi olduğu hususunun belirsiz bırakılması,
Kanuna aykırı, sanık müdafii ile katılanlar A. S. Ü. ve A. T. vekilinin temyiz itirazları bu sebeple yerinde görülmüş olduğundan esası incelenmeyen hükümlerin 5320 Sayılı Kanunun 8/1. maddesi gözetilerek C.M.U.K.nun 321. maddesi uyarınca ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 4. CEZA DAİRESİ Esas : 2011/776 Karar : 2011/5665 Tarih : 26.04.2011
-
CMK 221. Madde
-
Duruşma Tutanağının İçeriği
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
1-) Sanığın sorgu ve savunmasının tespit edildiği 25.4.2006 tarihli oturumun açık yapılıp yapılmadığı tutanağa geçirilmeyerek 5271 Sayılı CYY.`nın 221/1-b ve 182/1. maddelerine aykırı davranılması,
2-) Sanığın yakınan görevli polislere hangi sözlerle hakaret ettiği açıklanmadan hükümlülük kararı verilmesi,
3-) Sanık hakkında verilen hapis cezaları sebebiyle 5237 Sayılı T.C.K.`nin 53/1. maddesinde belirtilen hakları kullanmaktan yoksun bırakılmasına karar verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
4-) Sanığın sabıka kaydına esas kesinleşmiş ilamlar sebebiyle tekerrür koşullarının oluşmasına karşın, T.C.K.`nin 58. maddesinin uygulanmaması,
5-) Görevliye direnme suçunda sanığın, eylemlerini birden fazla kolluk görevlisine karşı gerçekleştirilmesine karşın, T.C.K.`nin 43/2. maddesi uygulanmaması.
Bozmayı gerektirmiş ve sanığın temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnameye uygun olarak HÜKÜMLERİN ( BOZULMASINA ), yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine ( GÖNDERİLMESİNE ), yeniden hüküm kurulurken 1412 Sayılı CYY.`nın 326/son maddesinin gözetilmesine, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas : 2008/32053 Karar : 2009/39361 Tarih : 22.10.2009
-
CMK 221. Madde
-
Duruşma Tutanağının İçeriği
Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak;
1-Tekerrür uygulamasına esas alınan Aydın Sulh Ceza Mahkemesinin 09.10.2002 tarih ve 2002/332-776 Sayılı kararının onaysız ve kesinleşme şerhini içermeyen fotokopisine itibar olunarak 5271 Sayılı CMK`nun 209/1 ve 221/1-f maddesine aykırı hareket edilmesi,
2-5237 Sayılı TCK`nun 53/1-c maddesinde belirtilen kendi alt soyu üzerinde velayet hakkından, vesayet veya kayyımlığa ait bir hizmette bulunmaktan yoksun bırakılma güvenlik tedbirinin aynı maddenin 3. fıkrası uyarınca koşullu salıverilme tarihine kadar uygulanabileceği gözetilmeden maddedeki hakların tamamından hapis cezasının infazının tamamlanmasına kadar yoksun bırakılmasına karar verilmesi,
Bozmayı gerektirmiş sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı istem gibi ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 10. CEZA DAİRESİ Esas : 2004/24359 Karar : 2005/19605 Tarih : 26.12.2005
-
CMK 221. Madde
-
Duruşma Tutanağının İçeriği
Hırsızlık suçundan sanıklar S. ve Z. hakkında K. 2. Asliye Ceza Mahkemesince yapılan yargılama sonunda, 31.11.2003 tarih ve 2001/1351 esas, 2003/766 karar sayılı mahkumiyet kararı verildiği; hükmün sanıklar tarafından süresi içinde temyiz edildiği; Yargıtay C. Başsavcılığınca bozma isteğiyle dava dosyasının tebliğname ekinde 06.11.2004 tarihinde Dairemize gönderildiği anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1- Sanık Z. ‘nin baba adının iddianamede ve gerekçeli karar başlığında yanlış yazılması suretiyle CMUK’nın 265 ( CMK`nın 221 ) maddesinin ihlal edilmesi,
2- CMUK’nın 141 ( CMK`nın 151 ) maddesinde müdafii duruşmada hazır bulunmadığı takdirde mahkemece derhal bir müdafii tayin edebileceği ve duruşmanın talikine karar verilebileceği hükmüne rağmen bu hususa riayet edilmeyerek sanıkların müdafilerinin bulunmadığı celsede hüküm verilmek suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
3- Keşif tutanağında beyanı hükme dayanak yapılan bilirkişiye yemin verdirilen kısmın önceden matbu şekilde hazırlanması suretiyle CMUK’nın 72 ve 266/1 ( CMK`nın 64/6 ve 221/b ) maddelerine aykırı davranılması,
5328 sayılı Kanunun geçici 1. maddesi gereğince 01.06.2005 tarihinde yürürlüğe giren 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 7. maddesi ile 5252 sayılı Türk Ceza Kanununun Yürürlük ve Uygulama Şekli Hakkında Kanunun 5349 sayılı Kanunla değişik 9. maddesi uyarınca; sanıkların hukuki durumunun yeniden değerlendirilip belirlenmesinde zorunluluk bulunması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıkların temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, diğer yönleri incelenmeksizin hükmün ( BOZULMASINA ), bozmadan 5320 sayılı Kanun’un 8/1. ve 1412 sayılı CMUK’nın 325. maddesi uyarınca hükmü temyiz etmeyen sanıklar M., H. ve M. `un da yararlanmasına, oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2017/355 Karar : 2017/357 Tarih : 4.07.2017
-
CMK 221. Madde
-
Duruşma Tutanağının İçeriği
Sanık Mustafa oğlu …‘ın katılan …’ı kasten öldürme suçuna teşebbüsten, sanıklar …, …, Ali oğlu … ve …‘ın maktul …’ı kasten öldürme suçundan ve katılan …’ı kasten öldürme suçuna teşebbüsten beraatlerine, sanık …`ın katılan …’ı araba ile çarparak kasten yaralama suçundan TCK’nun 86/2, 29, 62, 53 ve 63. maddeleri uyarınca 3 ay 22 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına, hak yoksunluğuna ve mahsuba ilişkin, Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 14.09.2012 gün ve 344-435 sayılı, mahkûmiyet hükmünün sanık … müdafii ve katılan … vekili, beraat hükümlerinin katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 14.04.2014 gün ve 1339-2386 sayı ile;
a-Sanık Mustafa oğlu Halil hakkında mağdur …‘i kasten öldürmeye teşebbüs, sanık … hakkında Ömer`i kasten öldürme, sanık … hakkında Ömer’i kasten öldürme ve mağdur …’i kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından kurulan hükümler yönünden;
Sanıklar Mustafa oğlu Halil, Ali ve Abdurrahman’ın birlikte karar ve irade birliği içerisinde ve fiil üzerinde ortak hâkimiyet kurarak maktul …‘i kasten öldürme, mağdur …‘i kasten öldürmeye teşebbüs suçlarını işledikleri anlaşılmakla, TCK`nun 37. maddesi uyarınca fail olarak cezalandırılmaları yerine, beraatlerine karar verilerek yazılı şekilde hüküm kurulması,
b-Sanıklar Nüveyran, Ali oğlu Halil ve… hakkında maktul …’i kasten öldürme ve mağdur …`i kasten öldürmeye teşebbüs suçlarından kurulan hükümler yönünden;
Sanıklar Nüveyran, Ali oğlu Halil ve …’ın, olay sırasında ellerinde tabanca bulunmadığı, diğer sanıklar Mustafa oğlu Halil, Ali ve Abdurrahman’ın yanında bulunmalarına rağmen öldürme ve öldürmeye teşebbüs eylemlerine fail olarak katıldıklarının ispat edilemediği, ancak olay yerine gelip, eylemlerine destek vererek diğer sanıkların fiillerini kolaylaştırıp, kasten öldürme ve öldürmeye teşebbüs suçlarına TCK`nun 39. maddesi kapsamında yardım eden olarak katıldıkları anlaşıldığı halde, yazılı şekilde beraatlerine karar verilmesi,
…
e-Sanık … hakkında mağdur …`u kasten yaralama suçundan kurulan hüküm yönünden;
Sanık … hakkında mağdur …‘a sopa ile vurarak kasten silahla yaralama suçunu işlediğinden bahisle açılan dava hakkında hüküm kurulmaması; iddianame içeriğine göre aynı mağdura aracı ile kasten çarparak yaralama suçundan ise sanık … hakkında açılmış bir dava bulunmadığı halde, bu suçtan mahkûmiyetine karar verilmesi suretiyle 5271 sayılı CMK`nun 225/1. maddesine aykırı davranılması” isabetsizliklerinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkemece 09.01.2015 gün ve 318-7 sayı ile;
“Sanıklar Mustafa oğlu Halil, Ali ve …‘ın maktulün kasten öldürülmesi eylemine TCK’nın 37/1. maddesi delaletiyle, yine katılan …‘e karşı işlenen kasten öldürmeye teşebbüs eylemine TCK’nın 37/1. maddesi delaletiyle katıldıklarına, sanıklar Nüveyran, … ve Ali oğlu Halil’in maktülü kasten öldürülmesi, katılan …‘in ise öldürülmeye teşebbüs edilmesi eylemlerine TCK`nın 39. maddesi delaletiyle katıldıklarına dair mahkûmiyetlerine yeterli, her türlü şüpheden uzak, kesin, inandırıcı ve somut delil bulunmamaktadır.
Sanık …‘ın katılan …‘a araba ile çarpması eylemi iddianamenin anlatımında açıkça yer aldığından, yargılama aşamasında da sanık ikrarı ve sair deliller ile bu husus sabit olduğundan, sanığa ek savunma hakkı verilerek, gerekçeli kararda ise ayrıntılı olarak mahkememiz uygulaması tartışıldığından, sanığa verilen mahkûmiyet hükmünde direnilmiştir.” gerekçesiyle direnilerek, sanık Mustafa oğlu …‘ın katılan …’ı kasten öldürme suçuna teşebbüsten, sanıklar …, …, Ali oğlu … ve …‘ın maktul …‘ı kasten öldürme suçundan ve katılan …’ı kasten öldürme suçuna teşebbüsten beraatlerine, sanık …‘ın katılan …`ı araba ile çarparak kasten yaralama suçundan mahkûmiyetine karar verilmiş, sanık … hakkında ise hüküm kurulmamıştır.
Hükümlerin katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 04.05.2015 gün ve 91923 sayılı “bozma” istekli tebliğnamesiyle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca 07.12.2016 gün ve 1311-1235 sayı ile; 6763 sayılı Kanunun 38. maddesi ile 5320 sayılı Kanuna eklenen geçici 10. madde uyarınca kararına direnilen daireye gönderilmiş, aynı madde uyarınca inceleme yapan Yargıtay 1. Ceza Dairesince 20.03.2017 gün ve 55-851 sayı ile, direnme kararının yerinde görülmemesi üzerine Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
Yerel mahkemece 14.09.2012 gün ve 344-435 sayı ile; sanık Nuh K… hakkında maktul …‘ı kasten öldürme, katılan …‘ı kasten yaralama, konut dokunulmazlığının ihlali ile katılanlar … ve …‘a yönelik teşebbüs aşamasında kalan kasten öldürme suçlarına azmettirmeden, sanıklar Mustafa oğlu …, … ve … hakkında katılan …‘ı kasten yaralama ve konut dokunulmazlığının ihlali suçları ile katılan …‘ı kasten öldürme suçuna teşebbüsten, sanık … hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan, sanıklar Ali oğlu … ve … hakkında konut dokunulmazlığının ihlali suçundan ve katılan …‘ı kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan beraat hükümleri Özel Dairece 17.04.2014 gün ve 1339-2386 sayı ile onanmak suretiyle, sanık … hakkında katılan …’ı kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan mahkûmiyet hükmü Özel Dairece aynı sayı ile TCK’nun 53. maddesi yönünden düzeltilerek onanmak suretiyle kesinleşmiş olup, Özel Dairece aynı sayı ile sanık Mustafa oğlu … hakkında maktul …’ı kasten öldürme, sanık … oğlu … hakkında katılan …’ı kasten yaralama, sanık … hakkında katılan …‘ı kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin bozulmasına karar verilerek, sanık … hakkında katılan …‘ı kasten yaralama suçundan açılan kamu davasında hüküm kurulmamasının da bozma nedeni olarak gösterildiği, bu hususlardaki bozmaya uyan yerel mahkemece 09.01.2015 gün ve 318-8 sayı ile; sanık … hakkında katılan …‘ı kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükmü ile sanık Mustafa oğlu … hakkında maktul …‘ı kasten öldürme, sanık … oğlu … hakkında katılan …‘ı kasten yaralama, sanık … hakkında katılan …‘ı kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükümleri Özel Dairece bu kez 06.10.2016 gün ve 4362-3508 sayı ile bozulmuş olup direnmenin kapsamına göre inceleme, sanıklar …, …, Ali oğlu … ve … hakkında maktul …‘ı kasten öldürme suçundan ve katılan …‘ı kasten öldürme suçuna teşebbüsten, sanık Mustafa oğlu … hakkında katılan …‘ı kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan beraat hükümleri ve sanık … hakkında katılan …`ı arabayla çarparak kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükmü ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; sanık …’ın maktul …‘ı kasten öldürme ve katılan …‘ı kasten öldürme suçuna teşebbüs, sanık Mustafa oğlu …‘ın katılan …‘ı kasten öldürme suçuna teşebbüs eylemlerine TCK’nun 37. maddesi kapsamında müşterek fail olarak, sanıklar Ali oğlu …, …, …‘ın ise maktul …‘ı kasten öldürme ve katılan …‘ı kasten öldürme suçuna teşebbüs eylemlerine TCK’nun 39. maddesi kapsamında yardım eden olarak katılıp katılmadıkları ile sanık … hakkında katılan …`ı araba ile çarparak kasten yaralama suçundan açılmış bir kamu davası bulunup bulunmadığının tespitine ilişkin ise de; Yargıtay İç Yönetmeliğinin 27. maddesi uyarınca öncelikle, yerel mahkemece teknik araçlarla kayda alınmasına karar verilen 09.01.2015 tarihli oturumun tutanağa dönüştürülüp imzalanmaması nedeniyle eksik incelemeye dayalı hüküm kurulup kurulmadığının değerlendirilmesi gerekmektedir.
İncelenen dosya kapsamından;
Yerel mahkemece bozmadan sonra yapılan yargılamada; 09.01.2015 tarihli oturumda, Cumhuriyet savcısının bozma ilamına uyulup uyulmaması hususundaki ve esas hakkındaki mütalaasından sonra duruşmanın SEGBİS ortamında kayıt altına alınmasına karar verilerek, sanıklar Mustafa oğlu …, …, … ve müdafilerinin, sanıklar … ve … müdafilerinin savunmaları ile katılanlar …, … ve … vekillerinin beyanlarının CMK’nun 219. maddesi uyarınca sesli ve görüntülü olarak kayda alındığı belirtilmesine rağmen, ses ve görüntü kayıtlarının dönüştürülmesine ilişkin bir tutanağın ya da ses ve görüntü kayıtlarının bulunduğu CD veya başka bir materyalin dosya içerisinde bulunmadığı,
Yerel mahkemece bir kısım hükümler yönünden bozma kararına uyulduğunun, bir kısım hükümler yönünden ise bozma kararına direnildiğinin belirtildiği, sanık … hakkında maktul …’ı kasten öldürme suçu açısından ise direnme kararı verildiği belirtilmesine rağmen bu suçla ilgili olarak herhangi bir hüküm kurulmadığı,
Kısmen resen temyize tabi olan hükümlerin, sanıklar Mustafa oğlu … ve … müdafileri ile katılanlar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine, Ceza Genel Kurulunca 16.02.2016 gün ve 428-63 sayı ile; dosyanın, öncelikle uyma kararı verilen hükümler bakımından incelenmesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderildiği,
Yargıtay 1. Ceza Dairesince 09.05.2016 gün ve 2825-2417 sayı ile; 09.01.2015 tarihli oturumda SEGBİS ortamında alınan kayıtlarla ilgili, CMK’nun 219. maddesine uygun olarak tutanak düzenlenip dosya içerisine alınması için dosyanın yerel mahkemeye tevdi edildiği,
Yerel mahkemece, dosyanın tevdi edilmesi üzerine düzenlenen 31.05.2016 tarihli tutanakta; “…yapılan araştırma ve bilgisayar kayıtlarından SEGBİS ortamında (CMK.nun 219. maddesi uyarınca) kaydedilen 09.01.2015 tarihli oturum görüntüsünün zamanaşımı oluşması nedeni ile silindiğinden 09.01.2015 tarihli oturumun tutanağa dönüştürülemediğine dair iş bu tutanak imza altına alındı” şeklinde açıklamalara yer verildiği,
Yargıtay 1. Ceza Dairesince de 06.10.2016 gün ve 4362-3508 sayı ile; sanık … hakkında maktul …’ı kasten öldürme suçundan açılan kamu davası ile ilgili olarak her zaman hüküm kurulmasının mümkün olduğuna temas edilerek, yerel mahkemece bozmaya uyularak yapılan yargılama sonucu verilen, sanık … hakkında katılan …‘ı kasten yaralama suçundan kurulan beraat hükmü ile sanık Mustafa oğlu … hakkında maktul …’ı kasten öldürme, sanık … oğlu … hakkında katılan …‘ı kasten yaralama, sanık … hakkında katılan …`ı kasten yaralama suçundan kurulan mahkûmiyet hükümlerinin; “Teknik araçlarla kayda alınmasına karar verilen 09.01.2015 tarihli celsenin tutanağa dönüştürülüp imzalanması gerektiğinin gözetilmemesi suretiyle CMK’nun 219. maddesine aykırı davranılması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verildiği,
Anlaşılmaktadır.
Ceza yargılaması işlemlerinin belgelendirilebilmesi ve bu işlemlere belge delili değeri tanınabilmesi amacıyla düzenlenen ve yargılamanın, kanunun aradığı şekilde oluşturulan heyet tarafından ve yine kanunun belirlediği ölçüler içerisinde yapılıp yapılmadığı hususunda yegâne delil olan ve sahteliği ya da gerçeğe aykırı olarak düzenlendiği yine aynı değerdeki bir delil ile ispatlanana kadar resmi belge niteliği taşıyan duruşma tutanaklarının şekli ve içerikleri, 5271 sayılı CMK`nun “Duruşma Tutanağı” başlıklı 219. maddesinde; “Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. Duruşmada yapılan işlemlerin teknik araçlarla kayda alınması halinde, bu kayıtlar vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanır. Mahkeme başkanının mazereti bulunursa tutanak, üyelerin en kıdemlisi tarafından imzalanır” biçiminde düzenlenmiştir.
CMK`nun “Duruşma tutanağının içeriği” başlıklı 221. maddesi uyarınca duruşma tutanağında; “oturumlara katılan sanığın, müdafiin, katılanın, vekilinin, kanunî temsilcisinin, bilirkişinin, tercümanın, teknik danışmanın adı ve soyadı, duruşmanın seyrini ve sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün bütün temel kurallarına uyulduğunu gösteren unsurlar, sanık açıklamaları, tanık ifadeleri, bilirkişi ve teknik danışman açıklamaları, okunan veya okunmasından vazgeçilen belge ve yazılar, istemler, reddi halinde gerekçesi, verilen kararlar ile hüküm” yer alır.
CMK’nun “Duruşma tutanağının ispat gücü” başlıklı 222. maddesinde ise; “Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir” hükmüne yer verilmiştir.
Ceza Genel Kurulunun yerleşik kararlarında belirtildiği üzere; yargılama işlemleri, onlara belge delili değeri tanınması için duruşmada okunarak tutanaklara yansıtılmakta ve duruşmaya katılan mahkeme başkanı, hâkim ve zabıt kâtibi tarafından imzalanarak resmi belge niteliğine kavuşturulmaktadır.
Diğer taraftan, 1412 sayılı CMUK`nun, 5320 sayılı Kanunun 8. maddesi uyarınca karar tarihi itibarıyla uygulanması gereken 308. maddesinin;
“Aşağıda yazılı hallerde kanuna mutlaka muhalefet edilmiş sayılır.
1- Mahkemenin kanun dairesinde teşekkül etmemiş olması,
2- Hâkimlik vazifesine iştirakten kanunen memnu olan bir hâkimin hükme iştirak etmesi,
3- Makbul şüpheden dolayı hakkında ret talebi vaki olup da bu talep kabul olunduğu halde hâkimin hükme iştirak etmesi yahut bu talebin kanuna mugayir olarak reddolunması suretiyle hâkimin hükme iştirak ettirilmesi,
4- Mahkemenin kanuna muhalif olarak davaya bakmağa kendini vazifeli veya salahiyetli görmesi,
5- Cumhuriyet Müddeiumumîsi yahut kanunen vücudu lazım diğer şahsın gıyabında duruşma yapılması,
6- Şifahi bir duruşma neticesi olarak verilen hükümde aleni muhakeme kaidesinin ihlal edilmesi,
7- Hükmün esbabı mucibeyi ihtiva etmemesi,
8- Hüküm için mühim olan noktalarda mahkeme kararıyla müdafaa hakkının tehdit edilmiş olması” şeklindeki açık düzenlemesi karşısında, belirtilen hukuka mutlak aykırılık halleri dışındaki aykırılıkların bozma nedeni sayılabilmesi için esasa etkili olmaları gerekir.
Duruşma tutanaklarının teknik araçlar kullanılarak (video kamera, ses kayıt cihazı vs.) kaydedilmesi de mümkündür. Ancak bu kayıtların da vakit geçirilmeksizin yazılı tutanağa dönüştürülerek mahkeme başkanı veya hâkim ile zabıt kâtibi tarafından imzalanması gerekmektedir. (Veli Özer Özbek - CMK İzmir Şerhi, Yeni Ceza Muhakemesi Kanununun Anlamı - Seçkin Yayıncılık, 1. Bası, Ankara, 2005, s. 855-856)
Bu bilgiler ışığında ön sorun değerlendirildiğinde;
Yerel mahkemece 09.01.2015 tarihli oturumda, Cumhuriyet savcısının bozma ilamına uyulup uyulmaması konusundaki mütalaasından sonra, CMK’nun 219. maddesi uyarınca duruşmanın SEGBİS ortamında sesli ve görüntülü olarak kayda alınmasına karar verilerek kayıt yapılmaya başlandığı, sanıklar Mustafa oğlu …, … ve … ile müdafilerinin, yine sanıklar … ve … müdafilerinin savunmaları ile katılanlar …, … ve … vekilinin beyanının CMK’nun 219. maddesine göre sesli ve görüntülü olarak kayda alındığı, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki mütalaasını bildirmesinden sonra da aynı şekilde işlem yapıldığı belirtilmesine rağmen, CMK’nun 219. maddesine uygun şekilde düzenlenmiş ses ve görüntü kayıtlarının dönüştürülmesine ilişkin bir tutanağın ya da ses ve görüntü kayıtlarının bulunduğu CD veya başka bir materyalin dosya içerisinde bulunmadığı anlaşılmaktadır.
Yerel mahkemece, sesli ve görüntülü olarak kayda alınmasına karar verilen işlemlerin tutanağa dönüştürülmemesi suretiyle CMK’nun 219. maddesine ve buna bağlı olarak duruşma tutanağında duruşmanın seyrini ve sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün bütün temel kurallarına uyulduğunu gösteren unsurlara, sanıkların açıklamalarına ve istemlere yer verilmemek suretiyle CMK’nun 221. maddesine aykırı davranıldığı gibi, duruşmanın nasıl yapıldığı ve kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı hususlarını denetleme imkânı da olmadığından, 09.01.2015 tarihli duruşma tutanağının sesli ve görüntülü olarak kayda alınmasına karar verilen işlemler yönünden CMK’nun 222. maddesine uygun ispat edici niteliği de bulunmamaktadır. Tutanağa dönüştürüldüğünde resmi belge niteliğine kavuşacak olan kayıtların tutanağa dönüştürülmemesi şeklindeki eksikliğin esasa etkili olduğu ve eksik inceleme ile hüküm kurulduğu kabul edilmelidir.
Bu nedenle, öncelikle mahallinde 09.01.2015 tarihli oturuma ilişkin ses ve görüntü kayıtlarının SEGBİS kayıtlarından yeniden araştırılması, kayıtların bulunması halinde CMK’nun 219. maddesine uygun şekilde tutanağa dönüştürülmesi, ses ve görüntü kayıtlarının bulunamaması halinde ise 09.01.2015 tarihli oturumda yapılan işlemlerin yenilenmesi gerekmektedir.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme hükmünün, 09.01.2015 tarihli oturuma ilişkin ses ve görüntü kayıtlarının CMK’nun 219. maddesine uygun şekilde tutanağa dönüştürülmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetsizliğinden ve mahallinde öncelikle 09.01.2015 tarihli oturuma ilişkin ses ve görüntü kayıtlarının SEGBİS kayıtlarından araştırılarak temin edilmeye çalışılması, kayıtların bulunması halinde CMK’nun 219. maddesine uygun şekilde tutanağa dönüştürülmesi, ses ve görüntü kayıtlarının bulunamaması halinde ise 09.01.2015 tarihli oturumda yapılan işlemlerin yenilenmesi lüzumundan sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ:
Açıklanan nedenlerle;
1- Gaziantep 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 09.01.2015 gün ve 318-7 sayılı direnme hükmünün, 09.01.2015 tarihli oturuma ilişkin ses ve görüntü kayıtlarının CMK’nun 219. maddesine uygun şekilde tutanağa dönüştürülmeden eksik inceleme ile hüküm kurulması isabetsizliğinden ve mahallinde öncelikle 09.01.2015 tarihli oturuma ilişkin ses ve görüntü kayıtlarının SEGBİS kayıtlarından araştırılarak temin edilmeye çalışılması, kayıtların bulunması halinde CMK’nun 219. maddesine uygun şekilde tutanağa dönüştürülmesi, ses ve görüntü kayıtlarının bulunamaması halinde ise 09.01.2015 tarihli oturumda yapılan işlemlerin yenilenmesi lüzumundan sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA,
2- Dosyanın, mahalline gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 04.07.2017 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2009/11-214 Karar : 2010/23 Tarih : 16.02.2010
-
CMK 221. Madde
-
Duruşma Tutanağının İçeriği
Resmi belgede sahtecilik suçundan sanıklar V. ve A.’nın beraatına ilişkin, Yargıtay 11. Ceza Dairesi`nce verilen 17.04.2009 gün ve 3-3 sayılı hüküm, katılan vekili tarafından atılı suçun oluştuğu gerekçesiyle temyiz edilmekle,
Yargıtay C. Başsavcılığı’nın “onama” istekli 08.10.2009 gün ve 213054 sayılı tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığı’na gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulu`nca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Sanık V.’nin olay tarihinde …Adliyesinde Sulh Ceza Mahkemesi hakimi, sanık A.’nın ise aynı mahkemede zabıt katibi olarak görev yapmakta olduğu, avukat olan müdahil Ç.’nin hakaret suçundan Sulh Ceza Mahkemesi’nde sanık olarak yargılandığı davanın 20.06.2006 günlü duruşmasına katılmak için adliyeye geldiği, celseyi izlemek amacıyla gelen eşi Erhan ile birlikte koridorda ve baro odasında hazır bulunduğu halde duruşmaya çağrılmadığı, yokluğunda duruşma yapılmasına karşın duruşmaya katılmış gibi gösterilmek ve söylemediği bir kısım sözler söylenmiş gibi yazılmak suretiyle gerçeğe aykırı duruşma tutanağı düzenlendiği ve hakkında mahkumiyet hükmü kurulduğu iddiasıyla, sanıkların 5237 sayılı TCY`nın 204/2 ve 53. maddeleri uyarınca cezalandırılmasına karar verilmesi istemiyle açılan kamu davasında;
Yargıtay 11. Ceza Dairesi`nce,
“…sanıkların yüklenen suçu işlediklerinin sabit olmadığı…” gerekçesiyle beraatlarına karar verilmiş, bu hüküm, katılan vekili tarafından atılı suçun oluştuğu görüşüyle temyiz edilmiştir.
Görüldüğü gibi Ceza Genel Kurulu`nca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık, sanıkların atılı resmi belgede sahtecilik suçunu işleyip işlemediklerine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğine göre;
Katılan Ç., soruşturma ve kovuşturma aşamasında özetle; Sulh Ceza Mahkemesi’nde hakaret suçundan sanık olarak yargılandığı dosyanın duruşma günü ve saatinde mahkeme koridorunda ve zaman zaman baro odasında yanında eşi Erhan ile birlikte hazır bulunmasına karşın duruşmaya çağrılmadığını, sanık hakime gidip duruşmaya çağrılmadığını ve savunmasını yapamadığını belirtince, sanığın duruşmayı bitirdiğini söylediğini, ertesi gün zaptı almaya gittiğinde hazır olmadığı halde sanki hazırmış gibi gösterildiğini ve bir takım cümlelerin kendi ifadesiymiş gibi yazıldığını gördüğünü, Cumhuriyet Başsavcısı Ö…‘ye ve Adalet Komisyonu Başkanı S…`ye gidip durumu anlattığını, ancak bir sonuç çıkmadığını, kararı temyiz ettiğinde sanığın “bu karar kesin, sen neden temyiz ediyorsun” dediğini, bu eylemin kasıtlı olarak yapıldığını düşündüğünü, bir yıl kadar sonra genel teftişe gelen Adalet Müfettişine durumu şikayet ettiğini, kendisinin olayı öğrenir öğrenmez de durumu Cumhuriyet Başsavcısına ve Adalet Komisyonu Başkanına bildirdiği gibi, temyiz dilekçesinde de bu hususu belirttiğini, sanıktan şikayetçi olduğunu beyan etmiştir.
Katılanın sanık olarak yargılandığı …Sulh Ceza Mahkemesi’nin 2006/194 Esas, 2006/346 Karar sayılı dava dosyasının incelemesinde; Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 17.04.2006 günlü iddianamesiyle sanık Ç… hakkında 06.09.2005 tarihinde müşteki Avukat M…‘ye hakaret ettiği iddiasıyla, 5237 sayılı TCY’nın 125/1-4 maddesi uyarınca cezalandırılması istemiyle kamu davası açıldığı, 19.04.2006 tarihinde iddianamenin kabulüne karar verildiği ve duruşmanın 30.05.2006 gününe bırakıldığı, anılan tarihli duruşmada sanık ve şikayetçi ile bir tanığın beyanlarının alındığı, yazılan bir talimat yanıtının beklenilmesine karar verilerek duruşmanın 20.06.2006 gününe bırakıldığı, incelemeye konu olayın yaşandığı 20.06.2006 tarihli tutanakta oturuma sanığın da katıldığının yazılı olduğu, oturumda talimata gelen yanıtın okunarak sanık Ç…‘den talimata karşı beyanı, esas hakkında savunması ve son sözü sorulduktan sonra duruşmaya son verildiği, sanık Ç…‘nin 5237 sayılı TCY’nın 125/1. maddesi uyarınca 1 ay adli para cezası ile cezalandırılmasına, verilen cezanın 52/2. maddesi uyarınca günlüğü 20 Liradan paraya çevrilerek sonuç olarak 600 Lira adli para cezası ile cezalandırılmasına kesin olarak karar verildiği, Ç…`nin 26.06.2006 tarihli dilekçe ile hükmü temyiz ettiği, mahkemece 26.06.2006 günlü ek kararla hükmün kesin olduğu gerekçesi ile temyiz isteminin reddine karar verildiği, 03.08.2006 tarihinde tebliğ edilen ek kararın sanık Ç… tarafından 31.08.2006 tarihinde temyiz edildiği, temyiz dilekçesinde duruşmanın yokluğunda yapıldığı halde varmış gibi gösterildiği hususunun da yazılı olduğu, bu dosyanın temyiz aşamasında bulunduğu anlaşılmaktadır.
Tanık Mustafa; Cumhuriyet Başsavcılığı’nda hizmetli olarak çalıştığını, ancak mübaşir olmadığı zaman duruşmalara da katıldığını, suç tarihinde de sulh ceza mahkemesinde mübaşir olarak görev yaptığını, duruşmalara saat 09.00’da başlandığını, mevcutlu dosyaları sabahtan, mevcutsuzları ise diğerleri bitince aldıklarını, olay gününü ve şikayetçiyi duruşmaya çağırıp çağırmadığını tam olarak hatırlamadığını, katılanın “bana hapis cezası verin kararı temyiz etmek istiyorum, duruşma zabıt suretini almıyorum sonra alırım” dediğini duymadığını, böyle bir konuşmaya tanık olmadığını, katılanın mahkum olduğu duruşmayı görmediğini, kendisinin olmadığı sırada yapılmış olabileceğini, genellikle en son duruşma yapılırken kendisinin üst kata savcılığa çıktığını, en son duruşma olarak Ç…`yi anons ettiğini ve eşi ile gelip duruşmaya katıldığını hatırlamadığını beyan etmiştir.
Tanık Erhan; şikayetçinin eşi olduğunu, adliyeye iki kez geldiğini, ilk geldiğinde duruşma salonunda dinleyici olarak bulunduğunu, o duruşmada eşi ile Avukat L…‘nin bulunduklarını, ikinci duruşma için de işinden izin alıp saat 09.00 sıralarında eşi ile beraber adliyeye geldiklerini, baro odasında oturduklarını, saat 12.00’ye kadar baro odasından ayrılmadığını, kendisi baro odasında otururken müştekinin ara sıra çıkıp duruşmayı sorduğunu, öğle vakti saat 12.00 civarında eşinin sanık Hakim V…`nin yanına gittiğini, sanık hakimin kendisini de çağırması üzerine odasına gittiğini, eşi duruşmayı sorunca sanığın karar verdiğini söylediğini, eşinin “nasıl karar verdiniz, ben daha son sözümü söylemedim” dediğini, sanığın ise ne söyleyeceksin, ben suçsuzum tanıkların dinlenmesini istiyorum diyeceksin, ben zaten bunların hepsini yazdırdım” şeklinde yanıt verdiğini, eşinin “keşke temyiz edilebilecek şekilde karar verseydiniz” dediğini, daha sonra fenalaştığını anlayınca odadan beraber çıktıklarını ve baro odasına geçtiklerini, hakimin odasında kendisi ve eşinin bulunduğunu, katibin olmadığını ve odada kesinlikle duruşma yapmadıklarını, müştekinin baro odasında ağladığını, bu olayın sanığa sorulması halinde onun da eşinin yokluğunda karar verdiğini söyleyeceğini belirtmiştir.
Tanık Tijen; avukat olduğunu, 20.06.2006 günü …Adliyesinde baro odasında duruşma sırası beklerken Avukat Ç…‘nin de sanık olarak yargılandığı dosyanın duruşmasını beklediğini, yanında eşinin de bulunduğunu, şikayetçinin dosya karara çıkacağı için stresli göründüğünü, öğlen saat 12.00’ye doğru “duruşma bu saate uzadığına göre herhalde öğleden sonraya kalacak” dediğini, ara sıra koridora çıkmasına rağmen koridordan ayrılmadığını, eşinin ise baro odasından hiç ayrılmadığını, kendisinin şikayetçinin çağırıldığını duymadığını, duruşma salonunun baro odasının tam karşısında olduğunu, daha sonra şikayetçinin baro odasına girerek eşine sanık Hakim V…‘nin kendilerini odasına çağırdığını söylediğini, ikisi birlikte baro odasının yan tarafında bulunan sanık Hakim V…`nin odasına geçtiklerini, kısa bir süre sonra şikayetçinin baro odasına gelip dosyanın karara çıktığını ve hazırladığı son savunmasını yapmadan ceza aldığını söyleyerek üzgün bir şekilde adliyeden ayrıldığını ifade etmiştir.
Tanık Zehra; avukat olduğunu, olay günü sabah saat 09.00 - 09.30 civarında adliyeye geldiğini, şikayetçinin de duruşması olduğunu, baro odasında öğleye kadar kaldığını, ancak icra müdürlüğünde olan dosyaları için ayrılmış olabileceğini, o gün sulh ceza mahkemesinde kimin mübaşirlik yaptığını hatırlamadığını, şikayetçinin baro odasına gidip geldiğini, koridorda dolaştığını gördüğünü, hatta kendilerine duruşmalarda stresli olduğundan dolayı izleyici olarak girmemelerini söylediğini, bir süre sonra şikayetçinin eşi ile birlikte baro odasına girdiklerini, üzüntülü olduğunu ve feveran ettiğini, “sabıkalı oldum arkadaşlar” dediğini, kendisinin baro odasında olduğu süre içerisinde şikayetçinin isminin anons edilmediğini, icra dairesinde olduğu dönemde anons yapılmış olabileceğini beyan etmiştir.
Tanık Nadire; avukat olduğunu, şikayetçinin sanık olarak yargılandığı dosyanın ikinci duruşmasına eşi ile birlikte geldiklerini, baro odasının önünde müvekkili ile konuştuğu sırada sanık V…‘nin odasında şikayetçi ve eşini sanıkla konuşurlarken gördüğünü, baro odasında avukatlar Bahar, M. Ali, Tijen ve Zehra`nın olduğunu, bir süre sonra şikayetçinin baro odasına geldiğini, çok kötü durumda olduğunu, “ben de sabıkalı oldum” diyerek ağladığını, ne olduğunu sorduklarında “duruşma yapılmadı, V. Bey verdiği kararı bize odada söyledi” dediğini, kendisinin tutanağı görmek istemesi üzerine şikayetçinin “tutanak yok sonra yazılacakmış” yanıtını verdiğini, şikayetçiye “tutanak olmadan duruşma olmaz gel bunu biz kendimiz tutanak tutup imzalayalım, ben imzalarım” dediğini, olay günü adliye koridorunda olduğunu, şikayetçinin isminin anons edilmediğini, o gün duruşması olduğunu bildiğinden anons edilse dikkatini çekeceğini söylemiştir.
Tanık Haluk; hakim olarak görev yaptığını, olay günü saat 12.00 civarında hakim olan eşinin duruşmasının bitmesini beklediği esnada sanık V…‘nin yanına geldiğini, konuştukları sırada şikayetçinin eşi Erhan’ın yanlarına geldiğini, sanık ile görüşmek istediğini söylemesi üzerine çıktıklarını, üç-dört dakika sonra sanığın geri geldiğini ve şikayetçi Ç…`nin duruşma zaptını almadan duruşma salonunu terk ettiğini, hapis cezası verilmesini istediğini anlattığını ifade etmiştir.
Tanık Fikran; hakim olarak görev yaptığını, kendisinin de Salı günleri duruşması bulunduğunu, olay gününü hatırlamadığını, ancak şikayetçinin bir gün duruşmada çok kötü bir halde olduğunu görerek ne olduğunu sorduğunda bir şey söylemediğini, aradan uzun bir süre geçtikten sonra odasına icra dairesi ile ilgili bir sorunundan dolayı geldiğinde tekrar sorduğunda sulh ceza mahkemesinde yokluğunda karar verildiğini söylediğini belirtmiştir.
Tanık Ömer; …Cumhuriyet Başsavcısı olarak görev yaptığını, bir gün şikayetçinin odasına gelerek, Hakim V.’nin kendisi aleyhine yokluğunda hüküm kurarak para cezası verdiğini, ancak hükmü kurarken kendisini var gösterdiğini, kendisinin bu kararı temyiz etmek istediğini, ancak sanığın temyiz dilekçesini Yargıtay’a göndermeyip ret kararı vereceğini söylediğini ve kendisinin de özellikle dosyanın Yargıtay’a gitmesi talebinin bulunduğunu, dosyanın Yargıtay’a gönderilmesi durumunda herhangi bir şikayette bulunmayacağını söylediğini, Hakim V… ile görüşmek için uygun zaman kollarken dönemin …Adalet Komisyonu Başkanı S.Ö.’nün kendisini telefonla aradığını, Avukat Ç… ile Hakim V… arasında bir sıkıntı bulunup bulunmadığını sorduğunu, kendisinin de bir sıkıntı veya uzlaşmazlık olduğunu bilmediğini söylediğini, bunun üzerine Hakim V.`nin kendisini aramasını istediğini, durumu adı geçen hakime ilettiğini beyan etmiştir.
Tanık Zehra; avukat olduğunu, olay günü adliyede baro odasında bulunduğunu, şikayetçinin de orada olduğunu, sanık hakimin duruşmayı bitirip odasına geçtiğini gördüğünü, kısa bir süre sonra şikayetçinin önce duruşma salonuna baktığını, daha sonra hakimin odasına gidip üzgün bir şekilde geri döndüğünü, dosyasının alınmış olduğunu söylediğini, kendisinin zaman zaman duruşmalarını takip için baro odasından ayrıldığını, her dönüşünde şikayetçiyi baro odasında gördüğünü, kendisi ayrıldığı bir zamanda duruşmaya girip girmediğini bilmediğini söylemiştir.
Tanık Sadık; olay tarihinde … Adalet Komisyonu Başkanı olarak görev yaptığını, tarihini tam olarak hatırlamadığı bir gün şikayetçinin odasına gelerek, sanık hakimin gerçeğe aykırı duruşma zabtı düzenlediğini ve aleyhine hüküm kurduğunu, kararı temyiz etmek istediğini, ancak hakimin dosyayı Yargıtay`a göndermediğini söylediğini, ertesi gün konu ile ilgili sanık hakimi aradığını, sanığın usulüne uygun olarak duruşma yaptığını ve verdiği kararın kesin olduğundan temyiz talebini reddettiğini kendisine ilettiğini belirtmiştir.
Sanık V… savunmasında; Yüklenen suçu kabul etmediğini, müştekinin yanında eşi Erhan olduğu halde duruşmaya bizzat katıldığını, yargılamanın şikayetçinin yüzüne karşı yapıldığını ve kararın da yüzüne karşı tefhim edildiğini, karar tefhim edildikten sonra müştekinin, “bana para cezası vermeyin, ceza verecekseniz hapis cezası verin, aksi halde temyiz olanağım kalmıyor” dediğini, kendisine “uygulamalarımız doğrultusunda karar verdim, sizin sabıkanız olmadığı için hapis cezası vermem mümkün değil, para cezası vermek durumundayım” dediğini, müşteki ısrarlarında devam edince duruşma salonunda arka sırada oturan eşinin kendisine müdahale edip “hakim beyi zor durumda bırakıyorsun ısrarına son ver” dediğini ve duruşma salonundan birlikte çıktıklarını beyan etmiştir.
Sanık A…; şikayetçinin sanık olarak yargılandığı dava dosyasında zabıt katibi olarak görev yaptığını, şikayetçi avukatın eşi de yanında olduğu halde duruşmada hazır bulunduğunu, aynı oturumda da kararın yüzüne karşı verildiğini, hakkında para cezası tayin edildiği için “bana para cezası vermeyin, mahkum edecekseniz hapis cezası olarak hüküm kurun, aksi halde temyiz imkanım kalmıyor” dediğini, ısrarlarına devam edince duruşma salonunda bulunan eşinin kendisine müdahalede bulunduğunu, daha sonra da birlikte duruşma salonundan ayrıldıklarını, duruşma zaptının doğru olduğunu, her ne kadar yoğun bir iş hacmi altında çalışıyor olsa da sanık olan avukat duruşmaya gelmemiş olsaydı mutlaka bunu fark edip hakimi uyaracağını beyan etmiştir.
Sanıklara atılı suça ilişkin olan 5237 sayılı TCY`nın “Resmi belgede sahtecilik” başlıklı 204. maddesinin 2 ve 3. fıkrası; “(2) Görevi gereği düzenlemeye yetkili olduğu resmi bir belgeyi sahte olarak düzenleyen, gerçek bir belgeyi başkalarını aldatacak şekilde değiştiren, gerçeğe aykırı olarak belge düzenleyen veya sahte resmi belgeyi kullanan kamu görevlisi üç yıldan sekiz yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. (3) Resmi belgenin, kanun hükmü gereği sahteliği sabit oluncaya kadar geçerli olan belge niteliğinde olması halinde, verilecek ceza yarısı oranında artırılır” şeklindedir.
5271 sayılı CYY`nın “Duruşma tutanağı” başlıklı 219/1. maddesinde; “Duruşma için tutanak tutulur. Tutanak, mahkeme başkanı veya hakim ile zabıt katibi tarafından imzalanır”,
“Duruşma tutanağının içeriği” başlıklı 221. maddesinde; “(1) Duruşma tutanağında; a) Oturumlara katılan sanığın, müdafiin, katılanın, vekilinin, kanunî temsilcisinin, bilirkişinin, tercümanın, teknik danışmanın adı ve soyadı, b) Duruşmanın seyrini ve sonuçlarını yansıtan ve yargılama usulünün bütün temel kurallarına uyulduğunu gösteren unsurlar, c) Sanık açıklamaları, d) Tanık ifadeleri, e) Bilirkişi ve teknik danışman açıklamaları, f) Okunan veya okunmasından vazgeçilen belge ve yazılar, g) İstemler, reddi halinde gerekçesi, h) Verilen kararlar, i) Hüküm, yer alır”, “Duruşma tutanağının ispat gücü” başlıklı 222. maddesinde ise; “ Duruşmanın nasıl yapıldığı, kanunda belirtilen usul ve esaslara uygun olarak yapılıp yapılmadığı, ancak tutanakla ispat olunabilir. Tutanağa karşı yalnız sahtecilik iddiası yöneltilebilir” biçiminde düzenlemeler bulunmaktadır.
Ceza yargılamasının en önemli ilkelerinden biri olan “in dubio pro reo” yani “kuşkudan sanık yararlanır” kuralı uyarınca, sanığın bir suçtan cezalandırılmasının temel koşulu, suçun kuşkuya yer vermeyen bir kesinlikle ispat edilmesine bağlıdır. Gerçekleşme şekli kuşkulu ve tam olarak aydınlatılamamış olaylar ve iddialar sanığın aleyhine yorumlanarak mahkumiyet hükmü kurulamaz. Ceza mahkumiyeti, yargılama sürecinde toplanan kanıtların bir kısmına dayanılarak ve diğer bir kısmı göz ardı edilerek ulaşılan ihtimali kanıya değil, kesin ve açık bir ispata dayanmalıdır. Bu ispat, hiçbir kuşku ve başka türlü bir oluşa olanak vermeyecek açıklıkta olmalıdır. Yüksek de olsa bir olasılığa dayanılarak sanığı cezalandırmak, ceza yargılamasının en önemli amacı olan gerçeğe ulaşmadan, varsayıma dayalı olarak hüküm vermek anlamına gelir. O halde ceza yargılamasında mahkumiyet, büyük veya küçük bir olasılığa değil, her türlü kuşkudan uzak bir kesinliğe dayanmalıdır. Adli hataların önüne geçilmesinin tek yolu budur.
Bu açıklamalar ışığında dosya içeriğindeki tüm deliller birlikte değerlendirildiğinde;
Olay tarihinde …Sulh Ceza Mahkemesi hakimi olan sanık V. ile aynı mahkemenin zabıt katibi olan sanık A.’nın, katılanın hakaret suçundan sanık olarak yargılandığı …Sulh Ceza Mahkemesi’ndeki davanın 20.06.2006 tarihli oturumuna adliye koridorunda ve baro odasında beklemekte olan katılanı çağırmadan, katılmış gibi duruşma tutanağı düzenledikleri, kendisi söylemiş gibi bazı beyanları tutanağa geçirdikleri ve böylece resmi belge niteliğindeki duruşma tutanağını sahte olarak düzenledikleri hususu sübuta ermediğinden, özel dairenin sanıklar hakkında CYY`nın 223/1-e maddesi uyarınca “kuşkudan sanık yararlanır” kuralı gereği vermiş olduğu beraat kararında isabetsizlik bulunmamaktadır. Bu itibarla, katılan vekilinin temyiz itirazlarının reddiyle özel daire beraat kararının onanmasına karar verilmelidir.
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay 11. Ceza Dairesi`nin 17.04.2009 gün ve 3-3 sayılı beraat hükmünün tebliğnamedeki isteme uygun olarak ( ONANMASINA ),
2- Dosyanın Yargıtay 11. Ceza Dairesi’ne gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı`na ( TEVDİİNE ), yapılan müzakerede oybirliği ile karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.