0 212 652 15 44
Çalışma Saatlerimiz
Hafta İçi 09.00 - 18.00

Yetkili Mahkeme

CMK Madde 12

(1) Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir.

(2) Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir.

(3) Suç, ülkede yayımlanan bir basılı eserle işlenmişse yetki, eserin yayım merkezi olan yer mahkemesine aittir. Ancak, aynı eserin birden çok yerde basılması durumunda suç, eserin yayım merkezi dışındaki baskısında meydana gelmişse, bu suç için eserin basıldığı yer mahkemesi de yetkilidir.

(4) Soruşturulması ve kovuşturulması şikâyete bağlı olan hakaret suçunda eser, mağdurun yerleşim yerinde veya oturduğu yerde dağıtılmışsa, o yer mahkemesi de yetkilidir. Mağdur, suçun işlendiği yer dışında tutuklu veya hükümlü bulunuyorsa, o yer mahkemesi de yetkilidir.

(5) Görsel veya işitsel yayınlarda da bu maddenin üçüncü fıkrası hükmü uygulanır. Görsel ve işitsel yayın, mağdurun yerleşim yerinde ve oturduğu yerde işitilmiş veya görülmüşse o yer mahkemesi de yetkilidir.

(6) (Ek:8/7/2021-7331/10 md.) Bilişim sistemlerinin, banka veya kredi kurumlarının ya da banka veya kredi kartlarının araç olarak kullanılması suretiyle işlenen suçlarda mağdurun yerleşim yeri mahkemeleri de yetkilidir.



CMK Madde 12 Gerekçesi

Madde, sadece yer bakımından yetki konusunu düzenlemektedir. Esasta Cumhuriyet savcısı, yer bakımından yetkili mahkeme önünde dava açmak zorundadır. Bu hususta hata varsa, mahkeme bunu araştırır. Madde yargılamanın engelsiz, kesintisiz olarak yürütülmesini sağlamak için düzenlenmiştir.

Tasarı, derece derece tahsis yetkisini kabul eden İtalyan Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunundan bu konuda esinlenmiş ve yetkili mahkemeleri sırasıyla belirlemiştir: Suçun işlenmesinden en çok ilgilenen, delillerin bulunması ve kolaylıkla toplanabilmesi yönünden kuşkusuz önemli olan yer, suçun işlendiği yerdir. Ayrıca önemli suçlarda, suçun işlendiği yerde kamuoyunun duyarlılığı daha fazladır. Bunun için, suçun işlendiği yer mahkemesi yetkili sayılmış ve yetkide ana kural, maddenin birinci fıkrasında belirtilmiştir. Maddenin ikinci fıkrasında, teşebbüs hâlinde kalan suçlarla, mütemadî ve müteselsil suçlarda yetki kuralı düzenlenmiştir.

Üçüncü fıkrada ise, suçun, ülkede yayımlanan basılı bir eserin içeriğinde yer aldığı hâllerde, basılı eserin yayın merkezi olan yer mahkemesinin yetkili bulunduğu hükme bağlanmaktadır. Ancak, uygulamada eserin birden çok yerde basıldığı ve bu baskılarda da içerik farklılığı olduğu, bazı durumlarda ise yayın merkezindeki basıda suç unsuru bulunmayan bir basılı eserin, başka yerdeki basısında suç unsuru taşıdığı görülmektedir. Bu itibarla, basın davalarının en kısa sürede sonuçlandırılmasını sağlamak üzere yetkili mahkemenin, içeriği suç oluşturan eserin basıldığı yerdeki mahkeme olması kabul edilmiştir.

Maddenin dördüncü fıkrasında, basılı eser ile yayın merkezinin dışında ikamet eden bir kimseye karşı kovuşturulması şikâyete bağlı hakaret ve sövme fiilleri işlendiğinde ve eser o kimsenin yerleşim yerinde veya oturduğu yerde dağıtılmışsa, o yer mahkemesinin de yetkili olması hakkaniyete uygun sayılmıştır. Zira, saldırılan kimsenin basılı eserin yayın merkezi olan yer mahkemesine gidip davasını takip etmesi kendisi için büyük bir yük oluşturacaktır.

Maddenin beşinci fıkrasında ise, görsel ve işitsel yayınlarla işlenen suçlarda da, basılı eserle işlenen suçlara ilişkin yetki kuralının uygulanması öngörülmüştür. Görsel ve işitsel yayınlarla suçun işlenmesi hâlinde, bunun saldırıya uğrayan nezdinde yaptığı etki diğer suç vasıtalarına göre daha hızlı bir şekilde ortaya çıkacağından görsel ve işitsel yayın, saldırıya uğrayan kimsenin yerleşim yerinde veya oturduğu yerde işitilmiş veya görülmüşse o yer mahkemesi de yetkili olacaktır. Öte yandan, saldırıya uğrayanın yerleşim yerindeki mahkemeye yetki verilmesi suça karşı duyulan tepkinin giderilmesini ve adaletin daha çabuk gerçekleştirilmesini sağlayacak, daha süratli bir yargılama olanağını ortaya çıkaracaktır.

Maddenin son fıkrası önemli bir yenilik getirmektedir: Karşılaştırmalı ceza yargılama usulü yönünden temel ilke sanığın mutlaka, hükmü verecek mahkemede ifadesinin alınması, belirli istisnalar dışında duruşmalarda hazır bulunması ve savunmasını yapmasıdır. Ülkemizde belirli güvenlik nedenleri ile bazı sanıklar, yargılamayı yapan mahkemeden çok uzaktaki tutuk evlerinde bulunduklarından ifade ve savunmaları yerel mahkeme tarafından istinabe suretiyle alınıp asıl yani suçun işlendiği yer mahkemelerine gönderilmekte ve bunlar da göz önüne alınarak hüküm verilmektedir. Oysa Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin değişik kararlarında bu uygulama adil yargılama ilkelerine aykırı görülmüştür. İşte bu nedenlerle Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararları doğrultusunda, esas hakkındaki hükmü veren mahkemenin sanığı şahsen dinleyebilmesi amacıyla ikili yetki kabul edilmiştir.


CMK 12 (Yetkili Mahkeme) Emsal Yargıtay Kararları


Yargıtay 16. Ceza Dairesi 2017/1604 E. , 2017/5426 K.

  • CMK 12. Madde
  • Yetkili Mahkemenin belirlenmesi usulü

Hangi yerdeki mahkemenin davaya bakacağını belirleyen kurala “yetki” denilmektedir. Kamu düzeninin bir gereği olan görev hususu her aşamada ve kendiliğinden gözetilirken, yetki de zaman açısından sınırlama getirilmiştir.

5271 sayılı CMK madde 12/1-2 bu konuda açık hüküm içermektedir. Bu hüküm, “Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir. Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir” demektedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 12 maddesi, sadece yer bakımından yetki konusunu düzenlemektedir. Suçun işlendiği yer biliniyorsa, davaya bakma yetkisi suçun işlendiği yer mahkemesine aittir. “Suçun işlendiği yerden” maksat hareketin gerçekleştirildiği veya neticenin ortaya çıktığı yerdir. Bu durum, suçla bozulan kamu düzeninin yeniden kurulmasını, kanıtların kolaylıkla toplanmasını, cezanın etkili olmasını ve caydırıcılığı sağlayacaktır. Ayrıca, önemli suçlarda, suçun işlendiği yerde kamuoyunun duyarlılığı daha fazladır. Esasta Cumhuriyet savcısının, yer bakımından yetkili mahkeme önünde dava açması bir zorunluluktur. Bu maddeye göre de, suçun işlendiği yerin bağlı olduğu Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma yapmakla yetkili kılınmıştır. Bu nedenle yetkide ana kural, suçun işlendiği yerdir.

Bir anda işlenen (ani) suçlarda yetkinin belirlenmesinde herhangi bir sorun yoktur. Çünkü suçun işlendiği yer tektir ve o yer yetkilidir. Asıl sorun, işlenmesiyle hemen sona ermeyen ve bir süre daha süren (kesintisiz/mütemadi) suçlarda ortaya çıkmaktadır. Mütemadi suçlarda, sürekliliğin sona erdiği, kesintinin meydana geldiği yerin, suçun işlendiği yer olması, yetkili mahkemenin de buna göre belirlenmesi karşısında, kesintinin meydana geldiği yerin tespit edilmesi oldukça önem arz etmektedir.

Yetkisizlik kararına konu olan “silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak” suçu soyut tehlike suçu niteliğinde olup propaganda suçunu oluşturan hareketlerin gerçekleştirildiği yer suç yeri olarak kabul edilmektedir.

Yetkisizlik kararına konu olan “silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak” suçu 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlardandır. 6723 sayılı Danıştay Kanunu ile Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanunun 30’uncu maddesiyle 5235 sayılı Adlî Yargı İlk Derece Mahkemeleri ile Bölge Adliye Mahkemelerinin Kuruluş, Görev ve Yetkileri Hakkında Kanunun 21 inci maddesinde değişiklik yapılarak, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar sebebiyle açılacak soruşturmaların, suçun işlendiği yerin bağlı olduğu ilin adıyla anılan Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesi sağlanmıştır.

Söz konusu maddenin gerekçesinde de ayrıntıları belirtildiği üzere; “Çözümü uzmanlık gerektiren terör suçlarının soruşturmalarının, suçun işlendiği yerin bağlı olduğu il merkezinde kurulu bulunan il Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından, daha etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi amaçlanmış, 5235 sayılı Kanunda yapılan düzenlemeyle il Cumhuriyet savcılarının, terör ve örgütlü suçlar bakımından bulundukları ilin mülki sınırları dahilinde her türlü soruşturma işlemini bizzat ve doğrudan yapmaya konusunda yetkilendirildikleri”, Görülmüştür.

Yukarıda belirtilen kanun hükümleri ve soruşturma dosyası kapsamında somut olay birlikte değerlendirildiğinde;

Kimliği belirsiz şüpheli hakkında iddia edilen “silahlı terör örgütünün propagandasını yapmak” suçunun 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu kapsamına girmesi, 5235 sayılı Kanunun 21/4. maddesindeki düzenleme karşısında, Terörle Mücadele Kanunu kapsamına giren suçlar nedeniyle açılacak soruşturmaların suçun işlendiği yerin bağlı olduğu ilin adıyla anılan Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesi gerektiği, bu kapsamda soruşturma işlemlerinin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yürütülmesi gerektiği gözetilmeden, Ankara Batı Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili kılınmasına karar verilmesinde,

İsabet görülmediğinden, anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi uygun görülmüştür.


Yargıtay 16CD Esas : 2017/1950 - Karar : 2017/5425

  • CMK 12. madde
  • Savcılığın soruşturma aşamasında yetkisizlik kararı vermesi halinde yetkili savcılık CMK m.161/7’de yer alan prosedür çerçevesinde belirlenir.

Hangi yerdeki mahkemenin davaya bakacağını belirleyen kurala “yetki” denilmektedir. Kamu düzeninin bir gereği olan görev hususu her aşamada ve kendiliğinden gözetilirken, yetki de zaman açısından sınırlama getirilmiştir.

5271 sayılı CMK m. 12/1-2 bu konuda açık hüküm içermektedir. Bu hüküm, “Davaya bakmak yetkisi, suçun işlendiği yer mahkemesine aittir. Teşebbüste son icra hareketinin yapıldığı, kesintisiz suçlarda kesintinin gerçekleştiği ve zincirleme suçlarda son suçun işlendiği yer mahkemesi yetkilidir” demektedir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 12 maddesi, sadece yer bakımından yetki konusunu düzenlemektedir. Suçun işlendiği yer biliniyorsa, davaya bakma yetkisi suçun işlendiği yer mahkemesine aittir. “Suçun işlendiği yerden” maksat hareketin gerçekleştirildiği veya neticenin ortaya çıktığı yerdir. Bu durum, suçla bozulan kamu düzeninin yeniden kurulmasını, kanıtların kolaylıkla toplanmasını, cezanın etkili olmasını ve caydırıcılığı sağlayacaktır. Ayrıca, önemli suçlarda, suçun işlendiği yerde kamuoyunun duyarlılığı daha fazladır. Esasta Cumhuriyet savcısının, yer bakımından yetkili mahkeme önünde dava açması bir zorunluluktur. Bu maddeye göre de, suçun işlendiği yerin bağlı olduğu Cumhuriyet Başsavcılığı soruşturma yapmakla yetkili kılınmıştır. Bu nedenle yetkide ana kural, suçun işlendiği yerdir.

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 161/7. maddesi, Cumhuriyet Başsavcılıkları tarafından CMK 12. maddesi uyarınca verilen yetkisizlik kararlarından sonra yetkili Başsavcılığın nasıl belirleneceğini düzenlemiş, bu maddeye göre de “Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine vararak bir yetkisizlik kararı vermesi durumunda, yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine göndereceği, mercii tarafından verilen kararın da kesin olacağı” açıkça ifade edilmiştir.

Soruşturma dosyasının incelenmesinde;

Uşak İl Emniyet Müdürlüğünde bir dönem görev yapan polis memuru şüpheli … hakkında Uşak Cumhuriyet Başsavcılığının 2017/3373 sayılı dosyasında “FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün üyesi olmak” suçundan dolayı soruşturma yürütüldüğü, yapılan soruşturma sırasında Uşak Cumhuriyet Başsavcılığı 30.03.2017 tarih ve 2017/3373 soruşturma, 2017/191 yetkisizlik sayılı kararıyla “şüphelinin son görev yerinin Konya Çeltik Polis Merkezi amirliği olduğunu, şüphelinin üzerine atılı terör örgütü üyeliği suçunun Yargıtay 16. Ceza Dairesinin 2016/1956 Esas, 2016/2286 Karar sayılı ilamında belirtildiği üzere temadi eden suçlardan olduğunu, suçun temadinin kesildiği yerde ve zamanda oluşacağını, temadinin Yunak Cumhuriyet Başsavcılığı adli yargı sınırları içerisinde sona erdiğini” gerekçe göstererek soruşturma evraklarını Yunak Cumhuriyet Başsavcılığına gönderdiği, ancak yetkisizlik kararına müteakip Yunak Cumhuriyet Başsavcılığı 20.04.2017 tarihli ve 2017/154 soruşturma, 2017/26 sayılı kararıyla “karşı yetkisizlik” vererek soruşturma dosyasını tekrar Uşak Cumhuriyet Başsavcılığına yolladığı, bunun üzerine Uşak Cumhuriyet Başsavcılığınca, “her iki Cumhuriyet Başsavcılığı arasında olumsuz yetki uyuşmazlığı oluşması ve yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının tespiti amacıyla” soruşturma dosyasının ikinci yetkisizlik kararını veren Yunak Cumhuriyet Başsavcılığının yargı çevresinde görev yaptığı Akşehir Ağır Ceza Mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi olan Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesine gönderildiği, Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesinin 15.05.2017 tarihli ve 2017/153 değişik iş sayılı kararı ile “ilk yetkisizlik kararının Yunak Cumhuriyet Başsavcılığınca verildiği, Uşak Cumhuriyet Başsavcılığınca verildiği iddia edilen 30.03.2017 gün ve 2017/3373 soruşturma, 2017/191 karar sayılı yetkisizlik kararının dosyada bulunmadığı, dolayısıyla Uşak Cumhuriyet Başsavcılığının CMK`nın 161/7 maddesi uyarınca yetki uyuşmazlığının çözümü için dosyayı görev yaptığı Ağır Ceza Mahkemesine en yakın Ağır Ceza Mahkemesine göndermesi gerektiği, mahkemelerinin bu konuda karar verme yetkisinin bulunmadığını” belirterek “yetki uyuşmazlığı hakkında karar verilmesine yer olmadığına” yönelik kesin nitelikte karar verildiği anlaşılmıştır.

Her ne kadar Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesi anılan kararında “Uşak Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 30.03.2017 gün ve 2017/3373 soruşturma, 2017/191 karar sayılı yetkisizlik kararının” dosya içerisinde bulunmadığını belirtmişse de, adı geçen yetkisizlik kararının dosya içerisinde olduğu, bu kapsamda ilk yetkisizlik kararının Uşak Cumhuriyet Başsavcılığınca verildiği tespit edilmiştir.

Tüm bu açıklamalar karşısında, yasal düzenlemeler ve somut olay birlikte değerlendirildiğinde;

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 161/7. maddesinde yer alan “Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir.” şeklindeki düzenleme karşısında;

Yunak Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararı ile kendisine gelen soruşturma dosyasında yetkisiz olduğu kanaatine varması üzerine, dosyayı yetkili savcılığının belirlenmesi için yargı çevresinde görev yaptığı Akşehir Ağır Ceza Mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesi olan Yalvaç Ağır Ceza Mahkemesine göndermesi, mercii tarafından da yetkili savcılığın belirlenmesine yönelik bir karar verilmesi gerektiği halde mercii tarafından “yetki uyuşmazlığı hakkında karar verilmesine yer olmadığına” dair karar verilmesinde,

İsabet görülmediğinden, anılan kararın kanun yararına bozulmasına karar verilmesi uygun görülmüştür


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/3866 Karar: 2014/5193 Tarih: 08.05.2014

  • CMK 12. Madde

  • Yetkili Mahkeme

Ceset bulunması suçundan K.. M.. şüpheli hakkında yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla evrakın Acıpayam Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair, Tefenni Cumhuriyet Başsavcılığının 17/12/2012 tarihli ve 2011/842 soruşturma, 2012/73 sayılı yetkisizlik kararını müteakip, yetkili merciinin tespit ve tayini için dosyanın gönderildiği merciince karar verilmesine yer olmadığına, dosyanın Acıpayam Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere Tefenni Cumhuriyet Başsavcılığına iadesine ilişkin, Isparta Ağır Ceza Mahkemesinin 24/12/2012 tarihli ve 2012/1710 Değişik İş sayılı kararı üzerine bu kez suç yeri bakımından Tefenni Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna ve olumsuz yetki uyuşmazlığının çözümü için dosyanın merciine gönderilmesine dair, Acıpayam Cumhuriyet Başsavcılığının 10/01/2013 tarihli ve 2013/51 soruşturma, 2013/6 sayılı yetkisizlik kararı üzerine, yapılan değerlendirme sonucunda Acıpayam Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına ilişkin, Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesinin 16/01/2013 tarihli ve 2013/94 Değişik İş sayılı Kararının;

Dosya kapsamına göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 12/1. maddesinde davaya bakmada yetkinin öncelikle suçun işlendiği yer mahkemesine ait olduğu, suçun işlendiğin yerin belli olmaması halinde ise aynı Kanunun 13. maddesinde öngörülen özel yetki kuralları çerçevesinde yetkili Mahkemenin belirlenmesi gerekeceğinin öngörüldüğü, 5271 sayılı Kanunun özel yetki başlıklı 13/1-3. maddesinde “(1) Suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.(2) Şüpheli veya sanığın Türkiye’de yerleşim yeri yoksa Türkiye’de en son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. (3) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.” hükmüne yer verildiği nazara alındığında soruşturma dosyası kapsamı itibariyle ilk usul işleminin yapıldığı yer olan Tefenni Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olmasına karşın Acıpayam Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasında isabet görülmediğinden bahisle 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 15/04/2013 gün ve 94660652-105-20-1706-2013/5829/24243 sayılı kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ve Yargıtay 1. Ceza Dairesinin görevsizlik kararı ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

Sonuç: Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile Nazilli 1. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 16/01/2013 gün ve 2013/94 Değişik İş sayılı Kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca BOZULMASINA, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C. Başsavcılığına TEVDİİNE, 08/05/2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


YARGITAY 2. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/19067 Karar: 2013/20246 Tarih: 11.09.2013

  • CMK 12. Madde

  • Yetkili Mahkeme

Halkın yararlanmasına sunulmuş ulaşım aracı içinde hırsızlık suçundan kimliği meçhul şüpheli hakkında yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla evrakın Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığının 21/02/2013 tarihli ve 2013/11356 soruşturma, 2013/562 sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez suç yeri bakımından Sivrihisar Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna ilişkin, Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığının 13/03/2013 tarihli ve 2013/5829 soruşturma, 2013/377 sayılı yetkisizlik kararı üzerine, soruşturma dosyasının gönderildiği Sivrihisar Cumhuriyet Başsavcılığınca suçun ortaya çıktığı ilin Eskişehir, ilk usul işleminin yapıldığı yerin ise Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı olduğundan yer itibariyle yetkisizliğine ve soruşturma dosyasının gereğinin taktir ve ifası için Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair, Sivrihisar Cumhuriyet Başsavcılığının 22/03/2013 tarihli ve 2013/266 soruşturma, 2013/29 sayılı kararını takiben olumsuz yetki uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın gönderildiği merciince yapılan değerlendirme sonucunda Sivrihisar Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına ilişkin, Bilecik Ağır Ceza Mahkemesinin 03/04/2013 tarihli ve 2013/302 değişik iş sayılı karar aleyhine Yüksek Adalet Bakanlığınca verilen06.05.2013 gün ve 2013/7319/28991 sayılı kanun yararına bozma talebine dayanılarak dava dosyası Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 23.05.2013 gün ve 2013/171247 sayılı tebliğnamesiyle dairemize gönderilmekle okundu.

Kanun yararına bozma isteyen tebliğnamede;

Dosya kapsamına göre, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 12/1. maddesinde davaya bakmada yetkinin öncelikle suçun işlendiği yer mahkemesine ait olduğu, suçun işlendiğin yerin belli olmaması halinde ise aynı Kanun’un 13. maddesinde öngörülen özel yetki kuralları çerçevesinde yetkili Mahkemenin belirlenmesi gerekeceğinin öngörüldüğü, 5271 sayılı Kanun’un özel yetki başlıklı 13/1-3. maddesinde <(1) Suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.(2) Şüpheli veya sanığın Türkiye’de yerleşim yeri yoksa Türkiye’de en son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.(3) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.> hükmüne yer verildiği nazara alındığında, soruşturma dosyası kapsamı itibariyle Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığınca kolluğa yaptırılan araştırma sonucunda, hırsızlık olayının otobüsün Eskişehir terminaline girmeden son mola verdiği yer olan Sivrihisar ilçesinde bulunan Hoca tesislerinde veya daha önceden verilen mola yerlerinde gerçekleşmiş olabileceği değerlendirilerek buna ilişkin tutanak tutulması dikkate alındığında, suç yerinin otobüs güzergahı üzerindeki mola verilen herhangi bir yer olabileceği ancak kesin olarak Sivrihisar olduğuna dair herhangi bir delil bulunmaması, suçun işlendiği yerin belli olmaması, şüphelinin yakalanamaması ve kimliğinin tespit edilememesi nedeniyle ilk usul işleminin yapıldığı yer olan Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı yetkili olduğundan, Bursa Cumhuriyet Başsavcılığına yönelik yetkisizlik kararı verilmek üzere Eskişehir Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesi gerekirken Sivrihisar Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesinde isabet görülmediğinden 5271 Sayılı CMK.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması lüzumu kanun yararına bozma talebine dayanılarak ihbar olunmuştur.

Gereği Düşünüldü:

Kanun yararına bozma istemi yerinde görüldüğünden (BİLECİK)Ağır Ceza Mahkemesinden kesin olarak verilen, 03.04.2013 gün ve 2013/302 D.İş sayılı kararın, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309.maddesinin 4.fıkras 4.fıkrasının (a) bendi uyarınca BOZULMASINA, sonraki işlemlerin merciince yerine getirilmesine, 11.09.2013 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 6. CEZA DAİRESİ Esas: 2013/16866 Karar: 2013/15087 Tarih: 26.06.2013

  • CMK 12. Madde

  • Yetkili Mahkeme

Nitelikli hırsızlık suçundan kimliği meçhul şüpheli hakkında yapılan soruşturma sırasında, suç yeri itibarıyla evrakın Çaycuma Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair, Bartın Cumhuriyet Başsavcılığının 16.01.2013 tarihli ve 2013/212 soruşturma, 2013/13 Sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez suç yeri bakımından Bartın Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olduğuna dair, Çaycuma Cumhuriyet Başsavcılığının 25.01.2013 tarihli ve 2013/228 soruşturma, 2013/9 Sayılı yetkisizlik kararı üzerine, olumsuz yetki uyuşmazlığının giderilmesi için dosyanın gönderildiği bartın Ağır Ceza Mahkemesince verilen Çaycuma Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına ilişkin, 21.02.2013 tarihli ve 2013/185 değişik iş sayılı kararına karşı Adalet Bakanlığının 19.04.2013 gün ve 2013.6502.26254 s. kanun yararına bozma istemine dayalı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının 14.05.2013 gün ve kyb/2013/145060 Sayılı ihbar yazısıyla infaz dosyası 20.05.2013 tarihinde Dairemize gönderilmekle incelendi:

KARAR : Anılan Yazıda:

Dosya kapsamına göre, 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’nun 12/1. maddesinde davaya bakmada yetkinin öncelikle suçun işlendiği yer mahkemesine ait olduğu, suçun işlendiği yerin belli olmaması halinde ise aynı Kanun’un 13. maddesinde öngörülen özel yetki kuralları çerçevesinde yetkili Mahkemenin belirlenmesi gerekeceğinin öngörüldüğü, 5271 Sayılı Kanun’un özel yetki başlıklı 13/1-3. maddesinde “ ( 1 ) Suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir. ( 2 ) Şüpheli veya sanığın Türkiye’de yerleşim yeri yoksa Türkiye’de en son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir. ( 3 ) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.” hükmüne yer verildiği nazara alındığında, soruşturma dosyası kapsamı itibariyle müştekinin beyanına göre suç yerinin otobüs güzergahı üzerindeki Mengen, Devrek, Gökçebey veya Çaycuma olabileceği ancak kesin olarak Çaycuma olduğuna dair herhangi bir delil bulunmaması, suçun işlendiği yerin belli olmaması, şüphelinin yakalanamaması ve kimliğinin tespit edilememesi sebebiyle ilk usul işleminin yapıldığı yer olan B. Cumhuriyet Başsavcılığının yetkili olmasına karşın Çaycuma Cumhuriyet Başsavcılığının yetkisizlik kararının kaldırılmasına karar verilmesinde isabet görülmemiş olduğundan bahisle 5271 Sayılı C.M.K.nun 309. maddesi uyarınca anılan kararın bozulması ) dairemizden istenilmiştir.

SONUÇ : Kanun yararına bozma istemine dayanan Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının ihbar yazısı, incelenen dosya içeriğine göre yerinde görüldüğünden itirazın kabulüyle Ç. Cumhuriyet Başsavcılığımın 25.01.2013 gün 2013/228 - 2013/9 Soruşturma - Karar numaralı Yetkisizlik kararının kaldırılmasına yönelik talebin kabulüne dair Bartın Ağır Ceza Mahkemesinden kesin olarak verilen 21.02.2013 tarih ve 2013/185 değişik iş sayılı kararın 5271 Sayılı C.M.K.nun 309. maddesi gereğince BOZULMASINA, sonraki işlemlerin yerinde tamamlanmasına, 26.06.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2007/10704 Karar: 2007/8300 Tarih: 06.11.2007

  • CMK 12. Madde

  • Yetkili Mahkeme

Geç iltihak suretiyle bakaya suçundan sanık İ.T.’nin yargıanması sırasında; Eruh Sulh Ceza Mahkemesiyle, Antalya 1. Sulh Ceza mahkemesi arasında oluşan olumsuz yetki uyuşmazlığının giderilmesi ve yargı yerinin belirlenmesi istemiyle gönderilen dosya incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR VE SONUÇ : 353 Sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usul kanununda barış zamanında işlenen yoklama kaçağı ve bakaya suçlarına bakacak mahkemelerin yetkisi konusunda herhangi bir düzenleme bulunmaması nedeniyle genel nitelikte olan 5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa göre yetkili mahkemenin belirlenmesinin zorunlu olmasına ve 5271 Sayılı CMK’nun 12/1. maddesi hükmüne göre; yoklama kaçağı ve celp bakayası suçunun yükümlünün nüfusa kayıtlı bulunduğu yerin bağlı olduğu askerlik şubesinin bulunduğu yer mahkemesi ve sevk bakayası diğer bir deyişle geç iltihak suretiyle bakaya suçunda ise sevk edildikleri askerlik yapacakları kıtanın bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olmasına ve… mahkemesinin kararındaki gerekçeye göre yerinde görülmeyen … mahkemesinin yetkisizlik kararının kaldırılmasına, 06.11.2007 tarihinde oybirliği ile karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2007/10068 Karar: 2007/7418 Tarih: 09.10.2007

  • CMK 12. Madde

  • Yetkili Mahkeme

Bakaya suçundan sanık Faysal’ın yargılanması sırasında; (Ankara Onikinci Sulh Ceza Mahkemesi)’yle, (Derik Sulh Ceza Mahkemesi)

arasında oluşan olumsuz yetki uyuşmazlığının giderilmesi ve yargı yerinin belirlenmesi istemiyle gönderilen dosya Yargıtay C.Başsavcılığından tebliğname ile Daireye verilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

1111 sayılı Askerlik Kanunu’nun 12. maddesinde; “Son yoklamada bulunmayan ve bulunamadıklarına dair bu kanunda yazılı bir mazeret gösterememiş olanlara yoklama kaçağı, son yoklamada bulunarak numara ile veya numarasız asker edildikleri halde istenildikleri sırada gelmeyenlere veya gelip de askerlik yapacakları kıtalara gitmeksizin toplandıkları yerlerden veya yollardan savuşanlara bakaya denir” biçimindeki tanımlamadan bakaya suçunun, son yoklamada bulunarak numara ile veya numarasız asker edildikleri halde;

1- İstenildikleri sırada gelmemek;

2- Ve 2- Veya gelip de askerlik yapacakları kıtalara gitmeksizin toplandıkları yerlerden veya yollardan savuşmak,

biçiminde iki şekilde işlenebilmekte olmasına, uygulamada birinci tip bakayaya “celp bakayası”, ikinci tip bakayaya da “sevk bakayası” veya “geç iltihak suretiyle bakaya” denilmesine, yükümlünün yerli, bir başka ifadeyle nüfusa kayıtlı oldukları yerin bağlı bulunduğu askerlik şubesine veya bu askerlik şubesi aracılığıyla gerekli işlemleri yaptırdıkları yabancı askerlik şubesinde son yoklama için kanunda yazılı bir mazeret göstermeksizin hazır bulunmadıkları anda yoklama kaçağı suçunun, diğer hallerde ise bakaya suçunun oluşmasına;

Yükümlü yedek subay aday adaylarının 1076 sayılı Yedek Subay ve Yedek Askeri Memurlar Kanunu’nun geçici 6. maddesi ve yedek subay aday adayı olmayanların ise 1111 sayılı Askerlik Kanunu’nun 43. ve devamı maddeleri uyarınca yapılan tebligatta belirtilen tarihte geçerli bir mazereti olmaksızın yerli, bir başka ifadeyle nüfusa kayıtlı oldukları yerin bağlı bulunduğu askerlik şubesine veya bu askerlik şubesi aracılığıyla gerekli işlemleri yaptırdıkları yabancı askerlik şubesine başvurup sevk evraklarını almadıkları anda celp bakayası suçunun; yükümlünün sevk evraklarını aldıktan sonra askerlik yapacakları kıtalara gitmeksizin toplandıkları yerlerden veya yollardan savuştuklarının anlaşıldığı anda sevk bakayası, diğer bir deyişle geç iltihak suretiyle bakaya suçunun oluşmasına, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu’nda barış zamanında işlenen yoklama kaçağı ve bakaya suçlarına bakacak mahkemelerin yetkisi konusunda herhangi bir özel düzenleme bulunmaması nedeniyle genel nitelikte olan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu’na göre yetkili mahkemenin belirlenmesinin zorunlu olmasına ve 5271 sayılı CMK’nın 12/1. maddesi hükmüne göre; yoklama kaçağı ve celp bakayası suçunda yükümlünün nüfusa kayıtlı bulunduğu yerin bağlı olduğu askerlik şubesinin bulunduğu yer mahkemesi ve sevk bakayası, diğer bir deyişle geç iltihak suretiyle bakaya suçunda ise, sevk edildikleri askerlik yapacakları kıtanın bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olmasına ve Ankara Onikinci Sulh Ceza Mahkemesi’nin kararındaki gerekçeye göre yerinde görülmeyen Derik Sulh Ceza Mahkemesi’nin 08.03.2007 gün ve 2007/16 Esas, 2007/19 Karar sayılı YETKİSİZLİK kararının KALDIRILMASINA, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığı’na TEVDİİNE, 09.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2007/10075 Karar: 2007/7417 Tarih: 09.10.2007

  • CMK 12. Madde

  • Yetkili Mahkeme

Bakaya suçundan sanık …‘in yargılanması sırasında; … .Sulh Ceza Mahkemesiyle, … Sulh Ceza Mahkemesi arasında oluşan olumsuz yetki uyuşmazlığının giderilmesi ve yargı yerinin belirlenmesi istemiyle gönderilen dosya Yargıtay C.Başsavcılığından tebliğname ile daireye verilmekle incelenerek gereği düşünüldü:

KARAR : 1111 sayılı Askerlik Kanununun 12. maddesinde; “Son yoklamada bulunmayan ve bulunamadıklarına dair bu kanunda yazılı bir mazeret gösterememiş olanlara yoklama kaçağı, son yoklamada bulunarak numara ile veya numarasız asker edildikleri halde istenildikleri sırada gelmeyenlere veya gelipte askerlik yapacakları kıt’alara gitmeksizin toplandıkları yerlerden veya yollardan savuşanlara bakaya denir” biçimindeki tanımlamadan bakaya suçunun, son yoklamada bulunarak numara ile veya numarasız asker edildikleri halde;

1-İstenildikleri sırada gelmemek;

2-Ve 2. Veya gelip de askerlik yapacakları kıtalara gitmeksizin toplandıkları yerlerden veya yollardan savuşmak, biçiminde iki şekilde işlenebilmekte olmasına, uygulamada birinci tip bakayaya “celp bakayası”, ikinci tip bakaya da “sevk bakayası” veya “geç iltihak suretiyle bakaya” denilmesine, yükümlünün yerli, bir başka ifadeyle nüfusa kayıtlı oldukları yerin bağlı bulunduğu askerlik şubesine veya bu askerlik şubesi aracılığıyla gerekli işlemleri yaptırdıkları yabancı askerlik şubesinde son yoklama için kanunda yazılı bir mazeret göstermeksizin hazır bulunmadıkları anda yoklama kaçağı suçunun, diğer hallerde ise bakaya suçunun oluşmasına;

SONUÇ : Yükümlü yedek subay aday adaylarının 1076 sayılı Yedek Subay Ve Yedek Askeri Memurlar Kanunun Geçici 6.maddesi ve yedek subay aday adayı olmayanların ise 1111 sayılı Askerlik Kanunun 43.ve devamı maddeleri uyarınca yapılan tebligatta belirtilen tarihte geçerli bir mazereti olmaksızın yerli bir başka ifadeyle nüfusa kayıtlı oldukları yerin bağlı bulunduğu askerlik şubesine veya bu askerlik şubesi aracılığıyla gerekli işlemleri yaptırdıkları yabancı askerlik şubesine başvurup sevk evraklarını almadıkları anda celp bakayası suçunun; yükümlünün sevk evraklarını aldıktan sonra askerlik yapacakları kıt’ alara gitmeksizin toplandıkları yerlerden veya yollardan savuştuklarının anlaşıldığı anda sevk bakayası diğer bir deyişle geç iltihak suretiyle bakaya suçunun oluşmasına, 353 sayılı Askeri Mahkemeler Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanununda barış zamanında işlenen yoklama kaçağı ve bakaya suçlarına bakacak mahkemelerin yetkisi konusunda herhangi bir özel düzenleme bulunmaması nedeniyle genel nitelikte olan 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununa göre yetkili mahkemenin belirlenmesinin zorunlu olmasına ve 5271 sayılı CMK.nun 12/1. maddesi hükmüne göre; yoklama kaçağı ve celp bakayası suçunda yükümlünün nüfusa kayıtlı bulunduğu yerin bağlı olduğu askerlik şubesinin bulunduğu yer mahkemesi ve sevk bakayası diğer bir deyişle geç iltihak suretiyle bakaya suçunda ise sevk edildikleri askerlik yapacakları kıtanın bulunduğu yer mahkemesinin yetkili olmasına ve … Sulh Ceza Mahkemesinin kararındaki gerekçeye göre yerinde görülmeyen … Sulh Ceza Mahkemesinin 14.3.2007 gün ve 2007/… Esas, 2007/… Karar sayılı YETKİSİZLİK kararının KALDIRILMASINA, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına TEVDİİNE, 09.10.2007 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


YARGITAY 5. CEZA DAİRESİ Esas: 2014/4078 Karar: 2014/5200 Tarih: 08.05.2014

  • CMK 12. Madde

  • Yetkili Mahkeme

Suriye uyruklu A.. C.. isimli şahsın kendi ülkesinde ateşli silahla yaralanması sonrası yaralı olarak Türkiye’ye giriş yapmasını müteakip, ambulansla nakledildiği Adana ilindeki bir özel hastanede ölmesi şeklinde gelişen olayda suç yeri itibarıyla evrakın Reyhanlı Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine dair Adana Cumhuriyet Başsavcılığının 05/06/2013 tarihli ve 2013/33407 soruşturma, 2013/1834 sayılı yetkisizlik kararını müteakip, bu kez suç yeri bakımından dosyanın Adana Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine ilişkin Reyhanlı Cumhuriyet Başsavcılığınca verilen 19/06/2013 tarihli ve 2013/2379 soruşturma, 2013/133 sayılı karşı yetkisizlik kararı üzerine, yetki konusunun çözümü için dosyanın gönderildiği İskenderun 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen bir karar verilmesine yer olmadığına dair 15/07/2013 tarihli ve 2013/571 Değişik İş sayılı kararının;

İskenderun 2. Ağır Ceza Mahkemesince, CMK’nın 14. maddesinin 2, 3. fıkralar 2 ve 3. fıkraları gereğince ilgili Cumhuriyet Savcısının istemi üzerine Yargıtay’ın suçun işlendiği yere daha yakın Cumhuriyet Başsavcılığına yetki verebileceği veya şüphelinin Türkiye’de yakalanmaması, yerleşmiş olmaması ve adresinin bulunmaması nedeniyle yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının, Adalet Bakanının istemi ve Yargıtay Başsavcısının başvurusu üzerine Yargıtay tarafından belirleneceği gerekçesiyle karar verilmesine yer olmadığına dair karar verilmiş ise de,

Olayla ilgili olarak çözümlenmesi gereken meselenin yetkili Cumhuriyet başsavcılığın belirlenmesi olduğu hususunda bir tereddüt bulunmamakta ise de, bundan evvel çözümlenmesi gereken hususun, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 14. maddesinin somut olayda uygulama alanı olup olmadığının tespiti bakımından öncelikle soruşturma aşamasında yetkili savcılığın belirlenmesi yönteminin ne olduğu, diğer bir ifadeyle yetkili savcılığın 5271 sayılı Kanunun 12, 13. maddeleri hükümleri dikkate alınarak aynı Kanunun 161/7. maddesi gereğince Ağır Ceza Mahkemesince mi, yoksa anılan Kanunun 14/3. maddesi uyarınca Adalet Bakanının istemi üzerine Yargıtay ilgili ceza dairesince mi belirleneceği noktasında toplandığı,

Bu tespitten önce de somut olayda suçun işlendiği yerin tespitinin Türk Kanunları çerçevesinde ele alınması ve daha sonra yabancı kişinin, yabancıya karşı, yabancı bir ülkede işlemiş olduğu suç hakkında nasıl bir yöntem izleneceğinin belirlenmesi gerektiği, zira CMK’nın 14/1. maddesinde yer alan, “Yabancı ülkede işlenen ve kanun hükümleri uyarınca Türkiye’de soruşturulması ve kovuşturulması gereken suçlarda yetki, 13 üncü maddenin birinci ve ikinci fıkralarına göre belirlenir.” şeklindeki düzenleme uyarınca, öncelikle kanun hükümleri uyarınca Türkiye’de soruşturulması ve kovuşturulması gereken bir suç olup olmadığının belirlenmesi gerektiği,

Olayımızda kendi ülkesinde ateşli silahla yaralanan Suriye uyruklu maktulün, dosya içeriğine göre nasıl olduğu anlaşılamasa da Reyhanlı ilçesi sınırlarından 30/05/2013 tarihinde Türkiye’ye giriş yaptığı, aynı gün 112 acil servis ambulansı ile Mustafa Kemal Üniversitesi Sağlık Uygulama ve Araştırma Hastanesinde tedavisine başlandığı, ancak yoğun bakım ünitesinde yer olmaması sebebiyle ambulansla Adana ilinde bulunan özel bir hastaneye sevk edildiği, fakat sevk edildiği hastanede aynı gün öldüğü, yapılan otopsi sonucunda maruz kaldığı ateşli silah yaralanması sonrası gelişen kafa travması, beyin kanaması, büyük damar yaralanması ve bunlara bağlı komplikasyonlar sonucu ölümün meydana geldiğinin tespit edildiği, bilahare maktulün Türkiye’ye Reyhanlı ilçesinden giriş yaptığı gerekçesiyle evrakın bu yer ilçe Cumhuriyet Başsavcılığına gönderildiği,

Reyhanlı Cumhuriyet Başsavcılığınca bu kez, maktulün yaralı olarak Türkiye’ye giriş yapmasını müteakip, tedavi gördüğü Adana ilinde ölmesi sebebiyle, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 8. maddesi uyarınca neticenin gerçekleştiği yerin suçun işlendiği yer olduğu kabulüyle, suç yeri bakımından yetkisizlik kararı ile dosyanın Adana Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verildiği,

Olumsuz yetki uyuşmazlığının çözümü için dosyanın İskenderun 2. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmesi sonrasında ise, anılan Mahkemece, tartışma yaratan konunun olaya Türk Kanunlarının uygulanıp uygulanmayacağı hususu olmayıp, bu konuda zaten Türk Kanunlarının uygulanması gerektiğinin kesin olarak kabul edildiği, sorunun Türk Kanunlarını hangi mercilerin uygulayacağı olduğu ve CMK’nın 14. maddesinin 2, 3. fıkralar 2 ve 3. fıkraları gereğince Adalet Bakanının istemi ve Yargıtay Başsavcısının başvurusu üzerine Yargıtay tarafından belirleneceği gerekçesiyle dosyanın Reyhanlı Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmesine karar verildiği,

Dosya içeriğine göre, maktulün Suriye topraklarında ateşli silahla yaralandığı hususunda bir tereddüt bulunmadığı, icrai hareketlerin bu ülke sınırları içerisinde tamamlandığı, ölüm olayının Türkiye’de gerçekleşmiş olmasının suçun Türkiye’de işlenmiş olduğu anlamına gelmeyeceği, önemli olan aradaki nedensellik bağının kopmamış olması veya failin yaptığı hareketin dışında kalan etkenlerin ölümün oluşmasında etkili olmaması olduğu, dosyaya bu yönde yansıyan bir bilgi ve belge bulunmadığı nazara alındığında suç yerinin Türkiye olmadığı, eylemin icrai hareketlerin tamamlandığı Suriye topraklarında gerçekleştiğinin kabul edilmesi gerekeceği, kaldı ki eylemin Türkiye’de gerçekleştiğinin kabul edilmesi halinde dahi, aşağıda açıklanacağı üzere CMK’nın 14. maddesinin olayda uygulama yerinin yine bulunmadığı,

Bu tespitten sonra, yabancı kişinin, yabancıya karşı, yabancı bir ülkede işlemiş olduğu suçtan dolayı Türkiye’de soruşturma ve kovuşturma yapılıp yapılamayacağı hususunun irdelenmesi gerektiği,

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun “yer bakımından uygulama” başlıklı 8. maddesinde yer alan, “Türkiye’de işlenen suçlar hakkında Türk kanunları uygulanır. a) Türk kara ve hava sahaları ile Türk karasularında,

b) Açık denizde ve bunun üzerindeki hava sahasında, Türk deniz ve hava araçlarında veya bu araçlarla,

c) Türk deniz ve hava savaş araçlarında veya bu araçlarla,

d) Türkiye’nin kıt’a sahanlığında veya münhasır ekonomik bölgesinde tesis edilmiş sabit platformlarda veya bunlara karşı,

İşlendiğinde Türkiye’de işlenmiş sayılır.”

Aynı Kanunun Aynı Kanunun “yabancı tarafından işlenen suç” başlıklı 12. maddesinde yer alan, “(1) Bir yabancı, 13 üncü maddede yazılı suçlar dışında, Türk kanunlarına göre aşağı sınırı en az bir yıl hapis cezasını gerektiren bir suçu yabancı ülkede Türkiye’nin zararına işlediği ve kendisi Türkiye’de bulunduğu takdirde, Türk kanunlarına göre cezalandırılır.

Yargılama yapılması Adalet Bakanının istemine bağlıdır.

(2) Yukarıdaki fıkrada belirtilen suçun bir Türk vatandaşının veya Türk kanunlarına göre kurulmuş özel hukuk tüzel kişisinin zararına işlenmesi ve failin Türkiye’de bulunması hâlinde, bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması koşulu ile suçtan zarar görenin şikâyeti üzerine fail, Türk kanunlarına göre cezalandırılır.

(3) Mağdur yabancı ise, aşağıdaki koşulların varlığı hâlinde fail, Adalet Bakanının istemi ile yargılanır:

a) Suçun, Türk Kanunlarına göre aşağı sınırı üç yıldan az olmayan hapis cezasını gerektirmesi,

b) Suçluların geri verilmesi anlaşmasının bulunmaması veya geri verilme isteminin suçun işlendiği ülkenin veya failin uyruğunda bulunduğu devletin hükümeti tarafından kabul edilmemiş olması,

(4) Birinci fıkra kapsamına giren suçtan dolayı yabancı mahkemece mahkûm edilen veya herhangi bir nedenle davası veya cezası düşen veya beraat eden yahut suçu kovuşturulabilir olmaktan çıkan yabancı hakkında Adalet Bakanının istemi üzerine Türkiye’de yeniden yargılama yapılır.”

Anılan Kanunun Anılan Kanunun “diğer suçlar” başlıklı 13. maddesinde yer alan, “(1) Aşağıdaki suçların, vatandaş veya yabancı tarafından, yabancı ülkede işlenmesi hâlinde, Türk kanunları uygulanır;

a) İkinci Kitap, Birinci Kısım altında yer alan suçlar,

b) İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı, Yedinci ve Sekizinci Bölümlerde yer alan suçlar,

c) İşkence (madde 94,, 95),

d) Çevrenin kasten kirletilmesi (madde 181),

e) Uyuşturucu veya uyarıcı madde imal ve ticareti (madde 188), uyuşturucu veya uyarıcı madde kullanılmasını kolaylaştırma (madde 190),

f) Parada sahtecilik (madde 197), para ve kıymetli damgaları imale yarayan araçların üretimi ve ticareti (madde 200), mühürde sahtecilik (madde 202),

g) Fuhuş (madde 227),

h) (Mülga bent: 26/06/2009-5918 S.K./1.mad),

i) Deniz, demiryolu veya havayolu ulaşım araçlarının kaçırılması veya alıkonulması (madde 223, fıkra 2, 2, 3) ya da bu araçlara karşı işlenen zarar verme (madde 152) suçları,

(2) (Ek fıkra: 29/06/2005-5377 S.K./3.mad) İkinci Kitap, Dördüncü Kısım altındaki Üçüncü, Dördüncü, Beşinci, Altıncı ve Yedinci Bölümlerde yer alanlar hariç; birinci fıkra kapsamına giren suçlardan dolayı Türkiye’de yargılama yapılması, Adalet Bakanının talebine bağlıdır.

(3) Birinci fıkranın (a) ve (b) bentlerinde yazılı suçlar dolayısıyla yabancı bir ülkede mahkûmiyet veya beraat kararı verilmiş olsa bile, Adalet Bakanının talebi üzerine Türkiye’de yargılama yapılır.”

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “yetkili mahkeme” başlıklı 12. maddesinde yer alan,

(1) Suçun işlendiği yer belli değilse, şüpheli veya sanığın yakalandığı yer, yakalanmamışsa yerleşim yeri mahkemesi yetkilidir.

(2) Şüpheli veya sanığın Türkiye’de yerleşim yeri yoksa Türkiye’de en son adresinin bulunduğu yer mahkemesi yetkilidir.

(3) Mahkemenin bu suretle de belirlenmesi olanağı yoksa, ilk usul işleminin yapıldığı yer mahkemesi yetkilidir.”

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “yabancı ülkede işlenen suçlarda yetki” başlıklı 14. maddesinde yer alan,

“(1) Yabancı ülkede işlenen ve kanun hükümleri uyarınca Türkiye’de soruşturulması ve kovuşturulması gereken suçlarda yetki, 13 üncü maddenin birinci ve ikinci fıkralarına göre belirlenir.

(2) Bununla birlikte Cumhuriyet savcısının, şüphelinin veya sanığın istemi üzerine Yargıtay, suçun işlendiği yere daha yakın olan yer mahkemesine yetki verebilir.

(3) Bu gibi suçlarda şüpheli veya sanık Türkiye’de yakalanmamış, yerleşmemiş veya adresi yoksa; yetkili mahkeme, Adalet Bakanının istemi ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının başvurusu üzerine Yargıtay tarafından belirlenir.

(4) Yabancı ülkelerde bulunup da diplomatik bağışıklıktan yararlanan Türk kamu görevlilerinin işledikleri suçlardan dolayı yetkili mahkeme Ankara mahkemesidir.”

5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun “Cumhuriyet savcısının görev ve yetkileri” başlıklı 161/7. maddesinde yer alan, “Yetkisizlik kararı ile gelen bir soruşturmada Cumhuriyet savcısı, kendisinin de yetkisiz olduğu kanaatine varırsa yetkisizlik kararı verir ve yetkili savcılığın belirlenmesi için soruşturma dosyasını, yargı çevresinde görev yaptığı ağır ceza mahkemesine en yakın ağır ceza mahkemesine gönderir. Mahkemece bu konuda verilen karar kesindir.”

Biçimindeki düzenlemeler birlikte değerlendirildiğinde;

5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 8. maddesine göre, Türk Kanunlarının uygulanabilmesi için ana kuralın suçun Türkiye’de işlenmiş olması veya işlenmiş sayılmasının gerektiği (mülkilik-ülkesellik sistemi),

TCK. 12. maddesinin uygulanabilmesi için;

a) Suçun yurt dışında, yani Türkiye Cumhuriyeti Devletinin egemenlik sahası dışında işlenmiş olması,

b) Suçun Yabancı bir kimse tarafından işlenmiş olması,

c) Suçun Türk Kanunlarına göre aşağı sınırının en az bir yıl hapis cezasını gerektirmesi,

d) Suçun Türkiye’nin zararına suç işlenmesi gerekir. Ancak, bu suçun TCK’nın 13. maddesinde sayılan suçlardan olmaması gerekir.

e) Failin Türkiye’de bulunması,

Gerektiği,

İkinci fıkrada ise, suçun Türkiye Cumhuriyeti vatandaşına veya özel hukuk tüzel kişisinin zararına işlenmesi halinde, ilk fıkradan farklı olarak bu suçtan dolayı yabancı ülkede hüküm verilmemiş olması koşulu ile suçtan zarar görenin şikayeti üzerine failin Türk kanunlarına göre cezalandırılacağı,

Üçüncü fıkrasına göre, eğer Mağdur yabancı ise, bu kez suçun alt sınırının üç yıldan az olmayan hapis cezasını gerektirmesi ve suçun işlendiği Devlet ile Türkiye arasında suçluların geri verilmesi anlaşmasının bulunmaması veya geri verilme isteğinin kabul edilmemesi şartının gerçekleşmesi gerekeceği,

TCK’nın 13. maddesininTCK’nın 13. maddesinin uygulanabilmesi için;

Maddede tahdidi olarak sayılan suçların yabancı ülkede işlenmesi durumunda failin Türk vatandaşı veya yabancı olmasına bakılmaksızın Türkiye’de Türk Kanunlarına göre yargılama yapılabileceğinin hüküm altına alındığı,

Buna göre, ister Türk vatandaşı, ister yabancı olsun evrensellik ilkesi gereği yabancı bir ülkede insanlığa, çevreye veya toplumun güvenliğine yönelik işlenmiş bu katalog suçlar hakkında Türk Kanunlarının uygulanacağının hüküm altına alındığı, maddede belirtilen suçların tahdidi olduğu ve yorum yolu ile başka suçların eklenmesinin mümkün bulunmadığı,

CMK’nın14. maddesininCMK’nın14. maddesinin uygulanma koşulu bakımından ise,

Kanun hükümleri uyarınca Türkiye’de soruşturulması ve kovuşturulması gereken bir suç olup olmadığının tespit edilmesinin önem arz ettiği,

Aksi durumda yabancı bir ülkede işlenen ve Türk Kanunlarının uygulanma imkanı bulunmayan bir olay hakkında yapılması gereken işlemin, işlenen suçun cezasız kalmamasını temin etmek bakımından, evrakın Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü aracılığıyla ilgili ülkesine gönderilerek suçun ihbar edilmesinde ibaret olacağı, bu aşamada bu işlemlerin hangi Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından yerine getirileceğine ilişkin sorunun ise, 5271 saydı Ceza Muhakemesi Kanununun 12, 13. maddeleri hükümleri nazara alınarak, 161/7. maddesi uyarınca Ağır Ceza Mahkemesince çözümlenmesi gerekeceği, zira 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 14. maddesi gereğince yetkili mahkemenin Yargıtay tarafından belirlenebilmesi için kovuşturma aşamasına gelmiş bir işlem bulunması ve bu maddenin uygulanabilmesi için gereken ön koşul olan kanun hükümleri uyarınca Türkiye’de soruşturulması ve kovuşturulması gereken bir suçun bulunması gerektiği,

Somut olayda dikkat edilmesi gereken en önemli noktanın şüphelinin Türkiye’de bulunmaması olduğu, şayet şüphelinin Türkiye’de bulunması halinde TCK’nın 12/3. maddesinin devreye gireceği, ancak bu durumda soruşturma yapılabilmesi için anılan maddenin (b) bendi gereğince “Suçluların geri verilmesi anlaşmasının bulunmaması veya geri verilme isteminin suçun işlendiği ülkenin veya failin uyruğunda bulunduğu devletin hükümeti tarafından kabul edilmemiş olması” şartının gerçekleşmesi gerektiği,

Yine suçun Türkiye’de işlendiğinin kabulü halinde dahi, yabancı bir kişinin, yabancı bir kişiye karşı Türkiye’de işlemiş olduğu bir suçtan bahsedileceği ve bu durumda da CMK’nın 14. maddesine göre değil, 12, 13. maddeleri uyarınca yetki sorununun aynı Kanunun 161/7. maddesi gereğince ağır ceza mahkemesince çözümlenmesi gerekeceği,

Sonuç itibarıyla tüm bu anlatımlar karşısında, somut olayda yabancı bir kişinin, yabancı bir kişiye karşı, yabancı bir ülkede işlemiş olduğu, 13 üncü maddede yazılı suçlar dışında kalan kasten adam öldürme suçundan dolayı Türk mahkemelerinin görev ve yetkisi bulunmadığından, olayla ilgili olarak kovuşturmaya yer olmadığına dair karar verildikten sonra, evrakın Adalet Bakanlığı Uluslararası Hukuk ve Dış İlişkiler Genel Müdürlüğü aracılığıyla ilgili ülkesine gönderilerek suçun ihbar edilmesini temin bakımından, gerekli adli işlemlerin yapılabilmesi için yetkili Cumhuriyet Başsavcılığının 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 12, 13. maddeleri nazara alınmak suretiyle aynı Kanunun 161/7. maddesi uyarınca İskenderun 2. Ağır Ceza Mahkemesince belirlenmesi gerektiği gözetilmeden, yazılı şekilde karar verilmesinde isabet görülmediğinden bahisle 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 309. maddesi uyarınca bozulması lüzumu Yüksek Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü ifadeli 04/02/2014 gün ve 94660652-105-31-0500-2014-2754/8329 sayılı kanun yararına bozmaya atfen Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından tebliğname ve Yüksek Birinci Ceza Dairesinin görevsizlik kararı ile Daireye ihbar ve dava evrakı ile birlikte tevdii kılınmakla gereği düşünüldü:

Kanun yararına bozma istemine dayanan ihbarname münderecatı yerinde görüldüğünden talebin kabulü ile İskenderun 2. Ağır Ceza Mahkemesince verilen 15/07/2013 gün ve 2013/571 Değişik İş sayılı kararın CMK’nın 309. maddesi uyarınca bozulmasına, bozma sebebine nazaran müteakip işlemlerin merciince yapılmasına, dosyanın mahalline gönderilmesi için Yargıtay C.Başsavcılığına tevdiine, 08.05.2014 tarihinde oybirliği ile, karar verildi.


UYARI

Web sitemizdeki tüm makale ve içeriklerin telif hakkı Av. Baran Doğan’a aittir. Tüm makaleler hak sahipliğinin tescili amacıyla elektronik imzalı zaman damgalıdır. Sitemizdeki makalelerin kopyalanarak veya özetlenerek izinsiz bir şekilde başka web sitelerinde yayınlanması halinde hukuki ve cezai işlem yapılacaktır. Avukat meslektaşların makale içeriklerini dava dilekçelerinde kullanması serbesttir.

Makale Yazarlığı İçin

Avukat veya akademisyenler hukuk makalelerini özgeçmişleri ile birlikte yayımlanmak üzere avukatbd@gmail.com adresine gönderebilirler. Makale yazımında konu sınırlaması yoktur. Makalelerin uygulamaya yönelik bir perspektifle hazırlanması rica olunur.

Paylaş
RSS