0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Sorgu Sırasında Sanığın Mahkeme Salonundan Çıkarılabilmesi

CMK Madde 200

(1) Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir.

(2) Sanık tekrar getirildiğinde, tutanaklar okunur ve gerektiğinde içeriği anlatılır.



CMK Madde 200 Gerekçesi

Duruşmanın yüzyüze, sözlü ve tartışmalı olması ilkelerine uygun olarak sanığın huzuru zorunludur. Ancak sanığın suç ortaklarından birisinin adı geçenin yüzüne karşı gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme sorgu ve dinleme sırasında sanığın dışarı çıkarılmasına karar verebilecektir. Bu hususta karar verip vermemek sadece mahkemenin takdiri içindedir; tabiî olarak Cumhuriyet savcısı veya taraflar da böyle bir istemde bulunabilirler. Dinleme sona erdikten sonra sanık içeriye alınacak ve gıyabında sarf edilen ve yapılan işler kendisine mahkeme başkanı veya hâkim tarafından bildirilip anlatılacaktır.


CMK 200 (Sorgu Sırasında Sanığın Mahkeme Salonundan Çıkarılabilmesi) Emsal Yargıtay Kararları


YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2016/2928 Karar : 2017/1797 Tarih : 17.05.2017

  • CMK 200. Madde

  • Sorgu Sırasında Sanığın Mahkeme Salonundan Çıkarılabilmesi

I-) Ceza yargılamasının temel ilkelerinden biri “doğrudan doğruyalık- vasıtasızlıktır.” Bu nedenle CMK’nun 193/1. maddesinde “sanık olmaksızın yargılama olmaz” genel kuralına, istisnalarına ise aynı Kanun’un 193/2, 194/2, 195, 196, 200/1 ve 204. maddelerinde yer verilmiştir. Alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, kendisinin de kabulüne bağlı olarak sanık istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Görüntülü ve sesli iletişim tekniği kullanılarak sorgu yapma imkanı yine CMK’nun 196/4. maddesine göre mümkün kılınmıştır.

Somut olaydaki hukuki sorun sanık vekilinin, sanığın görüntülü ve sesli iletişim tekniğini kullanarak savunmasının alınmasına itiraz etmesi karşısında, bu sistemle savunma alınması durumunda, savunma hakkının kısıtlanarak adil yargılama ilkesinin ihlal edilip edilmediği noktasında toplanmaktadır.

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6/1. maddesi cezai bir suç ile itham edilen herkesin, kendini savunma, iddia tanıklarını sorguya çekme veya çektirme, duruşmada kullanılan dili anlamadığı veya konuşamadığı takdirde bir tercüman yardımından para ödenmeksizin yararlanması haklarını güvence altına almıştır. Buna bağlı olarak kovuşturma aşamasında;

1)Genel kural, sanığın duruşmada hazır bulundurulmasıdır. Bu hak ciddi nedenlere dayalı olarak mahkeme kararı ile sınırlandırılabilir.

2)İlk ve son savunmanın yapıldığı, esasa ilişkin delillerin toplandığı oturumlara sanığın SEGBİS yolu ile katılması, açık kabulüne dayalı olmalıdır.

Tüm bu açıklamalar karşısında; Yargıtaydan verilen bozma kararı üzerine, davaya yeniden bakan mahkeme tarafından yapılan duruşmadan önce, … Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olarak bulunan sanığın, 25.02.2015 tarihinde SEGBİS sistemi aracılığı ile bozma ilamına uyulup Cumhuriyet Savcısının mütalaasından sonra, sanık müdafiinin SEGBİS aracılığıyla sanığın savunmasının alınmasına itiraz etmesine rağmen, yasal ve yeterli olmayan gerekçeyle bu talebi reddedilerek, SEGBİS sistemi aracılığıyla beyanı alındıktan sonra mahkumiyetine karar verilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,

II-) 24.11.2015 günlü Resmi Gazetede yayımlanan Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 günlü, 2014/140 esas ve 2015/85 sayılı kararı ile 5237 sayılı TCK’nun 53. maddesinin iptal edilen bölümleri nazara alındığında, sanığın hukuki durumunun yeniden değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması,

Usule aykırı olup, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sair yönleri incelenmeyen hükmün öncelikle bu nedenlerle tebliğnamedeki düşünce gibi BOZULMASINA, 17/05/2017 gününde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2012/1–815 Karar : 2013/6 Tarih : 15.01.2013

  • CMK 200. Madde

  • Sorgu Sırasında Sanığın Mahkeme Salonundan Çıkarılabilmesi

Sanık Hasan `ın kasten öldürme suçuna teşebbüsten 5237 sayılı TCK’nun 81/1, 35/2, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Üsküdar Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.05.2010 gün ve 287-166 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.09.2011 gün ve 2320-5449 sayı ile;

“…Alt sınırı beş yıldan az olmayan hapis cezasını gerektiren suçtan yargılanan, duruşmalardan bağışık tutulmasına karar verilmeyen ve yargılandığı suçtan başka bir suç nedeniyle aynı yer cezaevinde tutuklu bulunan sanığın, bizzat duruşmada hazır edilerek müdafii huzurunda, esas hakkındaki mütalaaya karşı diyeceklerinin sorulup, son söz hakkı verilmesi gerekirken, yokluğunda duruşmaya devam olunarak yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması” isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.

Yerel mahkeme ise 06.12.2011 gün ve 318-400 sayı ile;

“…Mağdurun, faaliyeti dondurularak dosyaları mahkememize devredilen Kartal Çocuk Ağır Ceza Mahkemesindeki 15.07.2008 tarihli anlatımında cinayetten cezaevinde yattığını bildirdiği, sanığın kovuşturmanın bundan sonraki hiçbir aşamasında cezaevinden getirtilmesine dair bir yazı yazılmadığı, mağdurun anlatımından sonra tahliye olduğu anlaşılan sanığın 13.10.2009 tarihli oturumda, duruşmada hazır bulunduğu ve tutuklu olarak getirilmediği, sonuç olarak hüküm tarihinde sanığın başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü olarak bulunmadığı” gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.

Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 14.04.2012 gün ve 64263 sayılı “onama” istemli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. İnceleme, kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmış olup, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçtan yargılanan, savunması mahkemesi tarafından alınmış olan ve hüküm tarihinde yargılandığı suç da dahil olmak üzere herhangi bir suçtan tutuklu bulunmayan sanığın, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği ve hükmün açıklandığı son oturuma getirtilmeden karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.

İncelenen dosya içeriğinden;

Sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüsten soruşturma başlatıldığı, tutuklanması istemiyle sorguya sevk edilen sanığın serbest bırakılmasına karar verildiği, 26.11.2007 günlü iddianame ile hakkında kamu davası açıldığı, müdafii huzurunda 12.02.2008 tarihinde mahkemesince savunmasının alındığı, bizzat duruşmalarda bulunmak istediği yönünde herhangi bir beyanının bulunmadığı, yüklenen suçtan hakkında tutuklama kararı verilmediği,

Sanık müdafiinin hazır bulunduğu duruşmada Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıkladığı ve hükmün tefhim olunduğu,

Suç tarihi 25.03.2008 olan bir başka öldürme olayı nedeniyle sanığın 26.03.2008 günü tutuklandığı, Kartal Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/96 esas nolu dosyasında yargılaması yapılan sanığın 02.06.2009 günü tahliye edildiği, bu tarihten sonra herhangi bir suçtan tutuklandığına ilişkin dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı,

Anlaşılmaktadır.

Kural olarak sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağını esas alan 5271 sayılı CMK’nun “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası, “Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir” hükmünü amir olup, bu kuralın istisnaları ise aynı maddenin 2. fıkrasında “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir”,

194.maddenin ikinci fıkrasında, “Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir”,

195.maddede, “Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır”,

196.maddenin birinci ve beşinci fıkralarında;

“(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.

(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir”,

200.maddenin birinci fıkrasında, “Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir”,

204.maddede, “Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır” şeklinde gösterilmiştir.

Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralının istisnalarından birini oluşturan, uyuşmazlık konusu ile yakından ilgili olan ve “sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir” şeklinde düzenlenmiş olan 5271 sayılı CMK`nun “Sanığın mahkemeden uzaklaşması” başlıklı 194. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, sanık, savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş olması ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmemesi halinde, sanığın yokluğunda dava bitirilip, hüküm verilebilir.

Öğretide bu konuyla ilgili olarak; “Duruşma açılıp ilk oturumda sanığın sorgusu yapıldıktan sonra, sanığın diğer oturumlara gelmesi zorunlu değildir…“(Prof. Nur Centel- Doç. Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7.Baskı, s.653), “Sanığın savuşması veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmediği hallerde, önceden sorguya çekilmiş, yani savunması alınmış ve artık hazır bulunmasına da gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir” (Prof. Dr. Yener Ünver-Prof. Dr. Hakan Hakeri 5. Baskı, s.64) şeklinde görüşler bildirilmiştir.

Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;

Sanığın sorgusunun bizzat mahkemesi tarafından yapılması, diğer celselere katılmak istediği yönünde bir beyanı bulunmayan sanığın, duruşmalarda hazır bulunması gerektiğine ilişkin mahkemece verilmiş bir kararın olmaması ve sanığın hüküm tarihi itibariyle herhangi bir suçtan tutuklu da bulunmaması karşısında, yerel mahkemece, önceden sorgusu yapılmış olan sanığın yokluğunda duruşmaya devamla, davanın bitirilmesi ve hüküm verilmesi usul ve kanuna uygundur.

Ayrıca, müdafii hazır bulunan sanığın, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıkladığı ve hükmün tefhim olunduğu duruşmada hazır bulunmaması savunma hakkının kısıtlanması olarak da kabul edilemez.

Bu itibarla, yerel mahkeme direnme gerekçesinin isabetli olduğuna ve hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.

Açıklanan nedenlerle;

1- Üsküdar Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 06.12.2011 gün ve 318-400 sayılı kararındaki direnme gerekçesinin ( İSABETLİ OLDUĞUNA ),

2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına ( TEVDİİNE ), yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS