Sanığın Mahkemeden Uzaklaşması
CMK Madde 194
(1) Mahkemeye gelen sanığın duruşmanın devamı süresince hazır bulunması sağlanır ve savuşmasının önüne geçmek için mahkeme gereken tedbirleri alır.
(2) Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir.
CMK Madde 194 Gerekçesi
Maddenin birinci fıkrasına göre, gelen sanığın duruşma süresince hazır bulunmasının sağlanması için gereken tedbirlerin alınması, mahkeme başkanı veya hâkimin görevidir. Bu amaçla, mahkeme başkanı veya hâkim sanığın bir yerde gözetim altında tutulmasına da karar verebilecektir.
İkinci fıkrada, sanığın savuşması veya ara vermeyi izleyen duruşmaya gelmemesi hâlinde, sorguya çekilmiş olması ve artık huzuruna mahkemece gerek görülmemesi koşuluna ek olarak, sanığa diğer bir güvence sağlanması amacıyla, mahkemece bir avukatın atanması zorunluluğu kabul edilmiştir. Böylece mahkeme, savuşan sanık hakkındaki davayı yokluğunda bitirmek istiyorsa, ona zorunlu olarak bir avukat atayacaktır. Avukatı baro seçecektir.
Sanığın kendisini bilerek ve isteyerek yargılanabilme ehliyetinden yoksun bir duruma soktuğu hâllerde, duruşmaların sona erdirilmesi önemli bir problem olarak ortaya çıkmaktadır. Bu sorunun yasa ile çözümlenmesi amacıyla, Alman Ceza Usul Kanunundaki düzenlemelerden yararlanılarak, kendisini yargılanabilme ehliyetinden yoksun duruma sokan sanıkların bu durumu, bilirkişi incelemesi sonucunda sabit olduğu ve sanığın durumunun duruşmanın adı geçenin huzuru ile yürütülmesine veya devamına engel oluşturduğu hâllerde mahkemenin, sanığın duruşmada hazır bulunmasını gerekli görmemesi koşuluyla, bir avukat atayarak duruşmayı sürdürme ve hüküm verme yetkisi kabul edilmiştir. Ancak savunma hakkının Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesine uygun bir şekilde sağlanmış olması amacıyla, sanığın iddianamede yer alan iddialar hakkında, gerekli açıklamaları hâkim huzurunda yapmak olanağına sahip olması koşulu da hükme bir fıkra olarak eklenmiştir. Burada önemli olan savunma hakkının sanığa Devlet tarafından fiilen tanınmış ve bu olanağın onun yararlanmasına sunulmuş olmasıdır. Tüm bu olanaklar sağlandığı hâlde, sanığın bunları kullanmaması, onun tercihine bırakılmaktadır.
Maddenin son fıkrasında, sanığın yargılanabilme ehliyetini henüz hüküm verilmeden önce elde etmesi hâlinde duruşmaya kabul edileceği ve duruşmaya yeniden alındığında yokluğunda yapılan işlemlerin ona açıklanacağı belirtilmekted
CMK 194 (Sanığın Mahkemeden Uzaklaşması) Emsal Yargıtay Kararları
YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2016/1103 Karar : 2018/75 Tarih : 27.02.2018
-
CMK 194. Madde
-
Sanığın Mahkemeden Uzaklaşması
Sanık …‘nun silahlı terör örgütüne üye olma suçundan TCK’nun 314/2 ve 3713 sayılı Kanunun 5. maddeleri uyarınca 7 yıl 6 ay hapis; kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçundan TCK’nun 109/1, 109/3-f, 3713 sayılı Kanunun 5 ve TCK’nun 43/2. maddeleri uyarınca 3 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına, her iki suç yönünden TCK’nun 53, 58/9 ve 63. maddeleri gereğince hak yoksunluğuna, cezalarının mükerrirlere özgü infaz rejimine göre çektirilmesine ve mahsuba ilişkin Bingöl 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15.10.2015 gün ve 179-297 sayılı hükümlerin, sanık ve müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 16. Ceza Dairesince 18.01.2016 gün ve 8276-307 sayı ile;
“Yargılandığı suçtan dolayı mahkemenin yargı çevresi dışındaki bir cezaevinde tutuklu olup 21.05.2015 tarihinde ses ve görüntü bilişim sistemi kullanılarak sorgusu yapılan, ancak 18.06.2015 tarihli oturumda ve sonraki tarihlerde sunduğu yazılı dilekçeleri ile, mahkeme huzuruna çıkarak savunma yapmak isteyen sanığın, CMK’nun 196/5. maddesi hükmü gereğince; duruşmada hazır bulundurulmamasının dayanağı olan zorunlu nedenler karar yerinde gösterilmeden yokluğunda yargılama yapılarak hükmün tefhim edilmesi suretiyle savunma hakkının kısıtlanması” isabetsizliğinden bozulmasına karar verilmiştir.
Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise 02.04.2016 gün ve 387298 sayı ile;
“…Ceza yargılamasının temel ilkelerinden birini oluşturan ‘vasıtasızlık-doğrudan doğruyalık’ ilkesi CMK’nun 193/1. maddesinde yer alan ‘Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz’ düzenlemesi ile vücut bulmuştur. Bu düzenleme gereğince yasal istisnaları hariç olmak üzere duruşmada hazır bulunmayan sanık hakkında yargılama yapılamaz. Ceza yargılamasının en önemli usuli işlemlerinden birisi olan sorgunun ne şekilde yapılacağı hususu da CMK’nun 196. maddesinde düzenlemiş olup, ‘vasıtasızlık’ ilkesinin istisnalarından birisi CMK’nun 196/2. maddesinde yazılı olduğu üzere alt sınırı 5 yıldan az hapis cezası gerektiren suçlar yönünden sanığın sorgusunun istinabe ile yapılabilmesine olanak sağlanmıştır. Bunun dışındaki suçlar yönünden ise istinabe yasağı söz konusu olup, sanığın mahkeme huzurunda bulundurulmasını zorunlu kılmaktadır. Sanığın mahkeme huzuruna fiziken çıkarılamadığı durumlarda ise CMK’nun 196/4. maddesi gereğince ‘Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.’ düzenlemesine istinaden sanığın sorgusunun yapılması, diğer duruşmalara ise iştirakinin sağlanması mümkün kılınmıştır. Madde gerekçesine göre, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddesinde konu edilen ‘adil yargılanma hakkı’ ilkesiyle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin bu konudaki kararı gözetilerek, hâkimlerin hüküm vermeden önce sanığı bizzat görmeleri sağlanmaya çalışılmıştır. SEGBİS, hem duruşma salonunda bulunanların sanığı, hem de sanığın duruşma salonunda bulunanları aynı anda görüp duyabildiği sesli ve görüntülü bir iletişim sistemidir. Bu hâliyle CMK’nun 196/4. maddesinde yazılı koşulları sağlayan bir sistemdir. Sistemin kullanılması ile sanıkların bir yerden bir yere nakillerinde karşılaşılan güçlüklerin, gecikmelerin ve hak kayıplarının önüne geçilerek yargılamanın süratle tamamlanması sağlandığı gibi, sistem sayesinde duruşmaya katılan sanıkların yargılamanın vasıtasızlık ilkesine uygun olarak kendilerin savunma imkânları da sağlanmış olacaktır. SEGBİS aracılığı ile duruşmaya katılan sanık, o celsede dinlenen tanık veya bilirkişilere soru sorabilecek, varsa beyanlara itirazlarını dile getirebilecektir. Bu hâliyle sistemin kullanımı, ceza yargılamasının temel bir ilkesi olan ‘vasıtasızlık- doğrudan doğruyalık’ ilkesini desteklemektedir.
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
‘Atılı suçlardan hakkında açılan kamu davası nedeniyle sanığın Bitlis 1. Ağır Ceza Mahkemesinde tutuklu olarak yargılandığı, sanığın Elazığ T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutulması nedeniyle 21.05.2015 tarihli oturuma SEGBİS vasıtası ile katılarak savunma yaptığı, 18.06.2015 tarihli oturuma da SEGBİS vasıtası ile katıldığı, ancak bu celsede duruşmalarda hazır bulunma isteğini ilettiği, mahkemece bu istek hakkında olumlu ya da olumsuz bir karar verilmediği, sonraki oturumlara bu nedenle sanığın herhangi bir şekilde katılımının olmadığı, hükmün de sanığın yokluğunda fakat müdafiinin huzurunda tefhim edildiği anlaşılmıştır. Sanığa duruşmalara SEGBİS aracılığıyla katılma, davanın esası hakkında son savunmasının yapma fırsatı verildiği hâlde, sanığın duruşmalara katılımı konusunda SEGBİS’i vasıta kılmak istememesi ve bu nedenle duruşmalara iradi olarak katılmaması hâlinin, sanığın savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurmayacağı, SEGBİS kullanımının CMK’nun 196/4. maddesindeki düzenlemeye uygun olduğu…” görüşüyle itiraz kanun yoluna başvurmuştur.
CMK’nun 308. maddesi uyarınca inceleme yapan Yargıtay 16. Ceza Dairesince, 23.05.2016 gün ve 2660-3247 sayı ile itiraz nedenlerinin yerinde görülmediğinden bahisle Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır.
TÜRK MİLLETİ ADINA
CEZA GENEL KURULU KARARI
İtirazın kapsamına göre inceleme, sanık … hakkında silahlı terör örgütüne üye olma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından kurulan mahkûmiyet hükümleri ile sınırlı olarak yapılmıştır.
Özel Daire ile Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; alt sınırı beş yıl hapis cezasını gerektiren TCK’nun 314. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca silahlı terör örgütüne üye olma suçundan yargılanan, yargı çevresi dışında tutuklu bulunan ve SEGBİS (ses ve görüntü bilişim sistemi) ile savunma yapma imkânı tanınan sanığın, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği oturumlar ile hükmün açıklandığı son oturuma getirtilmeden karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkin ise de; öncelikle, 5271 sayılı CMK’nun 196. maddesinin dördüncü fıkrasında 25.08.2017 tarihinde yürürlüğe giren 694 sayılı KHK’nın 147. maddesi ile yapılan değişiklik göz önüne alındığında bu hususun bozma nedeni yapılıp yapılmayacağı değerlendirilmelidir.
Sanığın, 14.04.2015 tarihinde silahlı terör örgütüne üye olma suçundan tutuklanarak Bingöl Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna gönderildiği, 04.05.2015 tarihinde ise Oltu Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledildiği, daha sonra silahlı terör örgütüne üye olma ve kişiyi hürriyetinden yoksun kılma suçlarından hakkında açılan kamu davaları nedeniyle Bingöl 1. Ağır Ceza Mahkemesinde yargılanmasına başlandığı,
Bingöl 1. Ağır Ceza Mahkemesince, tutuklu sanığın 21.05.2015 tarihli oturumda hazır edilmesinin cezaevi idaresinden istendiği, sanık müdafiinin hazır bulunduğu söz konusu oturuma sanığın SEGBİS vasıtası ile katıldığı, bu sisteme yönelik herhangi bir itiraz ileri sürülmediği,
Bingöl 1. Ağır Ceza Mahkemesince, tutuklu sanığın 18.06.2015 tarihli oturuma katılımının sağlanması bakımından SEGBİS imkânlarının bulunduğu bir yerde hazır edilmesinin cezaevi idaresinden istendiği, 26.05.2015 tarihinde Erzincan T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumuna nakledilen sanığın 12.06.2015 tarihli dilekçesinde; SEGBİS aracılığı ile sorgusunun yapılmasının savunma hakkını kısıtladığını ileri sürdükten sonra duruşma salonunda hazır edilme talebinde bulunduğu, sanık müdafiinin hazır bulunduğu söz konusu oturuma SEGBİS vasıtası ile katılan sanığın, duruşma salonunda hazır edilme talebini yinelediği,
Bingöl 1. Ağır Ceza Mahkemesince, tutuklu sanığın 14.07.2015 tarihli oturuma katılımının sağlanması bakımından SEGBİS imkânlarının bulunduğu bir yerde hazır edilmesinin cezaevi idaresinden istendiği, sanığın SEGBİS vasıtasıyla savunma yapmak istemediğine ilişkin 07.07.2015 ve 14.07.2015 tarihli dilekçelerini yerel mahkemeye gönderdiği, belirtilen sebeple sanığın katılmadığı söz konusu oturumda Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıkladığı, ancak sanık müdafiinin esasa ilişkin savunma yapmak için süre talep etmesi nedeniyle bu oturumun ertelendiği,
30.07.2015, 15.09.2015 ve 15.10.2015 tarihli oturumlarda tutuklu sanığın SEGBİS imkânlarının bulunduğu bir yerde hazır edilmesinin cezaevi idaresinden istendiği, sanık söz konusu oturumlara SEGBİS yöntemiyle katılmayacağına dair 30.07.2015, 15.09.2015 ve 15.10.2015 tarihli dilekçeleri yerel mahkemeye gönderdiği, belirtilen sebeple sanığın söz konusu oturumlara katılımının sağlanamadığı, 15.10.2015 tarihli oturumda Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıklamasından ve sanık müdafiinin esas hakkındaki savunmasını yapmasından sonra, yargılamaya son verilerek hükmün tefhim edildiği,
Anlaşılmaktadır.
Şüpheli veya sanığın ifadesinin alınmasında veya sorguya çekilmesinde uyulacak hususları belirleyen 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “İfade ve sorgunun tarzı” başlıklı 147. maddesinin 1. fıkrasının (h) bendinde ifade ve sorgu işlemlerinin kaydında, teknik imkânlardan yararlanılacağı düzenlenmiş,
20.09.2011 tarihinde yürürlüğe giren Ceza Muhakemesinde Ses ve Görüntü Bilişim Sisteminin Kullanılması Hakkında Yönetmeliğin;
3.maddesinin 1. fıkrasının (c) bendinde; SEGBİS:“UYAP Bilişim Sisteminde ses ve görüntünün aynı anda elektronik ortamda iletildiği, kaydedildiği ve saklandığı Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi” olarak tanımlanmış,
14.maddesinin 1. fıkrasında; “Teknik altyapının hazır olması durumunda ceza infaz kurumunda bulunan kişi SEGBİS ile dinlenebileceği gibi, SEGBİS üzerinden duruşmalara da katılabilir.” hükmü getirilmiştir. Böylelikle, ceza infaz kurumunda, tedavi kurumunda veya yargı çevresi dışında bulunan kişilerin dinlenilmesinde SEGBİS’in kullanılmasına ilişkin usul ve esaslar belirlenmiştir.
Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralını düzenleyen CMK’nun “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası, “Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir” hükmünü amirdir. Bu kuralın istisnaları da aynı maddenin 2. fıkrasında “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir”,
194.maddenin ikinci fıkrasında “Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir”,
195.maddesinde “(1) Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır”,
200.maddenin birinci fıkrasında “Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir”,
204.maddesinde “(1) Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır” şeklinde gösterilmiştir.
Uyuşmazlık konusunun çözümüne ışık tutacak olan “Sanığın duruşmadan bağışık tutulması” başlıklı CMK’nun 196. maddesi ise suç ve karar tarihi itibarıyla;
“(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
(2) Sanık, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlar hariç olmak üzere, istinabe suretiyle sorguya çekilebilir. Sorgu için belirlenen gün, Cumhuriyet savcısı ile sanık ve müdafiine bildirilir. Cumhuriyet savcısı ile müdafiin sorgu sırasında hazır bulunması zorunlu değildir. Sorgusundan önce sanığa, ifadesini esas mahkemesi huzurunda vermek isteyip istemediği sorulur.
(3) Sorgu tutanağı duruşmada okunur.
(4) Yukarıdaki fıkralar içeriğine göre sanığın aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle sorgusunun yapılabilmesi olanağının varlığı hâlinde bu yöntem uygulanarak sorgu yapılır.
(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir.
(6) Yurt dışında bulunan sanığın, belirlenen duruşma tarihinde hazır bulunmasının zorluğu hâlinde, bu tarihten önce duruşma açılarak veya istinabe suretiyle sorgusu yapılabilir” şeklinde iken 25.08.2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı KHK’nın 147. maddesi ile anılan maddenin dördüncü fıkrası; “Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, aynı anda görüntülü ve sesli iletişim tekniğinin kullanılması suretiyle yurt içinde bulunan sanığın sorgusu yapılabilir veya duruşmalara katılmasına karar verilebilir.” biçiminde değiştirilmiştir.
Görüldüğü üzere, 694 sayılı KHK’nın 147. maddesi ile CMK’nun 196. maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan birinci değişiklik “yukarıdaki fıkralar içeriğine göre” ibaresinin madde metninden çıkarılmasıdır. Bu halde alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlarda sanığın huzurda dinlenilmesine ilişkin gereklilik, sanığın istinabe suretiyle sorguya çekilmesini düzenleyen aynı maddenin ikinci fıkrası bakımından devam etmekte iken, sanığın SEGBİS yöntemi ile sorgusunun yapılmasını düzenleyen dördüncü fıkrası bakımından aranmamıştır. Böylelikle, alt sınır ayrımı yapılmaksızın tüm suçlar yönünden sanığın SEGBİS yöntemi uygulanarak sorgusu yapılabilecektir.
694 sayılı KHK’nın 147. maddesi ile CMK’nun 196. maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan ikinci değişiklik ise “Hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda” ibaresinin madde metnine eklenmesidir. Bu manada, somut yargılamanın şartlarına göre bir değerlendirme yapacak olan yerel mahkeme, zorunlu gördüğü durumlarda, sanığın SEGBİS yöntemi ile sorgusunu yapabilecek veya sorgusu yapılan sanığın bu sistem vasıtasıyla oturumlara katılmasına karar verebilecektir.
Buna göre; yargılama usulüne ilişkin hükümlerin derhal uygulanması zorunluluğu dikkate alındığında, 694 sayılı KHK’nın 147. maddesi ile CMK’nun 196. maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklik nedeniyle hâkim veya mahkemenin zorunlu gördüğü durumlarda, alt sınırı beş yıl ve daha fazla hapis cezasını gerektiren suçlardan yargılanan ve mahkeme huzuruna getirilme talebi bulunan sanığın, duruşma salonunda hazır edilerek sorgusunun yapılması koşulu ortadan kalktığından, sorgusunun SEGBİS yöntemi ile gerçekleştirilmesi tek başına bozma nedeni oluşturmayacaktır.
Bu açıklamalar ışığında uyuşmazlık konusu değerlendirildiğinde;
Yargılandığı silahlı terör örgütüne üye olma suçundan dolayı mahkemenin yargı çevresi dışındaki bir cezaevinde tutuklu olup 21.05.2015 tarihli oturumda SEGBİS vasıtasıyla savunması alınan sanığın, 18.06.2015 tarihli oturumda ve değişik tarihli dilekçelerinde duruşmalara bizzat katılmak istediğini belirtmesine karşın, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği oturumlar ile hükmün açıklandığı son oturumda duruşma salonunda hazır bulundurulmayıp yokluğunda yargılama yapılarak mâhkumiyetine karar verilmesinin hüküm tarihinde yürürlükte bulunan muhakeme kurallarına göre savunma hakkının kısıtlanması sonucunu doğurduğu ileri sürülebilir ise de; hüküm tarihinden sonra 25.08.2017 tarihli Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 694 sayılı KHK’nın 147. maddesi ile CMK’nun 196. maddesinin dördüncü fıkrasında yapılan değişiklik sonucu, yerel mahkemenin zorunlu gördüğü hâllerde, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma ve alt sınırı beş yıl hapis cezasını gerektiren silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından yargılanan ve duruşma salonunda hazır edilme talebi bulunan sanığın SEGBİS yöntemi ile sorgusunun yapılabileceği veya duruşmalara katılmasına karar verilebileceği ve yargılama usulüne ilişkin hükümlerin derhal uygulanması zorunluluğu göz önüne alındığında, bu aşamada Özel Dairenin bozma nedeninin yerine getirilme imkanının bulunmadığı, bozmanın sonuca etkili olmayacağı ve yargılamanın uzamasına neden olacağı kabul edilmelidir.
Bu itibarla, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile kabulüne, Özel Daire bozma kararının kaldırılmasına, hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
SONUÇ :
Açıklanan nedenlerle;
1- Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı itirazının değişik gerekçe ile KABULÜNE,
2- Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 18.01.2016 gün ve 8276-307 sayılı bozma kararının KALDIRILMASINA,
3- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 16. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 27.02.2018 tarihinde yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 18. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/28356 Karar : 2017/1816 Tarih : 20.02.2017
-
CMK 194. Madde
-
Sanığın Mahkemeden Uzaklaşması
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre, gerekçeli karar başlığında suç tarihi gün, ay belirtilmeksizin sadece 2013 şeklinde gösterilmiş ise de, şekli anlamdaki bu eksikliğin yerinde düzeltilebileceği kabul edilerek yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
TCK’nın 125. maddesi uyarınca, gıyapta hakaret suçunun en az üç kişi ile ihtilat edilerek işlenmesinin gerekmekte olup, sanığın katılanların duymayacağı şekilde hakaret etmesi, tanık …‘ın hazırlık aşamasında verdiği 19/06/2013 tarihli ifadesinde ‘‘bu sağlıkçıların hepsi yavşak gibi çalışıyorlar dediği, uygunsuz sözlerde bulunduğu bilgisi bana verildi, bunun üzerine tutanak tanzim ettik’‘şeklinde, kovuşturma aşamasında 07/11/2013 tarihli beyanında ‘‘Mazgallar açık olduğu için sanığın yavşak ifadesini kullandığını duydum, sorduğumda bu ifadeyi sağlıkçılara karşı söylediğini bana ifade ettiler. Ben doğrudan yavşak şeklinde ifadede bulunduğuna şahit değilim’’ şeklinde beyanları karşısında, soruşturma aşamasında hakaret sözlerini duyduğunu beyan eden tanık …‘inde dinlenerek, ihtilat unsurunun oluşup oluşmadığı husussunun değerlendirilmesi gerekirken, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
CMK’nın 194 ve 196/1. maddeleri uyarınca aynı yargı çevresi içerisindeki cezaevinde başka bir suçtan hükümlü olup, duruşmalardan bağışık tutulma talebi bulunmayan sanığın, sorgusu yapıldıktan sonraki oturumlarda yokluğunda yargılamaya devam edilerek, hüküm kurulmak suretiyle savunma hakkının kısıtlanması,
TCK’nın 53/1-b maddesinde yer alan hak yoksunluğunun uygulanmasına ilişkin hükmün, Anayasa Mahkemesi’nin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 esas, 2015/85 sayılı kararıyla iptal edilmesi nedeniyle uygulama olanağının ortadan kalkmış olması,
Kanuna aykırı ve sanık …‘in temyiz nedenleri yerinde görülmekle tebliğnameye uygun olarak HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 20/02/2017 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/4226 Karar : 2017/11 Tarih : 16.01.2017
-
CMK 194. Madde
-
Sanığın Mahkemeden Uzaklaşması
Katıldığı duruşmada tutacağı avukatla savunma yapacağını beyan ederek mehil talep ettiği için savunması alınmayan ve sonraki duruşmalara katılmayan sanık …’in duruşmaya getirtilerek, avukat tutamayacak durumda ise talebi halinde müdafii tayin edilebileceği de belirtilmek suretiyle savunmasının alınması, savunma yapmak istemiyor veya susma hakkını kullanmak istiyor ise durumun tutanağa bağlanarak sonucuna göre, sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken, duruşmaya gelmesi sağlanıp savunması alınmaksızın yargılamanın bitirilmesi suretiyle CMK`nun 193 ve 194. maddelerine aykırı davranılması,
Usul ve yasaya aykırı olduğundan; sanık … müdafiinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden, sanık … hakkında kurulan hükümlerin sair cihetleri incelenmeksizin öncelikle bu nedenlerle, sanık … hakkındaki hüküm ve irtibat nedeniyle, sanık … hakkındaki hükmün tebliğnamedeki düşünce gibi CMUK.nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 16/01/2017 gününde oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY 22. CEZA DAİRESİ Esas : 2015/7511 Karar : 2015/8159 Tarih : 1.12.2015
-
CMK 194. Madde
-
Sanığın Mahkemeden Uzaklaşması
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, kararların nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya görüşüldü:
Farklı yargı çevresi içindeki bir cezaevinde başka bir suçtan hükümlü bulunan sanık Tayfun İnanç’ın mahkemesinde ifade verip sanık M.. K.. ile yüzleşmek istediğini beyan etmiş olması ve duruşmadan bağışık tutulması konusunda bir istemi olmamasına rağmen cezaevinden getirtilmeden yokluğunda yargılama yapılarak hüküm kurulmak suretiyle 5271 sayılı CMK`nın 194. ve 196/1. maddelerine aykırı davranılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar T.. İ.. ve M.. K..`nun temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, sanıkların hukuki durumlarının birlikte değerlendirilmesinde zorunluluk bulunması nedeniyle, diğer yönleri incelenmeyen hükümlerin bu sebepten dolayı ( BOZULMASINA ), oybirliğiyle karar verildi
YARGITAY 3. CEZA DAİRESİ Esas: 2016/15639 Karar: 2017/8247 Tarih: 07.06.2017
-
CMK 194. Madde
-
Sanığın Mahkemeden Uzaklaşması
Gereği görüşülüp düşünüldü;
KARAR : 1- ) 5271 Sayılı CMK’nin 232/2-b maddesi gereğince, katılan …‘un açık kimlik bilgilerine gerekçeli karar başlığında yer verilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
2- ) Suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı silahla basit yaralama suçunun 02.12.2016 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6763 Sayılı Kanun ile değişik 5271 Sayılı CMK’nin 253. maddesine göre uzlaşma kapsamında kaldığı anlaşılmakla; suça sürüklenen çocuk ile katılan arasında 6763 Sayılı Kanun ile değişik 5271 Sayılı CMK’nin 253., 254. maddeleri gereğince uzlaştırma işlemi yapılması için dosyanın uzlaştırma bürosuna gönderilmesi, uzlaştırma girişiminin başarısızlıkla sonuçlanması halinde yargılamaya devamla hüküm kurulması lüzumu,
3- ) 5271 Sayılı CMK’nin 231/5. maddesi uyarınca açıklanması geri bırakılan hükmün, 231/11. maddesi gereğince, denetim süresi içerisinde kasten yeni bir suç işlenmesi halinde açıklanabilmesi için, usulüne uygun çağrı kağıdı tebliğine rağmen duruşmaya gelmediği takdirde, yokluğunda karar verileceği meşruhatını içeren davetiye ile suça sürüklenen çocuğun duruşmaya çağrılması gerektiği, dosyanın incelenmesinde, her ne kadar duruşma gününü bildirir çağrı kağıdı usulüne uygun şekilde tebliğ edilmiş ise de; söz konusu çağrı kağıdında belirtilen meşruhatın bulunmadığı, ayrıca Uyap sistemi üzerinden yapılan kontrolde, suça sürüklenen çocuğun tebliğ tarihinden sonra 01.04.2014 tarihinde … Açık Ceza İnfaz Kurumun’da başka suçtan hükümlü olarak cezasını infaz etmeye başladığı ve hükmün açıklandığı 01.07.2014 tarihinde de halen ceza infaz kurumunda hükümlü olarak bulunduğu anlaşılmakla, duruşmaya getirtilmeden ya da Segbis sistemi kullanılmadan yokluğunda yargılama yapılarak hükmün açıklanması suretiyle, 5271 Sayılı CMK’nin 194., 196/1. maddelerine aykırı davranılarak suça sürüklenen çocuğun savunma hakkının kısıtlanması,
4- ) Suça sürüklenen çocuğun denetim süresinde kasten yeni bir suç işlemesi sebebiyle hükmün açıklanmasına karar verilirken açıklanan hükümde, Anayasa’nın 141/3, 5271 Sayılı CMK’nin 34, 230. maddeleri ile Ceza Genel Kurulu’nun 05.05.2015 tarih ve 2014/145 Esas sayılı kararı gereğince mahkemenin gerekçeli kararında iddia, savunma, tanık beyanları ve diğer deliller somut olarak açıklanarak suçun öğeleri, kanıtlandığı kabul edilen olaylar denetime elverişli şekilde gösterilerek ve deliller tartışılarak mahkemenin ulaştığı sonuç suça sürüklenen çocuk, katılan, Cumhuriyet savcısı ve diğer okuyan herkesi tatmin edici olması gerekirken, yazılı şekilde eksik ve yetersiz gerekçe ile karar verilerek 5271 Sayılı CMK’nin 231/11, 232/6. maddelerine aykırı davranılması,
Kabule göre de;
5- ) Suça sürüklenen çocuğun üzerine atılı suçu amcasına karşı işlediği gözetilmeden, kardeşine karşı işlediği belirtilerek, uygulanma koşulları oluşmadığı halde 5237 Sayılı TCK’nin 86/3-a maddesinin de uygulama maddesi olarak gösterilmesi,
6- ) Olayın çıkış sebebi ve gelişimine dair tarafların farklı anlatımlarının olduğu ve tarafsız tanığın bulunmadığı olayda, olayın çıkış sebebi ve gelişimi üzerinde durularak ilk haksız hareketin kimden geldiğinin tespitine çalışılması; bunun mümkün olmaması halinde Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 22.10.2002 tarih ve 2002/4-238 Esas - 367 Sayılı Kararı uyarınca ve bu kararla uyumlu Ceza Daireleri’nin yerleşmiş ve süreklilik gösteren kararlarında kabul edildiği üzere, ilk haksız hareketin kimden kaynaklandığı şüpheye yer bırakmayacak şekilde belirlenemediğinde, şüpheli kalan bu halin suça sürüklenen çocuk lehine 5237 Sayılı 29 . maddesinde düzenlenen haksız tahrik hükümlerinin asgari seviyede uygulanmasını gerektirdiğinin gözetilmemesi,
7- ) Suç tarihinde 15-18 yaş grubunda bulunduğu anlaşılan suça sürüklenen çocuk hakkında hüküm kurulurken, 5237 Sayılı TCK’nin 31/3. maddesi gereğince ( 1/3 ) oranında indirim yapılması gerektiği gözetilmeden ( 1/2 ) oranında indirim yapılması suretiyle eksik ceza tayini,
8- ) Suça sürüklenen çocuğun fiili işlediği tarihte onsekiz yaşını doldurmadığı ve dosyada mevcut adli sicil kaydına göre sabıkasız olduğu anlaşılmakla, hükmolunan kısa süreli hapis cezasının 50/3. maddesindeki zorunluluk gereğince, 50/1. maddesinde düzenlenen adli para cezası dışındaki seçenek tedbirlerden birine çevrilmesi gerektiğinin gözetilmemesi,
9- ) Suça sürüklenen çocuk hakkında, 5237 Sayılı TCK’nin 53/4. maddesi gereğince 53/1. maddesindeki hak yoksunluklarına hükmedilemeyeceğinin gözetilmemesi,
SONUÇ : Bozmayı gerektirmiş, suça sürüklenen çocuğun temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebeplerle 6723 Sayılı Kanun’un 33. maddesiyle değişik 5320 Sayılı Kanun’un 8/1. maddesiyle yürürlükte bulunan 1412 Sayılı 321. maddesi uyarınca istem gibi BOZULMASINA, ceza miktarı açısından 326/ son maddesi gereğince suça sürüklenen çocuğun kazanılmış hakkının dikkate alınmasına, 07.06.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 1. CEZA DAİRESİ Esas : 2008/4796 Karar : 2008/5280 Tarih : 23.06.2008
-
CMK 194. Madde
-
Sanığın Mahkemeden Uzaklaşması
Mustafa İnce’yi kasten öldürmeye tam derecede teşebbüsten sanık Satı Yıldız, Mustafa Yıldız ile Satı Yıldız’ı yaralamaktan sanık Raşit Çitil, Mustafa Yıldız’ı yaralamaktan sanık Mustafa İnce’nin bozma üzerine yapılan yargılanmaları sonunda: Hükümlülüklerine ilişkin ( ÇORUM ) Ağır Ceza Mahkemesinden verilen 31.10.2006 gün ve 311/466 sayılı hükmün Yargıtay`ca incelenmesi sanıklar müdafiileri ile müdahil vekili taraflarından istenilmiş olduğundan dava dosyası C.Başsavcılığından tebliğname ile Dairemize gönderilmekle: incelendi ve aşağıdaki karar tesbit edildi:
1- Sanık Satı`ya bozmadan sonra hazır olduğu celsede bozmaya karşı diyecekleri sorularak savunmasının ve ek savunmasının alındığı, tutuklu olmaması nedeniyle yargılamaya takip zorunluluğunun da bulunmadığı hususları dikkate alındığında CMK.nun 194/2. maddesi hükmü de gözetilerek tebliğnamedeki 1 nolu bozma düşüncesi benimsenmemiştir.
2- Sanık Satı`ya tayin olunan cezanın tür ve miktarı dikkate alınarak, duruşmalı inceleme isteğinin CMUK.nun 318. maddesi uyarınca reddine karar verilmiştir.
3- Toplanan deliller karar yerinde incelenip, sanıkların suçlarının sübutu kabul, oluşa ve soruşturma sonuçlarına uygun şekilde suçlarının niteliği tayin, cezayı azaltıcı tahrik ve takdiri tahfif sebeplerinin nitelik ve derecesi takdir kılınmış, savunması inandırıcı gerekçelerle reddedilmiş, incelenen dosyaya göre bozmaya uyularak verilen hükümde bozma sebepleri dışında isabetsizlik görülmemiş olduğundan, müdahil-sanık Satı müdafiinin sanık sıfatıyla suç vasfına, müdahil sıfatıyla vesaireye yönelen, müdahil sanık Mustafa İnce ve sanık Raşit müdafiinin bir sebebe dayanmayan ve yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddine,
Ancak;
A- Mağdur Mustafa İnce’nin başına taşla birden fazla vurulması suretiyle oluşturulan sol frontopariyetalde kompresyon kırığına, sol pariyatelde kırığa, aynı bölgelerde subdural kontüzyona ve yaygın pnömosefaliye; işitmede uzuv tatili, sol pariyatelde uzuv zaafına neden olup yaşamını tehlikeye sokarak 45 gün iş ve gücüne engel olacak şekilde yaralanma sonucu meydana gelen zararın ağırlığı dikkate alınarak 5237 sayılı TCK.nun 35. maddesi uyarınca sanık Satı`ya verilecek cezanın üst hadde yakın olması gerektiğinin düşünülmemesi,
B- Kabule göre;
a- Kendilerini vekille temsil ettiren müdahiller lehine vekalet ücretine hükmedilmesi gerektiğinin düşünülmemesi,
b- Yaralama suçlarında; hüküm tarihinden sonra yürürlüğe giren 5728 sayılı kanunla değiştirilen CMK.nun 231. maddesi uyarınca yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,
Yasaya aykırı olup müdahil-sanık Satı vekili, müdahil-sanık Mustafa ve sanık Raşit vekillerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görüldüğünden hükmün kısmen tebliğnamedeki düşünce gibi ( BOZULMASINA ), oybirliği ile karar verildi.
YARGITAY CEZA GENEL KURULU Esas : 2012/1–815 Karar : 2013/6 Tarih : 15.01.2013
-
CMK 194. Madde
-
Sanığın Mahkemeden Uzaklaşması
Sanık Hasan `ın kasten öldürme suçuna teşebbüsten 5237 sayılı TCK’nun 81/1, 35/2, 31/3 ve 62. maddeleri uyarınca 5 yıl 6 ay 20 gün hapis cezası ile cezalandırılmasına ilişkin, Üsküdar Çocuk Ağır Ceza Mahkemesince verilen 18.05.2010 gün ve 287-166 sayılı hükmün sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine dosyayı inceleyen Yargıtay 1. Ceza Dairesince 26.09.2011 gün ve 2320-5449 sayı ile;
“…Alt sınırı beş yıldan az olmayan hapis cezasını gerektiren suçtan yargılanan, duruşmalardan bağışık tutulmasına karar verilmeyen ve yargılandığı suçtan başka bir suç nedeniyle aynı yer cezaevinde tutuklu bulunan sanığın, bizzat duruşmada hazır edilerek müdafii huzurunda, esas hakkındaki mütalaaya karşı diyeceklerinin sorulup, son söz hakkı verilmesi gerekirken, yokluğunda duruşmaya devam olunarak yazılı şekilde hüküm kurulması suretiyle savunma hakkının kısıtlanması” isabetsizliğinden sair yönleri incelenmeksizin bozulmasına karar verilmiştir.
Yerel mahkeme ise 06.12.2011 gün ve 318-400 sayı ile;
“…Mağdurun, faaliyeti dondurularak dosyaları mahkememize devredilen Kartal Çocuk Ağır Ceza Mahkemesindeki 15.07.2008 tarihli anlatımında cinayetten cezaevinde yattığını bildirdiği, sanığın kovuşturmanın bundan sonraki hiçbir aşamasında cezaevinden getirtilmesine dair bir yazı yazılmadığı, mağdurun anlatımından sonra tahliye olduğu anlaşılan sanığın 13.10.2009 tarihli oturumda, duruşmada hazır bulunduğu ve tutuklu olarak getirilmediği, sonuç olarak hüküm tarihinde sanığın başka bir suçtan tutuklu ya da hükümlü olarak bulunmadığı” gerekçesiyle önceki hükmünde direnmiştir.
Bu hükmün de sanık müdafii tarafından temyiz edilmesi üzerine Yargıtay C. Başsavcılığının 14.04.2012 gün ve 64263 sayılı “onama” istemli tebliğnamesi ile Yargıtay Birinci Başkanlığına gönderilen dosya, Ceza Genel Kurulunca değerlendirilmiş ve açıklanan gerekçelerle karara bağlanmıştır. TÜRK MİLLETİ ADINA İnceleme, kasten öldürme suçuna teşebbüsten kurulan hükümle sınırlı olarak yapılmış olup, Özel Daire ile yerel mahkeme arasında oluşan ve Ceza Genel Kurulunca çözümlenmesi gereken uyuşmazlık; alt sınırı beş yıldan fazla hapis cezasını gerektiren suçtan yargılanan, savunması mahkemesi tarafından alınmış olan ve hüküm tarihinde yargılandığı suç da dahil olmak üzere herhangi bir suçtan tutuklu bulunmayan sanığın, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü bildirdiği ve hükmün açıklandığı son oturuma getirtilmeden karar verilmesinin savunma hakkının kısıtlanması niteliğinde olup olmadığının belirlenmesine ilişkindir.
İncelenen dosya içeriğinden;
Sanık hakkında kasten öldürmeye teşebbüsten soruşturma başlatıldığı, tutuklanması istemiyle sorguya sevk edilen sanığın serbest bırakılmasına karar verildiği, 26.11.2007 günlü iddianame ile hakkında kamu davası açıldığı, müdafii huzurunda 12.02.2008 tarihinde mahkemesince savunmasının alındığı, bizzat duruşmalarda bulunmak istediği yönünde herhangi bir beyanının bulunmadığı, yüklenen suçtan hakkında tutuklama kararı verilmediği,
Sanık müdafiinin hazır bulunduğu duruşmada Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıkladığı ve hükmün tefhim olunduğu,
Suç tarihi 25.03.2008 olan bir başka öldürme olayı nedeniyle sanığın 26.03.2008 günü tutuklandığı, Kartal Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 2008/96 esas nolu dosyasında yargılaması yapılan sanığın 02.06.2009 günü tahliye edildiği, bu tarihten sonra herhangi bir suçtan tutuklandığına ilişkin dosya içerisinde herhangi bir bilgi ve belgenin bulunmadığı,
Anlaşılmaktadır.
Kural olarak sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağını esas alan 5271 sayılı CMK’nun “Sanığın duruşmada hazır bulunmaması” başlıklı 193. maddesinin birinci fıkrası, “Kanunun ayrık tuttuğu hâller saklı kalmak üzere, hazır bulunmayan sanık hakkında duruşma yapılmaz. Gelmemesinin geçerli nedeni olmayan sanığın zorla getirilmesine karar verilir” hükmünü amir olup, bu kuralın istisnaları ise aynı maddenin 2. fıkrasında “Sanık hakkında, toplanan delillere göre mahkûmiyet dışında bir karar verilmesi gerektiği kanısına varılırsa, sorgusu yapılmamış olsa da dava yokluğunda bitirilebilir”,
194.maddenin ikinci fıkrasında, “Sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir”,
195.maddede, “Suç, yalnız veya birlikte adlî para cezasını veya müsadereyi gerektirmekte ise; sanık gelmese bile duruşma yapılabilir. Bu gibi hâllerde sanığa gönderilecek davetiyede gelmese de duruşmanın yapılacağı yazılır”,
196.maddenin birinci ve beşinci fıkralarında;
“(1) Mahkemece sorgusu yapılmış olan sanık veya bu hususta sanık tarafından yetkili kılındığı hâllerde müdafii isterse, mahkeme sanığı duruşmada hazır bulunmaktan bağışık tutabilir.
(5) Hastalık veya disiplin önlemi ya da zorunlu diğer nedenlerle yargılamanın yapıldığı yargı çevresi dışındaki bir hastahane veya tutukevine nakledilmiş olan sanığın, sorgusu yapılmış olmak koşuluyla, hazır bulundurulmasına gerek görülmeyen oturumlar için getirilmemesine mahkemece karar verilebilir”,
200.maddenin birinci fıkrasında, “Sanığın yüzüne karşı suç ortaklarından birinin veya bir tanığın gerçeği söylemeyeceğinden endişe edilirse, mahkeme, sorgu ve dinleme sırasında o sanığın mahkeme salonundan çıkarılmasına karar verebilir”,
204.maddede, “Davranışları nedeniyle, hazır bulunmasının duruşmanın düzenli olarak yürütülmesini tehlikeye sokacağı anlaşıldığında sanık, duruşma salonundan çıkarılır. Mahkeme, sanığın duruşmada hazır bulunmasını dosyanın durumuna göre savunması bakımından zorunlu görmezse, oturumu yokluğunda sürdürür ve bitirir. Ancak, sanığın müdafii yoksa, mahkeme barodan bir müdafi görevlendirilmesini ister. Oturuma yeniden alınmasına karar verilen sanığa, yokluğunda yapılan işlemler açıklanır” şeklinde gösterilmiştir.
Sanık hazır olmaksızın duruşma yapılamayacağı kuralının istisnalarından birini oluşturan, uyuşmazlık konusu ile yakından ilgili olan ve “sanık savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir” şeklinde düzenlenmiş olan 5271 sayılı CMK`nun “Sanığın mahkemeden uzaklaşması” başlıklı 194. maddesinin ikinci fıkrası uyarınca, sanık, savuşur veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmezse, önceden sorguya çekilmiş olması ve artık hazır bulunmasına mahkemece gerek görülmemesi halinde, sanığın yokluğunda dava bitirilip, hüküm verilebilir.
Öğretide bu konuyla ilgili olarak; “Duruşma açılıp ilk oturumda sanığın sorgusu yapıldıktan sonra, sanığın diğer oturumlara gelmesi zorunlu değildir…“(Prof. Nur Centel- Doç. Hamide Zafer, Ceza Muhakemesi Hukuku, 7. Baskı, s.653), “Sanığın savuşması veya ara vermeyi izleyen oturuma gelmediği hallerde, önceden sorguya çekilmiş, yani savunması alınmış ve artık hazır bulunmasına da gerek görülmezse, dava yokluğunda bitirilebilir” (Prof. Dr. Yener Ünver-Prof. Dr. Hakan Hakeri 5. Baskı, s.64) şeklinde görüşler bildirilmiştir.
Bu bilgiler ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
Sanığın sorgusunun bizzat mahkemesi tarafından yapılması, diğer celselere katılmak istediği yönünde bir beyanı bulunmayan sanığın, duruşmalarda hazır bulunması gerektiğine ilişkin mahkemece verilmiş bir kararın olmaması ve sanığın hüküm tarihi itibariyle herhangi bir suçtan tutuklu da bulunmaması karşısında, yerel mahkemece, önceden sorgusu yapılmış olan sanığın yokluğunda duruşmaya devamla, davanın bitirilmesi ve hüküm verilmesi usul ve kanuna uygundur.
Ayrıca, müdafii hazır bulunan sanığın, Cumhuriyet savcısının esas hakkındaki görüşünü açıkladığı ve hükmün tefhim olunduğu duruşmada hazır bulunmaması savunma hakkının kısıtlanması olarak da kabul edilemez.
Bu itibarla, yerel mahkeme direnme gerekçesinin isabetli olduğuna ve hükmün esasının incelenmesi için dosyanın Özel Daireye gönderilmesine karar verilmelidir.
Açıklanan nedenlerle;
1- Üsküdar Çocuk Ağır Ceza Mahkemesinin 06.12.2011 gün ve 318-400 sayılı kararındaki direnme gerekçesinin ( İSABETLİ OLDUĞUNA ),
2- Dosyanın, hükmün esasının incelenmesi için Yargıtay 1. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay C. Başsavcılığına ( TEVDİİNE ), yapılan müzakerede oybirliğiyle karar verildi.
YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/31072 Karar: 2014/22440 Tarih: 30.09.2014
-
CMK 194. Madde
-
Sanığın Mahkemeden Uzaklaşması
Karar: Tekerrüre esas alınan İzmir 19. Asliye Ceza Mahkemesi’nin 2006/590 esas sayılı ilamında sanık hakkında hırsızlık suçundan 5 ay erteli hapis cezası ve 2 yıl denetim süresine karar verildiği, kararın 11/07/2007 tarihinde kesinleştiği ve denetim süresinin suç işlenmeden geçirilmesi halinde hükmün infaz edilmiş sayılacağı ve 5237 sayılı TCK.nun 58/2-b maddesinde düzenlenen 3 yıllık sürenin bu tarihler dikkate alındığında suç tarihi itibariyle henüz dolmadığı anlaşıldığından tebliğnamedeki bu husustaki düzeltilerek onama düşüncesine katılınmamış,
Dosya içeriğine göre diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir. Ancak,
1- Uyap kayıtlarına göre karar tarihinde aynı yargı çevresi içinde bulunan İzmir Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu bulunan sanığın duruşmadan bağışık tutulması konusunda bir istemi olmadığı halde cezaevinden getirtilmeden yokluğunda yargılama yapılarak hüküm kurulmak suretiyle 5271 sayılı CMK.nun 194., 196/1.maddelerine aykırı davranılması,
2- 17/04/2012 tarihli temyiz dilekçesinde, yakınanın zararını giderdiğini belirttiği, 18/01/2012 tarihli celsede yakınanın, sanığın kendisine kısmi ödemede bulunmak istediğini ancak kendisinin kabul etmediğini, paranın tamamının ödenmesinin talep ettiğini beyan etmiş, bu hususta sanığa süre verilmiş ancak bir sonraki celsede Uyap kayıtlarına göre aynı yargı çevresinde İzmir Kapalı Ceza İnfaz Kurumunda tutuklu olduğu anlaşılan sanığın duruşmaya getirtilmeden ve bu husus sanığa ve yakınana sorularak sonucuna göre sanık hakkında 5237 sayılı TCK.nun 168. maddesinin sanık hakkında uygulanıp uygulanmayacağının değerlendirilmesi gerektiği gözetilmeden eksik kovuşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi,
Sonuç: Bozmayı gerektirmiş, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı BOZULMASINA, 30.09.2014 gününde oybirliği ile, karar verildi.
YARGITAY 7. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/4555 Karar: 2014/13708 Tarih: 17.06.2014
-
CMK 194. Madde
-
Sanığın Mahkemeden Uzaklaşması
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun nitelik, ceza türü, süresi ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
A) Malen sorumlunun temyizine göre yapılan incelemede,
Malen sorumlu H. T. D. talimat mahkemesinde 08/06/2011 günlü ifadesinde davaya katılmak istemediğini beyan ettiği anlaşılmakla, malen sorumlunun temyiz isteğinin 5320 sayılı Yasa’nın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi uyarınca REDDİNE,
B) Sanığın temyizine göre yapılan incelemede;
1- Gerekçeli karar başlığında Gümrük İdaresinin ‘Katılan’ yerine ‘Müşteki’ olarak gösterilmesi,
2- Talimatla savunması alınan sanığa duruşmadan vareste tutulmayı isteyip istemediği sorulmadığı dikkate alınmadan, yokluğunda duruşma yapılıp hüküm kurulmak suretiyle 5271 sayılı CMK’nın 194-196.maddelerine aykırı davranılması,
Sonuç: Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde görüldüğünden hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı yasanın 8/1.maddesi gereğince yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK.nun 321. maddesi uyarınca sair yönleri incelenmeksizin BOZULMASINA, 17.06.2014 günü oybirliği ile, karar verildi.
UYARI
Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.
Makale Yazarlığı İçin
Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.